Gelelim müzeye bu kadar yürüdükten sonra ne bulduğuma. Bir kere en büyük keşfim canım canım Şener Şen Adanalıymış :). Onu öğrendim. Yine kendisi gibi oyuncu olan babası Ali Şen de Adana doğumlu lakin Şener Şen'in filmlerine ait bir oda dolusu poster bu müzede sizi karşılayacak. İki katlı odaları çeşitli temalarla donatılmış bu müzede, Şener Şen 'in odasının bir tek balmumu heykeli eksik :(. Neden eksik çünkü Yılmaz Güney, Abidin Dino, Orhan Kemal gibi isimlerin heykelleri varken Şener Şen ve Yaşar Kemal de bu heykellerden en önemli eksiklerdir diye düşünüyorum.
Evet, madem Yılmaz Güney dedik kendisi müze de adı en çok geçen isim olabilir. Heykeli, mektupları, film afişleriyle odasına sığmayıp koridorlara taşan bilgi belgeleri sergilenen bu önemli yönetmen ve oyuncunun Cannes Film Festivali'nden ödülle dönmesi ve Türk Sineması'na olan etkisinden dolayıdır diye düşünüyorum. Abidin Dino ve Orhan Kemal aşağıdaki gibi karşılıklı sonsuza kadar oturacaklar, karşı duvarlarında Adanalı ünlü oyuncuların fotoğraflarının sürekli neden kalabalıklaştığını merak ederek (en azından ben öyle varsayıyorum :))
Bu odaların birinde fotoğraf makinesi arşivi de sergileniyor. Fotoğraf sanatı düşkünlerinin özellikle ilgisini çekecek bu oda ile de güzel bir nostalji yaşıyoruz.
O kadar yol gitmeme değdi mi, bir sinema sever olarak tabi ki değdi. İyi ki gitmişim, çok güzel zaman geçirdim. Sizin de yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin ki adresi (adliyenin orası) zaten biliyorsunuz :).
Adana'ya gittiğim zamanın Film Festivali ile çakışması tabi ki benim için bir şanstı ta ki Salı günü için üç filmlik bir liste yapıp acilen eve dönem gerekmeseydi :/. O üç filmlik liste de üst üste Haneke'nin Happy End'i, Wind River ve The Shape of Water vardı. Hepsi de tabi ki merak ettiğim filmlerdi ve hepsinin aynı salonda sıra sıra olması gibi harika bir denk gelişi vardı ta ki benim salı sabahı apar topar memleketime gitmem gerekene kadar. Velhasıl Filmekimi'ne gidemeyip Adana Film Festivali'ne sevinecekken yine şansım beni şaşırtmadı ve onun da kıyısından dönüp festivale sadece ve sadece bir film ile kapatarak kaçırılmış festivaller listeme bir yenisini daha ekledim. O filmi de festivalin ilk günü izledim, çok sevdiğim "Tabutta Rövaşata" filminin yönetmeni Derviş Zaim'in "Filler ve Çimen" filmiyle festivali başladığım gibi bitirdim :). Yorumunu atıştırmalıkta yazmak istiyorum, merak edenler beklemede kalsın :).
Festival ücretsiz ki bu durum avantaj gibi gözükse de dezavantaj olabilecek bir durum. Yine de eski yeni güzel filmlerin olduğu güzel bir festival umarım zamanı olanlar bu festivali kaçırmamıştır çünkü pazar günü son. Birçok film dışı etkinlikte oldu ama açıkçası onlar nasıl geçti pek bir fikrim yok Katılan duyan varsa yorumlarını bizle paylaşırsa sevinirim :). Tarihimin en kısa, jet festivalini tek film ile kapatmaktan gururlu ve mutlu olmasam da umudumu kaybetmiyor bu sefer de Viyana Uluslararası Film Festivali'ne oynuyorum çünkü neden olmasın?? :).
Dipnot: Fotoğrafların hepsi bana aittir, izinsiz kullanmayınız.