19 Nisan 2018 Perşembe

Sinema Güzeldir #7 (Godard ve Ben ve Arada)

Merhabalar canım okuyucularım, bugün sizlere iki farklı mevsimde sinemada izlediğim filmlerden bahsedeceğim. Sinemada günde üç film izleyen ben gitti, her mevsim bir film izleyen ben geldi ama festival vardı da biz mi gitmedik? Ağzımızın suyu aka aka sosyal medyada festival paylaşımları yapanları izledik beğendik. Başka sinema sokak sinemasına geldi diye sevinirken gelmesi ile gitmesi bir oldu şimdi de arada kepenkleri indirdikleri gibi sadece popüler filmleri getiriyorlar ve ona rağmen maalesef seyirci sayısı çok az. Yeniden kapanması an meselesi :/. Başka Sinema filmleri gelmeyince benim de tek seçeneğim olan bu sinemaya doğal olarak yolum düşmez oldu lakin geçenlerde "Arada" filminin geldiğini duyunca sinemanın en kalabalık olduğunu düşündüğümüz saat (biz dahil beş kişi) gittik çünkü iki kişi için filmi oynatmıyorlar :/. Sonuç olarak ana akımda pek de yer almayan bu filmi yine Konak sayesinde izleyiverdik. Darısı "Kelebekler"'in başına diyeceğim ama hiçbir listede maalesef şehrimin adını göremedim :/. Ben hayallerim ve kırıklarımı anlattıktan sonra umarım sizi de sıkmamışımdır artık film yorumlarıma geçeyim. İlk film Ocak ayında, ikinci film ise bir hafta önce izlendi.

Godard ve Ben - Michel Hazanavicius (2017)


Öneri Makinesi

Godard tarzında çekilmiş Louis Garrel'ın Godard'ın hayatının Godard rolünü oynadığı eğlenceli bir film :). "Çinli Kız" dönemi Anne ile ilişkisi ve Godard'ın kendini ve sinemasını sorguladığı geçiş dönemi anlatılıyor. Godard filmleri tarzında bölüm bölüm zaman  zaman kameraya konuşarak kayarak çekim yapılarak. Eğer siz de bir Godard severseniz bu filmden oldukça zevk alacaksınız. "Çinli Kız" filmi ve öncesi filmlerinden bolca referanslar ve sevdiğiniz Godard filmlerini de hatırlarken mutlu oluyoruz. Godard'ı yönetmen kimliği dışında izliyoruz. Bir yönetmen, arkadaş, sanatçı, muhalif, aşık kısaca hataları ve seçimleriyle insan olarak. Ben komedisiyle ve Godard'ı farklı bir açıdan görmeyi sevdim. Ne kadarı doğru bu hikayenin bilmiyorum ama yine de güzeldi. Siz de bir Godard severseniz bu film güzel bir seyirlik olacaktır. Önerilir :). (Bir paragraf içinde kaç kere Godard denileilinirse o kadar dedim, yine diyorum Godard Godarddgodardddarg)

Arada - Mu Tunç (2018)


Öneri Makinesi

90'lar Türkiyesindeyiz ve konumuz müzik. 60'lar 70'lere uzanan bir müzik yolculuğu ve Türkiye'deki gelmiş geçmiş alternatif, yasaklanan veya yenilikçi tüm sanatçılara kısa bir selam ve muhteşem bir playlist ile yakalanmak istenen bir gemi. Doğu batı çatışması değil müzik yoluyla doğu batı sentezi, doğu ile batıyı birleştiren İstanbul'da aranan "kaçış" bileti.

Zorlama birkaç diyaloğu saymazsak film çok akıcı ve kulaklara şenlik güzel bir film. Gerçek olaylardan esinlenildiği söylenilen bu filmde sonlarda gösterilen fotoğraflarda ister istemez bir duygulanıyoruz ve artık 90'larda yaşayan gençliğin böyle dönem filmleri yapması doksanlardan gelen bir birey olarak beni ayrıca memnun ediyor. Umarım daha fazla bu dönemlerde geçen filmler izleriz. Bu filmde de eski bir Türk Sanat Musikisi sanatçısı babanın punkçı oğlunun isyanını bir bilet peşinde izliyoruz. Gerçek olaylardan esinlenildiği söylenen bu filmde yönetmenin babası da eski müzisyen Altan Tunç ve abisi Orkun Tunç da müzisyen hatta Rashit punk rock grubunun üyelerinden olduğunu da not düşelim. Orkun Tunç filmin soundtrack listesine de imzasını atmıştır. Alternatif bir Türk filmi izlemek isteyenlere özellikle Türk müziğini tür ayırt etmeden dinleyenlere şiddetle önerilir :).
Devamını Oku »

16 Nisan 2018 Pazartesi

Sevgili Güllük #4 (Hatay Kitap Fuarı Program)

Program açıklandı ve benim için programın en güzel ismi tabi ki adına sevmek yazıları yazdığım, çekilişlerde hediye ettiğim, hem okuyup hem okutturmaya çalıştığım en favorilerimden Alper Canıgüz. Gel gel Alper Canıgüz, sefa geldin hoş geldin. Eğer planım olursa size de bir sürpriz yapmak isterim ama tabi bir aksilik olmazsa.



Alper Canıgüz Sevmek

Kan ve Gül İnceleme 
Devamını Oku »

14 Nisan 2018 Cumartesi

Sevgili Güllük #3 (Hastalıklar, Hatay Kitap Fuarı, Etkinlik)

Bayadır sevgili güllük ile buralarda olmuyordum ama biraz sohbet edelim istedim hem de birkaç haber vereyim.

Öncelikle geçen haftalarda maalesef yanlış tedavi yüzünden asıl hastalığım iyileşmedi ve başka hastalıkla ciddi bir şekilde uğraştık, uğraştık diyorum çünkü sadece ben değil ailem de benimle beraber baya hatta benden fazla uğraştı. Neyse ki şu an daha iyiyim ama aynı hastalık olmasa da sağlığım bu aralar nedense beni üzüyor. Şimdi de başka ciddi olmadığını umduğum bir şeyler oluyor, yakında yine hastaneye gitmem gerekiyor. Yine de iyi düşünmek istiyorum. Blogda da daha aktif olmayı umuyorum. Hala kendime ait bilgisayarımın olmadığını belirteyim.


Bu aralar en çok snail mail ile meşgul oldum (nedir ne değildir buradan okuyabilirsiniz) ama geçen haftalarda neredeyse günde iki kere gelen posta bu hafta evimin yakınına uğramadı :). Bir iki mektup kaldı yazmadığım onları tamamlayacağım bu arada. Yeni keşfim daha doğrusu uğraşım flipbooklar :). Yapması çok zevkli ve insanın yaratıcılığını körükleyen bir şey. Onlarla uğraşıp içini doldurup göndermek en çok hoşuma giden şeylerden son zamanlarda, çift taraflı kağıtlarla oyalanmak müthiş rahatlatıyor beni. Bir örneğini de aşağıya bırakayım hatta. Şimdi yeni çift taraflı kağıtlar sipariş ettim onlarla bu sefer vintage konseptiyle flipbook macerama devam edeceğim. Ben de neler çıkacağı konusunda oldukça heyecanlıyım.


Memleketim Hatay'da geçen sene burada ve şurada yazdığım fuarın ikincisi düzenlenecek 20 - 29 Nisan tarihlerinde. Umarım yine birçok sahaf ve yayınevi gelir ve güzel indirimler olur. Sahafları özellikle bekliyorum, geçen sefer snail mail gibi bir hobim olmadığından ilgi alanım sadece kitaplardı ama şimdi liste uzadı :). Bol bol yayınevlerinin Hatay'dayız paylaşımlarını da umarım görürüz, ben birçok kez gitmeyi planlıyorum ama yine de bakalım. Sizler de bu fuarı ne kadar çok duyurursanız hem katılım artar hem de fuar her sene azalarak bitmez artarak çoğalır diye umuyorum. Desteklerinizi esirgemeyin :).

1. Hatay Kitap Fuarı

Etkinliğin eşleşmeleri açıklandı ama ikincisi neden olmasın o yüzden onu da duyurayım. Çok sevdiklerimden kartpostal ve kitabı birleştiren bir etkinlik vardı sevgili İncirli Kurabiye'nin blogunda. Ben de hemen katıldım, sevdiğimiz bloglar da katıldı. Yeni bloglar keşfettim şimdi de kitap seçip güzel kartlarla bana verilen adrese hediyelerini göndereceğim. İşin güzelliği de kim kimle eşleşti bilmiyor, ben de kimden ne gelecek bilmiyorum heyecanla kargoyu bekleyeceğim :). Yoğun ısrarlarla bence bir daha böyle bir etkinlik düzenlenebilir, ben yine seve seve katılırım. Sizin de haberiniz olsun, daha geniş bir hediyeleşme yapabilir ve birbirimizi tanıyabiliriz :).

Şu aralar kitap okuyamıyorum, S. Beckett'in Murphy'si ağlıyor, bitirsem keşke. Yine şu okuyamama durumlarına yakalandım sanırım ama fuar beni çok heyecanlandırıyor, beni baya bir canlandıracak biliyorum. Tecrübeyle sabit :). Burada da güzel yayınlarla fuara özel neler aldım yaptım, hepsini yazacağım :). Fuar dedikodusu yaparız ama hepsi fuarın seneye daha da iyi olması ve birçok açıdan gelişmesi için :).

Sanırım şimdilik benden haberler bu kadar, güzel öneri ve etkinliklerde görüşmek üzere <3.
Devamını Oku »

8 Nisan 2018 Pazar

Garip Şeyler

2018'in ilk dizisini iki günde bitirdiğime ve son zamanların en çok konuşulan dizilerinden biri olduğuna göre bir iki kelam ben de edeyim ama değil mi :). Evet, Stranger Things'den bahsediyorum :).


İlk sezonu sekiz, ikincisi ise dokuz bölüm süren son zamanların en çok konuşulan dizilerinden Netflix orijinal serisinden Stranger Things'i öncelikle beğendiğimi söylemeliyim. Karakterlerin hepsini sevdiğim nadir dizilerden biri olmayı da başardı. Hepsinin arasından hala favorimi seçmiş değilim, yakın olduklarım olsa da. Sonuçta her karakterin kendine özgü bir hoşluğu var. Her karakterin özellikle ikinci sezonda ayrı ayrı hikayelerini izleyip evlerine konuk olmamız grup olarak da sevdiğim bu çocuklarımızın bireysel olarak da gayet izlenildiğini ve sevildiğini görmek dizinin kalitesini arttırdı. Üçüncü sezonda daha da detaya inilirse güzel olacaktır.


Bizi 80'lere götüren bu dizi, bilim kurgu ve gerilim türünde güzel bir seyirlik sunuyor. Konusu ise 4 kişilik "nerd" ya da "geek" diye tabir edebileceğimiz orta okul öğrenci topluluğunun dünyamızın kötü  bir yansıması paralel evrendeki kötülerle mücadelesi. Gruptan Winona Ryder'ın küçük oğlu kaybolunca üç arkadaş, şerif önderliğinde Winona ve yetişkin tayfa, abi ve abla kategorisinden diğer bir grup ile bu diğer dünyaya açılan kapı kapatılmaya ve kayıp kardeş, oğul ve arkadaş Will kurtarılmaya çalışılır. Bu tanımlanamayan güç ile savaşılırken bir anahtar çocuk ve onun peşindeki bir sürü bilim adamı da bu işe dahil olunca dizimiz kadrosunu tamamlar.

Konusu çok ilginç değil belki ama oyuncuların ve aralarındaki uyum ve tabi ki mizah bu diziyi diğerlerinden ayırıyor ve bölümleri art arda izlemeye başlıyorsunuz. Bir de buna 80'ler modasını eklersek ki benim favorilerim Lucas, Nancy, Barb ve Will'in abisi Jonathan (Charlie Heaton'ın dizi dışı günlük stiline özellikle bakmanız önerilir, daha da güzeldir) olur başka bir yönden de izleyiciyi memnun ediyor ve seksenler ruhunu buram buram özellikle Steve, Bill ve Will  karakterleriyle hissediyoruz :). Diziyi neredeyse bir saat boyunca temposunu düşürmeden izlememizi kolaylaştıran playlistini de unutmamak lazım.



Baş rolünde 5 yeni kadroyla 6 çocuğumuzun dedektifçilik oynadığı bu bilim kurgu fantastik diziyi özellikle türü sevenlerin kaçırmadığına eminim. İnsanın aklına "Buffy the Wampire Slayer" ya da benzerleri gelmiyor değil. Okulda geçen açıklanamayan gizli bir dünya konusunu işleyen bu dizi bir nevi uzun zamandır özlenilen bir açığı da kapatıyor aslında ve 80'ler 90'lardan gelen bilim kurgu sever kitlesini de ayrı bir etkiliyor sanırım. Sonuç olarak her sezon daha da garip olacağı vaadini bize veren bu dizinin biz de merakla 3. sezonunu ve bu artarak devam eden grubumuzun yeni maceralarını izlemeyi sabırsızlıkla bekliyoruz :).
Devamını Oku »

5 Nisan 2018 Perşembe

Rek-Lam-Lar (Mim)

Sevgili Belle'nin Kütüphanesi bir döndü pir döndü, güzel yazılarına devam ettiği gibi bir de mim başlattı. Kendisinin bloguna ulaşmak ve yazısını okumak için buraya tıktık.



Benim aklıma gelenler genelde müzikli şarkılı olanlar, Özkan Uğur'un seslenişini de hatırlıyorum mesela :).

Tut şunun ucunu döşeyelim abi  :)


Cem Yılmaz'ın uzaylı reklamı şarkısız bir istisna. Tabi o zaman Telsim var ve reklamın tam tersi durum var 2018'e bile kalamadı. Ha bir de Ajda Pekkan hala aynı o konuda yanılmadılar bir de her şey hala tamamen duygusal :).



Bu reklam Türkiye'de gösterildi mi emin bile değilim ama şarkı işte kalıyor insanın aklında Pepsi olduğu :).


Missbonnn rakipsiz bonbonnnn, ne zaman markette görsem hala söylüyorum bu şarkıyı :).



Bir de Egepennn Dekonik (doğrusu deceuninck) :).

Buradan çıkardığım özet hafızamın melodilerden oluştuğu ve ilk aklıma gelenlerin bu reklamların olması da müziklerden kaynaklı. Biraz daha düşünsem bulacaklarım yine şarkılı türkülü olanlar olur kesin ama bence bu kadar yeter, güzel nostalji yaşadık :). Yeni önerilerle görüşmek üzere :).
Devamını Oku »