Bilen bilir cover merakımı. Şarkının orijinali kadar sever, hatta bazen daha çok severim. Burda da sizin için sevdiklerimi derleyip topladım. En popüler şarkılardan, az bilinenlere her telden şarkı bulmanız mümkün. Emin olun hepsi orijinalini aratmayan coverlar. Sevmeyenler de şans versin listeye bir göz atsın. Zamanla yenileri eklenecektir. Takipte kalın :).
Not: Bu sefer yabancı şarkılar listesi oldu, en yakın zamanda Türkçe coverlar geliyor.
Siz de yazı evde geçirenlerdenseniz bu bölüme dikkat! Ezelden beri dediğim, yaa hayat zaten acı bari filmlerde
gülelim, mantığıyla ne kadar komedi dizisi varsa çoğuna bakmış, izlemişimdir. Bitmiş
dizilere de ayrı bir düşkünlüğüm vardır onlar ayrı bir yazının konusu. Türk dizilerinden başlayayım. Şu aralar kaçırmadan izlediğim iki dizi var üçüncü dizi de arada takip
edebildiğim “über komik” dizi ki zaten fanı çok.
Kardeş Payı
İlk olarak şu aralar popüler olan Kardeş Payı’ndan
başlayayım. Zaten Ahmet Kural - Murat Cemcir - Selçuk Aydemir dinamik bir grup. Bu üçlüyü ben geç izlemeye başladım. Siz yokken biz vardık takımındaki siz yokken kısmında olanım ama bu diziyi hiç kaçırmadım, severek izliyorum. Yaptıkları hiçbir işte kötü olmuyor. İlk başta
izleme sebebim onlar olsa da dizinin yan karakterleri de aldı başını gitti.
Emrah, Feyyza, çıraklar, Yiğit ve babası(Sen neymişsin be Ali İhsan), Hamiyet,
Şerif, Oğuzhan ve Sezai’nin dişleri (ıyyy) diziyi dizi yapan asıl karakterler
olup çıktılar. İnce espriler, A.Kural’ın mimikleri, dans gösterileri, şarkılar,
türküler hepsi var. Size favori sahnemi paylaşayım, ben hala açar arada gülerim.
Ali : Haydar haydarmış ya lan, sabahtan beri yanlış şarkıya girmeye çalışıyom.
Bonus: Eda - Metin - Emrah aşk üçlüsü J
Bir Kadın Bir Erkek
Dizi aslında bitse de Demet Evgar’ın Twitter hesabından bize
güzel haberi vermesiyle oynaya oynaya bu diziyi bu kategoriye alıyoruz. Dizi
yabancı format zaten başarısı bilmem kaç ülkede kanıtlanmış. Ama bizim ülkedeki
başarısı kesinlikle bu güzel, süper yetenekli iki oyuncunun sayesindedir. Demet
Evgar ve Emre Karayel. Sadece onların yüzünü gördüğümüz için mimikler ses tonu
hareketler hepsi ayrı önem kazanıyor haliyle bu iki oyuncu çok önemli.
Zeynep
karakteri Demet Evgar(sizce de Emily Blunt’la çok benzeşmiyorlar mı?) için
biçilmiş kaftan resmen. Onun kıskançlığı, elinden düşürmediği kitapları,
annesi, arkadaşları, aşkı her şeyiyle öyle güzel uyum içindeki bir an bile
yadırgamazsınız.
Emre Karayel tipik bir erkek özelliklerini taşıyan Ozan
karakterini canlandırıyor. Her ne kadar ben Zeynep’in dediği kadar -hadi o
kelimeleri kullanmayalım da- ağaç gövdesinden yapılma veya güzide bir
hayvanımız kadar olmasa da onun da maç varken veya oyun oynarken insanlıktan çıktığı
olmuyor değil. O da Fenerbahçe aşkı, Zeynep’ e olan zaafı, Zeynep’in annesine
olan sevgisi(!), işi ile gönlümüze taht kurmuştur. İkisinin uyumu tartışılmaz
zaten. Kavga da etseler, mutlu da olsalar her daim komikler. Bir an bile
gülmeden duramazsınız.
Yalan Dünya
Gülse Birsel’in mizah anlayışını, kalemini seviyorum.
Karakterleri de her zaman insanların hafızasında yer eden, eğlenceli kişilikler. Her ne
kadar Avrupa Yakası’nın yeri ayrı olsa da bu dizi sırf Füsun Demirel ve Hasibe
Eren, nam-ı diğer Sıdıka ve Safiye Saka, onları yeniden anne-kız olarak görmek için bile izlenir. Tabi ki
Antakyalı Altan Erkekli ( her ne kadar dilini ağır bulsam da), ve Gönül Ülkü için de. Diğer
karakterlerin zaten kendi içinde hayran kitlesi var. Ayrı ayrı anlatmayacağım.
Düzenli olarak izlemiyorum ama arada denk gelince de fena olmuyor.
Gelelim yabancı dizilere :
Modern Family
İşte tam yaz dizisi. Sırf yazın izleyeyim diye son sezonunu
izlemediğim, içinde bir tane bile sevmediğim karakter olmayan nadir dizilerden.
Zaten ilk sezondan hatta bölümden sonra bağımlısı olacaksınız. Bu neşeli ve
birbirine bağlı modern aileyi siz de çok seveceksiniz. Tek tek sevdiğim
karakterleri yazamayacağım çünkü ana karakterlerin hepsini seviyorum, birini
diğerinden ayırt edemiyorum. O yüzden arada bir görünüp kaybolan bazı yan
rollerden favorilerimi söyleyeyim. Dylan var saf mı salak mı anlayamadığım, Sal
var gay çiftimizin kankası, Javier Delgado, Gil Thorpe.. Gördüğünüz gibi yan
rollerinde bile seçim yapamıyorum öyle güzel dizi <3.
Parks and Recreation
İşte çalışkan ama takıntılı, sevimli ama rahatsız edici
derecede arkadaşlarına düşkün, Pawnee ve waffle sevdalısı muhteşem kadın Leslie Knope. Bu kadını sevmemek
imkansız. Dizi de zaten aşırı komik. Ron Swanson, kendi başına dizi yapabilecek
bir abimiz. Ona bayılıyorum. Hele bir de Aubrey Plaza ve Rashida Jones ( diziden ayrılmış olsa da L)var ki dizide tadından yenmiyor. Chris (o da gitti)
ve Andy de en çok güldüklerimden. The Office izleyip sevenler bu diziyi de
seveceklerdir( sadece ilk bölümünü izleyip bırakmıştım, belki bir gün yeniden).
Formatı da aynı zaten yaratıcılarından biri The Office’in yazarlarından Greg
Daniels.
New Girl
Güzel gözlü, dalgalı saçlı, duru tenli canımız Zooey
Deschanel dizi yapar da izlenmez mi? Tabi ki izlenir hele ki ilk bölümü o kadar
güzel olur ki sayısız kez izlenir, en azından ben J. Kızımız üç ev arkadaşının
dördüncüyü almaya niyetlenip internete ilan vermeleri üzerine, Schmidt (ki kendisi
efsanedir) tarafından yazılan ilanı kızlar topluluğu sanıp evi görmeye gelir, erkek
olduğunu görünce de vazgeçmez. Sevgilisinden yeni ayrılmış, aldatılmış(işte
bunlar hep days of summer, Tom laneti) bu güzel arkadaş topluluğuyla kalmak
ister. Velhasıl kabul edilir. İşte komedi de orada başlar. Her ne kadar son
sezonu diğerlerine göre vasat bulsam da, yine de kötü değil,eğlenceli bir
dizidir. Sırf o güzel apartman dairesi için izlenir <3
Not: Neden artık Jess'i olur olmaz yerde şarkı söyletmekten vazgeçirdiler ki, başlı başına diziyi sevme nedenidir.
Baby Daddy
Bileniniz var mı bilmem, Üç adam bir bebek serisi vardı hani
Polis Akademisi’nin Mahoney’i Steve Guttenberg, Tom Selleck ve Ted Danson’ın
oynadığı, evet evet o şeker film. İşte onun modern versiyonu. Tabi farklılıklar
yok değil. Dizinin en önemli artısı herhalde iki kardeşimiz Ben ve Dan’in
anneleri Bonnie Wheeler’dır. Şahsen en çok ona gülüyorum. Tucker, Ben’in ev
arkadaşı ve Riley, Dan’in kankası ( umarım en yakında sevgilisi deriz), ile de dizi
iyice şenleniyor. Eğer izlemediyseniz yine bu yaz eğlenerek izleyeceğiniz güzel
bir dizi.
2 Broke Girls
Güzeller güzeli, bağımsız filmlerin prensesi Kat Dennings ve şimdiden en iyi komedi
oyuncuları arasında yerini alması gereken Beth Behrs’ in yollarının kesiştiği
komedi dizisi. Hem de o kadar güzel cupcake yapıyorlar ki izlemek o kadar da
kolay olmuyor. Ama o gösterdikleri cupcakeler kadar güze olanl bir dizi bu. Yan
rollerdeki Sophie, Oleg, Han Lee, Earl de dizinin diğer güzel yanları.
Sophie’yi Jennifer Coolidge canlandırıyor, başkası oynasa bu kadar sever miydik
bilmiyorum. Ve bu dizideki evcil hayvanımız Chesnut, kendisi at olur efendim.
Evet evet at yanlış okumadınız, izleyince nasıl beslenirmiş öğreneceksiniz.
Bonus: Bu iki güzel kızımız People’s Choice
Awards 2014 sunmuşlardır. Beth Behrs’in komedi oyunculuğunun ne kadar iyi
olduğunun başka bir kanıtıdır. O mimikler, hareketler. Bu kıza dikkat!
The Big Bang Theory
Diziyi izlemeyen, izleyip de beğenmeyen yok zaten. Ben her klasik dizi fanı gibi bu dizinin
hastasıyım. O yüzden sadece birkaç video
paylaşıp bu yazıyı kapatacağım. Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın, esen kalın
efendim J
Gençler bilmelisiniz ki Aquaman sucks!
Soft Kitty olsun Smelly Cat bunlar hep yiğidin kamçısı.
Bittersweet kelimesinin sadece güzel olmadığı şarkıları da güzelleştirdiğine kanıt 5 şarkı :
5. The Verve - Bittersweet Symphony
Bittersweet denilince direkt aklımıza gelen, klibiyle şenlendiren şarkı, cause it's a bittersweet symphony, this life.
4. R.E.M - Bittersweet me
Bir dağıldılar bir tekrar bir araya geldiler derken hala devam mı tamam mı anlayamadığım R.E.M şarkısı. Onlar karar veremeye dursun biz eski güzel şarkılarıyla idare edelim.
3.Radiohead - Reckoner
Şarkının adı "Bittersweet" olmasa da, biz Tom Yorke' un sesinden "bittersweet distractors" diye duyarsak bu listeye alırız çünkü biz Radiohead severiz <3.
2. Apocalyptica feat Ville Valo And Lauri Ylonen - Bittersweet
H.I.M grubunun canımız ciğerimiz solisti Ville Valo ve The Rasmus grubunun solisti Lauri Ylonen çello ustalarıyla düet yapacak, hem adı bittersweet olacak.Bu Finlandiya fırtınası bizi de etkisi altına almadan bırakmayacak tabi ki.
1.Sophie Ellis Bexter - Bittersweet
Son olarak da "Bittersweet" şarkılarındaki sweet kısmı ağır basan son şarkımızı paylaşalım. Kendisi şeker, şarkısı şeker, klibi şeker. Seviyorum bu kızı. O zaman kapanışı hep beraber yapalım. " Your love is biiiitt - tersweet..." :)
Sizlere bayılarak izlediğimiz konserlerinde kafa salladığımız, rockçı ağır abilerimizin aslında o kadar da ağır olmadıkları, kop kop müziğe yaptıkları katkıları paylaşmak istedim. Tamam hepsi öyle çok sert müzik yapmıyor ama kulüplerde de dinlemiyoruz yani. Birbirinden güzel bu on şarkılık listeyi ben sizin için derledim, topladım. Keyifli dinlemeler. Müzikle kalın, esen kalın (hep demek istemişimdir) :).
Kimdir?1977 Ankara
doğumlu Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, İstanbul Bilgi
Üniversitesi’nde öğretim üyesi; Anne,
Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler,Peruk
Gibi Hüzünlü ve Dokunma Dersleri kitaplarının
sahibi; Notre Dame de Sion ve Sait Faik Hikâye Armağanı ödüllerine sahip güzide
bir abimiz.
Neden seviyorum? Yukarıdaki bilgiler kitabın ilk sayfasından edindiğim bilgiler. Asıl
konuya gelirsek neden Yalçın Tosun okumayı sevdiğime dair size özetle birkaç
sebep vereyim. Bir kere kitapların adı çok güzel ve orijinal. Hiçbir bilginiz olmasa bile kitabı elinize
aldığınızda Anne, Baba ve Diğer Ölümcül
Şeyler adını gördüğünüzde bu neymiş diye bakmadan geçemezsiniz. İkinci
sebep herhalde yazarın kendisinin dediği gibi “utangaç, kenarda kalmış, sesi az
çıkan çocuklara hayatın vermediği söz hakkını öykülerinde vermek istemesi” (söz
konusu alıntıyı içeren röportajın linki aşağıda). Yani bir nevi Robin Hood J. Sanılmasın ki
mutlu sonlar var bu kitaplarda. Kitaplara genel olarak bir hüzün hâkim.
Dediğimiz gibi karakterler hayatın onlara iyi davranmadığı, klişelere uymayan
kişiler. Doğal olarak toplum tarafından hoş görülmeyen, dışlanan kişiler. Öyle
güzel anlatır ki hikayelerin gerçekliği sizi rahatsız eder. Anlatım dili güzel
ve akıcıdır bir an bile sıkılmazsınız. Öyküler kısa, kitaplar ince o yüzden
okumalara doyamıyorsunuz ve öykülerin sonunda her zaman düşünmek için zamana
ihtiyacınız oluyor. Benden bu kadar biraz da kitaplardan alıntılarla Yalçın
Tosun anlatsın öykülerini.
Anne, Baba ve Diğer Ölümcül
Şeyler
-“Akıl hastanesinde
yattım ben Tülin. Aşk yüzünden delirdim. Bir insanın daha büyük bir başarısı
olabilir mi? “ (Kale Direği)
Peruk Gibi Hüzünlü
-“Her şey her zaman
olduğu gibi insanın kendisiyle ilgiliydi işte, kendisiyle ve hissedip
söyledikleriyle. “ (Beyaz Sabun)
-“Birden çocukken en
sevdiği rengin sarı olduğu aklına geldi. Bu hatırlayış şaşırttı onu. Nasıl da
değişiyordu insan zamanla. Uzun zamandır kendini solgun gösterdiğini düşündüğü
sarıdan hiç hoşlanmıyor ve bu rengi üzerinde taşımak istemiyordu. Çocukken
böyle şeyler düşünmüyordu insan ne de olsa. Güdüleri ve beğenileri üçüncü
kişilerin gözüyle kirletilmiş olmuyordu henüz. Mutluluğun aranan bir şey haline
henüz dönüşmediği zamanlardı onlar.” (Bir Gök Bakımlık)
Dokunma Dersleri
-“Dersimdin
çalıştım, parmak uçlarına kadar ezberledim seni.”(Damdaki)
-“Sözcükleri
tozlanmasın diye özenle paketleyerek rafa kaldırma sanatıdır evlilik.”(Bir
Kocanın Gizli Defterinden)
Bonus :Yazarı Mabel Matiz sayesinde tanıdım, Peruk Gibi Hüzünlü kitabındaki aynı
adlı şiiri bestelemiştir. İşte sözler, işte şarkı.
çocuklar
tekinsizdir
annelerse uçurum
olur olmaz,olur olmaz düşürür
bitmemiş
her sevişme
paslı bir iğne gibi
doğrudan, doğrudan kalbe yürür
söz
bitimi gibidir
odanın her köşesi
bi kuşatma büyütür
gece
sona ermeden
peruk takan birini öpmezsem
yaram büyür
gece
sona ermeden
peruk takan birini öpmezsem
yaram büyür
Benim gibi neydi o çalan, aaa bak burdaki şarkı çok güzel deyip film kadar çalan şarkılara da önem veriyorsanız işte size benim sevdiklerimden oluşan güzel bir liste. Sırf şarkı güzel diye oturup filmi nasılmış diye izlediğimi bilirim. Filmin konusu, oyuncuları vs kadar önem veririm. Hatta bazen şarkı güzel olur film yetersiz kalır. Burada da karma bir liste göreceksiniz. Filmlerin hepsine garanti veremem ama şarkılar güzel. Zamanla gelişecek olanlardan. Şimdilik sizi başta Days of Summer, The Closer, Once, Naked, Uzak İhtimal gibi filmlerinin unutulmaz müzikleri ile baş başa bırakıyorum :)
Bu filmleri izlemekte neden geç kaldım bilmiyorum, puanları yüksek, kötü yorum yok falan filan derken 3 gün art arda izleyivermişim tüm
seriyi. Zaten çoğu yerde görmüş okumuşsunuzdur ama benim favorilerimden tam da
mevsiminden olduğundan bu blogda olmazsa olmazdı.
Before Sunrise (1995)
Serinin ilk filmi,tanışırlar görüşürler sözleşirler falan.
Ethan Hawke ile Julie Delpy henüz gençliklerinin baharındayken bir delilik yapıp
(bence öyle tanımadığın insanla sen kalk Viyana sokaklarında gez, hırlısı var
hırsızı var, sapığı var neyse) trende oturup 15 dk konuştuktan sonra tüm gün
gezerler, süre de adından anlaşılacağı gibi güneş doğmadan önceye kadar. Ve Viyana bu iki gence mekan olur ve biz onların spontane gelişen konuşmalarını
dinleriz. Sıkıcı gibi görünse de bu güzel çiftin diyalogları sizi alıp
götürecek zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Serideki ikinci favori
filmim olur J
Before Sunset (2004)
İşte benim favorim. İlk tanışmanın verdiği acemilik,
birbirini hiç bilmemezlik yok ya da tam tersi. Biraz pişmanlık filmi aslında.
Sevgili Lütfi Akad' ın "Vesikalı Yarim" filminin unutulmaz repliği “Çok önceden rastlaşacaktık” bu
film için bence uygun. Neden, ee bunlar zaten tanışıyor, sonu da mutsuz değil derseniz aradan 9 yıl
geçmiştir. Zaman durmaz akar, gençlik.
Ethan Hawke abimiz de boş durmamış evlenip çoluk çocuğa karışmıştır. Zaten
diyaloglarda da demiştir kendisi “neden gelmedin neden gelmedin yarim yarim
diye.”(bakınız abartılı çeviri :P) En çok alıntıda bu filmden olur bence. Bu filmlerde önemli olan sonunu öğrenmek
değil, bize, bu iki gencin hayatından bir iki saat içinde sunulan güzel
diyaloglarıdır. O yüzden sonunu öğrenince üzülüp filmdeki asıl meseleyi
kaçırmayın ;).Bir de bu filmin bonusu vardır ki ayrıca bunun için sevilir.
Julie Delpy’ nin Little Jesse için yazdığı o güzel vals.
Bonus I :
Bonus II : Son sahne
Céline : Baby, you're gonna miss that plane
Ve Jesse'den ibretlik cevap
Jesse : I know :)
Before Midnight (2013)
Vee mutlu son. Hayır hayır geriye sar. Evlenince film bitmez
aksine asıl hikaye o zaman başlar diye bir yerde görmüştüm (Bu arada kim
demişse güzel demiş, ağzına sağlık). Daha uygun bir durum yok. Burada da
evlenince hikaye bitmiyor başka bir hikaye başlıyor. Ve bu filmde bütün
diyaloglar mutlu, tamamen özgür veya hayalsi değil. Bu filmde gerçek hayat
var. Çocuklar, sorunlar, içe atılmışlıklar, küçük mutsuzluklar var. Ki zaten
aksini gösterse bu kadar etkili olmazdı nitekim bu film gerçeğe bir o kadar
yakın. Bir ara filmde kendimi onların çocuğu gibi hissedip onlar kavga edince gerilsem de J bu film(ler) size o aile sıcaklığını veriyor.
Not : Her ne kadar alıntı yapmak istesem de paylaşmayacağım zaten her bi şeyini söyledim asıl mesele o
dedim tadını iyice kaçırmayayım :D
Sizler için şimdi şöyle hafif tınılı bir müzik olsa ama aynı zamanda Türkçe de olsa dediğinizde açıp dinleyebileceğiniz; Sakin, Sapan, Yüzyüzeyken Konuşuruz gibi grupların başını çektiği arşiv niteliğinde bir liste yaptım. Nerede mi hemen aşağıda :).
Kimdir?1969 yılında İstanbul’ da doğmuştur. Okuma
sevgisini babasına, yazma tutkusunu müzik kabiliyetinin olmayışına borçludur.
Kahkahalarla ağlatan ve hıçkırıklarla güldüren kitapların yazarı olarak
anılmayı isteyen Canıgüz, politik açıdan kendisini narsisizme yakın
bulmaktadır. (Kitaplarındaki tanıtım, bu bile Alper Canıgüz’ ün mizah
anlayışını yansıtıyor J)
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunudur. Ayrıca kendisi bir Afili
Filintadır.
Neden seviyorum? Ee absürdlüğün kitabını yazdı. Eğlenceli, bol genel
kültürlü, akıcı romanları var. Elinize aldınız mı bırakasınız gelmiyor. Ha bir
de Alper Kamu (duymayan yoktur herhalde) diye bir karakteri var, pek yaman, pek
bilmiş, evimizin dedektifi. Dostoyevski, Oğuz Atay okur. Yaşının
gerektirdiklerini hep saçma bulur. Alper Canıgüz’de öyle güzel anlatır ki
bunları gülmeden duramazsınız. Hikâyeleri akıcıdır, hep bir merak unsuru
vardır. Bazen de öyle bir an gelir ki bir şeyler boğazınızda düğümlenir
kalakalırsınız. Hikâyelerdeki en küçük ayrıntıyı atlanmaz, sonunda anlarsınız
önemini. Merak edilen soruların cevaplarını hep alırsınız. En iyi giriş
cümlelerine sahiptir. Dört kitapta da bu özellik değişmez, kanıt olarak işte
kitapların ilk paragrafları J
Tatlı Rüyalar
“HAYATIMI SATIYORUM!
25 yaşında, iyi eğilimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı gene, geri kalanını
temin edebilmek amacıyla
hayatının bir bölümünü satıyor.
İlgilenenler aşağıdaki telefon
numarasına başvurarak randevu alabilir.”
Oğullar ve Rencide
Ruhlar
"Beş yaş insanın
en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken
vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışarıdaki insanları izleyerek
geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere
bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek
beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben
hızla yaşlanıyordum.”
Gizli Ajans
“Borges ve Kemalettin
Tuğcu’nun aynı kişi olduğunu öğrendiğimde hayatta bundan daha korkunç bir
gerçekle karşılaşamayacağımı düşünmüştüm. Heyhat, ne kadar da yanılmışım.”
Cehennem Çiçeği
“Bilirsiniz insanlar,
doğar, ölür ve sonra büyür.”
İlk paragraftan merak
ettiren, tempoyu düşürmeyen kitaplar. Tek kötü yanı kitaplar arası en az dört
yıl olması benim gibi Alper Canıgüz okumayı seviyorsanız bu çok uzun bir süre L
Bonus: Söylemesi ayıp,
Onur Ünlü ile yakın arkadaş olduklarını bildiğimden (ki kendileri en sevdiğim
Türk yönetmenlerdendir, absürdlükte sınır tanımayanlardan) bir ön gösterim
sırasında, Alper Canıgüz kitaplarını film projesi olarak düşünür müsünüz diye
sormuştum. Zaten böyle bir şeyi düşündüklerini söylemişti. Yakın zamanda bu
güzel kitapları sinemada da görmek dileğiyle J
Evet çok mutlu olduk ya hemen hüzünlenmemiz gerek. Bu sefer süresi iki dakikayı geçmeyen ama anamızdan emdiğimiz sütü burnumuza getirmeye yeten, oyy dağlar, taşlar dedirten şarkılar var. Gel vatandaş gel hüzün var sevgi var ama hepsi iki dakika!