tim burton etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tim burton etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Temmuz 2017 Cuma

Atıştırmalık #22 (Robot ve Frank, Fahrenheit 451, Sleepy Hollow)

Ayyyhh yeter, hep atıştımalık hem atıştırmalık yok mu başka yazın senin diyenler oluyordur herhalde :). Lakin yazın böyle akşam üzeri serin havada limonata içmek gibi kısa kısa yazılan bu atıştırmalıklar iyi oluyor sanki :). Önceki gün üç film izleyince de bir yazı daha çıktı :). Yanlış bilmiyorsam günlük film rekorum dört ama ne zaman niyetlensem geçemedim 5. filme. Dün 5 film izleyeyim demedim de öyle söyleyeyim dedim belki yazınca olur :). İzlediklerim genel olarak güzeldi ya da öyle düşünmek istiyorum :). Yine de kötü demeyeceğim hiçbir filme orada tamamız :). Yeter gevezelik hadi yaz filmleri artık diyenler de vardır herhalde o zaman onları kızdırmayalım :).

Yaz Abur Cuburu mimi başlattım, katılmak isterseniz buraya
Öneri Makinesi Yarıyıl Reading Challenge için şu kitabı okusun diyorsan sağ üst köşeye gidebilirsin :).

Robot ve Frank - Jake Schreier (2012)



Frank yaşını başını almış eski tamirci/hırsız. İki evladı olan Frank için anlıyoruz ki hırsızlık bir yaşam biçimi. Onunla yaşıyor veya yaşadığını hissediyor. Alzheimer hastası da olan Frank kısa süreli unutkanlık yaşıyor ve bir anda geçmişten konuşabiliyor. Oğlunun kendisine yardımcı "Robot" almasıyla Frank başta istemese de kendisine ikinci mesleği için bir yardımcı bulmuştur :). Film fena değil başlarda durgundu sonra hızlandı. İyi diyebilirim, değişik bir filmdi :). Sanki baş rolü başkası oynasa daha iyi olur gibi ama yine de fena film değil :).

Fahrenheit 451 - François Truffaut (1965)



Yakın zamanda Godard izledik kankası eksik kalmasın dedim ve bir de Truffaut sıkıştırdım araya :). Bu yeni dalgacıları çok seviyorum :) (Şu iki cümlemi okuyan Yeni Dalga Akımının güzide yönetmenleri ağlıyor şu an). Ray Bradbury'nin güzel konulu ama anlatımı zayıf kitabından uyarlama bu film kendini baştan sona güzel izlettiriyor. İçim acısa da kitap sahnelerinin yakımında gerçek olmadığını düşünmek istiyorum belki de değildir, bilmiyorum. Lakin o Penguin kitapları rengarenk hepsi alevlerde kaldı. Neler yanmadı ki; Anna Kareninalar, Dostoyevskiler, Nietzscheler neler neler. Güzel filmdi, mesajı çok güzel.

Montag! O kadar çok söylendi ki itfaiyecimizin adını yazayım dedim :). Kendisi ateş söndüren değil kitap yakan itfaiyecilerden. Sorgulamadan ne denirse onu yapan terfi almak üzere bir itfaiyecidir Montag ta ki kendisine bir gün komşusunun hiç yaktığın kitapları okudun mu diye sormasıyla. O andan itibaren bir kitap okudum hayatım değişti diyen Montag'in hayatı cidden eskisi gibi olmaz, yakmadan kitap çalmaya devam eder. Okumam gerek çok okumam, karısına beni rahat bırak diyen ve yaşadığı hayatı sorgulamaya başlayan Montag'in iş, evlilik, özel hayatı tümden değişir :).

Şu an aklıma çok saçma bir soru geldi. Bu distopyada yangınları kim söndürüyor peki? Hiç yangın çıkmıyor mu buralarda, biri beni aydınlatsın :).

Sleepy Hollow - Tim Burton




Ayyy çok güzel çok tatlı film. Gotik tatlısı ama 18. yüzyılın 19. yüzyıldan gün aldığı bir zamanda adli tıp alanında çalışmak isteyen bir adet yarı dedektif yarı doktorumuz olunca başsız atlının aldığı canların hesabı sorulacak, nedeni araştırılacaktır. Çok güldüm, çok sevdim. Hem efsane hem cadılık ile harmanlanmış güzel bir suç gerilim polisiye filmi. İşlediği zamandan ötürü de daha çekici. 

Özlemişim Burton Depp'in böyle filmlerini. Keşke diyeceğim de sonra vazgeçiyorum. Acaba Depp kimsenin oynamadığı kadar karakter oynadım, anti kahramanlığı da tattım, şöhretin en büyüğünü yaşadım, yaşım da ilerledi, ben yoruldum sadece çoluğum çocuğumun rızkı çıksın diye oynuyorum mu diyor? Günahı boynuna bilemem ama neden Transcendence? Neyse onu o kadar seviyorum ki bende kredisi yüksek hatta böyle güzel rollerini filmleri izleyince işte Depp diyorum :). Burton'a gelince sen hayırdır yani. Nerede o Ed Wood'la, Makas Eller, Sleepy Hollowlar. Bayan Peregrine'i beğenmemiştim en son. İki kanka beni arada sinirlendiriyorlar lakin seviyorum kendilerini :). (Bu kanka lafı nereden yapıştı bana inanın bilmiyorum, kusuruma bakmayın :/)
Devamını Oku »

20 Haziran 2017 Salı

En Çatlağından 10 Tatlı/Komik Film

Merhabalar, merhabalar :). Sağ üstteki anketten yola çıkarak film listelerine ağırlık vermeye başladım :). Şimdilik açık ara öne geçen o :). İtirazınız var ise ankete bekleriz :). Tabi bu demek değil ki diğer yazılar olmayacak, olacak ama öncelik en çok talepten yana :).

Gelelim bugünün listesine. Komedi olarak sunulan en çok paylaşılan filmlerden sıkıldınız mı? Artık o filmlere gülmüyor ve sıkılıyor musunuz? O zaman doğru yerdesiniz (yine içime overlokçu kaçtı). Benim de izlemekten en zevk aldığım bu tarz komedilerdir not düşeyim :). Bu alışılmışın dışındaki hiçbir kalıba sığmayan karakterlerin olduğu filmler moralinizi düzeltip enerjinizi yükseltme garantili. İşte popüler komedi filmlerine alternatif en absürt en kara en romantik ve en tatlısından 10 çatlak film burada :).


1. Little Miss Sunshine - Valerie Faris/Jonathan Dayton (2006)



Bu film listede olmazsa olmazdı herhalde. Tüm üyelerin hasarlarla dolu olduğu aileyi bir araya getiren ailenin en küçük bireyinin dans yarışmasına gitme isteğidir. Yolda birçok engelle karşılaşan ailemiz bakalım dans yarışmasında başarı elde edecek midir? Biraz ipucu vereyim, başarı sadece bir derece değildir :).

2. Me You and Everyone We Know - Miranda July



Yine absürd, eksantrik bir romantik komedi. Ana karakterimiz Christine para kazanmak için yaptığı iş dışında bir sanatçıdır. Bir adama aşık olur ve bu ikilinin dokunduğu iletişime geçtiği insanların başka hikayelerini de izleriz. Çok katmanlı iç içe geçen bir çok hikayenin olduğu bu film bağımsız severleri oldukça memnun edecek :).

3. Welcome to the Doll House - Todd Solondz (1995)



Evin ortanca çocuğu Dawn birçok açıdan kendini şanssız görmektedir. Üniversiteye hazırlanan abisi ve küçük sevimli annesinin göz bebeği kardeşi arasında pek göze çarpmadan yaşar. Okul hayatında da zorluklarla karşılan Dawn'un işi hiç de kolay değildir. Büyümeyi anlatan bu ödüllü kara komedi film hem güldürüp hem hüzünlendirenlerden :).

4. Toni Erdman - Maren Ade (2016)



Bu üç saate yakın süren komedi dram filmi en olmadık yerlerde kahkaha atmanıza sebep olacak :). Yurt dışında yaşayan kızını tatilde ziyarete giden babanın kızının hayatına nasıl ve ne şekillerde dokunduğunu izliyoruz.

5. Eagle vs Shark - Taika Waititi (1998)



Son dönemlerde filmlerine ağırlık verdiğim yönetmen favorilerime girdi bile :). Bu absürd çatlak filmde bir kartal ile köpek balığının aşkından çok daha fazlası var :). Müzikleri ile de ayrıca sizi mutlu edecektir. Sıradan aşk hikayelerinden sıkılanlara da güzel bir alternatif :).

6. Sideways - Alexander Payne (2004)



En yakın arkadaşının evlenmeden önceki son haftasında onu şarap evlerinde yolculuğa çıkaran kitabı yayınlanmayan İngilizce öğretmeni Miles'ın ve Jack'in bir haftalık bol şaraplı yol hikayesi. Eğer şarap seviyorsanız dikkatle izlemenizde fayda var, bir anda krize girebilirsiniz :), çünkü şarap hakkında bilgilenirken o üzüm bağlarının arasında canınız çokça çekebilir, uyarmadı demeyin :). Posteri de ayrı bir güzeldir.

7. Dawn By Law - Jim Jarmusch (1986)



Jim Jarmusch'u seviyorum. Siz de seviyorsanız ve bu filmi izlemediyseniz hemen izleyin :). Eğer Jarmusch hiç izlemediyseniz de bu filme bir şans verin. Siyah beyaz çekilen bu komedinin başrollerinde yönetmenin sevdiği oyunculardan şarkıcı Tom Waits, ünlü İtalyan oyuncu Roberto Benigni ve John Lurie'nin aynı koğuşu paylaştığı bu film güzel bir seyirlik :).

8. Bottle Rocket - Wes Anderson (1996)



Wes Anderson'ın ilk filmlerinden. Diğer filmleri kadar renk skalası göze çarpmasa da (ki çarpıyor:)), sonraki filmlerin nasıl olacağına dair bu konuda güçlü sinyaller veren bir film. Akıl hastanesinden taburcu olan Anthony'i kurtarmaya gelen arkadaşı Dignan'ın küçük bir soygunla başlayıp işleri büyütmesiyle sizi kahkahaya boğacak :). Özellikle son soygunlarında bir ekip var ki evlere şenlik. Bir de yan rol var Kumar, benim favorim onun sahnelerinde kahkahaya hazırlıklı olun :).

9. Beterböcek - Tim Burton (1988)



Tim Burton'ın gotik dünyaları meşhurdur. Onun tatlı dünyası da ancak Beterböcek ile olurdu herhalde :). Evini bırakmak istemeyen sevimli hayalet çiftimizle ona yardım amacıyla kandırıp başlarına türlü işler açan çeşit çeşitli deforme olmuş yaratık insan gördüğümüz bu film çok eğlendirecek. Özellikle sonundaki Winona Ryder dansı filmin şekeri :).

10. Scott Pilgrim Dünyaya Karşı - Edgar Wright (2010)



Sevdiğiniz kızın kalbini kazanmak hiç bu kadar zor olmamıştı :). Sevdiği kızla beraber olmak için dünyaya karşı gelen Scott Pilgrim günlük yaşamda olan olaylara fantastik bir açıdan bakarak betimlemeleriyle sizi hem güldürecek hem de olaya farklı bir açıdan bakmanızı sağlayacak.
Devamını Oku »

4 Haziran 2017 Pazar

Renklerin Beyaz Perdeden Silemediği Bir Klasik: Siyah Beyaz Filmler

Fotoğraf makinesi, ilk kamera, tren, film derken sinema hayatımıza girdi :). Giriş o giriş birçoğumuzun gönlüne taht kurdu ve sanat oldu. Birçok film yapıldı, izlendi, oynandı. Siyah beyaz ile başlayan hareketli görüntülerin serüveni, sessiz sesli sinema derken renklerin de girmesiyle, boyutlar da değişti en son sayamadım kaça çıktı :). Lakin ta o zamandan bu zamana değişmeyen bir şey oldu. Şu an hala birçok ünlü yönetmenin türlü imkanlara sahip olup da yine de vazgeçemediği şey siyah beyaz filmler oldu :). Kimisi maddi kimisi estetik kimisi ise işlevsel açıdan siyah beyazı tercih eden yönetmenlere gelin bir göz atalım. Renkler beyaz perdeye geldi ama siyah beyaz filmleri bitiremedi, işte renklerin geldikten sonra bile ekrandan silemediği siyah beyaz filmler :). Keyifli seyirler :).

Sen Aydınlatırsın Geceyi - Onur Ünlü (2013)




Sondan başa gidersek benim de sevdiğim ödüllü yönetmenlerden Onur Ünlü'nün bol ödüllü filmi "Sen Aydınlatırsın Geceyi" filmi adını Shakepeare'den alır. Euripides'ın "İnsan endişeden yaratılmıştır" sözüyle başlayan film sıradan insanların süper güçleri olduğu bir kasabada geçmektedir. Kara mizah ve dram türlerinde olan bu filmin başrollerinde Demet Evgar, Ali Atay, Ercan Kesal ve Serkan Keskin gibi önemli oyuncular yer alır. Süper güçlerin hayatı kolaylaştırmadığı kimseyi de kahraman yapmadığı bu siyah beyaz film sıradan insanların sıradışı güçleriyle sizi izledikten sonra da fazlasıyla düşündürecek.

İlgili şiir

" Yarayla alay eder yaralanmamış olan,
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden,
Sen çok daha parlaksın çünkü,
Sen tüm göklerdeki yıldızın ilki,
Sen aydınlatırsın geceyi"

Frances Ha - Noah Baumbach (2012)




Eğlenceli, komik, bir türlü büyüyememiş bir kadın Frances Ha. Yeteneği olmasa da, fiziği elvermese de dans etmeyi seven Frances'in en yakın aynı zamanda aynı evi paylaştıkları arkadaşı onu bırakıp başka bir eve taşınınca Frances'in kendine yeni bir düzen kurması gerekecektir. Siyah beyaz olup da bu kadar renkli bir film olmayı başaran az film vardır, bu hafta sonu bu filme bir şans verin :).

A Coffee in Berlin - Jan Ole Gerster (2012)




Sıradaki filmimiz Almanya'nın bağımsız filmlerinden. Sadece kahve içmek isteyen Nico'nun absürd, komik, rahatsız edici ve her şeyin üst üste geldiği kahvesiz bir günü :). Bunun yanında da siyah beyaz Berlin'e bir bakış. Kahvesiz güne başlayanların sonu işte böyle olur desek mi yoksa kahvenin 40 yıl hatırı var ilkini reddedersen lanetlenirsin mi desek ne desek :).

Angel A - Luc Besson (2005)




Fransa'da bir köprüden atlamayı kafasına koymuş bir adama göklerden 2 metre boyunda bir melek gelirse işler biraz karışacaktır :). Komik, eğlenceli ve fantastik ögelere sahip bu Angel-A size keyifli bir zaman geçirten güzel bir Luc Besson filmi.

Coffee and Cigarettes - Jim Jarmusch (2003)




Jim Jarmusch'un renklerle arası iyi ama siyah beyaz filmler de ondan sorulur. Bu film dışında da birçok siyah beyaz film yapan yönetmenin bu filmi, kısa hikayelerden oluşan bir kitap gibi. Birçok ünlü oyuncunun bu kahve sohbetine katıldığı film size keyifli dakikalar geçirtecek. Güzel haber Jim Jarmusch da kahve insanı :). Hepsi birbirinden eğlenceli karakterleri olan bu film hakkında daha fazla bilgi için tıktık.

The Man Who Wasn't There - Joel Coen/Ethan Coen (2001)




Coen kardeşlerin de bu güzellikten eksik kalmayıp onlar da siyah beyaza yakışan bir kara film, suç filmi çekmişlerdir. Bir berberin trajikomik hikayesi bizi geçmişe götürüp nostalji tadı verirken bir yandan da absürd olayların birbirini izlemesini seyreder, baş karakterimiz "the barber" gibi kaçınılmaz sonu bekleriz.

25 Watts -  Pablo Stoll/Juan Pablo Rebella (2001) 




Rotamızı Uruguay'a çevirelim, ödüllü 25 Watts üç gencin yaşamına siyah beyaz bir pencereden bakmamızı sağlıyor. Yine komik, hatta belki biraz çatlak bir film :). Bağımsız film severler bu filme bir göz atsın :).

Girl on the Bridge - Patrice Leconte (1999)




Ünlü Fransız oyuncular Vanessa Paradise ve Daniel Auteuil başrolde oynadığı bu siyah beyaz aşk hikayesinin replikleri paylaşımlarınızın altına yazacağınız cinsten :). Ayrıca filmin bize çok da uzak olmayan ezgilerle Fransa'da bir köprüde başlayıp İstanbul'da bir köprüde yine tanıdık ezgilerle bittiğini hatırlatalım :).

Kasaba - Nuri Bilge Ceylan (1997)




Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes öncesi filmlerinden Kasaba'da akla gelebilecek her türlü çatışmayı; insanın kendisiyle, insanla ve doğayla, izleyebiliriz. Kasaba'da kendini sıkışmış hisseden, ne giden ne de kalan baş karakterimizin ormanın içinde ailesiyle olan sohbeti herhalde filmin doruk noktası. İzlediğim en kısa NBC filmi olabilir şu ana kadar. Yönetmenin filmlerini severlerdenseniz bir de siyah ve beyazla neler yaptığını görün :).

Ed Wood - Tim Burton (1994)




Tim Burton bizi 50'li yılların Hollywood'una, başarısız bir yönetmenin trajikomik hikayesini anlatmak için sanki o dönemde film izliyormuşçasına siyah beyazla o zamana götürüyor. Ed Wood, başarısız bilim kurgu ve korku filmleri çeken, zor şartlar altında filmine bütçe sağlayan ama asla vazgeçmeyen, Orson Welles hayranı yapımcı, senarist ve yönetmendir. Biyografik olan bu film başta Johnny Depp ve Martin Landau olmak üzere müthiş oyunculuklarıyla sizi gülmekten kırıp geçirecektir :). Ed Wood ile beraber film yapmak isteyecek, Bela Lugosi ile yeniden Dracula olacaksınız. Başından sonuna temposu düşmeyen en güzel Depp-Burton işbirliklerinden, Burton'ın bu başarısız yönetmenin hayatını çektiği en başarılı işlerinden biri olan bu filmi izlerken keşke yine bu tatta daha çok film yapsa diyeceksiniz.


Film özellikle şu sözüyle de Feud'u ciddi anlamda anımsattı;

"Bu meslek, bu kasaba seni çiğneyip sonra da tükürür"

Berlin Üzerindeki Gökyüzü - Wim Wenders (1987)




Wim Wenders'ın ustalığını konuşturduğu bir film. Şiirsel Gerçekçilik ve Alman Dışavurumculuk akımlarının etkilediği yarı siyah beyaz bu film ikinci yarısında renklere geçiş yaparak siyah beyazın estetik görünümün yanı sıra işlevselliğini de kullanarak bizi şaşırarak filmden alacağımız keyfi de arttırıyor. Siyah beyazın ve renklerin güzelliklerini ayrı ayrı vuguluyor. Zülfi Livaneli ve Nick Cave'i bir arada dinleyebileceğiniz enfes bir soundtracke sahip bu film özellikle sinema aşıkları için nefis bir seyirlik :).

Clerks. - Kevin Smith (1994)




Sundance'ten ödülle dönen Clerks, izin gününde çalışmak zorunda kalan markette satış sorumlusu Dante'nin ve yakın arkadaşı, kendisi film kiralamak için başka dükkana giden ama aslında Dante'nin hemen yan dükkanında müşterilerine film kiralayan Randal'ın bu tek günlük siyah beyaz maceraları; arkadaşları, müşteri tipleri ve müşteri satıcı ilişkileri ile size güzel bir seyirlik sunacak :). Bu siyah beyaz filmi renklendiren anlar ise sizi güldürürken çizimleri ile de hoşnut edecek animasyon olarak çekilen sahneler olacak :).


Psycho - Alfred Hitchcock (1960)



Renkli sinemanın çok da eski olmadığı bir dönemde, yine de bu film öncesi renkli filmler de çeken, "Psycho" ile siyah beyaz bir klasik yapan Hitchcock'un düşük bütçe gibi nedeni olmasına rağmen o ünlü banyo sahnesinin de renklerle fazla kanlı olacağını düşünmesi de filmi siyah beyaz çekmesinde etkili olduğu söyleniyor. Güzel bir film yapmak için ne renklere ne de yüksek bütçelere gerek olmadığını yine de korku/gerilim filmi çekileceğini gösteren Hitchcock; aynı zamanda bugüne kadar güncelliğini korumuş bir klasik bizlere sunmuştur. Film dezavantaj gibi görünen siyah ve beyaz çekimin işlevselliğini ve avantajlarını öyle güzel kullanmıştır ki ortaya zamansız, hala yönetmenlere esin kaynağı olan bir film çıkmıştır. Siyah beyazın kullanımına en güzel örneklerden biri olan "Psycho", siyah beyaz film yapacaklara ders niteliğinde ve bize harika bir seyirlik sunmakta :). Keyifli seyirler, bol sanatlı günler :).


Öneri Makinesi'ni Sosyal Medyada Takip Edin

Twitter
Instagram
Goodreads
Tumblr
Soundcloud
Devamını Oku »

2 Ocak 2017 Pazartesi

Atıştırmalık #1

Merhabalar, kendiliğinden gelişen yeni bir bölüm icat ettim :). Böyle liste yapmadığım veya uzun uzun yazmadığım ya da yazmak istemediğim öneriler ya da yorumlarım oluyor onlar için böyle kısa kısa bahsetmek istersem bundan sonra burada yazıyorum :). Bazılarını daha sonra açıklayabilirim ama taze taze yazmak da istersem bulunsun kenarda :). Şimdi size en son neler izledim, okudum kısa kısa bir iki cümleyle paylaşayım.

Obsluhoval Jsem Anglického Krále - Jiří Menzel (2006)



İngilizcesi "I Served the King of England" olan, bol göndermeli Çek yapımı bir film. Ben filmi beğendim, dram komedi türünde. İkinci dünya savaşı zamanında ve öncesinde garsonluk yapan, en büyük hayali otel alıp milyoner olmak olan bir adamın 15 yıllık (indirimle 14 yıl+9 ay) hapis cezası sonrası tekrardan özgürlüğe kavuşmasını izleriz. Geçmiş ile şimdi iç içedir ve film muhteşem bir sözle (neden acaba :)) başlar "Şanssız olmam her zaman şansım olmuştu". Ben beğendim, mesajı güzeldi. Çek filmlerine ağırlık vermek istiyorum aslında çünkü çok güzel işler çıkıyor. Eğer sizin de önerileriniz varsa yorumlarda yazın :).

Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları - Tim Burton (2016)



Tim Burton adı geçmese Burton filmi demeyeceğim film. Galler de bir o havayı hissettim ama onun dışında normal bir filmdi. Ne umutlarım vardı da boşa çıktı. En güzel yanı müziklerdi herhalde. Ki bu pek iyi bir şey değil, müzik çok önemli ama başrol film sonuçta. Başrolün oyunculuğunu da beğenmedim, filmde genel olarak beğenmedim oyunculukları tabi Eva Green'i ayrı bir yerde tutuyorum. Bunun dışında ne diyeyim ki. kitabı da sevmedim zaten,filmde eh işte olmuş.

Yalnız Kadınlar Arasında - Cesare Pavese



Kolay okunuyor, kısa kısa bölümler. Kitap iyiydi ama ben "Senin Köylerin"'i daha çok sevdim sanırım. Şimdi de ukitaptaki ilk takasım olarak "Ay ve Şenlik Ateşleri" geldi, onu da merak ediyorum. Yazarı okumak güzel, umarım gelen kitabı da severim. Altını çizdiğim yerlerin birkaçını paylaşayım da adet yerini bulsun :).

"İnsan, giyinip kuşanmak için para kazanan tek hayvan."

"Kendini kurtarmayı beceremeyeni, kimse kurtaramaz."

"En büyük iyilikler bilinmeden yapılır."

"Kimi şeyler onlarsız yaşamayı becerdiğinizde elde ediliyordu."

"Yaşam uzun. Dünyayı da aşıklar kurmadılar. Her doğan gün, yeni bir gündür."
Devamını Oku »

27 Mart 2016 Pazar

Sevgili Güllük #5

Sonunda hasret sona erdi Sapan yeni şarkısını yayınladı. Sapanı hala dinlemediyseniz de size Sapan sevmek için beş neden. Buyyruunn.





Şu aralar en çok merakla beklediğim film ise çok sevdiğim Tim Burton'un son filmi Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları. Fragmanı bile heyecanlanmama yetti. Müziği, başrolde Eva Green'in olması ve tabi ki Tim Burton filmi olması hemen gelse de izlesek dedirtiyor. Tim Burton Sevmek yayınına buradan ulaşabilisiniz.


Devamını Oku »

27 Temmuz 2014 Pazar

Tim Burton Sevmek

Henüz genç iken :)

Favori yönetmenlerimden olan bu güzel adamı yazmasam olmaz. Hem filmlerindeki o fantastik, gotik havasını ve anormalliğini kim sevmez ki.  Johnny Depp’le kanka, Helene Bonham Carter’la evli(idi) olması da bizim için ayrı güzellikler tabiJ.Tüm filmleri olmasa da çoğu filmlerini izlemiş bulunmaktayım.  Size de sondan başa doğru kısa (!) bir liste yaptım.

Frankenweenie


Şu üç boyutlu film izleyen ailenin şekerliğine bakar mısınız :)

Siyah beyaz animasyon şeklinde çekilen ve baş karakterin sevimli köpecik ve onu çok seven sahibini konu alan film tabi ki Frankenstein' dan esinleniliyor adından da anlaşılacağı gibi. Favori karakterim Weird Girl olabilir ve tabiî ki kedisi :D

                         İkinci favorim Edgar 'E' Gore.
Bonus: O filmin sonundaki kulaklarınızı şenlendirecek şarkı.



Dark Shadows




Duygusal vampirimiz Johnny Depp olunca sevmemek olmaz. Muhteşem soundtracki ve efsane oyuncuları bir araya toplamasıyla da gönlümüze taht kurmuştur. Favori karakterim de (her ne kadar J. D varken başkasını seçmem zor olsa da) yine de Johnny Depp'in oynadığı Barnabas CollinsJ.

Şu ailenin sevimliliğine (!) bakar mısınız

Alice Harikalar Diyarında



Diğer filmlere göre biraz sıkıcı bulsam da Burton'dır deyip alır başımın üstüne koyarım ki zaten başta Oscar ve Bafta olmak üzere bir çok ödül almıştır en iyi kostüm ,en iyi sanat yönetmeni dalında. Yani film ödüllü bir görsel şölen. İzleyince o “ follow the white rabbit” dünyasına hayran kalmamak elde değil (Donnie’ ye selam olsun) Favori karakterim muhteşem cümlelerin sahibi şapkacı ve şansa bak ki yine Johnny Depp oynamış.

Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytani Berberi


T.Burton dünyasında başka türlü güneşlenemezsiniz tabii

İşte bu Tim ‘i Tim Burton yapan filmlerden. Orijinal konusu, Johnny- Helena demirbaşının yanı sıra Alan Rickman ve Sasha Baron Cohen ile tadından yenmeyen bu film gayet başarılı. Favori karakterim, her ne kadar gönlüm Johnny dese de, Alan Rickman' ın canlandırdığı Judge Turpin. Onun karşısında boynumuz kıldan ince.

Ölü Gelin


Dancing with myself

Bu mavi saçlı hüzünlü gelinimizin olduğu animasyon filmini kim sevmez ki L Hem de o değil midir  “Evet bir ölüyüm fakat hala dökecek gözyaşım var “ deyip bizi buhranlardan buhranlara sürükleyen, yüreğimizi yakan. Yok, daha fazla devam edemiyyciğim.

Büyük Balık


Sarı sarı kimin yarı en güzeli benim sarı alternatif klip

Ewan McGregor (nam-ı diğer Obi -wan Kenobi, may the force be with you, genç) abimizin oradan oraya çekirge misali sıçradığı, imdb yüksek puanlı klasikleşmiş T.B filmi. Yine güzel oyuncular, muhteşem replikler. Tim Burton abimiz yapmış yapacağını.

Hayalet Süvari

Tatlı gotik sevimli bir suç polisiye fantastik gerilim filmi. 18. yüzyılın bitip 19. yüzyıldan gün aldığı bir zamanda adli tıp ile ilgilenen Ichabod Crane suçluyu cezalandırmadan önce yenilikçi yöntemlerini şehirde kabul ettiremeyince Sleepy Hollow'a gönderilir. Orada kendi yöntemleriyle cinayetleri aydınlatacak ve aşkı bulacaktır. Komedi ile harmanlamış güzel bir Depp Burton işbirliği, kaçırmayın!

Ed Wood 

Burton'ın en başarılı filmlerinden biri. 50'li yılların Hollywood'unda başarısız bir yönetmenin trajikomik hikayesini izlediğimiz bu filmde o zamanlara gidip Ed ile beraber biz de siyah beyaz film çekeriz. Orson Welles hayranı ve onun gibi senarist, yapımcı ve yönetmen Ed Wood bütçe sıkıntısına rağmen hayallerinden vazgeçmez. Başarılı oyunculuklarla öne çıkan bu biyografi hem güldürüp hem hüzünlendirenlerden. Unutulmaya yüz tutmuş eski bir Hollywood yıldızının Hollywood için yaptığı şu yorum ise bu dünyayı bir cümlede güzel özetler. Bu filmi Burton sevmeseniz bile kaçırmayın.

"Bu meslek, bu kasaba seni çiğneyip sonra da tükürür."

Makas Eller



Ve yine yüreğimizi dağlayan bir film. Bu filmde zavallı Johnny'' nin, Winona aşkına çekmediği dertle çile kalmamıştır (Adını dağlara yazdım yarim, koluma dövme yaptırdım). En sonunda da... Hayır, bu ciddi bir öneri blogudur, okuyucuyu merak ettirir ve ona sonunu söylemez. Favorimi sormadınız herhalde, çekmediğim dert çile kalmadı - Johnny varken istesem de başkasını seçemem.

Bonus: O meşhur diyalog

Kim: Hold me.

Edward: I can't. (Adını dağlara yaz... Tamam tamam sustum.)

Beetlejuice 



Miley Cyrus' tan önce de klasik olan, bilinen bir Tim B. filmi. Eğlencelidir, içinizde üç kere Beetlejuice deme isteği uyandırır..İzlenmediyse hemen izlenmeli, Alec Baldwin’in gençliğinden ve yakışıklılığından yararlanılmalıdır.

Benim izlediğim T.Burton filmleri şimdilik bu kadar. Her ne kadar bazı temel taşlar eksik olsa da (nerde Batman, Ed Wood, Maymunlar Cehennemi dediğinizi duyar gibiyim) bunlar TB sevmeme yeter de artar bile. Hala izlemediyseniz hemen izlemenizi önereceğim nadir yönetmenlerdendir(o kadar sever,değer veririm ki sırf ilk onun Batman'ininden başlayayım diye diğer favori yönetmenim C .Nolan Batman'ine bakamamışımdır)

Bonus: Vincent kısa filmi, sevilir.




Devamını Oku »