Okunulası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Okunulası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ekim 2020 Cuma

Bukalemunlar Kitabı - Jose Eduardo Agualusa

Coğrafya ve ülkelerin harita üzerindeki yerini bilme konusunda hiçbir zaman başarılı ve bilgi sahibi olmadığımdan kitabın geçtiği yer ve yazarın memleketi olan Angola'ya da internetten baktım. Portekizce'nin konuşulduğu ve Orta Afrika'da yer alan bir ülke olduğu dışında hala pek bir bilgi sahibi değilim fakat gerçekten tropik meyvelerin yendiği bu ülkeye dünyanın adını bildiğim bilmediğim herhangi bir yerine gitmek istediğim kadar gitmek istiyorum. 

Bukalemunlar Kitabı'nı bazen bir kertenkele, bukalemun ya da geko tanımlarıyla adlandırılan ve ev arkadaşının önerisi ile ile bu ada kavuşan Eulalio anlatıyor. Kitaplarla dolu bir evde ev sahibi albino ile yaşayan Eulalio kertenkele doğası gereği yaptığı görevler dışında gün içindeki hobisi Felix'in hayatını izlemek. Felix'in sıra dışı işi de bu işi daha zevkli kılıyor. Geçmiş satan Felix Ventura gelen müşterilerine istedikleri yönde bir şecere, hikaye satıyor. "Çocuğunuza daha iyi bir geçmiş verin" mottosu ile çeşitli meslek gruplarından müşterisi olan Felix'in kapısı bir gün gizemli bir yabancı tarafından çalınır. Kimliğinden bahsetmek istemeyen bu yabancı ve bu yabancı gibi aşk da kapısını çalınca Felix'in yaşamı bu kitabın temelini oluşturur. 

Bukalemun kitapta sadece bir karakter değil birçok şeyin sembolüdür. İnsanlar bazen görünmez olmayı bazen avına ulaşmak için bulunduğu ortamla uyum sağlayıp yokmuş gibi davranırken bukalemunlar gibi kamuflaja sığınır yani yalan söyler. Bu yalanlara gerçeklerden daha çok inanırlar çünkü "Gerçekler kusurlu ve acıdır"(sf.118). 

Rüyalar ve gerçekler, yalanlar ve gerçekler kitapta en çok irdelenen iki konu herhalde. Farklı yazarlardan alıntılanan sözlerle de sıkmadan desteklenince daha etkili bir anlatım olmuş. Bunun için de baş karakterlerin yani iki dost; bir bukalemun ve geçmiş satan adamın yalan ve gerçeğin birbirine karıştığı yaşamlarını anlatmak akıllıca! Edebiyatla kalın efem :).

Devamını Oku »

7 Ekim 2020 Çarşamba

Gönülsüz Köktendinci - Muhsin Hamid

Uzun zaman sonra bir kitap yorumu ile karşınızdayım. Belki aranızda eskilerden benim kitap yorumları, listeleri yaptığım zamanları hatırlayanlar vardır, ne güzel zamanlardı :D. 

öneri makinesi

Bir günde bitirdiğim Gönülsüz Köktendinci kitabından sizlere bahsedeceğim. Pakistan'ın Lahor şehrinde Cengiz adlı genç oraya ait olmadığı her halinden belli yabancı bir adamla sohbete başlar. Cengiz bu yabancı ile yemek öncesi ve sonrası içilen iki leziz çay arasında üniversiteye okumaya gittiği Amerika'daki anılarından bahseder. Monolog şeklinde ilerleyen kitapta yabancıya dair tüm fikirlerimiz Cengiz'in gözlemlerinden gelir. 

18 yaşında Amerika'nın en iyi üniversitelerinden biri Princeton'a kabul edilen ve mezun olur olmaz prestijli bir danışmanlık şirketinde yüksek maaşlı bir iş bulan Pakistanlı Cengiz, Amerikan rüyasını gerçekleştirir. Bundan bir süre memnuniyet de duyan Cengiz hem tavır hem de finansal anlamda da güçlü olunca çevresi tarafından hızlıca kabul görür. Kariyer ve sosyal statü basamaklarını hızla tırmanan Cengiz, hayatının akışına alışmış gibidir, ta ki 11 Eylül olayları olana kadar. Bunca zaman arada aklına gelen ama gerilere ittiği iç çatışması da işte tam burada ortaya çıkar. Bunca zaman alıştığı bu yeni kimliği gördüğü haberler ve yaşadığı tecrübeler ile sarsılmaya başlar. Bu yeni edindiği Amerikan kimliğini ve bakış açısını sorgulamaya başlar. 

Postkolonyal yaklaşıma sahip kitapta Cengiz "mimic man"(mukallit/taklitçi) tanımına cuk diye oturuyor. Cengiz'in kendinde bunu fark etmesiyle başlayan iç çatışma da kaçınılmaz tabi. Doğu ile batının çatışması temel çatışmalardan biri, bunun yanında semboller de dikkat çekici kitapta. Küçük ama çok şey anlatan detaylar var.

Cengiz güzel, varlıklı ve nitelikli bir çevresi olan Erica'ya aşık olur. İsminin Erica olması tesadüf değil tahmin edersiniz ki, bakınız "Am-Erica". Erica; Amerikan rüyasının, batının kanlı canlı bir tasviridir. Cengiz, Erica'nın kalbini kazanmak ister ama asla kendi olarak bunu başaramaz yani Doğu'nun temsili Cengiz Batı'yı fethedemez kitapta. Erica hayalinde mükemmel olan bir beyaz adama aşıktır. Gerisinin yorumu sizde :).

Bir de Cengiz isminin de tesadüf olmadığını düşünüyor ve cahil olmayıp biraz daha tarih bilgim olsa başka başka okumalar da çıkacağını düşünüyorum :).

Daha çok şeyler yazılır kitap ile alakalı çünkü burada pek de bahsetmediğim çarpıcı bir tarafı var. O yüzden bu kitabı öneriyor ve sizin de yorumlarınızı okumayı merakla bekliyorum :). Şu an tükenmiş olsa da belki bir yerlerde denk gelirseniz bir göz atın derim. 

Beni "reading slump"'tan kurtardı diyebilir miyiz zamanla göreceğiz ama bir gerçek var ki şimdi geçmişe üniversiteye ışınlanıp canım hocalarım ve arkadaşlarım ile bu kitabı tartışmak isterdim. 

Benim gibi olmayın, edebiyatla kalın :).

Devamını Oku »

15 Ocak 2020 Çarşamba

Sevgili Güllük #1

Herkese selamlar! Keyifleriniz nasıl? Umarım harika bir 2020 geçiriyorsunuzdur. Benimkini sorarsanız sormayın derim :).

Öneri Makinesi


Uzun zaman sonra art arda kitap okuyorum ki bu güzel haber.

Son zamanlara kadar iyi de film izliyordum ki bu neredeyse iyi haber. 

İlk "penpal with me" videomu yayınladım ki bu güzel bir haber.

4K çektiğim video en fazla 480k izlenebiliyor bu çok kötü bir haber.

Kanalıma abone olup bana destek verirseniz bu çok güzel haber olur :).



Yeni yazılar düşünüyorum ki bu iyi haber, ama yazmaya üşeniyorum ki bu kötü haber.

Hepinize mutlu yıllar! Tüm dilekleriniz gerçek olsun <3.

Devamını Oku »

10 Kasım 2019 Pazar

Kasım Ayı Meydan Okuması Son


6. Bir şehir olsan hangi şehir olurdun? Neden? 

Çok kültürlü, karma karışık, dört mevsimi yaşayan, doğa harikalarıyla dolu, sanatın yoğun olduğu, bol etkinlikli, denizinde yüzebileceğin bir şehir ama aklınıza ilk geldiğini tahmin ettiğim İstanbul değil. Ben bu kadar kalabalık ve pahalı olmazdım. Böyle bir şehre gitmedim daha ama bulursam evim belleyeceğim kesin :). Sizce bu özelliklere sahip hangi şehir var?

7. Hayatında seni yönlendiren en belirgin duygun nedir? 

O an ki ruh halim :).

8. Neden blog yazıyorsun? Bloğu sevme sebebin nedir? 

Sizlerle iletişimde olmayı, izlediğim okuduğum bir şeyi yazıya dökmeyi seviyorum. Özellikle çok sevmişsem bunu paylaşma ihtiyacı duyuyorum. Hemen yazmalı, benim gibi izleyen varsa onlarla konuşmalı, yoksa da hemen önermeliyim diyorum.Aradan yıllar geçip hatırlamak istediğimde de dönüp bakmak güzel oluyor.

9. Soğuk kış günlerine geçiş yapıyoruz artık. Bu kış günlerinde pişirip yemekten keyif aldığın bir tarifini paylaşır mısın? Mesela meşhur bir kekin, ya da kurabiyen var mı? 

Brokoli olan her yemek. Kereviz de güzel. Havuçlu cevizli tarçınlı kek de güzel. Normal bir sebze yemeğini nasıl yapıyorsak aynısını brokoli ile yapıyorum, güzel oluyor. Yanına da makarna tabi ya da pilav. Beşamelli ve peynirli fırında da güzel oluyor, kremalı da. Çorbası zaten güzel. Yoğurlu ve ekşili salatasından bahsetmiyorum bile :).

Brokoli sevmeyenlere brokolinin cevabı gecikmedi :)

10. En son gördüğün en güzel manzara neydi? İstersen anlat istersen fotoğrafını bırak.

Bayadır güzel manzara görmedim desem. O kadar aynı güzergahlar içine sıkıştım ki, farklı istasyonlarda insem bile mutlu oluyorum.

Meydan okumaya günü gününe katılamasam da keyif alarak soruları cevapladım. Devamı gelirse ona da zevkle katılırım. Sizin cevaplarınızı da pek okuyamadım ama mutlaka geriye dönük bakacağım. Herkes harika aşk dolu bir hafta geçirsin <3. Mutluluklar!
Devamını Oku »

5 Kasım 2019 Salı

Kasım Ayı Meydan Okuması 5. Gün

Öneri Makinesi

Öneri Makinesi

Gözünü kapat ve hayal kur, şu an nerede olmak ne yapmak istiyorsun, anlat bize.

Anlatayım canımın içleri, şuan ardı arkasını düşünmeden İtalya'da uzun ama upuzun bir tatil yapmak istiyorum. Hatta mümkünse tatil serisi yapmak istiyorum, İtalya'da başlayan. Deniz kenarında yaşıyorum. Hava sıcak ama terletmeyen, tatlı bir rüzgar esiyor ama üşütmeyen. Çeşit çeşit makarna yiyorum, şarap tadıyorum. Kitap okuyorum ve sokak sinemasında orijinal dilinde filmler izliyorum. Akşamları tatlı eşliğinde şeker gibi insanlarla sohbet ediyorum. Bilmediğimiz gerçekliklerden, hayatta karşılaştığımız ya da karşılaşmadığımız olasılıklardan ve paralel evrenlerden konuşuyoruz. En sevdiğimiz filmleri sonuna kadar savunuyor ve ihtimallerden konuşuyoruz. Paralel evrenlerde yaşadığımız hayatların muhakemesini yapıyoruz en sevdiğimiz kitap, film alıntılarıyla. Yorgun düşüyoruz ama biliyoruz en huzurlu uykuyu çekeceğiz küçük ama huzurlu evimizde. Bir de müzik, bol bol müzik dinliyoruz, şarkılar söylüyoruz yollarda çekinmeden, içimizden geldiğince. Sonra sabahlıyoruz belki ama en güzel ve huzurlu uykuyu çekiyoruz. Sabah uyandığımızda hızlı bir yüzme keyfi dalgasız berrak bir denizde, sonrasında bol otlu taze peynirli sapsarı bir yumurta ile hazırlanmış ev ekmeği eşliğinde mükemmel bir kahvaltı yapıyoruz ki yorgun düşün kitap okuyarak uyuyakalıyoruz, günün en sıcak saatlerinde. Uyandığımızda yine deniz, yine yemek, yine sinema, ol muhabbet, sanat ve doğa. Bildiğin aylaklık işte :).

Ben yine mektup yazıyorum, belki hobilerimden birini minik bir işletmeye dönüştürmüşüm uğraşıyorum. Sürekli yeni hobiler keşfediyorum, öğreniyorum, gözlemliyorum.Aslıda hayatım tatil olmuş o da hayatım. Böyle bir hayal işte.
Devamını Oku »

4 Kasım 2019 Pazartesi

Kasım Meydan Okuması 4. Gün

Öneri Makinesi

4. Bugün seni mutlu eden küçük sevinçleri yazar mısın?

Sonunda evime geldim, tatlı kurabiyeler atıştırdım ve klavyemin başına geçtim. Özellikle gün sonunu bekliyordum yazmak için ve tam da uygun zamanı bulmuşken hemen sıcağı sıcağına yazayım.

- Koroya gitmek
- Akşam yemeğini tatlı insanlarla ve hoş sohbet eşliğinde yemek
- Bel çantamı kullanmak (aşırı rahat bir şey, uzun zamandır denemek istiyordum)
- Limon yaprağı koklamak
- Blogdaki yorumlarınızı okumak (o kadar özlemişim ki güzel enerjinizi <3)

Gün yine çok yoğun ve stresliydi ama kapanışı en sevdiğim kurabiyelerden biri olan yağ deposu bol kalorili balayı kurabiyesi ile yaptım şu an mutluluk hormonlarım tavan :).

Hafta içi yazılarınızı okumakta sıkıntı çekebilirim ama hafta sonu sizi mutlu eden şeyleri okumayı sabırsızlıkla bekliyorum. Görüşürüz :).

Devamını Oku »

3 Kasım 2019 Pazar

Kasım Ayı Meydan Okuması 1+2+3

Herkese merhabalar! Sevgili Zeynep'in yayını ile bu meydan okumaya katılmış bulunmaktayım ama iki gün boyunca yazmayı unuttuğum için biraz geriden başlıyorum :). Sorular çok tatlı, mevsime uygun ve iç ısıtan türden. Sanırım arada set halinde cevaplasam da bir sıkıntı olmaz çünkü genel olarak aşırı yoğun günler geçirdiğimden her gün yetiştiremeyebilirim.

Bu arada bolca film izliyorum ve yavaş yavaş yazıları düzenleyip yayına koymaya da başlarım umarım. Biliyorum ihmal ettim buraları ama asla unutmadım. Sizde durumlar nasıl?

1. Günaydın kartı hazırlar mısın?

Hazırlarım tabi. Tarkovski'nin en sevdiğim polaroidlerinden birinin üzerine Sufjan Stevens şarkı sözü yazardım ve en içten dileklerimle sabahınızı kutlardım :).

Öneri Makinesi
"Words are futile devices"

2. En sevdiğin koku ve sesleri yazar mısın?

Ayy o kadar çok ki nereden başlasam bilemiyorum. Kahve kokusu, temiz ferah serin sabah kokusu, yasemin kokusu, taze pişmiş anne yemeği kokusu, temiz çarşaf kokusu, fırından yeni çıkmış kurabiye kokusu, taze limon/mandalina kokusu, çilek kokusu, eski kitap kokusu, tatlı kokular ve bilimum şu an aklıma gelmeyen tatlı güzel kokular :).

Hafif rüzgar sesi ve sebep olduğu sesler, ormanda gezerken çıkan sesler, saksafon sesi, hang drum/handpan sesi, karizmatik insan sesleri, deniz dalgalarının sesi, kağıt sesi ve günlük hayatta sevdiğim şeyleri yaparken çıkan sesler genel olarak sevdiğim sesler :).

3. Şu an ilk aklına gelen seviyorum dediğin şeyler neler?

Cumartesi, yemek yapmak, mektup hazırlamak, huzurlu olmak ve film izlemek. İlk aklıma bunlar geldi :).

Diğer sorularda görüşmek üzere :).
Devamını Oku »

29 Ağustos 2019 Perşembe

Neler Yapıyorum #1 Here&Now

Ezgi'nin her ay onun harika objektifinden fotoğraflarla okuduğum Neler Yapıyorum? serisini çok seviyorum ama bir türlü yapamıyorum çünkü onunki kadar bu yazıları güzelleştirecek özgün görselim yok. Yine de madem uzun zamandır yokum o zaman neden bu istenmeyen arayı hem biraz sohbet ederek hem de sizleri benden biraz da olsa haber ederek kapatmayalım. Zaten her ay niyetlenip çeşitli bahanelerle erteliyorum bu ay durum tersine dönsün, bahanem bu yazı olsun ve bloga yeniden bir giriş yapayım.

Aslında Instagram'da aktifim ve bunun nedeni orada paylaştığım içeriğin tamamen farklı olması. Oradan birçok blog arkadaşımla görüştük, pek de uzak hissetmedim kendimi ama yine de blogumu çok özledim. Kaç kere hazır yazıları düzenleyecek zamanı bulup girişsem tembellikten bıraktım.

Tabi bu arada canım blogum sessiz sedasız bir yaşını daha doldurdu ve ben fırsat bulup bir çekiliş yapamadım ama olsun. Bu yıl da böyle geçsin, seneye umuyorum acısını çıkarırız.

Ben yokken bana yazan blogger arkadaşlarım sizler ne kadar güzelsiniz ki beni yeniden evime davet edip komşunuz olmamı istiyorsunuz. Bunun değeri paha biçilemez. Nasıl özel ve güzel hissettirdiniz bana siz de kendinizi aynı şekilde hissedin, çünkü öylesiniz! Sizleri çok seviyorum.

Seviyorum: Akşam eve dönerken minik alışverişler yapıp evime eli dolu dönmeyi seviyorum :).

Yiyorum: Noodle delisi oldum, her boşlukta sipariş ediyorum. Şimdi fotoğraf ararken bile tok olmama rağmen canım çekti :).

Kaynak için resme tıklayın.

İçiyorum: Maalesef kola. Kola benim bağımlılığım itiraf etmek gerekirse ve bu aralar ekstradan nüksetmiş durumda. Sıcak havalarda başka bir şey benim hararetimi kolay kolay almıyor maalesef. Neyse ki su yerine de kola için biri değilim. Her daim su da tüketiyorum.

Hissediyorum: "Blessed" Türkçe karşılığı mutlu ya da kutsanmış ama bence ikisini de karşılamıyor ama tam olarak "blessed" hissediyorum :).

Yapıyorum: Çoğu zaman yaptığım gibi "journaling" ve "mail art". Instagram hesabımda bol bol bu konu hakkında yaptıklarımı görebilirsiniz :).



Düşünüyorum: Ayın sonunu, hahaha :).

Hayalini kuruyorum: Bu aralar ev hayali kuruyorum en çok. İçini bitkilerle, hasırlar ve ahşaplarla donattığım belki de bir köpeğin dolaştığı bohemian bir ev hayali kuruyorum :). Geniş mutfağından güzel kokular yayılan, yüksek pencereli ve tavanlı, kıyısında köşesinde el işlerimle uğraştığım, aydınlık bir ev hayali. Her pazar bayıla bayıla hatta ağzımın suyu aka aka izlediğim Daire kanalının etkisi büyük :).

Kaynak için resme tıklayın.

Dinliyorum:
90'lar Türkçe Pop, her sabah işe gitmeden. Size de şiddetle öneririm, güne enerjik başlamanız için hazırlandı. Garantili, kesin bilgi, yayalım :).



Okuyorum: Metroda ve genelde kafamın boş olduğu sabahlar Yolda - Jack Kerouac. Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı ve bakalım nasıl gidecek. Hala başlarındayım.

İzliyorum: Beni ağına düşüren ve tembelleştiren Youtube videolarını özellikle "stationery haul" (beni hipnotize eden videolardan) videolarını saymazsak eğlenceli filmler izlemeye çalışıyorum. Hepsini bir atıştırmalık yazısında paylaşmayı isterim.

Benden bu kadar, mektuplar ve tabi ki playlist dışında hepsi pinterestten :). Yeni yazılarda görüşmek dileğiyle. Blogda kalın :).

Devamını Oku »

16 Temmuz 2019 Salı

Sevgili Güllük #6

Merhabalar!

Uzun zamandır aranızda yokum o yüzden bir güncelleme yapmak istedim. O kadar ilginç, yoğun ve karmaşık bir dönemden geçiyorum ki inanın ben bile yetişemezken durup blogda yazı yazmaya ya da düzenlemeye zaman kalmıyor. Zaten elimde Richard Brautigan kitaplarına dair makaleler sürünüyor diğer yandan birkaç izlediğim filmi saymazsak ne film ne de dizi pek izlediğim söylenemez. Üzerine bir de arada geçirdiğim grip eklenince ortalık iyice karıştı tabi. O ara bol bol Friends izledim yeniden, bir iki bölüm derken iki sezon kadar izlemiş oldum ki özlemişim iyi geldi. Arada Instagram'da aktif olsam da genelde hayatın telaşı içinde oradan oraya koşturuyorum.

Yakın zamanda daha aktif bir dönem olmasını umsam da kesin bir şey söylemek zor lakin geleneksel 6. yıl kutlamaları da geliyor. Ne kadar yoğun olsam da onun için de güzel bir çekiliş yapmayı planlıyorum.

Sizlerin yazılarınızı da takip edemedim haliyle, bana darılmayın lütfen. İnanın ben de çok istiyorum daha çok okuyup yazmak ama belki yine de siz beni bu yazının altında bilgilendirirseniz küçük notlarla çok mutlu olurum.

Müzikle kalın.

Kourosh Yaghmaei - Gole Yakh

Devamını Oku »

16 Mayıs 2019 Perşembe

Damızlık Kızın Öyküsü - Margeret Atwood

Öneri Makinesi

Merhabalar, 2019 Kitaplık Kedisi Reading Challenge kapsamında kadın yazarların kitaplarını okuyoruz. Ummadığım anda karşıma çıkan yıllardır okumak istediğim bu kitap benim uzun zamandır okuyamama durumumu kırdı ve meydan okumada bir maddeyi de silmiş oldum.

Bu gereksiz kişisel bilgiyi verdikten sonra sizlere bu herkesin beğendiği dizisinin çekildiği distopya türündeki bu kitaptan bahsetmek istiyorum. Bir not daha; yazar ikinci kitabın geleceğini açıklamış.

Kendisinden dinlediğimiz bir damızlık kızın hikayesi bu. Amerika'da işler yolunda gitmezken bir anda kadınların maddi manevi tüm hakları alınır ve en sonunda keskin hatlarla sınıflandırılan bir insan topluluğu çıkar ortaya. Yaşına, doğurganlığı veya makamına göre kategorilere ayrılan bu ayrımı da renklerle belirleyen bir sistem oluşturulur. Bu sistemde herkesin görevi farklıdır. Bizim hayatına odaklandığımız karakter ise önceki "özgür" hayatında çocuğu olan ve doğum yapabilme kapasitesi yüksek olan Fredinki. Şöyle ki; damızlık kızların önceki hayatlarında kullandıkları adları kullanmaları hatta söylemeleri bile yasak ve yeni adları "atandıkları" komutana ait olduklarını belirten bu isimler. Şimdiden tüyleriniz diken diken oldu biliyorum lakin kitap daha fazlasını vaat ediyor emin olun.

Geçmiş ve şimdi arasında gidip gelen ne kadar unutmaya çalışsa da unutamadığı ailesi ve sisteme ayak uydursa da içten içe onu kırmak için hissettiği küçük oyunlarla karakteri iyice tanıyoruz. Geçmişe gitmesi bugünün dünyası ile aradaki farkı iyice görmemizi sağlıyor. Karakterle beraber umutsuzluğa düşüyor ve yoruma açık sonuyla da distopyamızı sonlandırıyoruz.

Ben kitabı sevdim yalnız diliyle alakalı çözemediğim beni rahatsız eden bir durum oldu. Onun dışında rahatsız ama akıcı bir okuma oldu. Türü severlere hatta sevmeyenlere bile öneririm ki böyle bir dünyaya bir gün uyanmamak için elimizden geleni yapalım. Sevgiyle kalın!
Devamını Oku »

30 Mart 2019 Cumartesi

Sevgili Güllük #4 (Yenilikler, Yenilenmeler)

Vagabond - Agnes Varda (1985)

Merhabalar :). Evet, hala yaşıyorum; hayır, meydan okumadan sonra durulup kaçmadım. Evet, işlerim yoğundu; hayır, bilgisayarım yoktu. Evet, şimdi buraya size merhaba demeye geldim :). Eee siz nasılsınız?

Bu arada artık İstanbul'dayım. Olur da burada olanlar varsa bir gün buluşup kahve içelim yahu :). Ben yazamıyorum lakin etkinlikten etkinliğe gidiyor, notlarımı alıyor ve en yakın zamanda da sizlerle paylaşmaya can atıyorum :).

Tekrardan kitap okumaya başladım ve şimdiden iki kitap bitirdim gibi :). Onları da yazacağım çünkü ikisi de çok güzel :).

Dizi hiç izlemedim, film izledim. Çok değil ama hepsi sinemada o yüzden bence anlatmaya değer ayrı bir yazıda :).

Biz izleyicilerine etkinlik kapsamında çok güzel bir video yollayayan tatlı insan Agnes Varda aramızdan ayrıldı. Çok üzgünüm. Jacques'iyle beraber çok huzurludur umarım.

Anlatacak çok şey var ama hepsini planlı bir şekilde hakkını vererek paylaşmak isterim. Peki bu bir aylık yokluğumda siz neler yaptınız?
Devamını Oku »

28 Şubat 2019 Perşembe

28 Day Blog Challenge: Day 28

Bande A Part - Jean Luc Godard

28. Meydan okuma nasıl geçti?

Ne güzel geçti bir ay. O kadar mutluyum ki bir parçası olmaktan ve yazıp yorumlaşmaktan anlatamam. Hiç, bu kadar yorum cevapladığımı ya da biriken bu kadar okumadığım ve kaçırmadan okumak istediğim blog yayını olmadı herhalde. Öyle güzel bir yoğunluk ve doluluk. Öncelikle bu fikirle bizi bir araya toplayan sonra yeni bloglar tanımamızı sağlayan en son da hem yazı yazıp hem diğer bloglara ziyaretlerimizi en az 28 katına çıkaran Ezgissimo'ya çok teşekkür ediyorum. Gerçekten hiç yüz yüze görüşmedik ama arkadaşım diyebileceğim kadar yakın hissediyorum. Fikirlerine, enerjisine, ilhamına, bloguna kısaca kendisine bayılıyorum ve eminim bir araya gelsek kırk yıldır tanıyor gibi birbirimizi konuşuruz. Öyle bir ruh eşi gibi hissediyorum, çok seviyorum. Zaten onun adı geçince biliyorum ki mutluluk içeren bir iş olacak ve gerçekten de bu meydan okumaya da tereddütsüz katıldım ve sonuna kadar zevkle hevesle yaptım.

Sonra gelelim bu meydan okumaya katılan blog arkadaşlarıma. Öncelikle yazılarınızı okumaktan ve yorum yazmaktan hayatınızın bir kısmına dahil olup sizi daha iyi tanımaktan dolayı çok mutluyum. Yazılarımı okudunuz bir de zaman ayırıp yorum yaptınız hele ki bazı arkadaşlarım hemen hemen üşenmeden her yayınıma çok güzel yorum yaptılar ne kadar teşekkür etsem az. Ben de elimden geldiğince hepsini okumaya çalıştım ama son günlerdeki yoğunluk beni biraz kısıtladı yine de mutluyum :).

Meydan okuma vesilesiyle daha çok kaynaştığım ve yeni tanıdığım bloglar oldu ne mutlu bana. Onların bu samimiyetine teşekkür ediyorum. Bundan sonra da hep görüşmek dileğiyle :).

Gelelim kendime, her gün yazdım. Sadece 3 sefer kısa cevaplarım olduğunda birleştirip yazdım ki o da sayılmaz, onun dışında işe gider gibi her gün büyük bir sorumlulukla yazdım. Ben de bir tebriği hak ettim bence :). Tabi bunda soruların güzelliğini unutmamak lazım. Uzakta olsam bile önceden hazırlayıp yayınladım ve ihmal etmedim :).

Sonuç olarak herkese teşekkür ediyorum. Şubat benim için çok hareketli bir aydı ve mart yeni başlangıçlarla geliyor. Meydan okuma bana bir nevi uğurlu geldi :). Yakında anlarsınız zaten neden :). Bir süre yazı da yayınlayamayabilirim, şimdiden söyleyeyim. Hepinizi çok seviyorum ve güzellikler diliyorum. Başka meydan okumalarda ve yeni maceralarda görüşmek üzere <3.

Devamını Oku »

27 Şubat 2019 Çarşamba

28 Day Blog Challenge: Day 26,27


26. Maddi ya da manevi neye ihtiyacın var.

Son günlerde sorular ağırlaştı mı ne :). Benim bol bol maceraya, keşfetmeye, gezmeye, sürekli üretmeye ve en sonunda da huzur bulacağım evim diyebileceğim bir yere gitmeye ihtiyacım var. Her tarafı doğa ile çevrili su kenarı her türlü canlının yaşadığı sevdiklerimin yakınımda ve köpeklerimin olduğu bir yere.

27. Enerjin modun düşük olduğunda toparlanmak için ne yaparsın.

Önereceğim ipuçlarım yok, yine kelin merhemi olsa başına sürer hesabı :). Sevdiğim komedi dozu yüksek şeyler izlerim, insanlarla iletişim kurmaya çalışırım ya da çalışmam, düşünmemi engelleyecek sürükleyici basit ama yorucu olmayan şeyler izlerim, alışveriş yaparım, internette boş boş dolanırım, sevdiğim dizilerin sevdiğim bölümlerini tekrar izlerim. Ya Harry Potter okur ya da bir filmini izlerim. Gezerim çünkü gezmek hep bana iyi gelir ne bileyim yaparım bir şeyler ya da yapmam sadece uyurum :).

Devamını Oku »

25 Şubat 2019 Pazartesi

28 Day Blog Challenge: Day 25


25. A-Z'ye sevdiğim şeyler listesi hazırla.

Bu soru çok zevkli değil mi :). Bayıldım bu fikre, hemen ilk aklıma gelenlerle başlıyorum.

A - Ailem ve Asya, e ben bangır bangır demiyor muyum kaç aydır ben gideyim kalayım diye :).

B - Balık, yemeyi çok seviyorum, balık sofralarını ve yancılarını da :).

C - Coffee and Cigarettes, canım Jim Jarmusch'un en güzel filmlerinden biri ve benim vücudumdaki suyun yarısı kahveden oluşuyor zaten :).

Ç - Çilenk, en sevdiğim meyve <3<3.

D - Deniz çünkü yüzmeyi ya da suda kalmayı bile çok seviyorum <3.

E - Ev, nereye gidersem gideyim en son evim diyebileceğim yere dönmek, huzur bulmak istiyorum.

F - Filmler, yani ne diyebilirim ki. Film izlemek ve çekmek (kısa da olsa) benim için çok önemliler. Aslında anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz :).

G - Gönüllü, çünkü gönüllü olmayı çok seviyorum sosyal sorumluluk projelerinde.

Ğ - Doğa, tabiat ana diye boşuna demiyoruz. Boynu bükük kalmasın, yok sayılmasın diye içinde geçen bir kelime seçtim,

H - Hatay, küçük ama her seferinde beni şaşırtmayı başaran ve beni yeri geldi mi memleketimde turist yapan mucizevi bir yer :).

I - Ilık, ne sıcak ne soğuk. Ne terleyeyim ne üşüyeyim, mis gibi :)

İ - İstanbul, başka bir macera olacak :). Dolu dolu bir şehir, kaç yıl gezsen bitmez. Bir de indie, her zaman her yerde :).

J - Jess, New Girl karakteri, çok güzel diziydi be :/ Hele ki ilk bölüm sayısız kez izlemişimdir. Kendine tema şarkısı yapan her cümlesini şarkıyla bitiren deli kız sadık dost güvenilir insan Jess, herkesin bir tane Jess'i de olmalı sanki hayatta :). Jean Luc Godard, Jim Jarmusch, John Lurie, Johnny Depp say say bitmez şimdi :).

K - Kelime, kaynak: Sufjan Stevens: "Words are futile devices" ve Depeche Mode: "Words are very unnecessary, they can only do harm". Sevgi nefret ilişkisi diyelim :) :).

L - Limon, bu hayatta ciddi söylüyorum en sevdiğim şeylerde ilk onda yeri var.

M - Merak, beni tanımlayan şeylerden biri. Merakımdan dolayı birçok şeyi denerim ve açık fikirliyimdir. Bir de mor, çok seviyorum.

N - Nurcanum, Davut Güloğlu şarkısı, şaka şaka annem :):).

O - Orman, çünkü ben ağaçları ve güneş ışığının aralarından sızmasına bayılıyorum. Ben sürekli orada yürüyüş yapmak istiyorum. Otlar bir de var ya yeşil olanlar, yiyip de sevmediğim çıkmadı daha.

Ö - Örgü, küçüklüğümden beri hatta bebekliğimden beri bana giydirilen ve benim hala en sevdiğim şey el örmesi işler. Hala öğrenemedim ama bir gün öğreneceğim :).

P - Paket, çünkü hediye almak da vermek de çok güzel :). Alışveriş yapmak da güzel, kargonun gelmesi de :). Hep bir sürpriz barındırıyor.

R - Retro, çünkü seviyorum. Sanki bir yarım geçmişte kalmış bu yanım onun özlemini çekiyor gibi bir hal :).

S - Sevgi, sevmek, sevilmek; müthiş duygular. Bağımlılık yapıcı.

Ş - Şarkı, ah bu şarkıların gözü kör olsun. Yok yok olmasın onlar olmasa ne yapardık.

T - Travel Man, müthiş bir program Richard Ayoade'nin eğlenceli sunumuyla. Gün aşırı bir doz iyi geliyor :).

U - Ukulele, benim canım ukulelem, adı hala yok ama abisi Tahir'den (eski gitarım kendisini ukulele almak için sattım) ötürü Tahir diyesim geliyor hep. Kendisi benim dert ortağım, eğlence kaynağım.

Ü - Üretmek, yaratıcı olmak, uğraşmak, merak etmek, emek vermek birçok anlam taşıyor içinde o yüzden hep üretelim.

V - Vivre Sa Vie, çünkü Jean Luc Godard çünkü Anna Karina <3<3<3. Ve tabi ki vintage, her zaman vintage :).

Y - Yeni Dalga, Godard'dan sonra aklıma başka ne gelebilirdi ki :). Seviyoruz <3.

Z - Zaman, acayip bir şey. O kadar film yapılıyor, üzerine sözler söyleniyor, yine de  zamansız bir ilham kaynağı olmayı bırakmıyor :).

Dipnot: Herkes tek kelime yazıp bırakmış ne güzel, ben yine yanlış anladım herhalde ama silmek istemedim o kadar emek ettikten sonra :).

Devamını Oku »

24 Şubat 2019 Pazar

28 Day Blog Challenge: Day 24


24. Bulunduğun şehir ile ilgili öneri listesi hazırla.

Şimdi aklıma canım Şule geldi, Antakya'ya sadece yemek gezisi yapmak istiyorum dedi ki çok haklıydı çünkü Antakya'nın tarihi ve turistik yerleri bir yana bir de yemek kültürü var ki bir gün değil günler yetmez. Zaten Antakya'ya gelmeye karar verdiyseniz mide fesadı geçirmeye gönüllü olmuşsunuzdur diye tahmin ediyorum, öyle bir düşünceniz yoksa da olsun çünkü sırf bu yazıyı okuyarak 3500 kalori alacağınıza garanti veriyorum. Ben ortaya karışık bir liste yapacağım, o zaman hazırsak Antakya turuna başlayalım :).

Sabah Antakya'daki otele çevrilen eski taş evlerin birinde uyandınız, turistiz ya öyle samimi tatlı bir evde kalmışız. Sonra içimize güzel bir Antakya havası çektikten sonra almışız yolu serpme kahvaltı veren güzel bir yerde. Bildiğiniz kahvaltının yanına; humus, bakla, zahter salatası, cevizli biber, tuzlu yoğurt,  küflü çökelek (sürk), kırma yeşil zeytin salatası, kahvaltılık zahter, daha önce yememiş olabileceğiniz en az iki çeşit peynir, çökelek salatası, biberli ekmek, ıspanaklı ekmek, külçe gibi gibi birçok yöresel lezzeti ekleyin çünkü Antakya'dasınız ve en az 20 kilo almaya geldiniz. Eğer geldiğiniz ağırlıkta gideceğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Merhaba likralı kotlar, merhaba eşofmanlar, salaş tişörtler :).

Bu kahvaltının yanına ancak sizi soda kurtarır bir de çay bardağında yani süvari dediğimiz Türk kahvesi. Kahvemizi içelim ki rehavet çökmesin, daha çok gezeceğiz.

Aldığımız bu enerji ve en az 3 kiloyla hemen kapalı çarşıya gidiyoruz. Kadayıflar nasıl yapılıyor izliyoruz, taş sokaklarda yürüyüp ayakkabı çarşısından geçip baharatçılar çarşısına çıkıyoruz. Her adımınız baharat ve fırından çıkmış Antakya simidi ve kahke kokacak. Eğer hala yeriniz varsa ikisinden de birer tane alıp kimyon ve tuz karışımını, kahkenin arasına koyuyor bir güzel yiyorsunuz; Antakya simini de lokmalık koparıp karışıma batırıp yiyorsunuz. Bu arada o ara sokaklarda gezip peynirciler, künefeciler, ayakkabıcılar, baharatçılar, bakırcılar arasında yol alıyor gözünüze kestirdiğiniz bir yerde kendinize hemen zeytinyağlı defne sabunu alıyorsunuz. Saç dökülmesine çok iyi gelen bu doğal sabununu el örmesi lifinizle köpürterek vücut sabunu olarak da kullanabileceğinizi unutmayın çünkü yine çok yararlı ve doğal.

Ehh alacaklarımızı aldık artık biraz meydana çıkma zamanı. Şanslı gününüzde iseniz Asi kurumamış ve etrafa kötü kokular saçmamışken köprüden geçip Asi'nin "gürül gürül" akan suyuna baka baka herhangi bir araçla şehrin uzağına gidiyoruz çünkü Antakya'nın sembollerinden biri mozaikleri görmeye gideceğiz :). O arada gitmeden hazır eski evlerin oralardayken bir haytalı attırırsınız artık :).

Geldik mi Hatay'ın tek müzesi Hatay Arkeoloji Müzesi'ne, başlıyoruz en baştan gezmeye, Roman mitolojisinin tanrı ve tanrıçalarını ziyarete. Sadece onlar da değil bu yörede bulunan birçok tarihi esere de. En son arkadaşlarımıza hatıra olarak göndereceğimiz kartpostalları almayı unutmuyoruz çünkü tüm günümüzü özetleyerek onların da burayı bir gün ziyaret etmesini dileyeceğiz :). Oraya kadar gitmişken St. Pierre kilisesini görmeden dönmek olmaz, oraya tırmanıp bu mağara içindeki kiliseye görüp soluklanıp tekrar aşağıya iniyoruz.

Oradan çıktık ve biraz şelale görmek istiyoruz, döndürdük rotamızı Harbiye'ye. Orada da gezip en son bir yerde oturup çayımızın yanına odun ateşinde yapılmış katıklı ekmeklerimizi söylüyor "ufak" bir atıştırmalıkla dinleniyoruz. Oradan Çevlik taraflarına Titus Tüneli ve Beşikli Mağara'yı  görmeye gideceğiz çünkü ben de daha görmedim (shame on me) :'). Denize de bir bakış atarız hem güzel olur ama girmeyin denize çok tehlikeli olabiliyor, sonra Arsuz'a gidersiniz :).

Eee biz iki saattir yemek yemiyoruz, Antakya'ya hakaret edercesine hemen Harbiye yolunda bir restoranda kebap siparişi veriyoruz. Kağıda kebap mı olur tepsiye kebap mı olur mangal kebap mı olur tuzda tavuk mu olur artık paşa gönlünüz ne isterse söylüyorsunuz ve önden yöresel mezeler geliyor. Tek tek saymayacağım ama eminim çok seveceksiniz, yanında küncülü açık ekmek sıcacık; sonra aşur, çiğ köfte ve oruk geliyor çünkü o mide patlayacak bugün. Daha sonra ince kebap ekmeğiyle kebabınız geliyor çünkü onlar ana yemek değildi. Artık tatlı zamanı çünkü mideniz ve ağzınız yeme olayına o kadar alıştı ki durduramıyorsunuz ve son olarak sıcacık künefe ile günün kapanışını yapıyorsunuz :).

Bitti mi bitmedi, yolluk olarak yanımıza kete, külçe, kerebiç, kömbe gibi tatlı ve tuzlu atıştırmalıklarımızı alıyoruz ki olur da gece acıkırız falan hazır bulunsun, yolluk da olur.

Sadece okuyarak bile 5 kilo aldığınızın farkındayım ama hiç sıkıntı değil iki katını bir günde almanız garanti zaten :). Benden bu kadar şehir bitmedi de gün bitti, yarın görüşürüz :).

Devamını Oku »

23 Şubat 2019 Cumartesi

28 Day Blog Challenge: Day 22, 23


Yine dünün cevabı kısa olduğundan iki yazıyı birleştirdim :).

22. Bildiğin şeyler hakkında ipucu ver.

Kelin merhemi olsa başına sürer hesabı pek bir konuda ipucu verecek kadar bilgili olduğumu sanmıyorum o yüzden pas :).


23. Neler yapıyorum yazısı yaz.

Benim hep yapmak istediğim ama çok üşendiğim bu yazıyı meydan okuma vesilesiyle yazıyor olmaktan mutluyum :). Devamı da gelir inanıyorum. Gelecek sene bu yazıyı okuyup ne düşüneceğimi çok merak ediyorum çünkü bu geçmişten gelen bir mektup gibi olacak kendime. Bence siz de not edin tarihi ve geriye dönüp bir bakın neler olmuş :).

Seviyorum: Meydan okumayı, meydan okumaya katılan ve yorum yapan blog arkadaşlarımı, bana şu aralar destek olan iki arkadaşımı, mektup arkadaşlarımı, mektupları, desenli bantları, ahşap baskıları, doodle yapmayı, bloğuma her gün yazmayı, mektup yazmayı, film izlemeyi, ailemi, şarkı söylemeyi, ukulele çalmayı, beni güldüren ve biraz da olsa kendimi unutturan youtube kanallarını ve aklıma gelmeyen pek çok şeyi. Bu aralar yoğun hisler içindeyim farkına varamadığım kadar çoklar, o yüzden beni düşünmekten alıkoyan ve odak noktamı değiştiren her şeyi seviyorum.

Yiyorum: Ne bulduysam yiyorum, baya kilo da aldım; lakin stresten herhalde ağzım hiç boş duymuyor :). Zaten yemek yemeye bayılıyorum, yemek için yaşayanlarda bugün ben modunda geziyorum her gün :). Bu aralar en çok cherry domates ve brokoli yiyorum evde var diye. Onun dışında tatlıya ekstra bir düşkünlük oluştu, işte bir şeyler yapıp yiyoruz :).

İçiyorum: Türk kahvesi ve su. Aslında günlük sıvı kaynaklarım bunlar zaten, ekstra bir şey içmiyorum şu aralar.

Hissediyorum: Heyecanlı ve gergin. Bir konudaki belirsizlik beni geriyor ama yeni bir şeye başlayacağım için de heyecanlıyım. Her an patlayacak gibiyim o yüzden, sakin kalmaya çalışıyorum.

Yapıyorum: Mektup yazıyorum, yazarken de zarf hazırlıyorum. İçeriğini oluştururken göze hitap eden şeyler hazırlamaya çalışıyorum. Yukarıda gördüğünüz fotoğraftaki gibi vintage paketler yapıyorum bu aralar. Bayadır diy projelerini bıraktım ve sadece mektup sanatına yöneldim. Bir de doodle yapmaya çalışıyorum, gördüklerimi. Instagram'da gören olmuştur belki, sadece kahve paylaştım ama birçok şey çizmeye çalışıyorum, beni beklerken meşgul ediyor.

Düşünüyorum: Yakın geleceğimi ve hallolmayan sorunları. Belirsizlik çok fazla şu an ve aşırı dalgın yaptı beni bu durum. Sakarlıklarım arttı ve sürekli görünenin dışında hep onları düşünme eğilimindeyim. Ben zaten normalde de çok düşünen bir insan olduğumdan bu aralar bu düşünceler çokça ağırlık yapıyor.

Hayalini kuruyorum: Güzel şeylerin :).

Okuyorum: En çok blog okuyorum şu aralar meydan okuma sağ olsun :).

Dinliyorum: Spotify playlistlerimi :).

İzliyorum: Film izliyorum, dün iki film izledim, ikisi de güzeldi. Bugün ve yarın da birkaç film izlemeyi planlıyorum

Devamını Oku »

21 Şubat 2019 Perşembe

28 Day Blog Challenge: Day 21


21. Herhangi bir konuda eleştiri yazabilirsin.

Blogda film, kitap ve müzik incelemelerim mevcut. Bu meydan okumaya özel farklı bir eleştiri yapayım diyorum da ne yapayım. Yemek sevgimi yeterince gösterdim, onu da geçeyim. Ne olsa mekan mı olsa ne olsa ki. Hala bulamadım. Düşünüyorum.

Sabah olur

Ne yazsam diye yatarken düşündüm ve aklıma bir şey geldi. Başka bir yazıda yazmak istiyorum ama madem soru geldi biraz bahsedeyim diğer yazıya daha detaylı anlatırız. İstanbul'da Modern Sanat Müzesi'ne gittim ve gerçekten çok güzeldi. Sanatçının eserlerine bakmak, hikayesini okumak ve yorumlamak çok güzel. Bu arada Velvet Buzzsaw'ı da yeni izlemiş biri olarak oraya gitmek eğlenceliydi, filmi beğenmesem de :).

Ben bu tarz şeylere takılmam aslında ama bir şey beni çok rahatsız etti. Hoş bir kızımız atmış omzuna paltosunu her tablonun önünde ya da birçoğu diyelim poz veriyor arkadaşı da sanki arkadaşı değil özel asistanı (belki de öyledir) fotoğraf çekiyor. Onları takip etmedim, eserleri incelediklerine denk gelmedim ama sürekli bir poz halinde olmasını gördüm. Onlar dışında sevgiler günü olduğundan zorla gelmiş eşler gördüm ya da sıkılıp kendi grubuyla çok sesli konuşanlar vardı. Tamam, triplere girip sürekli yorum yapmak ya da uzun uzun bakmak zorunda değiliz. Fotoğraf paylaşmak da güzel, sosyal medya yoluyla insanların haberi olması ve daha çok kişiye ulaşması da harika. Yani tabi ki bana ne falan filan da biz gerçekten artık müzelere "check in" yapmak ve orada olup sanata saygılı bir birey olduğumuzu göstermek için mi gidiyoruz? Kendime bu soruyu sordum. Ben de yapıyor muydum, yaptım mı, yapar mıydım diye? Bilmiyorum ama merakıma yenik düşüp bir iki esere dönüp bakar, yazılardan da birini okurdum herhalde, "check in" yapıp her tablonun önünde fotoğraflar çeksem de. Siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum. Ben yaşlı bir huysuz mu oldum yoksa gerçekten böyle bir durum her yerde var da artık alışmalı mıyım? Sosyal medyaya ya da fotoğraf çekimine karşı değilim kesinlikle ama ana fikri bazen kaçırıyor muyuz?

Devamını Oku »

20 Şubat 2019 Çarşamba

Gönlünüzü Şenlendirecek 5 Animasyon: Day 20


20. Bugün hava nasıl? Bugün havaya göre bir liste hazırla. 

Listeler bizim işimiz :). Bugün hava kapalı ve yağmurlu. O yüzden beş maddelik bir animasyon film listesi yapalım da içimiz açılsın, gönlümüz şenlensin :).

1. My Neighbor Totoro - Hayao Miyazaki (1988)

Bu film resmen içinizi neşeyle dolduracak. Küçük May'in o tatlı halleri; sizin onu iki dakikalığını filmden alıp sevip filme geri koyma isteğiyle dolduracak, böyle bir tatlılık yok. Bir de şarkısı var ki dilinizden düşmeyecek film bittikten sonra bile. Bana çocukken izlediğim çizgi filmleri hatırlatan ve içimi ayrı bir mutlulukla dolduran bu harika animasyonu izlemenizi şiddetle öneririm :).

2. Coco - Lee Unkrich, Adrian Molina (2017)

Normalde Disney sevmem ama bazı animasyonlar çok güzel ki bence bu da onlardan biri. Sürükleyici ve tatlı. Meksika kültürüyle harmanlanmış olması da ayrı güzeldi bence. Seslendirme ve çizimler çok hoştu.

3. Inside Out - Pete Docter (2015)

Bence çok güzel bir konusu var ama Disney'i sevmememdeki o başlıca neden filmin derinliğinden çalıp daha yüzeyselleştirmiş ama yine de fikrinden ötürü çok sevdim. Arada biraz sıkılsam da çok da eğlendim. Büyüdükçe "gelişen" ruh hallerimizin güzel bir yorumu :). Hele ki yetişkinlerin arada çıkan iç sesi kahkaha arttırır :).

4. Up - Pete Docter, Bob Peterson (2009)

Muhteşem bir animasyon gene Disney gene Pixar ama güzel yapmışlar. Her yaştan kim izlese aynı yerde güler aynı yerde duygulanır eminim. Mutlaka izleyin, çok tatlı :).

5. Kırmızı Kaplumbağa - Michael Dudok De Wit (2016)

Daha önce yorumunu burada yazdım ama bu listede de olsun, çok güzel bir animasyon. Filmde diyalog yok ama hiç ihtiyaç duymuyorsunuz. Ödüllere doymayan bu filmi de listenize eklemeyi unutmayın.

Devamını Oku »

19 Şubat 2019 Salı

28 Day Blog Challenge: Day 19


19. Baştan itibaren blog açma maceranı dinlemek isterim.

Bu hikayeyi daha önce anlattığımdan emin gibiyim ama bir kez de bilmeyenler için anlatayım. Benim blog sevgim blog açmamın çok öncesine dayanır. Çok severim blog okumayı ve hep aklımdadır; açsam ya film, dizi, kitap, şarkı paylaşırım diye derken bir gün, adı da hazırdı bu arada, açıverdim. O zamanki yakın arkadaşlarıma da sonradan söyledim sanırım, destek olsunlar diye de bir kere okudular mı sanmam, takip edip bıraktılar :).

O zamanlardan hatırladığım ve yazılarını dönüp dönüp tekrar okuduğum blog Kediler ve Kitaplar'dı. Onlar gibi bir bloğum olsun isterdim, insanlar keyif alsın, fikir edinsin, öneri bulsun diye ki nitekim neredeyse, kaç yıl oldu bakayım, Temmuz 2014'ten beri işte beş diyelim yıldır öneriyorum. İstikrarlı olduğum ve hala keyifle, hevesle yazdığım, birçok şey öğrendiğim bir yer oldu umarım böyle de devam eder. Bundan sonra sosyal medya ile alakalı planlarım olsa da bloğuma yazmayı hiç bırakmak istemiyorum. Benim için çok özel bir yer ve sonuna kadar öyle kalmasını umuyorum.

Sizin hikayelerinizi de çok merak ediyorum, hepsini de okumaya çalışacağım. Blogla kalın :).

Devamını Oku »

18 Şubat 2019 Pazartesi

28 Day Blog Challenge: Day 18


18. Bugün blogun için yeni bir seri başlat.

Bugün modum çok düşük, hatta mutsuzum. Kısa süreliğine beni ziyaret eden şans toparlanıp gitmiş gibi gözüküyor. Endişelenmeyin ne olur, halledilmeyecek şeyler değil. Madem günlük bir meydan okuma, her gün de neşe saçamadığımdan özür dileyerek gerçek halimi paylaşmak istiyorum. O yüzden yeni bir seri aklımda olsa da onu yazacak enerjim de yok açıkçası. Zaten onu genel olarak blogda yeni bir yayın olarak sizlere tanıtmak isterim. Bugünlük böyle olsun :).

Devamını Oku »