15 Ağustos 2016 Pazartesi

Mimlendim #BloggerLife2


Merhaba arkadaşlar J. Bugün sizlere ilk kez bir şey önermek dışında konser anılarımı saymazsak bir yazı yayınlayacağım çünkü mimlendim hem de ilk kez hem de bir yorumda. Yeni bir blog takip ediyordum ve her sevdiğim bloga yaptığım gibi dayanamayıp bir yazısına yorum bıraktım. Kendisi şu tatlı blogun sahibi olur. Ve beni cevaplarken demez mi üstteki yayına bak mimlendin diye. Yaa bir anda mimlenmiş oldum ve ilk kez mimlendim. Bu mim bloggerlık ve blog hayatı ile alakalı kısacık bir mim. Sahibine beni mimlediği için teşekkür ediyorum ve sorulara geçiyorum.

1. Blogger denilince aklınıza gelen ilk şey nedir?

Şimdi şöyle, ben de bir blogger olduğumu ara ara yorumlarda veya yayınlarda bahsederken daha yeni yeni fark ediyorum aslında ucundan kıyısından bir bloggerım diye ama aklıma gelen blogger denilince sen ben o değil de yabancı moda bloggerlar geliyor instagramda falan gördüğümüz. Güzel cici bicilerini giymiş güzel hatunlar, meslek olarak bu işi yapanlar lakin bu sürekli bize gösterilen olduğu için öyle bir yer edinmiş olabilir aklımda. Halbuki birçok alanda çok güzel yazarlar var ki moda blogları dahil instagramda olan olmayan fakat nedense ben de öyle bir algı oluşmuş. Biraz durup düşünce ise aklıma belli başlı bloggerlar geliyor bildiğimiz sevdiğimiz takip ettiğimiz insanlar. Okumayı sevdiğim, takip ettiğim bloggerlar bir diğer deyişle. Ve son olarak ise aklıma ben geliyorum J. Yani tabi bu alanda kendini kanıtlamış, yıllardır blogunu bırakmamış, emek vermiş, ciddiye almış çok yazar var ki onların yanında kendimi düşünmem saçmalık belki de ama arada böyle olduğunu bilmek güzel hissettiriyor J.

2.  Her temadan (kişisel, gezi, kozmetik, kitap vs.) yazılarını en çok beğendiğiniz bloglardan örnek verin desem?

Hımmm çok zor soru açıkcası. O kadar çok sevdiğim, takip ettiğim yazsa da okusam dediğim blog var ki seçim yapıp da buraya yazamam ama bir tanesi benim blogumu açmamda öyle etkili ki onu yazsam kimse gücenmez herhalde J. Ben hep blog açmak istiyordum senelerdir ama tabi ki üşengeç olmak kolay değil hep erteliyordum ve blog açmak isterken örnek aldığım, çok özendiğim bir blog vardı resmen onlar blog açma sebeplerimden biriydi. O kadar seviyordum ki eski yazılarını açıp okuyordum sevdiğim yazıları tekrar tekrar dönüp okuyordum. Aşırı seviyordum anlayacağınız taa blog açmadan önce. Onlar kim diye merak ettiniz dimi? Birçoğunuzun sevip takip ettiği Kediler ve Kitaplar. İşte benim blog açmama vesile şeylerden biri bu güzel blogdur. Hala yazı yazıyorlar fakat eskisi kadar değil ve bu çok üzücü. Onun dışında bloglarının görünüşünden yazılarına her şeyiyle sevdiğim nadir bloglardan ve yeri de ayrı J

3. Yeni blog yazmaya başlayan arkadaşlara verebileceğin öneriler nelerdir?

Valla pek kendimi bu konumda gördüğümü söyleyemem tecrübeli, kendini bu alanda kanıtlamış bloggerlara sormak daha mantıklı geliyor J. Ben sadece diyebilirim ki bir okuyucu olarak bloggerlara yazılarınıza özen gösterin, yorumlarınıza zahmet edip yorum yapan izleyicilerinizi görmezden gelmeyin, yayınlayıp cevapsız bırakmayın, daha fazla blogla iletişim halinde olun ki biz de yeni bloglar tanıyıp sevelim. Öyle yani ben bunları yapan bloguna özen gösteren emek veren ilgi alanıma giren her blogu daha bir severek okuyorum.

Ve mimin sonuna geldik. Başka mimlerde görüşmek üzere J.

Sinema Güzeldir

Merhaba arkadaşlar, nasılsınız? Bugün sizlerle istedim ki vizyon filmlerine şöyle bir göz atalım. Ben vizyon filmlerini takip ederim ne gelmiş gitmiş diye ama en çok Başka Sinema severim açıkcası J. Şu aralar Başka Sinema şansım çok az lakin vizyon filmleri de bu aralar fena gitmiyor hani. Bu listeyle böylece hem birbirimize film önerelim hem de tartışalım ne dersiniz? Hadi başlayalım!

Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı




Fragmanı ilk çıktığından beri bir sene oldu herhalde merakla beklediğm bir film. Konusu öyle hoşuma gitti ki bir de o kadar eğlenceli fragmanla bunu destekleyince ne zaman çıkacak diye sabırsızlıkla bekledim ve sonunda geldi. Çıktığı günün ertesi falan gittik herhalde. Ben çok eğlendim izlerken. Film üç boyutluydu gereksiz bir şekilde. Filmleri üç boyutlu yapıp bir iki hareketle bize fark ettirecekse hiç ettirmesin kanaatindeyim ben. Zaten gereksiz göz yoran bir olay, hakkını verirlerse eyvallah ama ben daha öylesini izlemedim ya da denk gelmedim herhalde. Filmde Max baş karakter köpeğimiz. Sahibine aşık, komşu evcil hayvanlarla dost, tek işi sahibinin dönmesini beklemek olan bir köpecik. Ne zaman ev sahibi akşam yeni bir köpekle eve gelir Max kendini dışlanmış ve ihanete uğramış hisseder. Yeni gelen köpek Duke barınaktan sahiplenilen iri bir köpektir ve kendinin istenmediğini anlayınca aralarında bir rekabet olması kaçınılmazdır. Bu ikisi arasındaki rekabet uzun sürmez çünkü kendi aralarında çatışırken başka bir rakip ortaya çıkar ki bu rakip - aslında rakipler -sahiplenildikten sonra insanların bakamayıp sokağa attığı sokak hayvanlarıdır. Sokak hayvanlarına karşı birlik olmaları ve yardım almaları gerekmektedir ve bu yardım Max’in gizli aşığı tarafından ilginç bir evcil hayvanlar topluluğuyla karşılanacaktır. Hikayemiz anlayacağınız böyle. Arkadaşlığın önemini anlatan paylaşmayı öğretmeyi amaçlayan komik bir animasyon. Çizimler zaten çok tatlı ve güzel.
Fragmanını izlediğimde böyle bir hikaye beklemiyordum fakat gerekliydi. Evcil hayvanların sahipleri yokken neler yaptığı belki büyüklere göre anlatılıp çizilseydi nasıl olurdu merak etmiyorum değil hani. Fikir çok orijinal, doğru yerden yola çıkılıyor fakat asıl anlatılmak hikaye başka burada. Yine de çok eğlenceli ve komik bir animasyon olmuş. Müzikleri de çok güzeldi. Bence hazır vizyondayken alınız yanınıza bir yavru insan gidin. Hatta gerek bile yok tek başınıza veya arkadaşlarınızla bile kafa dağıtmak için gidebilirsiniz. 

Cafe Society




Bir Woody Allen filmi. Yani bir Allen filminden beklentiniz neyse bu filmde hepsi karşılanıyor. Karmaşık ilişkiler, biraz mizah, Yahudi olmak, çoklu olay örgüleri, New York vs vs… 1930'larda geçiyor, kıyafetler ve mekanlar güzel. Beğendim mi? Tekrar izlemem. Daha çok sevdiğim Allen filmleri olmuştu. Peki, bu filmi neden beğenmedim? Şöyle ki, mizah duygusu fena değildi fakat filmin temeline oturtulan aşk hikayesi sönük hatta fazla yüzeyseldi. Oyuncuların performansı vasattı. Jesse Einsenberg’ün oyunculuğundan pek hoşlanmasam da kabul etmeliyim ki bu filmde iyiydi fakat her zaman dediğim gibi Kristen Stewart zorlama bir oyuncu. Birkaç mimik dışında pek bir performans beklememek lazım ki nitekim bizi şaşırtmadı. Steve Carell’a diyecek lafım yok ama senaryoyu o bile kurtaramamış :/. Dayı yeğen aynı kıza aşık olurlar fakat biri kızla evlenir ve herkes hayatına devam eder ama hem kız hem de kız tarafından seçilmeyen eş adayımız birbirinin arkadaşlığını özler ve unutamazlar. Yani karmaşık ilişki duygusal açıdan yeterince karmaşık bile değil.  Eee sonra? Bunu dedirtiyorsa bu hikayeyi bence içselleştiremediler ve eğer inandırsaydılar  o zaman da bunun tam tersini diyebilirdik. Bu film bu hikayeden fazlası diye ama dedik mi? Hayır. Bunun dışında sahneler çok aceleye gelmiş gibiydi. Sona yaklaşmak için idareten izledik sanki bazı yerleri, olayları. Bence olmamış :/.

Veronique’nin Çifte Yaşamı




Bir Kieslowski filmi. Kendisini bu blogda daha önce gördük. Seri Filmler #vol2 yazımdan Üç Renk üçlemesini okuyabilirsiniz. Polonyalı bir yönetmendir ama bu film gibi bazı filmleri Fransızcadır ve Fransa’da geçer. Ben bu filmi sinemada izlemedim ama şu aralar sinemalarda yeniden oynatılıyor ki bence bu çok güzel bir şey. Ben de izledikten sonra baktım yine sinemalarda sanırım bunu da buraya koysam fena olmaz dedim. 1991 yapımı filmin Irene Jacob var ki ben oyunculuğunu kötü bulmamakla beraber pek beğenmem J. Farkındayım özellikle bu yazıda hep beğenmiyorum dedim bazı oyunculara ve hiç mi beğendiğin yok, kimsin sen diyebilirsiniz J ama denk geldi işte. Üç Renk üçlemesinin Kırmızı filminde de kendisini izlemek mümkün. Dediğim gibi orada da iyiydi ama bu filmde eh işte J. Şimdi bu film Üç Renk üçlemesinden hemen önce çekilmiş ve ortak noktaları var. Yaşlı hanımlarımızın görünmesi, hayatlar arasındaki paralellikler, müzikler, gizemli bir hava falan filan. Konusu ise biri Polonya'da diğeri ise Fransa'da yaşayan aynı günde doğmuş iki insanın hayatını işler. Hayatlarındaki benzerlikler ve paralellikler bir şekilde bu iki insanın aralarında bağ oluşturur. Zaten ben kamera açılarını, çekimlerini çok severim yönetmenin bu filmde de o güzel görüntüleri görmek mümkün. Eğer hala devam ediyorsa mutlaka gidin bu filme. Hem biraz nostalji olur hem de gözleriniz şenlenir J.


Şimdilik benden bu kadar. Tabi evde çok film izliyorum, yavaş yavaş blogda önerilecek hepsi sırası gelince. Hatta bu aralar kötü film izlemedim diyebilirim lakin sabır J. Bu arada siz hangi vizyon filmlerini önerirsiniz, son zamanlarda sinemada ne izlediniz yorumlarda yazmayı unutmayın J. Kendinize iyi bakın, sanatla kalın J.

7 Ağustos 2016 Pazar

Abur Cubur #31

Merhabalar efenim, nasılsınız? Umarım çok güzel bir hafta sonu geçirirsiniz. Baya bir ara verdik bu bölümde ama hasret bitti :). Bu sefer son zamanlarda çıkan şarkılardan seçmeler yaptım. Biliyorsunuz ki Son Zamanlarda Çıkan En Dinlenilesi Albümler/Tekliler yazısı yazmıştım ve orada çok önemli bir şey söyledim. Kesin unuttuğum isimler var diye ve çıktığından beri bağımlısı olduğum iki albümü yazmayı unutmuşum L. O kadar benimsedim ki herhalde yeni olduğunu unuttum. İşin daha kötüsü hala hatırlamadıklarım olabilir :). Neyse o bölüm yakında yine gelecek ve ben ayrıntılı olarak bahsedeceğim. Aşağıda da orada yer alacak isimlerden biri var ama hangisi söylemeyeceğim J. Yazıyı merak edin J.  Şimdi aşağıda son zamanlarda çıkan şarkıları paylaşacağım. Böylece müzik önerilerine de yavaştan girelim. Bu yıl çok bereketli oldu. Birçok isim şarkı paylaştı albüm öncesi veya ep yayınladı. Hepsi bildiğimiz sevdiğimiz isimler. Aşağıdakilerin hemen hemen hepsini daha önceki dinlenilesi önerilerinde en az bir kez dinlediniz. Bakalım yeni şarkıları nasıl, beğendiniz mi? Yorum bırakmayı unutmayın J.

1. Warpaint - New Song




2. Oscar and The Wolf – The Game



3. Tove Lo – Cool Girl




4. Angel Olsen - Intern



5. Massive Attack – The Spoils





6. Just Juice - Faded 



7. Wye Oak - If you should see




Bir Yayınevi Beş Yazar/Kitap (İş Bankası Kültür Yayınları)

Merhaba arkadaşlar, bomba gibi bir geri dönüşten sonra yine bomba gibi yazılarla geri döndüm. Bomba gibi geri dönüş için tıkla :). Uzun bir aradan sonra ilk öneri listemi başlıktan da anlaşıldığı üzere artık sevginizden emin olduğum ve ilginizden yorum olsun, tıklanma olsun çok çok mutlu olduğum bu bölümle başlamak istiyorum. Sıradaki yayınevi Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Kendileri klasiklerin vazgeçilmez adresi olan ve güzel çevirileri ve kapaklarıyla bizi sevindiren yayınevlerinden.  Benimde seçimlerim sizin hep aşina olduğunuz kitaplardan oldu çünkü kesinlikle bu kitaplar  herkes tarafından okunmasını istediğim kitaplar. Bence siz de hala okumadıysanız ve çekiniyorsanız hiç çekinmeyin ve hemen alıp okuyun. Kendimden biliyorum bazen çok yorum görmek, yorum olmasa bile fazlaca adlarını görmek bile sizi soğutup okumadan ön yargı oluşturabilir ama gelin biz hep beraber bu ön yargılarımızı kıralım ve ufaktan kitaplara bir giriş yapalım. Bu sefer fotoğrafların hepsi benim tarafımdan çekilmiştir J. Yakında konseptleri arttırıp güzel fotoğraflar çekerek buraları şenlendireyim istiyorum ne dersiniz?

Bunun dışında ben bir iki kere mağazasına gittim ve eğer arada yakalarsanız sadece iş bankası kartı olanlara değil herkese indirim yapıyorlar. Bu fırsatlar klasikleri okumak için güzel bir fırsat oluyor. Yine online alışverişlerde indirimleri takip ederek de kitapları indirimli alıp ayırdığınız bütçeyle daha fazla kitap alabilirsiniz J. Aynı benim sürekli daha fazla kitap almak için yaptığım gibi J. Gelelim sizlere önerdiğim klasiklere J.




1.       Satranç – Stephan Zweig



İncecik ama çok etkileyici bir kitap. Eminim ki bu kitabı okuyan birçok blog arkadaşımın yayınlarına yorum yapmışımdır. Yorum alıp burayı okuyanlar el kaldırsın J. Zaten kitap ince ufak ufak ayrıntı verip iyice tadını kaçırmak istemediğimden siz kesinlikle alın okuyun canım okuyucularım. Bana gelirsek ben çoktan okunacak listeme diğer kitaplarını ekledim.

2.       Sineklerin Tanrısı – William Golding




Bir çocuk kitabının distopyası olarak yazılmış müthiş bir roman. Ağzınız açık kalarak okuyacaksınız. Ben okurken çok etkilendim. Distopya da sevdiğim bir tür olduğundan dolayı da beni ekstra memnun etti. Filmi de güzelmiş biliyorum çok duydum ama cesaret edip izleyebilir miyim bilmiyorum. Eminim bir gün izlerim belki de yakın zamanda fakat şu aralar hayır J. Yalnız kitabın sonlarına doğru bir cümle var ki beni yine derinden etkiledi ama söylemek istemiyorum tadı kaçmasın. Lakin şunu söylesem pek de büyü bozulmaz;

“Biliyorum. Çok hoştu herhalde. Tıpkı Mercan Adası kitabı gibi.”

İşte distopyamızın kaynağı bu kitaptır. Dayanamadım yine alıntı verdim ama dediğim yeri yazmadım yine de J.

3.       Otomatik Portakal – Anthony Burgess




Yine bir distopya hem de en şiddetlisinden. Yine filmi olan kitaplardan hem de Kubrick amcamızdan. Ve ben kitabı geç okuduğum gibi filmi izlemeye hala cesaret edemiyorum. Hayır, kitabın şiddeti yetmezmiş gibi bir de Kubrick’ten izleyip psikolojimin iyiden iyiye bozulmasından korkuyorum. Kişisel korkularımı bitirip kitaba dönecek olursam, etkileyici ve çarpıcı bir kitap. Okuması kolay değil. Şahsen ben metroda okuduğumda eminim çeşitli yüz ifadelerimle kitap hakkında gerekli fikri bana olur da o an bakan varsa verdim. Sonrasında hep kapalı mekanlarda okudum sanırım zaten hemen de bitti. Bu kadar sayıp sayıp yine de öneriyor muyum? Kesinlikle, alın okuyun.

4.       Vahşetin Çağrısı - Jack London




Yani ben bu yayınevinden töbebillah iyi bir şey okumamışım. Hep bir acı hep bir hüzün. Valla yazarken benim içim çıktı siz okurken ne düşüneceksiniz merak ediyorum. Ara vererek yazdım öyle diyeyim. Neyse kendine gel, sen ciddi bir kültür sanat blogusun. Şimdi bu romanda natüralizm akımının özelliklerini ve bundan kaynaklı Darwin’in ‘survival of the fittist’ını yani en güçlü olanın hayatta kalmasını somut şekilde görmek mümkün. Bir köpeğin gözünden bize aktarılan hikayede London’ın usta anlatımını güzel bir çeviriyle okumak isterseniz bu kitabı alın, okuyun sevgili elit okuyucularım. Siz bu yorumları okurken ben de elitliğime elitlik katarak ne kadar sanat filmi varsa izleyip yukarıdaki yazımı telafi edecek bunu düşünmeme sebep beyin fonksiyonlarımı yeniden komuta etmeme yardım edecek filmlere kendimi adarken sizlere huzurlu günler diliyorum. Sağlıcakla kalın J.

5.       Muhteşem Gatsby – Scott F. Fitzgerald




Yukarıda yetirince saçmaladığımı düşünüp yeni önerime geçiyorum fakat sanmayın biraz daha umut dolu bir kitap olacak. Tabi ki hayır. Bu kitapta dönemin Amerika’sındaki gösterişi ve şaşalı hayatın aslında ne kadar içi boş olduğu anlatılıyor. Bu yorum benim değil bir kitapta okudum hatta siz de eminim birçok yerde görmüşsünüzdür hele ki biraz Amerikan Tarihi'ne aşinaysanız. Zamanında aldığım kısacık Amerikan Tarihi dersinde bu dönemin anlatılışına denk gelmiştim. Onun dışında bu kitaba yine çok sevdiğim bir teorilerin anlatıldığı kitapta örnek olarak seçilen romandı bundan dolayı bu kitap yapı bozuma mı uğramadı, yapısalcılığa mı maruz kalmadı, psikanalitik olarak incelenmedi mi J, baya irdelendi kitap anlayacağınız. Neyse ben yine daldım anılarıma. Güzel kitap ya alın okuyun. Yine filmi var ve sormanıza gerek yok izlemedim.
Sizin de bu yayınevinden önerdikleriniz var mı? Varsa yorum olarak yazın yeni yazarlar keşfedelim nasıl olur? Güzel güzel J. Kendinize iyi davranın, mutlu kalın.



4 Ağustos 2016 Perşembe

Öneri Makinesi 2 Yaşında! (Kapandı)

Merhaba arkadaşlar J. Biliyorsunuz ki uzun zamandır yokum. Twitter’dan da bildirdiğim gibi blogda kısa bir ara oldu  (Öneri Makinesi Twitter hesabını takip için tıktık) ve bu arada paylaşımlar durmak zorunda kaldı. Bu arada çok şey oldu ama çok güzel şeyler de oldu. Hem kendi hayatımda hem de blogda. Severek takip ettiğim Sade ve Derin blogunun sahibi Deeptone Öneri Makinesi'ni kendi sayfasında önerdi ve olanlar oldu J. Sayesinde siz bazı mini mini bir takipçilerimle tanıştım. Çok mutlu oldum. Kendisine buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum çünkü sayesinde birçok takipçi Öneri Makinesi’nden haberdar oldu. Hatta muhteşem bir şey oldu ve gelip sevdiler. Ben tabi bu durumdan çok memnun kaldım. Çok mutlu oldum.

Ve gelelim bu yazının amacına. Hediye vermek dünyanın en güzel duygularından biri. Almak da yine bir o kadar güzel 😄. Eğer siz de bu ailenizin bloggerına hediye göndermek isterseniz lütfen çekinmeyin😄. Hediye verirken nasıl konuyu almaya getirdim ama 😂. Alkışlar bana. Konumuza dönersek bomba gibi dönüş olacak dedim ve hediye vermek de enfes bir şey. Bu yüzden sözümü tutmanın zamanı geldi. Başlıktan da anlaşılacağı gibi ikinci çekilişi bugün itibari ile başlatıyorum arkadaşlar :). Bu arada Öneri Makinesi de ikinci yaşını doldurdu, yani bu çekilişi birazda bu yaş kutlaması sayabiliriz; ikinci yıla özel iki kitap :) ve  bir tebriğinizi alırım hani :). Lafı uzatmadan kısaca bu hediyelerden bahsetmem gerekirse sizlere daha önce blogda önerdiğim isimlerden seçtim. Ve aşağıda gördüğünüz her şey sizin. Ola ki biraz benimle sohbet etmek isterseniz devamını okuyun. Ya yok bir aydır kafamız rahat ne dinleyeceğim seni diyenler aşağıdaki kırmızı başlığa geçsinler hemen, hiçbir kural kaçırmayacaklar çekilişle alakalı 😄. 




Gelelim çenesi düşük beni okumayı özleyen ya da dur bakalım ne diyor bu geveze diyenlere. Efenim kitaplarımızdan ilki Yalçın Tosun. Beni baştan beri takip edenler aşinadır ama yeni gelenlere de bilgi vermek gerekirse şöyle ki ben iflah olmaz bir Yalçın Tosun hayranıyım. Son kitabı çıktığında YKY'de daha koliden çıkarken alıp hemencecik okumuşluğum vardır. Hatta geçmiş yıllarda yazdığım Yalçın Tosun Sevmek adlı yazımı da okuyabilirsiniz. Blogda bu kadar yer vermişken hala henüz okumayan varsa umarım benim vesilemle bir kişi daha bu güzel yazarı kütüphanesine katar. Herhalde artık fahri Yalçın Tosun promotörü falan oldum denilebilir 😂. Kendi arkadaşlarıma da önerdiğim hatta hediye ettiğim yazarlardan biri oldu.



Diğer kitap seçimi ise komik oldu. Tabi ki kitap komik değil. Gayet sevdiğimiz bir yazar kendisi fakat nedense şiir düşkünü olmadığımı bastıra bastıra söyleyip yazmama rağmen hep şiirle bu blogda iç içe olup bir de utanmadan hediye ediyorum. Galiba inkar etmenin manası yok, ben içimde seviyorum şiiri. Fotoğraflardan da gördüğünüz üzre diğer hediye kitap Cemal Süreya'dan seçme şiirler. Bu kitabı yine takipçilerim bilir ki benim iki yıldır bitiremediğim, etinden sütünden yararlandığım Reading Challenge'ım 😄 vasıtasıyla okuduğum nadir kitaplardan biridir kendisi. Sevdim de. Zaten YKY'nin bu basımlarını sevdiğimi de söylemiştim benim gibi hangi kitabı alacağını seçemeyenler için ideal olmuş. Misal bu kitap resmen Cemal Süreya şiirine giriş 101.Tabi ki bunların yanında alet edevatsız olmaz. 




Diğer çekilişte de olduğu gibi defter ve benim yaptığım el emeği göz nuru iki ayraç da çekilişimize dahil. İstanbul manzaralı bu güzel defteri severek aldım. Bende de birçok İstanbul manzaralı olanı var çünkü ben tam bir defter aşığıyım. Bu ayraçlardan biri size diğerini de lütfen kitap okuyan güzel arkadaşlarınızdan birine blog hatırası olarak hediye verin ☺️. Çok mutlu olurum bir de ikinizin de kullanıp beraber çekilmiş fotoğrafı olursa tadından yenmez hani. İşte böyle. Nasıl olmuş mu güzel dönüş? Valla olmuş bence😄. Yukarıda da dediğim gibi buralar hep sohbet muhabbet ee özledim de sizleri ondan. Siz de buralara kadar gelip okuyup bana katlandı iseniz ne mutlu bana.




Sen heyecanlı okuyucu bu tarafa... Şimdi gelelim kurallara. Yine değişen bir şey yok. Blogumu takip edip yorum bırakmanız eğer zaten takip ediyorsanız çekilişe katıldığınıza dair yorum bırakmanız yeterli. İşte bu kadar kolay. 

Tabi ki ekstra hak kazanabilir, şansınızı arttırmak isteyebilirsiniz. Bu sefer işi büyütmek istiyorum. Nasıl mı? Önceki çekilişte Öneri Makinesi'nin sadece twitter hesabı olduğundan (takip için buraya) başka mecralarda ek hak olmuyordu. Bu sefer twitter, facebook, instagram veya blogunuzdan istediklerinizden herhangilerinde bu yayını paylaşabilirsiniz, hepsi +1 hak olacaktır. En azından çekiliş bitene  kadar görebileceğim şekilde bu yayını paylaşıp çekilişi duyurur ve tabi ki aşağıda yorumlarda bu linki koyarsanız ek haklarınız sayılacaktır. Instagram paylaşımı için hediyelerin fotoğrafını çekiliş linkiyle paylaşmanız benim için yeterli. Dediğim gibi lütfen çekiliş sonuna kadar en azından görünür olsun ki ben de paylaşımlarınızı görebileyim ve size ek hak yazayım. Mutlu mesut sonra da çekilişi bekleyelim. Yorumunuzda da paylaştığınız linkleri vermeyi unutmayın :).

Bu sefer her ne kadar çabucak sizlere hediye etmek istesem de bir ay sabredeceğim :( ve 4 Eylül 2016 saat 23.59 (hihi) çekilişin bitiş zamanı. Çekiliş sonucunu kısa bir süre sonra da sizlerle paylaşırım. Sonucu random.org'dan mı yapsam elden mi hala karar veremedim onun için de yorumlarınızda hangisini tercih ettiğinizi yazabilirsiniz. Karar sizin. Benim tek derdim bu güzel kitapları bir an önce size ulaştırmak. Kargo ücreti tabi ki bana ait merak edenlere. Yurt dışı maalesef imkan dışı. Sanırım hepsi bu kadar baya uzattım artık şimdi sıra sizde. Umarım siz de Öneri Makinesi'ni çokça özlediniz bu kısacık arada ama merak etmeyin yeni öneriler artık başlıyor, takipte kalın. Sizleri seviyorum 😘😘😘.