30 Eylül 2017 Cumartesi

Adana Sinema Müzesi ve Adana Film Festivali

Merhabalar :). Uzun zamandır yayın yapamıyordum, bu yayın eksikliğini şöyle gidilesi etkinlikler ile kapatayım dedim :). Adana'ya gittiğimde Sinema Müzesi'ne hep gitmek istiyordum uzun zaman sonra yanlış hatırlamıyorsam beş sene sonra gittiğim Adana'da ilk durağım bu müze oldu ama nasıl :). Benim gibi şanssız ve bahtsız bir insanın yerini bilmediği bir yeri bulma şansı sizin oturduğunuz yerden Bağdat'ı bulma şansınızdan kat be kat düşük o yüzden iki vasıta ve bolca yürüyüş sonunda müzeye vardım. Adres soranlar için tek basit bir cevap var; adliyenin orası :). Adliye'ye gidip oradan birine sormanız Adana Sinema Müzesi'ni bulmanız için yeterli arkadaşlar aklınızda bulunsun. Ne yandex ne google haritalar, ihtiyacınız olan tek adres adliyenin orası o yüzden hiç diğer maceralara atılmayın :). Ha adliyenin ya da müzenin yeri değişir bilemem ama şimdilik adres budur :).



Gelelim müzeye bu kadar yürüdükten sonra ne bulduğuma. Bir kere en büyük keşfim canım canım Şener Şen Adanalıymış :). Onu öğrendim. Yine kendisi gibi oyuncu olan babası Ali Şen de Adana doğumlu lakin Şener Şen'in filmlerine ait bir oda dolusu poster bu müzede sizi karşılayacak. İki katlı odaları çeşitli temalarla donatılmış bu müzede, Şener Şen 'in odasının bir tek balmumu heykeli eksik :(. Neden eksik çünkü Yılmaz Güney, Abidin Dino, Orhan Kemal gibi isimlerin heykelleri varken Şener Şen ve Yaşar Kemal de bu heykellerden en önemli eksiklerdir diye düşünüyorum.





 



Evet, madem Yılmaz Güney dedik kendisi müze de adı en çok geçen isim olabilir. Heykeli, mektupları, film afişleriyle odasına sığmayıp koridorlara taşan bilgi belgeleri sergilenen bu önemli yönetmen ve oyuncunun Cannes Film Festivali'nden ödülle dönmesi ve Türk Sineması'na olan etkisinden dolayıdır diye düşünüyorum. Abidin Dino ve Orhan Kemal aşağıdaki gibi karşılıklı sonsuza kadar oturacaklar, karşı duvarlarında Adanalı ünlü oyuncuların fotoğraflarının sürekli neden kalabalıklaştığını merak ederek (en azından ben öyle varsayıyorum :))

 


Bu odaların birinde fotoğraf makinesi arşivi de sergileniyor. Fotoğraf sanatı düşkünlerinin özellikle ilgisini çekecek bu oda ile de güzel bir nostalji yaşıyoruz.



O kadar yol gitmeme değdi mi, bir sinema sever olarak tabi ki değdi. İyi ki gitmişim, çok güzel zaman geçirdim. Sizin de yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin ki adresi (adliyenin orası) zaten biliyorsunuz :).



Adana'ya gittiğim zamanın Film Festivali ile çakışması tabi ki benim için bir şanstı ta ki Salı günü için üç filmlik bir liste yapıp acilen eve dönem gerekmeseydi :/. O üç filmlik liste de üst üste Haneke'nin Happy End'i, Wind River ve The Shape of Water vardı. Hepsi de tabi ki merak ettiğim filmlerdi ve hepsinin aynı salonda sıra sıra olması gibi harika bir denk gelişi vardı ta ki benim salı sabahı apar topar memleketime gitmem gerekene kadar. Velhasıl Filmekimi'ne gidemeyip Adana Film Festivali'ne sevinecekken yine şansım beni şaşırtmadı ve onun da kıyısından dönüp festivale sadece ve sadece bir film ile kapatarak kaçırılmış festivaller listeme bir yenisini daha ekledim. O filmi de festivalin ilk günü izledim, çok sevdiğim "Tabutta Rövaşata" filminin yönetmeni Derviş Zaim'in "Filler ve Çimen" filmiyle festivali başladığım gibi bitirdim :). Yorumunu atıştırmalıkta yazmak istiyorum, merak edenler beklemede kalsın :).



Festival ücretsiz ki bu durum avantaj gibi gözükse de dezavantaj olabilecek bir durum. Yine de eski yeni güzel filmlerin olduğu güzel bir festival umarım zamanı olanlar bu festivali kaçırmamıştır çünkü pazar günü son. Birçok film dışı etkinlikte oldu ama açıkçası onlar nasıl geçti pek bir fikrim yok Katılan duyan varsa yorumlarını bizle paylaşırsa sevinirim :). Tarihimin en kısa, jet festivalini tek film ile kapatmaktan gururlu ve mutlu olmasam da umudumu kaybetmiyor bu sefer de Viyana Uluslararası Film Festivali'ne oynuyorum çünkü neden olmasın?? :).


Dipnot: Fotoğrafların hepsi bana aittir, izinsiz kullanmayınız.

15 Eylül 2017 Cuma

Sevgili Güllük #50 (Bana bu bahar da yine buhran var :/)

Sevgili Güllük, şimdi Film Ekimine gidemiyorum ama yine de gitsem ne izlerim listesi yapmak vardı da hiç içimden gelmiyor :/. Evet, bu sene de öyle uzaktan uzaktan hiç konuşmadan nasıl da bağladı beni :P.

Geçenlerde çok sevdiğim bir Peach Pit şarkısı vardı sadece canlı söyledikleri bayılıyordum. Şimdi yeni bir LP yayınladılar, kaydını yapmışlar nefis olmuş. Bu baharın şarkısını buldum anlayacağınız. Ben daha çok bulurum da açılış yaptım diyeyim, yine de bu şarkıyı baya dinlerim ben, şimdiden yeniden oynat tuşu ağardı. Yine bana hüsran bana yine buhran anlayacağınız.

Peach Pit - Alrighty Aphrodite




Peach Pit'in Youtube sayfası için tıktık. LP'den daha önce yayınlanan canlı performanslar da var, nefis nefis. 

10 Eylül 2017 Pazar

Rahat Battı Biraz Diken Üstünde Oturayım Diyenler İçin Film Listesi

Aman ne güzel huzurlu huzurlu oturuyorum biraz canım sıkılsın, saçımı başımı yolayım, sinirlerim gerilsin diyenler, bu liste sizler için. Bu filmleri izlerken psikolojik olarak kendinizi hazırlamanızı öneririm zira bu filmleri izledikten sonra asla yerinizden mutlu kalkamayacaksınız. Rahatsız ediciliğin kitabını yazmış Haneke'nin bir sözüyle seyri pek de kolay olmayan bu listeye başlamak ister, size huzursuz seyirler dilerim.


1. Oldboy - Park Chan Wook (2003)




Bir intikam hiç bu kadar rahatsız edici olmamıştı. Park Chan Wook'un en bilinen filmi Oldboy intikam üçlemesinin belki de en bilinen halkası, sizi hayretlere sürükleyecek.

2. La Pianiste - Michael Haneke (2001)




Başlığı okuyunca akla gelen ilk isimlerdendir herhalde Haneke. İzlerken saçınızı başınızı yolmamanız elde değil. Isabelle Huppert'ta oyunculuk dersi verir hani :).

3. Naked - Mike Leigh (1993)




Bir müziği vardır ki off ki ne off. David Thewlis'in hayat verdiği baş karakterimizin bizi asla rahat bırakmayan hayatından bir kesit.

4. Requem For A Dream - Darren Aronofsky (2000)




Bağımlılıklar ve bağımlı insanların etrafında geçen bir dram. Sinematografisiyle desteklenen bu huzursuzluk ile rahatsız olmaya hazır olun. Bu arada Aronofsky'cim Lawrencelı yeni filmin "Mother"'ı da diken üstünde bekliyoruz :).

5. Mulholland Drive - David Lynch (2001)




Ortaokul lise zamanları, gazeteden kupon biriktirmişim beş dvd gelmiş çok mutluyum. Gelen filmlerden biri David Lynch, tabi sinemaya giriş 101deyim, Lynch kimdir nedir bilmiyorum. Filmi izleyeyim diye gayet mutlu koyuyorum bilgisayara sonra olanlar oluyor. Filmi izlerken allak bullak oluyor, uzun süre etkisinden çıkamıyorum. Yaklaşık birkaç ay öncesi Eraserhead'i izlemeye karar verene kadar da Lynch filmlerine gözümün ucuyla dahi bakmıyorum :). David Lynch olur da seni görürsem, benim de sana iki çift lafım olacak. "Gençliğimi yedin insafsız!".

Şimdi izlesem ne düşünürüm bilemem ama yönetmenin filmlerini mesafeliyimdir. Yakın zamanda kırmak dileğiyle. Belki şimdi her şey farklı olur, yeni bir başlangıç yaparız :). Daha ne anlatayım tabi ki rahatsız edici :).

6. Eyes Wide Shut - Stanley Kubrick (1999)




Böyle bir liste Kubrick'siz düşünülemezdi. Vals müzikleriyle gerilime hazır olun. Nicole Kidman'a rahatsız edici karakteriyle yaptığı katkıdan dolayı ayrıca teşekkür ederiz.

7. Üçüncü Sayfa - Zeki Demirkubuz (1999)




Tabi yerli yapımlarda böyle filmler hiç olmaz olur mu hem de alası olur :). Zeki Demirkubuz'un filmleri genel olarak seyri kolay olmayan filmlerdir. Üçüncü Sayfa'da hikayesi ve atmosferiyle keyfinizin yerine gelmesine bir an için bile izin vermeyecek!


8. No Country for Old Men - Coen Brothers (2007)




Javier Bardem'in öyle yakışıklı İspanyol'un nasıl meymenetsiz suratıyla arzı endam ettiği (işte oyunculuğun güzelliği) o da yetmez gibi bir güzel rahatsız ettiği kadar kafanızı da karıştırmayı ihmal etmeyecek bir film. Sırf Bardem'in o "muhteşem" yüzü bile soğuk duş etkisi yaratmaya yeter :).

9. Araf - Yeşim Ustaoğlu (2012)




Başarılı yönetmenlerden Ustaoğlu da rahatı pek sevmeyenlerden :). Sizi rahatsız edecek bir sahnesi var ki şöyle duyularınızı birkaç dakika boyunca kapatmak isteyeceğiniz cinsten!

10. Dogville - Lars Von Trier (2003)




En rahatsızını sona sakladım. Gerim gerim gerilin listenin hakkını vereyim diye. Yazarken bile gerildim. Yine başrolde bu konularda tecrübeli Nicole Kidman ki yeni iki filminde o buz mavisi gözleriyle yine bizi soğuk sulardan sıcak sulara atacağa benziyor (tabi çılgın kocalarından biri de o işi yapabilir :)). O filmler bir dursun da bu filmi izlerken kendinizi iyi hazırlayın. Zira rahatsız edici filmin tanımı olacak.

6 Eylül 2017 Çarşamba

Abur Cubur #41 (The Sons of Lee Marvin)

Bu ağır abilerimizin harika şarkılar yapıp söylemeleri dışında uzun yüzlü oldukları gibi Lee Marvin hayranı olup kendilerine onun oğulları deyip ona benzeyen oğlu olabilir fiziksel özellikleri olması bir de bu bir grup adamın gizli bir topluluk kurmaları, üyelerin belli bir zamanda Lee Marvin filmlerini izlemeleri ve Jim Jarmusch ile münasebetleri olmaları tamamen tesadüftür :).

1. Nick Cave - Spell



2. John Lurie - Big Trouble



3. Iggy Pop - Break into your heart



4. Tom Waits - Hope don't fall in love with you



5. Neil Young - Heart of Gold




Yönetmen kontenjanından Jim Jarmusch;


5 Eylül 2017 Salı

Sevgili Güllük #49 (Eganba Finito, İşte Bütün Mesele Bu Teşekkür ve Anket Sonucu)

Merhabalar :). Konuya yabancıysanız, bu makine ne anlatıyor diyorsanız ilk iki yazı için buraya ve buraya alalım :).  Birkaç kez uzun uzun anlattığım olaylı Eganba alışverişim bir eksikle elime ulaştı ve çevre halk tarafından coşkuyla karşılandı az çok 11 gün önce :). O kadar dert yandım artık bu olaylı alışverişi sizlerle sonlandırmak ve neler olduğunu anlatıp bu konuyu kapatmak isterim :). Öncelikle kitapları hayırladık ve Instagram'da hikayede uzun uzzunn (ki bu dediğime inanın) anlattım gelen kitapları. Hem pata küte, ikinci kez çekmedim, ne potlar ne potlar :):):). Balkabağına dönüşmeden izlediyseniz ne mutlu bana :). Hatta sonuna kadar izlediyseniz yıldızlı alkışlar sevgiler saygılar benden zira gerçekten uzun bir hikaye serisiydi :). Onun dışında sürekli "ön siparişi, temini" değişen kitabın hesabı kesildi, kargoya verildi  bayramdan birkaç gün önce. Vatana millete hayırlı olsun; alkışlar, çelenkler, çikolatalar. Yalnız iki günde getiren aras kargo sen git bayram tatili öncesine denk geldi diye taa bayram sonrası yani bugüne (05.09) anca getir :). Kitap olaylı diyorum boşuna değil, iki günde getiren kargo bile getirmedi :). Sonuç olarak iki günde temin yazan kitap bana 21 gün sonra ulaştı :).

İşte uğruna sekiz kitap bekletilen bekletip bekletip son anda eken sipariş vereni ortada bırakan sipariş alanı mağdur edip karizmasını zedeleyen ön siparişleri sürekli değişip son verilen tarihten gecikmeli gelen ama yine de iptal edilmeyip temin edilen işte o kitap, hani konfetiler :).

Ama kapağı çok güzel değil mi ya :)

Fotoğrafta belli olmuyor filtrelerden, kenarları katlanmış biraz da sararmış ama asla laf etmem, ne şartlar altında geldi, yine de geldi :). Gelmesi mucize sonuçta :).

İşte o kitap bu kitap o kadar dert dinlediniz bu kitabın fotoğrafını da sonuna kadar hak ettiniz :). Hatta isterseniz size de bir tane sipariş edeyim :):):). yok yok şaka yaptım, o çileleri çekemem bir daha ki zaten eganba almış önlemi yapıştırmış tükendiyi. Yaaa benle kapandı o defter, almak isteseniz de sitede yok :). Okumak isterseniz Dedalus'tan anında teslim bulabilirsiniz ama ben "iki günde temin"(yeniden açtırmayın ağzımı, merak edenler ilk iki yayına gitsin :))  yazdığı için kapağı daha çok sevdiğim için bunu tercih etmiştim. Bir de ilk Alakarga'dan çıkmış ya nedense öyle almak istedim de sonra üç serilik yazı çıktı işte :). En yakın zamanda okuyup yorumunu yazıp eganbaya selam çakacağım :).

Zaten uzun süre kitap almak istemiyorum internetten evde kitap doldu taştı, takas veya kitapçılardan yapılan alışveriş dışında bu tür kitaplı alışveriş yapmasam daha iyi (en ufak fırsatta kitap alışverişine koştu). Elimdekileri bitirme operasyonlarına da başlıyorum lakin okuyamama illeti çöktü başıma yine de çabalarım sürüyor :). Yarıyıl Reading Challenge'ı da baya aksattık, bakalım :).


İşte Bütün Mesele Bu miminden daha önce bahsettim. Sevgili Aysel'in hazırladığı bu blog keşif etkinliği gibi olan muhteşem mimde beni unutmayan ve "Önerilerine kendinizden bile daha çok güvendiğiniz blogger sorusunun ilk maddesine beni koyan canım bloglara (Blue Things,Her Telden Şef, Gezegenin Sihri benim gördüklerim) beni onore ettikleri ve tarifsiz bir mutlulukla beni sarmaladıkları için ayrıca teşekkür etmek istiyorum. İyi ki bu blogu açmışım ve sadece beni mimde seçen arkadaşlar değil genel olarak hepinizle tanıştığım için çok mutluyum. Hep beraber şuracıklarda yaşlanalım, gelişelim, okuyalım, okutalım umarım. Canlarım benim <3.

Ve son olarak gecikmeli olarak yazayım anketimiz sonuçlandı, katılım beklenen çoğunluğu sağlamadı yine ama Okunulası ardından İzlenilesi bu gruptan galip çıktı, geçen ankette de film listeleri öndeydi ama bu ankette kitaplar ben de varım dedi :). Lakin asıl olay oyların yarısından fazlasının benim canımın içi o 14 enfes kişinin, sen yeter ki öner Makine biz burada okumaya hazırız demesi. Tabi sadece "Fark Etmez, Sen Yeter ki Öner" dediler ama sonrakine ben yorum yaptım izninizle :).




Çok teşekkür ediyorum, mutlu ettiniz. İyi ki varsınız, iyi ki sizleri tanımışım. bu gibi durumlarda ne kadar teşekkür etsem az geliyor gibi hissediyorum benim de çeneme yani yazıma vuruyor, okuduysanız sonuna kadar bir selam verseniz de olur :). Sanatla kalın :).

Dipnot: Görsellerin hepsi tarafımdan hazırlanmıştır.

3 Eylül 2017 Pazar

Bu Sonbahar da Kasımda Aşk Başkadır İzlemeyin Diye Hazırlanmış Liste

Tatilden dönüldü, bayramlar bitti, bitmek üzere. Bloglar canlanmaya başladı. Depresyon hırkaları, kalın sar sar bitmeyen şallar, bol bol yüzükler, etnik küpeler, şapkalar, kapalı ayakkabılar dedik ne izlesek onu demedik. Sonbahar bana hüznü anımsatıyor, toprak tonlarını ama güzel bir hüzün o yüzden şöyle hafif romantik, hüzünlü ama mutluluğu kıyısından köşesinden yakalayan film listesi yapayım da bu sene de "Kasım'da Aşk Başkadır" (hala izlemedi) izlemeyin diye liste yaptım :). Hadi gelin sonbaharı bu filmlerle kutlayalım. Filmlerin hepsi belki sonbaharda geçmiyor ama sonbaharda iyi gidecek içinizde buruk bir mutluluk bırakacak birbirinden tatlı 10 film :).

1. The Royal Tenenbaums - Wes Anderson (2001)




Sarının renk paleti içinde öne çıktığı, çılgın bir ailenin çılgın aşıklarının olduğu çok tatlı bir Wes Anderson filmi. Müzikleriyle de kulaklarınızı şenlendirir.

2. Midnight in Paris - Woody Allen (2011)




Sonbahar dedik romantik dedik klişe liste hazırlamadık ama klişe bir mekan seçtik yani Paris :). Zamanda yolculuk, ünlü yazarlar, aşk ve Paris manzarası, güzel gider :).

3. Chungking Express - Wong Kar Wai (1994)




Hüzün dedik hüznün babası olmazsa olmaz. Wong Kar Wai hüznü çok güzel anlatır bir de kendine bağlar. O da yetmezmiş gibi müzik keşfi yaptırır. Siz en iyisi izleyin anlatmakla olmuyor :).

4. Broken Flowers  - Jim Jarmusch (2005)




Böyle bir liste yaparız da melankolik yönetmenimiz Jim Jarmusch'u koymazsak olmaz. Bill Murray ile yola çıkalım, elimizde çiçekler. Geçmişi yad edip şöyle hüznü en derinlerde hissedelim :).

5. Happy Go Lucky - Mike Leigh (2008)




Her mevsim hüzünlü olmayı başaran İngiltere havasını almadan bu liste eksik kalırdı :). Şimdi kaç kere gittin de biliyorsun diye soranlara; hayır hiç gitmedik diye filmde mi izlemedik, hayret bir şey.

6. The Future - Miranda July (2011)




Bir ilişki, bir kadın, bir adam, bir kedi ve garip olaylar, değişik karakterler evet o bir Miranda July. Yönetmenimizden hüzünlü eksantrik bir film. Öyle herkes beğenmez :).

7. Like Crazy - Drake Doremus (2011)




Öğrenci değişim programıyla Amerika'ya giden aşkı bulup dönmek istemeyen istemeyince olayların birbirine karıştığı deli gibi aşık bir çift. Hüzünlü hüzünlü hele sonu ayrı bir hüzünlü sanki de spoylır olmasın şimdi.

8. Beginners - Mike Mills (2010)




Babasının ölümünden sonra iyice içine kapanmış bir adam ve güzel yabancı bir oyuncu. Geçmiş şimdi iç içe. Hüzünlü olduğu kadar eğlenceli de.

9. Paris, Je T'aime (2006)




Yine yer Paris ama birbirinden farklı 18 hikayeden oluşan farklı yönetmenler tarafından çekilen bu kısa filmlere bayılacaksınız :).

10. Harold and Maude - Hal Ashby (1971)




Bu filmi daha önce şu listede daha önerdim ama ne yapayım en sevdiğim filmlerden biri. Çok seviyorum :). Sadece sonbaharda değil tüm mevsimlerde içinizi sıcaklık kaplayacak hippi bir kara mizah :).

Ek Liste;

Tamam bilindik liste hazırlamayacağız diye başta böbürlendik ama demedik ki sevmiyoruz diye. Bu tür her listede denk gelebileceğiniz

Before Sunrise Serisi - Richard Linklater (1995,2004,2013) (2022'de de bekliyoruz :))
Eternal Sunshine of the Spotless Mind - Michel Gondry (2004)
500 Days of Summer - Marc Webb (2009)
When Harry Met Sally - Rob Reiner (1989)
The Lake House - Alejandro Agresti (2006)

da gayet bu listeye uygun benim de severek izlediğim filmler. Bak bir liste daha çıktı :). Bu liste de üsttekiler bana yetmedi daha fazla öner diyenlere gelsin o zaman :).

Bonus: Kasım'da Aşk Başkadır, ya ben bu filmi izlemedim ama başlık yaptım, çok görüyorum diye gına geldi izlemedim, bir ara bunu da izlesek mi :). Oyuncuları da iyi, konusunu da biliyorum gibi, pek sevmeyeceğim gibi hissediyorum ama başlığın hatırına bir ara izleyeceğim :).