30 Aralık 2018 Pazar

Kitaplık Kedisi Reading Challenge 2019 / Kadın Yazarlar

Severek takip ettiğim kitap önerilerini dört gözle beklediğim harika kitap projeleri ile okunacaklar listemi dolduran Kitaplık Kedisi'nden bu yıl da harika bir meydan okuma geldi. 2015'te katıldığımda listeyi tamamlayamadım ama en başarılı olduğum meydan okumalardan biri oldu, gerisini siz düşünün artık ne kadar iyiyim bu konuda :). Ondan sonra daha da katılmadım ama bu yıl teması itibariyle çok hoşuma gitti ve dört yıl aradan sonra meydan okumalardaki başarısızlığıma rağmen azimle yine yeniden bu meydan okumaya katılıyorum. 

2015 Reading Challenge Listem için tıktık.
2019 Kitaplık Kedisi Reading Challenge yazısı için tıktık.

Kitaplığımda beni bekleyen o kadar harika yazarlar var ki umarım bu vesileyle de hem onları okur hem de eski hızıma kavuşurum. Listemde eksikler var ve illa ki değişiklikler de olacaktır. Şimdilik kitaplığımda okunmayı bekleyen kitaplardan seçtiklerim bunlar. 20 farklı kadın yazar seçmeye özen göstereceğim, daha çok yeni yazar keşfetmek ve okumak için. Hatta boş kalan maddeler için kitap önerisi yaparsanız da çok sevinirim. 

Siz de katılıyorsanız yorumlarda listenizin linkini paylaşmayı unutmayın. Sevgiyle, kitapla kalın.


Sadece Kadın Yazarların Okunduğu Bir Sene


1- Daha önce okumadığınız Türk bir yazarın kitabı
Kabuk - Zeynep Kaçar
2- Kurgu dışı bir kitap
Fotoğraf Üzerine - Susan Sontag
3- Kapağında bitki olan bir kitap
Ot Var, Çiçek Var, Sevdalığa Çare Var - Ayşe Kilimci
4- En az 800 sayfa olan bir kitap


5- Bir biyografi
Adalet Cimcoz - Mine Söğüt
6- Başlığında bir yer adı olan bir kitap




7- Daha önce okumadığınız yabancı bir yazarın kitabı
Biz Hep Şatoda Yaşadık/Tepedeki Ev - Shirley Jackson

8- Bir anlatı ya da deneme
Yaşamın Ucuna Yolculuk - Tezer Özlü
9- İranlı bir yazarın kitabı


10- Bir öykü kitabı

Tanrı Mandalina Ağacına Tırmanınca - İrem Karabaş
11- Başlığında özel isim olan bir kitap
Ripley Su Altında - Patricia Highsmith
12- Kapağında insan olan bir kitap
Büyüme Sancısı - Isabel Huggan

13- Bir çocuk kitabı

Pollyanna - Eleanor H. Porter
14- En fazla 150 sayfa olan bir kitap


15- Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap listesinden bir kitap
Mrs. Dolloway - Virginia Woolf
16- Hiçbir yazarını okumadığınız bir ülkeden bir kitap


17- Size tavsiye edilmiş bir kitap

Sırça Fanus - Sylvia Plath
18- Yıllardır kitaplıkta okunmayı bekleyen bir kitap
Hallaç ya da Kalan - Leyla Erbil
19- Son altı ayda satın aldığınız bir kitap

Cinayet Sınıfı Başkanı - Ayşe Erbulak
20- En az 70 yaşında ya da artık aramızda olmayan bir yazarın kitabı

Frankenstein - Mary Shelley

27 Aralık 2018 Perşembe

Sevgili Güllük #10 (Blog Haberleri)

Senenin son güllüğünü yazıyor olabilirim çünkü her sene güllüklere yeniden başlamaya karar verdim çok büyük sayılar olmasın diye. Bu sene 10 yazı girmişim bu güllük altında, geçen senelere göre çok daha az. Yeni yılda daha çok yazıyla görüşmek üzere diyelim :).

Not: Tüm fotoğraflara tıklayarak da linklere ulaşabilirsiniz.

Son güllüğün ilk konusu da üçüncüsünü düzenlediğim minik bir yılbaşı çekilişi. Katılmak çok basit o yüzden ilgilenirseniz linki aşağıda :).


Canım blogger arkadaşım Bonheur artık Instagram'da. Onu takip ederek destek olabilir ve paylaştığı güzel el işlerini, kendin yap fikirlerini görebilirsiniz. Benim instagram hesabımı da takip etmek isterseniz link aşağıda. Bol bol mektup içerir, uyarayım :).

https://www.instagram.com/bonheur_mutluluk.icin/

https://www.instagram.com/onerimakinesi/



Güzel önerileri ile yayın akışımızın vazgeçilmezi Sibelyka'nın yeni adresi aşağıda. Çok profesyonel güzel bir site hazırlamış arkadaşımız. Belki kaçıranlar vardır diye aşağıya linkini koyuyorum. Bir hayırlı olsununuzu alır artık :).

https://www.sibelinceler.com/


25 Aralık 2018 Salı

Yılbaşı Çekilişi #2019 (KAPANDI)


Mer-ha-ba! Başlıktan da anlaşıldığı üzere son iki yıldır severek yaptığım yılbaşı çekilişinin üçüncüsünü başlatıyorum :). Hediyemiz biliyorum ki birçok okurun merak ettiği, filmi ile de iyice ünlenen kitaplığımdan bir kitap Tiffany'de Kahvaltı.


Bunun için ise yapmanız gereken tek şey bloğumun takipçisi olmak ve 2019 dileklerinizi evrene yolladıktan sonra birini yorum olarak aşağıya bırakmak :). Ekstra bir hak olmayacak ama çekilişi duyurursanız daha çok kitapsevere ulaşabiliriz  :). 

Sadece yurt içi katılımlar geçerli olacak. Çekiliş 2019'a girdiğimiz zaman sonlanacak ve bir aksilik olmazsa yılın ilk saatlerinde kazananı açıklayıp kısa sürede kitabını yollayacağım. Umarım harika güzel sürprizlerle dolu bir 2019 bizi bekliyordur. Yeni yılınız mutlulukla aşkla sağlıkla huzurla geçsin <3.

24 Aralık 2018 Pazartesi

Atıştırmalık #45 (Uzak Doğu Edebiyatı)

Merhabalar :). Uzun zamandır kitap okuyamıyorum ve şu anda da pek okuduğum söylenemez. En son Uzak Doğu filmleri izlerken elimde kitapları da olunca hevesim arttı ve başladım okumaya. İlgim merakım daha da arttı zaten önceden beri merak ettiğim bir kültür; film ve kitaplarla destekleyip bir de içinde mutfak geçince eve soya sosu ve noodle alıp birkaç tarif denememek için kendimi zor tutuyorum :). Tabi son yıllarda çevrilen kitaplar sayesinde seçeneklerimiz de artıyor ne güzel ki. Sizin de önermek istediğiniz filmler ve kitaplar hatta tarifler varsa yorumlarda paylaşırsanız çok sevinirim :).

Vejetaryen - Han Kang 



Bir kadını ve etkilediği hayatları üç faklı gözden dinlediğimiz üç farklı öykü. Sıradan bir kadının sıradan hayatında gördüğü bir rüyadan etkilenerek vejetaryen olmasıyla değişen ve değiştirdiği hayatları okumak güzel bir deneyimdi. Beni etkiledi. Hayatındaki hiçbir erkeğin sözünden çıkmamış hayattan bir beklentisi olup olmadığı bilmediğimiz bir kadının, belki de ilk kez isteği ve kendine ait verdiği tek karar vejetaryen olmasıyla yaşadığı değişimi kocası, eniştesi ve ablasının bakış açılarıyla dinliyoruz. Ailesi sayesinde geçmişi ve şimdiki hayatı hakkında verilen ufak detaylarla fikir sahibi olduğumuz Yonğhe'nin içinde kopan fırtınaları arada okusak da daha fazlası için büyük bir merak duydum ama üzüldüm de. Birçok açıdan incelenebilecek bir kitap, nasıl yorumlamak nereden bakmak isterseniz. Güzel bir kitaptı, Kore edebiyatından daha önce bir okuma yaptım mı bilmiyorum ama son olmaz herhalde.

Mutfak - Banana Yoshimoto 



İki kısa öykü. İlki özellikle benim gibi mutfak aşığı yemek için yaşayan insanlar için daha da cazibeli bir öykü. İki öyküde de ölüm teması ciddi bir biçimde işlenmiş ve yansımaları olabilecek en naif biçimde anlatılmış. Birinci ağızdan dinlediğimiz bu öyküler samimi ve sıcak. Özellikle ilk öykü o kadar tatlı ki bir şans vermenizi tavsiye ederim.

13 Aralık 2018 Perşembe

The Miseducation of Cameron Post - Desiree Akhavan (2018)


Aynı cinse karşı çekimin Hristiyanlık ile tedavi edilebileceğini savunan bir doktorun kurumlaştırdığı bir terapi merkezine, genç bir kızdan hoşlandığı için teyzesi tarafından gönderilen bir genç Cameron. Bu kuruma politik, ailevi veya toplumsal nedenlerle gönderilmiş gençlerin, kimliklerini inkar edip bir suçmuş gibi kendilerinden nefret ettirilerek beyinleri yıkanmış bir şekilde; toplumda dikkat çekmeyen "normal" bireyler olarak kurumdan ailelerine paket teslim yapıldıklarını da söyleyebiliriz. Bu katı sistemde biraz bile kendi olmalarına izin verilmiyor ve tüm seçimlerinin yetkili merciler tarafından onaylanması gerekiyor. 

Gerçek duygularını her zaman saklamak, bastırmak zorunda kalan gençlerin tek istedikleri kendilerini olduğu gibi kabul eden aileleriyle birlikte evde olmaktır. Ebeveynleri için yeterince maskülen ya da feminen olamayan bu gençlerin en sonunda bu merkeze getirilmesi onların içinde yaşadığı öfke, ızdırap; sürekli kendilerinden nefret etmeleri ve hiçbir zaman toplumsal beklentileri karşılayamamanın verdiği yetersizlik duygusu her karakter ile ayrı ayrı gösterilmiş.


Kurumda veya toplum tarafından birçok kez duygusal sömürüye maruz kalmış ama ilk olarak aileleri tarafından dışlanmış bu gençler, kendini kandıran en sonunda da mutsuz ve sadece dışarıya değil kendilerine de ustaca yalan söyleyen bireyler olarak eve gitmeye bu kurumda hazırlanıyorlar. Sonunda "tedavi" olmaları ya da kabul ettikleri yalana yeterince inanmış olmaları bile onların iyi olması için yeterli olmuyor ve her zaman evlerine dönmelerine izin verilmiyor. İçten içe hala inkar etmeye çalıştıkları kişiler olunca duyulan suçluluk duygusu daha da artıp en sonunda ruhsal olarak çöküntü yaşayan gençler olarak kırılma anları yaşıyor ve her toparlandıklarında pişmanlık duygusuyla daha da kötü hissetmelerini sağlayan bir kısır döngüye dönüşüyor.

Böyle bir ortamda hala büyümekte olan Cameron bu kadar yargılama ve ön yargı karşısında şaşkınlıkla ama yine de deneyerek sisteme ayak uydurmaya çalışır lakin acı bir olay onu ve diğer gençleri ciddi bir biçimde sarsar. Bu sarsıcı olay herkesi üzse de birbirlerine daha çok yaklaştırır. Onların ne aileleri ne de getirildikleri bu terapi merkezinde anlayan bir yetişkin yoktur. Sürekli ne hissederlerse yanlış, günah ya da suçtur. Yine de onları anlayabilen yine kendileri gibi toplum tarafından dışlanmış gençlerdir. Cameron'ın ve diğer gençler için bu kurumun tek bir yararı varsa o da gençlerin yalnız olmadığı ve birbirlerini en iyi anlayacak olanların yine kendileri olmasıdır.


Filmde mekan, renkler çok güzel ama kurumun misyonu o kadar sinir bozucu ki bir yerde dur demek istiyorsunuz. Cameron Post'a Ters Terapi de bunu acı ama gerçek bir yorumla adını destekleyecek şekilde yapıyor. Filmin son sahnesinde siz de Cameron ile beraber büyük bir rahatlama yaşıyorsunuz. İnsanları etiketlemeden önce biraz daha empati kurmak isterseniz bu filme göz atmanızı öneririm. 

27 Kasım 2018 Salı

Jim Carrey'den Yıllar Sonra Gelen Dizi: Kidding (2018)

Michel Gondry ve Jim Carrey'i Eternal Sunshine of the Spotless Mind'dan sonra bir araya getiren Kidding, duyduğumdan beri bu sezonun en merak ettiğim dizilerinden biriydi. İlk sezonu öyle bir bitti ki ikincisinin gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum.

Öneri Makinesi

İkizlerinden birini kaza sonucu kaybeden Jeff (Carrey), çocuklar için eğitici programlar yaptığı programında çocukları ölüm fikrine hazırlamak ister. Ölümün de hayatın bir parçası olduğunu yaşamdan ayrı düşünülemeyeceğini televizyon şovuna dahil etmek isterken milyon dolarlık şirketin yöneticisi babası Sebastian (Frank Langella) buna şiddetle karşı çıkar. Bay Pickles ile Jeff'in ayrı kişiler olduğunu vurgulayan Seb, oğlunun özel hayatının Bay Pickles'ın hayatını etkilememesi gerektiğini sürekli vurgularken, Jeff'in çocuklara her şeyin tek tip olmadığı farklı olmanın da güzel olabildiğini şovunda gösterme çabasını izliyoruz.

Bu aile şirketinin başında olan Seb ve bu şirketin temeli Bay Pickles'ın yanı sıra gösteride kullanılan kuklaları hazırlayan Seb'in kızı Jeff'in kardeşi yetenekli Deirdrede (Catherine Keener) ailenin diğer ferdi. Kamera arkasında yer alan Deidre'nin dışarıdan mutlu bir çekirdek ailesi varmış gibi görünse de onların da kendi içlerinde halletmeleri gereken sorunları vardır.

Bu arada ailesinden ayrı yaşayan ve bu yeni düzene kendi çapında karşı çıkan iyilik abidesi Jeff''in ailesi de kaza sonrası aynı kişiler değildir. Boşanmak üzere olduğu Jeff'in eşi, yeni sevgilisiyle yeni bir düzen oturtmuştur bile. Jeff'in eski eşi oğlunun öldüğü kazada arabayı kullanan kişi olduğu için oğlunun ölümünden kendini sorumlu tutar. Bu kaza sonrası travma herkes de farklı şekillerde kendini gösterir, buna ikizlerden hayatta kalanı da dahil.

Öneri Makinesi

İnsanların hayatını değiştiren çocukların hayallerini süsleyen ve ticari getirisi azımsanmayacak ölçüde olan bu televizyon karakterinin günlük hayatta da bunu destekler biçimde davranması insanların daha çok yakınlarının sinirini bozacak şekildedir. Örnek bir insan olmak ve her şeyin en doğrusunu yapmak onu mutlu etse de Jeff'in unuttuğu şey bir karakter değil insan olduğudur. Televizyon karakteri Bay Pickles'ın gölgesinde yaşayan Jeff, yaşadığı birçok olumsuz durumda en doğrusunu yapabilmek için kendinden ödün vererek her şeyi olumlu karşılarken içinde biriken öfke tehlikeli bir şekilde ortaya çıkar. Tüm olumsuz duyguları kontrol altında tutuyor gibi gözükse bile içinde biriken tüm öfke ani patlamalara sebep olur ve işte dizide Jeff'in karanlık yönünü gördüğümüzde dizi daha da güzelleşir. Jeff'in bu görünüşte mükemmel ama aslında talihsiz olaylar silsilesi içindeki bu hayatı karşısında Jeff ne Bay Pickles ne de kendisi olabiliyor. Bazen doğru ve iyi olanı yapmak için bazen de içinde biriken öfkesine yenik düşen Jeff'in verdiği tepkilerin sınırının olmadığını görmek ürkütücü ama kimsenin bu durumun ciddiyetini, Jeff dahil, hala fark etmemesi ise daha da korkutucudur.

Dizide komik diyebileceğimiz anlar olsa da arkasında ağır bir dram ve gerilim olduğu unutulmamalı. 10 bölümü Michel Gondry'nin çektiği bu dizi Jim Carrey'den güzel bir dönüş. Karakterin düz değil katmanları olması ve bunu inceden inceye işlemesi çok güzel. Jim Carrey'den başarılı bir performans ve güzel bir dizi izlemek isterseniz ortalama 20 dakikalık 10 bölümden oluşan bu diziye göz atmanızı önerir, keyifli seyirler dilerim :).

16 Kasım 2018 Cuma

Gerçek Arkadaşın Kim? #Mim

Sevgili Yıldız'ın blogunda görüp aşırı hoşuma giden bu mimi yapmak istedim. Bu mim basit mini bir quiz. Ben soruları cevapladım, sizler de benim cevaplarımı tahmin etmeye çalışacaksınız.


Buradaki linke tıklayıp beni ne kadar tanıdığınızı görebilirsiniz. Eğer siz de benim yapmamı isterseniz seve seve yaparım, aşağıya linkinizi bırakmanız yeterli. Bakalım sonuçlar ne çıkacak merakla bekliyorum :).

Keyifli bir hafta sonu dilerim, sevgiyle kalın :).


13 Kasım 2018 Salı

Atıştırmalık #44 (2+1 Belgesel)

Son paylaştığım atıştırmalıktan baya önce izlediğim bu filmleri niye sonradan paylaştığım hakkında hiçbir fikrim yok. Siz bu aralar hangi tür filmleri izliyorsunuz?

Searching For Sugar Man - Malik Bendjelloul (2012)


Öneri Makinesi

Blogger kankam Gürültü'nün önerisiyle izlediğim muhteşem bir belgesel. Sixto Rodriguez adlı 70'lerde çıkardığı iki albümle Amerika'da duyulmamış ve 3. albümünü yarıda bırakmış bir adamı Güney Afrika'da bilinen adıyla Sugar Man'i arıyoruz. Öncelikle böyle muhteşem şarkıları olan bir müzisyeni tanıdığım için çok mutluyum daha sonrasında hikayesini öğrendiğime de çok mutluyum, bunun Gürültü'nün vesile olmasına ayrıca mutluyum :). Size tavsiyem Rodriguez hakkında hiçbir şey araştırmadan belgeseli izleyin ve benim gibi şaşırın :).

Iris - Albert Maysles (2014)


Öneri Makinesi

Iris Aphel'i bundan kaç yıl önce tanıdım bilmiyorum ama eminim bu filmin çıkış zamanlarına tekabül eder. Kendisinin, stilinin ve moda anlayışının hastasıyım. Bu belgeselle kendisini daha çok sevdim. O kadar çok altı çizilesi önemli sözler söylüyor ki sadece moda ikonu olarak moda ile ilgilenenleri değil bu hayatı yaşayan hepimizi bilge sözleriyle düşündürüyor. Eşini maalesef belgeselden bir yıl sonra kaybediyor lakin hayat arkadaşlıkları da özenilesi. Keşke o alıntıları sıra sıra yazsam ama siz izleyin de kendiniz o muhteşem kadının ağzından dinleyin :).

American Animals - Bart Layton (2018)


Öneri Makinesi

The Imposter filminin yönetmeninden yine belgesele göz kırpan bir film. Hani Flash TV'de (ya da Show TV miydi?) olurdu ya yaşanmış olayları karakterler anlatır bize de olay anını canlandırmayla gösterirlerdi işte onun gibi bir anlatımı var. Tabi Flash TV senaryosu ve oyunculuğu yok, maskeler de :). Bu filmde de yaşanmış bir olay anlatılıyor, bir grup üniversite gencinin kütüphaneyi soyma planlarını izliyoruz. Aksiyonu iyi, komedisi yerinde güzel bir film. Yarı belgesel tadında ama biraz uzun gibi geldi daha kısa olabilirdi ama yine de iyi.

10 Kasım 2018 Cumartesi

Atıştırmalık #43 (2018'in Yere Göğe Koyulamayan 4 Festival Filmi)

The Kindergarten Teacher - Sara Colangelo (2018)



Güzel sinematografi, rahatsız edici bir baş karakter. Doğuştan yetenekli bir şairin öğretmeni olunca kendisinin gölgeye dönüştüğü bir hayatta yeteneğinin kaybolmaması için uğraştığı küçük çocuğa olan ilgisi takıntıya dönüşürken etik kuralları nasıl hiçe saydığını izliyoruz. Güzeldi, beğendim. Bir ara orijnalini de izlemeli.

Madeline's Madeline - Josephine Decker (2018)



Yetenekli genç bir aktris Helena Howard'ın başarılı performansıyla Madeline's Madeline'de, hayal ile gerçeğin veya performans ile kendi kişiliği arasında sınırının olmadığı bir gencin zihninde adeta bir yolculuk. Bir an olsun rahat nefes almıyor her an bir şey olmasını gerginlikle bekliyorsunuz. Başarılı oyuncular, görüntü yönetimi, her şey o gerilimi destekliyor. Bakış açımız sürekli değişirken kapana kısılıp karakter gibi hissetmemek elde değil. Ya sever ya nefret ederseniz öyle filmleri var yönetmenin, uyarayım. Ben beğendim.

Burning - Lee Chang-dong (2018)



Muazzam sinematografi ve müziğin muhteşem uyumu. Gizemli olaylar, hatırlanmayan anılar, karmaşık ilişkiler, patlamaya hazır öfkeler, sona doğru artan gerilim, metaforlarla dolu hikayeler. Tüm sorularınızın cevaplanacağını düşünüyorsanız hiç başlamayın ama biraz cesaretiniz varsa güzel bir seyirlik. Bu filmi de beğendim.

Cold War - Pawel Pawlikowski (2018)



Siyah beyaz şiir gibi bir film. Çok kısacık bir film zaten çok detay vermeyeyim ama iki aşığın dramı. Müzikler ve resim gibi sahnelerle gözümüzü kulağımızı hoş ediyor, sade güzel bir film. Beğendim.

4 filmde güzel de bazen abartılıyor mu diye düşünüyorum ama yok ya iyi filmler, festivalde kaçıranlara öneririm :). Keyifli seyirler, mutlu kalın :).

4 Kasım 2018 Pazar

In The Long Run (2018)

In The Long Run

Idris Elba'dan, kendisinin yazıp baş rolünü üstlendiği yarı otobiyografik, komik, sıcak bir aile dizisi. Seksenler Londra'sında geçen dizimiz, şimdilik tek sezon ve çerezlik 20 dakikalık 6 bölümden oluşmakta. İkinci sezon 2019'da gelir diyorlar.

öneri makinesi

Dinimiz, dilimiz, ırkımız, geleneklerimiz veya kültürlerimiz farklı olabilir ama en nihayetinde hepimiz aynıyız diyen In The Long Run, Sierra Leone'den İngiltere'ye göçüp yuva kurmuş Easmon çekirdek ailesinin, Sierra Leone'de büyümüş ve yetişmiş evin babası Walter'ın kardeşi Valentine'ın kalıcı olarak İngiltere'ye gelmesi ile değişen rutinlerine konuk oluyoruz.

Valentine'ın aileye katılması ve İngiltere'deki yaşamına alışması konu edilirken İngiltere'de göçmenlerin maruz kaldığı ayrımcılık çok da derine inmeden küçük detaylarla yansıtılıyor. Ayrımcılığın çeşitli hallerini gördüğümüz dizide karşılıklı ön yargıdan da aynı şekilde bahsedilirken hepsini mizahi ve tatlı bir dille mesajına eklemeyi ve adına sadık kalarak her zaman orta yolu bulmayı ihmal etmiyor.

öneri makinesi

Dizinin bir diğer ailesi esas ailemizin üst komşuları aynı zamanda en yakın arkadaşları olunca dizi daha da renkleniyor. Evin babaları aynı yerde çalışıyor ve eşleri de yakın arkadaş, aynı okula giden çocukları gibi. 4 kişilik komşu ailemizin 4. üyesinin melez olması diziye ayrı bir renk, daha çok empati ve başka mesajlar da eklemiş.

Dizi de bedava konser veren yetenekli bir gençten güzel şarkılar dinliyoruz ki bu da kısacık dizimizde keyif veren ayrı bir detay. Dönem kostüm ve dekorları da ayrıca hoş. Soğuk İngiliz havası ne kadar sıcak gösterilebilirse o kadar gösterilmiş.

öneri makinesi

Idris Alba'dan yarı otobiyografik bu dizi, çok etliye sütlüye karışmadan farklılığımız zenginliğimiz diyen komedisi bol güzel kısacık bir aile dizisi. İkinci sezonunun gelmesini umduğum bu diziyi türünü severlerine önerir, keyifli seyirler dilerim :).

1 Kasım 2018 Perşembe

Atıştırmalık #42 (Övdüğünüz Kadar Güzel Olan 2+1 Film)

Gerilim filmlerini ne kadar seviyorsam korku filmlerini o kadar sevmem. Tabi gerilim filmlerinde korku elementi olmuyor değil ya da hiç korku filmleri izlemiyorum demek de değil. Tercih etmem çünkü korkma eylemi sevdiğim bir şey değil. Bir de iyi değilse komik oluyor iyi olsa sevmiyorum bana pek uygun değil. Lakin gerilim filmlerine bayılırım. İyisini çok severim. Önerileriniz varsa iyi gerilim filmleri beklerim. Bu sefer de son izlediğim birçok yerde gördüğüm iki gerilim bir korku filmini yazacağım.

A Quiet Place - John Krasinski (2018)


Öneri Makinesi

Bazı klişelerden kendini arındıramasa da güzel bir gerilim filmi. Fikir güzel, uygulaması da. Keyifli bir seyirlik. Sese duyarlı bir yaratıkla bol çocuklu bir ailenin sınavı.

Get Out - Jordan Peele (2017)


Öneri Makinesi

En çok gördüğüm ama türündeki korku ibaresinden dolayı uzak durduğum lakin korku değil gerilim ağırlıklı olan bu filmi çok sevdim. Güzel bir senaryo. Fikrini de çıkan işi de sevdim. Mizah kısmını en çok sevdim, bakınız sonu :). Mümkün olduğu kadar yorum okumadan izleyin ve filmin tadını çıkarın :). Keyifli bir seyirlik olmuş. Sevdiği kızın ailesiyle tanışmak hiç bu kadar zor olmamıştı.


Hereditary - Ari Aster (2018)


Öneri Makinesi

Filmden korkmadım bu güzel bir şey çünkü korkma eylemini sevmiyorum. Ruhani bir korku filmi. Neden izledim çünkü çok karşıma çıktı, fikirsiz kalmak istemedim. Filmin ilk yarısı çok güzel bir dram keşke öyle devam etseydi. Ev çok güzeldi ormanın içinde, maketler çok güzeldi. Aynı yerde aynı oyuncular aynı hikayeyle korku yerine dram komedi tarzı bir şey çekilseydi beni çok mutlu ederdi ama film Ari beyin. Korku severler şans versin ama pek korkunç değil sinemada izleyecektiniz :). (Spoiler) Bu arada Toni Collette iyiydi ta ki duvarlarda tırmanana dek.

30 Ekim 2018 Salı

Don't Worry, He Won't Get Far On Foot - Gus Van Sant (2018)


Good Will Hunting filmiyle yıldızımızın barışmadığı Gus Van Sant ile karikatürist John Callahan'ın hayatına tanık olma fırsatını yakalıyorum ve seviyorum. Geçirdiği kaza sonrası felç olan Callahan 13 yaşından beri muzdarip olduğu alkolizmden kurtulmak için bir kulübe yazılır ve adım adım kendini bulmaya doğru yol alır.


Yetimhaneden evlat edilinen John, evde birçok sorun yaşadığı gibi annesinin kendisini terk etmesine de öfkelidir. Cevabı alkolde bulunca bu yıllarca böyle devam eder ta ki az çok tanıdığı bir adamla yaptığı yolculuğa kadar. Uyandığında birçok vücut hareketini kısıtlayacak felç geçirdiğini öğrenir ve içmeye devam eder. Alkoliklere destek olan Donnie ile tanışınca adım adım "ayık olmaya" ve hayatında işleri yoluna koymaya başlar.


Bu yolculuğunda John'a eşlik eden arkadaşları ve onların hikayeleri de John'un yalnız olmadığını görmesini sağlar. Donnie, terapisti diyebileceğimiz daha önce bu yollardan geçmiş bir birey olarak John'a destek veren ve örnek olan önemli bir karakter. Onun dışında hastanede tanıştığı Annu da hayatının önemli bir parçası oluverir.

Filmin kadrosu oldukça ilginç ve ünlü; bu ünlülük sadece film değil müzik dünyasından bir isim Gossip ile tanıdığımız Beth Ditto ile güçlendirilmiş. Joaquin Phoenix'e Jonah Hill, Rooney Maara ve Jack Black gibi isimler eşlik ediyor.


Komedisi ve dramı dozunda tutulmuş akıcı bir film. Her ne kadar John kimliği öne çıksa da karikatürist kimliğiyle karşılaştığı olumlu olumsuz tepkiler de güzel yansıtılmış. Anakronik anlatım tarzını sevdim ama bunu seçerken filmdeki bazı önemli detayları atlamak zorunda mı kaldı diye de düşündürüyor. Önemli geçiş süreçleri olabildiğince yumuşak ve çabuk anlatılmış. Birçok şey anlatmak isterken bazılarının derinliğinden feragat edilmiş olabilir. Biraz ondan biraz da bundan derken filmde bir dağınıklığa da sebep olmuş.


Karikatürist John Callahan, daha önce karikatürlerini ya da hayatını bilmediğim bir sanatçı lakin bu film sayesinde tanıştığıma memnun oldum. Siz de onun bu yolculuğuna eşlik etmek isterseniz bu filme bir şans verin, benim gibi Gus Van Sant ile kötü bir tecrübe geçirdiyseniz bu sefer daha iyi bir tecrübe olacağına eminim :). Keyifli seyirler.

28 Ekim 2018 Pazar

Sevgili Güllük #9 (İstikrarlı Hayal Hakikattir)

Gaye Su Akyol'un uzun zamandır merakla beklediğimiz albümü İstikrarlı Hayal Hakikattir çıktı. Albüm çok güzel lakin; albümün adını taşıyan şarkı ilk dinlediğimden beri dilimden düşmüyor.

İstikrarlı hayalleri olanların tüm hayallerinin hakikat olması dileğiyle, istikrarlı hayal hakikattir be Gayecim ağzına sağlık :).



23 Ekim 2018 Salı

Atıştırmalık #41 (3 Hitchcock)

Notorious (1946)


öneri makinesi

Cary Grant Hitchcock'un sevdiği aktörlerden biri burada kendisine İsveç'in güzeli Ingmar Bergman eşlik ediyor. Romantizmi yüksek bu film noir yani kara filmde Amerika için ajanlık yapmayı kabul eden Bergman ajan Grant'a aşık olunca Grant'ta karşılık verince olanlar olur. Hitchcock'un gerilim ve suç filmlerini daha çok severim özellikle mizahla birleşince ama bu da fena değildi.

Strangers On A Train (1951)


öneri makinesi

Eşinden boşanmak isteyen ünlü tenis oyuncusu Guy Haines eşini ikna etmeye trenle giderken yolda ilginç bir adam, Bruno Antony ile tanışır. Sohbete başlayan ikiliden Bruno varsayımsal olarak yakalanmadan cinayet işleme fikrini ortaya atar ve buna öyle inanır ki kaçınılmaz son maalesef gecikmez. Ustadan başarılı bir gerilim ama Bruno'yu canlandıran Robert Walker'ı anmak gerekir. Öyle güzel ki sinir bozucu. Bruno karakteriyle Psycho tadı almadım da değil :). Çok sevdim.

The Man Who New Too Much (1956)


Öneri Makinesi

1934 Hitchcock yapımı filmin Doris Day ve James Stewart'lı yeniden çevrimi. Doris Day'in ünlü Que Sera Sera şarkısını seslendirdiği film. Fas tatillerinde istemeden bir suikast planını öğrenen Amerikalı bir ailenin oğullarının kaçırılınca, ebeveynlerinin onu aramalarını izleriz. Çok ağır ilerleyen bir film, mizah yönü iyi ama bir şeyler eksikti filmin çok iyi olmasına mani. Yine de ben Hitchcock derim başımın üstüne koyarım tabi o ayrı :). Bir de James Stewart yine Hitchcock'un sevdiği aktörlerden, ikilinin diğer iş birliklerine de bakmanızı öneririm.

Önceki Alfred Hitchcock atıştırmalığına gitmek için tıktık ve tıktık.

14 Ekim 2018 Pazar

Sevgili Güllük #8 (Moleskine)

Merhabalar :). Destek mesajlarınız, tecrübeleriniz ve önerileriniz için teşekkür ederek bu yazıya başlamak isterim. Bir önceki yazımda inatla cevap ya da kod ya da herhangi bir sonuç alana kadar beklediğimi söylediğim yazımı yazdıktan kısa süre sonra kodu aldım güncelleme olarak söylediğim gibi. Aldıktan sonra müşteri temsilcisi sorunun çözüldüğünden o kadar emindi ki benim ne olacak şimdi nereden onaylatırım sorularıma büyük bir hevesle cevap verdi. Ben de en sonunda emin ve ikna olmadan ama yapacak daha iyi bir şey aklıma gelmediğinden tüm görüştüğüm müşteri temsilcilerine ve Moleskine'e ithafen yine fantastik bir konuşmayla görüşmeyi sonlandırdım, karşılıklı "iyi" dileklerimizi sunup umarım sonsuza dek vedalaştık. İki gün sonra da hesabıma paranın yattığını gördüm, bu sefer işlem tamam :). Beklemek bir şekilde işe yaradı sanırım :). Desteğinizden dolayı teşekkür eder, bu fantastik ama eğlenceli son sohbetimizi yine sübjektif bir özetle sizlerle paylaşmak isterim :). Para iadesini de aldığıma göre geriye kötü bir tecrübe ve birkaç trajikomik diyalogla Moleskine sitesini hayatımdan çıkarıyorum :).

- Blablala, herhangi bir sorunda bizimle iletişim kurmakta çekinmeyin.
- Ben iadeyi alayım bu siteyi hayatımdan çıkaracağım.
- Yaşadığınız sorunlardan dolayı üzgünüz, yardımcı olmak için buradayız.
- Hahah, buna ancak gülerim. Elveda (umarım sonsuza dek)
- İyi günler :).

Güncelleme: Sürpriz! Moleskine'nin defteri parayı iade etmesinden bir hafta sonra geldi. Son kazığını da atmayı ihmal etmedi, yani artık sadece gülüyorum iade almasaydım yine ufak çaplı bir sinirlenirdim ama iadeyi aldım sıkıntı yok. Olan bana karşıdan ödemeli kargo göndermesi (5 lira 10 kuruş) :/. Sorun miktarı değil sorun benim siparişimin kargosunun bedava olmasıydı :/. İzninizle bu kötü tecrübeyi en kısa zamanda unutmak istiyorum. Umuyorum ki güzel tecrübelerimiz olsun, sakin kalın :).

11 Ekim 2018 Perşembe

Sorry To Bother You - Boots Riley (2018)

Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama dünya çöküyor diyen rapçi (The Coup) Boots Riley'den fantastik komik satirik bir ilk film.

Öneri Makinesi
Sorry To Bother You

Cassius Green amcasının garajında sevgilisi Detroit ile yaşayan ve iş arayan bir vatandaştır. Tele pazarlamacı olarak iş bulan Cash (Cash- nakit para, green- yeşil yani doların rengi de diyebiliriz) günümüzün fantastik bir yorumunda işinde hızla yükselirken kendisi olmayı ve değerlerini aldığı sıfırlara yavaş yavaş değişir. Sanatçı ve aktivist kız arkadaşı Detroit'ten, maaşını alamayan greve giden arkadaşlarından, dünyanın kötü gidişatından da para kazanmak için çıktığı asansör gibi gittikçe uzaklaşır.

Öneri Makinesi

Filmdeki küçük detaylar filmin verdiği mesaja çok güzel eşlik ediyor. Fantastik bir zamanda geçmesi yaşadığımız dünyadan fazla uzak olduğu anlamına gelmiyor. Irkçılık, kapitalizm, ikiyüzlülük, köleliğin yeni formları, her türlü şiddet, bozulan ahlaki değerler, medyanın rolü ve birçok konuya değiniyor ve bunu güzel bir görüntü yönetimi ve yönetmenin grubu The Coup önderliğinde Janelle Monae, filmin başrolü LaKeith Stanfield'ın gibi isimlerin eşlik ettiği film müzikleriyle destekliyor.

Öneri Makinesi

Çok başarılı bulduğum bu filmde eksikler yok değil ama bir şans vermenizi şiddetle öneririm. İzledikten sonra insanın aklına Childish Gambino'nun This Is America şarkısı gelmemesi elde değil o yüzden o şarkıyı buraya bırakıyor ve keyifli seyirler diliyorum.

7 Ekim 2018 Pazar

Dört Mevsim Hikayeleri - Eric Rohmer (Seri Filmler #8)

Eric Rohmer'da seri ben de Rohmer sevgisi çok olunca bu seriler ben üşenmeyip yazdıkça devam edecek (mesela aylardır bekleyen bu yazı gibi :):)). Kendisini ne kadar sevdiğimi daha önce yazdığım serisinde de bahsettim lakin yine belirtmekte bir sakınca görmüyorum. Fransız Yeni Dalga Sinemasının babalarından sayılan Rohmer'ın bu serisinin adı bile insanı filmlerini izlemeye davet ediyor. Adından da anlaşıldığı üzere 4 mevsimin baş rolde olduğu bu filmlerde Rohmer kaçamak bir hafta sonu ya da kısa bir yaz tatili tadında en iyi anlattığı şeyleri anlatmaya devam ediyor.

Eric Rohmer'dan "Altı Ahlak Hikayesi" yazısı için tıktık.
Eric Rohmer'dan "Komediler ve Özlü Sözler" yazısı için tıktık.


Diğer film serilerini okumak için tıktık.

Conte de printemps - İlkbahar Hikayesi (1990)


Öneri Makinesi


İlkbahar ile giriş yaptığımız serinin ilk filminde, Jeanne bir partide tanıştığı Natasha'nın evine davet etmesiyle arkadaşlıkları başlar. Natasha, annesi tarafından terk edilmiş babası tarafından da evde yalnız bırakılmış genç bir üniversite öğrencisi, Jeanne ise düşünmeyi seven sakin yapılı işini severek yapan bir felsefe öğretmeni. Natasha'nın babası ve Jeanne arasında çöpçatanlık yapmasıyla ağaçların çiçeklerini açması gibi bu aşk da yeşerecek midir?

Filmde felsefe, edebiyat, resim ve müzik gibi diğer sanat dallarının desteğiyle ortaya çıkan görsel ve işitsel bir şölenle seriye muhteşem bir başlangıç yapıyoruz.

Conte d'hiver - Kış Hikayesi (1992)


Öneri Makinesi


Her yaz aşkı gibi dolu dizgin geçen beraberlikten sonra ayrılan iki sevgili Felicie ve Charles bu anıyı bir çocukla taçlandırırlar yalnız ayrılırken "öylesine" yanlış adres veren Felicie bu çocuk haberini sevgilisiyle paylaşamayacaktır. Girdiği hiçbir ilişkide istediği mutluluğu yakalayamayan ve beş yıl boyunca inatla Charles'ı bekleyen Felicie sonunda aşkına kavuşacak mıdır yoksa boş bir ümit uğruna mı beklemektedir?

Bir kış hikayesi ancak bu kadar sıcak anlatılabilirdi. Rohmer'ı daha çok yazlık evler, sofralar ile izlemeye alıştığımız için filmin kışın geçmesi ilginç gelmedi değil ama Rohmer'ın mevsimi kış olsa da ruhu yaz :).

Conte d'été - Yaz Hikayesi  (1996)


Öneri Makinesi


Genç Melvil Poupaud'un (Laurence Anyways dersem anımsayacaksınız) Gaspard olarak arzı endam ettiği bu filmde, genç bir adamın yaz aşklarını izliyoruz. Arkadaşının yazlık evine kız arkadaşını beklemek için gelen Gaspard dereceli bir matematik mezunu ama müzikte de amaçları olan bir genç. Sevdiğini düşündüğü kız arkadaşı Lena'yı beklerken tanıştığı, harçlığını çıkarmak için garsonluk yapan antropoloji öğrencisi Margot ile güzel bir arkadaşlık kurar. Onun önerisiyle tanıştığı Solene ile de münasebetini ilerletirken beklediği kız arkadaşı Lena gelince Gaspard için durumlar biraz karışır. Peki hepsine aynı sözü veren Gaspard'ın seçimi kimden yana olacak?

Plaj voleybolu, deniz, güneş, kumsal, yazlık verilen sözler, heyecanlar, küçük dargınlıklar, müzik, sofralar ve mutlu anılarla yazı özletecek tatlı mizahıyla güzel bir Rohmer filmi :).

Conte d'automne - Sonbahar Hikayesi (1998)


Öneri Makinesi

Ve serimizin son filmi yine tatlı bir aşk hikayesi. Hayatının sonbaharı değil ama ikinci baharında olan şarap üreticisi Magali'nın arkadaşlarının çöpçatanlık yetenekleriyle oluşan karmaşık ilişkilerinin hikayesi. Yaz bitmiş üzümler olgunlaşmış şarap için hazırlanırken bir kadın da hayatının yeni heyecanına kapısını açacak mıdır?

Fransa, üzüm bağları, şarap, peynir, biraz zeytin, ekmek ve serin bir öğle vakti arkadaşlarla edilen tatlı sohbetler gibi geçen Rohmer'dan seriye eski dostları Marie Riviére ve Béatrice Romand ile tatlı bir kapanış :).

Sen hala Eric Rohmer izlemediysen ne duruyorsun, hadi hemen yazıyı kapatıyor ve sana en yakın gelen mevsim ile beraber onun büyülü dünyasıyla tanışıyor, pazar gününü güzel bir keşifle taçlandırıyorsun. Sonrası gelir zaten, keyifli kalın :).

28 Eylül 2018 Cuma

Sevgili Güllük #7 (Özet)


Yeni mini diziler izlerken yarım bıraktığım dizilere devam etme kararı aldım ve Modern Family ilk tercihim oldu. Çerez gibi 20 dakikalık bölümlerle bu aileye gülmeyi özlemişim. Tabi kaldığım bölümü bulmak biraz zor oldu ama en azından kaldığım sezonu hatırlamışım, doğru bölümü bulana kadar da birkaç eski bölümle şenlendim. Son sezonda biri ölecek diyorlar ama sürpriz bir şekilde Jay'in köpeği Stella'yı öldürüp arkasından herkesi yaslı konuşturabilirler, röportajlarını izlerken herkes Jay olduğunu düşünürken mesela.

Eğer bu varsayımım doğru çıkarsa kendi dizimi yazacağım, haha. Çıkmazsa işte o zaman hürgürt şakırt çünkü her karakterini sevdiğim nadir dizilerden :(. 


The Big Bang Theory, Orphan Black ve Parks and Recreation da sıradaki dizilerim olacak ikisi bitti diğerinin son sezonuymuş yine sanırım. Ben de geriden gelerek bitireceğim bu çok sevdiğim 4 diziyi. 


Hayatımdan bir dönem kapanıyor gibi hissediyorum, ikisiyle kaç sezondur haşır neşirim, bir nevi benim zamanımın çok güzel komedi dizileri ve onları izlerken zaman geçti ben de büyüdüm. Yokluklarına alışmak zor olacak :(. 

2018 filmlerini izlemeye çalışıyorum buldukça. Sizin bu sene mutlaka izle dediğiniz filmler ne? Bir de nereden izliyorsunuz merak ediyorum.

Eric Rohmer ve Alfred Hitchcock'un bir sürü filmini izledim yine. Rohmer yazısı hazır, Hitchcock'a özel bir atıştırmalık düşünüyorum ama emin değilim. Ne dersiniz?

Kitap okuyamıyorum. Uzun süredir elime hangi kitabı alsam sürünüyor. Yazıyorum belki ilham gelir de elime aldığım bir kitabı bitiririm artık. Canıma sıkmaya başlayan bir süre oldu okumayalı. Kitaplardan değil tamamen benim isteksizliğimden.

Abur Cubur yazıları yazmayalı da çok oldu, güzel bir liste yapmalı.

Bu aralar kendi bloguma çok yorum ya da izlenme almasam da sizlerin yazılarını okuyup yorumlamaktan büyük keyif alıyorum. Sonbahar herkese yaramış ve ilham getirmiş. İzleme listemde yazılar sürekli değişiyor ve ben hepsine yorum yazmasam da okuyorum. Yaz rehaveti falan kalmamış çoğu kişi buralarda, mutluyum :). Hatta bazı arkadaşlarımız yazmaya döndü, birkaç blog daha var onlar da sürpriz yapıp dönse daha da güzel olur. 

Şimdilik benden bu kadar. Sizler ne alemdesiniz? Neler izliyor neler okuyorsunuz ya da neler yapmak isteyip yapamıyorsunuz? Kendinize iyi bakın, etkileşimde kalın :).

26 Eylül 2018 Çarşamba

İntikam Hiç Bu Kadar Kanlı Olmamıştı: Mandy (2018)

Öneri Makinesi
Mandy

Panos Cosmatos'tan saykodelik, ilginç bir şekilde komik, dini motiflerle örülü Nicholas Cage ve Andrea Riseborough'un başrolde olduğu bol kanlı bir intikam hikayesi Mandy.

Öneri Makinesi
Mandy

Hayatının aşkının, kaçık bir adamın etrafına toplanmış kaçıklardan oluşan dini bir tarikat tarafından  öldürülmesiyle tüm zamanını, aşkını diri diri yakanları bulup cezasını vermeye harcayan oduncu Red Miller'dan, orakçı (reaper; the grim reaper: ölüm meleği) Red Miller'a dönüşümünü izliyoruz.

Red (adı da boşuna kırmızı olmamış tabi), aşkı Mandy ile sessiz sakin bir yerde yaşayan kendilerine göre rutinleri olan bir çift. Mandy, tarikatın baş kaçığının radarına istemeden takılınca çiftin hayatı tümden değişir. Tabi tarikat dışında kara kurukafalar (ayy Türkçe'si tekerleme gibi oldu, The Black Skulls işte) olarak nam salmış uyuşturucu maddenin etkisi altındaki zırhlı insansıları unutmamak gerek. Onlar da Red'in intikamından bir şekilde nasibini alacaktır.

Öneri Makinesi
Mandy

Diyaloğun az olduğu mistik bir 1983 yorumunda geçen bu intikam hikayesinde, filmin anlatımı en çok öne çıkan şey. Bölümlere ayrılan filmin, başı daha sakinken sonradan aksiyon başlar. Konusu itibariyle yarattığı gerilimi ve aksiyonu destekleyen efektler ve müziğin gücü yadsınamaz. Filmin atmosferi çok güçlü ve sizi etkisi altına alması uzun sürmüyor. Oyunculuklar da başarılı.

Öneri Makinesi
Mandy

Sonuç olarak anlatımı türünün çoğu örneklerinden biraz daha farklı olan bu aksiyon suç gerilim filmi severlerine önerir, mutlu günler dilerim :).

24 Eylül 2018 Pazartesi

Maniac (2018)

Geçen seneki başarılı mini dizilerden sonra bu sene dizi dünyasında izlediğimiz film yıldızlarının sayısı da rekabet de artmaya başladı. Bu durumdan asla şikayetçi değil mutluyuz çünkü rekabet sayıyı arttırdığı gibi kaliteyi de yükseltti. Peki Maniac bu standardın altında mı kaldı yoksa Emma Stone ve Jonah Hill'i dizi dünyasında da ödül adaylıkları getirecek kadar iddialı mı?

Maniac (2018)

Ödül adayları olur mu bilmem, umursamam da ama benim uzun zamandır izlediğim en güzel bilim kurgu işlerinden biri olduğu kesin. Sonu her ne kadar ortalama olsa da çok tatlı bir hikayeyi 10 bölümde başarılı performanslarıyla Emma Stone ve Jonah Hill eşliğinde izledik.

Maniac (2018)

Netflix orijinal serisinden olan bu dizide, deneklerin kalıcı olarak problemlerinin çözüleceği vaat edilen bir deneyde, bilgisayarın duygu yoğunlundan etkilenen Denek 1( Owen) ve Denek 9 (Annie)  beklenmedik bir şekilde sorunlarıyla yüzleşirken yalnız olmayacaklardır. Bu istenmeyen durum deneyin başındakileri sıkıntıya sokarken bizleri Annie ve Owen ile birlikte zihinlerinde farklı dönemlerden farklı maceralara sürükler. Hikaye içinde hikayeler olan bu dizi on bölüm boyunca tempoyu düşürmüyor.

Maniac (2018)

Dramı dozunda komedisi yerinde bilim kurgusu etkili bu diziyi ben her sevdiğim dizi gibi bir solukta izledim. Filmin gezdiği dönemleri gerek kostüm gerek dekor gerekse makyaj olarak çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Bunun yanında güzel bir soundtracki dizinin önüne geçmeden destekleyici bir şekilde dinledik.

Maniac (2018)

Jonah Hill gerçekten bu diziyle dikkat çekiyor, Emma Stone'u zaten seviyoruz bu dizide de kalitesinden taviz vermiyor. Onlara başarılı performanslarıyla Justin Theroux, Sonoya Mizunu, Sally Field, Jemima Kirke gibi dizi ve film dünyasının önemli isimleri de eşlik ediyor. Özellikle Justin Threoux bence Dr. James K. Mantleray rolüyle öne çıkan yardımcı oyunculardan biri.

Maniac (2018)

Şunu söylemeliyim ki bu deneyi yürüten bilim adamlarının deneklerinin kendilerinin izni dışında istemeden birbirlerini bulması bana Eternal Sunshine Of The Spotless Mind'ı hatırlattı. O filmi de çok seviyorum çünkü bu aklımızın içinde çıkılan gezinti fikri her zaman hoşuma giden bir şey o yüzden o filmi sevenler eminim bu diziyi de sevecektir. Zihnin derinlikleri, içimizdeki şeytanlar, duygularımızın zihnimizdeki somut yansımalarını görmek ve düşünmek bu diziyi etkileyici kılan özelliklerden biri.

Maniac (2018)

Sonuç olarak dizinin bilim kurgu tarafının, anlatımı oldukça eğlenceli kıldığını ve gerçek dünyada baş etmeye çalıştığımız birçok aile, arkadaşlık veya herhangi biriyle girdiğimiz iletişimi, ilişkiyi yine bilim kurgu yardımıyla güzel anlattığını düşündüğüm her bölümü ortalama 30-35 dakika süren bu diziyi  severlerine öneririm :). Diziden aldığım mesajlarından biriyle kapanışı yapmak isterim. Acı, sorunlar kaçınılmaz belki ama bunları her zaman tek başımıza taşımak zorunda değiliz.