28 Mayıs 2017 Pazar

30 Şarkı Meydan Okuması #23

23. Herkesin dinlemesi gerektiğini düşündüğün bir şarkı

Yine çokça dinlemenizi istediğim şarkı var ama bunları zaten liste yapıp blogda yayınlıyorum genelde :). Sofar benim için güzel bir keşif kaynağı. Bu yüzden bu madde için Sofar'dan bir isim paylaşmak istedim. Daha önceki Sofar listelerinin

birincisi için tık,
ikincisi için tıklayabilirsiniz.

Bugün de Sofar'dan bir düet paylaşmak istiyorum. Bir süre dünya büküldü diye etrafta gezebilirsiniz uyarmadı demeyin :). Keyifli dinlemeler :).

"Öğrendiğim tek bir şey varsa 
O da okuldan değil,
Ormanın tam ortasından"

Biz + Nilipek - Dünya Büküldü

Devamını Oku »

27 Mayıs 2017 Cumartesi

30 Şarkı Meydan Okuması #22

22. Seni ileriye taşıyan bir şarkı

Bunu çevirdiğimde biraz anlamsız gibi geldi başta ama sizin sonradan çok güzel şarkılar seçtiğinizi gördüm ve biraz daha düşündüm. Beni ileriye taşıyan şarkılardan biri Blondie'nin One Way or Another şarkısıdır. Ben şanssız bir insanımdır, istediklerim olmaz ah iyi ki olmamış daha güzeli oldu dediğim durumlar da yok denecek kadar azdır :). Yine de umut fakirin ekmeği ya bu şarkı da beni gaza getirip yine yola devam etmem için enerji verir. Daha önce Blondie paylaştığım ve bir daha paylaşmak istemediğim için beni ileriye taşıyan diğer şarkıyı paylaşmak istiyorum. Efsane grup Queen'den gelsin :).

"When I walk out that door,
Oh how I want to be free, baby
Oh how I want to be free,
I want to break free"

Queen - I want to break free




Devamını Oku »

26 Mayıs 2017 Cuma

Cannes Film Festivali 2017

Daha şuradaki Ankara, İstanbul Film festivallerine gidemezken, gitsem bile bilet bulamazken Cannes'a gitmek hayal gibi ama bir gün gerçek olabilecek bir hayal çünkü "why not" (neden olmasın) :). Bu seneki yarışma filmlerinden ilgimi çekenleri aşağıda listeleyeceğim. Festivalin jürisini sevdiğimiz isimler oluştururken başkanlığı da canımız Pedro Almodovar üstlenmiş.



Festivalde ilk dikkatimi çeken filmler bunlar ama yorumlara bakarım yine ilgimi çeken gözden kaçırdığım olursa diye. Zaten bazı filmlerin tam fragmanı ya da açıklaması yok, oldukça liste uzayacaktır. Şimdilik seçtiklerim bunlar, bakalım hangileri mutluluk hangileri hüsranla sonuçlanacak :)



Aus Dem Nichts - Fatih Akın 

Diana Kruger'in başrolü oynadığı bu film tahmin edilebilir gibi görünse de etkileyici sahneler vardı fragmanda. Fatih Akın ve Kruger'in hatırına izlerim. Bakalım uzun zamandır bizi çok da şaşırtmayan Akın'ın bu filmi izledikten sonra mutlulukla mı yoksa hüsranla mı sonlanacak :).

The Meyerowitz Stories - Noah Baumbach

Baumbach severim blogda da yazdım birçok kez filmlerini. "Francis Ha" en sevdiğim filmi. Filmin oyuncuları sevdiğim güzel isimler. Bakalım yönetmen bizi mutlu mu edecek bu güzel kadroyla yoksa ah be mi dedirtecek, merak ediyorum. 

Okja - Bong Joon Ho 

Konusuyla ilgimi çeken bir film. Bir de oyuncu kadrosu var ki ben deyim Tilda Swinton, Paul Dano; siz deyin Jake Gyllenhaal, Giancarlo Esposito. Macera ve hareket vadeden bu film, kadrosuyla da göz doldururken bakalım istenileni verecek mi? 

The Beguiled - Sophia Coppola

Yönetmeni severim, bu filmde de gözde oyuncularından Kirsten Dunst, güzel oyuncu Nicole Kidman, gümbür gümbür gelen yeni nesilden Elle Fanning ve İrlanda'nın bıçkın delikanlısı Colin Farrell ile kadro hayallerimizi süslerken bakalım ortaya nasıl bir iş çıkmış. 1971 yapımı aynı adlı filmin yeniden çevrimi. Etkileyici de bir fragmanı var biraz tırstım, tırsmadım değil :). Yine de merak ettiklerimden :).

Happy End - Michael Haneke

Resmen son zamanlarda altın çağını yaşayan, her oynadığı filmde övgüyle söz edilen Isabelle Huppert Haneke'nin son filminde de boy göstererek ikili olarak beklentileri arşa çıkartıyorlar. Yine tırsa tırsa beklediğim bir film. Acun bey büyük hissediyorum.



Wonderstruck - Todd Haynes

En son "Carol" ile adından sıkça söz ettiren (bence biraz fazla abartıldı güzel ama abartıldı) yönetmenin son filmini ve neler yaptığını merak ediyorum :).

Le Redoutable - Michel Hazanavicius 

İşte en çok merak ettiğim filmlerden biri. Cannes'dan da birçok kez eli boş dönmeyen isimlerden Jean Luc Godard'ın Anne Wiazemsky ile olan ilişkisini konu alan ve Wiazemsky'nin kitabından uyarlanan bu filmi tabi ki Jean Luc Godard'ı sevdiğimden merak ediyorum. Kendisine filmdeki makyajıyla benzettiğim ve sevdiğim Louis Garrel'ı bu filmde izlemeyi de.


The Killing of a Sacred Deer - Yorgos Lanthimos

"The Lobster" ile kalbimizin en nadide köşesinde yer alan Yunan yönetmen Lanthimos'un son filmi yine en merak ettiklerimden. Yanlış hatırlamıyorsam The Lobster'da ilk sahnede bir kadın geyik öldürüyordu. Yönetmenin bu filminin adının bu olması da tesadüf değildir herhalde :). Oyuncular "The Beguiled"'de de beraber oynayan Nicole Kidman ve Colin Farrell var. Farrell "The Lobster"'da da başroldeydi hatırlatalım. En çok "Clueless" ve Aerosmith'in "Crazy" klibiyle aklımızda kalan Alicia Silverstone'un da neler yapacağını merakla bekliyorum. 

A Gentle Creature - Sergei Loznitsa

Konusu ilgimi çekti, gizem türünde. Yönetmen "Sislerin İçinde" filmiyle daha önce ödülle dönmüş Cannes'dan. Daha önce yönetmenin hiçbir filmin izlemedim fakat bu neden ilk olmasın :).



Jupiter's Moon - Kornel Mundruczo

Yönetmenin "White God" filmi Cannes'dan ve Antalya Altın Portakal film festivalinden ödülle dönmüş. Macaristan yapımı bu filmin konusu ve adı ilgimi çekti bakalım neler çıkacak :).

L'amant Double - François Ozon

Aslında yönetmeni hiç izlemedim ve merak ediyorum. İlk bu filmini mi izlemeliyim emin değilim ama bir yerden başlamak gerek :). Önerilerinizi alırım :).

The Square - Ruben Östlund

Sanırım listeme eklemek ve filmleri izlemek istemem için içinde komedi kelimesi geçmesi yetiyor. Çok ağır dram kaldıramıyorum. İzliyorum yine de izlenmesi gerekenleri, beğeniyorum da ama her zaman ruh hali kaldırmıyor insanın, en azından benim. Bu film hakkında iyi yorum okudum, komedisi de varmış daha ne olsun :).

Until the Birds Return - Karim Moussaoui

Yorumların birinde merak uyandırıcı bir film olduğundan bahsediliyordu. Bir de dans sahnesi paylaşılmış afişte resmi olan. Bakalım ileride daha uzun bir fragmanı paylaşılırsa daha çok mu izlemek isterim, vazgeçer miyim göreceğiz :).

Wind River - Taylor Sheridon 

Polisiye, suç, gizem türünde. Güzel bir seyirlik olabilir. Elizabeth Olsen'ı da severim zaten, bakalım nasıl bir film :).



Patti Cake$ - Geremy Jasper

Fragmanı hoşuma gitti :). Rapçi olmak isteyen bir kadının hikayesi. Müzikli falan filan, dram yazıyor ama eğlendirir gibi de :).

Ava - Lea Mysius

Görme yetisini yakında kaybedecek olan genç bir kızın bu süreci anlatılıyor. Fragmanı ve konusu güzel gibi bakalım nasıl olacak :)

Oh Lucy - Atsuko Hirayanagi

Bu filmin kısasını Gezici Film Festivali'nde izleyip çok beğenmiştim. Hatta keşke uzun olsa demiştim, olmuş meğersem :). Bir yerde okudum, "Hello My Name is Doris"'in Japon versiyonu diye :). Onlar öyle desin önemli değil ben izlediğimde sevdim kısasını, çıktığı zamanda izleyeceğim. Komikti ve ben uzakdoğu filmlerini de severim zaten. Güzel bir uzun versiyon bekliyorum :).

Tehran Taboo - Ali Soozandeh

Adı ilgi çekici, animasyon olması ilgi çekici.çizimleri güzel duruyor, İran'ın underground yaşamını animasyon olarak anlatıyor gibi.  Merak ettim, bakalım nasıl?



Posoki - Stephan Komandarev 

Yönler diye çevrilmiş İngilizce'ye, altı farklı taksi şoförünün ortak kaderlerine doğru yol aldıklarını söylüyor fragmanda. Bence yeterince ilgi çekici, sıradaki :).

Before We Vanish - Kiyoshi Kurosawa

Akira Kurosawa ile akraba değilmiş, baktım :). Bilim kurgu dram türünde, şimdilik puanları düşük ama ben bir şans vereceğim :).

They - Anahita Ghazvinizadeh

Cannes'ın 2010 yılında eklenen bölümü Queer Palm'a aday olan bu filme bir şans vermek istiyorum.

How to Talk to Girls at Parties - John Cameron Mitchell

Listemizin ve doğal olarak Cannes'ın vazgeçilmezi olmaya aday Nicole Kidman - Colin Farrell - Elle Fanning üçlüsünden Fanning ve Kidman ikilisinin oynadığı bu filmde punk, müzik, dans, uzaylılar ve bol acayiplik göreceğiz gibi, valla heyecanlandık :). Isabelle Huppert'ın altın çağı dedik ama Kidman'da geride kalmıyor maşallah, dizisi filmleri derken bu aralar çokça görmeye başladık :). Bir Farrell- Fanning ikilisi eksik kalmış bu üçlüden festivalde :). 

Marlina the Murderer in Four Acts - Mauly Surya

Adı ilgimi çekti, suç filmi. Fragmanı fena, yine de merak ettim. Yorumlara göre yine bakarız :).


Şimdilik ilgimi çeken filmler bunlar, yorumlara ve ödüllere göre bir daha göz atar, eklerim çıkarırım zaman gösterecek. Bir de ben belgesel izlemeyi pek sevmem o filmleri yorumlara göre seçerim seçmem ya da konusu falan ilgimi çekerse bakarım, bu yüzden bu listede yarışan belgeseller yok. Keşke Sundance için de bu tarz bir liste yapsaydım, izleme haritası çıkardı ama bir dahakine artık :).

Sizin merak ettiğiniz filmler neler, aralarında ilginizi çeken oldu mu? Sizce hangileri ödül alır? Yorumlarınızı bekliyorum :). Sanatla kalın <3.
Devamını Oku »

La Tortue Rouge (The Red Turtle) - Michael Dudok de Wit (2016)

Kırmızı Kaplumbağa - Michael Dudok de Wit (2016)



Geçtiğimiz yılın ödüle en çok aday olan ve hatırı sayılır miktarını kazanan "Kırmızı Kaplumbağa" sizi 1 saat 20 dakikalığına gerçek dünyadan alıp animasyonun güzel renk ve çizimlerine götürüyor.



Geçirdiği bir kaza sonucunda ıssız bir adada mahsur kalan baş kahramanımız adadan gitmek için sal yaparak kurtulmaya çalışır ama her seferinde sal yıkılır.



Yıkılan sallara inat bir daha bir daha yapıp tekrar adadan kurtulmaya çalışan kahramanımızın kasıtlı engellenen bu gidişinin bir nedeni vardır.


Tabi bu arada muzip yengeçler, sesleriyle filme katkı sağlayan martılar, avlanan balıklar ve zamanı gelince giyecek olarak işlev gören foklar da filme katkı sağlar.



Filmin en başında tüm ana renkler ve beyaz, siyah, gri vardır lakin biri dışında; kırmızı. Gök ve deniz mavi; kumlar kahve sarı; adamın kıyafetleri beyaz; gece ve rüyalar siyah, gri; orman ve çalılar yeşildir. Hepsi de belirgindir işte adamın, adanın ve doğanın eksik bu ana rengi kırmızı bu kaplumbağa ile tamamlanır :).


Filmde diyalog yok, ama buna gerek de yok. Bazen hayvanların bazen ise klasik müziğin desteğiyle bu masal akıp gidiyor.


Doğanın her halini; büyüklüğünü, acımasızlığını ya da bağışlayıcı yanını, insan - doğa çatışmasıyla beraber gördüğümüz bir film "Kırmızı Kaplumbağa". Animasyon bile olsa doğanın güzelliklerini ve renklerini fantastik ögelerle gösterdiği için bile izlenir. Küçük büyük herkese hitap eden bu masalsı "Kırmızı Kaplumbağa" filmini izlemenizi şiddetle öneriyorum. Pişman olmayacaksınız :).

Görsellerin hepsi imdb'den alınmıştır. 
Devamını Oku »

30 Şarkı Meydan Okuması #21

Ayy sayılı günler kaldı resmen nasıl geçti anlamadım :). Neyse boşta kalmadım diğer meydan okuma var hala bakmadıysanız liste burada :). Bir de şurada kitap önermenizi istedim, beklerim :).

21. Adından isim geçen bir şarkı

Aynı sorunun kitaplısı diğer meydan okumada da var :). Ben sanırım resmi değil ama videoyu da şarkıyı da çok seviyorum, mitolojiyi de severim o yüzden buyurun benim şarkıma :).

"the chances I must waste"

Cocteau Twins - Persephone


Devamını Oku »

25 Mayıs 2017 Perşembe

Atıştırmalık #17 (Bir Android Parodisi - P-Android Paranoid)

Blade Runner - Ridley Scott (1982) - Bıçak Sırtı


Ayyy çok sıkıldım. Uzun zaman sonra film izleyeyim dedim, kitabını okudum filmine bakayım dedim bakmaz olaydım. Kitapla filmi karşılaştırmıyorum bile, filmi kendi içinde değerlendirip şöyle özet geçeyim. Bir baş kahramanımız var, dünyayı androidlerden koruyor ama çok da havalı hani ben mesleğe geri dönmem ayaklarında özgürüm ben diye takılıyor sonra şefi ikna ediyor sana ihtiyacımız var, sen keskin nişancısın (blade runnersın) kendine gel diyor kabul ediyor ve başlıyor android avına. Böyle karışık kuruşuk oradan oraya geziyor buluyor imha ediyor derken, bir androide de aşık olmayı ihmal etmiyor. Android bunun için başka android öldürüyor falan bildiğiniz gibi değil büyük aşk :). Sonra ev androidiyle mutlu dışarıdaki kötü androidlere karşı savaşan polisimiz baya badireler atlatıyor işte. O arada onlar kaçıyor, yaratıcılarını bulup "sohbet ediyorlar" sonra işte kötü emellerine alet ediyorlar iyi insanları derken meğersem onların ikisi de birbirini seviyormuş bak sen androide. İnsan olmuş da aşık da olur, sevdiğinin ardından ağlarmış. Bu nexus 6 (android son sürümü) bir harika dostum. Sen duygu testi yap insan çıkmasın ama sevdiğinin ardından gözyaşı döksün. Başlarım öyle teste ben, sen koy en sevdiğini karşısına bak nasıl insanlık yapıyor. O zaman anlıyor musun aradaki farkı, koy koy ama yok o teste göre insan çıkmalı ki ilk testten sonra önemi kalmıyor zaten filmde de. İmha etmek için dayandıkları testi de öyle başta tanıtım amaçlı gösteriyor. Sonrası keskin nişancı süper kahramanımız gözlerinden tanıyor androidleri, test falan hikaye insanlık öğretiyor resmen. Öğretemezse vay haline. Zaten bu androidler çok zeki, anlayan anlıyor bak ev androidine.

Bir de sonu var ki bak anlatayım nasıl tanıdık gelecek sene 1982 hala Hollywood aynı, değişiklik olmamış o zamandan bu zamana. Zamanda ileriye gitmişler ama polis süper kahraman hikayesinin ötesine geçememiş. Zaten şu anda da ileri gittiği söylenemez pek. Neyse olay mahaline tekrar dönelim. Şimdi gece, böyle açık alan alengirli yerler yani ben deyim kule sen de binanın 464854854. katı. Öyle yüksek. İyi adam nasıl olduysa bir anda kurban oldu, ava giderken avlandı avlanacak nedense yine de en zor yerlere gidiyor. Yani o öldürmese kendi kendini öldürecek, tutana aşk olsun. Büyük adam o insan o akıllı olsun herkes, o öldürülmez ölür; seçilmez seçer; kovulmaz istifa eder öyle biri o sipirmin o. Yalnız hava şartları da tabi ki bol sulu, yağmurlu zemin kaygan yani. Gerekli ortam yavaştan hazırlanıyor. Kötü adam bu sefer iyiyi kovalıyor onu tekrar hatırlatalım o önemli ama bir farkla. O nasıl bir yiğittir ki resmen varlığıyla insanlık dağıtıyor kahramanımız, en azılı androidi bile insana çeviriyor. Nedenini ve nasılını anlayamadığım niyesini sorgulamadığım göğsü bağrı açık haldır huldur çorap, ayakkabı ve boxer üçlüsüyle uluyarak peşine düşen kötü android nasıl oluyorsa afili sözlerle insanlık dersi veriyor bu kahramanımıza bir de hayatını kurtarıyor. Hey yavrum hey siz bilmezsiniz o ne insandır o onu bir gören andriodliğini unutur en insandan daha insan olur anlamazsınız. İşte öyle bir kahraman bu Decker ama ismin önemi yok zaten, sen de süpermen ben diyeyim spaydırmen (sevdiğim nadir herolardandır not düşeyim) öyle yani. Özel gücü ne derseniz kaç satırdır ne anlatıyorum insanlık insanlık insanmen o insan! Çevresine öyle bir insanlık yayıyor ki 100 metre insanlık 50 metreden yakını direkt insan oluyor. Engel olamıyor artık hangi androide denk gelirse. İyi adam iyilik saçıyor. İşte sonunda da kötü android bunu çok güzel kurtardıktan sonra afili sözlerle ebediyete kavuşuyor, bir süre önce yaratıcısını ve masum bir adamı acımadan öldüren adam insanmene gelince dalgalanıp duruluyor, dedik ya adam insanlık saçıyor sen yaklaştıkça insanlığı da aşıp daha üst mertebelere yükseliyorsun, iyilik saçıyorsun. Artık kötü olmayan eski kötü androidimiz de böyle gitti androidlerin güzel dünyasına. İyilikle. İşte sonunda da zaten ev androidiyle uzak diyarlara iyilikler ülkesi, androidlerin insan insanların androidlik dersi verdiği güzel diyarlara doğru yol alıyorlar. Ne diyelim onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. Biri insanmen diğeri ev androidi olunca (kendisinin 4 yıl gibi sınırlı süresi var ama olsun) birbirlerinin açıklarını kapatıp mükemmel bir çift olarak hayatlarını iyilik saçıp androidlerin elektrikli koyun değil insanmen düşlediği diyarlara yol alıp mutlu sona ulaşıyorlar.

Her zaman derim siz karar verin diye de yok ya, izlemeyin bu filmi. Hayır bunca yıllık android izleyicisiyim yok önermiyorum; gidin Bergman olmadı Jarmusch biraz da Burton falan izleyin. Daha güzel android, yapay zeka filmleri var onları izleyin. Bir de kitap okuyun, kitabı daha güzel :). Bu da böyle bir yayın oldu, geldi durduramadım ama eğlendim de. Biraz saçmaladım, abarttım lakin eğlendim. İnsanmen değilsek de bir parodimen olma yolunda ilerleriz belki kimbilir. Hayır çevremizde şöyle insanmenler vardı da biz mi olamadık? Yoktu olsaydı şöyle bize de verseydi biraz, artık olduğu kadar. P- androidlik ile idare edeceğim bir süre olmadı paranoidlik ne güne duruyor :). İnsanlıkla kalın :).


Radiohead - Paranoid Android

Devamını Oku »

Abur Cubur #39 (Yeni Çıkanlar)

Gününüz güzel olsun, bugün yeni çıkanlardan oluşan güzel bir abur cubur sizleri bekliyor. Aşağıdaki isimlerin hepsi ortalamanın üstünde hatta bazılarının ortalamanın çok üstü üstü sevdiğim gruplar. O yüzden böyle denk gelmesi de ayrı güzel oldu. Aralarında yine de beni en mutlu eden Grizzly Bear çünkü onların "Veckatimest" albümü benim gelmiş geçmiş en sevdiğim albümlerden biri. Çok güzel bir grup. Özlemişiz. Bunun dışında Oscar and The Wolf, Muse, Fleet Foxes, The National, Beach House, Chromatics, Broken Social Scene zaten sevdiğimiz isimler. Yeni şarkıları da gayet güzel. Onlar da yaza hazır kendi stillerinde :). Beach Fossils ve Mac Demarco yeni albümlerinden şarkılar yayınlamaya devam ediyor ve benim en sevdiğim albümler olma yolunda güzel adımlar atıyorlar. Bu arada "Son Zamanların En Dinlenilesi Albümler"'ini de hazırlamaya devam ediyorum. Lana Del Rey ve James Blunt severler ki ben de severim ama şimdilik buraya koyacak kadar değil yeni şarkılar paylaşmışlar meraklılarına duyurulur.


1. Oscar and the Wolf - So Real



2. Muse - Dig Down



3. Fleet Foxes - Fool's Errand



4. Grizzly Bear - Three Rings



5. Beach House - Chariot



6. Beach Fossils - Down the Line



7. The National - The System Only Dreams in Total Darkness



8. Mac Demarco - One More Love Song



9. Chromatics - Shadow



10. Broken Social Scene - Hug of Thunder


Devamını Oku »

30 ŞMO #20

20. Senin için anlamı büyük olan bir şarkı.

Bu şarkı benim için çok değerli, anlamı da büyük. Çok da güzel bir düet. Söyleyecek pek de bir şey yok o yüzden.

"I heard it said somewhere that
One day all good things come to an end
I turn around to see you
If I do or not it all depends"

The Smithereens - In a Lonely Place



Son Meydan Bükücüler <3

Mürekkeple Hayaller
Devamını Oku »

24 Mayıs 2017 Çarşamba

Yarıyıl Reading Challenge 2017

Merhabalar :). Daha önceki yazımda bahsettiğim gibi meydan okuma başlattım kendi kendime hadi bakalım :). Aranızda katılanlar oldu, kararsız olanlar oldu belki bu yazıdan sonra fikri olumlu yönde değişenler olur :). Bakalım kimler meydan bükücü olup ne kitaplar seçecek merakla beklerken gelelim benim seçtiklerime :).


1. Grapon Kağıtları - Didem Madak

Yeni meydan okumamın ilk maddesine 2 yıl uğraşıp da tamamlayamadığım 2015 reading challenge vasıtasıyla okuduğum kitabı seçmem de pek manidar oldu :). Beş yıldız verdim mi hatırlamıyorum ama çok sevmiştim, onu hatırlıyorum. Geçenlerde fuardan da son Madak kitabımı aldım, beraber okurum bir şekilde artık :). Ne yalan söyleyeyim biraz da kısa olur diye seçtim çabuk bitsin diye. Biraz strateji yapacağım kusura bakmayacaksınız artık :).

2. Tek Kanatlı Bir Kuş - Yaşar Kemal

Daha yeni aslında kıpkırmızı kapaklı bir kitap okudum fakat şu an elimde tam anlamıyla bu şartı karşılayan bir kitap bulamadım. Boş Koltuk var Rowling'in o da tam kırmızı değil ama en kırmızı o, bir de Tepki var King'in zamanında başladım ama devam etmedim nedense bir daha baştan okumam gerek. Henüz karar veremedim hangisini okursam okumuş sayacağım :). (İkisini de okumadım, okuduğum kitap başlıkta :))

İncelemesi için tıktık.

3. Otostopçunun Galaksi Rehberi - Douglas Adams

Bu kitabın şu kalın beşli hali var ya indirimden aldım ilk iki kitabı okudum gayet akıcıydı üçe gelip biraz okuyup ara vereyim dedim çünkü üst üste biraz sıkılmıştım ara veriş o veriş, dönemedim. Bu bahaneyle bitirmeyi planlıyorum seriyi. Kalın olması ya da başlarda geçen tanımlamalar gözünüzü korkutmasın bir süre sonra alışıyorsunuz.

4. Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar

İşte bu kitabı aşağıdaki yorumlara göre karar vereceğim. Önerdiğiniz kitapların ilk beşinden anket açıp oy çoğunluğu olanı alıp okuyacağım :). Çok öneri gelirse kısa zamanda seçeneklerde ona kadar arttırırız. Tek ricam önerileriniz ne olursa olsun akıcı olsun. Az çok zaten biliyorsunuz ne sever, okurum size güvenim sonsuz. Mutlaka okumalısın dediğiniz kitapları yazın, hatta ilk siz yazın sizinki hemen listeye girsin :). Güzel önerilerinizi bekliyorum <3.

İncelemesi için tıktık

5. Willard ve Onun Bowling Kupaları - Richard Brautigan

Çavdar Tarlasında Çocukları çok severim, bayadır da yazarı okumuyordum. O kitaptan sonra en çok Franny ve Zooey bilinir, sevilir. Geçen fuarda ikinci el, temiz bulup almıştım. Bu vesileyle de bu öyküleri okuyalım bakalım :). Dedim demesine ama okuyamadım, yukarıdaki maddeyi okudum diyelim :).

İncelemsi ve yazarın diğer kitap yorumlarım için tıktık.

6. Konteyner Zaafı - İsahag Uygar Eskiciyan

Okumak istediğim o kadar çok kitap var ki yeni çıkanlar da hiç yardımcı olmuyor :). Bu öykü kitabı Sel Yayınlarından Mayıs ayında yani bu ay çıkmış. Yazar ödüllü şair ve öykücü. Bu öykü kitabı öncelikle kapağıyla ilgimi çekti çünkü ben kaktüsü çok severim ve kapakta sarı üstüne çok güzel bir kaktüs var. Bunun dışında iddialı bir açıklaması var kitabın şuradan okuyabilirsiniz. Kara mizah, alegori kelimeleri de ilgimi çekti, eğer seversem yeni de bir öykü yazarı keşfetmiş olurum :). Diğer kitaplarıyla devam ederim.

İncelemesi için tıktık.



7. Zamanın Kısa Tarihi - Stephen Hawking

Zorlandığım bir madde. Önceki meydan okumada elimde olan böyle bir kitap seçtim ama tarzı çok sevmesem de bu kitabı sevdim diyebileceğim bir kitap olmadı maalesef çünkü başlasam da devamını getiremedim. Şimdi ne seçeceğime de pek karar veremedim. Sonra okumadığım kitaplarıma bakarken gözüme çarptı, bu kitap. Normalde bu tarz kitaplar okuyan biri değilim lakin bu ilgimi çekmişti alırken. Zaman zaten benim için çok gizemli bir kavram. Zaman hakkında kurgu okumayı severim bakalım bu kitabı okumak nasıl bir deneyim olacak, umarım akıcıdır :). Kapağı ve renkleri de çok güzel söylemezsem olmaz :).

8. Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi - James Joyce

Az okumadık Britanya'da geçen kitapları :). Bu sefer bu maddeyle ilintili okuyalım :). Bu kitabı seçtim ama gözümü korkutan bir kitap belki okuduğum kitaplardan oralarda geçen olursa değiştiririm ama elimde hem İngilizcesi hem Türkçesi olan bir kitap. Bir yerden başlamak gerek :). İrlanda'da geçen bu kitap Stephen Dedalus'un hayatını anlatıyor. Otobiyografik ögeler içeren bu kitap Joyce'un en önemli eserlerinden. Tabi ki yine bu kitabı okumadım.

İncelemesi için tıktık

9. Sombrero, Bir Japon Romanı - Richard Brautigan

Yazar ve kitapları hakkında ayrı, yayınevi hakkında ayrı bir yazı yayınlayacağım çok yakın bir zaman zarfında olmasa da. Şu ana kadar üç kitabını okudum yazarın sevmediğim yok. Bu kitabını da çok merak ediyorum. Elimde olan yazarın son kitabı, diğer kitaplarını da kesinlikle alırım.

İncelemesi için tıktık.

10. Biz - Yevgeni Zamyatin

Birçok bilim kurgu romanına esin kaynağı olarak gösterilen bu romanı artık okuma zamanım geldi de geçiyor :). Sonrasında da bundan esinlenilen Cesur Yeni Dünya'yı okumak isterim.

11. Ripley Serisi - Patricia Highsmith ya da Karanlık Zihinler - Alexandra Bracken

Bir serinin tamamı elimde olmadan başlamayı sevmem ama okurken ya da sonra bir şekilde almaya çalışacağım. Çok merak ettiğim seriler ikisi de. Hangisini okursam artık. Fuarda stant görevlisinin önerisiyle aldık Karanlık Zihinleri ama ilkini beğenirsem devam ederim artık zaten maddede seriye başla diyor bitir demiyor beğenmezsem de kitabı okur çekilirim köşeme :). Belki iyi bir çocuk olur ikisini de okurum bu meydan okuma vasıtasıyla ve devam ederim çabucak :).

12. Japonya Günlükleri - Richard Brautigan

Yine sahaflardan aldığım bir kitap fuarda. Mine Söğüt'ü seviyorum. Bu kitabının ağır olduğunu okudum Şebnem'den ki büyük ihtimal öyledir ama adı üstünde boşuna meydan okumuyoruz :).

Bu kitabı okuyamadım ama bu yıl ve tüm yıllar da favori yazarım Brautigan'dan bir kitap okudum.

İncelemesi için tıktık.

Benim şimdilik seçtiğim kitaplar bunlar, zamanla değişen olabilir duruma göre bakarız artık. 4 numara için önerilerinizi bekliyor olacağım :). Bu arada bu kitapları okudukça tek tek yorumlayacağım çünkü yanda anket açtım ve beşte beş yapan bir bölüm var, anlaşılan en sevilen o. Bu yüzden bu yazarları ve kitaplarını bu başlık altında okudukça tek tek inceleyeceğim :).

Sizin aralarında okuduğunuz var mı ya da ilginizi çeken? Siz neler seçtiniz? Yorumlarınızı bekliyorum :).
Devamını Oku »

30 ŞMO #19

19. Sana yaşamı düşündüren bir şarkı

Çok zorlandım seçeneklerim yoktu çünkü hayatı düşündüren bir şarkı varsa ki kesin vardır ama düşündükçe daha çok uzaklaşıp bulamadım. O yüzden bu kadar geç kaldım. Bu listede bir şekilde Radiohead olmalıydı, onları ve Thom Yorke'u sesini, söyleyişini ayrıca severim. Benimle tamamen tezat olan adına rağmen sözleriyle kısmen beni anlatan şarkılarından biri olan bu şarkıyı seçiyorum. Zaten hangi şarkılarını dinlesem hayatımı anlatan bir kısım buluyorum. Özel bir grup benim için, Bu sorunun cevabı da böyle olsun :). Yorke gibi diyelim tekrardan "I feel my luck could change" :).


"This time, I feel my luck could change,
Kill me Sarah, kill me again with love,
It's gonna be a glorious day."


Radiohead - Lucky




Son Meydan Bükücüler <3

Mürekkeple Hayaller
Okuyan Muggle
Benim Blokum Bu
Devamını Oku »