20 Ağustos 2017 Pazar

Sevgili Güllük #46 (Siyah Beyaz Bir Şiir/Görselli Öneri)

Stranger Than Paradise - Jim Jarmusch (1984)


"You know, it's funny... you come to someplace new, and everything looks just the same."





Daha fazlası için;


Dipnot: Görsellerin hepsi tarafımdan hazırlanmıştır.
Devamını Oku »

18 Ağustos 2017 Cuma

Sevgili Güllük #45 (Sen de herkes gibisin Eganba, yeni keşif bloglar ve şarkılar)



Sevgili Eganba,

Her yerde övdüğüm, hızlı kargosu ve kitaplarla gönderdiği küçük hediyelerle mutlu eden eganbadan bir hüsran. Güvendiğim dağlara karlar yağdı :(. 15 Ağustos'ta verdiğim 9 kitaplık siparişin 8 kitabı paketleniyor, bir tanesi temin aşamasında üç gündür. Bugün mail alıyorum kendilerinden iki günde temin yazan kitabın ön siparişinin 21 Ağustos olarak değiştirildiğini ve üç gün sonra gelen maille bunu bildirdiklerini. Zaten her zaman neredeyse gününde kargoya giden kitapların bu sefer hala paketlenmesi beni işkillendirdi dedim herhalde iki gün temin yazıyor hepsini gönderecekler, onu bekliyorlar ama kitaba bakmamla ön sipariş 21.08 diye değiştirmişler çoktan. Ee eganba şimdi senin diğer sitelerden ne farkın kaldı? Hızlı gönderim yapmanı her yerde öven ve tavsiye eden beni alışverişten soğuttun. Bari bir kitap için sekiz kitabı bekletme gönder, onları da göndermiyor bekletiyor. Beğenmediğimi söylediğim siteler bile geç kargoya verse ikiye bölüp gönderiyor sen geri kalan kitapları kaç gündür bekletiyorsun. Yakışmadı. Bu gidişle o kitap için diğer kitapları da daha çok bekleyeceğim anlayacağınız. Hep bana mı denk geliyor böyle şeyler, bilmiyorum. Valla hevesle alıyorsun sonra hüsran. İyisine iyi kötüsüne kötü, eganba böyle bir durumda kriz yönetimi yapamadı ya da usulleri böyle. Senin de pek farkın yokmuş diğer sitelerden Eganba ya da ben gözümde büyütmüşüm, sana bir şiirle cevap vermek istiyorum, yani bence artık sen de herkes gibisin. 


Yeni keşfedilen bloglar

Bu aralar yeni bloglar keşfediyorum ve içinden çıkamıyorum :). Bazen öyle bloglara denk geldim ki yerli yabancı blog gibi blog diyorum :). Eskiler darılmasın tabi ki :). Sizler zaten benim canımsınız canım. Bir de güzel bloglar keşfedince mutlu oldum, habire eski yazılarını karıştırıyor bazen yorum yapıyor bazen sadece geziniyorum mutlu mutlu. Bu aralar suyuna düştüm gerçekten çok mutluyum bu konuda.


Yeni gruplar, şarkılar

Tabi gruplar ya da şarkılar yeni değil ama benim son keşiflerim olduğundan bana yeniler :). Şimdi hepsini paylaşmak vardı da içimden yazmak gelmiyor bir de biraz bana kalsınlar ben doyuncaya kadar dinleyeyim istiyorum :). Bencillik dimi ama yapacak bir şey yok :). Yine de bir ara paylaşırım kesin, abur cubura da ara verdik baya.


Milka Tucum bitti, stoklar tükendi arkadaşlar ve hayat ışığım söndü resmen :(. Herkes kitap alışverişi yazısı yazarken ben süt dökmüş kedi yavrusu misali okuyorum yazılarınızı. Eganba yaktı beni ama diğer alışverişimin ilk kısmı yolda. Tesadüfün böylesi ama onlar geç gönderdi yine (aynı gün verdim) ama geç olmasına rağmen ikiye bölmüş ve öbürü temin durumunda, yakında gelir. Hatta beğenmediğimi söylediğim site hafta sonuna girmeden kargoyu vermiş, bekletmemiş. Üç kitap aldım düşünün ikisi geliyor, diğer üç buçukluk kitap için bekletmiyor gönderiyorlar o da yakında gelir ya da iptal olur. Gerçi o da iptal olursa haber bile vermez yani al birini vur ötekine :). Yine de o da gelecek gibi yoksa direkt iptal ederlerdi o da pazartesi temin olur gibime geliyor. Yok bulamadım o ideal kitap alışveriş yapacağım sitemi. İndirim olsa kargosu problem olur kargosu olmasa o kadar alışveriş yaparsın çöp göndermez, öbürü hediye gönderir indirimi olmaz, indirimi olur hasarlı gönderir. Kavanozların dibi göründü çörek otu ve susam sam sam sam.....

Benden de bu kadarsam. İki mutlu iki mutsuz bazı güncellemeler ve ben. Telefonum gelirse bu geç gelen kitap alışverişlerini hikaye dizisi olarak yayınlarım. Gerçi hevesim kaçtı o da pek içimden gelmiyor. En erken kargo pazartesi gelir, diğerleri tahminen pazartesi en iyi ihtimal yola çıksa buraya gelmeleri iki üç gün kargonun keyfine göre değişebiliyor bazen, telefonun da gelmediğini düşünürsek ada sahillerinde bekliyor yollarını gözlüyor kendime kitap sitesi istiyorum. Sağlıcakla kalınız efem. İçimi döktüm biraz kusura bakmayın, esenlikler dilerim :).

Şu şarkıyı dinlerken okumanızı isterdim de yazının sonuna geldik, şimdi dinleyin de yazının etkisi sürsün bari :). Ya da sürmesin sadece şarkının keyfini sürün.
Devamını Oku »

17 Ağustos 2017 Perşembe

Atıştırmalık #26 (Citizen Kane, 8 Femmes, İtalyan Usulü Evlilik)

Halo :). Şu aralar hayata tutunma sebebim tuc ile çikolatayı bir araya getirme dahiliğini gösteren o yegane insan ve bu güzel şeyi yarı fiyatına düşürüp stoklamamı sağlayan market (stokta yok). Gerçekten tuc ile çikolata sayesinde tanıştım ama bildiğiniz tuzlu kraker bir de milka çikolatasıyla birleşince hayata tutunmak için adeta bir neden sunuyor :). Uzun zamandır sevdiğim bu çikolatayı indirime sokan o market senin de güzel yüreğini öpüyorum. Tuc-çikolata fikrini ortaya atan güzel insan buradan her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsan tebrik ederim. Evet, bu sevimsiz yaz günlerime bir ışık tuttuğu için bile sevilir :).

Bu aralar milka tuc işbiliği dışında da çok şey atıştırıyorum da hepsini yazasım gelmiyor ama yazsam kendime not olur iyi olur ama üşengeçlik geliyor vazgeçiyorum ya da ayrı yazısını yazarım diyorum sonra kalıyor ama not aldıklarım da var henüz yayınlanmamış. Bu üç film de seçilenler gibi bir şey ama aslında üst üste izlediğim üç güzel film. Not düşmemek olmazdı. Onun dışında Goodreads'ten takip edenler bilir sinema kitaplarına sardım bu aralar, elimdekileri eritiyorum gayet memnunum. Yeni kitaplar da sipariş ettim gelsinler bekliyorum. Telefonum gelirse o zamana bir hikaye serisi de yaparım Instagram'dan, güzel alışveriş oldu gibi :). Onları da hemen okur yorumlarını yazarım hatta belki bir sinema kitapları listesi yaparım bilinmez :). O zamana kadar gelelim üç güzel filme;

Citizen Kane - Orson Welles (1941)




Bu filmi aslında izledim sayılır hakkında çok fazla şey de okudum izledim ama baştan sona böyle hiç izlememiştim. Tabi ki zamansız çok güzel bir film. aklınıza gelebilecek tüm sinema kitaplarında bu filme rastlarsınız zaten. Hepsi de ne kadar önemli ve güzel bir film olduğunu anlatır. Hatırlarsanız "Ed Wood" filminde de Ed hayrandı Welles'e, hatta sahnesi var onunla :). Bir yayımcı devinin hayatı; enleri dipleri. Güzel detaylar var; teknik ve hikayede. Çok güzel film, sinemayla ilgilenen ilgilenmeyen herkes izlesin :).

8 Femmes - François Ozon (2002)




Ozon'dan bir film izledim hem de Isabelle Huppertlı bir taşla iki kuş :). Güzel film güzel. İzlerken bana birçok yönden tiyatroyu anımsattı; müzikal olması, tek mekan, kameraya (seyirciye) oynanan oyun, kıyafetler gibi ki gerçekten oyundan uyarlama. Güzel mi çok güzel. Bir değil iki değil üç değil tam 8 kadının önemli rollere sahip olduğu bu filmin katmanları da anlattığı da tabi ki çok. Filmdeki odak tek erkeğin yüzünün görünmemesi de ayrıca güzel çünkü bu kadınlar hakkında bir film. Bu tarz bir durum Meg Ryan'ın "Kadınlar" diye romantik komedisi vardı o filmde de vardı bu durum, yine güzeldi :). Filmi pek hatırlamıyorum ama ortalama bir romantik komediydi sanırım ki kendisinin çoğu filmini de severek izlemişimdir :). Güzel kafa dağıtmalık filmler :). Neyse "8 Femmes"'e gelirsek, müzik, komedi, suç, gizem hepsi bir arada, bir bakın derim :). "Mon amour Mon Ami" şarkısına özellikle dikkat, benim gibi bu tatlı şarkıyı nereden hatırlıyorum diyenleri yorumlara bekleriz :).

İtalyan Usulü Evlilik - Vittorio De Sica (1964)




Tatlı bir romantik komedi. Bizim eski Yeşilçam romantik komedileri tadında :). Bazı yerlerde kahkahayla güldüm, komedisi de dramı da yerindeydi. Bir çiftin 20 yıllık hikayesi. Adamı seven bir kadın, kadına değer vermeyen bir adam ve kadının intikamı :). İzledikçe zaten kadın karaktere sempati duyuyorsunuz ve içinizden her seferinde kocaman bir oh olsun demek geçiyor adama :). Kafa dağıtmak biraz eğlenmek için güzel bir film.
Devamını Oku »

14 Ağustos 2017 Pazartesi

Cube - Vincenzo Natali (1997)



Yaşadığımız dünyanın mikrokozması (microcosm) olarak tanımlayabileceğimiz gerilim dolu güzel bir bilim kurgu. Yine çok fazla bütçe gerektirmeden güzel seyirlik sunan filmlerden biri.

Nasıl ve neden tuzaklarla dolu küpün içinde oldukları bilinmeyen sayıları sürekli değişen küpten çıkış yolunu arayan bir grup insanın dramı. Farklı meslek ve sosyal sınıflardan bir grup insanın rastgele değil bir nedenle kendilerini küpte bulmalarını fark etmeleriyle çıkışı aramaya başlayacaklardır.

Küpün içinden çıkmak için bir savaş verirken bir de kendi içlerinde savaş veren grubumuzun işi hiç kolay değildir. Toplumun farklı kesimlerinden olan bu insanların bazı nedenlerden ötürü seçilip bu sorunun yanında çözümle birlikte küpün içinde beraber olduklarını anlamaları kurtulmaları için önemlidir. Lakin insanoğlu kendinden olmayanı dışlama konusunda uzman olduğundan bir olmadan önce çokça kayıp vermesi gerekecek. İnsanın asıl düşmanı yine insan.

Bunun dışında birkaç diyalog ile de dolaylı yoldan Tanrı var mı ve dünyada ne için bulunmaktayız sorusunu sorarken bu soruların bazılarına film içinde cevap verildiğini söyleyebiliriz. Sonundan da anlaşıldığı gibi sonuç değil alınan yol önemli; hayat bir çember, döngü; ne kadar yol katedersek edelim ulaşacağımız yer yine başlangıçtır ama biz aynı kişi değilizdir, bu yolda ne kadar insan kalabildiğimiz de önemlidir; değersiz gördüğün insanlara bir gün bir bakarsın muhtaç olursun gibi birçok açık mesajı da söyleyebiliriz.

Sonuç olarak oyunculuk konusunda iddialı olmayan gerilimi oldukça başarılı hatta korkuya kayan güzel farklı çok bilinmeyen bir bilim-kurgu izlemek isterseniz 1997 yapımı "Cube" filmine göz atmanızı öneririm :). En iyisi değil ama izlemeye değer bir film, meraklılarına önerilir :).


Devamını Oku »

13 Ağustos 2017 Pazar

Lights, Camera, Action (Pazar 6'lısı)

Bir pazar altılısı yazısından herkese selamlar. Bu hafta yine çok güzel bir tema bulmuş sevgili esseve rin, yönetmen oluyoruz :). Gerçekte olamadık bu hafta oluyoruz :). Hayal olması şu yönden güzel istediğin castı oluşturuyorsun kimse yok demiyor. Ohhh keyfine göre :). Biraz zorlandım seçerken çünkü okuduğun her kitap film olamıyor ben de son okuduklarıma bir göz gezdirip seçmeye çalıştım kolay olsun diye :). Yine de altıya tamamlayamadım ama olsun :). Bakalım nasıl bulacaksınız :).




1. Oğullar ve Rencide Ruhlar - Alper Canıgüz

Şimdi burada baş karakterimiz beş yaşında. Ben bir seçme düzenler 6-7 yaşlarında küçük gösteren bitirim çocuklardan birini seçerdim :). Aklıma direkt bir isim gelmiyor :). Baba rolünü Nadir Sarıbacak anne rolünü de Tülin Özen oynasın :). Ben zaten bir Onur Ünlü - Alper Canıgüz iş birliği bekliyorum ama kısmet banaymış hahaha :):).

2. Canistan - Yusuf Atılgan

Aslında bu kitabı filme çekse çekse Yılmaz Güney çeker, güzel de çekerdi hani. Ben Güney filmlerini beğenirim ama aşırı bir hayranlığım yok lakin bu kitabı senaryolaştırıp filme alan kendisi olsaydı ortaya güzel bir iş çıkardı gibi geldi :). Ben çeksem kimi seçerdim bir düşünelim; Tokuç Ali karakterini Özgürcan Çevik, Selim karakterini Nejat İşler, Selim'in karısını da Şebnem Hassaisoughi oynasın. Selimin arkadaşlarından biri Murat Cemcir diğeri de Serkan Keskin olsun. Ağa rollerini de; Haluk Bilginer, Uğur Yücel gibi az ve öz görünen büyük isimler oynasın :).  Ohhh onlar da diyordu zaten Makine film çekse de hemen koşup gelsek :).

3. Tek Kanatlı Bir Kuş - Yaşar Kemal

Bu filmi kara komedi olarak çeker, güzel orijinal mizahi bir müzikle besler ve minimalist bir tutumla izleyiciye sunardım :). Bu film için de sevgili Kesal çiftini başrole koyar, ortaya zamanında değeri bilinmemiş ama otuz yıl sonra bir şekilde öncü bir film olarak kayıtlara geçen ölümümden sonra ah vah edilen bir iş çıkarırdım ortaya hahaha :). Ben çekerim değerini bilememek onların kabahati :).

4. İmkansızın Şarkısı - Haruki Murakami

Hep yerli film yaptık biraz yabancı seçelim. Murakami'nin bu kitabının zaten filmini kesin görürüz. Baş karakter olarak ben eski Örümcek Adam Andrew Garfield'ı koyar yanına da ilk aşkı olarak The Handmaiden'da tanıdığımız Kim Tae-ri'yi koyar, yeni kız arkadaş olarak da Jennifer Lawrence'ı yerleştirirdim. Ukala, bilgiç arkadaş rolünü Nicholas Hoult'a onun umutsuz aşığı rolünü de Mia Wasikowska'ya oynatır ortaya gençlerin bağımlısı olacağı La La Land etkisi verecek bir film çıkarır, paramı kazanır daha çok sanat filmi yaparım :). Gişe filmi diye kötü sanılmasın yine güzel bir iş çıkardı :).

Ayyyhh çok zormuş benden bu kadar, gerisini sonra düşünürüm gayri. Daha kısa film çekememişim bir gişe üç festival filmi çektim şu yazıda.  Ne zormuş aman aman. Az ve öz film yapmak önemli :). Gerçekleri de olur umarım. Bu yazımda özellikle adını andığım sevgili Kesal, Ceylan ve Demirkubuz çiftleri beni filmlerinizde çaycı olarak bile işe alabilirsiniz, maksat tecrübe <3. Buradan sesleneyim, okumazlar ama olsun benim mesajım evrene :). Görüşmek üzere :). Sanatla kalın <3.
Devamını Oku »

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Sevgili Güllük #44 (Birkaç Hadise)


- Blogumuzda 4 kitap hediyeli çekilişimiz var, hala katılmadıysanz bekleriz :).

Öneri Makinesi 4 Yaşında!

- Sağ üst köşede yeni anketimiz başlamıştır, yüksek katılımınızı bekleriz efenim :).

Öneri Makinesi En Çok Ne Önersin? --------->>>>>>>

- Güzel listeler gelecek ama önce dinlenme önce telefon  :). Yavaş yavaş, şimdilik idare edebileceğiniz listeler :))

Film Listeleri
Müzik Listeleri
Dizi Listeleri
Kitap Listeleri

Şimdilik bu kadar. Siz de ne var ne yok, nasıl geçiyor günler? Beni hiç sormayın, kendime gelmeye çalışıyorum, yorgunum. Yapacak çok yapacak hiç bir şey yok. Karışık ruh halleri :). Bu aralar en çok dinlediğim şarkı ile yarın Pazar Altılısı'nda görüşmek üzere :). Güzellikle kalın :)


Tom Waits - Hope I don't fall in love with you

Devamını Oku »

7 Ağustos 2017 Pazartesi

Atıştırmalık #25 (Lars & The Real Girl, Canistan, Stranger Than Paradise)

Merhabalar. Bu aralar hiçbir şey izleyip okuyamıyorum yoğunluktan bunlar da eski izlediklerim zaten. Bari daha da eskimeden yazayım :). Yazmadıklarım da var, laf aramızda onları çok beğenmedim zaten :). Bu iki film bir kitabı sevdim. Özellikle son filmi çok sevdim. Bir de çok sevdiğim Kara Kule serisinin filmi çıkmış sonunda ama gidebilir miyim bilmiyorum :). Siz gidin bakalım nasıl bulacaksınız. Kitap serisi çok güzeldir :). Okumadıysanız öneririm. Şimdi gelelim son atıştırmalıklarıma :).


Lars & The Real Girl - Craig Gillespie (2007)




Güzel, çok tatlı bir film. Lakin eksikleri çok. Derinlik katamamışlar. Çok iyi film olmasını engelleyen hikayedeki yüzeysellik. Onun dışında güzel fikir güzel film. Oturmuşlar demişler nasıl Ryan Gosling'i çirkinleştiririz; gıcık bir bıyık bıraktıralım, saçı uzasın ama taramasın. Huyu da garip olsun ama yok olmamış, başaramadınız :).

Lars abisinin ve eşinin yanındaki evde kalan içine kapanık, kendi halinde, insanlarla iletişimden uzak bir genç. Yengesinin (Hahaha Ryan Gosling'in yengesi evet :)), iş arkadaşının çabalarına rağmen bir türlü kimseye açılamayan bu naif çocuk bir gün abisi ve eşine yeni kız arkadaşını tanıştırmak istediğinde bu yeni kız arkadaş başta abisi ve eşi olmak üzere çevre halkı da biraz şaşırtacaktır :).

Canistan - Yusuf Atılgan




İncecik yarım kalmış bir roman. Atılgan seviyorum, bir kez daha anladım. Kütüphaneden iyi ki üç Türk yazar almışım çünkü bayadır okumuyordum yerli yazarlardan, onu da özlemişim. Aldığım tüm kitapları da sevdim. Puslu Kıtalar Atlası yorumum da burada, merak edenlere.

Duruşma, yargıç, sanık ve tanık adlı 4 bölümden oluşması planlanan ama son bölümü bitmeden vefat eden Atılgan'ın bu kitabının ilk üç bölümü çok etkileyici. Kalp kırgınlığı ve onun sonucunda Milli Mücadele zamanlarında meydana gelen olaylar dizisi. Atılgan'ın bu kadar az eser vermesi çok yazık lakin bu kadar güzel olmasını da buna borçluyuzdur belki de :/.


Stranger than Paradise - Jim Jarmusch (1984)




Yine bir Jim Jarmusch yine ben. Yine Jim Jarmusch yine siyah beyaz. Yine siyah beyaz yine John Lurie. Yine John Lurie yine güzel müzikler. Yine güzel müzikler ve yine güzel bir film. Yine güzel bir filmve yine Jim Jarmusch. Se-vi-yo-rum. Çokk güzel. Çok sade. Çok anlamlı. Çok hoş. Jim Jarmusch lütfen bir gün siyah beyaz kareli bir masada buluşup kahvelerimizi söyleyip çiçeklerimizi gösterelim. Derin sohbete dalmışken Iggy Pop ile Waits arada gelsin bizi bölsün. John Lurie arasın. İki sohbetin belini kırıp bu olmadı mutlaka tekrar görüşelim diye sözleşelim. Canımsın <3.

Sizler neler atıştırdınız sormayalı, bir iki yorumunuzu alırım :). Çekiliş var burada katılmak istersen, anket var sağ üstte seçmek istersen, hatırlatayım :). Sanatla kalın :).
Devamını Oku »

6 Ağustos 2017 Pazar

3 Doğru 3 Yanlış (Pazar 6'lısı)

Uzun bir aradan sonra Periodic Library blogunun sahibi Esseve Rin Ağustos temalı ile Pazar Altılısı'na döndü. Ben temalara bayıldım, biri hariç hepsini yaparım gibi :). Yönetmen oluyoruz, müzik seçiyoruz çok güzel liste olmuş. Fikriniz varsa onun yayınının altına da fikirlerinizi yazabilirsiniz. Zaten telefonum hala elimde değil, hazırladığım bazı yazılar görsel eksiklikten ötürü yayınlanamıyor :), pazar altılısı iyi geldi o arada :).


Bu haftanın teması en sevdiğim Sherlockçuların ortaya çıkacağı güzel bir tema. Üç yalan üç doğru söyleyeceğim siz de hangileri bulmaya çalışacaksınız. Esseve rin ister kendinizle alakalı ister kitaplarla alakalı demiş ben de kitap görüşlerim hakkında maddeler yazacağım, blogumun sıkı takipçileri de çıksın ortaya bakalım kimler bilecek kimler bilemeyecek :). Eğlenceli bir pazar altılısı bizi bekliyor :). Bir de elimden geldiğince basitten zora doğru gideceğim :). Cevap anahtarını da çıkardım, tek tek kontrol edeceğim, hahaha :).


1. Alper Canıgüz, Yalçın Tosun okumayı çok severim, tüm kitaplarını okudum, doğru/yanlış?


2.  İkinci el kitap, sahaf, kütüphane hiç sevmem, bir kitabı ilk ben okumak isterim, doğru/yanlış?


3. Reading Challenge'larda çok başarılıyımdır, 2015'te yaptığım listemi hemen bitirdim, doğru/yanlış?


4. Kitap fuarlarına, etkinliklere gitmeyi çok severim, doğru/yanlış?


5. Çeviri şiiri çok sevmediğim gibi, normalde de türe çok hakim değilimdir, sadece bilinenler, doğru/yanlış?


6. Ekoloji, sinema veya akademik kitaplar okumayı hiç sevmem, zorunda kalırsam bakarım, doğru/yanlış?


Nasıl buldunuz? Bana çok kolay geldi :). Arada bile baksanız başlıklardan kestirebileceğiniz cevaplar sanki :). Yorumlarınızı ve tahminlerinizi merakla bekliyorum :). Edebiyatla kalın :).
Devamını Oku »

2 Ağustos 2017 Çarşamba

Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar (Yarıyıl Reading Challenge 2017)

Kötü bir espri ile başlayacağım hazırlıklı olun, Puslu Kıtalar Atlası artık benim için puslu bir kitap değil gayet net bir kitap, böğkkk :).

Merhabalar, nasılsınız? Espri (?) sonrası değil, genel anlamda :). Ben sayenizde çok çekindiğim bir yazarı okuma şansına eriştim. Elimde yıllarca kitabı olan ama bir türlü elimin gitmediği bir yazar Anar'ın, Puslu Kıtalar Atlası'nı, meydan okuma için Okuyan Muggle önerdi ve 19 kişi bu kitabı meydan okuma için oku dedi. Tüm çekincelerime rağmen kitaba başladım ve o 19 kişiye tek tek teşekkür ettim çünkü sayenizde çekincelerimden ötürü böyle güzel bir kitabı okuyamayacaktım ya da çok geç okuyacaktım. Hem sizin istediğiniz hem de benim okumak istediğim bir yazar olan İhsan Oktay Anar'ı da meydan okuma vesilesiyle okudum ve çok mutluyum. Bir yazarı daha tanımanın verdiği o gururla artık elimdeki kitabı Suskunlar'ı da en kısa zamanda okuyacağım. Bu kitabı bildiğiniz gibi kütüphaneden aldım bknz. Kütüphane Günlükleri.



4. Kendin için seçmediğin önerilen bir kitap.

Benim gibi çekinenler varsa diye ki eminim var bir liste hazırladım, neden çekinmemeniz gerektiği hakkında. Belki bazı nedenlerden okumayı erteleyenler vardır (misal ben) onlar için birkaç maddede yazardan korkmamanız ve hemen başlamanız gerektiğini kendimce anlatacağım. Lafı uzatmadan başlayayım, sonra kitap hakkında genel yorumumu yapacağım.

1. Eski kelimeler gözünüzü korkutmasın. Alışmanız uzun sürmeyecek. Sonrası kolay anlaşılır, açık ve net, anlamadığınız bilmediğiniz kelimeler olacak ama kitap sizi asla yavaşlatmayacak.

2. Kitap su gibi akıcı. En çok korktuğum şey eski kelimelerin olması ve akıcı olmamasıydı ama iki korkum da fos çıktı. İlk 30 sayfa alışma süreci sonrasında kitabı zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bitiriyorsunuz.

3. Mekan ve zaman padişahların paşaların olduğu bir zaman Konstantiniyye'de ve hiç olmadığı kadar ilgi çekici yaşamlar, hikayeler hikayeler. Yine sıkılacağım diye dert etmeyin.

4. Büyülü gerçekçilik, fantastik, bilim kurgu her şey bu kitapta. Mekan ve zamana o kadar yakışmış ki.

5. Hikaye içinde hikayeler ve hepsi de kendini merakla okutturuyor. Birbiri ile bağlantılı iç içe geçmiş hikayeler, efsaneler, mitler her şeyler. Dolu dolu yan hikayelerin bile ilgi çekici olduğu güzel hikayeler. Her karakterin kendine özgü ilginç hikayeleri zevkle okuyacaksınız.

6. Kitabın içinde güzel de bir mizah var, sizi memnun edecek. Sıkılmanıza fırsat vermeyecek.

Biliyorum ki başkası ne derse desin insan yine bir korkusunu yenemiyor ilk başta ve okumadan karar veremiyor o yüzden meydan okuma veya bir tetikleyici unsurla siz de bu kitaba başlayın aslında bu korkuyu aşmanın tek yolu bu. Kitabı sevmeseniz bile yukarıdaki gibi çekinceleriniz varsa bunları yıkmak için bile okuyun :).

Sonuç olarak bu kitap hikayelerden oluşuyor ve hakkını her türlü veriyor. Güzel bir macera okuyoruz aslında. O kadar güzel bir kurgu var ki ne olacak diye merakla okuyorsunuz. Elinizden bırakamıyor bir bölüm bir bölüm daha derken kitap bitiveriyor. Yazara boşuna usta deyip bu kadar övmüyorlar o kadar dolu bir kitap ki zevkle okudum. Güzel sorular soruyor ve anlattığı satırlarda bize şu fikri veriyor ya biz de bir adamın düşündeki bir karakter isek? Bir yazarın düşüncesinde yaşayan bu karakterlerden ne farkımız var? İşte sırf bu yüzden bile Puslu Kıtalar Atlası okunur, sevilir. Bu düşünce bana bazı filmleri hatırlattı, yazarın yaşayan karakterlerini izlediğimiz filmleri. Kitabı bir kez daha sevdim. Kısaca çok sevdim ve sayenizde korkularımı yenip güzel bir kitap okudum. Meydan okumanın dördüncü maddesi kendin için seçmediğin önerilen bu kitap beni oldukça memnun etti, hepinize teşekkür ediyorum iyi ki böyle bir anket yapmışım <3 ve böylece meydan okumada bir maddenin daha üstü çizildi. İlginç ayrıntı ise kitap doğduğum yıl yazılmış :).

Öneri Makinesi Yarıyıl Reading Challenge 2017

Yarıyıl Reading Challenge 2017 Katılanlar Listesi

Öneri Makinesi Goodreads Hesabı
Devamını Oku »

1 Ağustos 2017 Salı

Sinema Güzeldir #5 (Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu)

Şimdi aklımda birkaç film daha var da gitmeyi düşündüğüm ben bunu taze taze yazayım hem belki gidemem, bekletmeyeyim zira bu film izlenirse bir tek sinemada izlenir, evinizde sinema sistemi varsa bilemem de tamamen görsellik üzerine kurulu bir film çünkü. Ben yorum yapmak istemedim kısa kısa notlar düşeceğim. Bu sefer de böyle olsun, canım böyle anlatmak istedi :).



- Cara'cım Delevigne'cım sen kimden torpillisin de baş rolleri kapıyorsun. Kankan Riri'n de var ohh değmeyin keyfine. Yine de çok gözüme batmadı zira o kadar yoğun bir film ki oyunculuk ikinci belki de üçüncü planda. Yine de beklediğim kadar kötü değil, idare ederdi.

- Yine sözde dikkat etmeme rağmen dublajlı filme girdim ve yok olmuyor sevemiyorum dublajı :(.

- Dehaan'ı severim, soğuk sempatik bir kardeşimiz.

- Luc Besson olduğunu gözümüze sokulan sevgi temalı konuşmadan anladık bir tek de sen iş bilen adamsın alttan da verebilirdin yani mesajını.

- Filmde bana en çok Star Wars'u hatırlatan sahne Cara'nın güzel bir kıyafet giydirilip bir yaratığa yem olmasıydı bknz. Prenses Leia, onun dışında da birkaç yerde aklıma geldi de şu an hatırlamıyorum.

- Gereksiz uzundu, biraz daha kırpılabilirdi bazı yerler.

- Rihanna var ya bebek gibi, çok güzel bir şovu var filmde, karakterini de sevdim. Bu kız nasıl böyle bebek suratlı, normalde şarkılarını dinlerim ama fanı değilim yine de çok bebeksiydi bu filmde.

- Müzikler çok güzeldi, sevdim.

- O kadar çok bilgisayar ürünü var ki filmde yani nasıl desem ne yorum yapsam bilemiyorum.

- Clive Owen nasıl yaşlanmış ama rolünü de çok güzel oynamış. Baktıkça aklıma "Children of Men" geliyor, sonra bu filme bakıyorum nasıl itici bir karakteri oynuyor. Güzel oyuncu :).

- Ethan Hawke da bilim kurguya bayılıyor, konuk olarak vardı kendisi bir göründü kayboldu. Seviyorum kendisini <3.

-  Görsellik güzel diyebiliriz aslında ama ben bunca karmaşayı yoğunluğu sevmem mesela o yüzden peki dedim.

- Hikaye zayıf yani, gözümüze sokulan mesajlar, sonu bilinen sahneler ne bileyim...

- Zaten yanlışlıkla dublaja girmişim iki espri yaptılar ona da gülemedim tam, yarım kaldı ağzım, yamuldu.

- Onun dışında anlatacak bir şey yok, uzay, uzay gemileri, zeki konuşan bir uzay gemisi; afacan ajanlar, askerler; paralı asker robotlar, küçük haberci çıkarcı kurnaz tatlı yaratıklar, insan yiyen büyük yaratıklar, asil bir halk olan başka tür yaratıklar, her zaman kendi türünden başka kimseyi düşünmeyen ben merkezci insan yaratıklar, sanatçı ruhlu bukalemun yaratıklar, biraz görsellik biraz daha görsellik öyle bir film işte.
Devamını Oku »