mini dizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mini dizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ekim 2023 Pazar

Extraordinary (2023)

Bu yazı 27 Ocak 2023'te en son güncellenmiştir.

Selamlar, mis gibi yeni taptaze bir İngiliz mini diziyle geldim. Bu sene Disney+ Originals da yayında olan herkesin özel bir yeteneğe sahip olduğu bir dünyada henüz süper gücünü keşfedememiş bir kaybedeni izliyoruz. Ben bir oturuşta tüm bölümleri sömürmüş bulunmaktayım. Hem komik hem akıcı hem de o kadar güzel anlatıyor ki derdini sıkılmadan hap gibi yutuverdim. 

18 yaşında herkesin özel yeteneğini keşfettiği ama esas kızımızın 25 yaşında olmasına rağmen herhangi bir süper güce sahip olmaması onu bu dünyadan dışlanmış hissettiriyor. Aslında şimdi de belli bir yaşa gelmiş henüz evlenmemiş, uygun görülen bir işe sahip değil kısaca hala yolunu arıyor ve "bir baltaya sap" olamamışsan gördüğün muamelenin aynısını bu karakter süper gücü olan bireylerin arasında görüyor ki bu tarz hikaye anlatmanın tatlı bir yolu olmuş. Hem de mizah yönünden de desteklemiş. Esas kızımızın eski aşkının reddedildiğinde bir anda uçamayıp ilk kez oluyor demesi gibi.

Herkesin anormal olduğu durumda normal olunca anormal olan sen oluyorsun. Süper güçlerle çevrili de olsan bir süre sonra sıradan herkes gibisin. Bu tarz bir metafor birçok yorumlamaya da açık bırakıyor diziyi ki düşünmesi de üstüne baya eğlenceli. Sen Aydınlatırsın Geceyi filmindeki gibi bir fikir aslında. Oradaki gibi herkesin sahip olduğu süper gücün olması seni ayrıcalıklı yapmıyor. Seni sen yapan yine sen oluyorsun, kendini olduğun gibi sevip kabul ettiğin zaman bu dünyada mutlu oluyorsun. Zamanı geri alabilsen geri geldiğinde yine aynı sen olduğunda değişen bir şey olmuyor. 

Soundtracki de aşırı başarılı olan bu dizide shazamı hazır tutun derim. Muhteşem bir playlist sizi bekliyor; Metric'ten Mitski'ye The Moody Blues'a birçok sevdiğimiz ve yeni keşifler yapabileceğimiz şarkılar mevcut. İkinci sezon gelse de izlesek!

Bu dizileri sevdiyseniz bunu da seversiniz, bu diziyi sevdiyseniz ve aşağıdakileri hala izlemediyseniz onları da seversiniz. 

Misfits

In The Long Run

Fleabag

Crashing

The End of the Fucking World

Devamını Oku »

12 Mart 2022 Cumartesi

8 Dijital Yerli Dizi (Yeni Sezon Atıştırmalık 1)

Son zamanlarda dizilere yöneldim, daha sakin kafa yormayan kolay akan şeyler tercih edince art arda çok fazla dijitale yapılan iş izlemiş bulunmaktayım. Bir de komedi ağırlıklı bir liste daha yapacağım son zamanlarda severek izlediklerimi. Ruh halim bu tarz şeyler izlememe sebep oldu. Böyle böyle 8 dizi izlemişim, daha da birkaç merak ettiğim dizi var. 

Şimdi size de iki önemli sorum var, aşağıdakilerden izledikleriniz var mı? Daha da önemlisi bunu da izle kesin seversin diyeceğiniz bitmiş mini dizi öneriniz var mı? Bekliyorum yorumları! Hadi başlayalım!

Gibi - Exxen

Sevdim, bazı komik olmayan bölümleri de var ama genel olarak güzel bir dizi olmuş. Sanat yönetimine renk şemasına bayıldım. Favori bölümlerim var, olmayan da var ama genel anlamda severek izliyorum. Daha çok İlkkan ve Yılmaz adlı iki yakın arkadaşın günlük yaşamdaki absürt olaylarını anlatıyor. Arada başka arkadaşları gelip gidiyor derken, güzel izleniyor. Şarkılarını bile kaç kere dinledim bilmiyorum :), şimdiden dönemin kült dizileri arasında yerini aldı.

Ayak İşleri - Gain

Caner Özyurtlu ve Volkan Öge işbirliği. Nüfuzlu ve zengin iş adamı Sermet'in ayak işlerini yapan iki iş arkadaşını izliyoruz. Vedat uzun yıllardır bu işi yapıyor ve yanına genç yetenek felsefe düşkünü Evren'i verince aralarında güzel bir çatışma oluşuyor. Dizide verdikleri film referansı olan bölümler çok güzel, Matrix'te koptum mesela. İkinci sezon da daha güzel gelmeye başladı bana, ilk sezonda da bir bölüm var ki Canerim, Volkanım diyeceğim izleyince anlayacaksınız, olağanüstü çok komik! O bölümde Uraz K. beyin konuk olması da ayrıca komik. Ek not; Çağlar Çorumlu çok iyi oyuncu ya, Loş Sohbet'te de izledim baya profesyonel bir kişi. Evren'i de izledim orada farklı bir kişilik tam da hayatımda olması gereken bir arkadaş tuhaflığına sahip, bayılırım :).

10 Bin Adım - Gain

Ya iki minnoş eski sevgilinin 10 bin adım macerası. 10 dklık çok tatlı bir dizi olmuş. Engin Günaydın beni çok güldürüyor, çok iyi oyuncu. Bazı bölümleri de aşırı güzel. Devin Özgün Çınar yazıyor, güzel de yazmış. Devamı gelir umarız, ben keyifle izliyorum. 

Yarım Kalan Aşklar - Blu Tv

Böyle güzel bir konuyu neden harcamışlar anlamak mümkün değil. Dilan Deniz gerçekten çok kötü bir oyuncu ama gerçekten, Burak Deniz müthiş yakışmış role, senaryo çok kötü yazılmış. İlk bölüm çok güzel heyecanlı başladı, kara mizaha olan yatkınlığından yer yer de aşırı komik ama devamı gelmiyor. Gazeteci Ozan öldükten sonra başka bir bedende yarım kalan işini bitirmek için yeniden hayata gelir. Bedenine girdiği kişi de katili olunca işler iyice karışır. 

Pera Palace'ta Gece Yarısı - Netflix

Konu yine çok güzel ama senaryolar neden kötü anlam vermek mümkün değil. Mekan çok güzel, zamanda yolculuk harika, dönem olması güzel ama senaryo yine kötü. Sevgili Tansu Biçerimiz canımızın ilk bölümde yaralı parmağı birkaç bölüm sapasağlamdı mesela bu tutarsızlık beni rahatsız etti. Dark'ı da anımsatan ama kurgu konusunda sıkıntı çeken bir dizimiz. Yine de keyifle izledim mi izledim çünkü Selahattin Paşalı hayranlığım çünkü zamanda yolculuk fanlığım. İkinci sezonu gelsin koşup yine bitiririm bir günde hiç sıkıntı değil ama senaryo ve kurgu çalışılsın artık. Fikirler heba oluyor, üzülüyorum.

Aynen Aynen - Blu Tv

İlk sezonunu youtubedan izlediğim geçen yine aklıma gelen mini dizi. Bir iki sezon daha iş yaparken arkada çaldı ama bitiremedim, belki bir şey bulamadığım zamanda yine bu şekilde izlerim, sıkıcı bir yerden sonra. Nil kızımızın bu sefer olacak diye yola çıktığı erkek arkadaşı Emir (ki bir diğer fanlığımın öne çıktığı Uraz Kaygılaroğlu oynuyor) gidiyor ve Kerem Bursin ev arkadaşı olarak geliyor üçüncü sezonda. 

Leyla İle Mecnun - Exxen

Dijitale geçti biliyorsunuz, olur mu olmaz mı derken izledik. Hem eski tadı hem de güncel olayları yakaladığından niye yaptınız demedik hiç. Lakin çok dram! Özellikle ikinci sezonda gülmekten çok hüzünleniyorum, daha çok gülmek istiyorum. Yine güzel ama biraz daha drama dönmüş gibi geldi bana, absürdlük fantazya azaldı, oraya acil takviye diyelim. 

Bizden Olur Mu? - Blu Tv

Ya neden izledim hiç bilmiyorum, kısa ve arkada oynasın diye herhalde. Bir iki kere güldürmüşlüğü var ama son bölümlere atlaya atlaya baktım :), bir yerden sonra iyice tekrar oluyor. Bölümler de 17 dk falan bu arada :). Dizide en sevdiğim şey Deniz Işın'ın kulak piercingleri oldu çünkü ilgi alanım. Söylemesi ayıp bende de 16 tane var, hepsi made with love :). Bakmalara doyamadım. Normalde de Deniz Işın'a gülüyorum bu arada hikayelerine falan instagramda, kendisi de bir ikizler kadını ki bayılırım :). 

Devamını Oku »

27 Kasım 2018 Salı

Jim Carrey'den Yıllar Sonra Gelen Dizi: Kidding (2018)

Michel Gondry ve Jim Carrey'i Eternal Sunshine of the Spotless Mind'dan sonra bir araya getiren Kidding, duyduğumdan beri bu sezonun en merak ettiğim dizilerinden biriydi. İlk sezonu öyle bir bitti ki ikincisinin gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum.

Öneri Makinesi

İkizlerinden birini kaza sonucu kaybeden Jeff (Carrey), çocuklar için eğitici programlar yaptığı programında çocukları ölüm fikrine hazırlamak ister. Ölümün de hayatın bir parçası olduğunu yaşamdan ayrı düşünülemeyeceğini televizyon şovuna dahil etmek isterken milyon dolarlık şirketin yöneticisi babası Sebastian (Frank Langella) buna şiddetle karşı çıkar. Bay Pickles ile Jeff'in ayrı kişiler olduğunu vurgulayan Seb, oğlunun özel hayatının Bay Pickles'ın hayatını etkilememesi gerektiğini sürekli vurgularken, Jeff'in çocuklara her şeyin tek tip olmadığı farklı olmanın da güzel olabildiğini şovunda gösterme çabasını izliyoruz.

Bu aile şirketinin başında olan Seb ve bu şirketin temeli Bay Pickles'ın yanı sıra gösteride kullanılan kuklaları hazırlayan Seb'in kızı Jeff'in kardeşi yetenekli Deirdrede (Catherine Keener) ailenin diğer ferdi. Kamera arkasında yer alan Deidre'nin dışarıdan mutlu bir çekirdek ailesi varmış gibi görünse de onların da kendi içlerinde halletmeleri gereken sorunları vardır.

Bu arada ailesinden ayrı yaşayan ve bu yeni düzene kendi çapında karşı çıkan iyilik abidesi Jeff''in ailesi de kaza sonrası aynı kişiler değildir. Boşanmak üzere olduğu Jeff'in eşi, yeni sevgilisiyle yeni bir düzen oturtmuştur bile. Jeff'in eski eşi oğlunun öldüğü kazada arabayı kullanan kişi olduğu için oğlunun ölümünden kendini sorumlu tutar. Bu kaza sonrası travma herkes de farklı şekillerde kendini gösterir, buna ikizlerden hayatta kalanı da dahil.

Öneri Makinesi

İnsanların hayatını değiştiren çocukların hayallerini süsleyen ve ticari getirisi azımsanmayacak ölçüde olan bu televizyon karakterinin günlük hayatta da bunu destekler biçimde davranması insanların daha çok yakınlarının sinirini bozacak şekildedir. Örnek bir insan olmak ve her şeyin en doğrusunu yapmak onu mutlu etse de Jeff'in unuttuğu şey bir karakter değil insan olduğudur. Televizyon karakteri Bay Pickles'ın gölgesinde yaşayan Jeff, yaşadığı birçok olumsuz durumda en doğrusunu yapabilmek için kendinden ödün vererek her şeyi olumlu karşılarken içinde biriken öfke tehlikeli bir şekilde ortaya çıkar. Tüm olumsuz duyguları kontrol altında tutuyor gibi gözükse bile içinde biriken tüm öfke ani patlamalara sebep olur ve işte dizide Jeff'in karanlık yönünü gördüğümüzde dizi daha da güzelleşir. Jeff'in bu görünüşte mükemmel ama aslında talihsiz olaylar silsilesi içindeki bu hayatı karşısında Jeff ne Bay Pickles ne de kendisi olabiliyor. Bazen doğru ve iyi olanı yapmak için bazen de içinde biriken öfkesine yenik düşen Jeff'in verdiği tepkilerin sınırının olmadığını görmek ürkütücü ama kimsenin bu durumun ciddiyetini, Jeff dahil, hala fark etmemesi ise daha da korkutucudur.

Dizide komik diyebileceğimiz anlar olsa da arkasında ağır bir dram ve gerilim olduğu unutulmamalı. 10 bölümü Michel Gondry'nin çektiği bu dizi Jim Carrey'den güzel bir dönüş. Karakterin düz değil katmanları olması ve bunu inceden inceye işlemesi çok güzel. Jim Carrey'den başarılı bir performans ve güzel bir dizi izlemek isterseniz ortalama 20 dakikalık 10 bölümden oluşan bu diziye göz atmanızı önerir, keyifli seyirler dilerim :).
Devamını Oku »

4 Kasım 2018 Pazar

In The Long Run (2018)

In The Long Run

Idris Elba'dan, kendisinin yazıp baş rolünü üstlendiği yarı otobiyografik, komik, sıcak bir aile dizisi. Seksenler Londra'sında geçen dizimiz, şimdilik tek sezon ve çerezlik 20 dakikalık 6 bölümden oluşmakta. İkinci sezon 2019'da gelir diyorlar.

öneri makinesi

Dinimiz, dilimiz, ırkımız, geleneklerimiz veya kültürlerimiz farklı olabilir ama en nihayetinde hepimiz aynıyız diyen In The Long Run, Sierra Leone'den İngiltere'ye göçüp yuva kurmuş Easmon çekirdek ailesinin, Sierra Leone'de büyümüş ve yetişmiş evin babası Walter'ın kardeşi Valentine'ın kalıcı olarak İngiltere'ye gelmesi ile değişen rutinlerine konuk oluyoruz.

Valentine'ın aileye katılması ve İngiltere'deki yaşamına alışması konu edilirken İngiltere'de göçmenlerin maruz kaldığı ayrımcılık çok da derine inmeden küçük detaylarla yansıtılıyor. Ayrımcılığın çeşitli hallerini gördüğümüz dizide karşılıklı ön yargıdan da aynı şekilde bahsedilirken hepsini mizahi ve tatlı bir dille mesajına eklemeyi ve adına sadık kalarak her zaman orta yolu bulmayı ihmal etmiyor.

öneri makinesi

Dizinin bir diğer ailesi esas ailemizin üst komşuları aynı zamanda en yakın arkadaşları olunca dizi daha da renkleniyor. Evin babaları aynı yerde çalışıyor ve eşleri de yakın arkadaş, aynı okula giden çocukları gibi. 4 kişilik komşu ailemizin 4. üyesinin melez olması diziye ayrı bir renk, daha çok empati ve başka mesajlar da eklemiş.

Dizi de bedava konser veren yetenekli bir gençten güzel şarkılar dinliyoruz ki bu da kısacık dizimizde keyif veren ayrı bir detay. Dönem kostüm ve dekorları da ayrıca hoş. Soğuk İngiliz havası ne kadar sıcak gösterilebilirse o kadar gösterilmiş.

öneri makinesi

Idris Alba'dan yarı otobiyografik bu dizi, çok etliye sütlüye karışmadan farklılığımız zenginliğimiz diyen komedisi bol güzel kısacık bir aile dizisi. İkinci sezonunun gelmesini umduğum bu diziyi türünü severlerine önerir, keyifli seyirler dilerim :).
Devamını Oku »

24 Eylül 2018 Pazartesi

Maniac (2018)

Geçen seneki başarılı mini dizilerden sonra bu sene dizi dünyasında izlediğimiz film yıldızlarının sayısı da rekabet de artmaya başladı. Bu durumdan asla şikayetçi değil mutluyuz çünkü rekabet sayıyı arttırdığı gibi kaliteyi de yükseltti. Peki Maniac bu standardın altında mı kaldı yoksa Emma Stone ve Jonah Hill'i dizi dünyasında da ödül adaylıkları getirecek kadar iddialı mı?

Maniac (2018)

Ödül adayları olur mu bilmem, umursamam da ama benim uzun zamandır izlediğim en güzel bilim kurgu işlerinden biri olduğu kesin. Sonu her ne kadar ortalama olsa da çok tatlı bir hikayeyi 10 bölümde başarılı performanslarıyla Emma Stone ve Jonah Hill eşliğinde izledik.

Maniac (2018)

Netflix orijinal serisinden olan bu dizide, deneklerin kalıcı olarak problemlerinin çözüleceği vaat edilen bir deneyde, bilgisayarın duygu yoğunlundan etkilenen Denek 1( Owen) ve Denek 9 (Annie)  beklenmedik bir şekilde sorunlarıyla yüzleşirken yalnız olmayacaklardır. Bu istenmeyen durum deneyin başındakileri sıkıntıya sokarken bizleri Annie ve Owen ile birlikte zihinlerinde farklı dönemlerden farklı maceralara sürükler. Hikaye içinde hikayeler olan bu dizi on bölüm boyunca tempoyu düşürmüyor.

Maniac (2018)

Dramı dozunda komedisi yerinde bilim kurgusu etkili bu diziyi ben her sevdiğim dizi gibi bir solukta izledim. Filmin gezdiği dönemleri gerek kostüm gerek dekor gerekse makyaj olarak çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Bunun yanında güzel bir soundtracki dizinin önüne geçmeden destekleyici bir şekilde dinledik.

Maniac (2018)

Jonah Hill gerçekten bu diziyle dikkat çekiyor, Emma Stone'u zaten seviyoruz bu dizide de kalitesinden taviz vermiyor. Onlara başarılı performanslarıyla Justin Theroux, Sonoya Mizunu, Sally Field, Jemima Kirke gibi dizi ve film dünyasının önemli isimleri de eşlik ediyor. Özellikle Justin Threoux bence Dr. James K. Mantleray rolüyle öne çıkan yardımcı oyunculardan biri.

Maniac (2018)

Şunu söylemeliyim ki bu deneyi yürüten bilim adamlarının deneklerinin kendilerinin izni dışında istemeden birbirlerini bulması bana Eternal Sunshine Of The Spotless Mind'ı hatırlattı. O filmi de çok seviyorum çünkü bu aklımızın içinde çıkılan gezinti fikri her zaman hoşuma giden bir şey o yüzden o filmi sevenler eminim bu diziyi de sevecektir. Zihnin derinlikleri, içimizdeki şeytanlar, duygularımızın zihnimizdeki somut yansımalarını görmek ve düşünmek bu diziyi etkileyici kılan özelliklerden biri.

Maniac (2018)

Sonuç olarak dizinin bilim kurgu tarafının, anlatımı oldukça eğlenceli kıldığını ve gerçek dünyada baş etmeye çalıştığımız birçok aile, arkadaşlık veya herhangi biriyle girdiğimiz iletişimi, ilişkiyi yine bilim kurgu yardımıyla güzel anlattığını düşündüğüm her bölümü ortalama 30-35 dakika süren bu diziyi  severlerine öneririm :). Diziden aldığım mesajlarından biriyle kapanışı yapmak isterim. Acı, sorunlar kaçınılmaz belki ama bunları her zaman tek başımıza taşımak zorunda değiliz.
Devamını Oku »

8 Eylül 2018 Cumartesi

İş/Okul Başlayacak Zaman Yok Diyenler İçin 8 Mini Dizi

Yeni okul iş dönemi başlıyor. Bununla beraber bizi heyecanlandıran yeni dizi haberleri geldiği gibi hala izlemek izlediğimiz birçok dizi var listemizde. Artık zamanımız biraz daha kısıtlı malum tatil bitti/bitiyor.

Bir de eğer siz de benim gibi her diziyi sömürüp bitirmeden gün ışığı görmüyor ve hayatla bağınızı kesiyorsanız tüm sezonunu ya da diziyi kısa bir sürede bitirmek için ideal olan bu mini dizilere göz atmanızı öneririm.

Geçen yaz da listesini yaptığım mini dizilerde bu yaz izlediklerim ve sizin için de seçtiklerim aşağıda. Her ne kadar dizilere bağlanmak yerine film izlemeyi tercih etsem de bu mini dizilere hayır diyemedim :). Türk internet dizilerinin özellikle mini dizilerin artmasıyla bu sefer listemizde ne mutlu ki bir Türk dizisi de var :). Herkesin kendine uygun bir dizi bulacağı bu listede severlerine hitap edecek her türde dizi bulmak mümkün. Diğer liste nerede diyenler varsa buyrun :). Ben onları çoktan bitirdim başka yok mu diyenleri ise aşağıya alalım :).

1. Şahsiyet (2018)


Öneri Makinesi

Alzheimer teşhisi konan Agah Beyoğlu'nun Türkiye'nin ilk seri katili olma hikayesi. Hakan Günday'ın senaryosunu yazdığı Onur Saylak'ın yönetmen koltuğunda oturduğu bu hem katil hem kurbanın hikayesinin iç içe anlatıldığı Haluk Bilginer önderliğinde oyunculuk şovunu ve muhteşem görüntü kalitesini izlediğimiz bu dizi de bölümlerin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Polisiye ve gerilim severler buraya :).

2. Stranger Things (2016-)


Öneri Makinesi

Kaybolan arkadaşlarını aramaya çıkan 4 afacanın, lise ergenlerinin ve ebeveylerin katkısıyla üç koldan aramasıyla başlayan bu macerada 80'lerde yaşanan garip olayları inceleyen bu dizimizde gerilim, komedi ve tabi ki fantastik severler bu diziden memnun kalacaktır :).

Detaylı yorumu için tıktık..

3. The End Of The Fucking World (2017-)


Öneri Makinesi

Kara komedi, suç, dram ve ergen dizilerini özellikle İngiliz melankolisi ile severler buraya. Bu harika mini diziye bayılacaksınız. Çizgi romandan uyarlanan hepi topu 160 dakikalık uzun bir film izler gibi tek seferde bitirebileceğiniz adının hakkını sonuna kadar veren bir mini dizi. Psikopat olduğunu düşünen James, genellikle konuştuktan sonra düşünen Alysaa ile tanışır ve bir yol dizisi ortaya çıkar. Benim çok sevdiğim bu iki ergenin yol hikayesinin soundtrackine de ayrıca not düşmek isterim çünkü uzun süre o şarkıları dinleyeceksiniz. Yeni öğrendik ki ikinci sezon onayını almış.

Detaylı yorumu için tıktık.

4. Olive Kitterige (2014)


Öneri Makinesi

Dram gibi dram, aile gibi aile, evlilik gibi evlilik :). Uzaktan davulun sesi hoş gelir misali uzun yıllardır evli kalan Kitterige ailesinin bu dramı etkileyici.  Dram severler bu 4 saatlik Olive Kitterege'ın hayatına bir göz atsın.

5. Patrick Melrose (2018)


Öneri Makinesi

Dram ve Benedict Cumberbatch severler buraya zira bu dizide Cumberbatch'e doyacaksınız :). Uyuşturucu bağımlısı, alkolik Patrick Melrose'un çocukluğundan yetişkinliğine hayatını anlatan bu dizi yine 5 kitaplık bir serinin uyarlaması. Her bölüm adını kitapların isminden alıyor lakin sıralama biraz farklı. Cumberbatch'e sevilen oyuncular Jennifer Jason Leigh, Hugo Weaving gibi isimler de eşlik edince dizi etkisini arttırıyor.

6. Ordeal By Innocence (2018)


Öneri Makinesi

BBC yapımı Agatha Christie'nin aynı adlı romanından uyarlanan bu dizi yardımsever bir kadının evlat edindiği çocuğu tarafından öldürülmesinin ardından davetsiz bir tanığın ortaya çıkmasıyla aile bir kez daha geçmişe gider. 3 bölümlük bu dizi diğer listemizde de önerdiğimiz And There Were None severleri özellikle memnun edecek. Polisiye ve Christie severler buraya :).

7. Fleabag (2016)


Öneri Makinesi

Melikşah Altuntaş önerisiyle (kendisinin çok güzel öneriler yaptığı instagram sayfalarını ziyaret etmenizi öneririm) izlediğim 6 bölümlük alaycı, edepsiz, komik ve hüzünlü bu dizide genç bir kadının yaşamına yarım saatlik bölümlerle konuk oluyoruz. 2. sezonun 2019 yılında gelmesi bekleniyor ama tek sezonla kalsa bile güzel iş.

8. Barry (2018 -)


Öneri Makinesi

"Monoton hayatı" aniden kendini tiyatro sahnesinde bulmasıyla değişen Barry'nin hikayesi. LA'de herkes aktördür ama başka bir mesleğin yanında. Barry'nin para kazanma yöntemi ise garsonluk veya kasiyerlikten biraz daha farklı. Aksiyon, suç, komedi ve tabi ki tiyatro severler bu diziye bir göz atsınlar. Sekiz bölümden oluşan birinci sezonunun devamı yolda.
Devamını Oku »

17 Temmuz 2018 Salı

The End Of The F***ing World


İngiliz yapımı adı güzel soundtracki ondan da güzel, adının yazıldığı fon şeklinin ekrana baskısı bile güzel dizi gibi dizi mini gibi mini çizgi romandan uyarlanan mükemmel bir ergen, kara komedi, yol hikayeli bir mini dizi.


Aslında bu yazdığım giriş yazısı baya açıklayıcı olsa da bu güzelim mini diziye, yine de çokça üzerine konuşmak istediğimden daha ayrıntılı bahsetmek isterim, elimden geldiğince izlemeyenler için tadını kaçırmadan.

Charles Forsman'ın çizgi romanından uyarlanan bu dizi, psikopat olduğunu düşünen James ile insanları sinir etmek konusunda doğal bir yeteneğe sahip boğazına düşkün Alyssa ile Alyysa'nın babasını aramak için yola çıktıkları bir yol hikayesi. Toplamda aşağı yukarı iki buçuk saatlik sürede derdini o kadar güzel anlatan bir dizi ki benim gibi filmmiş gibi art arda diziyi sömürüp bitirebilirsiniz ya da tadımlık izlenebilir ki tavsiye etmem. Bir çırpıda bitirin beya.


Unutmayalım ki bu dizi sadece komedi ve dramıyla ilerleyen bir ergen dizisi değil. Suç ve kara komedinin içinde olduğu bir dizi ki bu diziyi daha da ilginç kılan; her şey güzel giderken bir anda ne olduğunu bize hatırlatıp yüzümüze tokat çarpan da bu dizi (bayılırım).

Bu diziyi güzel yapan en önemli etkenler tabi ki karakterleri çok iyi yansıtan başrol oyuncuları Jessica Barden ve Alex Lawther. Ergenlik çağındaki bu iki aykırı gencin çıktıkları yolda geçirdikleri değişimi o kadar güzel oynuyorlar ki bu diziyi daha üst seviyelere çıkarıyor. Tabi değişime uğramamış katıksız ergenlikleri de kabulüm çünkü "aşırı eğlenceli" tipler. Sonuç olarak müthiş iş çocuklar. Bir de dizide bir dedektifimiz Eunice (Gemma Whelan) var ki kendisine ayrı parantez açıyorum bu iki karakter dışında öne çıkan bir oyuncu. Kadronun geri kalanını harcamayayım hepsi güzel iş çıkarıyor ama laf aramızda bu üçünü çok sevdim :).


Bir diğer güzellik dizinin soundtracki. Müziklerini Graham Coxon yapmış ki çok güzel yapmış ama onun dışında seçilen şarkılar o kadar güzel ki tekrar tekrar açıp o sahneleri hatırlayıp hüzünlenmelik. Malum yol hikayesi ve güzel müzik yolların olmazsa olmazıdır. The End Of The F***ing World ekibi de bu işin altından güzel kalkmış.

Filmde benim özellikle sevdiğim kısım dizinin 1998 2008 2018'de de geçse zamanın etkilemeyeceği bir görüntü ve içeriğe sahip olması. Filmdeki bu zamansızlık bana sürekli film eski zamanlarda geçiyormuş hissini verdi (error) ki bayıldım bayıldım. Seçilen şarkılar, kıyafetler ve arabalarla o ruh beslenince tadından yenmez olmuş. İlk bölümlerde Alyssa'nın telefonu yere fırlatıp parçalaması da dizinin bu konudaki tavrını ortaya koyuyor gibi.


Charles Forsman'ın çizgi romanından uyarlanan bu mini diziye ben bayıldım. Birçok insan da bayılmış olacak ki dizinin yaratıcılarını ikinci sezonla darlamışlar ve Netflix ile görüşüyorlarmış. Çizgi roman bittiğinden yeniden yazma ve o ruhu koruma bakımından ikinci sezonu nasıl yapacaklarını düşünseler de kitabın aksine (herhalde içten içe ya tutarsa diye düşünüp) biraz da olsa ucunu açık bırakmışlar ki bence müthiş bir sondu. Yani sonuç olarak ikinci sezon gelebilir bence gelmemeli lakin gelirse ilk izleyenlerden olurum şüphe yok (error 2). Sevdim diziyi çok sevdim, düşündükçe içim daralıyor veya mutlu oluyorum gülüyorum. Bence zirvede bırakmalı ve yapacakları ikinci sezonun berbat olma ihtimaline karşı bizi bu güzel sonla kutsamalılar, amen.

Devamını Oku »

8 Nisan 2018 Pazar

Garip Şeyler

2018'in ilk dizisini iki günde bitirdiğime ve son zamanların en çok konuşulan dizilerinden biri olduğuna göre bir iki kelam ben de edeyim ama değil mi :). Evet, Stranger Things'den bahsediyorum :).


İlk sezonu sekiz, ikincisi ise dokuz bölüm süren son zamanların en çok konuşulan dizilerinden Netflix orijinal serisinden Stranger Things'i öncelikle beğendiğimi söylemeliyim. Karakterlerin hepsini sevdiğim nadir dizilerden biri olmayı da başardı. Hepsinin arasından hala favorimi seçmiş değilim, yakın olduklarım olsa da. Sonuçta her karakterin kendine özgü bir hoşluğu var. Her karakterin özellikle ikinci sezonda ayrı ayrı hikayelerini izleyip evlerine konuk olmamız grup olarak da sevdiğim bu çocuklarımızın bireysel olarak da gayet izlenildiğini ve sevildiğini görmek dizinin kalitesini arttırdı. Üçüncü sezonda daha da detaya inilirse güzel olacaktır.


Bizi 80'lere götüren bu dizi, bilim kurgu ve gerilim türünde güzel bir seyirlik sunuyor. Konusu ise 4 kişilik "nerd" ya da "geek" diye tabir edebileceğimiz orta okul öğrenci topluluğunun dünyamızın kötü  bir yansıması paralel evrendeki kötülerle mücadelesi. Gruptan Winona Ryder'ın küçük oğlu kaybolunca üç arkadaş, şerif önderliğinde Winona ve yetişkin tayfa, abi ve abla kategorisinden diğer bir grup ile bu diğer dünyaya açılan kapı kapatılmaya ve kayıp kardeş, oğul ve arkadaş Will kurtarılmaya çalışılır. Bu tanımlanamayan güç ile savaşılırken bir anahtar çocuk ve onun peşindeki bir sürü bilim adamı da bu işe dahil olunca dizimiz kadrosunu tamamlar.

Konusu çok ilginç değil belki ama oyuncuların ve aralarındaki uyum ve tabi ki mizah bu diziyi diğerlerinden ayırıyor ve bölümleri art arda izlemeye başlıyorsunuz. Bir de buna 80'ler modasını eklersek ki benim favorilerim Lucas, Nancy, Barb ve Will'in abisi Jonathan (Charlie Heaton'ın dizi dışı günlük stiline özellikle bakmanız önerilir, daha da güzeldir) olur başka bir yönden de izleyiciyi memnun ediyor ve seksenler ruhunu buram buram özellikle Steve, Bill ve Will  karakterleriyle hissediyoruz :). Diziyi neredeyse bir saat boyunca temposunu düşürmeden izlememizi kolaylaştıran playlistini de unutmamak lazım.



Baş rolünde 5 yeni kadroyla 6 çocuğumuzun dedektifçilik oynadığı bu bilim kurgu fantastik diziyi özellikle türü sevenlerin kaçırmadığına eminim. İnsanın aklına "Buffy the Wampire Slayer" ya da benzerleri gelmiyor değil. Okulda geçen açıklanamayan gizli bir dünya konusunu işleyen bu dizi bir nevi uzun zamandır özlenilen bir açığı da kapatıyor aslında ve 80'ler 90'lardan gelen bilim kurgu sever kitlesini de ayrı bir etkiliyor sanırım. Sonuç olarak her sezon daha da garip olacağı vaadini bize veren bu dizinin biz de merakla 3. sezonunu ve bu artarak devam eden grubumuzun yeni maceralarını izlemeyi sabırsızlıkla bekliyoruz :).
Devamını Oku »

15 Temmuz 2017 Cumartesi

The IT Crowd (2006 - 2013)


The IT Crowd'u sevgili Sibelynka'nın blogunda görüp yazısını okuyunca tam benlik dizi deyip çeşitli sebeplerden ötürü geç başladığım ama bir çırpıda bitirdiğim bu dizi en sevdiklerimde yerini aldı bile :).

Komedi türünde geek tayfasından eğlenceli mini bir dizi. Dizi 2010'da bitmiş, 5. sezon kararlaştırılmasına rağmen dizi devam etmeyip 45 dakikalık bir bölümle üç yıl aradan sonra özel bölüm yayınlanmış. Amerikan versiyonu için Moss karakterini oynayan Richard Ayoade de o dizinin kadrosundaymış ama senaryo yazıldığı, reklamları yapıldığı halde bu dizi tutmaz diye zamanın NBC başkanı tarafından yayınlanmamış bir dizi. Bir şirketin unutulan bir katında sadece ihtiyaç olununca aranan IT (Bilgi Teknolojileri) departmanının başlı başına komik iki geek çalışanının yanına iletişim müdürü atanınca ortaya nefis bir ofis komedisi çıkmış.

Bayıldım. Zaman geçmesine rağmen hala repliklerinin kullanıldığı unutulmaz bir İngiliz dizisi olmasından belli zaten. Karakterler abartılı, dizi genelde abartılı ama iki bölüm sonra hemen ısınıyorsunuz (zaten onun da bir amacı var aslında bakarsak :)). İlk başlarda pek ısınamadığım Reynholmları bile iki bölüm sonra sevmeye başladım.


Minimalist, dekoru ve kostümü de başarılı güzel bir dizi. Benim gibi geek tayfa dizilerini seviyorsanız bu diziyi de çok seveceksiniz. Roy'un her bölüm mesajlı resimli tişörtleri beni benden aldı. Oynayan Chris O'Down ise kalbimi çoktan kazandı :). Moss'u oynayan en sevdiğim filmlerden "Submarine"'nin yönetmeni Richard Ayoade bu karakterle beni oldukça güldürdü, kendisi filmiyle zaten kalbimdeydi bu karakterle yeri büyüdü. Saçları zaten olay :). Jen karakteri ise güzelliğinin arkasına sığınmayıp iyi bir komedyen olarak karşımıza çıkan Katherine Parkinson ile hayat bulurken yine dizinin vazgeçilmez bir karakteri.



Tanıtımı ve müziği de çok ama çok iyi. Aralarında en çok Moss benziyor saçlarıyla gördünüz mü direkt tanıyorsunuz ve Roy'da yine manalı tişörtü, düşük omzu ve kıvırcık saçlarıyla tanınırken, Jen takım elbisesi ve kızıl saçlarıyla dizinin genel temasına uygun güzel bir müzik de ekleyerek hoş bir tanıtım yapmışlar. Sadece her bölüm başında oynatılan tanıtımında değil tüm dizi boyunca karakterlerinin benzer kıyafetlerini taşıyorlar (bknz:üstteki resim:)).

Tabi dizimiz bu üç karakter üzerinde yoğunlaşsa da bir de Reynholmlar var. Şirketin sahibi baba Denholm Reynholm'un (Christopher Morris) ölmesi ve yerine oğul Douglas Reynholm'un (Matt Berry) gelmesiyle dizi yeni absürt bir başka karaktere ev sahipliği yapıyor. Başlarda antipatik gelen bu karakterler zamanla sizi güldüren karakterlerin yanında yerini alıyor. Sanırım baba Reynholm'dan daha çok da rolü oluyor ilerleyen bölümlerde oğul Dougles'ın.



Bir diğer yan karakterimiz yıllar sonra keşfedilen departmanın bir diğer elemanı gotik Richmond'u canlandıran beni geldiği her sahnede güldüren Noel Fielding ile kadro tamamlanır. Unutulan departmanın unutulan elemanı dizide müthiş bir tat. Yalnız o bölümde bir kapıdan çıkan Richmond'un bir başka kapı gösterilip kapının gizemini koruması beni meraklandırdı, keşke o kapı da açılsaydı :).

Dizinin üç yıl sonra çekilen bölümünde herkes değişmiş ama Chris O'Dowd baya yıllanmış :). Yaşlanmış dersem çarpılırım, karizma olmuş. O geek kimliğe sığmamış taşmış :). Zaten İngiltere'den çıkıp en çok adını duyuran isimlerden biri de o. İlk bölümlerde daha çok geek olarak rol verilse de daha sonraları o rolünün birazını Moss'a devrederek daha çok sürekli sevgilisi olan ama aradığı mutluluğu bulamayan durumu ile beni şaşırtsa da bu duruma adapte oldum. Başta Moss ve Roy daha benzerken ilerleyen bölümlerde Roy aradığı aşkı bulamayan romantik daha az absürt bir geeke dönüştü. Başta ikisi de absürt yalnız kendi hallerinde geeklerdi :).



Dizinin en güzel yanı bu stereotip ve klişe gibi duran karakterlere rağmen sözünü esirgememesi ve dönemin yeniliklerine ya da gündemine getirdiği eleştirileri mizahla anlatması diziyi başka bir boyuta taşımış. Zaman zaman sosyal medya, zaman zaman kapitalizm ile mekanı itibariyle ofis ortamını ve şirket çalışanlarını başladığı andan itibaren tiye alan bu dizinin en çok mizahını yaptığı şey tabi ki Londra yani İngiltere idi. Bu da dizinin bir diğer güzel yanlarından biri.

4 sezonu 6 bölümden oluşan ve 5. sezonda 45 dakikalık bölüm ile kapanışı yapan bu ekip umarım ilerde yeniden bir reunion yapar ve bize yeni güzel bölümler sunar çünkü benim ara ara açıp izleyeceğim ve güleceğim bir dizi oldu. Kaliteli, eğlenceli ve çok da uzun sürmeyen bir dizi arıyorsanız bu diziyi kesinlikle izleyin. Hala güncelliğini koruyan konularla mizahını yapması yeni izleyenler için pek de yabancı olmayacaktır.



Devamını Oku »

28 Mayıs 2017 Pazar

Yazınıza Renk Katacak 10 Mini Dizi

Bu yaz tatile gidemiyor musunuz? Arkadaşlarınızın deniz kum güneş fotoğraflarını beğenmekten sıkıldınız mı? Herkes gezerken siz çalışmak zorunda mısınız? Üzülmeyin! Öneri Makinesi ayağınıza geldi, yazın ne yapacağım derdine son. Sıkıntınızı giderecek 10 farklı tarif burada. Tükenmeden alın :).

Merhabalar, her yazıya böyle halı, kilim, paspas ayağınıza geldi; yolluklarınıza overlok yapılır tarzında giriş yapsam nasıl olur? Bu kadar goygoy yeter siz de diyorsanız konumuza dönelim :). Biliyorsunuz ki yaz geldi ve bizim için güzel de bir tema izleyip okumak için. Yazı siz de evde veya çalışarak geçireceksiniz ya da tatile daha çok varsa günlerinizi bir nebze olsun güzelleştirecek, size evde olduğunuzu unutturacak 10 mini/midi dizi önermek isterim :). Yine yukarıdaki yazıya benzedi insan moda girdi mi çıkamıyor herhalde :). Mini diziler yaz için ayriyeten biçilmiş kaftan. Hem sizi sıkmadan hem de film tadında az bölümlü sezonlarıyla fazla zamanınızı da almadan güzel vakit geçirmenizi sağlıyor. Hele ki sonunda ne oluyor ya da ben uzun uzun dizi izleyemiyorum diyenlerdenseniz sonu için çok da fazla beklemeniz gerekmeyecek (eğer bir Sherlock değilse:)). Bir başladınız mı diğer bölüme geçmek için çok beklemeyeceğiniz işte güzel mi güzel on dizi.

1. The Night of (2016)



Polisiye türünde güzel sürükleyici bir yeniden yapım. Geceyi birlikte geçirdiği  kızın vahşice öldürülmesinden suçlanan üniversite öğrencisi Nasir'in mahkeme sürecini, ailesini, hapisteki yaşamını ve toplumun ön yargılarını izleriz; ayrıntılı yorumumu şuradan okuyabilirsiniz. Bir başladınız mı bırakamayacağız dokuz bölümden oluşan bu diziyi özellikle türü sevenlere öneririm :).

2. Big Little Lies (2016)



Reese Witherspoon, Nicole Kidman, Alexander Skarsgard, Shailene Woodley gibi film yıldızlarından oluşan kadrosuyla sizi çekecek bu mini dizi bir kitap uyarlaması. 3 farklı kadının yaşam mücadelesini ve her gün nasıl sorunlarla boğuştuklarını anlatan bu dizi sizi etkisi altına alması uzun sürmezken, güzel şarkıları ve manzarasıyla da büyülemeyi ihmal etmeyecek :). Bu açıklama bana yetmez biraz daha bilgi ver diyorsanız burada daha fazlasını bulabilirsiniz :).

3. Feud (2017)



60'lar Hollywood'una gidiyoruz. "What Ever Happened to Baby Jane" filminin yapım sürecine. Dönemin iki rakibi Joan Crawford ve Bette Davis'in entrikalarla dolu film sürecini, geçmişle hesaplaşmalarını, nasıl şirketler ve yönetmenler tarafından kullanıldıklarını anlatan bu dizi sizi sekiz bölümüyle Hollywood'un diğer yüzlerini ve kadının yerini bir kez daha düşündürecek. Siz bu bölümlerle dizinin keyfini sürerken biz de ikinci sezonun başlaması için sabırsızca beklerken sizin için yanımızda yeriniz hazır olacak :). İncelemesi için sizi buraya alalım.

4. And Then There Were None (2015)



Agatha Christie'nin "On Küçük Zenci" romanını bilmeyeniniz yoktur. İşte o filmin BBC tarafından birebir uyarlanmış bu mini dizisi gerilim türünü sevenler için biçilmiş kaftan. Issız bir adada çeşitli yerlerden çeşitli sebeplerle çağrılmış on farklı kişinin tek bir ortak noktası vardır. Bu ortak nokta onları bu ıssız adadaki malikaneye hapseder ve unutmak istedikleri geçmişleri ile yüzleşmek zorunda kalırlar. Özellikle kitabı okumadıysanız soluksuz izleyeceğiniz bu dizi hakkında detaylı yorumum için tıktık.

5. 13 Reasons Why (2017)



Sonunda kız ölüyor. İşte sonu bildiğimiz bir hikayeyi bize ölen kızın gözünden anlatan bu dizi lisede geçse de sadece genç kesime hitap etmiyor. Neler olup bittiğini merak edip başrol Clay'in aksine art arda izleyeceksiniz. Her bölüm en az bir şarkı keşfiyle de sizi mutlu eden dizilerden. Detaylı yorumum şurada ve dizide hikayede eleştirdiğim bir kısım vardı o da Clay'in tek tek kasetleri dinlemesi ve hesap sorması ama kitaptan uyarlama bu dizide kitapta gerçekten bir günde dinliyormuş. O yüzden siz de bu noktaya takılırsanız orijinalinin öyle olduğunu bilip dizinin tadını çıkarın :).

6. Sherlock (2010-)



Bitti mi bitmedi mi derken biz Sherlock severlerin "bitmedi"'ye olan inancımızla sizlere bu diziyi öneriyorum. Psikopat değil sosyopat; aşırı zeki bunun getirdiği ukalıkla sözünü sakınmayan modern zamanın Sherlock'una bir şans verin :). Sizi hem güldürecek hem de cinayet çözecek. Bir de ezeli düşmanı kendisi kadar zeki azılı suçlu Moriarty ile olan kapışması var ki sizi daha da diziye bağlayacak. İzlediyseniz burada, şurada ve orada son sezonu yorumladım. Eğer hala izlemediyseniz şanslısınız çünkü bir sezon için iki yıl beklemediniz, keyfini çıkarın :).

7. Black Mirror (2011-)



2 sezonla bitti derken gelen taleplere kayıtsız kalmayıp 3. sezonu da yayınlayan her bölümü birbirinden bağımsız, farklı yönetmenler tarafından çekilmiş bu bilim kurgu dizisini türü sevmeseniz bile çok seveceğinize eminim. Her bölümüyle ağzınızı açık bırakan yok artık dedirten bir dizi. Size farklı bir bakış açısı kazandırıp distopik bir geleceği önünüze seren bu dizi izlemeye değer.

8. The Night Manager (2016)



İki İngiliz beyinin; Hugh Laurie ve Tom Hiddleston, köstebek tarzı bir filmde izlemeyi istiyor, ajan filmlerine de meraklıysanız bu dizi tam size göre. Altı bölümden oluşan yardım adı altında silah kaçakçılığı yapan bir adamı yakalamak için yakınına atanan bir gece müdürünün nasıl ajana dönüştüğünü izliyoruz. Senaryosu sizi şaşırtmasa da art arda izleyebileceğiniz keyifli bölümleri var ve dizinin küçük bir bölümü de İstanbul'da geçiyor.

9. Dead Set (2008)



BBG evini hatırlamayan yoktur herhalde, Öykü Serter'in sunumuyla hayatımızı bir girdi ve senelerce kaç sezon yapıldı. Yarışmacılar dışarıdan kameraların önünde yaşamaya devam ettiler. Onlar içerideyken dışarıdan nasıl göründüklerini düşünürken hiçbir sezonda dünyamız zombi istilasına maruz kalmamıştı. İngiltere'de yayınlanan BBG evinde (BigBrotherHouse) büyük elemede yapımcısının hiç istemediği bir şey olur ve yayın saatleri yerine ana haber bülteni girme ihtimali haberi gelir. Haberi kaynağı ya da nedeni sorgulanmazken ne olduğunu anlamadan stüdyoda virüsün yayılmasıyla işle evde de biraz değişecektir. Bu tarz programlara hafiften dokundurup eğlendirirken zombi saldırılarıyla ve trajik dönüşümlerle 45 dakikalık üç bölümle yerinizden kalkamayacaksınız.

10. Dekalog (1989-1990)



En güzelini sona sakladım çünkü ünlü yönetmen Krzysztof Kieslowski'nin bu on bölümlük dizisi şahane. Filmlerini de eminim izlemişsinizdir ya da duymuşsunuzdur. Sinemayla ilgili olanlar için filmleri ders niteliğinde. Bu her bölümü 10 emri işleyen serisi zamansız. Sizi etkileyen hikayeler ve düşünmenizi tetikleyen sorularla dolu. Her bölümü ayrı bir sanat filmi olan bu diziyi özellikle sinema severler es geçmesin :).

10 dizilik önerimizin sonuna geldik, diziler süreyi kısaltıp kaliteyi arttırdıkça bu seri de devam edecektir :). Alınan tepkiler güzel olmuş ki mini diziler 2017'de de bu yükselişine devam edecek gibi. Ben bu durumdan gayet memnunum. Bu yükselişten çokça güzel şeyler izleyeceğiz gibi :).

Bu mini dizi önerilerinden izledikleriniz var mı? Hangilerini gözünüze kestirdiniz? Yorumlarınızı bekliyorum :).

Küçük bir hatırlatma; sağ taraftan anketime katılabilirsiniz :).
Devamını Oku »