27 Ekim 2025 Pazartesi

Kuğu Gölü Bale Gösterisi, Çorba Mevsimi ve Kitap Kulübü

Öneri Makinesi

Öneri Makinesi

Çorba mevsimi geldi. Gerçekten özlemişim. Sabahları kalktığımda mercimek çorbası içmek bana ayrı keyif veriyor. Mahluta ya da süzme mercimek şeklinde haftada bir yapıp içiyorum sanırım. Kara lahana ve beyran da en sevdiğim çorbalardan. Domates, brokoli ve ezogelinden bahsetmezsek olmaz, onları da çok seviyorum. Erişteli mercimek, yüksük çorbası da yine en çok yaptığım ve severek içtiğim çorbalardan. Ekşili köfte sulu yemek mi çorba mı emin değilim ama yine de çok güzel. E bi de ekşi aşı çorbası var onu da annem anneannem yaparsa yerim çünkü kendim içli köfte yapamıyorum. 

Aynı çorbaları içmekten sıkılınca mevsimin gözbebeği balkabakları ilişti gözüme. İlk kez balkabağı çorbası ve kahve sosu yaptım balkabağından. Hemen tarifler araştırıldı ve bol baharatlı elmalı zencefilli boğazı tatlı tatlı yakan ama tatlı kabağın tadını damakta bitiren o çorbayı yapmaya başladım. En az lifli olan butternut kabağın bu çorbaya uygun olduğunu öğrendiğimden onu tercih ettim. Kesince öyle güzel bir kokusu çıkıyor ki daha yaparken heyecanlandım. Butternut hazır almışken bir kısmı ile de pumpkin spice sosumu da yaptım. Çok sevdim. Yine bol baharat az şeker ile maksimum lezzet. İnsanın içini bir sıcaklık kaplıyor süt ve kahve ile birleşince. Muhteşem de bir koku sarıyor etrafı tam sonbahar gibi. 

Yeni çorbalar denemeye devam ettim. Mevsiminde olunca pırasa aldım ve hemen tarif araştırmaya başladım. Tiktokta gördüğüm tavukla ve makarnayla yapılan bir tarifi merak ettim ve hemen işe koyuldum. Sizle de paylaşıyorum merak eden olursa diye. Bence pırasanın o lezzetli tadını ortaya çıkaran ve peynirle mükemmel ikili olduklarını gösteren çok katmanlı güzel bir çorba. Eğer siz de klasik çorbalardan sıkıldıysanız bir bakın derim.

Tavuklu Pırasa Çorbası

Bir ilk daha yaşandı. Hayatımda ilk kez bale gösterisi izledim. Orkestra eşliğinde müthiş yetenekli insanları izlemek olağanüstüydü. P.İ.Çaykovski'nin müziği eşliğinde bu gösteriyi izlemek de ayrıca çok güzeldi. Çıktıktan sonra yol boyunca mırıldandım. Dört perdeden oluşuyor gösteri. Ben özellikle beyaz kuğuları ve o kostümleri izlemeye bayıldım bayıldım. Çok güzellerdi. Beyaz kostümlere özellikle bayıldım. Üstü ışıl ışıldı ve o kadar güzel estetik duruyordu ki gözlerimi alamadım. Keşke ben de beyaz kuğu olsam...

Hikaye şu şekilde;

Prenses Odette’e aşık olan genç Prens Siegfried’in hikâyesini konu alır. Kötü kalpli büyücü Baron von Rothbart, yaptığı büyüyle Odette ve arkadaşlarını kuğuya dönüştürür. Gündüzleri hep birlikte bir gölde yüzerek zaman geçirir ve sadece geceleri insan formuna geri dönerler. Yalnızca gerçek aşk bu büyüyü bozabilecektir ve Rothbart bunu engellemek için tüm gücünü kullanacaktır. 

Alıntıdır.

Bir haberde başrollerin dönüşümlü olarak farklı dansçıların canlandıracağını okudum. Uzun araştırmalar sonunda da 25.10.2025 tarihindeki gösteride de yazacağım sanatçıların olduğunu öğrendim. 

Odette ve Odile rolünde Berfu Elmas çok güzel bir gösteri sundu. Beyaz ve siyah kuğunun tezatlığını çok güzel bir şekilde yansıttı. Batur Büklü ise Prens rolünde özellikle ilk perdeden sonraki bölümlerin birinde çok güzel dans etti. Büyücü ve soytarı da yine seyirciyi mutlu etti zaten en çok alkış alan karakterlerdendi onlar da. Tabi diğer dansçıların senkronları ve dansları da muazzamdı. Hepsi biblo gibi öyle zarif ve güzellerdi ki çok keyifle izledim. Teknikleri zaten çok başarılı, hayran hayran o esnekliği ve gücü en estetik haliyle izledik. Böyle canlı bir şekilde orkestrayı dinlemek de çok keyifliydi. 

Balenin büyüleyici bir yanı var. Daha ilk izlediğim gösteri karşılaştırma yapamıyorum lakin bundan sonra takipçisi olacağım. 


Koreograf:  Ricardo AMARANTE (M.PETIPA ve L.IVANOV’dan sonra)

Orkestra Şefi : İbrahim YAZICI

Dekor Tasarımı: Ferhat KARAKAYA

Kostüm Tasarımı: Serdar BAŞBUĞ

Işık Tasarımı:  Ahmet DEFNE

Ve bir diğer ilkim de bu ay ilk kez bir kitap kulübüne katılmış olmam. Çok keyifliydi. Farklı görüşleri duymak ve göremediğin ayrıntıları görmek kolektif biçimde bir kitabı yorumlamak bana çok iyi geldi. Frankenstein kitabını okuduk ve kesinlikle tavsiye ediyorum. Adı bile olmayan bu canavarın hikayesini okuduğunuzda asıl canavarın kim olduğunu da fark ediyorsunuz. Klasik olmanın hakkını veren çok güzel bir kitap, herkese de tavsiye ederim. Benim kitapla alakalı eleştirim yaratıcı yani Victor'ın karakterinin zayıf betimlenmesi ve birçok konuda onu ve kararlarını anlamlandıramam oldu. Aynı şekilde ırkçı, kolonyalist ya da soy üstünlüğü yorumları hoşuma gitmedi. Onun dışında Mary Shelley çok başarılı bir yazar. Canavarı anlamak ve empati yapabilmemiz bence çok güzeldi. Çağının ötesinde ve ilk bilim kurgu kitabı olarak kabul ediliyor zaten. 

Şimdi merak ettiğim tek hatta iki soru var. En sevdiğiniz çorbalar neler?  Bana hangi çorba tarifi verirdiniz? Tabi kitabı okuduysanız ya da bu gösteriyi izlediyseniz ya da bale izleme deneyimlerinizi duymak da çok istiyorum. 

Yorumlarınızı okumayı merakla bekliyor ve görüşmek üzere diyorum. Kendinizi sevin. 

Devamını Oku »

13 Ekim 2025 Pazartesi

Bağlantı Dansı - Harriet Lerner

Uzun zamandır bloga yazmadığım gibi kitap okuma konusunda da çok ama çok yavaşım. Arada bir hızlansa da okuduğum kitabın akışkanlığına göre genel anlamda çok okuyabildiğim dönemlerde değilim son birkaç yıldır. Yine de hayatımın belli alanlarında bazı disiplinler getirmem gibi (satranç oynamak ve öğrenmek, her gün Almanca çalışmak, düzenli yoga yapmak, ev işlerinde daha tertipli ve düzenli olmak, daha çok evden beslenmek gibi) kitap okumada da her gün en az bir sayfa ne olursa olsun okuma disiplinini arada boşluklara rağmen sürdürmeye çalışıyorum bir süredir. 

Ha bunlar nasıl mı başladı, itiraf edeyim bir astroloğun doğum haritasındaki elementlere olan bakış açısıyla. Astroloji benim ilgimi çeken ve hobi olarak ilgilendiğim bir alan. Körü körüne ön yargıyla inandığım bir şey değil gözlem ve araştırmayla karşılaştırmalar yaptığım öncelikle kendimi daha çok anlamak için ilgilendiğim bir düşünme yöntemi. Bunca senedir ilgilenmeme rağmen doğum haritasındaki elementlere hiç odaklanmadım ta ki bir seansta elementlerin önemini duyana kadar. Her şey bendeki su elementinin yoğunluğu ve ateş elementinin yokluğunun getirdiği dengesizliği fark etmemle başladı. Yıllardır sizle de paylaştığım harekete geçme ve üşengeçliğimin arkasında aslında bende doğuştan gelen ve desteklenen ateş elementinin eksikliğiymiş. Bunun üzerine bu alana yoğunlaştım ve hayatıma nasıl bu elementi daha çok dahil edebilirim diye araştırmakla devam etti. Sonucunda da hayatıma bu elementi getirmenin aslında bugüne kadar çekindiğim ya da sürdürmekte disiplini kurmakta zorlandığım şeyler olduğunu fark etmemle rutinlerimde değişimler başladı.


       

Sadece ateş elementinin yokluğu değil hava ve toprak elementinin eksikliği de yine birçok şikayetçi olduğum şeyleri etkilediğini öğrendim. Tabi ki bunları öğrendim diye değil gerçekten kendi hayatımda zaten eksikliğini ve düzensizliğini hissettiğim şeyler olduğunu fark edince bende bir ışık yandı. Burada asıl olan bu sebeple yeni rutinlerime başlatıcı güç olarak elementleri almam ve günlük rutinler oluşturmam oldu. Yani anlayacağınız bir kitap okudum hayatım değişti değil de bir astrologla konuştum hayatımı farklı bir şekilde görmemi sağladı diyebiliriz. Burada amacım astrolojiyi övmek ya da reklamını yapmak değil ama bazen astroloji veya değil alıştığımızın dışında farklı bir bakış açısıyla hayatımıza bakmanın bir yolu olduğu ve radarlarımızı bunun için her zaman açık tutmayı unutmamamız çünkü ne zaman nerede bizi ileriye götürecek bir ışık olacağı belli olmuyor. 

Astroloji kadar psikoloji de yeni hobim olmaya başladı. Terapiye yaklaşık düzenli düzensiz 4 yıldır giden biri olarak ilk kez hayatımda psikoloji kitapları okuyorum. Okuduğum kitaplar genellikle ders kitaplarından ziyade daha günlük dilde anlaşılır şekilde yazılan çok satan popüler kitaplar. Tabi bu kitapları yine alanında uzman psikiyatrların yazmış olmasına dikkat ediyorum. Her şey ilk olarak Bağlanma kitabını okumamla başladı. Eğer bağlanma stillerini bilmiyorsanız  öğrenmek için güzel bir başlangıç kitabı. Daha sonrasında ise terapistimin önerdiği Bağlantı Dansı'nı okumaya başladım. İyi bir iletişim kurmanın, bir sese sahip olmanın ve sınırlarımızı korumanın öneminden örneklerle bahsediliyor ve hem kendi hayatındaki eş arkadaş aile ilişkilerinden hem de danışanlarının hayatından örneklerle anlattığı için de anlaması ve uygulaması da kolay oluyor.

Kitap hayatımızdaki tüm ilişkilere odaklanıyor. Anne kız, sevgili, ebeveyn ilişkileri, arkadaşlık; birçok bağlamda ilişki kurduğumuz insanlarla nasıl sağlıklı sınırlarımızı koruyan aynı zamanda duygularımızı da paylaşarak ifade edebileceğimizi ve uzaktan da olsa farklı bağlanma stillerindeki insanlarla nasıl ne şekilde iletişim kurabileceğimiz gösteren bir yol haritası gibi. Konuşmak her zaman iletişim kurmak değildir ve eminim hepimiz bunu yaşamışızdır. Beni anlamıyor neden ben iletişim kurmak isterken o kaçıyor dediğimiz en az bir an olmuştur diye de düşünüyorum. Ve bunları sadece siz yaşamıyorsunuz, yalnız değilsiniz. Hepsinin kitaplarda karşılığı var ve bu kitap da onlardan biri. 

Ben okurken çok altını çizdim ve 'evet ya bunu ben de yaşıyorum dediğim' çok fazla yer oldu. Eminim ki bu kitabı okuyan herkes de kendinden bir parça bulacak ve umuyorum ki kendisini sağlıklı iletişim kurmaya bir adım daha yaklaştıracak bir ifade bulacak. Bir sonraki yazıya kadar kendinize iyi bakın ve kendinizi sevmeyi unutmayın. 

Devamını Oku »

4 Eylül 2024 Çarşamba

2022 Etkinlik Özeti

Merhabalar! 2022 yılında gittiğim etkinlikleri sonunda düzenleyip yayınlıyorum :). Kendime bir not ve burada da anı olması açısından benim için önemli. Umarım unuttuğum bir şeyler yoktur, varsa da düzenlerim aklıma gelirse. En son Ocak 2023'te yazmış bırakmışım. Şimdi güncelledim ve yayınlıyorum. Umarım siz de keyifle okursunuz. 

Konserler/Müzik Festivalleri

Melike Şahin - Harbiye Açık Hava Konseri


Diva bebe'yi Harbiye'de izlemek o kadar güzel ve hoş ki, sahne şovu kendisi her şeyiyle diva gerçekten. Star ışığından etkilenmemek imkansız. Yine nerede olsa takipçisiyim, giderim konserine. Bayılıyorum. Hem ağlatıyor hem eğlendiriyor. Melike Şahin playlistlerimin vazgeçilmezi ama sahnesinin ayrı hayranıyım, konserden diva olmak istiyorum diye çıktım. Böyle de bir show, kaçırmayın konserlerini.

Onur Özdemir - Sakin Tribute - Zorlu Performans Sanatları Merkezi

Ahh Onur'um ya, seni Sakin'in şarkılarını canlı dinlemek de nasip oldu ya, çok mutlu oldum. Göz Göre Göre'yi söylemedi bir tek ama onun dışında tüm sevdiğimiz Sakin şarkılarını söyledi. Çok güzeldi, denk gelirsem yine bu Sakin Tribute'e giderim. Sakin sevgimi buradaki eski bloggerlar da bilir, sonuç olarak gidin efenim canlı canlı dinleyin.

Anıl Durmuş - Zorlu Performans Sanatları Merkezi

Ahh ahh, pop, arabesk, fantezi, sanat müziği ne ararsan var bu çocukta. Sesi her türe mi uyar hepsinde mi güzel söyler. Kendisini Mert Demir sayesinde tanıdım o günden beri tiryakisiyim. Albümü de öyle güzel ki, bir tane boş yok. Tüm şarkıları çok güzel. Bir tek Hastayım Sana söylemedi ama onun dışında yine tüm sevdiğim şarkılarını hem de daha önce dinlemediğim yeni sevdiğim şarkılar eklendi. Bir de hiç bilmediğim Güncel Gürsel Artıkay konuk geldi. İki şarkısını söylediler, Gürsel beyin canlı performansı heyecandan olsa gerek Anıl kadar başarılı değil ama şarkıları çok başarılı. Artık Bu yüzden ve Uzun Yol da playlistimin vazgeçilmezleri.

Jazz Konseri

Beyoğlu'nda bir mekanda arkadaşımın özel isteği üzerine Jazz bara gittik ama adını asla hatırlamıyorum, güzeldi ama ben çok içselleştiremedim. Sevenler Beyoğlu'ndaki mekanlara bakabilir. 

Nick Cave and The Bad Seeds - Parkorman

Sen neymişsin be Nick Cave, oturur saatlerce izlerim sahnesini. Önde duran seyirciler çok şanslıydı, ama değerlendiremediler maalesef. Adamcağız o kadar rock starlık yaptı bir taşıyamadılar düşüyordu, tutamadılar. Çoğu şarkısını bilmiyormuşum meğer, canlı dinlemek çok güzel oldu. Sevdiklerimizi de çaldı tabi, deli bir kalabalık, güzeldi. 

Cheerz Festivali - Parkorman

Tuğçe Şenoğul

Ha bu kız Queendir. Seni Görmem İmkansız grubunu oldlar bilir, ordan beri severiz. Konseri de çok güzeldi. Yine denk gelirseniz canlı izleyin derim. 

Köfn

Ben anlarım şarkısını ben geç sevdim ve pek de bilmiyordum grubu ta ki bu konsere kadar. Drake mashup yaptılar ya orada bir yakınlaştık Köfn'le aşırı eğlenceliydi. Diğer şarkılarını da çok sevdim, kısacası artık fanıyızdır. (Peki ben yazana kadar grubun dağılması :)).


Belle and Sebastian

Benim için yeri çok ayrıdır. Ergen beni mutlu ettik yine. Tam zamanında çıktı ve indi. Eğlenceliydi. 

Islandman

Seveni çok ama bana hitap etmedi, iki konser arasında dinleme ve yemek molası olarak kullandım. Dinlediğim kadarıyla baya fanı vardı, başarılarının devamını diliyorum :).


Franz Ferdinand

İşte sahne şovu işte Rock starlık! Rock'n roll ölmedi ya, müthiş bir grup enerjik, bayıldımm! Konserden önce dürüst olmak gerekirse bu kadar hayranları değildim ama konser sonrası açıp şarkılarını tekrar dinledim. Çok güzeldi. Bir daha yakalarsanız gidin, pişman olmazsınız.

Mix Festival - Zorlu Performans Sanatları Merkezi

                           

The Away Days

Men I Trust

Mix değil de sosyofobi ve anksiyete sahnesi diyebiliriz, hayatımda gördüğüm en heyecansız sönük sahneydi. İki grubu da severim ama evde de dinlesem olurmuş. İki solist de sahne performansı ve seyirci iletişimi düşüktü. The Away Days'i yıllar önce Ankara'da izlediğimde böyle miydi hatırlamıyorum, eski yazılara dönmem lazım ama solistten anksiyete şov gibi bir durum vardı. Solist sadece teşekkür ediyor ama kendi kendine konuşuyor gibi, Men I Trust da hiç enerji yoktu. Şarkılar güzel, canlı dinledik bir de öyle avutuyorum kendimi :). Hayatımda gittiğim en anksiyetik konser olabilirdi, hem de üst üste. Neyse ki bilet almadan davetle gittim de biraz içim rahatladı. Bir de para verip gitsem üzülürdüm :D. 

Kit Sebastian 

Men I Trust'tan sonra yan sahnede Kit Sebastian dinlemeye geçtik. En sevdiğim şarkısı Yalvarma'yı dinleyemedim söyledilerse de ama geri kalanında böyle 60-70lerden gelen bir ruh ve sahneyle çok eğlenceli bir konser yaptılar. 

Stand - up gösterileri


Deniz Göktaş - Dasdas

10 numero 5 yıldız. Yeni seti olursa yine ordayım. Seviyoruz kendisini veganlar, athena gökhanlardan beri, takipteyiz.

Doğu Demirkol - BKM

İki yarıdan oluşuyor, kötü başlayıp iyi devam eden ilk yarı, ikinci yarı da kötüden iyiye şeklinde. En çok ilk yarının sonunda Nuri Bilge Ceylan film seti anıları ve ikinci yarının sonunda ailesi ile arasındaki çatışmayı anlattığı yerlerde çok güldüm. Kötü dediğim kısımlarda oturmamış şakalar vardı, bence yeterince çalışılmamış ki hem uykumu getirdi hem de yersizdi. 

Pınar Fidan - Moda Sahne

Müthiş bir sahne müthiş bir enerji. Soluk almadan konuştu ve su bile içmedi dikkat ettim. Mutlaka gidin izleyin, benim çenem ağrıdı gülmekten. Volkşov bağımlısı biri olarak bir de Pınar'ı beklerken Oktay ve Vildan Kaya çiftiyle minik bir sohbet etme imkanı buldum. O arada Oktay'a da Volkşov sevgimi ne kadar anlatabilirsem o kadar anlattım :). Vildan çok tatlı bir insan.  Keşke yeniden yapsalar Volkşov'u. Hasret kaldık. 

Sergi

Meşher - Ben-Sen-Onlar: Sanatçı Kadınların Yüzyılı

Güzel bir sergiydi. Yine resim görmem lazım diyerek bulduğum bir sergiydi ve beni tatmin etti. 

Pilevneli: Esra Gülmen - Don't Play with My Emotions

Esra hanım siz ben misiniz acaba, sanki kendisi günlüğümü sergi yapmış. Muazzam! Kaçırdıysanız da burdan bakın biraz da yalnız değiliz diye bağıralım beraber. 


Devamını Oku »

2 Eylül 2024 Pazartesi

Abur Cubur (Temmuz ve Ağustos Ayı Okumalarım)

Selamlar! Günümüze gelmeye başladım :D. Haziran ayında okuduklarımı kaçırdıysanız linki için burayı tıklayınız. Güncel okumalarım ve puanlarım için de Goodreads ve Tiktok'tan beni takip edebilirsiniz. Siz neler okuyorsunuz? Bu kitaplar arasından okuduklarınız ya da merak ettikleriniz var mı? Yorumlarda buluşalım <3. 

Goodreads

Tiktok

Kaynak: Pinterest


Vanya Dayı - Anton Çehov 5/5

Bu hayatta bir şey için hayatta olmaz diyorsanız bilin ki olacaktır, büyük konuşun :D. Çehov sevmiyorum diye ortalıkta dolaştıktan sonra çok ama çok sevdiğim bir kitabını okudum ve bayıldım. Kara mizah var, sistem eleştirisi var, okuması keyifli muhteşem karakterler ve diyaloglar var. Kısacası artık Çehov sevmiyorum derken iki kere düşünmem gerekecek. Genç karısı ile Profesör uzun zaman sonra eski karısının çiftliğine kızının ve kızının annesinin akrabalarının yanına dönünce yeni bir düzen oluşmuştur ama bu birliktelik fazla uzun sürmez. Çok keyifli ve güzel bir okumaydı benim için. Okumadıysanız şiddetle tavsiye ediyorum. 

Kitap Kurtları - Emily Henry 4/5

Emily Henry'nin okuduğum üçüncü kitabı ve kısa aralıklarla okuyunca aradaki benzerlik bile değil aynılıklar okumanın zevkini düşürse de kitabın çıkış noktasını çok sevdim. Hani izlediğimiz o romantik komedilerdeki kasabada tanışıp aşık olup kendini ve hayat amacını bulduğu hikayelerdeki esas oğlan veya kız şehirdeki sevgilisini bırakır ve sonsuza kadar yeni evi ve yeni eşiyle mutlulukla yaşar ya, bu kitap da işte o geride bırakılan "duygusuz" kadını esas kadın yapıyor ve hayat tercihlerini değiştirmeden kendine uygun bir esas oğlan bulmasını okuyoruz. Fikir olarak bence çekici diğerinin hikayesini okumak ama şöyle bir şey var okuduğunuz kaçıncı Henry kitabı olduğuna bağlı kitabı okurken aldığınız zevk değişiyor. Benim üçüncü kitabım olduğundan ve Henry'nin formülünü bildiğimden işin sürprizi kaçıyor çünkü yazar çok satan formülünü bulmuş ve güzel işliyor. Yine kötü değil ben keyif aldım okurken ama biraz daha şaşırmam gerek artık yeni kitaplarını çok sevmem için sanırım, tekrara düşen kurgulardansa. 

İspanyol Aşk Aldatmacası - Elena Armas 5/5

Kurgusal aşkım Aaron Blackford ile tanışmaya hazır olun :D. Sanırım gelmiş geçmiş en sevdiğim esas oğlan bu kitapta. Yine bir düşmanlıktan aşka evrilen bir aşk hikayesi okuyoruz, daha doğrusu tek taraflı olsa da bu şekilde tanımlayabiliriz. İspanya'daki ablasının düğününe yalnız giderek ailesinin daha da önemlisi yeni nişanlanan eski aşkının karşısına çıkmak istemeyen esas kızımız kendisine ilk iş gününden beri nefret ettiği iş arkadaşını yanında götürür. Esas kız Catalina, rahatsız edici şekilde ezberden bir şeylere inanan biri, çok açık olan durumlarda bile. Yazar anlamamazlığa gelmek yerine daha yaratıcı yöntemler bulabilirdi çünkü bu okurken inandırıcılığını ve karakteri sevmemi etkileyen bir şey oldu lakin onun dışında keyifli bir okumaydı. Özellikle Amerika'da geçen rom-comlardan sonra Avrupa'da geçen bir hikaye okumak daha da yakın hissettirdi. 

Gece Göğünde Çıkış Yaraları -Ocean Vuong 2/5

Çeviri şiir sevmiyorum ve bu kitap da fikrimi değiştirmedi. Birkaç sevdiğim söz oldu ama genel olarak beğenmedim.

Tavşan - Mona Awad 1/5

Nefret ettim. Yani tek cümleyle nefret ettim. Anksiyetem tetiklendi sürekli tekrarlanan Bunny kelimesinden ve ritüeller sonucu ana karakterin yaşamak zorunda kaldığı olaylardan. Okumak istemediğim türde bir rahatsız edicilikten bahsediyorum bu arada. Cidden çok kötü bir deneyimdi ve zor bitirdim. Bitirdikten sonra kendime gelmek için bir sürü çizgi roman ve kısa kitaplar okudum, baya kötü etkilendim. Hatta bir süre tavşan kelimesinden o kadar soğudum ki kitaptan bağımsız nerede tavşan kelimesini görsem tekrar tetiklendim. Absürt diye geçiyor ama bu kitap absürt değil, kötü bir kitap. Yüksek öğrenim için yazar olarak özel bir üniversiteye kabul alan karakterin, sınıfta bir türlü dahil olamadığı ve sürekli kendilerine Bunny takma ismiyle hitap eden nefret ettiği sınıf arkadaşları tarafından yaratıcılıkları kadar madde bürünen bir ritüelin içine dahil edilmesi ile gittikçe sınırların zorlandığı bir gruba dahil olur. Goodreads yorumumu da buraya bakıyorum, teşekkürler. 

TavşanTavşan by Mona Awad
My rating: 1 of 5 stars

I hate it! It’s not a weird book! I love weird! it’s a bad book triggers you in a disturbing way. Let me summarize you in a nutshell; a schizophrenic girl is overwhelmed by the thesis topic for literature classes and finally battles with her imagery characters in a mental health care center. She has psychologist and psychiatrist as teachers and another master’s student friend struggling with drug addiction patient in the center.


They’re both saved! No worries! The only character I like is Jonah so sincere and good hearted

View all my reviews

Genç Adam - Annie Ernaux 5/5

Mükemmel bir kitap daha Annie Ernaux'dan. Kendisinden yaşça küçük bir öğrenci ile yaşadığı kısa bir ilişkiyi anlatıyor bu sefer Queen. O kadar güzel yorumları ve tespitleri var ki toplumda kadının ve erkeğin rolü üzerine ben yine çok ama çok severek okudum. 

Küçük Irmaklar -Pascal Rabate 5/5

Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı. Yanlış hatırlamıyorsam Fermina Daza nın blogunda ilk kez bu kitabı gördüm yıllar yıllar önce ve merak edip aldım. Kaç senedir kitaplığımda duruyordu. Bu kitabın bendeki yerinin şöyle bir özelliği var, o da hayatımda çizgi roman dönemini açması. Artık ben de çizgi romanları takip ediyorum. Sevdiğim çizerleri, hikayeleri keşfetmeye hatta kovalamaya başladım. Kitap baskısı ve çizimleri çok güzel. Hikayesi de çok güzel, yalnız yaşayan yaşlı bir adamın kendinden daha genç ama yine yaşlı bir arkadaşıyla olan sohbetinden esinlenerek kendi hayatındaki vazgeçmişlikten sıyrılıp yeni bir hayata başlaması anlatılıyor. Ben çok sevdim ve keyif aldım. 

Babamı Kim Öldürdü - Eduard Louis 5/5

Bu sene okurken en çok etkilendiğim kitaplar listesine rahatlıkla gireceği kesin olan otokurmaca başka bir kitap ile devam ediyorum. Babasıyla olan gelgitli ilişkisini anlatan Eduard Louis'nin sözünü sakınmadan açıkça eleştirdiği geçmişten günümüze alınan hükümet kararlarının Fransa'da yaşayan özellikle emekçi sınıfa dahil tek bir insanın hayatını nasıl etkilediğine dair çarpıcı bir okumaydı. Yine duygularıma hakim olamadığım ve çok ağladığım ama herkese de tavsiye ettiğim bir kitap oldu. 

Yine Öyle Hissettirdiğinde - Cem Güventürk 4/5

Cem Güventürk'ün Hope Alkazar'daki sergisi sayesinde tanıştım ve o sergiyi çok sevdim. Kitabını gördüğümde de hemen almalıyım dedim, kitapları olduğunu bilmiyordum. Kitap güzeldi genel olarak. İnsanın kendiyle derdini mizahi bir dil ile gündelik yaşamda çok da uzak olmadığımız olaylar üzerinden anlatıyor. 

Rosalie Blum Serisi - Camille Jourdy 5/5

Üç kitaptan oluşan bu seriyi sevdim demek yetmez, aşık oldum. Çizimleri olsun, hikayesi olsun, karakterleri olsun ba-yıl-dım. Ara ara açıp çizimlerine bakmak, okumak istiyorum öyle içime işledi, sevdim. Son kitapta da Christmas çizimleri de vardı; ayrıca çok sevdim Christmas sevgimden ötürü. Sevgilisinden yeni ayrılmış annesiyle yaşayan bir adamın bir gün markette karşılaştığı bir kadını takip etmesi ile başlıyor. Kadını tanıdığını düşünür ve takıntı haline getirir. İkinci kitapta ise işler tersine döner ve başka açıdan hikayeyi okuruz. İlk kitaba dönüp çizimlerdeki ayrıntıları yakalamak o kadar keyifliydi ki ikinci kitabı okurken ilkini de yanımda tuttum. Son kitapta ise iki bakış açısı birleşir ve hikaye sonlanır. Ben yazarın çizimlerine bayıldım, tam benim tarzım. Kullandığı renkler o kadar güzel ki hayran olmamak elde değil! Bu senenin benim için favori kitaplarından biri kesinlikle bu seri.  

Kardeşimin Kocası Serisi - Gengoroh Tagame 4/5- 5/5

Çok tatlı bir hikayeydi. Küçük kızı ile yaşayan yalnız bir babanın ikiz kardeşinin kocası gelince onun kaldığı süre boyunca kurdukları bağa ve aile olmalarına dair çok keyifli bir okumaydı. Babanın toplum tarafından farklı görülene karşı olan önyargıya sahip bakış açısına karşılık; küçük kızının önyargısız sadece gördüğü sevgiye verdiği karşılık arasındaki farkı okumak aslında büyüdükçe temel noktayı nasıl kaçırıp değiştiğimizi gösteriyor. İlk kitap iyiydi sadece biraz didaktikti ondan dolayı puan kırdım ama ikinci kitap öyle güzeldi ki hikaye çok duygusal bitti zaten. Çizimler de eğlenceliydi, hani animelerde olur ya komedi mimikleri, onlar çok iyiydi. Bir de Uzakdoğu yemekleri seviyorsanız bu kitap karnınızı acıktırabilir. Kitap yazarın istediği üzere tersten basılmış ve bizde 1-2 ve 3-4 olmak üzere iki cilt olarak yayınlanmış. 

Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi - Elena Armas 5/5

Bu kitapta İspanyol Aşk Aldatmacası'ndaki esas kızın en yakın arkadaşının hikayesi ile aynı evrende devam ediyoruz. Bu sefer iyi kazandığı kurumsal işinden istifa edip yazar olan Rosie ile platonik sanal aşkı Lucas'ın hikayesini okuyoruz. Burada Rosie yazar ve kitaptakine benzer bir hikaye yazıyor aslında bu da acaba otobiyografik bazı ögeler var mı diye düşündürüyor yazarın kendi hayatıyla benzer. Rosie çok satan romantik türdeki ilk kitabını yazdıktan sonra yazar tıkanması yaşıyor ve ikinci kitabı için ilk kitabındaki en yakın arkadaşın aşkı bulmasını konu alan bir kitap yazmak istiyor. Bu kitabın da konusu o zaten. Rosie, ilk kitaptaki Catalina'ya göre daha çok sevdiğim bir esas karakter oldu. Ayakları yere basan sorumluluk sahibi ve etrafındakilere özenle yaklaşan onları dinleyen bir karakter. Öyle ki sonunda da bir anda aydınlanan karakterler değil sorunun farkına varıp terapi desteği alan gerçeğe yakın kişiler okuyoruz. Tabi çok aşık her açıdan mükemmel erkek arkadaşları saymazsak (sahi var mı öyle tipler varsa en azından söyleyin bilelim :)). Bu kitap da keyifliydi, ilki gibi uzun olmasına rağmen ilk 100 sayfadan sonra özellikle akıp gidiyor.

Sophie'nin Baladı - Filipe Melo 5/5

Flaneur Kitapevi var Kadıköy'de gitmediyseniz gidin, çok tatlı küçük bir kitapçı ve müthiş kitaplar var orada. Bu kitabı da bana oranın sahibiydi sanırım, o önerdi ve bayıldım. Kendi yayınevlerinden çıkan bir çizgi roman. Hikaye içinde hikayenin olduğu geçmişten günümüze uzanan bir müzisyenin hayatının anlatıldığı çok ama çok tatlı bir çizgi romandı. Çizimler ayrıca çok güzel, sevdiğim tarzda. Okuması çok keyifliydi ve gözlerim dolu dolu değil baya ağlayarak okudum ve kapattım kitabı. Sonu tahmin ettiğim şekilde çıktı ama oraya giderken anlatılan hikayeler o kadar güzeldi ki çok keyifli bir tecrübeydi benim için. Hasta ve yaşlı bir müzisyenin kimseyle röportaj vermemesini söylemesine rağmen ısrarla onunla konuşmak için kapısında bekleyen bir gazetecinin ısrarlı bekleyişi sonrası basında yansıyan hikayesinin gerçeklerini öğrendiğimiz bir sohbet gerçekleşiyor. Müzisyenin çocukluğundan savaş yıllarına ve annesiyle ilişkisinden kariyerindeki dönüm noktalarına ve en sonunda neden yalnız bir şekilde inzivaya çekildiğini anlattığı günümüze kadar olan hikayesini okuyoruz. Sonunda da Sophie'nin Baladı'nı Spotify'dan dinleyebiliyorsunuz. Bence mutlaka bir göz atın bu kitaba.

İkinci İlk İzlenimler - Sally Thorne 3/5

Esas kızımızın tekrara düşen insan tasvirlerinden ve çok düz ilerleyen bir hikaye olmasından kaynaklı ben pek sevmedim. Ruthie, uzun zamandır konfor alanı olan zenginler için huzurevinde çalışıyor ve işine çok düşkün. Orada yaşıyor, tatil bile yapmıyor ve 7/24 kendini oradaki insanlara adamış..  Yöneticisi gidince geçici yönetici olmuş ve yanında çalışan asistanı ile işletmeyi idare ediyor. Ta ki bir gün asıl patronlarının değişmesi ve yeni gelen şirketin tesisi inceleme altına almaya başlayana kadar. Bu sırada da yeni patronlarının yaramaz oğulları dövme stüdyosu açmak için tesise çalışmaya gelir ve esas kızımızın komşusu olur. Şeytan tüylü Teddy kendini herkese sevdirir ve tabi ki; esas kızımızın elinden de aşık olmak dışında bir şey gelmez. Tesiste beraber kalan iki kadın var ve patronun oğlu onlar için asistanlık yapıyor ve ben en çok oradaki karakterleri sevdim sanırım. Biri namıdiğer Şeytan Marka Giyer'deki Meryl Streep; Renata. Kitabın en ilgi çekici okunulası yanı da onların hikayeleriydi.

Devamını Oku »

1 Eylül 2024 Pazar

Abur Cubur ( Haziran Ayı Okumalarım)

Merhaba, Haziran ayında okuduklarımı sonunda düzenleyip yayınlıyorum. Diğer aylardaki okumalarımı da yazmak istiyorum hafızamdan silinmeden çünkü sonrasında dönüp okumak ve hatırlamak beni de mutlu ediyor. Güncel okuduklarımı ve puanlarımı takip etmek isterseniz diye de Goodreads ve Tiktok hesaplarımı ekliyorum. Keyifli okumalar :).

Goodreads

Tiktok


Kaynak: Pinterest


Tatilde Tanıştığımız İnsanlar - Emily Henry (4.5/5)

Arkadaşlıktan aşka dönüşen bir hikaye. Çeviriden kaynaklı mı bilmiyorum ama bazı yerlerde çok inside jokelar komik olması gerekirken olmamış gibi bir de bazı olayları bağlama şekli çok sıradan gelse de bazı noktalarda üzerinde düşünmemi sağlayan öyle güzel cümleler vardı ki çıtır çerez bir rom-com kitabından biraz daha fazlasını aldığımı hissettirdi. Az üstünde durulsa da karşımızdakinden çok kendimize odaklanmamızdan da bahsetmesi açısından kitabın değerinin artması oldu. Bu çok az üstünde durulan ama okuma keyfini arttıran bir etken oldu. Kolay okunan çıtır çerez mükemmel bir yaz okuması. Yer yer güldürdü de ama beni kişisel deneyimlerim açısından etkilediğinden ben daha çok ağladım ve gözlerim dolu dolu kapattım kitabı :D. Ben çok sevdim. Yazarın diğer kitaplarını da aldım. Bu kitabın yakında filmini de izleyecekmişiz. Umarım eskiden izleyip sevdiğimiz tarzda bir rom-com olur ve keyifli bir film ortaya çıkar. 

Funny Story - Emily Henry (4.25/5)

Bu kitabı da okuyunca anladım ki Emily Henry formülü bulmuş. Karakterler, kurgu ve hatta karakterlerin hayalleri bile diğer kitapla benzer bile değil aynı. Cümleler bile aynı olabilir birini İngilizce diğerini Türkçe okudum bilemeyeceğim ama işte Emily Henry'nin şöyle bir olayı var sonunda öyle güzel kişisel farkındalığa ve terapiye bağlıyor ve bunu da öyle güzel açılıyor ki evet diyorsun yalnız değilim. Bu duyguları hissederken de bunları yaşarken de yalnız değilim ve bunu eğlenmek için okuduğum kişisel morfinim romantik komedi bir kitaptan alıyorsun. Tüm o klişe diyaloglara ve kurguya, gerçek üstü iyilikteki erkek imajlarına; ki kurgu sonuçta ve ticari kaygılarla yazılmış bir kurgudan bahsediyoruz, çok göremesek de okumak eğlenceli böyle erkekleri :D (kim bilir belki vardır :)) rağmen umut veriyor kendine inanma, sorunun kaynağına inme ve farkına varma adına. Ben Emily Henry'yi seviyorum o yüzden hem eğlenceli yer yer komik özellikle başlardaki eski nişanlımın yeni nişanlısının eski sevgilisiyle sevgili olma durumu ile ama bundan çok arkadaşlığa odaklanıyor ki o da güzel. Keyifli bir okumaydı benim için diğer kitaplarını da aldım bu yaz okurum. Bir de dünyası sizi o izlemeyi sevdiğimiz o eski rom-com filmlerine götürüyor o da tatlı bir his. 

Rahatlama Kitabı - Matt Haig 3/5

Yani doğru ve güzel şeyler söylüyor. Kısa kısa notlardan oluşan ve kaygı bozukluğu ya da öz değerle ilgili sıkıntılarımızda, belki de psikolojik olarak karanlık bir dönemden geçtiğimizde açıp okumak ve yaşadığımız şeyin kafamızın içindeki kadar büyük olmadığına ve her zaman aydınlığın ve umudun olduğunu kendi tecrübelerinden de yola çıkarak anlatmış. Lakin, ben bu söylediklerinin hepsini direkt okumaktansa kurgu içinde okumayı severim. Direkt okumak belki kendimize bunu hatırlatanın iyi yoludur ama ben Gece Yarısı Kütüphanesi'ni okurken de zaten aynı çıkarımları yapmış ve daha çok keyif almıştım. 

Çıplak Ceset - Celal Oker 3/5

Dedektif Remzi Ünal serisinin ilk kitabı. Ben ortalama buldum. Sonunu merak etsem de bir polisiye romandan beklediğim gizem ve macerayı çok fazla alamadım bu kitaptan. Detaylı insanı merak ettiren gizeme sahip bir kitap değildi. Seriye devam etmem herhalde.

Yalan Dolan - Veronica Raimo 4/5

Veronica Raimo'nun öz kurmaca olarak yazdığı Yalan Dolan travmalarla dolu bir geçmişin izinde bize yer yer komik yer yer hüzünlü bir yerden anlatıyor hikayesini ve aile, arkadaş ilişkilerini. Cidden böyle kitaplar yazmak herkesin yapabileceği bir şey değil böyle dürüst ve açıkça hayatının en gizli detaylarını anlatabilmek o yüzden ben ayrı bir hayranlık duyuyorum bu yazarlara. Hatıra, gerçek, yalan hepsi iç içe ve asla bilemeyeceğiz hangileri yaşandı ya da hangileri yanlış hatırlanan bir anı ya da yaşanmamış hayal edilmiş bir geçmiş. 

Olay - Annie Ernaux 

Olay'ı okuyunca ki Annie Ernaux uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı Yalan Dolan ile benzeştiğini fark ettim. Hikayeleri anlatma ve ikisinin de erkek egemen bir düzende kadın olma ile alakalı notlarından olsa gerek. Annie Ernaux gerçeği tüm çıplaklığı ile yazmış çok cesur bir kadın. Ben hayran kaldım. Okuru rahatsız ettiriyor ki ettirmesi de gerekiyor yaşadıklarının ciddiyetini aktarma konusunda ve bu çirkin düzende bir şeyleri değiştirmek için kendi katkısını sunması açısından da bunu gerekli görüyor ki katılıyorum. Kısa ama çarpıcı bir roman. Ben çok sevdim, yazarı okumaya devam ederim. 

Arkadaşlarla Sohbetler - Sally Rooney 4/5

En az sevdiğim Sally Rooney kitabı oldu. Genç bir üniversite öğrencisinin kendisinden büyük ve evli bir adamla ilişkisini konu alıyor. Baş karakter Güzel Dünya Neredesin'deki karakterlerden birine benzettim, karakterin dış görünüşü ile alakalı yaptığı yorumlardan ve aslında başka insanların onu nasıl gördüğüne dair yapılan betimlemeler bakımından. Sally Rooney en sevdiğim yazarlardan biri, yeni kitabı Intermezzo da bu ay çıkacak diye umuyorum Türkçe'de de. Kitabın sonu beni tatmin etmedi hatta sinirlendi. El birliğiyle tüm karakterler toksik bir ilişkiye evet demiş gibi hissettirdi ve ondan sanırım çok da sevemedim ama yine de kötü değil puanımdan anlayacağınız üzere :D. 

Sır Tutabilir Misin? - Sophie Kinsella 2/5

Eğer ana karakterin aşık olduğu adam anti feminist ve egoist olursa romantik komedi okumak işkence olabiliyor. Zaten erkek karakter hakkında çok fazla da bir bilgi edinemiyoruz, sadece olmak için var gibi; zengin, seksi ve gizemli ama karakter olarak var olmasına yetecek kadar bilgimiz yok. Uçağın düşeyazmasından kaynaklı oluşan gerginlikle yanında oturan yabancıya tüm sırlarını anlatan bir karakterin, yabancının artık yabancı olmadığını öğrendiğinde başlayan bir kurgu okuyoruz özetle. Kitabın iyi yanları cidden Sophie Kinsella'nın güldürmeyi bilmesi ve ana karakterin aile ilişkisini anlattığı kısımlar. İki puanı da ondan verdim zaten yoksa asla önerdiğim bir kitap değil. Keyifli çıtır çerez bir sahil okuması için bile fazla can sıkıcı yukarıda bahsettiğim nedenlerden. Çevirisi ve baskısı cidden çok kötü bu arada eksik cümleler vardı kitapta :D. 

Sahilde Kafka - Haruki Murakami 3/5

Bu kitap ne anlatıyor amacı mesajı ne ben anlayamadım sanırım. En sevdiğim yazarlardan birinin yine en az sevdiğim kitabını okumuş bulunmaktayım. 15 yaşında genç bir çocuğun bir kehanet üzerine evini terk etmesi sonucu başlayan olayları okuyoruz aslında. Anne ve abla özlemi, gerçeküstü olaylar ve birbirinden gizemli karakterler ile hiçbir şeyin cevabını almadığımız 650 sayfalık bir kitap. Büyülü gerçekçilik akımıyla yazılmış, benim de sevdiğim bir tür aslında ama o kadar anlamadım ki mesajını beni rahatsız etti okurken.  

Devamını Oku »

13 Haziran 2024 Perşembe

Çekiliş

 Merhabalar!

Bir çekiliş duyurusu ile geldim. Doğum günüm yaklaşıyor ve istiyorum ki bu sene hediye almanın yanında kitap severlere kitap hediye edeyim. Daha önce okuduğum ama tekrar okumayacağım kitapları, okumayı seven blog dünyasından arkadaşlarımıza göndereyim. Kitaplar ikinci el yani bilginiz olsun, bazıları sıfır gibi olsa da bazıları olmayabilir ama hepsi okunur durumda. 

24 Haziran Pazartesi günü çekilişi sonlandıracağım. Tek yapmanız gereken blog adresinizi yorumlarda link olarak bırakmanız böylece yeni bloglar da keşfetmiş oluruz.  



Hediye kitaplar aşağıdaki gibidir;

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde - Olga Tokarczuk

Kıyamet Park - Alper Canıgüz 

Naif Süper - Erlend Loe

Geç Kalan - Dimitri Verhulst

Bizim Büyük Çaresizliğimiz - Barış Bıçakçı

Keyifli tatiller! 


Çekilişi sevgili Neptünlü Cadı blogunun sahibi İlkay kazanmıştır. Yazısını buradan okuyabilirsiniz. 

Devamını Oku »

12 Haziran 2024 Çarşamba

Abur Cubur (Son Zamanlarda Okuduklarım)

Merhabalar! Nasılsınız? Ben yine yazacağım deyip yazmadım, eski yazılarımı düzenleyip paylaşmadım. Yeni yazılar için aksiyon alıp harekete geçmedim ama kafamda bir yerlerde hep yazıyorum bu bloga ve sonunda icraata geçmeyi başardım. Özellikle iyi bir şey izleyip okuduğumda bunu paylaşma isteği artsa da genelde sosyal medyayı tercih ediyorum paylaşmak için. Kolayıma geliyor bugün kolaya kaçmadan şöyle biraz kitaplardan konuşalım istiyorum. Okuduklarınız veya okumayı düşündükleriniz var mı? Siz neler okuyorsunuz?


Source: https://tr.pinterest.com/pin/144748575515163070/

Naif, Süper - Erlend Loe (3/5)

Bu kitaba ara verip bitirdim. Kolay okunmasına rağmen arada sıkılıp bıraktım. Genç bir adamın hayatı sorgulamasıyla ve sınırlı çevresiyle gerçekleştirdiği ilişkileri konu alıyor. Yani okunur ama ben çok etkilenmedim. Karakterin yoğun bir depresyondan çıkış şekli beni tatmin etmedi ve inandırmadı diyebiliriz sanırım. 

Sessiz Hasta - Alex Michaelides (4/5)

Kolay okunan ve bestsellerlar ilgi alanıma giriyor bu aralar hem yazın gelme sebebi hem de reading slumpa tekrardan girmek istemediğimden aralara mutlaka bu tarz kitaplar eklemeye başladım hele bir de güzelse tadından yenmiyor zaten. Sessizliğe gömülmüş bir hastanın tedavisini üslenen bir psikoterapistin ağzından dinlediğimiz bir hikaye. Özel hayatına da dahil olduğumuz bu hasta - terapist ilişkisinde akıcı temposu yüksek bir gerilim okuyoruz ve ben keyif aldım. Kurgusu da güzeldi, yakında filmini de yaparlar. Eğer bu türü seviyorsanız bence bir bakın. Ben gerilim okumayı severim ve keyif aldım. Özellikle sebep sonuç ilişkisi bazı yerlerde üstün körü anlatılsa da genel anlamda iyiydi.

Zamansız - Latife Tekin (4/5)

Bir kadın ve erkek ilişkisini şiirsel bir dille anlatıldığı bir kitap Zamansız. Melike Şahin'in en sevdiği kitaplardan biriymiş, onda görüp almıştım. Üzücü, yıkıcı ama güzeldi de. İlk başta anlamaya çalışırken zorlansam da alışınca akıp gitti. 

Dul Bayan Basquiat: Bir Aşk Hikayesi (4/5)

Ünlü ressam Jean-Michel Basquiat ve Suzanne Mallouk'un ilişkisi anlatılıyor. Akıcı bir kitap. Bu kadar toksik bir ilişkiyi okumak yer yer rahatsız etse de Suzanne Mallouk'un bu ilişkiden kendini kurtarıp psikiyatrist olmasını da takdir ettim. İlişkinin yanında ayrımcılık, sanat dünyası ve dönemin önemli olayları da anlatılıyor ve bu kitabı daha da değerli kılıyor aslında okuma kalitesini arttırdığından. Ben sevdim. 

everyone in this room will someday be dead - Emily R. Austin (4/5)

Kitabın adı beni çok çekti ve kara mizah sevdiğimden hemen alıp okumak istedim. Kitap arkası yazısı da bunu destekler nitelikteydi ondan büyük beklentilerle başladım lakin komedi anlamında istediğimi alamadığımdan hayal kırıklığı yaşadım. Bu beklentimin dışında ise kitabı okumak özellikle anksiyeteden muzdarip ölüm takıntılı biriyseniz (yani ben) pek önermem çünkü kitabın büyük çoğunluğu tekrarlardan ve bunu destekleyen iç konuşmalardan oluşuyor. İlk yarısında özellikle beni bu konuda boğdu lakin ikinci yarısında bir cinayet vakasını çözmeye uğraştığından daha hızlı aktı. Genel olarak da zor okunan bir kitap değil aslında ama biraz sabretmek gerekiyor. 

Filmlerden Daha Güzel -Lynn Painter (4/5)

Bu kadar anksiyetik bir kitap okuduktan sonra romantik komedi bir kitap tercihini bilinçli yaptım daha da karamsar olmamak için ama çok ağlattı bu kitap beni, ahahha. Çok dokunaklı duygusal bir kitap olduğundan değil de benim duygusal olarak sıkıntılı bir dönemime geldiğinden kaynaklıydı sanırım. Young adult tarzında romantik bir kitaptı. Düşmandan arkadaşlığa geçen iki liselinin hikayesi. Güldürdü de. Seriymiş ama ben bu mutlu sonu sevdim devam etmek istemiyorum, zaten çevrilmemiş de henüz. Filmi çekilse izlerim. 

Bir Katilin Güncesi - KimYoung-ha (3/5)

Bir seri katilin günlüğü adından da anlaşılacağı gibi. Kitabı hem ilginç yapan hem de dezavantajı olan şeyse katilin alzheimer olması. Yani neye inanacağım hangisi gerçek şimdi neden bahsediyor diye düşüne düşüne kitap bitti o yüzden de pek tatmin olmadım. Kolay okunsa da bitsin diye okudum, çok keyifli değildi. 

Annemin Öldüğüne Sevindim - Jennette McCurdy (4/5)

Bir çocuk oyuncunun anılarını anlattığı otobiyografi türünde bir kitap. Annesinin zoruyla başladığı kariyeri ve suistimal edilen bir çocukluktan annesinin ölümünden sonra kendini bulma arayışını anlatıyor Jennette ve bunları yaşamaktan daha zoru herhalde bunu anlatmaktır. Kendisi ile gurur duydum ve umarım mutlu güzel bir hayatı vardır artık. 

Mr. Salary - Sally Rooney (5/5)

33 sayfalık kısacık bir öykü bu. Sally'mizin yeni kitabı çıkmaya yakınken önce okumadığım tek kitabı Arkadaşlarla Sohbetleri okuyup sonra da  Intermezzo'nun çevrilmesini bekleyeceğim. Tesadüf Pandora'da bu kitabı görünce dayanamayıp aldım ve iyi ki almışım. Aynı gün bitirip tekrar okudum. Hem dilini ve anlatım şeklini özlemişim hem de hikayeyi sevdim. Yeni kitabı da sabırsızlıkla bekliyorum. 

Geç Kalan - Dimitri Verhulst (3/5)

Yine kara komedi ile beni kandıran ama güldürmeyen bir kitap daha. Bana kitap satmak istiyorsanız kara komedi deyin ve ben inanayım. Cidden zaafım bu sanırım. Karısından kurtulmak için demans hastalığı numarası yapan bir adamın hikayesini okuyoruz. Beni içine almadı ve tarzı hoşuma gitmedi yazarın ama eminim sevenleri vardır. Benlik değildi. Sıkıldım çoğunlukla.

Devamını Oku »

22 Ekim 2023 Pazar

Extraordinary (2023)

Bu yazı 27 Ocak 2023'te en son güncellenmiştir.

Selamlar, mis gibi yeni taptaze bir İngiliz mini diziyle geldim. Bu sene Disney+ Originals da yayında olan herkesin özel bir yeteneğe sahip olduğu bir dünyada henüz süper gücünü keşfedememiş bir kaybedeni izliyoruz. Ben bir oturuşta tüm bölümleri sömürmüş bulunmaktayım. Hem komik hem akıcı hem de o kadar güzel anlatıyor ki derdini sıkılmadan hap gibi yutuverdim. 

18 yaşında herkesin özel yeteneğini keşfettiği ama esas kızımızın 25 yaşında olmasına rağmen herhangi bir süper güce sahip olmaması onu bu dünyadan dışlanmış hissettiriyor. Aslında şimdi de belli bir yaşa gelmiş henüz evlenmemiş, uygun görülen bir işe sahip değil kısaca hala yolunu arıyor ve "bir baltaya sap" olamamışsan gördüğün muamelenin aynısını bu karakter süper gücü olan bireylerin arasında görüyor ki bu tarz hikaye anlatmanın tatlı bir yolu olmuş. Hem de mizah yönünden de desteklemiş. Esas kızımızın eski aşkının reddedildiğinde bir anda uçamayıp ilk kez oluyor demesi gibi.

Herkesin anormal olduğu durumda normal olunca anormal olan sen oluyorsun. Süper güçlerle çevrili de olsan bir süre sonra sıradan herkes gibisin. Bu tarz bir metafor birçok yorumlamaya da açık bırakıyor diziyi ki düşünmesi de üstüne baya eğlenceli. Sen Aydınlatırsın Geceyi filmindeki gibi bir fikir aslında. Oradaki gibi herkesin sahip olduğu süper gücün olması seni ayrıcalıklı yapmıyor. Seni sen yapan yine sen oluyorsun, kendini olduğun gibi sevip kabul ettiğin zaman bu dünyada mutlu oluyorsun. Zamanı geri alabilsen geri geldiğinde yine aynı sen olduğunda değişen bir şey olmuyor. 

Soundtracki de aşırı başarılı olan bu dizide shazamı hazır tutun derim. Muhteşem bir playlist sizi bekliyor; Metric'ten Mitski'ye The Moody Blues'a birçok sevdiğimiz ve yeni keşifler yapabileceğimiz şarkılar mevcut. İkinci sezon gelse de izlesek!

Bu dizileri sevdiyseniz bunu da seversiniz, bu diziyi sevdiyseniz ve aşağıdakileri hala izlemediyseniz onları da seversiniz. 

Misfits

In The Long Run

Fleabag

Crashing

The End of the Fucking World

Devamını Oku »

21 Ekim 2023 Cumartesi

Film Ekimi, Bir Oyun ve Birkaç Kitap

Merhaba, arkadaşımın hatırlatması ile Film Ekiminde bu sene iki filme gitme fırsatı buldum. Üçüncüsünü de yarın izleyeceğim. Bu hafta içinde hastalıktan kırılsam da iki film ve bir oyuna gitmeyi ihmal etmedim. Şimdi biraz onlardan bahsedeceğim. Bahsetmeden önce iki sorum var. Bayadır kitap almıyorum, son zamanlarda en çok sipariş verdiğiniz ve güzel kampanyaları olan site hangisi? Ben genelde Amazon'dan sipariş veriyorum, tek tük aldığım kitaplarda toplu bir alışveriş yapabilirim alternatif bu aralar hangi siteler var merak ediyorum. Diğer sorum da arada eskiden katıldığım ama yazmadığım etkinlikleri okumak hoşunuza gider mi? Yorumlarda beni aydınlatın :D . 

All of Us Strangers - Andrew Haigh 


Başrol oyuncuları hot priestimiz Andrew Scott ve After Sun'ın daddysi Paul Mesal'i görünce yönetmen de çok sevdiğim  45 Years ve Weekend filmlerinin yönetmeni olunca beklentiler hayli yüksek salonun yolunu tuttuk lakin ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Film çok kötüydü. Senaryo o kadar kötüydü ki kitabı okumasam anlamakta güçlük çekerdim. Kitabı da elimdeydi ve gitmeden bir hafta önce okudum ve kitaptaki fikri sevsem de beni çok şaşırtmadı, sonu da tatmin etmedi. Kitapta karakterlerin neyi niçin yaptığı çok net iken filmde karakter derinliği asla olmaması beni filmin içine baştan sona alamadı ve duygudan uzak kötü bir film izledim. Yer yer didaktik olması da beni rahatsız etti. Muhteşem oyuncu kadrosu maalesef kötü senaryoda kaybolmuş Claire Foy'a ayrı parantez açmak isterim zira kendisi endişeli anne rolünde diğerlerinin yanında parladı. Soundtrack de çok güzeldi, görüntüler de. Onun dışında maalesef benim filme puanım beş üzerinden 2 kitaba ise 3. 

Filmi ilk kez gitme fırsatı bulduğum Kadıköy Sineması'nda izledim. Koltukları aşırı rahatsız, belki de benim boyumun uzunluğundan kaynaklı sığamadım, bacağım ağrıdı. Kutsal Motor'dan Zeynep ve Kaan hatta bana kitap okumayı yeniden aşılayan Melikşah da bu seanstaydı. Sahi araları neden bozuldu, aşırı meraktayım.

Kitap: Yabancılarla Bir Yaz - Taiçi Yamada



Anatomy of a Fall - Justine Triet


Toni Erdmann filmine bayılan biri olarak Sandra Hüller'i bir saygı duruşu ile selamlayıp iki buçuk saatlik serüvenimize başladık. Filmde kocası çatıdan düşüp ölen bir kadının kocasının ölümünden suçlanmasıyla açılan davada iki görüşe de ortada duran ve kararı tamamen seyirciye bırakan bir film izliyoruz. Kadın gerçekten kocasını öldürdü mü yoksa bu bir kaza mıydı? Film baştan sona tutarlı ve iki fikre de eşit uzaklıkta olmasıyla takdire şayan olsa da Palme D'or alıyorsa da diğer filmler ne kadar kötüydü diye düşündürmedi değil. Benim puanım filme beş üzerinden 3.5. 

Filmi Atlas'ta izledik ve koltuklar nitekim daha rahattı :).

öneri makinesi



Güne Bakan Cam Kırıkları - Memet Baydur


Oyuncular: Almila Uluer ve Kerem Atabeyoğlu


Bir parkta tanışan iki yabancının sohbet/hikayelerinden oluşan yer yer güldüren ama yazım ve sonu bakımından pek de güçlü olmayan bir oyun. Minoa Pera'da her perşembe sahneleniyor bildiğim kadarıyla. İstanbul Modern Sanat'ın geçici yerini muhteşem bir yer yapmış Minoa, bayıldım. Buraya da birkaç fotoğrafını koyacağım. Zamanında Agnes Varda'nın Yersiz Yurtsuz'unu izlediğim salonda izledik bu oyunu. O salonu sahne yapmışlar iyi de yapmışlar umarım daha çok şey izleriz orada zira mekan o kadar güzel ki sık sık oraya gideceğim gibi duruyor. Kafesi açılsın, o bitkiler ve kitaplar arasında Christmas zamanı gitmek için sabırsızlanıyorum. 








Anais Nin - İçsel Kentler Serisi


Şimdi serinin üçüncü kitabına başlamış bulunmaktayım. Ateş Merdivenleri çok sevdiğim bir başlangıç kitabıydı Albatrosun Çocukları ise ilki kadar sevebildiğim beni içine alan bir kitap olmadı. Ateş Merdivenleri kadın olmak ve seçimleri ile ilgili o kadar düşündürücüydü ki bakış açısı ile özellikle yazıldığı dönem düşünülürse çarpıcı bir roman. Serisinin devam kitapları da elimde, sıra sıra okunmayı bekliyor. Benim metro kitaplarım oldu, kısa romanlar olmasına rağmen okuması çok da kısa sürmüyor akıcılık bakımından ondan kaynaklı olsa gerek metroda daha rahat okunuyor :D. 

Buse Cinayeti - Mehmet Murat Somer (Hop Çiki Yaya Serisi)


Bir dedektiflik serisinin ilk kitabı ama bazı kaynaklara göre Peygamber Cinayetleri ilk kitap. Emin olan varsa aydınlatsın. Gündüzleri website güvenliği ile uğraşan geceleri pay sahibi olduğu kulüpte çalışan karakterimiz kulüpte çalışan kızlardan biri öldürülünce merakına yenik düşerek cinayeti aydınlatmaya çalışır. Rengarenk karakterleri ile sonundan çok karakterin günlük yaşamını okumak daha çekici. Sonunu öğrenmek için değil karakterin tepkileri için okuyorum bir yerde ve polisiye olarak çok heyecanlandırmasa da klasik müziğe bayılan Rupaul hayranı Audrey Hepburn kostümleri giyen karakterimizin yaşamını okumak çok daha çekici. Bir de Hüseyin ile olan ilişkisi biterse üzüleceğim şu an net gibi lakin 7 kitap okuyacak kadar şans verir miyim izleyip görelim. Keşke dizisi olsa da izlesek diyeceğimiz bir roman. 


Sizin aralarında izleyip okuduklarınız var mı sizin puanlar nasıl? 
Devamını Oku »

8 Ağustos 2022 Pazartesi

2022 Yılında Okuduğum 20 Kitap (Devam edecek)

Böyle uzun kitap yazıları yazmayalı yıllar olmuş gibi, ben kitapları okurken ve yazarken çok keyif aldım, umarım siz de en az benim kadar keyif alırsınız. Siz bu kitaplardan hangilerini okudunuz ve şu an ne okuyorsunuz? Yorumlarda yazın lütfen.

O Sırada - Erman Çağlar

Yer yer güldüğüm tatlı bir kitap, özellikle seksenlerde doğup doksanlarda gençliğini yaşamış kesimin verilen referanslara daha hakim olarak daha çok eğleneceğini düşündüğüm bir kitap. Ben biraz zaman olarak kaçırdığımdan okurken keyif alsam da bayıldığım bir kitap olmadı. İkincisi de var, denk gelirsem bir bakarım. Erman beyin düşüncelerinde bir gezintiye çıkmak ve farklı başlıklardaki absürt mizah süslü kısa yazılarını okumak isterseniz O Sırada'ya bir şans verin derim.

Bul Beni - Andre Aciman 

               

Adınla Çağır Beni kitabını ve filmini çok severim. Devam kitabı diye hemen aldım tabi çıkınca ama ancak okuyabildim. Kitabın neredeyse yarısında Elio'nun babası Samuel'in ilk görüşte aşk yaşamasını okuyoruz. Bu sırada Elio ile olan ilişkisinden bahsetmesi derken ikinci bölüme Elio'nun bakış açısına geçiyoruz. Tabi o büyük aşkın üstünden yıllar geçmiş ama geçmişin izleri hala onda. Elio'nun babasının tersine kendinden yaşça büyük bir adamla macerasına odaklanıyoruz ve onun sayesinde bazı kararlar almasına derken bu sefer Oliver'ın tarafına geçiyoruz. Evlenmiş, çocuk yapmış derken taşınma arifesinde bir geceyi anlatırken aslında Elio'nun hayaletiyle yaşadığına tanık oluyoruz. Son bölümü de söylemeyeyim sürprizi kaçmasın :). Baba kısmın bir tık sıkıldım, oradaki betimlemeler, gereksiz uzatılan yerlerden kaynaklı ve hikaye çok samimi gelmedi başta hoşuma gitse de. Diğer kısımlar daha kısa olduğundan gözüme pek çarpmadı ama yine gözümüz yaşlı okuduk bu tadı damağımızda kalan aşk hikayesini. İlk romanı sevenler bunu net okusun Spoiler; bu sonu hak ettik, ayrıca çocuklarının olması falan güzel bağlanmış :). 

Yaşamın Ucuna Yolculuk - Tezer Özlü

Sevdim mi sevmedim mi anlayamadığım bir yazar, karar vermek için Çocukluğun Soğuk Geceleri'ni de almış bulunmaktayım. Günlük gibi bir kitap, oldukça karamsar ve ince olmasına rağmen kolay okunan bir kitap değil. Çok sevdiği yazar Cesare Pavese'nin peşinde İtalya'da geziyor ve benim tek düşündüğüm şu an bunu yapmanın ülke şartlarında ne kadar zor olduğu :). 

Manzumeler - Vüsat O Bener 

Yazarın kitaplarının Everest yayınlarına geçeceğini öğrendiğimde YKY'de eski fiyatıyla okumadığım tüm kitaplarını aldım, iyi ki de aldım :). Kapan kitabını çok sevdiğim sonrasında da okumaya devam ettiğim bir yazar. Şimdi de Siyah Beyaz öykü kitabını okumaya başladım. Manzumeler, kısacık bir şiir kitabı bu çizimlerin de olduğu. Keyifli şiirler var, Bener hayranları bir okusun derim. Dilinin herkese hitap etmediği bir gerçek o yüzden hiç okumayanların ilk tercihi bu olmasın, sevmeyenler de hiç almasın diyebilirim. 

Güzellik Bir Yaradır - Eka Kurniawan

                    

Arka kapak yazısı aşırı ilgi çekici, kitap da hızlı başlıyor. Ana karakterin mizah anlayışı da çok güzel ama sonu yeterince etkileyici bitmiyor. Endonezya'dan büyülü gerçekçilik türünde bir kitap okumak isterseniz bu kitaba göz atın. Ülkenin tarihi hakkında da birçok şey öğreniyorsunuz. Bir de ben yine çok ağladım. Çok ağır konuları da işliyor. Mizahı o kadar güzel ki tadı damakta kalıyor keşke daha çok mizah unsuru olsaydı diyorum. 

Kıyamet Park - Alper Canıgüz

Alper Kamu'nun yeni maceralarını okumak her zaman keyif veriyor her ne kadar ilk okuduğum kadar etkilenmesem de.  Alper Kamu, ruhen yaşıtlarının üstünde bunu biliyoruz ama teknolojiye uyum sağlayamaması bu genç yaşında ruhunun yaşlılığı mı yoksa yazarın kendisiyle özdeşleştirmesinden kaynaklı bir yorum mu bilemedim. Ben daha dinamik çağı yakalayan bir Alper Kamu okumaktan daha çok keyif alırdım gibi geliyor.  

Aşka  Övgü - Alain Badiou

Arka kapak yazısı ilgimi çekti Penguen'e gittiğimde, birçok cümlenin altını çizdim. Daha önce yapılan bir söyleşinin derlenip toparlanıp yayına hazırlanmış hali. Yazarımızın aşk hakkındaki görüşleri okumaya değer. 

Normal İnsanlar - Sally Rooney

Sally Rooney abartıldığı kadar var ve gerçekten Y kuşağının hislerini, o arada kalmışlığı ve sorgulamaları öyle güzel anlatıyor ki Normal İnsanlar da çok severek okuduğum bir kitap oldu. Yazarın 91li olduğu gerçeği beni çok şaşırtsa da artık biz 90lıların orta yaş olduğu geçeğini bir kez daha yüzüme vurmuş oldu. 

Bizim Büyük Çaresizliğimiz - Barış Bıçakçı

                         

Filmini daha çok sevdiğim nadir kitaplardan biri :). Barış Bıçakçı da severim ama bu kitapta dürüst olmak gerekirse sıkıldım ve daha çok anlatım şeklinden. Ender'in sürekli Çetin ile bizli konuşması beni aşırı yordu. Kendilerini bir görmelerini birbirlerine olan bağlılıklarını anlıyorum fakat tek bakış açısından diğer karakterleri okumak bir süre sonra beni maalesef sıktı. İyi ki film olmuş, Sakin de müziklerini yapmış, bu kitap olabilecek en güzel şekilde yeniden uyarlanmış. Bıçakçı okumaya devam ama bu kitap bana hitap etmedi.

Emanet Çocuk - Claire Keegan

                     

Çok hüzünlü bir hikaye. Yoksul ve kalabalık bir aileyeni bebekleri olması sebebiyle emanet olarak çocuklarından birini çocuksuz bir aileye bırakırlar. Burada yeni bir düzen ve anne baba profiliyle karşılaşan çocuk ayrıntılarda ve yalın bir dille o kadar güzel doğup büyüdüğü ailesiyle olan farkı anlatıyor ki bu kısacık hikayede bence en vurucu nokta da bu oluyor. Kısa ama çarpıcı bir kitaptı, tavsiye ederim.

Günler Aylar Yıllar - Yan Lianke

                         

Yine ağladık da ağladık. Hele köpek ağladıkça ben daha çok ağladım. Kuraklığın ortasında koca köyde yalnız kalmış kör bir köpek ve ihtiyar bir adam insanlığa, umuda ve yaşama dair beraber dostça bir hikaye yazıyorlar. Kapağıyla da o kadar uyumlu ki hayran olmamak elde değil. Jaguar çok sevdiğim bir yayınevi, okuduklarımdan sevmediğim hiç olmadı ağlamadığım da olmadı sanırım :). 

Güzel Dünya, Neredesin? - Sally Rooney

                   

Bu yılımın keşfi oldu Sally Rooney ve beni de etkisi altına alması uzun sürmedi. Y kuşağının kararsızlığını, anksiyetesini, arada kalmışlığını o kadar iyi anlıyor ve anlatıyor ki insan neden bu kadar çok okunduğunu ve sevildiğini hemen anlıyor. Kendisini 91li olduğunu okuduğumda küçük bir şok yaşadıysam da başka kimse bir dönemin ruh halini bu kadar iyi yansıtamazdı herhalde karakterlerine. Bu kitaba gelirsek de ben çok sevdim. Sevmediğim bazı yerler olsa da şimdilik en sevdiğim Rooney kitabı. Pandemiden de nasibini alan kitaplardan biri. Hatta okuduğum ilk pandemi etkili karakterlerin olduğu kitap olabilir. Sevmediğim yanı da dünya gündemine dair yaptıkları yorumlarda karakterlerin çatışmasının az olması ve daha çok yazarın görüşlerini anlatması gibi bir durum. Karakterden çok tip gibiler bu görüşleri anlatırken ve pasifler. 

Nora, Bir Bebek Evi - Henrik Ibsen

                         

Nora'yı sevdim, güçlü bir karakter. Oyun da çok güzeldi. Sahnede bir gün izlemek isterim. Nora bir gün ailesi için gizli bir karar alır ve sonuçları ailenin hayatını sonsuza kadar değiştirir. Nora'nın karakter değişimi o kadar güzel anlatılmış ki kitabı sevmemdeki en büyük etken bu oldu.

Hedda Gabler - Henrik Ibsen

Sonu çok çarpıcı olmasına rağmen ilki kadar sevdiğim bir oyun olmadı. Sahnede izlemek belki daha farklı düşünmemi sağlayabilir. Hedda çok alımlı ve güzel bir kadındır. Yeni evlenmiştir ve sıkıntıdan oynadığı oyunlar bir yerde başına dolanıyor diyebiliriz.

Hayalet Işık - Pierre Drieu La Rochelle

Çok sevdiğim Oslo, 31 August'un esin kaynağı ve Le Feu Follet (izleme listemde) filminin de uyarlandığı kitap Hayalet Işık. Tabi bundan ötürü hemen alıp okumak istedim. Çeviriden pek emin olamadım, yer yer zorladı beni lakin kitap çok güzel ve etkileyici. Bağımlılıkla savaşan Alain bir gün tedavi gördüğü hastaneden çıkar ve tüm arkadaşlarını ziyaret ederken yaşamının amacını yeniden sorgulamaya başlar. 

Vişne Bahçesi - Anton Chekhov

Uzun zamandır Chekhov okumak istiyordum. En son orta okul lise zamanı okudum herhalde, hayal meyal öykülerini ve hissettirdiklerini hatırlıyorum ki o da pek benim tarzım olmadığı yönünde. Nitekim yıllar sonra okuduğum ilk kitabında da aynı şeyleri hissettim. Lakin birçok oyun ve öykü kitabı elimde, yavaştan birçok yönetmen ve yazarı etkileyen bu yazarı okumaya devam edeceğim. Vişne Bahçesi'nde bir ailenin maddi durumlarındaki bozulma nedeniyle muhteşem bir vişne bahçesi olan evlerini satmak zorunda kalmalarını konu alıyor. Alt metinde sınıf ayrımı öne çıkıyor. En sonunda adamcağıza çok üzüldüm, kim olduğunu söylemeyeyim sürprizi kaçmasın. Her ne kadar görüşleri eskiden kalma olsa da böyle unutulmak çok üzücü. 

Başkalarının Tanrısı - Mine Söğüt 

Yıllar sonra yeniden Mine Söğüt okumak iyi geldi. Yine ötekilerin hikayesini anlatıyor, yer yer didaktik bir anlatımı olsa da beni çok sıkmadı bu durum. Sokakta yaşayan beş insanın hayatını neredeyse büyülü bir gerçeklik üzerinden anlatıyor. 

Badem - Sohn Won-Pyung

Bookstagramda sevdiğim kitapların yanında en çok gördüğüm kitaplardan biriydi Badem. Duyguları hissedemeyen bir çocuğun büyükannesi ve annesinin yardımıyla sosyal çevrede nasıl davranması gerektiğini evde öğrenmeye çalışıyor. Kitap birkaç yerde betimlemelerle beni etkiledi. Kitaba ismini veren badem gibi. Yine arkadaşlarından öğrendiği duyguları anlatmasını okumak keyifliydi. Hiçbir şey hissedemeyen bir insanın durumunu anlatmak da hiç kolay olmasa gerek ki bence bu konu da kitapta en zayıf kalınan yer. Onun dışında okuması kolay akıcı bir kitap. 

Bir Demet Kuru Soğan - Feridun Oral

Bir pazar sever olarak konusunu okuduğum andan beri merak ettiğim bu kitabı hemen alıp okumak istedim. Çizimler ve fotoğraflarla dolu çok tatlı bir kitap. Kalınlığına bakmayın elinize aldığınız gibi bitiyor. Kısa kısa anlar okuyoruz bir başka pazar sever Ali Bey'in hayatından.

Suyun Şekli - Andrea Camilleri

Komiser Montalbano serisinin ilk kitabı, Suyun Şekli. Çevirisinden pek emin olmamakla beraber akıcı bir roman. Esas karakter hakkında fazla detay olmayışı benim okurken en çok eksikliğini hissettiğim ve karakteri sevmemi engelleyen şey oldu çünkü tanıyamadım. Sadece karaktere dair sonuna doğru ilgimi çeken detaylar vardı, komiserin verdiği kararlar ve terfi kısmı gibi; bu da devam etme kararı almamda etkili oldu. Bugün ikinci kitap gelecek, bakalım bu sefer karakterin kişiliği hakkında daha fazla detay okuyabilecek miyiz? Tamamen doğal yollarla ölen önemli bir devlet yetkilisinin cinayete kurban gitmiş olduğunu düşünen Komiser, üstlerinden iki gün ister ve olayın perde arkasını araştırır. Ciddi bir eleştiri var kitapta, devlet, din işleri başta olmak üzere. Kurumların yozlaşması kitapta en öne çıkan tema diyebiliriz. Ok

Devamını Oku »