film listeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
film listeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Haziran 2017 Salı

En Çatlağından 10 Tatlı/Komik Film

Merhabalar, merhabalar :). Sağ üstteki anketten yola çıkarak film listelerine ağırlık vermeye başladım :). Şimdilik açık ara öne geçen o :). İtirazınız var ise ankete bekleriz :). Tabi bu demek değil ki diğer yazılar olmayacak, olacak ama öncelik en çok talepten yana :).

Gelelim bugünün listesine. Komedi olarak sunulan en çok paylaşılan filmlerden sıkıldınız mı? Artık o filmlere gülmüyor ve sıkılıyor musunuz? O zaman doğru yerdesiniz (yine içime overlokçu kaçtı). Benim de izlemekten en zevk aldığım bu tarz komedilerdir not düşeyim :). Bu alışılmışın dışındaki hiçbir kalıba sığmayan karakterlerin olduğu filmler moralinizi düzeltip enerjinizi yükseltme garantili. İşte popüler komedi filmlerine alternatif en absürt en kara en romantik ve en tatlısından 10 çatlak film burada :).


1. Little Miss Sunshine - Valerie Faris/Jonathan Dayton (2006)



Bu film listede olmazsa olmazdı herhalde. Tüm üyelerin hasarlarla dolu olduğu aileyi bir araya getiren ailenin en küçük bireyinin dans yarışmasına gitme isteğidir. Yolda birçok engelle karşılaşan ailemiz bakalım dans yarışmasında başarı elde edecek midir? Biraz ipucu vereyim, başarı sadece bir derece değildir :).

2. Me You and Everyone We Know - Miranda July



Yine absürd, eksantrik bir romantik komedi. Ana karakterimiz Christine para kazanmak için yaptığı iş dışında bir sanatçıdır. Bir adama aşık olur ve bu ikilinin dokunduğu iletişime geçtiği insanların başka hikayelerini de izleriz. Çok katmanlı iç içe geçen bir çok hikayenin olduğu bu film bağımsız severleri oldukça memnun edecek :).

3. Welcome to the Doll House - Todd Solondz (1995)



Evin ortanca çocuğu Dawn birçok açıdan kendini şanssız görmektedir. Üniversiteye hazırlanan abisi ve küçük sevimli annesinin göz bebeği kardeşi arasında pek göze çarpmadan yaşar. Okul hayatında da zorluklarla karşılan Dawn'un işi hiç de kolay değildir. Büyümeyi anlatan bu ödüllü kara komedi film hem güldürüp hem hüzünlendirenlerden :).

4. Toni Erdman - Maren Ade (2016)



Bu üç saate yakın süren komedi dram filmi en olmadık yerlerde kahkaha atmanıza sebep olacak :). Yurt dışında yaşayan kızını tatilde ziyarete giden babanın kızının hayatına nasıl ve ne şekillerde dokunduğunu izliyoruz.

5. Eagle vs Shark - Taika Waititi (1998)



Son dönemlerde filmlerine ağırlık verdiğim yönetmen favorilerime girdi bile :). Bu absürd çatlak filmde bir kartal ile köpek balığının aşkından çok daha fazlası var :). Müzikleri ile de ayrıca sizi mutlu edecektir. Sıradan aşk hikayelerinden sıkılanlara da güzel bir alternatif :).

6. Sideways - Alexander Payne (2004)



En yakın arkadaşının evlenmeden önceki son haftasında onu şarap evlerinde yolculuğa çıkaran kitabı yayınlanmayan İngilizce öğretmeni Miles'ın ve Jack'in bir haftalık bol şaraplı yol hikayesi. Eğer şarap seviyorsanız dikkatle izlemenizde fayda var, bir anda krize girebilirsiniz :), çünkü şarap hakkında bilgilenirken o üzüm bağlarının arasında canınız çokça çekebilir, uyarmadı demeyin :). Posteri de ayrı bir güzeldir.

7. Dawn By Law - Jim Jarmusch (1986)



Jim Jarmusch'u seviyorum. Siz de seviyorsanız ve bu filmi izlemediyseniz hemen izleyin :). Eğer Jarmusch hiç izlemediyseniz de bu filme bir şans verin. Siyah beyaz çekilen bu komedinin başrollerinde yönetmenin sevdiği oyunculardan şarkıcı Tom Waits, ünlü İtalyan oyuncu Roberto Benigni ve John Lurie'nin aynı koğuşu paylaştığı bu film güzel bir seyirlik :).

8. Bottle Rocket - Wes Anderson (1996)



Wes Anderson'ın ilk filmlerinden. Diğer filmleri kadar renk skalası göze çarpmasa da (ki çarpıyor:)), sonraki filmlerin nasıl olacağına dair bu konuda güçlü sinyaller veren bir film. Akıl hastanesinden taburcu olan Anthony'i kurtarmaya gelen arkadaşı Dignan'ın küçük bir soygunla başlayıp işleri büyütmesiyle sizi kahkahaya boğacak :). Özellikle son soygunlarında bir ekip var ki evlere şenlik. Bir de yan rol var Kumar, benim favorim onun sahnelerinde kahkahaya hazırlıklı olun :).

9. Beterböcek - Tim Burton (1988)



Tim Burton'ın gotik dünyaları meşhurdur. Onun tatlı dünyası da ancak Beterböcek ile olurdu herhalde :). Evini bırakmak istemeyen sevimli hayalet çiftimizle ona yardım amacıyla kandırıp başlarına türlü işler açan çeşit çeşitli deforme olmuş yaratık insan gördüğümüz bu film çok eğlendirecek. Özellikle sonundaki Winona Ryder dansı filmin şekeri :).

10. Scott Pilgrim Dünyaya Karşı - Edgar Wright (2010)



Sevdiğiniz kızın kalbini kazanmak hiç bu kadar zor olmamıştı :). Sevdiği kızla beraber olmak için dünyaya karşı gelen Scott Pilgrim günlük yaşamda olan olaylara fantastik bir açıdan bakarak betimlemeleriyle sizi hem güldürecek hem de olaya farklı bir açıdan bakmanızı sağlayacak.
Devamını Oku »

4 Haziran 2017 Pazar

Renklerin Beyaz Perdeden Silemediği Bir Klasik: Siyah Beyaz Filmler

Fotoğraf makinesi, ilk kamera, tren, film derken sinema hayatımıza girdi :). Giriş o giriş birçoğumuzun gönlüne taht kurdu ve sanat oldu. Birçok film yapıldı, izlendi, oynandı. Siyah beyaz ile başlayan hareketli görüntülerin serüveni, sessiz sesli sinema derken renklerin de girmesiyle, boyutlar da değişti en son sayamadım kaça çıktı :). Lakin ta o zamandan bu zamana değişmeyen bir şey oldu. Şu an hala birçok ünlü yönetmenin türlü imkanlara sahip olup da yine de vazgeçemediği şey siyah beyaz filmler oldu :). Kimisi maddi kimisi estetik kimisi ise işlevsel açıdan siyah beyazı tercih eden yönetmenlere gelin bir göz atalım. Renkler beyaz perdeye geldi ama siyah beyaz filmleri bitiremedi, işte renklerin geldikten sonra bile ekrandan silemediği siyah beyaz filmler :). Keyifli seyirler :).

Sen Aydınlatırsın Geceyi - Onur Ünlü (2013)




Sondan başa gidersek benim de sevdiğim ödüllü yönetmenlerden Onur Ünlü'nün bol ödüllü filmi "Sen Aydınlatırsın Geceyi" filmi adını Shakepeare'den alır. Euripides'ın "İnsan endişeden yaratılmıştır" sözüyle başlayan film sıradan insanların süper güçleri olduğu bir kasabada geçmektedir. Kara mizah ve dram türlerinde olan bu filmin başrollerinde Demet Evgar, Ali Atay, Ercan Kesal ve Serkan Keskin gibi önemli oyuncular yer alır. Süper güçlerin hayatı kolaylaştırmadığı kimseyi de kahraman yapmadığı bu siyah beyaz film sıradan insanların sıradışı güçleriyle sizi izledikten sonra da fazlasıyla düşündürecek.

İlgili şiir

" Yarayla alay eder yaralanmamış olan,
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden,
Sen çok daha parlaksın çünkü,
Sen tüm göklerdeki yıldızın ilki,
Sen aydınlatırsın geceyi"

Frances Ha - Noah Baumbach (2012)




Eğlenceli, komik, bir türlü büyüyememiş bir kadın Frances Ha. Yeteneği olmasa da, fiziği elvermese de dans etmeyi seven Frances'in en yakın aynı zamanda aynı evi paylaştıkları arkadaşı onu bırakıp başka bir eve taşınınca Frances'in kendine yeni bir düzen kurması gerekecektir. Siyah beyaz olup da bu kadar renkli bir film olmayı başaran az film vardır, bu hafta sonu bu filme bir şans verin :).

A Coffee in Berlin - Jan Ole Gerster (2012)




Sıradaki filmimiz Almanya'nın bağımsız filmlerinden. Sadece kahve içmek isteyen Nico'nun absürd, komik, rahatsız edici ve her şeyin üst üste geldiği kahvesiz bir günü :). Bunun yanında da siyah beyaz Berlin'e bir bakış. Kahvesiz güne başlayanların sonu işte böyle olur desek mi yoksa kahvenin 40 yıl hatırı var ilkini reddedersen lanetlenirsin mi desek ne desek :).

Angel A - Luc Besson (2005)




Fransa'da bir köprüden atlamayı kafasına koymuş bir adama göklerden 2 metre boyunda bir melek gelirse işler biraz karışacaktır :). Komik, eğlenceli ve fantastik ögelere sahip bu Angel-A size keyifli bir zaman geçirten güzel bir Luc Besson filmi.

Coffee and Cigarettes - Jim Jarmusch (2003)




Jim Jarmusch'un renklerle arası iyi ama siyah beyaz filmler de ondan sorulur. Bu film dışında da birçok siyah beyaz film yapan yönetmenin bu filmi, kısa hikayelerden oluşan bir kitap gibi. Birçok ünlü oyuncunun bu kahve sohbetine katıldığı film size keyifli dakikalar geçirtecek. Güzel haber Jim Jarmusch da kahve insanı :). Hepsi birbirinden eğlenceli karakterleri olan bu film hakkında daha fazla bilgi için tıktık.

The Man Who Wasn't There - Joel Coen/Ethan Coen (2001)




Coen kardeşlerin de bu güzellikten eksik kalmayıp onlar da siyah beyaza yakışan bir kara film, suç filmi çekmişlerdir. Bir berberin trajikomik hikayesi bizi geçmişe götürüp nostalji tadı verirken bir yandan da absürd olayların birbirini izlemesini seyreder, baş karakterimiz "the barber" gibi kaçınılmaz sonu bekleriz.

25 Watts -  Pablo Stoll/Juan Pablo Rebella (2001) 




Rotamızı Uruguay'a çevirelim, ödüllü 25 Watts üç gencin yaşamına siyah beyaz bir pencereden bakmamızı sağlıyor. Yine komik, hatta belki biraz çatlak bir film :). Bağımsız film severler bu filme bir göz atsın :).

Girl on the Bridge - Patrice Leconte (1999)




Ünlü Fransız oyuncular Vanessa Paradise ve Daniel Auteuil başrolde oynadığı bu siyah beyaz aşk hikayesinin replikleri paylaşımlarınızın altına yazacağınız cinsten :). Ayrıca filmin bize çok da uzak olmayan ezgilerle Fransa'da bir köprüde başlayıp İstanbul'da bir köprüde yine tanıdık ezgilerle bittiğini hatırlatalım :).

Kasaba - Nuri Bilge Ceylan (1997)




Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes öncesi filmlerinden Kasaba'da akla gelebilecek her türlü çatışmayı; insanın kendisiyle, insanla ve doğayla, izleyebiliriz. Kasaba'da kendini sıkışmış hisseden, ne giden ne de kalan baş karakterimizin ormanın içinde ailesiyle olan sohbeti herhalde filmin doruk noktası. İzlediğim en kısa NBC filmi olabilir şu ana kadar. Yönetmenin filmlerini severlerdenseniz bir de siyah ve beyazla neler yaptığını görün :).

Ed Wood - Tim Burton (1994)




Tim Burton bizi 50'li yılların Hollywood'una, başarısız bir yönetmenin trajikomik hikayesini anlatmak için sanki o dönemde film izliyormuşçasına siyah beyazla o zamana götürüyor. Ed Wood, başarısız bilim kurgu ve korku filmleri çeken, zor şartlar altında filmine bütçe sağlayan ama asla vazgeçmeyen, Orson Welles hayranı yapımcı, senarist ve yönetmendir. Biyografik olan bu film başta Johnny Depp ve Martin Landau olmak üzere müthiş oyunculuklarıyla sizi gülmekten kırıp geçirecektir :). Ed Wood ile beraber film yapmak isteyecek, Bela Lugosi ile yeniden Dracula olacaksınız. Başından sonuna temposu düşmeyen en güzel Depp-Burton işbirliklerinden, Burton'ın bu başarısız yönetmenin hayatını çektiği en başarılı işlerinden biri olan bu filmi izlerken keşke yine bu tatta daha çok film yapsa diyeceksiniz.


Film özellikle şu sözüyle de Feud'u ciddi anlamda anımsattı;

"Bu meslek, bu kasaba seni çiğneyip sonra da tükürür"

Berlin Üzerindeki Gökyüzü - Wim Wenders (1987)




Wim Wenders'ın ustalığını konuşturduğu bir film. Şiirsel Gerçekçilik ve Alman Dışavurumculuk akımlarının etkilediği yarı siyah beyaz bu film ikinci yarısında renklere geçiş yaparak siyah beyazın estetik görünümün yanı sıra işlevselliğini de kullanarak bizi şaşırarak filmden alacağımız keyfi de arttırıyor. Siyah beyazın ve renklerin güzelliklerini ayrı ayrı vuguluyor. Zülfi Livaneli ve Nick Cave'i bir arada dinleyebileceğiniz enfes bir soundtracke sahip bu film özellikle sinema aşıkları için nefis bir seyirlik :).

Clerks. - Kevin Smith (1994)




Sundance'ten ödülle dönen Clerks, izin gününde çalışmak zorunda kalan markette satış sorumlusu Dante'nin ve yakın arkadaşı, kendisi film kiralamak için başka dükkana giden ama aslında Dante'nin hemen yan dükkanında müşterilerine film kiralayan Randal'ın bu tek günlük siyah beyaz maceraları; arkadaşları, müşteri tipleri ve müşteri satıcı ilişkileri ile size güzel bir seyirlik sunacak :). Bu siyah beyaz filmi renklendiren anlar ise sizi güldürürken çizimleri ile de hoşnut edecek animasyon olarak çekilen sahneler olacak :).


Psycho - Alfred Hitchcock (1960)



Renkli sinemanın çok da eski olmadığı bir dönemde, yine de bu film öncesi renkli filmler de çeken, "Psycho" ile siyah beyaz bir klasik yapan Hitchcock'un düşük bütçe gibi nedeni olmasına rağmen o ünlü banyo sahnesinin de renklerle fazla kanlı olacağını düşünmesi de filmi siyah beyaz çekmesinde etkili olduğu söyleniyor. Güzel bir film yapmak için ne renklere ne de yüksek bütçelere gerek olmadığını yine de korku/gerilim filmi çekileceğini gösteren Hitchcock; aynı zamanda bugüne kadar güncelliğini korumuş bir klasik bizlere sunmuştur. Film dezavantaj gibi görünen siyah ve beyaz çekimin işlevselliğini ve avantajlarını öyle güzel kullanmıştır ki ortaya zamansız, hala yönetmenlere esin kaynağı olan bir film çıkmıştır. Siyah beyazın kullanımına en güzel örneklerden biri olan "Psycho", siyah beyaz film yapacaklara ders niteliğinde ve bize harika bir seyirlik sunmakta :). Keyifli seyirler, bol sanatlı günler :).


Öneri Makinesi'ni Sosyal Medyada Takip Edin

Twitter
Instagram
Goodreads
Tumblr
Soundcloud
Devamını Oku »

26 Mayıs 2017 Cuma

Cannes Film Festivali 2017

Daha şuradaki Ankara, İstanbul Film festivallerine gidemezken, gitsem bile bilet bulamazken Cannes'a gitmek hayal gibi ama bir gün gerçek olabilecek bir hayal çünkü "why not" (neden olmasın) :). Bu seneki yarışma filmlerinden ilgimi çekenleri aşağıda listeleyeceğim. Festivalin jürisini sevdiğimiz isimler oluştururken başkanlığı da canımız Pedro Almodovar üstlenmiş.



Festivalde ilk dikkatimi çeken filmler bunlar ama yorumlara bakarım yine ilgimi çeken gözden kaçırdığım olursa diye. Zaten bazı filmlerin tam fragmanı ya da açıklaması yok, oldukça liste uzayacaktır. Şimdilik seçtiklerim bunlar, bakalım hangileri mutluluk hangileri hüsranla sonuçlanacak :)



Aus Dem Nichts - Fatih Akın 

Diana Kruger'in başrolü oynadığı bu film tahmin edilebilir gibi görünse de etkileyici sahneler vardı fragmanda. Fatih Akın ve Kruger'in hatırına izlerim. Bakalım uzun zamandır bizi çok da şaşırtmayan Akın'ın bu filmi izledikten sonra mutlulukla mı yoksa hüsranla mı sonlanacak :).

The Meyerowitz Stories - Noah Baumbach

Baumbach severim blogda da yazdım birçok kez filmlerini. "Francis Ha" en sevdiğim filmi. Filmin oyuncuları sevdiğim güzel isimler. Bakalım yönetmen bizi mutlu mu edecek bu güzel kadroyla yoksa ah be mi dedirtecek, merak ediyorum. 

Okja - Bong Joon Ho 

Konusuyla ilgimi çeken bir film. Bir de oyuncu kadrosu var ki ben deyim Tilda Swinton, Paul Dano; siz deyin Jake Gyllenhaal, Giancarlo Esposito. Macera ve hareket vadeden bu film, kadrosuyla da göz doldururken bakalım istenileni verecek mi? 

The Beguiled - Sophia Coppola

Yönetmeni severim, bu filmde de gözde oyuncularından Kirsten Dunst, güzel oyuncu Nicole Kidman, gümbür gümbür gelen yeni nesilden Elle Fanning ve İrlanda'nın bıçkın delikanlısı Colin Farrell ile kadro hayallerimizi süslerken bakalım ortaya nasıl bir iş çıkmış. 1971 yapımı aynı adlı filmin yeniden çevrimi. Etkileyici de bir fragmanı var biraz tırstım, tırsmadım değil :). Yine de merak ettiklerimden :).

Happy End - Michael Haneke

Resmen son zamanlarda altın çağını yaşayan, her oynadığı filmde övgüyle söz edilen Isabelle Huppert Haneke'nin son filminde de boy göstererek ikili olarak beklentileri arşa çıkartıyorlar. Yine tırsa tırsa beklediğim bir film. Acun bey büyük hissediyorum.



Wonderstruck - Todd Haynes

En son "Carol" ile adından sıkça söz ettiren (bence biraz fazla abartıldı güzel ama abartıldı) yönetmenin son filmini ve neler yaptığını merak ediyorum :).

Le Redoutable - Michel Hazanavicius 

İşte en çok merak ettiğim filmlerden biri. Cannes'dan da birçok kez eli boş dönmeyen isimlerden Jean Luc Godard'ın Anne Wiazemsky ile olan ilişkisini konu alan ve Wiazemsky'nin kitabından uyarlanan bu filmi tabi ki Jean Luc Godard'ı sevdiğimden merak ediyorum. Kendisine filmdeki makyajıyla benzettiğim ve sevdiğim Louis Garrel'ı bu filmde izlemeyi de.


The Killing of a Sacred Deer - Yorgos Lanthimos

"The Lobster" ile kalbimizin en nadide köşesinde yer alan Yunan yönetmen Lanthimos'un son filmi yine en merak ettiklerimden. Yanlış hatırlamıyorsam The Lobster'da ilk sahnede bir kadın geyik öldürüyordu. Yönetmenin bu filminin adının bu olması da tesadüf değildir herhalde :). Oyuncular "The Beguiled"'de de beraber oynayan Nicole Kidman ve Colin Farrell var. Farrell "The Lobster"'da da başroldeydi hatırlatalım. En çok "Clueless" ve Aerosmith'in "Crazy" klibiyle aklımızda kalan Alicia Silverstone'un da neler yapacağını merakla bekliyorum. 

A Gentle Creature - Sergei Loznitsa

Konusu ilgimi çekti, gizem türünde. Yönetmen "Sislerin İçinde" filmiyle daha önce ödülle dönmüş Cannes'dan. Daha önce yönetmenin hiçbir filmin izlemedim fakat bu neden ilk olmasın :).



Jupiter's Moon - Kornel Mundruczo

Yönetmenin "White God" filmi Cannes'dan ve Antalya Altın Portakal film festivalinden ödülle dönmüş. Macaristan yapımı bu filmin konusu ve adı ilgimi çekti bakalım neler çıkacak :).

L'amant Double - François Ozon

Aslında yönetmeni hiç izlemedim ve merak ediyorum. İlk bu filmini mi izlemeliyim emin değilim ama bir yerden başlamak gerek :). Önerilerinizi alırım :).

The Square - Ruben Östlund

Sanırım listeme eklemek ve filmleri izlemek istemem için içinde komedi kelimesi geçmesi yetiyor. Çok ağır dram kaldıramıyorum. İzliyorum yine de izlenmesi gerekenleri, beğeniyorum da ama her zaman ruh hali kaldırmıyor insanın, en azından benim. Bu film hakkında iyi yorum okudum, komedisi de varmış daha ne olsun :).

Until the Birds Return - Karim Moussaoui

Yorumların birinde merak uyandırıcı bir film olduğundan bahsediliyordu. Bir de dans sahnesi paylaşılmış afişte resmi olan. Bakalım ileride daha uzun bir fragmanı paylaşılırsa daha çok mu izlemek isterim, vazgeçer miyim göreceğiz :).

Wind River - Taylor Sheridon 

Polisiye, suç, gizem türünde. Güzel bir seyirlik olabilir. Elizabeth Olsen'ı da severim zaten, bakalım nasıl bir film :).



Patti Cake$ - Geremy Jasper

Fragmanı hoşuma gitti :). Rapçi olmak isteyen bir kadının hikayesi. Müzikli falan filan, dram yazıyor ama eğlendirir gibi de :).

Ava - Lea Mysius

Görme yetisini yakında kaybedecek olan genç bir kızın bu süreci anlatılıyor. Fragmanı ve konusu güzel gibi bakalım nasıl olacak :)

Oh Lucy - Atsuko Hirayanagi

Bu filmin kısasını Gezici Film Festivali'nde izleyip çok beğenmiştim. Hatta keşke uzun olsa demiştim, olmuş meğersem :). Bir yerde okudum, "Hello My Name is Doris"'in Japon versiyonu diye :). Onlar öyle desin önemli değil ben izlediğimde sevdim kısasını, çıktığı zamanda izleyeceğim. Komikti ve ben uzakdoğu filmlerini de severim zaten. Güzel bir uzun versiyon bekliyorum :).

Tehran Taboo - Ali Soozandeh

Adı ilgi çekici, animasyon olması ilgi çekici.çizimleri güzel duruyor, İran'ın underground yaşamını animasyon olarak anlatıyor gibi.  Merak ettim, bakalım nasıl?



Posoki - Stephan Komandarev 

Yönler diye çevrilmiş İngilizce'ye, altı farklı taksi şoförünün ortak kaderlerine doğru yol aldıklarını söylüyor fragmanda. Bence yeterince ilgi çekici, sıradaki :).

Before We Vanish - Kiyoshi Kurosawa

Akira Kurosawa ile akraba değilmiş, baktım :). Bilim kurgu dram türünde, şimdilik puanları düşük ama ben bir şans vereceğim :).

They - Anahita Ghazvinizadeh

Cannes'ın 2010 yılında eklenen bölümü Queer Palm'a aday olan bu filme bir şans vermek istiyorum.

How to Talk to Girls at Parties - John Cameron Mitchell

Listemizin ve doğal olarak Cannes'ın vazgeçilmezi olmaya aday Nicole Kidman - Colin Farrell - Elle Fanning üçlüsünden Fanning ve Kidman ikilisinin oynadığı bu filmde punk, müzik, dans, uzaylılar ve bol acayiplik göreceğiz gibi, valla heyecanlandık :). Isabelle Huppert'ın altın çağı dedik ama Kidman'da geride kalmıyor maşallah, dizisi filmleri derken bu aralar çokça görmeye başladık :). Bir Farrell- Fanning ikilisi eksik kalmış bu üçlüden festivalde :). 

Marlina the Murderer in Four Acts - Mauly Surya

Adı ilgimi çekti, suç filmi. Fragmanı fena, yine de merak ettim. Yorumlara göre yine bakarız :).


Şimdilik ilgimi çeken filmler bunlar, yorumlara ve ödüllere göre bir daha göz atar, eklerim çıkarırım zaman gösterecek. Bir de ben belgesel izlemeyi pek sevmem o filmleri yorumlara göre seçerim seçmem ya da konusu falan ilgimi çekerse bakarım, bu yüzden bu listede yarışan belgeseller yok. Keşke Sundance için de bu tarz bir liste yapsaydım, izleme haritası çıkardı ama bir dahakine artık :).

Sizin merak ettiğiniz filmler neler, aralarında ilginizi çeken oldu mu? Sizce hangileri ödül alır? Yorumlarınızı bekliyorum :). Sanatla kalın <3.
Devamını Oku »

10 Mart 2017 Cuma

Hala İzlemediğimi Söyleyemediğim Filmler

Hani böyle kült olmuş rüşdünü ispatlamış filmler olur ya. Genelde herkes tarafından sevilen, üzerine sayfalarca yazı yazılan ve birçok filmi etkileyenler işte ben onlardan bazıları izlemedim. Duysanız yok artık dersiniz. Yani gider kaç senesinin adı duyulmamış filmini izlerim de  Godfather 1 ve 2'yi bir sene öncesine kadar izlememişimdir. Ya da Can Dostum gibi çok bilinen bir filmi yine geçen seneye kadar afişini bilirdim sadece, burada bahsettiğim gibi pek memnun kalmadım ama olsundu. Yine Matrix gibi bir filme yıllar sonra başlayıp sonuncunu izlememiş de olabilir, tekrardan tüm seriyi izlemem gerekedebilir. Bu ve bunun gibi en az film seyreden insanın bile izlediği ve benim hala izlemediğim ağzınızı açık bırakan filmleri listeleyeceğim. Emin olun yarım bıraktığım kitaplar kadar şaşıracaksınız :). Bu da hem eğlenceliğimiz hem de bu senenin benim için küçük bir challenge'ı olsun bu sene izlediğim filmlerin arasına bu filmleri de serpiştireyim :). Yok artık, yuh o da mı demek serbest :). Siz de bakın bakalım bu listede izledikleriniz mi izlemedikleriniz mi daha çok :). Bu arada koskoca yazı yazdım başlık gerçeği yansıtmadı sanki :).

Sakin kalın, baygınlık geçirmeye gerek yok. Başlıyoruz :).



1. Esaretin Bedeli 

Yaa şöyle büyük bir açılış yapmak istedim başlığa yakışır. Yok hala izlemedim. Denk de gelmedim ama umudum var bu sene izleyeceğim :).

2. Batman Serisi

Bunun için açıklamam şu; önce ilk Batman serisini izlemek istemem. Başladım da aslında Tim Burton abimiz çekmiş sonuçta ama bir şey oldu devamı gelmedi. Artık Burton'ın ikinci filmini de ya izlerim izlemem başlayacağım Nolan'ınkine. Zaten ikisi de sevdiğim yönetmenler ama işte :/.


Yandı gülüm keten helva

3. Kuzuların Sessizliği

Bu film de eskilerden ama evde çok sevilen bir film eskiden beri överler bizimkiler ama ben hala izleme şerefine nail olamadım.

4. Yeşil Yol

Bak bu filmi baya merak ediyorum ama denk getirip izleyemedim bir türlü :).

5. Er Ryan'ı Kurtarmak

Aslında hala ilgimi çekmiyor bu film.

Özrü kabahatinden büyük :)

6. Gladyatör

Sadece adını bilirim hala izlemedim, o kadar gösterilmesine rağmen :). Bir gün izleyeceğim inanıyorum, hala beni çekmese de olacak :).

7. Cesur Yürek

Ağlamayın, yok artık demeyin, kınamayın. Olabilir, olur böyle şeyler. Kızmayın, izleyeceğim bir gün valla bak :(.

Bu filmleri hala izlemediğimi okuyan takipçiler (Temsili)

8. Rocky

Acı yok Rocky acı yok lafının kaynağını izlemek ben de isterdim. Tüm seriyi olmasa da bir ilk birkaç filmi en azından :/.


9. Terminatör

İlk filmi izledim sonra yine kaynadı gitti arada. Valla birinin bu listedeki on filmi elime verip (seriler dahil) tek sayalım dahil başka film göstermeyip izletmesi lazım yoksa hep bir şeyler oluyor :).

10. Titanik

Kapanışı güzel yapmak istedim :). Milyon kere gösterilen bir dönemin fenomen filmi Titanik'i asla bir kere bile baştan sona izlemedim. Hep tvde yarım yamalak denk geldim ve hiç bir zaman açıp da bir kere bile baştan sona izlemedim tüm konusunu bilmeme rağmen. Ama bilirsiniz ki üşengeç olmak bunu gerektirir :).

Amannn asıl neşemiz kaçmasın diyen blogger :).


Ben film izlemem diyen insanın bile izlediği filmleri izlemediğimi söylemekten bir kez daha gurur duymazken kendinize iyi davranın, sanatla kalın :).

Dipnot: Giflerin hepsi bana aittir :).

Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin:

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi
Devamını Oku »

23 Şubat 2017 Perşembe

Tam Ciddi Olacağım Bir Gülme Geliyor #1

Başlıktan anlaşılmadığı gibi bugün hazırladığım kara komedi listemi sonunda sizlerle paylaşıyorum :). Sanırım türden bahsedince biraz daha anlaşılır oldu :). Kara mizah olarak da bilinen (ing. dark comedy veya black comedy) kara komedi türünün beş örneğiyle karşınızdayım. Peki nedir bu kara komedi, genellikle ölüm teması var ve bunu mizahi bir tavırla anlatıyorsa kara komedidir :). Tabi sadece ölüm değil, böyle mizahı yapılmayacak şeylerin komik yapılanlarıdır mesela :). Kara mizahtır. İşte bu yüzden filmi izlerken tam üzülüp ağlayacaksınız bir gülme geliyor :). Ciddi kalamıyorsunuz. Benim en sevdiğim tür sanırım kara komedidir, neden anladınız zaten :). Zekice yazılmıştır, mesajını çok güzel verir. Özellikle bu tarz filmleri izlemeye bayılıyorum. O yüzden sizin de benim izlemediklerimden önerileriniz olursa seve seve izlerim. Sizin de aralarında izledikleriniz varsa yorumlarda belirtin. Bu listenin devamı gelecek zaten. Ben de bu sevgi olduktan sonra :).

1. Harold and Maude - Hal Ashby (1971)




Bir numarada tabi ki benim en sevdiğim filmler listesinde ilk beşte rahatlıkla yer alan Harold and Maude hem güldüren hem öldüren bir film :). Evet yanlış okumadınız, öldüren bir film :) sonuçta kara komedi böyle şeyler normaldir :).

2. Delicatessen - Marc Caro, Jean Pierre Jeunet (1991)




Karanlık bir dönemde geçen çok tatlı bir film. Açlığın doruk noktalarda olduğu bir dönemde kasaplık yapmaya çalışınca gülsek mi ağlasak mı bir durum ortaya çıkıyor :). Neyse ki film ben gülmeyi seçiyorum :).

3. Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi - Onur Ünlü (2011)




Tabi ki nadir de olsa ülkemizde de başarılı örnekleri bulunmakta. Yine tabi ki gülsek mi ağlasak mı bir durumun olduğu cinayete kurban giden genç eşin ardından kendine günah keçisi bulmaya çalışan akademisyen yaşı biraz geçkin kocanın ve ailesinin hikayesi. Bir de kardeşinin ölümünü aydınlatmaya çalışan görme engelli abi var ki sözleri dinlenmeli. 

4. Liza the Fox Fairy - Karoly Ujj Meszaros (2015)




Macaristan yapımı çok tatlı film diyeceğim de kara komedi ne kadar tatlı olabilirse işte :). Gerçi müzikleriyle ve dekoruyla içinizi ısıtan bir film, karakterleri öldürse de :).Ben çok sevdim, dekor, müzik, hikaye her şey çok güzel. Eleştirilerini de araya sıkıştıran güzel bir film. Bir soundtrack'i var ki zaten bayılacaksınız.

5. Fargo - Joen Coen, Ethan Coen (1996)




Coen kardeşlerin kara komedi türünde yaptıkları filmler gerçekten izlenmeye değer. Bu film de çok sevilen bir film mutlaka duymuşsunuzdur hatta dizisi de var ben izlemedim, bir ara bakmak lazım. Bu filme aynı zamanda polisiye severler de bir bakmalı.


Devamını Oku »

26 Eylül 2016 Pazartesi

Bilim Kurgu Filmleri

Selam arkadaşlar :). Sabah sabah sizlere bir paylaşım yapayım dedim, ben sinek yüzünden uyuyamaz ve vızıltısı hala kulağımı ağrıtmaya devam ederken siz mışıl mışıl uyuyorsunuzdur umarım :). Ben bu yazıyı yazdığımda bilim kurgu türü kuyusuna düşmüştüm diyebilirim. Hem o beş kitabın beraber olduğu Otostopçunun Galaksi Rehberi’ne başladım ve iki kitap bitti, tüm kitapları bitirdiğimde de hakkında bir yazı yazmak isterim (kısa bir ara verdim seriye ama bu yazıyı yayınlayana kadar tekrar başladım :)). Bir de baya bu türde film izlemeye başladım. Zaten bilim kurgu benim en sevdiğim türlerden. Bayılırım. Öyle ki izledikçe izleme isteği, okudukça okuma isteği oluyor. Tabi benim en çok ilgimi çeken filmler, kitaplar herhalde içinde zaman makinesi geçen hikayelerdir ama tabi ki o ekstra keyif için :). Madem bu kadar izliyorum neden şöyle havamızı bulacağımız kısa bir liste yapmayayım ki dedim. Böyle on filmlik uzun bir liste yapmak istemedim. Bu sefer beş film olsun ardından yine devam ederiz. Hepsini yeni izledim beni kınamayın :), ne de olsa geç olması hiç olmamasından iyidir. Hadi başlayalım.

Predestination – Michael/Peter Spierig (2014)




Bu filmin fragmanını izleyip merak ettiğimi hatırlıyorum ama gitmemişim ancak yeni izledim. Müthiş bir kurgu, çok güzel bir film. Hikaye içinde hikaye aslında tek hikaye. Daha fazla spoiler versem tadı kaçar izlemezsiniz. Filmi izlerken neredeyse tahmin ettiğim şeyler olmasına rağmen büyük resim çok güzel. İzledikten sonra da bir düşündürtüyor. Robert A. Heinlein’ın “All You Zombies” hikayesinden uyarlama. Bulursam kesinlikle okumak isterim. Ethan Hawke zaten başarılı bir oyuncu. Güzel seçimler, filmler yapıyor. Valla ne diyeyim karizmatik adam, aynen devam. Tabi sevgili Sarah Snook’u da es geçmek olmaz. Sesini kullanmasını bilen bir arkadaşımızmış, güzel olmuş. Zaten ona göre seçtiklerini düşünüyorum. Güzel film olmuş.

-Hangisi önce gelir? Tavuk mu yumurta mı?
- Horoz

Gattaca – Andrew Niccol (1997)




Yine bir Ethan Hawke filmi. Madem başladık öyle devam edelim. Çok iyi filmlerde oynuyor demiştim zaten. Bir de ben bu adama çok üzülüyorum; bir ödül töreni vardı “Boyhood” da herkes aldı da bu gariban millete sarıldı. Çok gördüler bir ödülü :) Neyse biz onu seviyoruz böyle devam Ethancım, Chet Baker rolünle bence bu sene alıp yürüyeceksin. Filme geçersek, benim aşırı beğendiğim bir film. Uzak bir gelecekte geçse bile ayrımcılığın geçmediği bitmediği bir zaman, distopyaya da göz kırpan bir film. Aşırı güzel belki hakkında yazdığım inceleme yazısını burada da paylaşırım bir gün, harika bir film. Her şeye rağmen umudunu kaybetme, imkansız diye bir şey yoktur diyen bir film, mutlaka izleyin.

Twelve Monkeys – Terry Gilliam (1995)




Bir Burus Villis filmi. Brad Pitt’in de oyunculuğuyla göz doldurduğu,” noluyor lan!” dedirten film. Zamanda oynamalar, bir aksiyonlar, hastaneler, geçmiş, gelecek ve iç içe geçen hikayeler. Ben bu filmi Gattaca gibi baya geç izledim ama hiç izlememekten iyidir. Birkaç yerde çalan harika bir müziği var duydukça kulaklarınız şenlenir. Pitt’in karakterinin yaptığı o “delice” konuşmalarla yani eleştirilere de dikkat.

2001: A Space Oddysey - Stanley Kubrick (1968)




İzlemekte geç kalınan bir Kubrick filmi. Liste pişmanlıklar listesi gibi oldu, kusura bakmayın artık :). Görüntü kalitesi üst düzey olan bir uzay filmi. Kesinlikle kendinden sonra yapılan birçok filmi etkilemiş bir film. Açıkça görebilirsiniz. İlk aklıma gelenler Interstellar ve Ex Machina, bana çokça anımsattı belli ki etkilenilmiş veya esinlenilmiş. Tabi ki bu filmden onlar esinlenmiştir :).

Coherence – James Ward Brykit (2013)




Muhteşem bir film. Predestination gibi şok etkisi yaratıyor. Bilim kurgu olması için ekstra yapılan hiçbir şey yok. Sade bir bilimkurgu, her şey kafamızda. Gerçeği sorgulatan film bana, gerçek kime göre neye göre.  Bir kuyruklu yıldız geçiyor ve herkesin hayatı değişiyor. Değişiyor demek doğru mu bilmiyorum, filmin tadını da kaçırmak istemiyorum ama spoilerlı bir yazı yazmayı düşünüyorum, izleyenlerle bir güzel tartışalım konuşalım. Son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri. Etkisinden çıkmak kolay değil. Filmdeki amatör ruh, ilk başlarda kamera kullanımıyla kendini hissettiriyor ama o kadar güzel konusu ve işlenişi var ki her şeyi unutturuyor. Müthiş. Nasıl bu kadar az duyulmuş hayret şey. Bir an bile kaybetmeden izleyeceğiniz sıradaki filmi bu yapın. Pişman olmazsınız :).

Benden bu kadar, kendinize iyi davranın ve güç sizinle olsun, hoşçakalın :).


Devamını Oku »

21 Haziran 2016 Salı

Ne Zaman TV'de Çıksa İzlerim Dediğimiz Aile Filmleri

Merhabalar :) Nasılsınız? Umarım bu güneşli günler gibi güzel geçen günleriniz olur. Tam da bir pazar yazısı başlığı değil mi :/ ama ben salı paylaşıyorum olsundu :). Gayet uzun ve açıklayıcı olduğunu düşündüğüm başlıktan da anlaşılacağı gibi bugün gerek pazar gerek hafta içi dizisi olmadığı günler araya sıkıştırıverdiği, sabahları hatta ve hatta sıkıcı hafta sonu öğlen saatlerinde (yeterince açıklayıcı oldu, sus artık) televizyonda verilen bu tatlılar tatlısı, iyinin kazandığı, kötülerin cezalandırılıp iyi yola saptırıldığı, adaletin yerini bulduğu, hayatın aslında pembe bir pamuk şeker olduğunu gösteren (?) ve tabi ki hep mutlu sonla biten bu içimizi ısıtan filmlerin 10 tanesini nostalji edasıyla sizlerle paylaşacağım ve eminim ki canım 90 kuşağı bu filmlerin en az beşinin tiyakisi diğer beş filmin de aşinası. Sanırım hepsi Amerika yapımı :/, pek bir çeşitlilik, sizi şaşırtan olaylar ya da sanatsal bir şey tabi ki yok (yerdim mi övdüm mü kinaye mi yaptım inanın ben de bilmiyorum). Ve hepsi tabi ki komedi türünde ki bayılırım. Yani kısaca böyle kafanızı rahatlatıp boşaltmak , birazcık gülümsemek ve nostalji yaşamak için tekrardan (yani işte artık büyüdük ya falan filan, mesela ben bugün özellikle, bir sayı atladım :)))  izlenilebilecek filmlerden tabi ki Türkçe dublaj şartıyla :). Çenemin düştüğü bir yazıya yine merhaba dedik sanırım ben listeye geçtim, görüşelim :).

1. Jumanji 

Ne zaman çıksa ama ne zaman çıksa bayıla bayıla izlerim. Şimdi tamam, Wong Kar Wai izleyip, Godard sevebilirim ama hepsinin yeri ayrı. Arada elitliğime gölge düşürür alırım cipsimi kolamı geçerim TV karşısına oturur izlerim. Jumanji ya Jumanji! Kaç versiyonu yapıldı da vermedi aynı tadı. Canım Robin Williams bıraktığında bizi, çocukluğumu da aldı sanki :(. RIP Robin. Seni unutmadık, hala o güzel sıcacık gülümsemenle içimiz ısınıyor.




2. Bitirim İkili Serisi

Ya dünyanın en şapşik polis memuruyla, dövüş ustası Chan abimizin bu serisi sevilmez mi ya :).  Her izlediğimde uzak doğu yemekleri yiyesim gelir :). Ünlü Çin Mahallesini de ilk bu filmde görmüş olmam muhtemel. Filmde Chan oturaklı, sabırlı, kibar tamam tamam hep stereotip ama olsun arada iyi geliyor. Hem serinin ikinci filminde güzeller güzeli Ziyi Zhang da var :).




3. Şaşkın Dedektif


Yine bir şapşik polis memuru ama bu sefer sahtesinden, komedisi bol actionı yerinde :). Ya ben polisiye seviyorum, komedi de. Bunların ikisini beraber daha çok seviyorum :). Bu filmi de çocukken çok severdim.




4. Dr Dolittle/Çatlak Profesör Serileri


Jim Carrey'den hallice bir Eddie Murphy var burada, mimik adamı. Sevmemek, gülmemek mümkün mü şimdi. İkisi farklı filmler ama yani ayırmaya da gerek yok :). Çok tatliş filmler (resmen dilim değişti nasıl yazıyorum ya, sen elit bir blogsun kendine gel). Kendime ayarımı da verdiğime ve şizofrenimi sizlere kanıtladığıma göre yeni maddeye geçelim.




5. Sihirli Oyuncakçı


Dustin Hoffman'ın olduğu yine çok tatlı çok güzel bir film. Valla eve dvdsini aldım arada izliyorum :). Severim. Yalnız çeviriden ötürü ilk izlediğimde televizyonda sebeci sebeci diyormuş da anlamıyormuşum ne dediğini. Meğersem muhasebeci demek isterken alaylı bir dille sebeci diyormuş :). Bir arkadaşım benden elit olmasın söylemişti :/.




6. Polis Akademisi Serisi


Mahonyyyy! Ya yine ne zaman çıksa izlerim bence siz de bir yerde görünce durup izliyorsunuz. Zaten bir ara bir yerde gördüm ya da okudum, Türkiye'de Amerika'dan daha fazla seviliyor sanırsam bu seri (tamamen uyduruyor da olabilirim) :). Tabi TV'de sürekli koymalarının etkisinin olduğunu düşünüyorum:).



7. Wasabi


Yine bir polis memuru yine komedi yine action. Baya baya benim çocukluğum suçluların peşinde geçmiş. Boşuna çocukken dedektif olmak istemiyordum demek, fazla etkisinde kalmışım :'))). Bu sefer karizmalar karizması Jean Reno var hem de Luc Besson ile birlikte. Benim en sevdiğim yönetmenlerden Besson'ın senaryosunu yazdığı bu film yine sizi saracak. Zaten Jean Reno'yu sevmeyeni kınıyorum, kınadım.




8. Mrs Doubtfire


Yine Robin yine Williams. Canım benim ne de tatlı bir filmdir bu :).




9. Daddy Day Care


Ya tekrara düşmüyorum listenin kendisi tekrar zaten :). Evet Eddie Murphy var ve ben iki filmini şimdiye kadar yazdım zaten, bunu da yanına koymadım ama... Blog benim yayın benim kurdum bırak bu liste benim (yumruk emojisi).





10. 101 Dalmaçyalı




Ve geldik benim çocukken çok sevdiğim filmler arasında olan köpeklerin başrolde olduğu tüm filmler adına bu filmi koyuyorum (sadece köpekleri futbolcu basketbolcu hokeyci cicicici yapan filmler hariç, abartmasınlar yani bir konu buldular diye). Beni bilen bilir (Bu lafı da hiç sevmem) ben köpek delisiyim hatta şu an deli gibi olmayan köpeğimi sevdiğim fantastik bir dünyam var. Nerede görsem sevmeye çalışırım ama her zaman karşılık aldım mı tabi ki hayır. Çoğu zaman platonik veya tek taraflıydı. Hatta bir keresinde hayvanı nasıl bıktırdıysam, beni sevme dercesine ısırdı bile beni. O köpeği bir daha sevmedim ama başka köpekleri çokça sevmeye devam ettim. Yolda sahibini durdurup köpek sevdim. Baya çılgın gibi köpek severim anlayacağınız. Hatta sanırım ben köpeğimi sevmekten öldürebilirim, rivayetler var bu konuda. Hayatım boyunca beklediğim an ise birinin bana köpek sürprizi yapmasıdır (hala bekliyorum pls) hani şu videolardaki gibi (misal christmas puppy surprise) <3<3<3<3 Kedi köpek insanı derler ya anladınız herhalde ben köpek insanıyım :). Yavru köpek görünce sulu göz olan o gıcık insan da benim, düşünün artık bir de köpek sahiplensem neler olur. Burayı sayfalarca içimdeki sevgiyi anlatmak için kullanabilirim amma ve lakin gereksiz :). Çenemi yukarıda değil şu an burada bıraktım sanırım. Kuvvetlidir kolay kolay düşmez tabi hemen, gördüğünüz gibi.

Konudan yeterince saptığıma göre sonuç kısmına geçeyim. Umarım buraya kadar gelebilmişsinizdir. Aslında bir Adam Sandler filmi de koymak isterdim ama kısmet değilmiş. Sizin de böyle çocukluğunuzu hatırlatan, nostalji yüklü filmleriniz varsa yorum yazın, çekinmeyin :). Kendinize çok iyi bakın, hayal etmeyi ve çocuk kalmayı asla bırakmayın.

Devamını Oku »

20 Haziran 2016 Pazartesi

Queer Sinema

Onur haftasının da gelmesi sebebiyle uzun zamandır taslakta beklettiğim bu listeyi günün anlam ve önemine ithafen paylaşmak istedim. Tek tek filmleri açıklamadım. Bazılarını zaten blogda görmeniz mümkün, diğerlerini de yeri geldikçe zaten göreceksiniz. Bahsetmediklerimden bazıları beni ciddi anlamda etkileyen filmler. Umarım yine bir liste dolayısıyla bahsederim veya tek başına inceleme yapma fırsatım olur.

Peki Queer Sinema nedir? Neden ve nasıl Queer gibi eşcinselleri "aşağılamak" için kullanılan bir kelime bu sinemayı temsil ediyor? Queer kuramı nedir? Sinemadaki yeri ve temsili nedir? Queer sinemanın yeni ve eski örnekleri nelerdir? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi? Eminim bu soruların hiçbirini merak etmiyorsunuz :), ama eğer merak ederseniz en alta bir link bırakacağım orada tüm bu soruların cevabını bulabilirsiniz :). Eğer daha fazla bu ve benzeri kitap okumak isterseniz birkaç önerim olabilir, bunun için de yorum bırakmanız yeterli :). Ayrıca bu vereceğim linkte daha çok film örnekleri görebilirsiniz.



Benim de birkaç cümle yazmam gerekirse bu makale ile alakalı şunlar olur. Yalnız uyarmam gerek, çok güzel açıklamalar var makalede benim yazacaklarım sadece birkaç yerin açımlaması, yorumlaması (bildiğiniz paraphrase işte, Türkçe'sini yeni öğrendim tek kelime kullanarak, çaktırmayın :)), o yüzden bununla yetinmeyin makale bundan çok daha fazlası, ne yazsam eksik olacak. Mesela genelde Hollywood sinemasında (ki günümüzde de devam ediyor Türk Sinemasından bahsetmiyorum bile, az çok her ne kadar duyarlılığın arttığını düşünsek de), eşcinseller ve eşcinsel olmak genel olarak, "komik, korku veya kaygı uyandıran durum, anormalilik, toplum dışılık" olarak bize yansıtılıyor. Özellikle "eski queer sinema" başlığına bakarsanız, eşcinsel karakterlerin filmin sonunda ya intihar ettiğini ya da öldürüldüğünü görebileceğimizi belirtiyor. Yine bu ilk filmlerde "efemine eşcinsellik çevrelerindeki erkeklerin erilliklerinin ölçülmesinde ölçüt olmuşlar." İşte bu gibi örnekler bence yeni dönem bazı Dünya Sineması'nda ve Türk Sineması'nda da hala sıklıkla görülen stereotip karakterler aslında. İşte bu yeni dönem Queer Sinema bu algıyı yavaş yavaş yıkıyor sanırım. Aşağıda göreceğiniz filmlerde bu yeni dönemin örneklerinden sayılabilir.


Ve her zaman dediğim gibi empati önemli. Saygı duymak önemli. Aşk aşktır ve aşk her zaman kazanır :).


1. Haftasonu - Andrew Haigh (2011)




2. Zenne - Caner Alper, Mehmet Binay (2012)




3. Bana Marianna De - Karolina Bielawska (2015)




4. Aşk Başkadır - Ira Sachs (2014)




5. Tangerine - Sean Baker (2015)




6. Mavi En Sıcak Renktir - Abdellatif Keshish (2013)




7. Serseri Mayınlar- Ferzan Özpetek (2010)




8. Cahil Periler - Ferzan Özpetek (2001)




9. Annemi Öldürdüm - Xavier Dolan (2009)




10. Carol - Todd Haynes (2015)





Nejat Ulusay "Yeni queer sinema: Öncesi ve sonrası" (2011)

Buradan da Başka Aşk başlıklı film listeme ulaşabilirsiniz :).

Devamını Oku »

5 Haziran 2016 Pazar

Son Zamanlarda İzlediğim İzlenilmeyesi Filmler


Merhaba arkadaşlar :). Nasılsınız? Keyifleriniz yerindedir umarım. Ben de durumlar yoğun. Günler o kadar hızlı geçiyor ki anlayamıyorum. O yüzden buraları ihmal ettim. Şimdi sizlere kendimi affettirmek biraz da sizleri eğlendirmek için bir liste hazırladım. Biliyorsunuz ki en son yaptığım Son Zamanlarda Okuduğum Okunulmayası Kitaplar listesi ilgi görünce ben de neden bir de bunun film versiyonunu yapmayayım dedim. Aslında şanslıyım izlediğim filmlerden kesin olarak beğenmediklerim o kadar az ki liste çok uzun değil ama yok da değil :). O yüzden son zamanlarda keşke izlemeseydim dediğim ama izlemeden de böyle olduklarını anlayamayacağım filmleri listeledim. Bana meydan okuyup sen ne anlarsın filmden çok güzel bir film o bir kere demek serbest :). O zaman başlayalım.







1. Good Will Hunting - Gus Van Sant (1997)


Bu film iki listeye giriyor. Biri bu zamana kadar hala izlemediğim filmler listesi (artık izledim) iki izleyip de beğenmediklerim listesi. Yani o kadar klişelerle dolu ki uzun uzun yazmak istemiyorum. Başından sonuna ne olacağı belli, sizi ne şaşırtan ne de  hayranlığınızı uyandıran bir film. Tek olumlu yanı Elliott Smith şarkılarının olması ama o güzelim şarkılar ziyan olmuş. Kısacası kötü. Özür dilerim Robin Williams, Stellan Skarsgard.

2. Mustang - Deniz Gamze Ergüven (2015)


Oscar benim pek de önemsediğim bir ödül değil ama güzel filmler de çıkmıyor diyemeyiz ama bu film onlardan biri mi hayır. Zorlama, başarısız bir senaryo, Emin olun çok daha güzel Türk filmleri var, her açıdan. Olmamış, sorryyy :(.

3. Hamam - Ferzan Özpetek (1997)


Ferzan Özpetek filmlerini severim ama bu film onlardan biri değil. Hem de Mehmet Günsur'a rağmen :/

4. Dead Man - Jim Jarmusch (1995)


Şimdi Jim abimiz kızmasın; kendisini, tarzını severim (bknz. Coffee and Cigarettes) Johnny Depp'i zaten severim. Ama bu filmde sanki bir şey varmış da anlamak veya sevmek için ben onu kaçırmışım gibi hissediyorum çünkü baya sıkıldım izlerken. Hani çok kötü de diyemiyorum ama beklentim o kadar yüksekti ki kendimde sorun aradım. Hala sevmek için neden arıyorum yardımcı olun :(.

5. Kara Bela - Burak Aksak (2015)


Burak Aksak'ın en kötü işi olmaya aday bir film. Ara ara tebessüm ettirse de Bana Masal Anlatma filmindeki gibi başladığı andan itibaren sizi saran, güldüren bir film değil. Aksak'ın neler yapabildiğini Leyla ile Mecnun'da gördük hala sezonu başa sarıp izliyoruz. Yukarıda bahsettiğim ilk uzun metraj filminde de neler yaptığını gördük o yüzden bu filme rahatlıkla kötü diyebiliyorum. Abbas Bozkurt'un Altyazı dergisinde Ocak 2016 dayısında yayınlanan 'Toplu Kahkaha' yazısını okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Genel olarak doğru tespitler ortaya koyan Bozkurt, Burak Aksak ile ilgili olan kısımda da çok haklı.

Son beş ayda izlediğim kötü filmler bunlardı. Bence hiç de fena değil ortalamanın üzerinde film izleyen ben için:). Siz de yorum yapmayı, sevdiğiniz sevmediğiiz filmleri bizimle paylaşmayı unutmayın. Filmle kalın :).

Devamını Oku »

29 Mart 2016 Salı

Kadınlar

Yeter aşklı meşkli filmler önerdiğin biraz farklı tema yap bıktık dediğinizi varsayarak sizlere kadınların ana karakter olduğu, stereotipten öteye gidip kişiliği, karakteri olan kadınların olduğu filmleri içeren bir liste yaptım. Çünkü kadınlar var, yaşıyorlar, hissediyorlar, karar veriyorlar hatta işin ilgincine bakın böyle başrol olup film bile yapıyorlar. Bazıları var ki yönetmenlik falan yapıyor. Neyse bu kadar kinaye yeter. Kadın başrollerin olduğu bu güzel filmleri izlemeniz tavsiye olunur.

1. Virgin Suicides 


 Bir kadın yönetmenden baş rollerde kadın olan güzel bir film.. Müzikleriyle mest eder. Zaten filmde plak yakma sahnesinde içiniz acır. Dün izlediğim Mustang filminde de çokça bu filmin izlerini gördüm özellikle filmin başlarında. Sizce de öyle mi?




2. Gloria - John Cassavettes (1980)


Uzun zamandan beri John Cassavettes izlemek istiyordum ve Gloria son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biriydi. Filmin dönemin de etkisiyle yansıttığı hava, dekorasyon, kıyafetler, Beth Davis'in müthiş ihtişamı, küçük çocuğun iyi oyunculuğu. Her şeyiyle muhteşem bir film. İzlerken bana Leon'u anımsattı ve hemen araştırdım. Gerçekten Luc Besson bu filmden esinlenmiş. Bunun dışında da filmin birçok yeniden yapımı var. Hiçbirini izlemedim ama var :).  Ben Gloria'yı bayılarak izledim ve yönetmenin diğer filmlerine de baktım. Hatta Love Streams filmini izledim yine güzeldi. Sıra diğerlerinde.





3. Frida


Kitaptan uyarlama olan bu filmde Frida Kahlo'nun hayatını izliyoruz. Nasıl güçlü nasıl ilham alınası bir kadın. Beni çok etkileyen filmlerden biriydi. Acılara karşı duruşu, umudunu yitirmemesi ve her şeye rağmen sevdiği adama aşkı.  Kesinlikle herkes Frida'yı tanımalı ve izlemeli.




4. Frances Ha


Nasıl güzel bir filmdir o öyle. Siyah beyaz çok tatlı. Ben bayılarak izledim. Bir yerinde başrolümüzün yaptığı monolog var, çok güzel. Şarkıları keza öyle. Bir sahnesinde Godard'a selam çakıyor ki ben gibi Godard severlerin gözünden kaçmayacaktır. Bu arada okuduğum kitapta portre ressamlarından Frans Hals'den bahsediliyordu ve görünce aklıma bu film geldi. Bir alakası var mı bilmiyorum bu benzerliğin. Sizce?



5. Black Swan


Zamanında ne ünlüydü film. İzlemeyeni dövüyorlardı. O yüzden bu filmde olması gerektiğini düşündüm. Natalie Portman'ı pek sevmesem de film güzel.




6. Resident Evil 


Ahh gençliğimin serisi, nasıl severdim. Hala seviyorum. yapsınlar yeni film koşa koşa gider izlerim. Zombie filmlerini çok severim zaten. Gerçi zombie filmi olarak başarısız bulanlar çok ama ben seviyorum. Bir tane de olsa bu listede aksiyon filmde kadın başrol olması iyi oldu sanki :). Biliyorsunuz ki genelde bu tip filmlerde erkek kahraman olur o yüzden kadın kahraman olan nadir filmlerden biri bu listede :).




7. Vivre Sa Vie


Bu listede Godard olmazsa olmaz. Onun kadın başrolleri ünlüdür. Ve benim en sevdiğim başrolü Anna Karinadır. Bu Danimarkalı güzel başarıyla canlandırıyor rolünü. O iri iri gözleriyle bizlere baksın biz de hep izleyelim.




Tabi bu listeyi uzatabiliriz ama başka zamana :). Hatta şurada bir iki film daha var kadın başrol ama tekrar olsun istemedim bu listeye de yazıp siz buradan bakabilirsiniz. Şimdilik bu kadar, kendinize çokk iyi bakın :).

Devamını Oku »

24 Şubat 2016 Çarşamba

İlk Aşk/Ergen Aşkları

Ne kadar ciddiyetsiz ne kadar anti elitist bir blogger oldum ben böyle o kadar da ciddi bir kültür sanat blogu derken :P :). Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu listede ergenlik ve ilk aşk temalı bir film listesi hazırladım. Yine Başka Aşk temalı bir liste daha var ona da bakmak için şuraya tıktık. Bu arada 5 martta bitecek bir çekilişim var, katılmak için de şuraya bir tıktık alayım :).

1. Submarine - Richard Ayoade (2010)


Bir numarada benim en çok sevdiğim filmlerden, kaç kere izlesem sıkılmayacağım, her şeyiyle ikon olan ve soundtrackiyle de gönülleri fetheden çok güzel bir film, bayılacaksınız. Ergen aşkı deyip geçmeyin güzel, bol alıntılı bir film. Facebook kapak fotoğraflarınızı şenlendirecek müthiş resim gibi sahneler görmek mümkün. Ve yine bolca alıntılar yapabileceksiniz.

Craig Roberts filmdeki başrol oyuncusu, yönetmenlik yapmaya başlamış ve filmi IF Bağımsız Film Festivali kapsamında Ankara'ya geliyor. Benim de merak ettiğim filmlerden biri. Filmin adı Just Jim ve fragmanı izlemek için tıktık. Hazır yeri gelmişken festival programını düzenleyenlere sesleniyorum, Ankara'nın ulaşım sisteminden bir haber olarak nasıl filmleri o saate koyarlar anlamış değilim. Bunun çok tatlı bir yazı olması gerekiyordu ama bu ulaşım çok dertli bir konu arkadaşlar neyse ben hemen başka bir filmle kapatayım konuyu :).




2. Moonrise Kingdom - Wes Anderson (2012)


Yine aynı şekilde birçok ikonik sahneleriyle akılda kalan Wes Andersen filmi. Sarı rengin yoğunlukta olduğu, takıntılı yönetmenimizin yine bol aktörlü filmlerinden biri.





3. Me Earl and the Dying Girl - Alfonso Gomez Rejon (2015)


Film Ekimi'nde istediğim filmlerden izleme fırsatı bulduğum nadir hatta belki de tek filmdir kendisi. Aslında böyle aşktan çok arkadaşlık teması derdim buna ama bence aşk da var :). Çok güzel bir filmdi. Başrol oyuncusu çok iyiydi. Bir de filmde böyle klasik filmlerin parodileri vardı ki ayriyeten onları gösterseler izlerim :). Kesinlikle izlemelisiniz. Benim bile yazarken tekrardan izleyesim geldi :).



4. The Perks of Being of a Wallflower - Stephen Chbosky (2012)


Filmin kitabını okumak isterdim öncesinde ama dayanamayıp izledim :). Güzel bir filmdi. Yukarıdaki filmlere göre daha az not verirdim ama kendi türü içerisinde başarılı olan bir film. İzleyin pişman olmazsınız.



5. Love, Rosie - Christian Ditter (2014)


Bu filmi benden beklemeyeceksiniz ve çok şaşıracaksınız ama itiraf ediyorum ben büyük bir Sam Claflin hayranıyım :). Onun vesilesiyle zaten bu filmi izledim. Açıkçası film beklentilerinizi hiçbir şekilde boşa çıkarmayan klasik iki çok yakın arkadaşın lise döneminden başlayan daha sonrasında aşka dönüşen hikayesi. Açık ve net bir şekilde film bu ama güzel bir soundtrack fazla abartmadan anlatılan hikayesiyle film kendini izlettiriyor. Film klişe uyarmadı da demeyin :).



6. Flipped - Rob Reiner (2010)


İşe size çok güzel, naif bir ilk aşk hikayesi. Sıkılmadan izleyeceğiniz çok tatlı bir film.



7. A Swedish Love Story - Roy Andersson (1970)


Şimdi 70'ler İskandinavya'sına gidiyoruz. Herkesin sarışın olduğu bir film düşünün :). Yine bir ilk aşk hikayesi ve diğer filmlerden daha farklı. Eğer daha önce oralardan bir film izlemediyseniz sıkıcı veya soğuk gelebilir ama seviyorsanız da bakmanızı öneririm.




8. 10 Things I Hate about You - Gil Junger (1999)


Ve bir klasik filmle kapanışı yapalım Heath Ledger'ı da anarak. Güzel bir film. Yine bir American High School'dayız ama sırf Heath Ledger'in şu performansı için bile izlenilebilir tabi Joseph Gordon Levitt'in mini mini bir hallerini de izlemek de mümkün. Ayrıca diğer örneklerine göre daha eğlenceli :).



Devamını Oku »