... sevmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
... sevmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Richard Brautigan Sevmek


Duyduk duymadık kalmasın, seviyorum uleeennn. Asla tanımayacağım birini, kitapları dışında iletişim kuramayacağım birini seviyorum. Başlıktan anladığınız üzere Richard Brautigan'ın imzasını alıp kitaplarınıza bayılıyorum keşke daha çok yazsanız diyemeyecek olsam bile çok seviyorum :). O zaman yayında olan tüm kitaplarını okuduğum tükenenleri okumak için elimden geleni yaptığım yazarın kitaplarına göz atalım :).





Kürtaj: Tarihi Bir Aşk Romanı, 1966

Yazarın okuduğum ilk kitabı ve son olmadı :). Çok sevdim. Bu tarz kitapları seviyorum, beat kuşağını ve yazdıklarını basit ve akıcı bir dille anlatmalarını seviyorum. Bu kitap da öyleydi, hemen bitti. Baya iki üç saatte, aralarla bitti herhalde. O kadar akıcı öyle söyleyeyim. Bu hikayede anlatıcı kütüphane görevlisi ama kütüphane bildiğiniz kütüphanelerden değil. 7/24 mesaili, kitaplarda bildiğiniz kitaplardan değil kopyası olmayan dünyada tek örneği olan kitaplar. Bir de kız arkadaşı var güzellikle lanetlenmiş. İlişkilerini anlatıyor.

Karpuz Şekerinde

Çok ama çok güzel bir kitap neden yazarın enlerinde adının geçtiğini okuyunca anlıyorsunuz. Çok da hüzünlü bir hikaye sonunda gerçekten çok duygulandım. Brautigan'ın bu romanı BenÖlüm'de geçiyor. Farklı bir dünyaları var. Her gün güneş farklı renkte doğuyor ve o günler farklı renkli karpuzlar üretiyorlar. Ürettikleri karpuzun şekerinden evler, elbiseler, camlar aklınıza gelebilecek birçok şeyi üretiyorlar. Bir de kaplanların konuşabildiği ama soylarının tükendiği bu yeri hiç yadırgamadan sade ve akıcı bir dille o kadar güzel anlatmış ki yazar uzun cümlelere ya da paragraflara gerek duymadın sanki siz de karpuz şekerinde yazıyormuşsunuz gibi bir çırpıda okuyorsunuz kitabı. Yazara bu kitapla başlayabilirsiniz, ben fuara ilk gittiğimde bunu ilklerde okumamda ısrar ettiler ve nedenini okuyunca anladım ama ikinci gidişimde başka kitaplarını yine de aldım. Öyle güzel bir yazar işte :).


Babil'i Düşlemek: Bir Özel Dedektiflik Romanı - 1942

Bir dedektif hikayesi ama o bildiklerinizden değil. Kendi hayal dünyasnda ki bu dünya Babil'de yaşayan ve bu yüzden birçok şeyi kaçıran bir adam... Öyle düşlüyor ki ne kirasını ödeyebiliyor ne de yemek alacak parası var. Yani temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar. Onun boş zamanları Babil'i düşlemekten kalan zamanlar. İşte nasıl olduysa onu bu düşlerden çıkaracak bir iş alır. Kim hayattan bir şekilde vazgeçmiş bu adama iş verir derseniz litrelerce bira için bir kere bile tuvalete gitmeyen yanında kalın ense şoförüyle gezen o güzel kadındır. Bu "özel" dedektifimizden bir ceset çalmasını isteyecektir. Peki bu özel dedektifimiz Babil'i düşlemekten kalan zamanlarda bu görevi başarabilecek midir işte orası kitapta :).

Ben okurken çok zevk aldım. Polisiye severim ama Brautigan'ın polisiyesi de ayrı güzel oluyormuş.

Sombrero: Bir Japon Romanı

Daha önce yazdım, ayrıntılı incelemesini burada bulabilirsiniz. Özet geçmem gerekirse siz bir hikayeye başlarsınız, bıraksanız da yazmayı hikaye devam eder. Japon sevgilisinden yeni ayrılmış umutsuz aşık yazarımızın hikayesini dinlerken bir yandan yazmayı bıraktığı hikayesinin devamını, diğer taraftan da sevgilinin rüyaları ve uykusunda geziniriz. Karışık gibi görünse de su gibi akıp giden bu romanı yine bir çırpıda okuyacaksınız :).

Çimlerin İntikamı

Brautigan'dan öykülerinin toplandığı bir kitap. Kısa kısa öyküler. Başlardaki öyküleri daha çok sevdim sanki ama diğerlerini de sevmedim diyemem. Romanlarının ben de ayrı yeri var, bu kitap romanlarına göre bir tık aşağıda ama zevkle okuyacağınız Brautigan tarzı öyküler.

Japonya Günlükleri

Böyle tadının damağınızda kaldığı bir kitap. Başlangıçta bir yazı ile başlayıp daha sonra şiir görünümlü günlüklere geçiyor. Sonunda da Brautigan hakkında bilgiler var ki çok hoşuma gitti. Japonya anıları şiir tadında.

Willard ve Onun Bowling Kupaları: Sapkın Bir Roman

Üç farklı hikaye ve hepsi aynı anda ilerliyor ama hiç zorlanmıyorsunuz okurken. Dili sade ve akıcı. Bildiğimiz Brautigan :). İki komşu evli çift ve bowlingle ve kupalarıyla kafayı bozmuş üç kardeş. Bu üç farklı hikayenin ortak yanı tabi ki Bowling Kupaları bir de Willard var tabi :).

Big Sur'un Güneyli Generali

Yazarın yayınlanan ilk romanı. Tam olarak nasıl tarif edeceğim bilmiyorum ama diğer kitaplara göre daha uzun bir kitap. Bölümler kısa ama genel olarak diğer kitaplara göre uzun. Yazar bundan sonraki kitaplarda iyice sadeleştirmiş kitapları ve bence çok daha güzel olmuş. Bu kitapta da Jesse olayları anlatıyor ve kendisi Big Sur'un Güneyli Generali (ve/veya onun torunu da diyebiliriz) Lee Mellon'un Jesse ile toplum dışı yaşamlarını okuruz. Bu kitabı diğer romanlara göre daha az sevdim yüksek ihtimal Lee Mellon karakterinin antipatikliğinden ötürü. Sevemedim  kendisini ve kitap da onun hakkında bir kitap olduğundan notum bir yıldız düşük oldu. Lakin yine de zevkle okudum özellikle sonlara doğru yine diğer kitaplarda aldığım tadı aldım.




Bu okuduğum kitapların hepsini sevdim ama en çok hangileri bende yer etti diye sorarsanız Karpuz Şekerinde, Kürtaj ve Babil'i Düşlemek derim. Diğerlerini de sevdim ama bu üçünün yeri ayrı :). Kitabın başlığındaki o açıklayıcı yazıları da çok seviyorum. Yukarıda da yazdım, kitabı daha ilgi çekici yapıyor.

Maalesef Brautigan'ın her kitabı çevrilmemiş ve çevrilenlerden bazıları da tükenmiş durumda. Eğer olur da o kitapları okuma şansım olursa bu listeyi güncellerim. O kitapları bulmamda da bana yardımcı olacak bir yorumunuz varsa seve seve okurum. Nadirkitap, yabancı siteler, ukitap benim bildiklerim. Hatta Altıkırkbeş yayınlasa tekrardan daha da güzel olur, şöyle hiç yayınlanmayanlarla beraber :).

Bir de 6:45 yayınevinin kitaplarında genel olarak görülen yazım hataları var bazı kitaplarda. Babil'i Düşlemek de bir iki bölüm tekrardan basılıp iki kez konmuş, eksik paragraf ile. Benim elimdeki baskısında öyleydi en azından. Bir de samimi dili var yayınevinin kitaplarında da görülen onu seviyorum :). Aslında yayınevinin beş kitap/yazar yazısını yazıyorum, güzel kitaplar çeviriyorlar.

Brautigan'ın kendine has tarzını, anlattıklarını okumayı çok seviyorum. Eğer siz de hiç okumadıysanız yazarın kitaplarına bir şans verin hem de hemen. Keşke böyle trajik bir şekilde aramızdan ayrılmasaydı :(. RIP Richi, seni seviyoruz ve unutmayacağız <3
Devamını Oku »

8 Temmuz 2017 Cumartesi

Taika Waititi Sevmek


Merhabalar, nasılsınız? Xavier Dolan'dan beri sevmek yazılarında yönetmenlerden bahsetmiyordum ama son zamanlar keşfettiğim yönetmen Waititi ile sevmek yazılarına yönetmenlerle geri dönüyorum :). Bir filmi çok seversem tüm filmlerin izleme eğilimim olduğundan dikkatimi çeken yönetmenlerin sinemalarına ağırlık veriyorum ve son zamanlarda Waititi bunların başında geliyor. "Hunt for the Wilder People" filmi ile başlayan bu serüven "Eagle and Shark" filmini izlemem ile yönetmenin dikkatimi çekmesi uzun sürmedi. Daha sonra art arda tüm filmlerini izlediğim yönetmen kısa zamanda favori yönetmenler listeme girdi bile :).


Çok sevdiğim bir tür olan komedi de alışılmışın dışında karakterlerle ve hikayeleriyle, sinemaya bakışı ve tüm filmlerinde görülen kendine has dokunuşlarıyla Waititi kendi sinema dilini oluşturan bir yönetmen. İzlediğiniz de yönetmeni bilmeseniz bile aynı elden çıktığını anlayacağınız küçük doneleriyle güzel filmler üreten Yeni Zelandalı kendine has bu yönetmenin filmleri gerçekten sizi kendine bağlıyor.

Kara komedi, absürt komedi türlerini zaten ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz. İlk filmini izleyip de Kenneth Branagh olmasına rağmen pek de sevmediğim Thor filminin üçüncü filmini çekmesi ise seriye tekrardan dönüş yapmama sebep olacak kişidir. Kendisinin Taika-esque olacağını da belirtmesi ki bu da kısaca izlemek istememe sebep olacak şey, yine filmi merakla beklememe sebep oldu :). Sevdiğim türlerde yaptığı filmlerle de beni kendine çeken yönetmeni sevmemin altı nedenini sıralayacağım. Eğer hala izlemediyseniz bu maddelerden sonra yönetmenin filmlerine bir şans verin derim :).



Filmlerde müziğin önemi benim için büyüktür, yönetmenin bu konuda oldukça başarılı olduğunu söyleyebilir, hatta bunu size gösterebilirim. Her maddenin sonunda keşif yapmamı sağladığı güzel şarkılar bulacaksınız, film bilgileriyle :). Waititi'nin filme koyduğu müziklerde kazanan açık ara The Phoenix Foundation grubu ve üyelerinden Luke Buda olduğunu söyleyeyim :).

1. Mizah anlayışı


Kara komedi, absürt komedi, parodi filmlerinde var ve bu nedenle özellikle benim için filmlerini çok komik yapıyor :). Gülmediğim filmi yok, dram olsa bile.  Özellikle en sevdiğim filmi olma özelliği taşıyan "What Do We Do in the Shadows" ile baştan sona kahkaha dolu bir film yapmıştır, arkadaşı ve "Eagle vs Shark" filminde de başrolü oynayan güzel oyuncu memleketlisi "Flight of the Conchords"'tan tanıdığımız Jemaine Clement ile. Senaryoyu da beraber yazmışlardır ki ortaya çok güzel bir sonuç çıkmış :).

The Phoenix Foundation - Apples and Tangerines (Eagle vs Shark 2017)


2. Yeni Zelanda'nın güzel doğası


Yeni Zelandalı yönetmenin çekimlerini bu ülkede yaptığı filmlerde özellikle son filminde Yeni Zelanda'ya gitme isteğiniz artacak, aklınızda olmasa bile :). Doğasının güzel bir resmini gördüğümüz filmleri ve güzel çekimleri filmlerini daha da güzel kılıyor. "Hunt For The Wilder People", "Boy" manzarada doruk noktasına ulaştığımız filmlerdir herhalde :).

DD Smash - Magic (Hunt For The Wilder People 2016) Bu şarkıyı J. Dennison'nın dansıyla bir de dinleyin :).


3. Stereotiplerden uzak karakterleri


Karakterler genelde şahsına münhasır :). Bu filmleri hem eğlenceli hem de daha özgün kılıyor. "Eagle vs Shark" olsun, "Hunt for the Wilder People" olsun, "Boy" olsun ya da WDWDITS hepsi alışılmışın dışında daha doğrusu ekranda görmeye alışık olmadığımız karakterler, işte filmlerini daha öznel kılan unsurlardan biri.

Norma Tanega - You're Dead (What Do We Do In The Shadows 2016)


4. Soundtrackleri ve Danslar


Her filmde bir iki şarkı garanti keşfedersiniz. Filmlerinde müzikleri kullanmayı seven ve bunu çok iyi yapan yönetmenlerden. Seçimleriyle bizi mutlu eden yönetmen ayrıca dans sahnelerini de ihmal etmiyor :). Bu dans sahnelerinden en sevdiğim "Boy" filminin sonunda MJ - Thriller ve Maori dilinde olan ve dinledikten sonra çok sevdiğim "Poi E" şarkısının klibi ve film ekibiyle yapılan koreografidir herhalde. Bu kadar güzel harmanlanmış dans sahnesi zor bulunur :).

Tabi sadece Thor'da değil tüm filmlerinde dans sahneleri var. Yeni filminde de "Thor"'u Loki ile dans ederken görürseniz şaşırmayın :). Ki zaten klip tadında fragmanını izlediyseniz bir ipucu da verildi bize :). Ben bir dans sahnesi bekliyorum :).

Benim "Boy" filminden sonra keşfettiğim Yeni Zelanda'nın yerlileri Maorilerin kendi dillerinde yaptıkları bu şarkının, bağımlısı olacaksınız.

Patea Maori Club - Poi E (Boy 2010)


5. Olaylara farklı bakış açısı sunan hikayeleri


Vampir parodisi, büyüme hikayeleri ve romantik filmlerinde de güzel hikayeler anlatıyor. Farklı şeyler anlatmasa bile farklı şekilde anlattığı her filmde Taika-esque bir yanı olduğu inkar edilemez. Ve hepsi komik :).

The Reduction Agents - The Pool (Eagle vs Shark 2007)


6. Aynı zamanda çok iyi bir oyuncu olması


Kendisi aynı zamanda çok yetenekli bir oyuncu. "What Do We Do in the Shadows" olsun, "Boy" olsun çok güzel bir oyunculuk sergilemiştir. "Boy" filminde kaçık bir baba, WDWDIS filminde ise titiz ve sorumluluk sahibi bir vampiri canlandıran Waititi komedi de dramada da başarılı olduğunu bence göstermiştir. Kendi filmleri dışında birçok filmde oynamış hala izleme şerefine nail olamasam da :).

Tomica Miljic - Svatovsko Kolo (WDWDITS 2014)


Taika Waititi Filmografisi (Yıllara göre değil en sevdiğim sıralamasına göre :))


1. What Do We Do in the Shadows (2014)

2. Eagle vs Shark (2007)

3. Boy (2010)

4. Hunt for the Wilder People (2016)

5. Thor (2017)

Şuraya Kasım'da vizyona girecek video klip tadındaki "Thor" filminin fragmanını da koyayım. Seriyi başta da dediğim gibi bırakmama rağmen beni heyecanlandırdığını söyleyebilirim, beklenti büyük :). Yeni şeyler denemesi ama hep özgün kalması dileğimle :). Seni seviyoruz Taika Waititi :).

Devamını Oku »

5 Ocak 2017 Perşembe

Cihan Mürtezaoğlu Sevmek

Biliyorum bu bölümü çok özlediniz, hiç çaktırmasanız da :)) ama ben anlarım. En son Can Güngör yazısını yazarken bahsettim sanırım Cihan abimizden, umarım albüm yapar da bir sevmek yazısı yazarım diye ve albüm geldi sıra yazısını yazmakta yani bende. Cihan Mürtezaoğlu çok yönlü abilerimizden biri. Grubu olsun, aranjörlüğü, yazarlığı derken beş sebebi verdim gibi oldu ama gerçekten müzik anlamında dolu dolu bir insan. Benim albümden önce de takip etttiğim bir isimdi kendisi, o yüzden albümlü olması umarım hak ettiği değeri görüp daha çok kitleye ulaşmasına sebep olur çünkü müziği çok güzel. Bu albümde de önceden takip ettiğiniz bir isimse eğer, tanıdık şarkılar sizi karşılayacak. İlk single'ı Sarı Söz'ün iki versiyonu başta olma üzere, biz zaten kendisini dinleyenlerin sevdiği şarkılar bu albümde toplandı. Ben başlıkları burada verdim bile ama adet yerini bulsun gelin listemizle neden Cihan Mürtezaoğlu'nu seviyoruz, sevmediysek neden hala sevmiyoruz adlı başlıklarımıza :).



1. Sen Yağmur Dök grubunun üyelerinden biri olması


İlk maddem benim "Seni Görmek İmkansız" gibi kalbimde yaşayan gruplardan biri olan "Sen Yağmur Dök" grubunun ikilisinden biri olması. Bu albümde de "Sarı Söz" şarkısında ikilinin diğer ismi Ezgi Altıner ile sözleri beraber yazmışlar. Bu arada sahi Cihan abicim noldu o iş?



2. Söz Yazarlığı ve Besteleri


Hemen hemen tüm sevmek yazılarında bahsettiğim maddelerden biridir bu. Aslında demek istediğim Cihan abimiz (sürekli abimiz diyeceğim, soyadı çok uzun, özürler olsun) müzisyen. Bundan hallice, birçok müzik aleti çalmasının yanında kendisi yazıp söylüyor, yetmezmiş gibi başka sevdiğimiz isimlerinde albümlerinde kendi söz veya bestelerini görmemiz mümkün. Yetenekli bir abimiz anlayacağınız. Bu arada çok güzel söz yazar. Sizi öyle etkiler ki günlerce etkisinden çıkamazsınız.Albümündeki şarkıların hepsi kendisinin, kayıtlarda da gitarı da kimselere bırakmamış. Düzenlemelerin de çoğunun ona ait olduğunu söylesem artık şaşırmazsınız herhalde :).


3. Güzel bestelerine eşlik eden güzel sesi


Sizi yormayan, içinize işleyen bir sesi var Cihan abimizin. Yine birçok sevmek yazısında yazdığım bir madde fakat kaynaklar diyor ki sesi huzur veriyor insana, şimdi ben nasıl yazmayayım :). Zaten dinlemeden anlayamazsınız, yaşamanız lazım.


4. Bitsin Bu Delilik (2016)


İşte bu yazıyı yazma sebebimiz onun bu güzel albümünü sebep olarak yazmazsak ayıp olurdu. Kendisi muhteşem bir albüm yapmış, ben dinlemelere doyamıyorum. Her şarkısı ayrı güzel, birini bile sevmemezlik yapmayacağınız çok güzel bir iş çıkmış.



5.  Yağmur, Delilik, Deli


İşte bunlar şarkılarının vazgeçilmezlerinden birkaçı :). Siz de hafif deli, yağmur şarkıları severlerdenseniz biraz deliliğe hazır olun :). O bitsin delilik dese de, bizce bitmesin çünkü biz bu deliliği çok sevdik :).


Cihan Mürtezaoğlu Sosyal Medya Hesapları

https://twitter.com/chanmurtezaoglu
https://www.facebook.com/chnmurtezaoglu/?fref=ts
https://soundcloud.com/cihanmurtezaoglu

Öneri Makinesi Sosyal Medya Hesapları

https://twitter.com/onerimakinesi
https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr

Devamını Oku »

17 Haziran 2016 Cuma

Can Güngör Sevmek

Şimdi size bu yolculuğun nasıl başladığını kısaca anlatayım. Yıllar yıllar önce günlerden bir gün ben soundcloud'da yine gezinip yeni keşifler ararken şu an kesinlikle hatırlamadığım bir şekilde "Silik Düşler" adlı bir kayda denk gelirim ve bağımlısı olurum. Öyle böyle değil her gün her saat dinlerim sesi, müziği bu kadar mı güzel olur diye diye. Sonra öğrendim ki bu adam aslında birçok sanatçının aranjörü, sahne arkadaşı o su bu su şusu. Anlayacağınız o günlerden beri takip ederim. Sonra bizim gibi bağımlısı olan dinleyicilerine bu kaydın, kayıtların yetmeyeceğini düşünmüş olacak ki geçtiğimiz yılın mart ayında böyle efsane, tüm şarkıları dinlenilesi, bayılınılası, ölünülesi çok güzel bir albüm çıkardı. İyi ki de çıkardı ve ben bu yazıyı yazabildim. Aslında maddelere gerek bile kalmadı ama hem derleyip toparlamak için hem  de biraz daha yakından incelemek için bir liste yapalım çünkü kendisinin bu efsaneliğinin hala yeterince iyi bir dinleyici kitlesine ulaşmadığını düşünüyorum ki bu çok ama çok haksızlık. O yüzden gelelim Can Güngör sevmek için beş nedene :).



1. Naif sesi ve ondan hallice güzel müzikleri, sözleri


Albümdeki şarkılar efsane diye boşuna demedik. Sesi, müziği, sözleri bir an başka bir evrene geçmeniz garanti :)

Bu da aşırı aşırı güzel, siyah-beyaz çekilmiş, içinize işleyen "Uçurumlardan" klibi.





2. Sevdiğimiz isimlerin aranjörü olması


Can Güngör zaten yıllardır müzik istelerimizde ama işin görünmeyen kısmında, bazen sahnede Göksel'e Teoman'a davulla eşlik ederken bazen de Mabel Matiz veya Ceylan Ertem'in albümlerinin yapım aşamasında.



3. Ona Kent Ozanı diyollağ


Evet, arama motorlarına Can Güngör yazınca karşınıza kent ozanı çıkıyor. Bu tanımlama ona sanırım ilk müzik yazarı Murat Beşer'den gelmiş ve öyle de kalmış.




4. Resmen müzik için doğmuş yahu!


Albümdeki tüm enstrümanları kendisi çalmış, sadece üç şarkıda Ozan Tekin klavyesiyle eşlik etmiş. Sayın Tekin artık yakın takibimde son zamanlarda nerede bir şey sevsem karşıma çıkıyor, dur bakalım :).

Bu kayıt şarkının demosu yani ilk dinlediğimiz zamanki hali <3




5. Künt Grubu


Bu grupta kimler yok ki. Bir kere birçok projede, şarkıda beraber çalıştığı Cihan Mürtezaoğlu var. Benim yine çokkk sevdiğim bir müzisyendir ve albümü çıktığında yine böyle bir yazıda görmeniz yüksek muhtemel kişidir. Çok güzel şarkıları vardır bir bakın. Zaten arada beraber konser de verdikleri görülmüştür. Tabi grupta sadece bu iki isim yok Sen Yağmur Dök'ten tanıdığımız Ezgi Altıner'de bu grupta. Yine birçok önemli sanatçıya gitarıyla sahnede eşlik etmiş Efe Demiral'da burada, kendisinin çok güzel de bir albümü vardır bu sene çıktı "Inside Out" adıyla. Diğer kulaklarımızın pasını silen üyeler; Zeynep Özkazanç, Fatih Vural. Bu grubu kendi solo kayıtları kadar başarılı bulmasam da güzel şarkıları var. Zaten bu kadar sevdiğimiz insan bir aradayken ortaya kötü bir iş çıkması imkansız. Sırf bu kadar güzel müzik yapan adamın bir araya gelmesi bile bir olay.

Şuraya https://kuntmuzik.bandcamp.com/ şunu koydum bir bakarsınız.



Devamını Oku »

14 Nisan 2016 Perşembe

Nilipek Sevmek

Merhabalar efendim, merhabalar tekrardan hoşgeldiniz :). Yine müzikle yolumuza devam ediyoruz. Şimdi sizlere büyük ihtimal birçok müzik öneri kısmında albümü önerilen bir ismi sevmek yazısı paylaşacağım. Nilipek, son zamanların en güzel albümlerinden birini yayınladı. Ben şahsen çıktığından beri albümü Spotify'dan başa sarmadan duramıyorum. Hele ki soğuk Ankara günlerine öyle güzel geliyordu ki değmeyin keyfime :). Son zamanlarda Kalben, Burcu Tatlıses, Deniz Tekin.... gibi isimlerin hayatımıza girmesi, kadınların da müzik dünyasında var olduklarını hissetmemiz o kadar güzel renk oldu ki onların bu güzel şarkılarını paylaşmamak zalimlik olur :). Biraz geç kalmış bir yazı gibi görünebilir ki ben şiddetle karşı çıkarım. Bu albüm zamansız sevgili okuyucum derim :). Adet yerini bulsun, 5 maddeyle Nilipek sevme nedenlerimizi sıralayalım.

En altta her zamanki gibi ilgili linklere ulaşabilirsiniz :).


1.Yumuşacık sesi


İnsanı dinlendiren, yormayan çok güzel bir sesi vardır.




2.İçimize işleyen şarkı sözleri


"Senden uzakta tatsız çileklerden tatlı reçeller yaptım sana" (Senden Uzakta)

"Sen bilmezsin benim gözlerim nasıl büyütür
Olmayan işaretleri nasıl net görür
.
.
Baktırır mıyım yüzüme eğer güldürürsem" (Gömülür)

"Umrumda olmayan bir dünya bıraktın bana" (Yeşil Çimler)

"Bir fotoğraf o anın ne kadarını saklar bilmem" (Bilmem)

Örnekler çoğaltılabilir :).


3. Ukulelesi ve çizimleri


Eğer iyi bir çocuk olursanız bazı videolarında elinde ukulelesini görebilirsiniz :). Aramızda kalsın çok da güzel çizimleri var :).



4. Can Kazaz ve Biz gibi muhteşem isimlerle düetleri


Can Kazaz ile beraber "Kendi Halimde" ve çok sevdiği Biz'in "Dünya Büküldü" şarkılarına eşlik ettiği aşağıdaki videolarda görülmüştür (Can Kazaz'ın çorabı <3) :). Kendisi Biz'in "Dünya Büküldü" şarkısının dünya tatlısı klibinde de boy göstermiştir :). YÖKŞ solisti Erdem Topsakal ile de bir düetini bulmak mümkün.




5. Çünkü o da bir blog yazarı.


Hem de çok tatlı yazıların olduğu bir blog. Çok güzel fotoğraflar ve eğlenceli anlatımlarla şuradan ulaşabilirsiniz :). (Başka blogları da var ama en etkin bu.:)


Bonus: Yüzünden eksik olmayan gülümsemesi 

Umarım o gülümsemesi hiç eksik olmaz ve bizi de yaptığı güzel şarkılarla hep mutlu eder :).

Devamını Oku »

10 Nisan 2016 Pazar

The Away Days Sevmek

Merhabalar efendim Özge'nin bilgisayarından selamlar:). Kendileri artık blogun teknoloji sponsoru :). Şaka şaka:)). Keyifleriniz umarım yerindedir bu güzel pazar için harika planlarınız vardır :) Bu yazıyı kaç zamandır bekletiyorum aman konserlerinden sonra yazayım diye ve nihayet o kısma geldik :). Konserine de gittiğime göre tescilli bir The Away Days dinleyicisi olarak bu yazıyı yazmayı kendime görev bilirim. Benim en sevdiğim türlerden olan indie, dream pop ve biraz da shoegaze müziği icra eden Türkiye'deki sayılı gruplardan The Away Days bugünkü konuğumuz. O kadar güzeller ki zaten türü biraz takip edenler kesin denk gelmiştir bir yerlerde neredeyse 2015'in en iyi müzik listelerinde hep ön sıralarda oldular. Hak ediyorlar mı fazlasıyla. Ben şimdi bu türe ve gruba aşina olmayanlar için size onları tanımanız için 5 neden vereceğim.  Aslında sevmek için nedene bile ihtiyacınız yok çünkü bir şarkısını dinleseniz diğeri ne diye bakarken bir anda tüm şarkılarını dinlemiş olarak kendinizi bulmanız pek de işten değil ama adet yerini bulsun ben yine de 5 sebep yazayım :).




1. İndie müzikle kulaklarımızı şenlendirmeleri


Yani daha adlarından bir sıfır önde başlarken Türkiye'de İngilizce olarak indie müzik yapmak büyük cesaret. Hele iyi yapmak paha biçilemez (Birkaç maddeyi tek bir maddede toplamışım gibi hissediyorum :)).



2. Güzel Klipleri


Kulağa olduğu kadar göze de hitap eden bu dünyalar tatlısı grubumuz, klipleriyle de dikkat çekmeyi başarıyor. Benim en sevdiğim klipleri (hatta belki de şarkıları) "Best Rebellious" klibidir. Ama "Calm Your Eyes" klibini de es geçmek olmaz. Onu da aşağıdaki maddeden sonra izleyebilirsiniz.


.

3. Lgbti destekçisi olmaları


Bu konuda duyarsız kalmayıp bir de klip çektiler. Ve ben bu klipte iki erkek değil bir çiftin yaşadığı süreçleri, onların ilişkilerini görüyorum. Ve böyle kliplerin, adımların atılması gerektiğinin güzel ve önemli olduğunu düşünüyorum. Belki de yavaş yavaş alışılmalı ve ötekileştirmemeliyiz. Bu duyarlılıklarından dolayı da artı bir oluyorlar zaten.



4. Onlar dünyaca tanınan bir grup.


Bu güzellik tabi ki sınırları aştı ve kendileri artık yurt dışında da konser veriyorlar. İngilizce şarkı söylemenin faydalarından biri bu olsa gerek. Bir sürü yazı, beğeni bulabilirsiniz onlar hakkında yabancı basında da. En son SXSW müzik festivalinde görülen The Away Days, 20 Nisan'da da Londra'da.




5. Canlı performansları 


Grubu bir de ah canlı göreyim derseniz; kayıttaki ile bu farklı demezsiniz. Solistin sesi ve müziklerinin kalitesi hemen sarar sizi. Ama konser yazısında da biraz bahsedeceğim gibi adamlar cool öyle pek sohbet muhabbet beklemeyin :)

Normalde burada benim kaydım vardı ama neden koyamadım bilemedim çözünce videoları buraya yüklemeye çalışacağım. O arada siz youtube da kayıtlı şu canlı performansa şöyle bir bakın.



Bu arada grubun hayallerinden biri Jools Holand'a çıkmak. Bir röportajlarında seslenmişler. Ben de buradan sesleniyorum, Joolscum Hollandcım kimler geldi geçti, bu çocuklara bir şarkılık yerin de mi yok, pleaseee".

Ulaşabileceğiniz sosyal medya mecraları

https://www.facebook.com/theawaydays
https://twitter.com/theawaydays?lang=tr
https://soundcloud.com/theawaydays
Devamını Oku »

30 Mart 2016 Çarşamba

Yandığı Kadar Sevmek

Şimdi sizleri kendileri hakkında hiçbir şey bilmediğim bir grubu tanıtmayı amaçlıyorum :). Kimlerdir, ne yaparlar, albümleri olacak mı o mu bu mu hiçbir bilgim yok. Cidden. Bir resimleri de yok :). E o zaman niye yazıyorsun derseniz şarkıları güzel yetmez mi? Yeter de artar bile :). Hem belki biraz talep artınca kendileri hakkında bir şeyler öğreniriz. Facebook gruplarında pek aktif gözükmüyorlar. Türlerinin akustik, indie ve alternatif olarak kaydetmişler. Ha bir de İzmirli bir grup olması gerek. Bu kadar işte bu kadar biliyorum, dahasını bilen buyrun yapsın katkısını :). Aydınlatıversin bizi de :). Elimizde olan tek şey işte bu güzel kayıtlar. Ben burada en sevdiklerimi sizinle paylaşacağım görünür olarak ama diğerlerini sevmiyorum demek değil tabi ki. En altta da şarkıların tümüne ulaşacağınız linkler bulunacaktır. Keyifli dinlemeler efenim, bana müsade :).

1. Elime Yüzüme Bulaştım (En samimi en sevdiğim şarkıları, girişe bakın "Offf bu nasıl bir gündür Allah'ım". Girişten zaten direkt şarkının içindesiniz)






2.  Ve "Bana Gelmez".






3. Birazda koyverelim gitsin :).





4. Bazılarını deyip neredeyse hepsini paylaştım şarkıların ama bu son. Beğendiyseniz hemen aşağıda ulaşabileceğiniz bağlantılar kendinize iyi bakın ve hayatınızın fon müziği hep sizinle olsun :).




https://www.facebook.com/Yand%C4%B1%C4%9F%C4%B1-kadar-115030035221820/?fref=ts

https://soundcloud.com/yandigikadar

Devamını Oku »

26 Aralık 2015 Cumartesi

Xavier Dolan Sevmek

Ve ve ve canım canım, çok sevdiğim izlemekte geç kaldığım ama bir başlayınca hepsini izlemeliyim dediğim birçoğunuzun bildiği Xavier Dolan filmlerinden bahsedeceğim. Kendine has tarzı olan, son zamanların en başarılı yönetmenlerinden sayılan, film yapsa da izlesek artık dediğimiz bir yönetmendir kendisi. Yazmakta geç kaldığım gibi, hazırlaması da zahmetli olunca biraz paylaşmam uzun sürdü ama umarım değmiştir. Tüm fotoğrafları ve gifleri tek tek kendim hazırladım bu sefer. Daha önce belirttiğim gibi diğer yazılarda fotoğrafları genelde Google hazretlerinden alıyordum. Baya uzun gibi görünse de çoğu fotoğraf. Umarım sıkılmazsınız ve izlemediyseniz bir fikriniz olur siz de Dolan filmlerine bir göz atarsınız :).

Ben kronolojik olarak izledim filmleri (Bir tek Laurance Anyways'i en son izlemiş olabilirim), ve hep daha fazlasını izlemek istedim. Hepsini izlemem bir haftamı almamıştır herhalde. Velhasıl bu genç yönetmene ben de hayran kaldım. İlk filmi I Killed My Mother ile güzel şeyler yapacağının sinyallerini veren Dolan, Mommy ile zirveye ulaşır, en azından benim gözümde :). Aslında sadece benim gözümde değil Cannes Film Festivali'nde de jüri özel ödülü başta olmak üzere bir çok ödülü yazıyor hanesine. Tabi bu ilk Cannes ödülü değil. Daha önce de Laurence Anyways ile Queer Palm ödülünü alıyor. Kanadalı yönetmenin hemen hemen her filminde gördüğümüz kareler, teknikler, bazı ufak detaylar mevcut. Filmlerin ona ait olduğunu söylemek için adının yazmasına gerek yok bundan dolayı. Benim gözüme çarpan bazı detayları tek tek paylaşacağım, filmleri incelemek yerine. Belki başka bir gün ayrıca incelenebilir tabi ama şimdilik bu güzel detaylarla Dolan filmlerine bir göz atalım. 

1. Oyuncu olarak Dolan


Oyuncu olan ve ses dublajı da yapan Dolan beş filminin üçünde başrolü kimselere vermiyor. İyi de yapıyor aslında hele ki otobiyografik özellikler de içeren ilk filminde kendisinin oynaması gayet iyi de olmuş. 



Ve en sevdiğim film sıralamamda ikinci sırayı Annemi Öldürdüm ile paylaşan, Heartbeats'de yine kendisini görüyoruz. 



Ve bir diğer filmi, bir tiyatro oyunundan uyarlama ki benim sıralamam da en altta kalıyor ama asla kötü değil Tom Çiftlikte'de de yine kendisini başrolde görüyoruz. En alt sırada yer almasının sebebi şu saman saçları da olabilir tabi :).


Ve sadece bir görüneyim de benim filmim olduğu belli olsun dediği, Laurence Anyways'de sigarasıyla bir görünüp kaybolur.


2. Anneler, annelerimiz


Dolan'ın her filminde küçük de olsa büyük de olsa anneler ve anne-oğul ilişkisi önemli yer taşır. filmlerinin üçünde anne karakterini vazgeçemediği oyunculardan biri olan ve oynadığı her filmde bu rolü canlandıran öyle bir kadın var ki, müthiş oyunculuğuyla her filmde yok artık dedirtir. Ve hepsinin karakter olarak ortak özellikleri olsa da asla ben aynı kişiyim demez. Ufak da olsa başrol de olsa hepsinin altından ustalıkla kalkar. Bu güzel oyuncunun ismi ise Anne Dorval.

İlk filmde isminden de anlaşıldığı üzere, anne oğul ilişkisi ön planda olan bu filmde, Anne Dorval ustalıkla bu rolün hakkını veriyor.


Heartbeats'deki ufacık rolüyle bile ben buradayım diyor.



Ve ve en sevdiğim, müthiş Mommy filmindeki anne karakterini tabi ki bu kadar referanstan sonra başkası oynayamazdı herhalde.



Tom Çiftlikte filminde de yine önemli bir role sahip bir diğer Dolan annesi ise Lise Roy.


Ve son olarak Laurance Anyways filminde anne rolü Nathalie Baye'nin ellerine teslim ediliyor.


3. Eller ve sigaralar


Sanırım her filminde sigaranın göz önünde olmasının açıklaması Heartbeats filmindeki Marie'den dinlediğimiz bu müthiş replik olsa gerek.

I love to smoke. Smoking a cigarette is like... forgetting. When I hit rock bottom, it's all I have. Light up, smoke up, shut the fuck up. It hides the shit. The smoke... hides... the shit. There's menthol and vanilla. Some people like 'em. Menthol cigarette. Vanilla cigarette. Chocolate cigarette. Cigarette cigarette. Cigarettes clearly keep me from going crazy. Keeps me alive. It keeps me alive until I die.

Sigara içmeyi seviyorum. Sigara içmek sanki... unutmak gibi. Dibe vurduğumda sahip olduğum tek şey odur. Yak, içine çek ve sesini kes. Her şeyi saklar. Mentollü ve vanilyalı sigaralar var. Bazı insanlar sever. Mentollü sigaralar. Vanilyalı sigaralar. Çikolatalı sigaralar. Sigaralar sigaralar. Sigara kafayı yememi engeller. Beni hayatta tutar. Beni hayatta tutar, ta ki ölene kadar.












4. Aynalar


Her filminde bir ayna metaforu görürsünüz. Özellikle dikiz aynalarından yakaladığımız bakışlar önemlidir. Laurence Anyways filminde iki kişinin yüzünü kamerada direkt görmek yerine, gerçeği öğrenen Fred karakterinin yüzünü dikiz aynasından görmek etkileyicidir.

I Killed My Mother

Heartbeats
Hearbeats
Mommy

Tom at the Farm


   


                                                     







5. Vazgeçemediği Oyuncular


Dört filminde de boy gösteren Anne Dorval birinciliği kimselere kaptırmıyor, Dolan'ın kendisinden bile daha çok filmlerinde var ama tabi ki tek vazgeçemediği oyuncu o değil :). Hepsi birbirinden başarılı bu oyuncuları en az iki filminde konuk oyuncu olarak olsa bile görmek mümkün.

Niels Schneider



Monia Chokri 


Suzanne Clément



Antoine-Olivier Pilon


6. Resimler, Tablolar


Karakterleri çekerken arkalarında bir resim, tablo görmek mümkün. Özellikle I Killed My Mother filminde bolca tablolar görmek mümkün. Bazen oyunculardan çok o resimlere odaklanırız.

I Killed My Mother

Heartbeats

Resimlere bakınca anlıyoruz ki çığlık da önemli :). Karakterlerin çığlık atmak isteyip bir sigara yaktığı anlar yerine olsa gerek :).




Ve bol resimli ilk filminde en sonunda karakterlerin doğayla beraber bir resim, tablo oluşturması da paha biçilemez :).






7. O Zaman Renk O Zaman Dans

Her filminde bir club havası olmadı bir evde veya işte yapılan bir dans hep mevcuttur.





8.Su Metaforu


Su bildiğiniz gibi arınmayı, temizlenmeyi temsil eder. Her filminde de yine ıslanan karakterler görebiliriz. Kimi zaman yağmurda kimi zaman duşta ıslanan karakterler var.

Heartbeats

Mommy

Tom at the Farm

I Killed My Mother

Laurence Anyways
Mommy

9. Mutfak, Sofralar


Bir nevi ailenin temsilidir. Tüm ailenin yemek için toplandığı, sohbet ettiği (ki genelde tartışıyorlar :)), beraberliği temsil eden sofralar ve mutfak görmek mümkün.











10. Müzikler


Ve işte bir yönetmeni gösteren en güzel şeylerden biri olan müzik seçiminde Dolan her zaman tam puan alır. Aşık olur, film bittikten sonra filmin de etkisiyle tekrar tekrar dinlersiniz. Filmlerindeki dans sahneleri dışında da efsane müzikler yer alır onlardan birkaçı. 






Devamını Oku »