Merhaba arkadaşlar, nasılsınız? Bugün yine sizlere sinemada
izlediğim son üç filmi yazacağım, izleyeli baya oldu yani geç bir paylaşım, bana kızmayın :).
İlkine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu arada bir duyuru yapmak istiyorum;
zaman su gibi akıp geçiyor, çekilişi
başlatalı neredeyse bir ay oldu ama 4 Eylül’e kadar hala katılabilirsiniz. Çok
güzel kitaplar ve defter var hala katılmadıysanız, duymadıysanız şuraya tıklatın.
Önemli bir hatırlatmada da bulunmak istiyorum çünkü yorumlarda ortak bir
sıkıntı olmuş çekilişe katılmanın tek zorunlu şartı blogu sağ taraftan takip
etmek. Onun dışındakiler ek hak. Zorunlu şart yerine gelmeden diğerleri geçerli
sayılmıyor, görünür olarak izlediğinizden emin olun lütfen. Ben de sizleri
çekilişe hemencecik dahil edeyim. Zaten izliyor iseniz yorum yapmanız yeterli.
Arkadaşlarınıza hediye etmek isteyebileceğiniz güzel kitaplar var, bir
bakın derim.
Bir yorumda çekiliş blogları olmadığı sürece katılım mümkün dedim ama fark
ettim ki yayınımda belirtmemişim o yüzden yanlış anlaşılma olmasın eğer öyle
bir durum varsa ama özellikle belirtmediğim için tüm katılımları sayıyorum,
unutmadan söyleyeyim :).
Şansınız bol olsun, sabrınız için de teşekkürler.
Gelelim filmlerimize.
Ghostbusters
Ya bu filmin müziği efsane diye başlamak istiyorum.
İzlediğimden beri “nınınını nınınını nını nınınını nınınını nını, GHOSTBUSTERS”
diye olur olmadık yerde sesli söylüyorum :).
Bunun dışında bir ilki yaşadım. Koskoca sinemada TEK BAŞIMA film izledim :). Evet, baya bildiğiniz
benim için reklamlar döndü, film oynatıldı, ara verildi ve ışıklar benim için
yanıp söndü :).
Daha önce neredeyse boş sinemalara, filmlere gittim ama hiç gerçek anlamda tek
olmadım ya arkadaşlarım ya yakınlarım vardı. Ama ilk kez tam anlamıyla böyle
bir tecrübe yaşadım, süperdi :).
Gelelim filme artık :). Filmin orijinalini izlemedim izlediysem de çok küçüktüm
hatırlamıyorum sadece müziği ve hayal meyal görüntüleri aklımda. O yüzden
karşılaştırma yapamayacağım sadece bu karşıt cinsiyet fikri hoşuma gitti. Erkek
sekreter (Chris Hemsworth yahu :)) ve kadın başkarakterler güzeldi. Her zaman olduğu gibi bir kötü adamımız ve
dünyayı kurtaracak kahramanlara ihtiyacımız vardı. Bunlar klasik aksiyon,
komedi filmlerinin zaten vazgeçilmezi. Peki bu filmi eğlenceli kılan neydi diye
sorarsanız, mizahı derim. Mizah böyle filmleri her zaman kurtarır ve daha
izlenilir kılar benim gözümde. Öyle ki fazla klişeye kaçmadan yapılan espriler
beni güldürdü ve ilk yarıda baya eğlendim. Bunun dışında kadınların baş rolde
olması her ne kadar az çok Hollywood tarzında olsa da iyiydi. Akademisyen
ablamız bana sürekli Zooey Deschanel’i hatırlattı. Sizce de aşırı benzemiyorlar
mı? Acaba ablası mı diye film arasında baktım ama değilmiş çünkü “yeni
kızımızın” ablası da oyuncudur. Melissa McCartney’i en son yine bir komedi
aksiyon filminde baş rolde izledim ve kendini 0 beden olmadan da kabul ettirip
baş rolde oynamasının çok iyi olduğunu düşünüyorum. Aslında Kristen Wiig
dışındaki hiçbiri bu beden ölçülerine uymuyordu sanırım ama hepsi çekici ve
güzel hatunlardı. Bence oyunculukları da fena değildi. Baya eğlenmelik bir
filmdi anlayacağınız. İkinci film olursa daha çok dereceleri artmış hayalet ve
onların hikayelerini izlemek isterdim :).
Yüce Adalet
Sevgili Keune Reeves’in son filmi. Bir mahkeme filmi :). Beklentimin üstünde
bir filmdi. Vauvv pes doğrusu dedirtmese de şaşırtmayı başardı. Filmin konusu
ise özetle ünlü bir avukat olan babasını öldürmekle suçlanan bir oğlanın
duruşması idi. Ana mekan mahkeme salonuydu ve zaman zaman geri dönüşler
ve ileri görüşleri (flash forward) izledik. İzleyici duruşmada resmen jüri görevindeydi ta ki
son sahneler kadar o zaman işler biraz değişti. Ama biz de her zamanki gibi kim
haklı kim suçlu kendi içimizde o soruları sorduk tanıkları dinlerken. Renee
Zelwegeer niye bilmiyorum bana biraz vasat geldi bu filmde. Ve yaşlanmak değil
de çökmüş sanki. Keune Reeves zaten hala yakıyor, filmdeki performansı da
iyiydi. Onun yardımcısı rolündeki avukat hanım kızımız da başarılıydı yalnız
sonlara doğru daha çok aktif olabilirdi nasıl olurdu merak etmedim değil.
Güzeldi bence bir bakın derim :).
Suicide Squad
Ben yönetmeni sevsem de Nolan’ın Batman serisini kendime
göre bazı sebeplerden ötürü hala izlemedim :).
Batman vs Superman’i zaten izlemedim ama anladığım kadarıyla daha doğrusu
birbirlerine karşı olmalarından anlıyoruz ki iyi adamımız kötü olmuş en azından
biri. Savaştıracak kötü adam kalmayınca iyi adamlar güç savaşına mı girdi,
böyle bir şey yapalım mı dedi yapımcılar anlamadım ama önemli de değil. Başka
sebepler olabilir olmayabilir saygı duyuyorum :).
Bu filme gelirsek devam filmi gibi ama değil gibiydi de. Kendi başına bir film
ama bir alakası da var gibiydi yukarıda bahsettiğim filmlerle. Ve iyi adamlar
madem kötü oluyor kötü adamlar iyi olamaz mı olur mantığıyla toplama yaptılar
bu filmde sanırım ve bir blogda okumuştum sanırım Joker mafya babası gibi olmuş diye
evet öyle bir durum vardı sanki. Bir de Joker’in Joker olma sebebi asite
düşmesi ve bunu saklaması ama maşallah burada asitten Harley Quinler, dövmeli
jokerler çıkıyor hadi hayırlısı :). Ben Burton'ın ilk filminden öyle hatırlıyorum. Onun
dışında ben Joker’e bayıldım. Çok doğru bir oyuncu seçimi olmuş keşke bu kadar
çok karakter olmasaydı da Joker ve Harley Quinn ile alakalı bir film olsaydı.
Zaten film Harley Quinn’in filmi gibiydi onda sıkıntı yok da çok fazla karakter
ve onların hikayesinin olması durumu filmi çok yüzeysel kılan bir şeydi. Bunu
demekteki kastım şu gerekli görülen karakterler anlatılırken diğer
karakterlerin hikayelerinin özet geçilmesi. Bu biraz oldu bittiye getiriş acaba
bu kadar çokluk gerekiyor muydu diye düşündürtüyor. Kötü adamların iyi adama
dönüşmesi değil de kötü adamların bu iş için seçilmesi fikri bence daha cazipti
ama sonuçta bir klasik süper kahraman hikayesi daha doğrusu anti kahraman
hikayesi ama bence sonuyla da kanıtlıyor ki ikisi arasında pek bir fark yok bu
film için. Joker ve Harley Quinn’de bu ikinci temaya daha yakınlar ki film
bittikten sonra en çok onların konuşulması tarzları dışında bundan kaynaklı
olabilir. Filmin eğlenceli yanları güzeldi. Şarkı seçimi müthişti. Jokerin
silahlar arasına gülerek yatması ve üst çekim (hala izlemeyenleriniz varsa o
sahne gelince beni hatırlayın J)
çokk güzeldi. Bence harcanmış Joker bu filmde ya. Çok güzel işler çıkardı da
sanırım devam filmine saklıyorlar. Neyse fena değildi bence bunu deme sebebimin
de çoğunluğunu komedi unsurlarına borçluymuşum gibime geliyor ama sorun yok.
Gülmeye ihtiyacımız var. Bu arada nolur ama nolur Cara Delevigne oyuncu
olmasın, kampanya başlatalım bıraksın bu işleri. O kenafir gözleriyle kötü
kadınken fena durmuyor da diğer haldeyken hiç olmamış ya valla bak. Bıraksın bu
işleri yol yakınken.