30 Ocak 2017 Pazartesi

#17 Çelınc 14. Gün

14. Keşke arkadaşım olsa dediğim ünlü?

Ohhh çok güzel soru geldi :). Düşünsem aralarından seçemem belki ama bu soruyu okuduğumda aklıma bir isim geldi çünkü ben büyük takipçisi olduğumdan hep komşum olsa komşum olsa diye gezen biriyim :). Kim mi? Mabel Matiz :). Ondan müthiş bir arkadaş olurdu. Multi yetenek, iyi kalpli (en azından görüğümüz kadarıyla ), çok yönlü, sanatsever, beste yapar, söz yazar, şarkı söyler,
Devamını Oku »

29 Ocak 2017 Pazar

Hikayeler #4

Merhabalar, nasılsınız? Nasıl geçiyor günler? Benim bu aralar çokça bolca şansa ihtiyacım var, bana şans dileyin, gönderin :). Ben bugün üşengeçliğimi kırmak istedim ve art arda yazıları yayınlıyorum. Birkaç gündür hazır yayınları bile yayınlamaya üşeniyordum bugün bir dur diyebildim neyse ki ve yine süper kitap önerileriyle karşınızdayım :). Bir de aşağıda ilk karşılaştığım bir sorun oldu nedenini bilmiyorum ve çözemedim son çare olarak da gri alt
Devamını Oku »

#17 Çelınc 13. Gün

Hepinizin istediği, hayali gerçek olsun, benimki de :).

13. 10 yıl sonra nerede, nasıl yaşamak istiyorsun?

Sevdiğim insanlarla, sevdiğim bir yerde, bir sürü insan dışındaki canlıyla beraber, çeşitliliğin çok olduğu, toprakla iç içe, huzuru bulduğum, mutlu olduğum ve ettiğim evim diyebileceğim bir yerde :).


Devamını Oku »

#17 Çelınc 12. Gün

Ayyyhh, noldu bana nazar mı değdirdim kendime, bir iki gündür üşengeçliğim üstümde hazır yazıları bile yayınlayamadım, çelıncda nerede kaldık noldu kaçırdım ama yetişeceğim. Yeni yazıları hazırlıyorum, görüşmek üzere :).

12. Son 10 yılda hayatında neler değişti?

Her şey.


Mabel Matiz - Yaşım Çocuk

Devamını Oku »

26 Ocak 2017 Perşembe

#17 Çelınc 10 Gün

10. Asla unutmak istemediğin anın.

Hımmm, gün geçmiyor ki bir tane zor olmayan soru gelmesin :). Valla çok geniş bir soru ben daraltıyorum ve blogda unutamadığım bir anımı düşüneyim. Düşünüyorum. Sanırım beni aşırı aşırı mutlu eden yorumları unutmak istemem çünkü beni yazmaya teşvik ediyor, buraya verdiğim emeğin geri dönüşü olduğunu gösteriyor ve beni çok mutlu hissettiriyor. O yüzden blogla alakalı bu anımı unutmak istemem :).


Multitap - Battaniyem




Devamını Oku »

25 Ocak 2017 Çarşamba

#17 Çelınc 9. Gün

9.Göç etmek zorunda kalsan yaşamak için seçeceğin ülke?

Tabi zorunda olmasın isteyerek olsun. Hımm, valla seçmekte zorlanacağım bir soru daha çünkü ben her yerde yaşamak, kültürünü tanımak isterim. Aklıma birçok seçenek geliyor tek bir tane seçemem ama bir baştan başlayayım :). Eskiden beri neden bilmiyorum, İtalya'ya hiç gitmediğim halde içimde bir sıcaklık var oraya karşı ne zaman orası hakkında bir şey okusam görsem mutlu oluyorum, içimi bir sıcaklık kaplıyor. Mutfağını da çok seviyorum. Bir de diline de merakım var ders almışlığım da vardır, oraya gidip devamını getirmek isterdim, konuşmak çok güzel ve kulağıma hoş gelen bir dil. Bu nedenlerden ötürü ve en azından bu hissin kaynağını görmek güzel olurdu ama bunun dışında Avrupa'yı, Asyayı, Afrika'yı, Güney Amerika'yı, Avustralya'yı, Kuzey Amerika'yı kısaca tüm dünyayı merak ediyor, yaşamak, yaşamasam bile görmek bir süre kalmak isterim. Ülkeyi geçtim kıta kıta bahsediyorum farkındaysanız çünkü bir iki ülke yeterli cevap gelmiyor bana :).


Can Kazaz - Kırlangıçlar gibi


Devamını Oku »

24 Ocak 2017 Salı

#17 Çelınc 8.Gün

8. Bir dahaki hayatında kim olmak isterdin?

Şaka maka yapıyorum şu meydan okumayı düzenli olarak hem de neredeyse yarısını katettik yolun :). Bugünkü soruyu da hiç düşünmedim yazarken artık bir şeyler düşüneceğiz :)

Herhalde iyisiyle kötüsüyle sevabıyla günahıyla yine kendim olmak isterdim. Şimdi başkası uzaktan iyi hoş görünür bilmezsin derdini tasasını,davulun sesi uzaktan hoş gelir yani ve yine bilumum atasözleri :). Yine bir soruya atasözlerimizle cevap vermişim :). Neyse ben yine ben olmak isterdim herhalde ama farklı zamanlar ve mekanlar olsa fena olmaz hani :). O da madem bir daha geliyorum dünyaya yeni bir şeyler göreyim diye:). Hep aynı hep aynı :).


Athena - Kendi Yolumda


Devamını Oku »

23 Ocak 2017 Pazartesi

#17 Çelınc 7. Gün

7. Eğer bir hayvan olsaydın hangisi olurdun?


Nilipek - Senden Uzakta



Kesinlikle köpek olurdum. Zaten arada düşünmüyor değilim acaba önceki hayatımda köpek miydim diye, belki de çok sevdiğimden. Sadığım, sevdim mi severim, ilgiyi severim, boğazıma düşkünüm falan filan. Bir de burada da belirteyim yıllardır aşağıda koyacağım videolardan birinde başkarakter olmak istedim, hala arada açıp izliyorum, onlarla duygulanıp sevinip bir gün onlar gibi olmanın hayalini kurup ömrümün o anının gelmesini bekliyorum :) Bence artık olmalı :). Bu video sadece örnektir bu arada, daha çok izliyorum da :)




Köpek olmasaydım da bukalemun falan olurdum kaçmak yerine olduğu yerde kalıp renk değiştirerek hedef falan şaşırtırdım, varmış da yokmuş gibi görünüp canımın istediğiyle istediğim zaman muhattap olurdum. Süper kahraman gibi gücün var daha ne olsun bir de ağırkanlı hayvanlar, bir takım üşengeçlikler, renk değiştirmelerinden belli. Dilleri de çok çok hızlı yemek konuşunda hem olduğu yerde kalıyor hem doyuyor yok böyle bir hayat. Etrafta gördü mü yemek dil hooppp dışarı zaten hızlı. Zaten dedik ya ağırkanlı pek hızlı da değil, yattığı yerden yine bir diğer süper gücü diliyle hominide gırtlak gubidi gandi yan gel yat keyfim. Keskin gözlerinden biri bir yöne bakarken diğeri başka yöne bakabiliyormuş. Bir taşla iki kuş, iki bakışa gerek yok, yine bir rahatlık bir güzellik. Hala sırları tam olarak çözülemeyen karmaşık hayvanlar, zekiler zeki olmasalar bu kadar yan gel yat üniversitesi bitirmezlerdi herhalde, armut piş ağzıma düş kolay değil yani :). Ha bir de ağaçta yaşıyorlar başka bir güzellik. Tam benlik süper hayvanlar :). Bir de böyle gözleri patlak patlak çok tatlılar, ağır ağır pıt pıt yürüyorlar :).




Bu arada benim bukalemun görüp sevmişliğim var artık ne kadar sevilebilirse :). Baya ağaç oldum kolumda, bacağımda gezindi çok tatlı bir şey böyle pıt pıt pıt tırmanıyor. Bir de benim karşılaştığım gözlerini öyle yavaş açıp kapıyordu ki çok tatlıydı aynı ben, bir üşengeçlikler tembellikler falan :). Gerçi zavallıcığı düşürdüm de neyse ki kaçmadı ve NEYSE Kİ bir şey olmadı yine de baya alıştık birbirimize :).

İşte böyle benim cevaplarım, sizinkileri de merakla okuyacağım :).


Dipnot: Fotoğrafı aşağıdaki linkten aldım, bukalemunlar hakkında da bir makale okuyabilirsiniz :). İlginç hayvanlar :).

http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/eylul_2015/renklerin-dili/2564

Devamını Oku »

22 Ocak 2017 Pazar

Yarım Bıraktığım 6 Kitap (Pazar 6'lısı)



Ve tam gaz bu seriye devam ediyorum, hani bana alkış :). Üşengeçliğimi koydum bir tarafa yazıyorum da yazıyorum :). Bu pazarın konusu yarım bıraktığımız kitaplar. Ben yarım kitap bırakmayı hiç sevmem, zaten belli bir zamana kadar zorlaya zorlaya da olsa, aylarca elimde de kalsa bir kitabı aldıysam bitirirdim fakat son yıllarda pek de zorlamıyorum kendimi. Diğer seveceğim kitaplara o zamanı ayırmak istiyorum. İçim acıya acıya yarım bırakıyorum. Doğru mu yapıyorum emin değilim çünkü düşük bir ihtimal de olsa o kitabı sevme olanağım var. Yaşlanıyorum herhalde bazen o kadar sıkılıyorum ki kendimi zorlamaktansa bırakmak daha iyi geliyor. Yani böyle pişmanlıklarla bazen kitapları yarım bırakıyorum. Hiç unutmuyorum Susanna Tamaro'nun "Sonsuza Kadar " kitabında baş karakterin ölen eşi yanına bir sürü kitap alıyor beğenmez ya da yararlı olmadığını düşünürse idi sanırım kitabı bırakıyordu. Bunun için açıklaması da o kitaba harcayacağı zaman yerine başka okuyacağı kitapların zamanını çaldığını düşünmesiydi. Bu sözden sonra yarım bıraktığım kitaplara bir nevi bahanem oldu diyebilirim. Ama asıl neden mantıklı olmasıydı. Tabi arada diğer düşünce de bana hakim olmuyor değil :). Yine bir kişilik bölünmesi ile karşınızdayım :). Yine de çok yarım bırakma taraftarı değilim. O yüzden bazı kitapları yarım bıraksam bile sonradan okumak için tutuyorum, bazılarına devam edip bitiriyorum bile :). O yüzden şimdi yarım bıraktıklarımdan altısına gelin bir bakalım, belki iyi bir çocuk olup bitiririm bile bu yazıdan sonra :).




1. Goriot Baba - Balzac



Klasik okumaya bayılırım, ortaokul dönemlerimde birçok dünya klasiği okudum fakat bu kitabı bir türlü bitiremedim. O kadar çok sıkıldım, o kadar sevmedim ki sanırım o dönemlerde bıraktığım tek kitap falandı. O kadar çekiniyorum ki bu kitaptan kesinlikle yanından geçmiyorum ama yanlış anlaşılmasın klasik okumayı çok seviyorum. Bundandır ki Balzac okumaya başka bir kitabıyla devam etmek isterim.


2. Şeker Portakalı - Jose Mauro De Vasconcelos



Çok şaşırdınız değil mi? Daha çok şaşıracaklarınız da olacak listede :) Bu kitap başlarında o kadar üzdü o kadar üzdü ki daha başından çok içim acıyıp ağladığımdan dayanamayacağım deyip bıraktığımı hatırlıyorum. Belki bir gün yine elime alırım ama çok aşırı duygu yüklü, pek emin değilim.


3.  Fiyasko - Imre Kertesz



Bu kitapta çok ama çok fazla betimleme ve tekrarlar var. Yarısına geldim de sanki, bitirsem bitirirdim lakin çok sıkıldım. Ciddi anlamda ve bıraktım.


4. Sophie'nin Dünyası - Jostein Gaarder



İşte felseye başlayacakken bunu oku diyen insanlar bana da dedi ama ben 20 30 sayfanın ötesine gidemedim :) Tabi o zaman ortaokul ya da lisedeydim şimdi elime alsam okur muyum bilmem ama nasıl bir fikir olmuşsa pek elime alasım gelmedi o zamandan beri :).



5. Kıyamet Gösterisi - Neil Gaiman/ Terry Pratchett



Bu kitabı resmen son 100 sayfası falan kala bıraktım niyeyse :). Neil Gaiman severim de beraber olmamış herhalde. Bir de kendimi okuyacağım diye zorladığım kitaplar çok uzun süre elimde kalıyor bu da hem başka kitap okuyamama hem de kitap okuma isteksizliği yaratıyor ben de o yüzden de kitaplara ara veriyorum veya elimde sürünüyor o kitap bazen bırakmak daha iyi geliyor.


6. Milena'ya Mektuplar - Franz Kafka



İşte asıl bombayı sona sakladım :). Ben bir türlü sevmedim bu kitabı yarısından az kala da bıraktım ama azimliyim bitireceğim :). Kafka'yla barışamadım bir türlü. Lise zamanımdaydı galiba Dönüşüm'ü okuduğumda güzel ama fazla abartılıyor diye düşündüm ama tekrar okumak istiyorum hala aynı mı düşüncem diye :).


Öneri Makinesi'ni sosyal medyada takip edin.

Twitter
Tumblr
Soundcloud
Devamını Oku »

21 Ocak 2017 Cumartesi

Atıştırmalık #3

Merhabalar, yine bir atıştırmalıkla sizlere iki film ve bir kitaptan bahsedeceğim. Bu arada ben de Kara Komedi listesi hazırlamaya devam ediyor bir de hikayeler (küçük bir güncelleme var orada bir bakın:)) serimin yeni listesini yazıyorum. Umarım ikisi de yakın zamanda blogda olacak :) Sizlerden de bazı öğretmen ve öğrenci arkadaşlarımın tatili başladı, umarım güzel planlarınız vardır. Güzelce dinlenin, okuyun, tanıyın, keşfedin, gezin tozun tadını çıkarın :). Ve en az bir yeni şey deneyin, yeni bir şeyler tadın, görün, okuyun, gezin size iyi gelecek :). Büyük bir şey olmasına gerek yok, sizin için yeni ilk olan herhangi bir şey yapın, hatta gelin bana da yorum olarak da yazın :).

La Piscine - Jacques Deray (1969)




Bu filmi de Sade ve Derin blogunda gördüm, merak ettim ve izlemeden önce tesadüf öğrendim ki A Bigger Splash filmi aslında bu filmin yeniden yapımı imiş. Tek bir şey söylemek istiyorum Alain Delon <3 :). Filme gelirsek de ortalama bir suç gerilim filmi, pek objektif olamıyorum dönemin modası beni benden alıyor gerçekten. Renkler, dekor, kıyafetler çok güzel.

A Woman Under Influence - John Cassavettes (1974)




Gena Rowlands'ın muhteşem bir performans sergilediği John Cassavettes filmi. Ben baya sıra sıra izliyorum Cassavettes filmlerini ama hiçbirini sevmiyorum Gloria kadar. Ama izliyorum yine de çünkü güzel filmler. Ama daha rastlamadım Gloria gibisine.

Kabuk Adam - Aslı Erdoğan 




Uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı Aslı Erdoğan, birçok kitap yorumlarında okudum, gördüm ismini ve bu kitapla bir giriş yapmış oldum. Ara ara tekrar edilen yerler olsa da ben çok beğendim, su gibi aktı. Yazarın da ilk kitabı benim de okuduğum ilk kitabı. Sıra sıra tüm eserlerini okumam için sanırım bu kitap vesile olacak :). Bu arada kapağına ve rengine bayıldım. (Ayraç Eskişehir'den, selam olsun :))



Öneri Makinesi'ni sosyal medyada takip edin.

Twitter
Tumblr
Soundcloud
Devamını Oku »

#17 Çelınc 5. Gün

5. Her zaman ve bazen özlediğin iki şey?

Huzurlu bir ortamda yaşamak ve (bu aralar) Ankara'da üniversitemin ilk iki senesi.


Mabel Matiz - Yıllar Saçlarına
Kalben - Haydi Söyle





Devamını Oku »

20 Ocak 2017 Cuma

Türk Filmleri #3

Öneri Makinesi Türk filmleri serisini gururla sunar :). Serimize devam ediyoruz :). Yine beş filmlik listemizi aşağıda bulabilirsiniz. Ben bazen okuyorum güzel Türk filmleri olmuyor son dönemde diye ve çok üzülüyorum çünkü aslında sadece diğer Türk filmleri kadar reklamları olmadığı için, her sinemada oynamadıkları veya festival dışı gösterilmedikleri için belki de çok fazla ön planda değiller ama varlar. Bu listede de seçtiğim filmler Muhsin Bey dışında 2000 sonrası. Beğendiğim son dönem filmlerini yine paylaşmaya devam edeceğim umarım siz de beğeniyorsunuzdur bu bölümü :). Bu filmlerde aşağıda veya diğer listelerde izledikleriniz var mı, nasıl buldunuz merak ediyorum, izledikleriniz varsa yorum yazın :).

1. Zenne - Mehmet Binay/ Caner Alper (2011)


Bu filmi queer sinema yazımda da önerdim, şimdi de öneriyorum. Yönetmenlerin ilk filmi.



2. Üç Maymun - Nuri Bilge Ceylan (2008)


Yönetmenin ilk izlediğim filmi ve yine Ercan Kesal. Çok seviyorum bu oyuncuyu ama tabi filmdeki tek sevdiğim oyuncu o değil Ahmet Rıfat Şungar'ın da oyunculuğu güzel. Hatice Aslan'da güzel oynamış. Oyunculuklar güzel anlayacağınız :). Hikaye de güzel.




3. Yazı Tura - Uğur Yücel (2004)


İki farklı karakter iki farklı hayat bir şekilde ilişkili ve birçok hikaye. İzlemesi kolay değil, ağır bir film ama etkileyici.




4. Sonbahar - Özcan Alper (2008)


Yönetmenin ilk filmi; dokunaklı, acı, görsellik güzel.



5. Muhsin Bey - Yavuz Turgul (1987)


Birazcık Turgul sinemasından şurada bahsetmiştim, Muhsin Bey'den de :).



Öneri Makinesi'ni sosyal medyada takip edin.

Twitter
Tumblr
Soundcloud
Devamını Oku »

#17 Çelınc 4.Gün

4. Etrafındakiler hangi sorunun çözümü için sana gelirler?

Valla öyle bir Güzin ablalık durumum yok, baya yakınlarım dertleşmek için, fikir danışmak için gelir çok çok. Durduk yere hiç öyle aman şu sorunum var dur şunun alnında sorun çözücü, alanında uzman yazıyor bir danışayım diyen yok yani :). Ya da ben hatırlamadım, bilmiyorum. Belki de onlar bana gelmeden seçip anlatıyorlarsa bak onu bilemem :). Ben bu soruyu biraz manasız buldum belki de ben farklı yönden düşünüyorum bilemeyeceğim yani. Arkadaşımın, ailemin derdi var anlatası da varsa gelir anlatır herhalde ayy bu anlamaz bunu geç, bu sorunda uzman bir gidip sorayım demez herhalde :). Sonuçta amaç paylaşmak yani, yükü hafifletmek. Akıl akıldan da üstündür (ve bilimum atasözlerimiz :)) Kendimi düşünüyorum; şuna şunu sorsam, kalanına şunu sorsam, o pek anlamaz onu geç buna danışayım demiyorum herhalde. Diyor muyum acaba bilemedim, blogger kendini sorgulamaya girişti yine, hadi ben kaçar :). Aşağıya da manalı şarkı koydum, halledebilir, üstesinden gelebilirdik falan diyor :). Bu challenge'ın baya kendi içinde bir abur cuburu, müzik arşivi oldu Türkçe alternatif hem de kendiliğinden ama bu ayrıntıyı fark etmek hoşuma gitti bir anda, devam ederim ben böyle sorulara manalı şarkılarla :):):)



Birileri - Halledebilirdik




Öneri Makinesi'ni sosyal medyada takip edin.

Twitter
Tumblr
Soundcloud
Devamını Oku »

18 Ocak 2017 Çarşamba

#17 Çelınc 2. Gün

Ahh ahha kendi ellerimle kendimi yaktım, ben nasıl oldu da bu challenge'a katıldım bilmiyorum, evet sorular çok güzel, okuması da çok güzel ama gel gör ki yazması çokkkk zorr. Yani önceki yazımda bir de gittim neler yazdım, düşündükçe aklıma geldi yazsana en başa büyük puntolarla üşengeçlik diye. Gerçi siz bilirsiniz benim üşengeçliğimi, merakımı ama birkaç anı anlatırdım bu konularda güzel olurdu ben neler seçtim :). Bir de benim unutkanlık ve sakarlık anılarım var ki sormayın :). Bakın soru yok ya nasıl döküldü maddeler.  Neyse sağlık olsun :). Bir daha böyle bir şey olursa artık yazacağım bunları içimde kalmasın :). Gelelim bugüne ama bugünde çokkk zor şu kaçma hakkımı kullanacaktım da vazgeçtim benim için yine çok kişisel bir soru yani sonuçta binbir türlü yolu vardır kalp kazanmanın beşten fazladır elbet ama beş tane seçmek gerek, oyunu kuralına göre oynayalım :). Zaten kastım da genel olarak tüm insanları kapsıyor özel bir durum değil ama bu sefer kaçamaklı cevaplar vermeyi umuyorum. Umarım yine yazdıktan sonra pişman olup aklıma başka şeyler gelmez :). Hadi başlayalım ama müziksiz asla 😊😊


Athena - Ses Etme



1. İyi bir insan olması

Lami cimisi yok, iyi insan olması, iyi bir kalbi olması işte. İyiliğini görürsem mesela küçük büyük fark etmez ısınırım o insana, saygı duyarım. Tabi ki dünya iyi kötü diye ayrılmıyor ve biz de beyaz siyah değiliz ve herkese göre değişir bu durum tek bir duruma iyi kötü diyemeyiz falan filan da (anladınız işte :)) ama yine de şu ölümlü dünyada iyi bir şeyler için çabalaması, iyi niyeti, iyi kalbi olması insanın beni mutlu eder. Bir de esprili ise ohh ne güzel bir insandır o :).

2. Multi yetenek/ Çok yönlü olması

Sinemayla ilgileniyor, resim yapıyor, enstrüman çalıyor, gönüllük de yapıyor, yazı da yazıyor onunla haşır neşir bununla da ilgiliyse o insanla konuşmak da arkadaş olmak da çok zevkli. Ben böyle insanlara saygı duyuyorum. İlla bir şeyler öğrenirsin bu insanlardan. Zaten genelde bu tür insanlar çok zeki olur ve ben zeki insanları çok severim. Kendi başına madde olsa olur :). Sherlock sevgimden anlamışsınızdır :)

3. Sanatla ve doğayla ilgili olması

Sanatın hiç fark etmez herhangi bir dalıyla ilgiliyse o insan benim canım, çok severim. Sanat güzeldir çünkü :).Yine aynı şekilde doğayı seviyor, ağacı, böceği, bitkileri, hayvanları seviyor değer veriyorsa o insan yine güzel insandır.

4. Pozitif biri olması

Genelde olaylara iyi yönden bakan her kötü şeyde bile iyiliği gören çabuk sinirlenmeyen böyle mutlu insanlar benim de moralimi düzeltiyor. Samimi, dürüst, pozitif insanlar beni de iyi yönde etkiliyor, güzel enerji veriyorlar bana o yüzden böyle pozitif insanlar önemli, onlar bulunması zor, nadir bulunanlardan, sahip çıkalım :).

5. İyi bir dinleyici olması

Böyle lafı ağzına tıkmayan seni dinleyen dediklerine önem veren kendisi konuştuktan sonra sen konuşurken de dinleyen dinlediği gibi değer de veren insan da benim canımdır. Dünyanın en saçma şeyini de söylesem beni canı gönülden dinliyorsa ben o insanı daha da severim :). İyi dinleyen insanın empati kurma becerisi de yüksektir bu da benim için değil hayat için önemli bir şey zaten.


Ayy yine çok zorlandım kesin aklıma başka şeyler gelecek sonradan ama yapacak bir şey yok zaten insanları sevmenin beş değil beş bin yolu vardır siz yeter ki sevmek isteyin :).
Devamını Oku »

Attila Marcel - Sylvain Chomet (2013)

Merhabalar, bugün size çok tatlı bir Fransız filmi önereceğim. Görüntü kalitesi, dekoru ve renkleriyle Wes Anderson'ı anımsatan izlemesi çok zevkli tam bir pazar filmi, Attila Marcel. Ben de pazar izledim, çok güzel oluyor ama çarşamba önermiş oldum ama :) yani her zaman izleyebileceğiniz içinizi ısıtan filmlerden. 



Filmde baş karakterimiz Paul Marcel, ailesinin ölümünden sonra ikiz teyzelerinin yetiştirdiği, onlarla yaşayan onlara dans stüdyolarında piyanosuyla eşlik eden ve bolca hamur işi yiyerek hayatına devam eden bir gençtir. Sosyete teyzelerinin onun için karar verdiği bir yaşamı yaşamakta ve sorgulamamaktadır. Tek şartı da o küçük hamur işleridir. Bir de 15 yıldır yılın genç piyanisti olmak için yarışmaktadır. Bu tek tüze hayatı bir gün piyanist tamircisi görme engelli M. Coelho'nun düşürdüğü plağını ona vermek isterken sıradışı komşusu Madam Proust, onun bahçesi ve bitki çaylarıyla tanışır. Bu bitki çayı ve biraz müzik onu geçmişine, bebekliğine, annesi ve babasına götürür. 



Film Paul'un bebek bakışları ile açılır ve babasının korkutucu bakışıyla son bulur. İşte bu bakış ve rüya yüzünden uyuyamaz ve hiçbir fotoğrafa babasını dahil etmez. Annesinin özlemiyle yaşayan Paul teyzelerinin ona çizdiği yolda sessizce, elindeki çörekleri yiyerek yürür ama bu yol Madam Proust tarafından bilerek ve isteyerek sekteye uğratılır ona geldiği yeri gösterip kendi yolunu çizmesini sağlar. 



Görüntüsü kalitesi, renkleri ve dekoru Wes Anderson filmlerini anımsatıyor dedik (dedik diye anlaşılmasın ki özenti, çünkü değil o tatta :)) aynı zamanda içindeki o olumlu ruh hali de. Müzikleri çok ama çok güzel. Geçmiş müzikal tadında. Her anıya gidişimizde bir şarkı eşlik eder bize. Bunun dışında da yine çok tatlı Fransız şarkıları var, bayıldım. Film benim bayılarak izlediğim, gördüğüm, yaşamak istediğim evlerde geçiyor. Yüksek kapılı tavanlı eski binalar olur ya, orada. Mimariyi pek göremesek de iç dizayn ve yüksek tavanlar beni yeterince mutlu ediyor. Özellikle Madam Proust'un gizli bahçesi beni benden aldı. Nasıl bilmiyorum ama çok güzel olmuş. 


Önemli mekanlarımızdan biri de Paul'ün gitmekten zevk aldığı park. Orada Madam Proust'a da denk gelir ve artık aynı bankı paylaşırlar. Ve orada geçen Madam Proust'un bir diyaloğu var ki müthiş. Sizlerle de paylaşayım:



A: Ağaç hasta onu kesip, yerine yenisini dikeceğiz. Hayatın döngüsü böyledir.
M. P.: Katip kılıklı birinin hayat döngüsünü açıklamasına ihtiyacım yok.
A: Bakın ben burada yalnızca işimi yapıyorum.
M. P.: Bütün piçler böyle söyler.
B.:Bakın! Aynısından dikiyoruz.
M.P.: Çocukları güneşten bu koruyacak! Nesiller boyu cilt kanseri garanti!
M.P.: Ne ahmak bir ineğim! Çocukların geleceği umurlarında bile değil. O zaman cennette boktan bir bulutun üzerinde olacaklar. Ben sizin cennetinize inanmıyorum. Budistim ben! Budistim, siktir olun gidin. Cennet buracıkta ve siz onu mahvediyorsunuz. Lanet olası tuvalet kapılarını okusanız yeter! "Lütfen burayı bulduğunuz gibi bırakın!" Tuvaletinize gezegeninizden daha iyi bakıyorsunuz.


Marcel ve Proust isimleri tesadüf değil. Marcel Proust'un ismini taşıyan bu iki karakter yazarın hem ismini hem de hayatlarını beraber tamamlıyorlar. Paul geçmişin yükünü Madam Proust sayesinde öğreniyor aslında kabulleniyor. Onun sayesinde Marcel adını sahipleniyor, babasını hatırlıyor. Zaten Proust'a anı, hafıza konusunda göndermeler yapılıyor, birkaç yerde okudum. Şahsen Proust okuma şerefine henüz nail olamadığımdan yorumlarda denk geldim.




Yönetmeni araştırırken Paris, I Love You filminde kısa filmi olduğunu gördüm ve hatırlamadım hangi film olduğunu tekrar izledim o da çok güzel. Zaten bu farklı yönetmenlerden oluşan kısa filmlerin olduğu film benim en sevdiklerimden bu film sayesinde bir kez daha hatırladım. 


Ben böyle tatlı Fransız filmlerini izlemeye bayılıyorum, eğer siz de seviyorsanız bu filme şans verin :).


Dipnot: Fotoğraflar bana aittir :).


Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin:

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi
Devamını Oku »