Gidilesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gidilesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ekim 2023 Cumartesi

Film Ekimi, Bir Oyun ve Birkaç Kitap

Merhaba, arkadaşımın hatırlatması ile Film Ekiminde bu sene iki filme gitme fırsatı buldum. Üçüncüsünü de yarın izleyeceğim. Bu hafta içinde hastalıktan kırılsam da iki film ve bir oyuna gitmeyi ihmal etmedim. Şimdi biraz onlardan bahsedeceğim. Bahsetmeden önce iki sorum var. Bayadır kitap almıyorum, son zamanlarda en çok sipariş verdiğiniz ve güzel kampanyaları olan site hangisi? Ben genelde Amazon'dan sipariş veriyorum, tek tük aldığım kitaplarda toplu bir alışveriş yapabilirim alternatif bu aralar hangi siteler var merak ediyorum. Diğer sorum da arada eskiden katıldığım ama yazmadığım etkinlikleri okumak hoşunuza gider mi? Yorumlarda beni aydınlatın :D . 

All of Us Strangers - Andrew Haigh 


Başrol oyuncuları hot priestimiz Andrew Scott ve After Sun'ın daddysi Paul Mesal'i görünce yönetmen de çok sevdiğim  45 Years ve Weekend filmlerinin yönetmeni olunca beklentiler hayli yüksek salonun yolunu tuttuk lakin ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Film çok kötüydü. Senaryo o kadar kötüydü ki kitabı okumasam anlamakta güçlük çekerdim. Kitabı da elimdeydi ve gitmeden bir hafta önce okudum ve kitaptaki fikri sevsem de beni çok şaşırtmadı, sonu da tatmin etmedi. Kitapta karakterlerin neyi niçin yaptığı çok net iken filmde karakter derinliği asla olmaması beni filmin içine baştan sona alamadı ve duygudan uzak kötü bir film izledim. Yer yer didaktik olması da beni rahatsız etti. Muhteşem oyuncu kadrosu maalesef kötü senaryoda kaybolmuş Claire Foy'a ayrı parantez açmak isterim zira kendisi endişeli anne rolünde diğerlerinin yanında parladı. Soundtrack de çok güzeldi, görüntüler de. Onun dışında maalesef benim filme puanım beş üzerinden 2 kitaba ise 3. 

Filmi ilk kez gitme fırsatı bulduğum Kadıköy Sineması'nda izledim. Koltukları aşırı rahatsız, belki de benim boyumun uzunluğundan kaynaklı sığamadım, bacağım ağrıdı. Kutsal Motor'dan Zeynep ve Kaan hatta bana kitap okumayı yeniden aşılayan Melikşah da bu seanstaydı. Sahi araları neden bozuldu, aşırı meraktayım.

Kitap: Yabancılarla Bir Yaz - Taiçi Yamada



Anatomy of a Fall - Justine Triet


Toni Erdmann filmine bayılan biri olarak Sandra Hüller'i bir saygı duruşu ile selamlayıp iki buçuk saatlik serüvenimize başladık. Filmde kocası çatıdan düşüp ölen bir kadının kocasının ölümünden suçlanmasıyla açılan davada iki görüşe de ortada duran ve kararı tamamen seyirciye bırakan bir film izliyoruz. Kadın gerçekten kocasını öldürdü mü yoksa bu bir kaza mıydı? Film baştan sona tutarlı ve iki fikre de eşit uzaklıkta olmasıyla takdire şayan olsa da Palme D'or alıyorsa da diğer filmler ne kadar kötüydü diye düşündürmedi değil. Benim puanım filme beş üzerinden 3.5. 

Filmi Atlas'ta izledik ve koltuklar nitekim daha rahattı :).

öneri makinesi



Güne Bakan Cam Kırıkları - Memet Baydur


Oyuncular: Almila Uluer ve Kerem Atabeyoğlu


Bir parkta tanışan iki yabancının sohbet/hikayelerinden oluşan yer yer güldüren ama yazım ve sonu bakımından pek de güçlü olmayan bir oyun. Minoa Pera'da her perşembe sahneleniyor bildiğim kadarıyla. İstanbul Modern Sanat'ın geçici yerini muhteşem bir yer yapmış Minoa, bayıldım. Buraya da birkaç fotoğrafını koyacağım. Zamanında Agnes Varda'nın Yersiz Yurtsuz'unu izlediğim salonda izledik bu oyunu. O salonu sahne yapmışlar iyi de yapmışlar umarım daha çok şey izleriz orada zira mekan o kadar güzel ki sık sık oraya gideceğim gibi duruyor. Kafesi açılsın, o bitkiler ve kitaplar arasında Christmas zamanı gitmek için sabırsızlanıyorum. 








Anais Nin - İçsel Kentler Serisi


Şimdi serinin üçüncü kitabına başlamış bulunmaktayım. Ateş Merdivenleri çok sevdiğim bir başlangıç kitabıydı Albatrosun Çocukları ise ilki kadar sevebildiğim beni içine alan bir kitap olmadı. Ateş Merdivenleri kadın olmak ve seçimleri ile ilgili o kadar düşündürücüydü ki bakış açısı ile özellikle yazıldığı dönem düşünülürse çarpıcı bir roman. Serisinin devam kitapları da elimde, sıra sıra okunmayı bekliyor. Benim metro kitaplarım oldu, kısa romanlar olmasına rağmen okuması çok da kısa sürmüyor akıcılık bakımından ondan kaynaklı olsa gerek metroda daha rahat okunuyor :D. 

Buse Cinayeti - Mehmet Murat Somer (Hop Çiki Yaya Serisi)


Bir dedektiflik serisinin ilk kitabı ama bazı kaynaklara göre Peygamber Cinayetleri ilk kitap. Emin olan varsa aydınlatsın. Gündüzleri website güvenliği ile uğraşan geceleri pay sahibi olduğu kulüpte çalışan karakterimiz kulüpte çalışan kızlardan biri öldürülünce merakına yenik düşerek cinayeti aydınlatmaya çalışır. Rengarenk karakterleri ile sonundan çok karakterin günlük yaşamını okumak daha çekici. Sonunu öğrenmek için değil karakterin tepkileri için okuyorum bir yerde ve polisiye olarak çok heyecanlandırmasa da klasik müziğe bayılan Rupaul hayranı Audrey Hepburn kostümleri giyen karakterimizin yaşamını okumak çok daha çekici. Bir de Hüseyin ile olan ilişkisi biterse üzüleceğim şu an net gibi lakin 7 kitap okuyacak kadar şans verir miyim izleyip görelim. Keşke dizisi olsa da izlesek diyeceğimiz bir roman. 


Sizin aralarında izleyip okuduklarınız var mı sizin puanlar nasıl? 
Devamını Oku »

1 Haziran 2022 Çarşamba

İstanbul'da Bahar (Goran Bregovic, Shantel, Baba Zula, Bilal Göregen)

07.05.2022 gününden notlar:

İstanbul'da sıcaklıklar çok artmasa da müzikle ısındığımız bir festival yaşadık. Balkan müziklerine bayılıyorum, gelen isimler de sevdiğim isimler olunca eğlence ve dans kaçınılmaz oldu. Küçükçiftlik Park'a ilk kez gittim ve mekanı biraz öveceğim arkadaşlar yüksek müsaadenizle. Bir mekanın iyi olup olmadığını anlamak için o mekanın tuvaletine bakın, size her şeyi söyler. Bu mekanda ne deli gibi sıra bekledim ne de içeride sıkıntı yaşadım. Aksine görevli ablalarımız sürekli kontrol halindeydi; peçete yenileniyordu ve temizdi. Bu blogda da tuvalet övmedim demem ama gerçekten önemli konu, özellikle böyle öğlenden başlayıp geceye kadar devam eden organizasyonlarda biralar, şaraplar su gibi akarken kendini tuvalet ararken buluyorsun ve böylesini bulmak çok büyük rahatlık. Teşekkürler. 

Konserlere gelirsek önce Bilal Göregen çıktı, adam tek kişilik orkestra ya, her arada çıktı ta ki Shantel'e gelene kadar ama oraya geleceğiz. Daha sonra roman havaları ile coştuğumuz Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası geldi. Sonra Baba Zula geldi ama "Bir Sana Bir De Bana" çalmadı ya :/, yine de Baba Zula severiz tabi ki :). Sonra Shantel çıktı ki kendisi coşturdu ortalığı. Ben "Disco Partizani"'den dolayı biliyorum kendisini ve açıkcası Dj olduğunu o gün öğrendim :), şarkıcı sanıyordum. Tek başına çıktı ve tam bir şovmen, hatta oyuncu. Bayıldım. Eğlendirmeyi çok iyi biliyor. Seyircileri sahneye aldı, sonra kendisi seyircilerin yanına geldi falan, net eğlendirmeyi biliyor. Azis çalınca da kalbimizi kazandı tabi ki çünkü Azis kırmızı çizgimizdir. 

Goran Bregoviç Wedding and Funeral Band ile de kapanışı yaptık. Aşırı eğlenceliydi özellikle sahnede ilk sırada olduğumuzdan bir şey göremesek de ben saksafon çalan beye gülümsediğimde karşılık vermesi ve solistlerden biriyle uzaktan işaret diliyle birbirimize kalpler öpücükler göndermemiz paha biçilemezdi :). Goran bey ve solistlerden biri oturduğu için boyun bölgelerine kadar hakimdim gerisini göremedim ayağa kalkana kadar :). Sevdiğim ve bildiğim tüm şarkılarını çaldılar. Caje Shukareji, Chai bella, Gas Gas, Kalaşnikof ve tabi ki Ederlezi. Çok seviyorum hepsini ama Ederlezi ve Caje Shukareji bayılırım. Öyle tatlı bir konserdi. 

Mekanda aile çay bahçesi gibi bir durum da vardı. Çoluğunu çocuğunu köpeğini alan gelmiş yerlere sermiş battaniyesini zaten puf da veriyorlardı minik masalar da vardı. Gayet tatlı bir ortam, çimlere yayılmalık. Biz de aldık biralarımızı yayıldık puflarımıza. Puflarımızdan Shantel'e kadar kalkmadık yemek ve içki dışında. Çok keyifli bir ortam vardı. Tabi içki ve yemek havaalanlarını aratmayacak bir fiyat listesine sahipti. Shantel ve Goran beyde koptuk zaten. Küçükçiftlik Park hikayelerinde de bizi görebilirdiniz, festival yüzü de olmadık demeyiz :). Sonuç olarak keyifli bir cumartesiydi, nice keyifli cumartesilere diyoruz :). 

Devamını Oku »

30 Mayıs 2022 Pazartesi

İstanbul'da Bir Cumartesi! (Sergi+Stand-Up+Drag Show)

30.04.22 gününden notlar:

Havalar her ne kadar biraz ısınmaya yüz tutsa da tüm hafta içinde en soğuk ve rüzgarlı günü için bir cumartesiyi seçmişti, bizim de en etkinlik dolu günümüzü. Öncelikle uzun zamandır merak ettiğim ve sosyal medyada bakmadığım eserini bırakmadığım Esra Gülmen'in Pilevneli'deki sergisine gittik. Eserler net ve açıktı. Kendimden o kadar çok şey buldum ki Esra benim ruh eşim diye düşündüm. Anksiyete, self sabotaj, depresyon, duygular ve duygular. Son zamanlarda özellikle karmaşık bir ruh halinde olduğum düşünülürse bu sergi bana en azından yalnız olmadığımı hissettirdi. Herkese de şiddetle tavsiye ediyorum, mutlaka gidin, fotoğraflar çekilin ve hatta uzun uzun bakın. Ben çok sevdim, aşağıya da birkaç foto bırakıyorum.  

                                  



                   



İkinci etkinliğimiz için Ataşehir'e yola çıktık. Karşıya geç, dolmuş ara derken biraz bir şeyler atıştırıp Dasdas'daki uzun zamandır canlı izlemek istediğim Deniz Göktaş'ın stand up gösterisine yetiştik. Açılışı Ali Fuat Ergüner ve Amansız Övücülerden Tuna Kalınsaz yaptı. Ali Fuat'a güldüm ama bir saat izlemem gibi ama Tuna'yı izlerim :). Deniz Göktaş'ı Youtube'daki mınçıka, Athena Gökhan, sosyal fobi ve kişisel favorim vegan şakasından çok seviyorum. Podcastlerini de dinliyorum arada. Sonuç olarak politik ve kara mizaha doyduk. Ben çok beğendim. Daha da ileri gitmesini istedim çünkü bazı yerlerde seyircinin nabzına göre şakalarını sınırladığını düşündüm ve o anlarda daha da devam etmesini istedim. Bir daha benim yakama tekrar gelirse izlemek isterim, çok keyif aldım. Tekrar izlemekte de hiç sıkıntı görmüyorum. Bir saat kadar sahnede kaldı ve zaman o kadar su gibi akıp geçti ki ben baya üzüldüm bittiğine. O yüzden tavsiye üstüne tavsiye ediyor ve sıradaki etkinliğimize geçiyoruz. 

Ataşehir'den Caferağa'ya Mecra'ya gidiyoruz bu sefer, Almodovar kadınlarını izlemeye. Etkinlik teras kattaydı ve adım atacak yer yok desem yeridir. Çok kalabalıktı. Yakından olmasa da uzaktan bir show izledik ve bayıldım. Çok güzeldi. 3 farklı lip sync izledik ve bu kadar az mı derken biraz dans ettik ve mekandan ayrıldık ve öğrendik ki bir tur daha gösteri olmuş ve biz kaçırmışız :(. Bu bizi üzse de bir dahakine öğrendik deyip bu etkinlikten de mutlu bir şekilde ayrıldık. Sanatla kalın efem!

Devamını Oku »

15 Ocak 2021 Cuma

Street Food: Latin America

Öneri Makinesi

Netflix ağına er geç ben de düştüm! Uluslararası yemek programları izlemek istemem sonucu kendimi üye olurken buldum. Umduğumu bir nevi buldum da. Street Food serisi beni aşırı mutlu eden bir belgesel oldu. 6 ülke ve 6 şehirde adından da anlaşıldığı üzere sokak yemeklerine odaklanan programda bir ana hikaye etrafında ülkenin birçok sokak lezzetlerine ağzımızın suyu aka aka bizi götürüyor. 

Ben yemek delisi, yemek için yaşayan biri olarak izlerken resmen ağladım. Şu an hepsine gidip tüm lezzetleri tatmak için yanıp tutuşuyorum. Zor bir dönemdeyiz ama hayallerimi henüz alamadılar :) o yüzden oralara gitmek, gezmek ve yemek istiyorum. 

Yemekler üzerinden kültürlere dokunması ve anlatması beni en çok etkileyen şeylerden biri oldu. Odaklandığı hikayeler de özenle seçilmiş, çok belli! O kadar güçlü kadınlar var ki bir kez daha umut doldum. O kadınların mücadeleleri ve azimleri beni yine çok etkiledi, yani ağlattı :). Bir kez daha gördük ki hiçbir şey mücadele etmeden, çalışmadan kazanılmıyor. Bir de kadınsan dünyanın neresinde olursan ol maalesef ki maalesef ayrımcılığa maruz kalıyorsun! Acı ama olan bu! Bunun değişmesini sadece kadınlar için değil tüm ayrımcılığa ve ötekileştirilmeye maruz bırakılan topluluklar ve insanlar için diliyorum. 

Yemeklere gelirsek, balık ve et başrolde. Karbonhidrat olarak el açması mısırdan ya da kuru libiye (siz börülce diyorsunuz biliyorum) unundan yapılan hamurlar ve patates var. Sade un da vardır belki ama bunlar ilgimi çekti. İçecekler var çeşitli, hiç duymadığım. Tarçın sorbe var. Kurutulmuş etler, hindistan cevizi sütünde pişirilmiş balıklar var. Çeşitli baharatlardan yapılmış çorbalar, ballı donutlar da var. Bir de ilgimi çekti, bir ülkede hangisi hatırlamıyorum, konuşmacı şöyle söyledi; burada hiçbir fast food zinciri yaşayamadı. İnsanlar yine yerel lezzetleri ve içecekleri tercih etti. Kolombiya olması yüksek muhtemel. Ben de Kolombiya'ya ya da Bolivya'ya gitsem Burger King değil oranın yerel lezzetlerini tatmak isterim. Yemek bir kültürdür! Bunun korunması ve sahip çıkılması çok değerli.

İster istemez ben de Türkiye'de İstanbul'a gelseler sokak lezzetleri ne seçerler diye düşünmeden edemedim. Aklıma lokma, simit, köfte ekmek, sucuk ekmek, balık ekmek gibi şeyler geldi. Sizce neler olurdu? Hadi daha da ileriye gidelim, hangi mekanlar, noktalar olurdu?

Zamanınız varsa siz de yemekler vesilesi ile güçlü kadınların hikayelerine ortak olun, ilham dolun, umut dolun! Ben bu seriye bayıldım. Sırada gözümün bebeği canımın içi Asya var. Aslında planım ilk onu izlemekti ama Netflix'te seçerken acemilik yaşadım, ahaha! Önemi yok sırada güzeller güzeli, hayalimin odağı Asya var. Siz bu aralar ne izliyorsunuz?


Devamını Oku »

15 Kasım 2020 Pazar

Bir Pazar Klasiği: Feriköy Antika Pazarı

Feriköy Antika Pazarına komşu olmak hayatta aldığım nadir sürprizlerden biridir herhalde :D. Her pazar olmasa da mümkün olan zamanlarda ziyarete gider tüm efemera, kitap ve kartpostal satan amca ve teyzelerin tezgahlarını gezerim. Çoğunu tanır, gidenleri de fark eder oldum zaten. 

Benim ilgi alanım bu olduğu ve bütçem genelde bu tarz şeylere yettiğinden harika tabak çanaklara, antika eşyalara genelde uzaktan bakıp hayran olmakla yetiniyorum. 

En son gittiğimde bal mumu satan bir tezgah vardı. Nasıl güzel kokan bir mumdu öyle, mest oldum. Lakin instagram adresini sormama rağmen anlamadığım için takip edip sipariş veremedim. Denk gelirsem alırım bu sever bolca. El emeği oluyor mumlar ve tamamen doğal. Bulursanız deneyin, mis mis!

Malum günlerden pazar, Feriköy Antika Pazarı günü! Benim gibi bugün gidemiyorsanız sizi videoma beklerim. Bir pazar klasiğini bu sefer hep beraber yapalım!

Devamını Oku »

1 Kasım 2020 Pazar

Sahaflar, Tükenmiş Kitaplar ve Yitik Bir Ben

İstanbul'da yaşamanın birçok zorluğu var. Yaklaşık iki yıldır tecrübe ettiğim bu deneyimde iyi kötü birçok şey öğrendim. Şanslıyım ki güzel insanlar tanıdım, gelmeden önce tanıdığım insanlarla daha da yakınlaştım. Yeni yerler görmeye çalıştım, istediğim kadar olmasa da gezdim. İstanbullu arkadaşlarıma yeni yerler önerecek kadar ilgi alanlarım dahilinde güzel yerler keşfettim, keşfetmeye de devam ediyorum. 

İstanbul'a hala özel bir bağım olduğunu hissetmesem de güzel anılarım var. Belirli yerlerden geçerken aklıma gelen düşüncelerim var. İster istemez bir tanıdıklıktan çok arkadaşlık var aramızda. Dostluğa evrilecek mi bilmiyorum. Eski bir arkadaş mı olacak onu da bilmiyorum ama şu an bu arkadaşlığın tatlı meyveleri var. Sahaflar ve kitabevleri gibi, benim gezmeyi en çok sevdiğim yerler. Ne güzel ki İstanbul'da birçok değerlisi bulunmakta. 

Bana Richard Brautigan'ı tanıtan sevdiren 6:45 Dükkan'a gittim mesela ilk kez. İlk tükenmiş kitabımı orada buldum. Filmini izlediniz biliyorum, Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum. İnternette bulamadığım ve başka kitap için gidip bulduğum. Bir de kitapçının önerdiği Kerouac kitabı ekledim listeme. Dönüşte hem kıyafet hem ikinci el İngilizce kitaplar satan bir yerde bir Agatha Christie buldum.

Öneri Makinesi

Kadıköy'de de sahaflar çarşısına ilk kez gittim. Okumak için değil ama defter sayfalarında ya da zarflarda dünyayı dolaşarak yeni hikayelere sahip olacak kitaplar ve kartlar aldım. Yolda bir kırtasiyede eski tip yılbaşı kartları buldum. Hani simlileri de olur, bildiniz siz.

Beyoğlu Sahaflar Çarşısı bunlardan en güzeli ve bana şimdilik en yakını. Hem efemera, kartpostallar ve ikinci el harika kitaplarla dolu olan bir cennet. Eli boş çıkmak imkansız gibi. Ne zaman gitsem yeni bir şey keşfederim. Mesela en son bir sürü Agatha Christie kitapları buldum. Orijinal dilinde ve Türkçesinden daha uygun fiyata. Bazısı tükenmiş hem de. 

Encore Kitabevi dünya tatlısı sahipleri ile benim favori kitapçım olmaya devam ediyor. Modern Sanat'a giderken mutlaka bir uğrayın. İkinci el kitapları bir karıştırın, yayınevinin kitaplarını inceleyin. İngilizce kitaplara bakın, eski kitaplarınızı verin. Sahibi ile sohbet edin. Çok tatlı insanlardır, size güzel kitaplar önerirler. En son Richard Brautigan'ın okumadığım ve tükenen son kitabı Hawkline Canavarı'nı orada bulmam tesadüf mü bu sevgimin karşılığı mı bilmiyorum mesela. 

Öneri Makinesi

Günlerden pazar, komşum Feriköy Antika pazarını ziyaret zamanı. Yine bir sürü güzel kartlar ve kitaplar aldım. Yine okumak için değil, dünyayı gezecek, yine varlıkları ile yeni hikaye yazacak kitaplar. Eski reklam kağıtları buldum.

Büyük Açlık - John Fante kitabı nerede denk geldim hatırlamıyorum (goodreads olabilir) ama ismi ile bana Burning filminde bahsedilen büyük açlığı anımsatmasından ve açıklamasını okuduğumda kesinlikle okumam gerek dediğim kitaplardan biri oldu. Nadir kitap araştırmalarımdan sonra Beyoğlu'nun yokuş aşağılarında bulduğum bir kitabevinde olduğunu öğrenip yola çıktım. Yolda Ankara'dan eski arkadaşım Homer'e denk geldim. Malum İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyanların en az bir kere uğradığı bir yerdir Ankara'da. Meğersem oradaki arkadaş kurumsala dönmüş ve kapanmış. İstanbul'da hala bulabilirsiniz. Muhsin Kitabevi/Sahaf'a ulaştığımda aradığım kitabı hemen getirdiler. Mutlu oldum. Yine yokuş çıktım. Bu sefer John Fante ile. 

Öneri Makinesi

Bu konularda biraz şanslıyımdır. Çok istediğim bir film, kitap ya da çok aradığım bir şarkı beni bulur. Kendime haksızlık etmeyeyim ben de azimliyimdir, bırakmam kolayca peşini. Belki iki yıl sonra belki bir ay ama bulur. Buna inancım yüksek. Neden mi ileride yazacağım bir yazıda bir örneğini daha göreceksiniz. Yine ben ararken o beni iki sene sonra buldu. Keyifli kalın!

Devamını Oku »

17 Şubat 2020 Pazartesi

Liman - Kartpostal Cenneti

İstanbul'da yaşamanın iyi yanlarından biri herhalde böyle tatlı minik dükkanların olması. Tabi ekonominin hem alıcı hem satıcıya olan etkileri böyle dükkanların geçimini ve devamlılığını zorlasa da bu minnoş dükkanların varlığı mutlu ediyor. Umarım uzun yıllar çoğalarak devam eder.

Öneri Makinesi

Kartpostal seviyor ve hala sevdiklerinize ya da postcrossing gibi sitelerden tanımadığınız insanlara kart gönderiyor ve İstanbul'a hatta Kadıköy'e yolunuz düşüyorsa uğramanız gereken minnoş bir dükkan Liman. 40 liralık alıverişe çark çevirip hediye kazandığınız, 40 liranız dolmasa bile bir dahaki alışverişinizde 40 lirayı doldurarak kullanabileceğiniz kartınızla beraber hediye kazanabileceğiniz bir yer. Alışveriş sonrası paketinize koyulan ayraç ve minik kart gibi hediyeler de cabası.

Öneri MakinesiÖneri Makinesi

Filmler, müzisyenler, manzara, özlü söz gibi birçok çeşidi arasından kart seçmek zor olacak. Bunun yanında anahtarlıklar, kartlarınızı asmanıza yardımcı olacak minik mandallar ve birçok minik eşyanın da satıldığı dünya tatlısı bir yer Liman.

Öneri MakinesiÖneri Makinesi

Öneri Makinesi

Adresi ise çok kolay. Rexx sinemasının hemen karşısında bulunuyor. Kadıköy'e yolu düşenlerin orijinal ve değişik kart bulmakta zorlananların uğramaları gereken bu dükkanı şiddetle tavsiye ediyorum.

Aşağıdaki videoda Liman'dan aldığım kartları ve verdikleri hediyeleri detaylı görebilirsiniz. Bunun dışında sticker, washi tape, scrapbook ve die cut malzemeleri aldığım Güven Sanat ve Hakikat Kırtasiye alışverişimi de detaylı gösterdim. Hobi olarak kırtasiye alışverişi izleyen biri olarak bu videoda çok eğlendim. Umarım siz de keyif alırsınız.

Kendinize iyi bakın!

Sosyal medyada Liman: https://www.instagram.com/alterliman/


Dipnot: Fotoğrafların hepsi bana aittir. Lütfen izinsiz kullanmayınız.

Devamını Oku »

21 Haziran 2019 Cuma

Nil İpek - Can Kazaz Konseri - World Akustik

Öneri Makinesi

Bomontiada yazlarımızı harika açık hava sinema ve konser etkinlikleriyle şenlendirmeye geliyor hatta geldi. Etkinliklerde ikinci hafta bitti bile. Yapıkredi Bomontiada her Çarşamba Başka Sinema ile filmleri izlemeye, hep Perşembe ise World Akustik sahnesinde alternatif isimleri dinlemeye bizleri davet ediyor. Bu iki etkinliğin de Eylül ayına kadar her hafta tekrarlanacağını ve ücretsiz olduğunu belirteyim.

Öneri Makinesi

Bu Perşembe World Akustik sahnesinin konuğu daha önce Nilipek Sevmek ve Can Kazaz - Sürsün Bahar gibi yazıları başta olmak üzere birçok şarkılarını kaç Abur Cubur yazısında önerdiğimi hatırlamadığım iki ismi arka arkaya dinlemek gerçekten güzel bir tesadüf oldu. Hele bir de mekan olarak güzel olunca tadından yenmedi tabi.

Öneri Makinesi

İlk önce sahneye Nilipek çıktı. Hatta şöyle bir güzellik oldu ki erken gittiğimizden provasının sonuna da denk gelip öncesinden bir doz aldık. Daha sonra saatler dokuzu geçe Nil Hanım sahnede arz-ı endam ederken biz de en önde yerimizi aldık. Nilipek sahnede pek bir işveli cilveli sanki evimize şarkı söylemeye gelmişçesine iki şarkı arasına güzel sohbetler eklemeyi ihmal etmedi. Gayet neşeli güzel ve dolu dolu bir konser geçirdik. Albümlerinden tatlı tatlı şarkılar söyledi. Dans etti ve hatta ettik. Güzel bir konser oldu.

Öneri Makinesi

Öneri Makinesi

Sonrasında sahneye Can Kazaz beyler geldi ki o ne gelmek. Albüm kaydı gibi şarkılar söylemeler, ıslık şovlar, seyirciyi de işin içine katıp bir coşmalar... Can Bey'in konser performansı da pek başarılıymış. Ben gerçekten çok sevdim. Birçok şarkıyı herkes ezbere bildiğinden daha da keyifli oldu. Daha ilk notalardan başlayan iç çekişler ve eşlikler çok güzeldi. Biraz daha konsere devam edip sonra elveda edeceğiz demesi biraz üzse de küçük bir ara olacağını ummayı seçiyorum.

Tabi beklenen Can Bey akustik gitarı eline aldığında gerçekleşti. Nil Hanım sahneye geldi ve "Kendi Halimde" düeti ile bizi çok mutlu ettiler.

Öneri Makinesi

Bomonti dinleyicisi de çok güzeldi gerçekten, birkaç gereksiz insan tipi dışında. Konser alanında bir kısım yerlere puflara yayılmışken bir kısım ayakta salına salına (mesela ben) şarkılara eşlik etti. Akustik konser değildi baya bildiğiniz ekipmanlı bir konserdi.

Sonuç olarak süper bir konser oldu. Siz de Bomontiada etkinliklerini Instagram hesaplarından takip edebilirsiniz. Görüşmek üzere, müzikle kalın <3.

Bomontiada Instagram
Devamını Oku »

20 Nisan 2019 Cumartesi

Jakuzi "Hata Payı" İlk Konser

Öneri Makinesi

Tarihler 17 Nisan'ı gösterdiğinde Salon İKSV'de Türkçe sözlü synth pop ve dark wave müziği ile kulaklarımızı bayram çocuklarına çeviren Jakuzi'nin son albümü "Hata Payı"'nı dinleyicileriyle paylaştığı harika bir konser gerçekleşti. İlk albümü "Fantezi Müzik" ile gönüllerimize taht kuran Jakuzi, müzikal olarak değil ama söz yazımı bakımından fantezi arabesk olabilecek kadar karamsar sözlere sahip yine güzel bir albüm yapmış. Sözler karamsar olsa da müziği ile içimizi kıpır kıpır etmeyi de ihmal etmiyor tabi; zira konser boyunca sallanmadan edemedik.


"Hata Payı" albümünden hemen hemen tüm şarkıları çalmalarına rağmen ilk albümden favorilerimiz ve Jakuzi denince akla gelen Koca Bir Saçmalık, İstediğin Gibi Kullan, Hiç Mi Yok gibi şarkılarla bizi coşturmayı da ihmal etmediler. Gördüğüm en güzel konserlerden biriydi. Kutay Soyocak'ın enerjisi, kendine has dansları ve sahne şovuyla bence canlı canlı dinlemeniz gereken bir grup Jakuzi. Synth ve gitarda Ahmetcan Gökçeer, bas gitarda Meriç Erseçgen ve davulda Can Kalyoncu harika bir iş çıkardılar.

Mikrofon ve ses kalitesi daha iyi olabilirdi çünkü bazı şarkıların ne olduğunu nakarata gelince ancak anlayabildim. Bir de yanılıyorsam biri düzeltsin bana alttan kayıt ile destek geliyormuş gibi geldi ama o da bazen gerekebiliyor tabi. Onun dışında gerçekten harika bir konserdi, hem ilk albüm hem de ikinci albümden harika şarkılar dinledik.


Ben tüm albümü gitmeden 155 kez dinlediğim için en öne kuruldum :). Şarkılara sesimle ve dansımla eşlik ettim. Öyle ki tadı damağımda kaldı, hala Jakuzi dinliyorum. En kısa zamanda yine izlemek isterim kendilerini çünkü sahne performansları da albümleri kadar başarılı. Bir ara Kutay beyin synthin üstüne başını koyup şarkı söylemesi akıllara Hande Yener'in piyano üstündeki "unutulmaz" performansını getirmedi değil :). O anın fotoğrafını çekemedim, bulamadım da ama temsilen Hande Yener'in videosunu buraya koyuyorum :).

Öneri Makinesi
Bu "ilahi" fotoğrafı çeken Yonca'ya teşekkürler!

Jakuzi'yi hala dinlemediyseniz hemen dinleyin; hatta yetmez her gittikleri yerde peşlerine takılın ve konserlerine gidin. Şahsen ben bundan sonra aynısını yapmayı düşünüyorum, müzikle kalın :).



Yakın Tarihteki Konserler

Drab Majesty/Jakuzi/Elz and The Cult - Zorlu PSM Studio 28 Mayıs 2019 

Sosyal Medya Hesapları 

Jakuzi Instagram

Jakuzi Bandcamp

Jakuzi Twitter

Jakuzi Facebook

Jakuzi Youtube
Devamını Oku »

14 Nisan 2019 Pazar

38. İstanbul Film Festivali / Happy Birthday Colin Burstead

Happy Birthday Colin Burstead - Ben Wheatly (2018)


Öneri Makinesi

38. İstanbul Film Festivali'nde özel davetler sonucu bu sene ben de katıldım :). Film biletlerinin aşırı pahalı olmasından kaynaklı başka filme bilet almasam da film festivali havası solumak bile güzel. Filmleri artık Başka Sinema'da takip edip sinemada yine izlerim.

Siz hangi filmlere bilet aldınız neler yaptınız yorumlarınızı bekliyorum :). İlk ve son filmim de Mutlu Yıllar Colin Burstead oldu ve hazırsanız başlayalım :).

İngiliz yönetmen Ben Wheatly'nin son filmi Mutlu Yıllar Colin Burstead ile tarihi Atlas Sineması'nda festivale katıldık. Öncelikle herkes çok hazırlıklıydı, aşırı planlı bir organizasyon olmuş.

Filmimiz bir ailenin mizahla süslenmiş dramı. Filme adı verilen Colin Burstead karakterimiz tüm aileyi yılbaşında lüks bir evde toplar. Tek amacı herkesin eğlenip ailecek mutlu bir şekilde yeni yıla girmesi, lakin; işler planlandığı gibi gitmez. Çünkü Colin'in kız kardeşi gizemli bir şekilde kimsenin ne olduğunu söylemediği ama ailede ciddi bir gerginlik yaratan diğer erkek kardeş David'i de bu partiye çağırmıştır.

Filmde aile üyelerini parti boyunca takip ediyoruz. Herkesin birbiriyle küçük husumetleri olunca dedikodular da filme mizah katıyor. Bunun dışında kalabalık bir grup var ve bazı insanların geldiğini görmüyoruz ama oradalar ya da geldiğini görüyoruz ama yoklar. Bu benim dikkatimi çekti ve rahatsız etmedi değil. Müzik kullanımını da çok beğenmedim nedense. Diyalog yazımını da zayıf buldum lakin yine de kötü bir film değildi. İngiliz aksanlı bir aile filmi izlemek isterseniz bakabilirsiniz. Şiddetle önermiyorum maalesef, ortalama diyelim :).
Devamını Oku »

5 Mayıs 2018 Cumartesi

2. Hatay Kitap Fuarı Günlüğü

Öneri Makinesi

Bir fuar günlüğünden herkese merhabalar :). 20- 29 Nisan tarihleri arasında olan fuar genel anlamda hayal kırıklığı olsa da olan güzellikleri es geçmek olmaz. Bu fuarda bir ilk yaşadım ve çok mutlu olduğum anlar yaşadım. Onun dışında üç kere ziyaret ettiğim fuarda gün gün neler yaşadım hepsini aşağıda yazdım. Uzun bir yazıya uzun bir giriş olmasın, aşağıda görüşmek üzere :).

21.04


Merhabalar, hemen sıcağı sıcağına bir fuar yazısı yazmak istedim ama maalesef çok mutlu bir yazı olmayacak çünkü ne Alper Canıgüz geldi ne de fuar dolu dolu bol kitaplı indirimli bir fuardı. Fuara gittiğimde cumartesi olmasına rağmen kalabalık normaldi. Hafta içini düşünemiyorum. Yine de ben gideceğim bir kez daha. Geçen seneye göre hem yayınevi az hem de hiç sahaf yok :(. Geçen seferki sahaflar öyle memnun kalmamışlar ki tercihlerini sanırım diğer fuarlardan yana kullandılar, haklı olarak. Onun dışında yayınevleri de çok az ve indirimler %25'i geçmedi maalesef :(. Bu sefer kuzenim bana eşlik etti fuarda ve en çok onun için gezdik çünkü ben bir daha gideceğim ama yine de bir iki kitap aldım.

Fuardan hiç fotoğraf çekmedim, o yüzden sadece kitap fotoğraflarını paylaşacağım.

İş Bankası modern klasikler dizisinden merak ettiğim iki kitabı fuar vesilesiyle aldım. Özellikle Dr. Jekyll ve Mr. Hyde en merak ettiğim.

Öneri Makinesi

Doğan Kitap standında merak ettiğim bir diğer kitap Muhterem Nur'un kitabını da 10 lira standında görünce alıverdim. Bu tarz biyografi/anı kitapları okumayı seviyorum. Kitapta Muhterem Nur'un ağzından değil bir hikaye gibi hayatlarını Müslüm Gürses ile beraber okuyoruz. Bu kitabı da merak ediyordum, "Müslüm" filmini de merak ediyorum. Kitap 5. baskıyı yapmış. Dün okuyup bitirdim bile, çok akıcı bir kitaptı.

Öneri Makinesi


Fuarı ilk ziyaretimden aldığım kitaplar ve izlenimlerim bunlardı.

23.04


Fuardaki ikinci günümde bana arkadaşım eşlik etti. Beraber gezelim dedik ama dediğim gibi pek bir yayınevi ya da sahaf olmadığı, indirimler de pek iç açmadığından gezimiz yine kısa sürdü. Lakin bu sefer şöyle bir güzellik oldu.

Yanlış hatırlamıyorsam Ankara'daki bir fuarda Aylak Adam Yayınları genel yayın yönetmeni ve kurucularından Erkan Aslan ile dolaylı olarak tanışmıştık. Dolaylı olmasının sebebi ilk başta adının söylemeyişi daha sonra bana önerdiği kitaplardan biri Minimalist Öyküler'de öyküsünden adını keşfetmemdi :). Ben o kitabı okudum bitirdim, içindeki öyküsünü okudum ve yarım kalan o öyküyü ve diğer öyküleri okumak için yazarın kitabını sipariş ettim ki siz şu yazılardan (yazı 1, yazı 2, yazı 3) nasıl kitabı aldığımı biliyorsunuz :).

Öneri Makinesi


Peki bunları neden anlattım? Çünkü kendisi Hatay Kitap Fuarındaydı ve ben de kitabını alıp okumaya başladığımdan bahsettim ve çok mutlu oldu. Ben de mutlu oldum, sohbet ettik ve kendisi beş güzel öykü kitabı hediye etti <3. Hiç beklemiyordum o yüzden benim için güzel bir sürpriz oldu. Kitaplardan birine başladım bile tabi yazarın öykülerini de bitirdim. Fuar bitmeden bir kez daha gidip bu sefer kitabı imzalatacağım umarım :). Şurada söz verdiğim gibi size zaten kitabı inceleyeceğim.

Öneri Makinesi

Fuarın bu büyük sürprizi dışında İş Bankası'ndan uzun zamandır okumadığım Moliere'in Hastalık Hastası'nı (daha önce okumuşum ama yine okudum :)) da son zamanlarda özellikle okuduğun oyunlara bir yenisi eklemiş oldum. Eğer gelirse serinin okumadığım tek kitabı Oedipus Kolonus'tayı da bir daha ki sefere alacağım :).

Öneri Makinesi

Fuarda maalesef tatil olmasına rağmen talep çok azdı. Azalarak bitecek gibi bir hava var bu fuarda ve bu hiç hoşuma gitmiyor. Umarım bu hafta sonu gerçekten yoğun bir fuar olur. Ben bu güzel etkinliğin her sene bol katılımlı olmasını her iki taraftan da yürekten istiyorum.

29.04


Fuarın son günü de canım kardeşim ile oradaydık. Maalesef yukarıda bahsettiğim kitabı imzalattıramadım çünkü Erkan bey gitmişti :( ama burada söyleyeyim kitabı çok sevdim. İnceleme yazısını da yazdım zaten. Ben de yayınevinin beş ve on liralık bölümlerinden aşağıdaki kitapları aldım. Fuarda en eli yüzü düzgün indirimde tabi ki her zaman olduğu gibi Aylak Adam Yayınları'ndaydı bu arada. Ankara'da da indirimler düşükken, geçen sene Hatay'da da hep Aylak Adam en güzel indirimleri yapan yayınevi oluyor, not düşeyim.

Öneri Makinesi

Onun dışında hiç kitabını okumadığım ama okumak istediğim Doğu Yücel de fuardaydı ama maalesef bir kişi dışında kimse yoktu yazarla iletişime geçen. Keşke bir kitabını okusaydım da sohbet etseydim :(. Bir daha gelmez de kesin :(.  Tabi asıl sıra benim hiç duymadığım yazarların önündeki o uzuunn sıralardı. O sıraları Doğu Yücel'in önünde görmek isterdim :/.

Yazarlardan kaynaklı çok kalabalık bir gündü ve herkes ufaktan toparlanma sürecindeydi. Bu ikisi beni gerdi ve hemen Aylak Adam'dan kitapları aldım, ikinci gidişimde aldığım ayraçlardan biraz daha almayı unutarak oradan çabucak ayrıldık. Çok ama çok sıcak bir gün olduğunu da belirteyim. Diğer günlerin aksine son gün baya kalabalıktı keşke hep böyle olsaydı.

Seneye sahafların katıldığı, insanların test kitaplarından çok okumak için kitap aldığı, birçok yazarın imzaya geldiği, çok çok yayınevinin katıldığı, bol indirimlerin olduğu ve her günün dolu dolu birçok okurla buluştuğu bir fuar olmasını dileyerek bu seneki fuar anılarımı bitiriyorum. Buraya kadar hala sıkılmadan okuyanlara teşekkür ediyor, en azından bir "selam" yazıp okuduğunu belirtmesini rica ediyorum :). Bol kitaplı çok okumalı günlere, edebiyatla kalın :).
Devamını Oku »