Filmi izlediğimde çok az yorum okudum etkilenmemek için ama bir oyundan yazıldığı belliydi ve bana direkt drama derslerimi özellikle çok sevdiğim bir hocamdan aldığım dersi anımsattı :). Ben de bu filmi biraz drama inceler gibi inceledim. Notlar falan çıkardım. Çok başarılı bir drama olduğunu düşünüyorum. Yukarıda zaten bunun artı ve eksisini yazdım.
Gelelim filmin konusuna; Louise yıllar sonra ölmek üzere olduğunu söylemek için ailesinin evine gelir. Bunca yıldır özel günlerde yolladığı kartposallar dışında ailesi ile iletişim kurmamıştır. En son küçükken gördüğü kız kardeşinin büyüdüğünü, abisinin ne eşini, ne düğününü ne de çocuklarını görmüştür; çocuklardan biri kendisinin adını taşısa bile. Bunca yıl sonra katedilen mesafeler bu aile ile Louise'in arasını böyle bir neden ötürü bile kapatabilecek midir işte sorularımızdan biri budur. Zaman geçer, insanlar değişir. En çok tanıdığını sandığın insanlar bile. Zaman da ne Louise'i ne de ailesini es geçmiştir. Yıllar içerisinde özlem, merak,sitem, kızgınlık ve kırgınlıkları da bugüne getirmiştir. İşte buluşulan bu sıcak günde, yenilen son yemekte herkes eteğindeki taşları dökmek için hazırdır. Yıllardır yokluğuyla bile var olan, "evin babası" rolünü bunca yıldır yanlarında olmasa bile üstlenen yapılanlar veya yapılmak istenenler için onay beklenen Louise beklediğinden çok daha fazlasıyla karşılaşacaktır. Louise'in öleceğini bilmeyen ve ziyaretini dört gözle bekleyen ailenin geri kalan üyelerinin Louise'de söyleyecek iki çift lafı olacaktır.
İletişimsizlik, yabancılaşma, soyutlanma, sıkışmışlık, aidiyet ve yüzleşme gibi temaların ön plana çıktığı, çeşitli çatışmalar ve uzun monologlar filmin genelini kapsıyor. Yengesi Catherine ve kız kardeşi Suzanne onu ilk kez görürler ve tanışırlar. Kız kardeşi sadece ona anlatılardan oluşturduğu imajla gerçeğini bağdaştırmaya çalışırken onunla zaman geçirmek en iyi halini göstermek ister. Annesi en güzel kıyafetlerini giyip oğluna sevdikleri şeyleri hazırlar. Abisi her ne kadar uzun zamandır etrafta olmadığı için ona kızgın olsa da ondan gelecek adımları bekler. Catherine ise ona çocuklarını yani Louise'in yeğenlerini ve nasıl oğullarına onun adını verdiklerinden bahseder. Herkesin söyleyecek şeyi vardır. Loise annesinin dediği gibi iki üç cümleden başka bir şey diyemez. Herkes ona kaçırdıklarını anlatmak için can atar. Her ne kadar fazla heyecan onları farklı hallere soksa da iletişim kurmak için çabalarlar ama bir türlü karşılık bulmaz bu çaba. Cümleler ve hikayeler hep yarım kalır. Bazen anne bazen abi hikayeleri yarıda bıraktırırlar. İletişimsizlik ve yabancılaşma had safhadadır. Diyalogdan çok monologların ön plana çıkması da bu sebeptendir, karşılıklı konuşmaların hepsinin de tartışma olması gibi. Loise onlarlayken bile başka yerdedir. Bir türlü sohbetlere dahil olamaz ve kendini yabancı hisseder. Oraya ait değil gibi.
Suzanne ona hayrandır. Hiç tanımadığı ama kan bağı olduğu ünlü bir abi. Makaleleri ve onun hakkında anlatılan hikayeleri olan ünlü bir abi. Kartpostal dışında kimseyle iletişim kurmamış. Mektup bile yazmamış sadece birkaç cümle. İletişim kurmak için daha fazlasına gerek görmemiş, abisinin düğününe gitmemiş, kendini tamamen soyutlamış ama ailenin her üyesinde kartpostal “koleksiyonu” olmuş biri Louise. Kız kardeşinin dediği gibi, insan postacının bile okuduğu bir şeyi yazmak, paylaşmak ister mi? İşte bu kadar uzak Louise ailesine ailesi de ona. İki şehir arasındaki mesafelerin kapanması onların arasındaki mesafeleri kapatmaya yetmez. Mesafeler beraber otururken bile somut ve görülebilirdir. Aynı oturma odasında oturmak bu uzaklığı dindirmez. Louise saatine bakar, uzaklara dalar. Sohbete dahil olmaz, dinlemez. Oraya ait değildir. Suzanne ona dair ortak özel bir anıya sahip olabilmek için adeta yalvarır ama Louise’nin başka dertleri vardır. Pişman olmak fayda etmez, onun pek fazla ömrü kalmamıştır.
Abisi ona kızgın, onu bırakıp gittiği için, yalnız bıraktığı için. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Louise’nin iletişim kurmaya çalıştığı iki kelimeden fazla konuşmak istediği abisi onu reddeder. Her şey değişmiştir. Kimse kimseyi anlamaz. Varoluşsal sorunlar baş gösterir. Catherine, iletişim kurmaya çalışanlardan biri. Hiç görmediği kocasının kardeşi. Yokluğuyla bile yankı yapan bu insanın varlığı tüm aileyi etkiler. O iletişim kurmaya çalışır ama ayrıntıya dikkat edersek iletişim kurmada, konuşmada zorluk çeken birisidir. Cümleleri yanlış kurar ve kelimeleri yanlış seçer. Konuşma teşebbüsü hep birileri tarafından kesilir ama o yine de Louise ile tek konuşabilen kişidir. O da tam olarak ya kendisinden dolayı veya dış etkenlerden dolayı kesilir. Aile öfkelidir. Louise bu sıkışmışlık, yabancılaşma duygularını en derinden hisseder ve bu mekana da havaya da yansımıştır. Hava sıcaktır, adeta nefes alınamayacak kadar. Louis'de öyle bunalmıştır işte bu geçikmiş ziyaretten. Kendini oraya ait hissetmez artık, kaçtığı sıkışmışlık duygusunu yeniden hisseder. Louise kendini bu sorumluluk duygusundan ve sıkışmışlık hissinden kurtarmış başka yere gitmiştir ama aynı şeyi Suzanne yapamamıştır ve mutlu değildir. Abisine gıptayla bakar. Hayranlık besler ona karşı. Louise ise kimliğini rahat yaşayabildiği başka bir yerde yaşamayı tercih etmiş ailesiyle sınırlı sayıda iletişim kurmuştur. Peki aile daha onun varlığına alışamamışken yokluğuna hazır mıdır? Uzakta da olsa 'yaşadığını' düşünmek belki de daha az hasar bırakacaktır.
Dipnot: Görsellerin hepsi tarafımdan hazırlanmıştır.
Çok güzel yorumlamışsın kalemine sağlık.
YanıtlaSilYazını okurken filmin sahneleri yeniden geçti gözümün önünden. İnsanın yüreğine dokunan bir yanı var bu filmin. Aynı duyguyu yönetmenin "Annemi Öldürdüm"filminde de hissetmiştim mesela. Sanırım biraz da bu yüzden öznel bir sanat sinema.
Sevgiler
Çok teşekkür ederim, uzun bir yazı oldu ama sonuna kadar okuyabilmişsin ne mutlu bana :).
SilKesinlikle katılıyorum, beni de çok etkileyen bir film oldu.
Sevgiler :).