8 Eylül 2018 Cumartesi

İş/Okul Başlayacak Zaman Yok Diyenler İçin 8 Mini Dizi

Yeni okul iş dönemi başlıyor. Bununla beraber bizi heyecanlandıran yeni dizi haberleri geldiği gibi hala izlemek izlediğimiz birçok dizi var listemizde. Artık zamanımız biraz daha kısıtlı malum tatil bitti/bitiyor.

Bir de eğer siz de benim gibi her diziyi sömürüp bitirmeden gün ışığı görmüyor ve hayatla bağınızı kesiyorsanız tüm sezonunu ya da diziyi kısa bir sürede bitirmek için ideal olan bu mini dizilere göz atmanızı öneririm.

Geçen yaz da listesini yaptığım mini dizilerde bu yaz izlediklerim ve sizin için de seçtiklerim aşağıda. Her ne kadar dizilere bağlanmak yerine film izlemeyi tercih etsem de bu mini dizilere hayır diyemedim :). Türk internet dizilerinin özellikle mini dizilerin artmasıyla bu sefer listemizde ne mutlu ki bir Türk dizisi de var :). Herkesin kendine uygun bir dizi bulacağı bu listede severlerine hitap edecek her türde dizi bulmak mümkün. Diğer liste nerede diyenler varsa buyrun :). Ben onları çoktan bitirdim başka yok mu diyenleri ise aşağıya alalım :).

1. Şahsiyet (2018)


Öneri Makinesi

Alzheimer teşhisi konan Agah Beyoğlu'nun Türkiye'nin ilk seri katili olma hikayesi. Hakan Günday'ın senaryosunu yazdığı Onur Saylak'ın yönetmen koltuğunda oturduğu bu hem katil hem kurbanın hikayesinin iç içe anlatıldığı Haluk Bilginer önderliğinde oyunculuk şovunu ve muhteşem görüntü kalitesini izlediğimiz bu dizi de bölümlerin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Polisiye ve gerilim severler buraya :).

2. Stranger Things (2016-)


Öneri Makinesi

Kaybolan arkadaşlarını aramaya çıkan 4 afacanın, lise ergenlerinin ve ebeveylerin katkısıyla üç koldan aramasıyla başlayan bu macerada 80'lerde yaşanan garip olayları inceleyen bu dizimizde gerilim, komedi ve tabi ki fantastik severler bu diziden memnun kalacaktır :).

Detaylı yorumu için tıktık..

3. The End Of The Fucking World (2017-)


Öneri Makinesi

Kara komedi, suç, dram ve ergen dizilerini özellikle İngiliz melankolisi ile severler buraya. Bu harika mini diziye bayılacaksınız. Çizgi romandan uyarlanan hepi topu 160 dakikalık uzun bir film izler gibi tek seferde bitirebileceğiniz adının hakkını sonuna kadar veren bir mini dizi. Psikopat olduğunu düşünen James, genellikle konuştuktan sonra düşünen Alysaa ile tanışır ve bir yol dizisi ortaya çıkar. Benim çok sevdiğim bu iki ergenin yol hikayesinin soundtrackine de ayrıca not düşmek isterim çünkü uzun süre o şarkıları dinleyeceksiniz. Yeni öğrendik ki ikinci sezon onayını almış.

Detaylı yorumu için tıktık.

4. Olive Kitterige (2014)


Öneri Makinesi

Dram gibi dram, aile gibi aile, evlilik gibi evlilik :). Uzaktan davulun sesi hoş gelir misali uzun yıllardır evli kalan Kitterige ailesinin bu dramı etkileyici.  Dram severler bu 4 saatlik Olive Kitterege'ın hayatına bir göz atsın.

5. Patrick Melrose (2018)


Öneri Makinesi

Dram ve Benedict Cumberbatch severler buraya zira bu dizide Cumberbatch'e doyacaksınız :). Uyuşturucu bağımlısı, alkolik Patrick Melrose'un çocukluğundan yetişkinliğine hayatını anlatan bu dizi yine 5 kitaplık bir serinin uyarlaması. Her bölüm adını kitapların isminden alıyor lakin sıralama biraz farklı. Cumberbatch'e sevilen oyuncular Jennifer Jason Leigh, Hugo Weaving gibi isimler de eşlik edince dizi etkisini arttırıyor.

6. Ordeal By Innocence (2018)


Öneri Makinesi

BBC yapımı Agatha Christie'nin aynı adlı romanından uyarlanan bu dizi yardımsever bir kadının evlat edindiği çocuğu tarafından öldürülmesinin ardından davetsiz bir tanığın ortaya çıkmasıyla aile bir kez daha geçmişe gider. 3 bölümlük bu dizi diğer listemizde de önerdiğimiz And There Were None severleri özellikle memnun edecek. Polisiye ve Christie severler buraya :).

7. Fleabag (2016)


Öneri Makinesi

Melikşah Altuntaş önerisiyle (kendisinin çok güzel öneriler yaptığı instagram sayfalarını ziyaret etmenizi öneririm) izlediğim 6 bölümlük alaycı, edepsiz, komik ve hüzünlü bu dizide genç bir kadının yaşamına yarım saatlik bölümlerle konuk oluyoruz. 2. sezonun 2019 yılında gelmesi bekleniyor ama tek sezonla kalsa bile güzel iş.

8. Barry (2018 -)


Öneri Makinesi

"Monoton hayatı" aniden kendini tiyatro sahnesinde bulmasıyla değişen Barry'nin hikayesi. LA'de herkes aktördür ama başka bir mesleğin yanında. Barry'nin para kazanma yöntemi ise garsonluk veya kasiyerlikten biraz daha farklı. Aksiyon, suç, komedi ve tabi ki tiyatro severler bu diziye bir göz atsınlar. Sekiz bölümden oluşan birinci sezonunun devamı yolda.
Devamını Oku »

1 Eylül 2018 Cumartesi

Sevgili Güllük #6 (Bir Sinema Severin Kartpostallarla Çıldırma Keyfi)

Instagram hesabımı takip edenler bilirler ki kartpostal, mektuplaşma şu aralar en zevk aldığım yaratıcılığımı destekleyen en büyük hobim. Daha önce şuradaki yazımda bu konulardan bahsettim uzun uzun şimdi anlatmaya gerek yok ama postcrossing bu maceraya atılmama sebep site. Bu siteden, mektup arkadaşlarımdan şimdiye kadar muhteşem kartlar aldım ve almaya devam ediyorum. Bir yılı aşkın süredir postcrossing üzerinden kart alıp gönderiyorum ve şimdiden duvarım kartpostallarla dolu. Bu duvar kısmına geçen kartpostallarda göz bebeklerimden biri, sinema sever olarak tabi ki film kartpostalları. Şimdi ben de size canım blogger Gürültü'nün (kendisinin harika bir blogu var, okumalara doyamıyorum ama tek kötü yanı az paylaşım yapması :() isteğini biraz geliştirerek bir sinema kartları yayını hazırlayayım dedim. İşin ilginç yanı aldığım sinema kartlarının ikisini canım Ezgi'nin yollamış olması :). Ezgi tatlısı dışında geçenlerde alıp çıldırmama sebep olan bir diğer kart ise canım Wong Kar Wai'nin bizi buhranlara sürükleyen en sevdiğim filmlerden biri, California Dreamin' diye günlerce dolaşmama sebep gereksiz yere triplere sokan soundtrackiyle; Tayland'dan gelen Chuncking Express kartı :).

Öneri Makinesi

Diğer kartlara gelirsek;

Ezgi nasıl hissetti ya da öğrendi bilmiyorum ama Jim Jarmusch'u çok severim. Tüm röportajlarını okuyup biraz daha tanıdıkça daha çok sevdiğim bir yönetmen oldu kendisi. Filmlerinin hepsini çok severim ama iki tanesi var ki ayrı severim; onlardan biri blogda defalarca başınızın etini izleyin diye yediğim siyah beyaz kısa filmlerden oluşan bir şaheser Coffee and Cigarettes bir diğeri ise muhteşem John Lurie soundtrackiyle Stranger Than Paradise'tır ki, fotoğrafı görüyorsunuz anlatmaya gerek yok <3. Bir kez daha teşekkürler can kız Ezgi <3.

Öneri Makinesi


Sıradaki kartpostal bir illüstrasyon, filminden daha çok sevdiğim hem de :). Tarantino'ya bir türlü ısınamadım ama bu kart filminden daha güzel, kusura bakmayın fanlar :).

Öneri Makinesi


Bu bir tiyatro oyunu ama benim her sene en az bir kere seriyi hatim ettiğim, canım sıkıldıkça açıp filmlerini izlediğim çocukluğum, ilk sinema deneyimim Harry Potter :). Sinema hali olmasa da torpilli olarak girdi :). Bir başka Harry Potter hayranı mektup arkadaşımdan geldi bu kartpostal. HP sergisinden almış.

Öneri Makinesi


Son olarak yine canım Ezgi'nin bana yolladığı bu siyah beyaz kartı da paylaşmak istedim. Filmden olmadığını düşünüyorum ama Monroe var madem bu kart da bu listede olmalı dimi :).

Öneri Makinesi

Sizin bugüne kadar aldığınız en güzel kartpostal nasıldı ya da bu listede en sevdiğiniz hangisi?
Devamını Oku »

30 Ağustos 2018 Perşembe

Bir Yayınevi Beş Yazar/Kitap (Jaguar Kitap)

Merhabalar, uzun bir aradan sonra bir yayınevi beş yazar/kitap köşemize Jaguar Kitap ile devam ediyoruz. 2012 yılında yayın hayatına başlayan taptaze ama yayınları ile ilgimizi çokça çeken bir yayınevi Jaguar.

Mottosunu Stendhal'ın  "Mutlu azınlığa" sözlerinden alan yayınevinden ben de sizlere okuduğum beş güzel kitabını önereceğim :). Eklemem gereken önemli bir not şu ki yayınevinden okuduğum tüm kitaplar bunlar ve hepsini sevdim. Bu kitaplardan edindiğim ortak izlenim ise kitapların hepsinin akıcı olması ve basit bir dil ile yazılmasına rağmen anlattığından daha fazlasını çıkarabileceğimiz güzel romanlar olması. Tabi bir de içeriğiyle adıyla güzel bir uyum sağlayan kapakların hepsi çok başarılı. Umarız ki yayınevi birçok güzel yazarla kitaplığını geliştirir ve bizi ülkemizde yayınlanmamış yeni yazarlarla bolca tanıştırır :). O zaman hadi başlayalım :).

Öneri Makinesi

1. Kağıt Ev - Carlos Maria Dominguez


Orijinal adı La casa de papel olan (bir yerlerden tanıdık mı, bu sefer biraz farklı :)), Kağıt Ev uzun bir öykü aslında. Bir iki saatinizi alacak güzel çizimleriyle gönlünüzü hoş edecek okumayı, kitapları ve kitap almayı sevenleri ayrıca etkileyecek güzel bir kitap. Vefat eden arkadaşına gelen ilginç bir postayla, başka bir hikayenin peşine düşen bir adamın ağzından kitaplara dair nefis bir öykü okuyoruz. Kapağını ayrıca bayıldığımı söyleyerek bu güzel kitabı okumanızı öneririm :).

2. Hawthorn ile Child - Keith Ridgway


Bir İngiliz postmodern polisiyesi :). Okuduğum bölümden midir nedir, ders kitabı gibi okudum, hoşuma gitti :). Bildiğiniz detektiflik romanlarına asla benzemiyor, bir cinayetin peşinden sayfalarca koşmadık ama bazen kurban bazen evlat bazen suçlu gözünden bu kitaba da ismini veren dedektiflerimizi gördük ya da görmedik :). Farklı bir polisiye okumak isteyenlere :). Ayrıca yine kapağına bayıldığımı ve içeriğine çok güzel bir şekilde yakıştığını söylemeliyim.

3. Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın - Cuniciro Tanizaki


Japon edebiyatının önemli isimlerinden biri Tanizaki'den yalın ama çok güzel bir kısa roman. Adından da anlaşılacağı gibi; hikaye bir kedinin odağında, iki kadın bir adam arasında geçiyor. Çokça bahsedip kitabın tadını kaçırmak istemem lakin kedi sahibi olmak üzerinden kadın erkek ilişkileri, bağlılık, sevgi, kıskançlık gibi birçok temanın işlendiği elinize aldığınız gibi bitireceğiniz bu kitap Japon Edebiyatı'nı sevenler ya da bir yerden başlasam diyenler için okunulası hoş bir roman.

Öneri Makinesi


4. Hızlandıkça Azalıyorum - Kiersti Skomsvold 


Norveç'e gidiyoruz bu sefer. İskandinav soğukluğu hep aklımızda ama yine de Matea'ya ısınıyorum ve anlıyorum. Ölüme takıntılı bir kadın, eşi Epsilon ile mutlu hatta çok mutlu ve başka kimseye ihtiyacı yok. Ölüm ile bu kadar iç içeyken ister istemez yaşam ve ölüm hakkında da birçok sorgulamasına ortak oluyoruz. Naif bir hikaye. Kitabın adını çok sevdiğim ve blogda da yazdığım "İşe Yarar Bir Şey" filminde karakterin ağzından "Ben turuncuyum ve hiçbir şey turuncuyla kafiyeli değil" sözlerinin ait olduğu kitap olarak öğrendim (Başak Köklükaya, ne de güzel oynar filmde, izlemediyseniz izleyin hemencecik :)). Yine kapağının ne kadar başarılı olduğunu belirtmeme gerek olmasa da ben belirtmek istiyorum, çok güzel :).

5. Yaşamak - Yu Hua 


Çinli yazar Yu Hua'nın ülkesinde uzun süre yasaklanan ama her yasaklanan kitap gibi artan bir okuyucu kitlesiyle yeniden dağıtımı yapılan ve sevilen bir kitap Yaşamak. Hikayeler anlatan bir adamın öküzüyle beraber tarlasını süren Fugui ile karşılaşması ve Fugui'nin hikayesini bu yabancıya anlatmasıyla Fugui'nin nasıl "yaşayarak" yaşlandığını basit ve sade bir anlatımla okuyoruz. Hikayesi ise hayat gibi hem mutlu hem hüzünlü; ama benden uyarı mendilleri hazırlayın :).
Devamını Oku »

9 Ağustos 2018 Perşembe

Mim: Yaz Abur Cuburu #2018

Merhaba :). Geçen sene yaptığımız (bakınız: Yaz Abur Cuburu) bu mim neden bir gelenek haline gelmesin? 2018 yazının ritmini de bu yıl bloglarda belirleyelim :). Bu yıl da yeni şarkılar keşfedip en çok dinlediğimiz şarkıları paylaşalım. İşte benim listem :).


1. Yazın çıkan çok sevdiğin sanatçıdan/gruptan bir şarkı


Albümde beni ilk yakalayan şarkı olabilir. Güzel :).

Arctic Monkeys - Four Out of Five 



2. Bu yaz en yeni keşfin


Eski bir albüm ama benim keşfim yeni oldu; The Organ - Grab That Gun albümü. Beni müthiş heyecanlandırdı bu keşif ve aşağıdaki şarkı da benim takılı plak gibi tekrar tekrar çaldığım bir şarkı. Morrissey'e adanmış bir şarkı olduğu söyleniyor (Steven, Morrissey'in ön adı; Smith efsanevi grubu The Smiths'ten) ki şarkıyı dinlerseniz "There is a light never goes out" hemen aklınıza düşecektir. Maalesef bu grup bu albümle kariyerlerini zirvede bırakmış, ilk ve tek albümleri :/. Kısacası şiddetle önerilir.

The Organ - Steven Smith


3. Bu yaz sürekli dinlediğin bir şarkı


Ezhel'i çok seviyorum ve bu şarkıya eşlik etmeyi de çok seviyorum. Çıktığı günden beri sürekli dinledim.

Ezhel - Kazıdık Tırnaklarla



4. Bu yaz en çok duyduğun şarkı/albüm


Yıldız Tilbe seviyorum. "Yıldızlı Şarkılar" albümü de bu yaz her yerde en çok dinlediğimiz albüm olsa gerek. Bu şarkı da sanırım en çok çalan şarkılardan biri ki ilklerde o kesin :). Sevdim ben de, daha bıkmadım :). Yabancı versiyonu için de Drake - In My Feelings (Kiki do you love me?) diyorum dansıyla beraber :).

Aleyna Tilki - Yalnız Çiçek




5. Bu yaz eski de olsa dinlemekten vazgeçemediğin şarkı


Yani yazı kışı yok aslında ben genelde eski şarkılar dinliyorum yenileri dinlesem de. Şu aralar Barış Manço'nun eski albümlerine takığım, onlardan bir tane paylaşayım. Az bilinenlerden :).

Barış Manço - Bahçede Hanımeli



6. Sence bu yazın en favori hiti


Ben yine geçen sene ki gibi Dua Lipa eşliğinde bir Calvin Harris şarkısı seçeceğim. Yazın en çok dinlediklerimden, eğlenceli hareketli güzel bir yaz şarkısı. Dua Lipa'ya zaten bayılıyorum, kendi albümünü de çokça dinledim.

Calvin Harris ft Dua Lipa - One Kiss



7. Senin bu yazını anlatan bir şarkı


Yani ne desem nasıl desem bilemedim ama bu şarkı olabilir gibi :).

"One day, maybe next week"

Blondie - One Way or Another





Mimliyorum tabi ki müzisyen bloggerımız Ezgi'yi, müzik gurusu Zihnin Arka Sokakları'nı, albüm yorumlarıyla Sibelynka'yı, müzik sevdalısı Momentos'u, her yayınında şarkı paylaşmayı unutmayan Dr. Coffee'yi, müzik ağacı Mariposa'yı, müzik aşığı Deeptone'u ve müziksever herkesi :).

Siz de arkadaşlarınızı mimlemeyi unutmayın, bloggerların "Top Ten"'ini belirleyelim :).
Devamını Oku »

4 Ağustos 2018 Cumartesi

Altı Ahlak Hikayesi - Eric Rohmer (Seri Filmler #7)

Hiç Rohmer izlediniz mi? Ben izledim ve ondan sonra bulabildiğim tüm filmlerini izleyene kadar rahat edemedim. Onun o yazlık evleri, kadın erkek ilişkileri, anlatımı, mizahı ya da sorgulamaları beni peşinden sürükledi ve bırakamadım. Eric Rohmer'ın birçok serisi var ama filmlerine en kolay ulaşılan ve içinde kendisinin tanınmasını sağlayan filmlerinin olduğu seri "Six Moral Tales" yani "Altı Ahlak Hikayesi"'dir herhalde. Bu seride; protagonistlerin inandıkları değer yargıları, hep bir kadın tarafından sınanır. Peki bu kadınların, onların aklını çelmesinden dolayı mı yoksa inandıkları değerlere bağlılıklarının zayıflığından mı ya da başka bir neden mi? Bu ve bu gibi soruların cevapları filmlerde ve sizde saklı. 6 filmden oluşan bu seride her filmden kısa kısa bahsettim ve sevdiklerimi de sıraladım. Peki sizin favorileriniz hangileri?

Eric Rohmer'dan "Dört Mevsim Hikayeleri" yazısı için tıktık.
Eric Rohmer'dan "Komediler ve Özlü Sözler" yazısı için tıktık.


The Bakery Girl of Monceau (1963)



Altı Ahlak Hikayesi'nin başlangıcı bu kısa siyah beyaz filmde evleneceği kadını bulan genç bir hukuk öğrencisi, onu ararken geçirdiği zamanda çapkınlık yapmayı ihmal etmez. Seriye güzel bir giriş ve aslında bizi neler beklediğine dair genel bir bilgi veriyor Rohmer burada protagonistin dış ses olarak anlatımıyla. Filmin en başındaki anlatıcının tasvirleri de sanki bir kitap okuyormuş hissi veriyor.

Suzanne's Career (1963)



Bertrand'ın Guillaume ile arkadaşlığı Suzanne'ın hayatlarına girmesiyle değişir ve bize Rohmer 54 dakikalık siyah beyaz bir seyirlik sunar. Yine kitap okuyormuş hissi veren anlatıcı, dış ses bu filmde de var.

My Night at Maud's (1969)



Pascal okuduysanız filmde eminim benden daha çok mana bulacaksınız lakin okumasanız bile birçok anlam bulacağınız bu filmde; Katolik (canımız Jean - Louis Trintignant) Jean- Louis; kızıyla beraber yalnız yaşayan Maud ile bir gece geçirir ve inandığı değerleri bir kez daha sorgular.

La Collectioneuse (1967)



Tatile arkadaşının yazlığına giden Adrien, yazlıkta sanatçı Daniel ve ara sıra gidip gelen Haydee ile bir nevi ev arkadaşı olur. Çokça ikonik görüntülere sahip bu film sizi mest edecek.

Claire's Knee (1970)



Evlenmek üzere olan Jerome, yazlıkta karşılaştığı yazar arkadaşının kobayı olmayı kabul eder ve arkadaşının evinde kaldığı üvey kız kardeşlerle iletişim kurar.

Love in the Afternoon ( 1972)



Evli mutlu çocuklu Frédéric, eski arkadaşının eski sevgilisi Chloé'nin ani ziyaretiyle öğleden sonraları farklı bir anlam kazanır. Yine serinin adının hakkını veren güzel bir son ahlak hikayesi.

Bu seride en beğendiklerime göre sıralamam aşağıdaki gibi. Eğer siz de izlediyseniz kendi listenizi benle paylaşmayı unutmayın, sinemayla kalın :).

1. Koleksiyoncu Kız (Açık ara serinin en iyi filmi)

2. Öğleden Sonra Aşk

3. Maud'la Bir Gece

4. Suzanne'nın Kariyeri

5. The Bakery Girl of Monceau

6.  Claire'in Dizi
Devamını Oku »

29 Temmuz 2018 Pazar

ÖNERİ MAKİNESİ 5 YAŞINDA!!!

Öneri Makinesi

Merhabalar, nasılsınız? Öneri Makinesi 1 yıl daha sizlerle güzelce yaşlandı :). İstikrarlı olduğum üşenmediğim nadir belki de tek şey olan blogumun yeni yaşı kutlu olsun :). Adet bozulmasın bir çekiliş yapayım ama ne yapayım diye düşünüyordum ve bu sefer kendi aramızda bunca yıldır beni okuyan takip eden ve yorumlarını esirgemeyen arkadaşlarımdan isteyen ilk üç kişiye kartpostal atayım dedim. Kartpostal almayı çok seviyorum belki aranızda benim gibi sevenler vardır. Tek yapmanız gereken istediğinize dair bir yorum bırakmak :). Hatta bana biraz yardımcı olmak adına ne tür kartlar sevdiğinizi yazarsanız elimdeki kartlardan ona göre seçmeye çalışırım :). İstemeseniz bile yorum yaparsanız sevinirim tabi :).  Mesela en ilginç ya da güzel bir anınız varsa blogla ilgili güzel olur :). Kötü bir anı olmadığını umuyorum tabi, hahaha :).

Öneri Makinesi


Bu sene de böyle bir çekilişle kutlamak istedim, umarım nice beş yılları kutlarız beraber :). 

Kendinize iyi bakın, öneri makinesiyle kalın :).

Öneri Makinesi
Öneri Makinesi
Öneri Makinesi
Öneri Makinesi

Dipnot: Fotoğrafların hepsi bana aittir. Bana gelen veya gönderdiğim kartpostal fotoğraflarını içerir. 
Devamını Oku »

17 Temmuz 2018 Salı

The End Of The F***ing World


İngiliz yapımı adı güzel soundtracki ondan da güzel, adının yazıldığı fon şeklinin ekrana baskısı bile güzel dizi gibi dizi mini gibi mini çizgi romandan uyarlanan mükemmel bir ergen, kara komedi, yol hikayeli bir mini dizi.


Aslında bu yazdığım giriş yazısı baya açıklayıcı olsa da bu güzelim mini diziye, yine de çokça üzerine konuşmak istediğimden daha ayrıntılı bahsetmek isterim, elimden geldiğince izlemeyenler için tadını kaçırmadan.

Charles Forsman'ın çizgi romanından uyarlanan bu dizi, psikopat olduğunu düşünen James ile insanları sinir etmek konusunda doğal bir yeteneğe sahip boğazına düşkün Alyssa ile Alyysa'nın babasını aramak için yola çıktıkları bir yol hikayesi. Toplamda aşağı yukarı iki buçuk saatlik sürede derdini o kadar güzel anlatan bir dizi ki benim gibi filmmiş gibi art arda diziyi sömürüp bitirebilirsiniz ya da tadımlık izlenebilir ki tavsiye etmem. Bir çırpıda bitirin beya.


Unutmayalım ki bu dizi sadece komedi ve dramıyla ilerleyen bir ergen dizisi değil. Suç ve kara komedinin içinde olduğu bir dizi ki bu diziyi daha da ilginç kılan; her şey güzel giderken bir anda ne olduğunu bize hatırlatıp yüzümüze tokat çarpan da bu dizi (bayılırım).

Bu diziyi güzel yapan en önemli etkenler tabi ki karakterleri çok iyi yansıtan başrol oyuncuları Jessica Barden ve Alex Lawther. Ergenlik çağındaki bu iki aykırı gencin çıktıkları yolda geçirdikleri değişimi o kadar güzel oynuyorlar ki bu diziyi daha üst seviyelere çıkarıyor. Tabi değişime uğramamış katıksız ergenlikleri de kabulüm çünkü "aşırı eğlenceli" tipler. Sonuç olarak müthiş iş çocuklar. Bir de dizide bir dedektifimiz Eunice (Gemma Whelan) var ki kendisine ayrı parantez açıyorum bu iki karakter dışında öne çıkan bir oyuncu. Kadronun geri kalanını harcamayayım hepsi güzel iş çıkarıyor ama laf aramızda bu üçünü çok sevdim :).


Bir diğer güzellik dizinin soundtracki. Müziklerini Graham Coxon yapmış ki çok güzel yapmış ama onun dışında seçilen şarkılar o kadar güzel ki tekrar tekrar açıp o sahneleri hatırlayıp hüzünlenmelik. Malum yol hikayesi ve güzel müzik yolların olmazsa olmazıdır. The End Of The F***ing World ekibi de bu işin altından güzel kalkmış.

Filmde benim özellikle sevdiğim kısım dizinin 1998 2008 2018'de de geçse zamanın etkilemeyeceği bir görüntü ve içeriğe sahip olması. Filmdeki bu zamansızlık bana sürekli film eski zamanlarda geçiyormuş hissini verdi (error) ki bayıldım bayıldım. Seçilen şarkılar, kıyafetler ve arabalarla o ruh beslenince tadından yenmez olmuş. İlk bölümlerde Alyssa'nın telefonu yere fırlatıp parçalaması da dizinin bu konudaki tavrını ortaya koyuyor gibi.


Charles Forsman'ın çizgi romanından uyarlanan bu mini diziye ben bayıldım. Birçok insan da bayılmış olacak ki dizinin yaratıcılarını ikinci sezonla darlamışlar ve Netflix ile görüşüyorlarmış. Çizgi roman bittiğinden yeniden yazma ve o ruhu koruma bakımından ikinci sezonu nasıl yapacaklarını düşünseler de kitabın aksine (herhalde içten içe ya tutarsa diye düşünüp) biraz da olsa ucunu açık bırakmışlar ki bence müthiş bir sondu. Yani sonuç olarak ikinci sezon gelebilir bence gelmemeli lakin gelirse ilk izleyenlerden olurum şüphe yok (error 2). Sevdim diziyi çok sevdim, düşündükçe içim daralıyor veya mutlu oluyorum gülüyorum. Bence zirvede bırakmalı ve yapacakları ikinci sezonun berbat olma ihtimaline karşı bizi bu güzel sonla kutsamalılar, amen.

Devamını Oku »

14 Temmuz 2018 Cumartesi

Sevgili Güllük #5 (Üç)

Bugün bu şarkıyı üçüncü kez farklı soundtracklerde dinleyince (ikisi bugün; ilk duyup aşık olduğum yıllar önce)...

"I wonder why we came"

Brian Eno - By This River


Devamını Oku »

1 Temmuz 2018 Pazar

Her Şerde Vardır Bir Hayır (HP Yazı Serisi)

Öneri Makinesi

Harry Potter ve Sırlar Odası'nda, dönemin başında Dobby, Potter'a Hogwarts'a gitmesin diye etmediğini bırakmadı. Tabi ki iyi niyetinden ve Potter sevgisinden lakin bu Potter'ın başına işler açılmayacağı ya da kötülüklerden korunduğu anlamına gelmedi. Nitekim, okula gitmek için babasının arabasını kullanan Ron ile beraber birçok muggle tarafından görülmeyi, cezaya kalmalarını ve Mr. Weasley'i işinde zor duruma sokmanın dışında şamarcı söğütten birkaç şamar yemeyi de ihmal etmediler bu Hogwarts yolunda. Bu şamar oğlanlarına dönme yolunda Ron, Harry'den biraz daha fazla şamar yemiş olacak ki asasını da bu şamarların birinde bir şekilde kırar. Arkadaşlarından ödünç aldığı seloteyp ile ne kadar bantlamaya çalışsa da zaten pek parlak olmayan ama kötü de diyemeyeceğimiz öğrencilik hayatı bu kırık asayla hiç de kolay olmamaktadır. Bütün sene boyunca hem arkadaşlarını hem kendini bu asayla çokça yoran (Malfoy'a yapacağı sümüklü böcek büyüsünün kendin ettin kendin buldun gibi ters tepmesi) Ron'un asası dönem boyunca şer gibi görünse de Malfoy ile olan olayda bize ipucunu verir ve bizi farklı olaylar bekler.

Öneri Makinesi

Şöyle ki en iyi tebessüm ödülünü kazanmış (diğer ödüllerini uygun saymayı görmedik ama bir büyü var ki o konuda hakkını yazımızın ilerleyen bölümlerinde vereceğiz) KSKSD öğretmenlerinden (ki o öğretmenler konusunda da şurada gerekli bilgileri vermiştik) Gilderoy Lockhart ile açılan sırlar odasına olan profesörün gönülsüz yolculuğunda Ron ve Potter, Profesör'ün hem tüm üçkağıtlarını öğrenir hem de bu küçücük ikinci sınıf öğrencilerine de bulduğu ilk fırsatta, buluşlarını ve maceralarını çaldığı diğer büyücülere yaptığı aynı büyüyü yapmaya niyetlenir. Niyetlenir niyetlenmesine de o hengamede Profesör Ron'un asasını ele geçirir. Eh tabi siz hemen anladınız neler olabileceğini, lakin Lockhart birçok şeyden habersiz yapacağı büyünün ve elde edeceği süksenin ışıltısıyla büyülenmişken Ron'un asasıyla yaptığı unutturma büyüsü ters teper ve bir kez daha başka büyücülere yaşattığı o büyüyü ömrünün sonuna kadar kendisi taşır (bakınız ikinci kendin ettin kendin buldun vakası, Ron'un kırık asasının gizli görevi bu herhalde). Ya işte böyle, kimse ne kibre kapılsın elde ettiği güçten ne de diğeri üzülsün şer gibi gelenden, zamanın daima farklı bir yorumu vardır :).

Öneri Makinesi
Devamını Oku »

21 Haziran 2018 Perşembe

Haziranın Getirdiği Güzel Melodiler (Abur Cubur #44)

Bugün benim doğum günüm, yupppiii :). Yılın en sevdiğim günü, yılda en az dört kere (her mevsim bir kere) kutlamak isterim şahsen :). Sizlere bol bereketli haziran ayında çıkan takip ettiğimiz isimlerden mini bir liste bırakırken doğum günü hediyem olarak da (yüzsüzüm çünkü) her yoruma bir şarkı istiyorum :). Bana yeni eski uzun kısa çok sevdiğiniz bir şarkıyı yollayın :). Çekinmeyin çekinmeyin, her şarkı bir kutlama bir dilek <3. Sizleri seviyorum <3<3<3.

1. Mabel Matiz - Maya 


Albüm Spotify ve Apple Music'de. Henüz video yok önceden yayınlanan singlelar dışında ama Mabel severlerin memnun kalacağı güzel bir albüm. Üstüne koya koya güzel albümlere devam :).


2. The Carters - Apes**t 


Tek yayınlanan video, albümü Spotify ve Apple Music'de dinleyebilirsiniz. Beyonce ne yapsa sevme eğilimim var :).



3. Chromatics - Blue Girl 


Sevdik <3.



4. Melody's Echo Chamber - Shirim 


Sonunda beklediğim albüm geldi :).



5. Ezhel - Kazıdık Tırnaklarla


Bayıldım <3.



6. Lykke Li - Deep End 


Çohoş.


7. Kanye West - Yikes 


"I hate being Bipolar, It is awesome" :) :).

Devamını Oku »

12 Haziran 2018 Salı

Limonata Tadında Film Maratonu


Yazın sıcaklarında buz gibi limonataya kim hayır diyebilir ki ben kimim hayır diyeceğim :). Çocukluğumdan beri limonata aşığı biri olarak nanelisine, çileklisine, klasiğine bayılırım, yeter ki el yapımı olsun :). Sevgili Engineering Vibes ve Thesaglams limonata tadında bir film izleme maratonu başlattı; 2016,2017,2018 yılları arasında çıkan seçtiğimiz 30 filmi 9 Haziran ve 9 Eylül arasında izleyeceğiz :). Film listesi yapmayı ve sonra ona uymamayı çok severim, yaptığım diğer listelerde olduğu gibi :). Bu maratonun güzelliği sürenin uzun olması ve ben her zamanki gibi kendime çok güveniyorum :).



Bu üç yıl içinde çekilen ve benim izlemediğim filmlerin bazıları aşağıda. Halihazırda 2018 devam ettiğinden bu yıl izlemek istediğim binlerce filmden bazıları gösterime girmedi haliyle; lakin süper filmler bu yıl da bizi bekliyor. Liste genelde erişilmesi kolay ve izlemekte geç kaldığım filmlerden oluşuyor. Aa hala izlemedin mi bu filmi ne ayıp demek serbest ya da çabuk bu filmden başla durman kabahat demek de :).



Ola ki bu üç yıl içerisinde çekilen bir film izlersem film değiştirme hakkımı saklı tutarım çünkü bu maraton bitecek :).

1. Ahlat Ağacı - Nuri Bilge Ceylan (2018)

2. Annihilation - Alex Garland (2018)

3. Red Sparrow - Francis Lawrence (2018)

4. In the Fade - Fatih Akın (2017)

5. Oh Lucy - Atsuko Hirayanagi (2017)

6. How To Talk Girls at Parties - John Cameron Mitchell (2017)

7. Molly's Game - Aaron Sorkin (2017)

8. Happy End - Michael Haneke (2017)

9. Lucky - John Carroll Lynch (2017)

10. The Little Hours - Jeff Baena (2017)

11. The Killing of a Sacred Deer - Yorgos Lanthimos (2017)

12. 120 battements par minute - Robin Campillo (2017)

13. Loveless - Andrey Zvyagintsev (2017)

14. I, Tonya - Craig Gillespie (2017)

15. Song to Song - Terrence Malick (2017)

16. The Square - Ruben Östlund (2017)

17. Wonderstruck - Todd Haynes (2017)

18. Jupiter's Moon - Kornél Mundruczo (2017)

19. Get Out - Jordan Peele (2017)

20. On Body and Soul - Ildiko Enyedi (2017)

21. Faces Places - Agnés Varda, JR (2017)

22. Mother - Darren Aronofsky (2017)

23. A Ghost Story - David Lowery (2017)

24. Throughbreds - Cory Finley (2017) 

25. A Fantastic Woman - Sebastian Lelio (2017)

26. La Fille Inconnue - Luc Dardenne, Jean - Pierre Dardenne (2016)

27. Divines - Uda Benyamina (2016)

28. Don't Think Twice - Mike Birbiglia (2016)

29. Nocturnal Animals - Tom Ford (2016)

30. Joshy - Jeff Baena (2016)

Dipnot: Listeyi bitiremeden ve yayınlamadan listede olan üç filmi izledim ve onları listeden çıkartıp tekrardan film seçmek zorunda kaldım. Daha fazla yazıyı yayınlamadan film izlememek için günümün önemli bir kısmını listeye harcadım yoksa olacak kısır döngüyü fark ettiniz sanırım :).
Devamını Oku »

10 Haziran 2018 Pazar

Kitaplar Kalbimden Vurur #mim

Uzun bir aradan sonra bir mim yazısından herkese merhabalar :). Sevgili Eslem ve İlkay blogdaşlarım beni de unutmamış ve bu tatlı mime davet etmiş, sorular da çok güzel ben de ilk fırsatta yapıverdim :). Bu arada ilk kez iki kişi tarafından bir mime davet edildim, aşırı mutluyum. Ekstra motivasyonla yaptım mimi :). Bu aralar çok yoğun olduğumdan birçok konuda birçok şeyden uzak kaldım, yazılarınızı da pek okuyamadım ama çok güzel de bir maraton başladı, onun için de liste hazırladığımı ve yakında paylaşacağımı belirteyim :). Hadi başlayalım :).

Kitaplar Kalbimden Vurur Mim
Bu resim sizce de çok güzel değil mi?


Eslem'in yazısı burada.
İlkay'ın yazısı burada. 
Mimi başlatan blogdaşımın yazısı da burada :).


1. Okumayı size sevdiren ne oldu?


Aklımda kalan en belirgin anı, 13 - 14 yaşlarımda bir yaz günü annemin elime Robinson Crusoe'yu tutuşturup oku demesiydi. Ben de kitabı okumaya başladım ve annem önlenemez bir kitap kurdu yarattı :). O günden sonra geceleri yeter artık uyu gözlerin bozulacak dediği çok oldu tabi :).

2. Hiç bir kitabı sayfalarını çevirerek biriyle okudunuz mu?


Okul sıralarında hayal meyal hatırlıyorum ama hoşlanmadığımı da hatırlıyorum :). Karşıdaki ya önce bitirir ya da sen önce bitirirsin falan sıkıntı :).

3. Yolculuğa giderken yanınıza kaç kitap alırsınız?


Çantamda nereye gidersem gideyim okuyacak fırsatım olsun olmasın mesafe kısa da olsa bir kitap olur. Yeni yeni de otobüs veya sıra beklerken bile okuma alışkanlığı edinmeye başladım. Kısa veya uzun mesafe olsun otobüste kitap okuyamam, midem bulanır. Yolculuğa çıktığımda da çok fazla kitap almıyorum gideceğim yerde genelde kitap okumaktansa gittiğim yeri dolu dolu yaşamak için genelde götürdüğüm kitaplar okunmamış olarak geri dönüyor. O yüzden az kitap alırım ve eğer okuyacak fırsatım olursa elimdeki kitap bitsin bitmesin zaten oradan da güzel bir sahaf ya da kitapçı gördüm mü illa ki kitap alıyorum :).

4. Asla okumam dediğiniz kategori nedir?


Asla dememek lazım, büyük konuşmaktan da elimden geldiğince kaçınırım. Hiç olduğu tarafa bakmadığım kitaplar var ama akıcı olan her kitabı okurum :).

5. Kitaplarınızı renklerine göre mi alfabeye göre mi sıralarsınız?


Yazarlarına ve yayınevlerine göre sıralarım. Mesela sevdiğim yazarlar; Alper Canıgüz, Richard Brautigan, Yalçın Tosun gibi her kitabını okuduğum yazarlar tek bir sıradadır. Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Kara Kule gibi seriler de aynı şekilde. Onun dışında kendi tarzı olan yayınevleri mesela Can Yayınları ve YKY kitapları hep yan yanadır onları tek sıra halinde görmek hoşuma gider :). Can Yayınları'nın beyaz kapaklarını çok ama çok severim, onlar eski yeni hep yan yanadır :). İngilizce kitapları da beraber dizerim, takas için ayırdığım kitapları da ayrı koyarım. Onun dışında okuduğum ve okumadığım kitaplar sıram da var, böylece moduma göre okumak istediğim kitabı rahatlıkla seçip okuyabiliyorum :). Biraz karışık olsa da kendime ait bir sistemim var kitaplığımda :).

6. Okurken size eşlik edecek bir hayvan ister miydiniz?


İstemek ne kelime bayılırdım, köpeğim olsaydı. Hatta ona bile okurdum anında sevdiğim alıntıları :). Canım gelecekteki köpeğim şimdiden çok seviyorum seni :)<3.

7. Bookstagram olarak kendi özgün stilinizi oluşturduğunuzu düşünüyor musunuz?


Hehehe, ben bookstagram olarak paylaşımdan çok snailmail (snailmail nedir bakınız) veya el işlerimi paylaştığım için öyle bir stilim de yok :). Çok nadir kitap paylaşıyorum, sadece hikayelerde okuduğum kitapları paylaşıyorum ama onu da unutuyorum bazen :). Okuduğum kitapları en güzel Goodreads'te paylaşıyorum beni oradan takip edebilirsiniz, tıktık :). Instagram'da da çoğunlukla kağıt işleri paylaşsam da okuduğum kitapları da paylaşmaya çalışıyorum beni oradan da takip etmek isterseniz tıktık.

Mimliyorum bu mimi yapmayan ama yapmak isteyen herkesi :).
Devamını Oku »

20 Mayıs 2018 Pazar

Avcısını Taşıyan Ceylan - Erkan Aslan

Uzun uğraşlar sonu alabildiğim ve geçtiğimiz günlerde okuduğum bu kısacık öykü kitabı gerçekten uğraştığıma değdi. Hem yazarıyla tekrardan sohbet etme şansı yakaladım hem de güzel bir öykü kitabı okudum :). Yazarın ilk ve şimdilik tek kitabı Avcısını Taşıyan Ceylan, ne anlattığından çok nasıl anlattığı ile okuyucuyu etkisini alan kitaplardan. Tabi boş şeyler anlattığı izlenimi vermesin size aksine anlattığı şeyi o kadar güzel anlatıyor ki yazar, öyküler sizi sadece hikayesiyle değil anlatım şekliyle daha da çok etkiliyor.

Öneri Makinesi


Bu kitapta beni en çok etkileyen öyküler; Avcısını Taşıyan Ceylan, Esirgenen ve Annem Harikalar Diyarında oldu sanırım. Diğer öyküleri de çok sevdim ama bu bahsettiğim öyküler özellikle beni çok etkiledi. Aynı zamanda kitaba adını veren ilk öyküde bir insanın en temel ihtiyaçlarından olan beslenmenin bir çocuğun, yoksulluğa bir de annesinin çaresizliği eklenecek diye duyduğu utanca; göç sebebiyle "uzak"ta yaşayan babanın yokluğu eklenince öykünün sizi hüzünlendirmemesi elde değil. Yazar da bunu o kadar güzel anlatıyor ki öykü sizi alıp başka yerlere götürüyor.

Bu tadımlık özetten sonra size tabi ki bu kitabı önerir, özellikle öykü severlerin şiddetle bu kitabı okumasını tavsiye ederim. Benim gibi Alakarga'dan bulmanız zor olabilir ama Dedalus'tan yeniden yayınlandığını belirteyim. Edebiyatla kalın :).
Devamını Oku »

16 Mayıs 2018 Çarşamba

500 Kitap Meydan Okuması

Öneri Makinesi


Kitap almaya bayılırım :). Son paramı kitaba verecek kadar çok severim :). Sahaflardan, kitapçılardan, internetten her yerden kitap alabilirim :). Takas da yapıyorum, kütüphaneyi de kullandığım oluyor :).

Sevgili Mutlu Anlar Koleksiyoncusu yeni bir meydan okuma başlattı. Kitap alma ile kitap okuma orantısızlığını gidermek için 500 kitap meydan okuması başlattı, ben de katıldım :). Muhtemelen aldığım tüm kitapları bitiremeyeceğim, 500 kitabı bitirmek de yıllarımı alacak, zaten kitap almayacağıma söz veremem daha yeni sipariş verdim ve hala almak istediğim birkaç liste var, haftada üç kitap da bitirmem zor.

Eee sen bu meydan okumaya niye neden katıldın diye sorarsanız da eğer daha çok okumak beraber okumak için bir meydan okuma varsa ben de varım demek için :). O yüzden sevgili arkadaşlarım 500 bizim hedefimiz, hayalimiz olsun biz yine bu yıl okuyabildiğimiz kadar çok okuyalım, paylaşalım :). Siz de bu meydan okumaya katılmak, almadan daha çok elden tüketmek isteyenlerdenseniz buyrunuz Mutlu Anlar Koleksiyoncunun yazısına :). Edebiyatla kalın.
Devamını Oku »

13 Mayıs 2018 Pazar

Blog Muhasebesi #mim

Merhabalar :), nasılsınız görüşmeyeli :). Ben fena sayılmam. Merak eden arkadaşlarım oldu sağ olsunlar, bu hafta hastaneye gittim, buradan toplu bilgilendireyim sonuçlar iyi geldi :). Çok teşekkür ederim soran yardımcı olmak isteyen arkadaşlarıma, düşünmeniz yeter. İyi ki varsınız <3.

Öneri Makinesi


Yalnız çok ilginç bir şey anlatacağım bu temiz sonuçları aldıktan sonra yolda giderken trilyonda bir olacak bir şey başıma geldi ki böyle şeyler anca beni bulur zaten, beterinden korusun, bildiğiniz sonuçları aldım yolda gidiyorum ayağıma çivi battı! Evet, yolda ayakkabım varken, ayakkabıyı deldi!!! Ve ben bunu çok geç fark ettim, yuh yani. Ayağımda çiviyle yürümüşüm gezmişim bir süre. Dur bir bakayım da şu taşı çıkarayım dememle çevremde küçük nidalara sebep olmam bir oldu ben dahil, evet taş sandım. Ayakkabıya çivi çakılmış ve ayakkabı çorap ikilisini aşıp topuğumu vurmuş. Topuğumdan vuruldum, a dostlar. O çivinin dik durumda durmasını ve benim onu basmamı geçtim, geç fark etmem cabası oldu. Tahminime göre o önceden çiviye çakılmış ve ben bir şeye basınca fark ettim. Gevezeliği bırakırsam sonuç olarak yine soluğu acilde kendimi tetanoz aşısı olurken buldum :/. Yine de gelecek ay acile gitmediğim bir ay olmasını ve süpper bir doğum günü hediyesi almayı umuyorum ki o da uzun zamandır istediğim bir hayalim olur :). 

Konumuz mimdi ben ne anlattım, hahaha :). Canım Her Telden Şef beni mimlemiş ki bilirsiniz mim hazırlamayı da yapmayı da çok severim :). Davete icabet etmek gerektiğinden çok kişisel olmaması kaydı ile her mime de katılmaya çalışırım, o yüzden canım arkadaşımı kıramazdım :), hemen yazdım :).

Şefin yazısı için tıktık.
Mimi başlatan Blogcu Sultan'ın yazısı için tıktık.

Blog alemine nasıl girdin?


Öyle kendi kendime :).

Hangi blog sana ilham oldu?


Bunu daha önce yine bir mimde anlattım ama yine bahsedeyim. Blog okuyucusuydum ve yazmadan önce de baya senelerdir blog açmayı düşünüyordum. Bir de blog açmayı düşünürken ad da düşünüyordum ve adı blogdan çok önce hazırdı :). Her zaman olduğu gibi bir anda karar verip açıverdim yıllarca istedikten sonra bir cesaret. En iyi hatırladığım, Kediler ve Kitaplar diye o zamanlar daha aktif harika bir blog var, her yazısını tekrar tekrar okuyor, çok zevk alıyor, keşke daha çok böyle olsa da okusam diyordum. Sonuç olarak benim de kendime özgü farklı bir kültür sanat blogum oldu :). Umarım bir kişi bile olsa blogumu tekrar tekrar okuyacak kadar seviyordur :). 

Bloga yazdığın ilk yazı ile son yazı arasında fark var mı?


Oooooo, olmaz mı! Yalnız bir şey itiraf edeyim, hala ilk tanıtım yazımı okuyamam, çok utanırım. Güncellemek için bile okuyamıyorum ama okuyacağım :). Onun dışında arada eski yazılarıma yorum gelince ya da başka bir yazıda bahsetmem gerekirse tekrardan okuyor, güncelliyorum; ben de çevrem de değişmiş doğal olarak yazılar da. Değişim iyidir hele ki üstüne katılırsa, umarım ben de bir şeyler katarak ilerlemişimdir. 

Yakın çevrendeki insanlar blogunu biliyor mu?


Benim ilk takipçilerim arkadaşlarımdı :). Okumasalar da takip ediyorlar :), lakin arada bazı yazıları diğer sosyal medya hesaplarımda da paylaşıyorum, herkes benim yazdığımı biliyor mu bilmem :).

Blog yazmak yaşantına ne kattı?


TDK :), şaka değil. Daha dikkatli düzgün yazmaya çalıştığımdan sürekli kelimelerimi TDK onaylı seçmeye çalışıyorum. (Ve tabi ki bir sürü şey ama kaçamak kısa cevap vermek bunu gerektirir, ha bir de üşengeçlik :))

Şu an bu mim ile birlikte blogda kaç yazın ve kaç sayfa görüntülenmen var?


Gerek yok, ama mesela bu yazı ile kaç blog tanıdım, tanıyacağım diye sorarsan bence sınırsız :). Mimler yeni bloglar keşfetmek ve bloggerları tanımak için çok güzel fırsatlardan biri. O yüzden ben bu tatlı keşifleri numaralandırmıyor hepinizi koccaman öpüyorum. Sevgiyle kalın <3.

Mimliyorum,

Devamını Oku »

5 Mayıs 2018 Cumartesi

2. Hatay Kitap Fuarı Günlüğü

Öneri Makinesi

Bir fuar günlüğünden herkese merhabalar :). 20- 29 Nisan tarihleri arasında olan fuar genel anlamda hayal kırıklığı olsa da olan güzellikleri es geçmek olmaz. Bu fuarda bir ilk yaşadım ve çok mutlu olduğum anlar yaşadım. Onun dışında üç kere ziyaret ettiğim fuarda gün gün neler yaşadım hepsini aşağıda yazdım. Uzun bir yazıya uzun bir giriş olmasın, aşağıda görüşmek üzere :).

21.04


Merhabalar, hemen sıcağı sıcağına bir fuar yazısı yazmak istedim ama maalesef çok mutlu bir yazı olmayacak çünkü ne Alper Canıgüz geldi ne de fuar dolu dolu bol kitaplı indirimli bir fuardı. Fuara gittiğimde cumartesi olmasına rağmen kalabalık normaldi. Hafta içini düşünemiyorum. Yine de ben gideceğim bir kez daha. Geçen seneye göre hem yayınevi az hem de hiç sahaf yok :(. Geçen seferki sahaflar öyle memnun kalmamışlar ki tercihlerini sanırım diğer fuarlardan yana kullandılar, haklı olarak. Onun dışında yayınevleri de çok az ve indirimler %25'i geçmedi maalesef :(. Bu sefer kuzenim bana eşlik etti fuarda ve en çok onun için gezdik çünkü ben bir daha gideceğim ama yine de bir iki kitap aldım.

Fuardan hiç fotoğraf çekmedim, o yüzden sadece kitap fotoğraflarını paylaşacağım.

İş Bankası modern klasikler dizisinden merak ettiğim iki kitabı fuar vesilesiyle aldım. Özellikle Dr. Jekyll ve Mr. Hyde en merak ettiğim.

Öneri Makinesi

Doğan Kitap standında merak ettiğim bir diğer kitap Muhterem Nur'un kitabını da 10 lira standında görünce alıverdim. Bu tarz biyografi/anı kitapları okumayı seviyorum. Kitapta Muhterem Nur'un ağzından değil bir hikaye gibi hayatlarını Müslüm Gürses ile beraber okuyoruz. Bu kitabı da merak ediyordum, "Müslüm" filmini de merak ediyorum. Kitap 5. baskıyı yapmış. Dün okuyup bitirdim bile, çok akıcı bir kitaptı.

Öneri Makinesi


Fuarı ilk ziyaretimden aldığım kitaplar ve izlenimlerim bunlardı.

23.04


Fuardaki ikinci günümde bana arkadaşım eşlik etti. Beraber gezelim dedik ama dediğim gibi pek bir yayınevi ya da sahaf olmadığı, indirimler de pek iç açmadığından gezimiz yine kısa sürdü. Lakin bu sefer şöyle bir güzellik oldu.

Yanlış hatırlamıyorsam Ankara'daki bir fuarda Aylak Adam Yayınları genel yayın yönetmeni ve kurucularından Erkan Aslan ile dolaylı olarak tanışmıştık. Dolaylı olmasının sebebi ilk başta adının söylemeyişi daha sonra bana önerdiği kitaplardan biri Minimalist Öyküler'de öyküsünden adını keşfetmemdi :). Ben o kitabı okudum bitirdim, içindeki öyküsünü okudum ve yarım kalan o öyküyü ve diğer öyküleri okumak için yazarın kitabını sipariş ettim ki siz şu yazılardan (yazı 1, yazı 2, yazı 3) nasıl kitabı aldığımı biliyorsunuz :).

Öneri Makinesi


Peki bunları neden anlattım? Çünkü kendisi Hatay Kitap Fuarındaydı ve ben de kitabını alıp okumaya başladığımdan bahsettim ve çok mutlu oldu. Ben de mutlu oldum, sohbet ettik ve kendisi beş güzel öykü kitabı hediye etti <3. Hiç beklemiyordum o yüzden benim için güzel bir sürpriz oldu. Kitaplardan birine başladım bile tabi yazarın öykülerini de bitirdim. Fuar bitmeden bir kez daha gidip bu sefer kitabı imzalatacağım umarım :). Şurada söz verdiğim gibi size zaten kitabı inceleyeceğim.

Öneri Makinesi

Fuarın bu büyük sürprizi dışında İş Bankası'ndan uzun zamandır okumadığım Moliere'in Hastalık Hastası'nı (daha önce okumuşum ama yine okudum :)) da son zamanlarda özellikle okuduğun oyunlara bir yenisi eklemiş oldum. Eğer gelirse serinin okumadığım tek kitabı Oedipus Kolonus'tayı da bir daha ki sefere alacağım :).

Öneri Makinesi

Fuarda maalesef tatil olmasına rağmen talep çok azdı. Azalarak bitecek gibi bir hava var bu fuarda ve bu hiç hoşuma gitmiyor. Umarım bu hafta sonu gerçekten yoğun bir fuar olur. Ben bu güzel etkinliğin her sene bol katılımlı olmasını her iki taraftan da yürekten istiyorum.

29.04


Fuarın son günü de canım kardeşim ile oradaydık. Maalesef yukarıda bahsettiğim kitabı imzalattıramadım çünkü Erkan bey gitmişti :( ama burada söyleyeyim kitabı çok sevdim. İnceleme yazısını da yazdım zaten. Ben de yayınevinin beş ve on liralık bölümlerinden aşağıdaki kitapları aldım. Fuarda en eli yüzü düzgün indirimde tabi ki her zaman olduğu gibi Aylak Adam Yayınları'ndaydı bu arada. Ankara'da da indirimler düşükken, geçen sene Hatay'da da hep Aylak Adam en güzel indirimleri yapan yayınevi oluyor, not düşeyim.

Öneri Makinesi

Onun dışında hiç kitabını okumadığım ama okumak istediğim Doğu Yücel de fuardaydı ama maalesef bir kişi dışında kimse yoktu yazarla iletişime geçen. Keşke bir kitabını okusaydım da sohbet etseydim :(. Bir daha gelmez de kesin :(.  Tabi asıl sıra benim hiç duymadığım yazarların önündeki o uzuunn sıralardı. O sıraları Doğu Yücel'in önünde görmek isterdim :/.

Yazarlardan kaynaklı çok kalabalık bir gündü ve herkes ufaktan toparlanma sürecindeydi. Bu ikisi beni gerdi ve hemen Aylak Adam'dan kitapları aldım, ikinci gidişimde aldığım ayraçlardan biraz daha almayı unutarak oradan çabucak ayrıldık. Çok ama çok sıcak bir gün olduğunu da belirteyim. Diğer günlerin aksine son gün baya kalabalıktı keşke hep böyle olsaydı.

Seneye sahafların katıldığı, insanların test kitaplarından çok okumak için kitap aldığı, birçok yazarın imzaya geldiği, çok çok yayınevinin katıldığı, bol indirimlerin olduğu ve her günün dolu dolu birçok okurla buluştuğu bir fuar olmasını dileyerek bu seneki fuar anılarımı bitiriyorum. Buraya kadar hala sıkılmadan okuyanlara teşekkür ediyor, en azından bir "selam" yazıp okuduğunu belirtmesini rica ediyorum :). Bol kitaplı çok okumalı günlere, edebiyatla kalın :).
Devamını Oku »

19 Nisan 2018 Perşembe

Sinema Güzeldir #7 (Godard ve Ben ve Arada)

Merhabalar canım okuyucularım, bugün sizlere iki farklı mevsimde sinemada izlediğim filmlerden bahsedeceğim. Sinemada günde üç film izleyen ben gitti, her mevsim bir film izleyen ben geldi ama festival vardı da biz mi gitmedik? Ağzımızın suyu aka aka sosyal medyada festival paylaşımları yapanları izledik beğendik. Başka sinema sokak sinemasına geldi diye sevinirken gelmesi ile gitmesi bir oldu şimdi de arada kepenkleri indirdikleri gibi sadece popüler filmleri getiriyorlar ve ona rağmen maalesef seyirci sayısı çok az. Yeniden kapanması an meselesi :/. Başka Sinema filmleri gelmeyince benim de tek seçeneğim olan bu sinemaya doğal olarak yolum düşmez oldu lakin geçenlerde "Arada" filminin geldiğini duyunca sinemanın en kalabalık olduğunu düşündüğümüz saat (biz dahil beş kişi) gittik çünkü iki kişi için filmi oynatmıyorlar :/. Sonuç olarak ana akımda pek de yer almayan bu filmi yine Konak sayesinde izleyiverdik. Darısı "Kelebekler"'in başına diyeceğim ama hiçbir listede maalesef şehrimin adını göremedim :/. Ben hayallerim ve kırıklarımı anlattıktan sonra umarım sizi de sıkmamışımdır artık film yorumlarıma geçeyim. İlk film Ocak ayında, ikinci film ise bir hafta önce izlendi.

Godard ve Ben - Michel Hazanavicius (2017)


Öneri Makinesi

Godard tarzında çekilmiş Louis Garrel'ın Godard'ın hayatının Godard rolünü oynadığı eğlenceli bir film :). "Çinli Kız" dönemi Anne ile ilişkisi ve Godard'ın kendini ve sinemasını sorguladığı geçiş dönemi anlatılıyor. Godard filmleri tarzında bölüm bölüm zaman  zaman kameraya konuşarak kayarak çekim yapılarak. Eğer siz de bir Godard severseniz bu filmden oldukça zevk alacaksınız. "Çinli Kız" filmi ve öncesi filmlerinden bolca referanslar ve sevdiğiniz Godard filmlerini de hatırlarken mutlu oluyoruz. Godard'ı yönetmen kimliği dışında izliyoruz. Bir yönetmen, arkadaş, sanatçı, muhalif, aşık kısaca hataları ve seçimleriyle insan olarak. Ben komedisiyle ve Godard'ı farklı bir açıdan görmeyi sevdim. Ne kadarı doğru bu hikayenin bilmiyorum ama yine de güzeldi. Siz de bir Godard severseniz bu film güzel bir seyirlik olacaktır. Önerilir :). (Bir paragraf içinde kaç kere Godard denileilinirse o kadar dedim, yine diyorum Godard Godarddgodardddarg)

Arada - Mu Tunç (2018)


Öneri Makinesi

90'lar Türkiyesindeyiz ve konumuz müzik. 60'lar 70'lere uzanan bir müzik yolculuğu ve Türkiye'deki gelmiş geçmiş alternatif, yasaklanan veya yenilikçi tüm sanatçılara kısa bir selam ve muhteşem bir playlist ile yakalanmak istenen bir gemi. Doğu batı çatışması değil müzik yoluyla doğu batı sentezi, doğu ile batıyı birleştiren İstanbul'da aranan "kaçış" bileti.

Zorlama birkaç diyaloğu saymazsak film çok akıcı ve kulaklara şenlik güzel bir film. Gerçek olaylardan esinlenildiği söylenilen bu filmde sonlarda gösterilen fotoğraflarda ister istemez bir duygulanıyoruz ve artık 90'larda yaşayan gençliğin böyle dönem filmleri yapması doksanlardan gelen bir birey olarak beni ayrıca memnun ediyor. Umarım daha fazla bu dönemlerde geçen filmler izleriz. Bu filmde de eski bir Türk Sanat Musikisi sanatçısı babanın punkçı oğlunun isyanını bir bilet peşinde izliyoruz. Gerçek olaylardan esinlenildiği söylenen bu filmde yönetmenin babası da eski müzisyen Altan Tunç ve abisi Orkun Tunç da müzisyen hatta Rashit punk rock grubunun üyelerinden olduğunu da not düşelim. Orkun Tunç filmin soundtrack listesine de imzasını atmıştır. Alternatif bir Türk filmi izlemek isteyenlere özellikle Türk müziğini tür ayırt etmeden dinleyenlere şiddetle önerilir :).
Devamını Oku »