Hikayemiz Lübnan/Beyrut’ta geçiyor. İsmi Karamel, adı gibi hayatın, kadın olmanın
acı tatlı yanını gördüğümüz bir film. Bir kuaför salonunda çalışan üç kadının,
oyuncu olmak isteyen samimi müşterilerinin ve terzi teyzelerinin hayatına
odaklanmış. Başrol oyuncumuz Layale afeti devran, genç ve güzel. Neşeli, cıvıl
cıvıl bir kadın ama o evli bir adama umutsuzca âşık. Onunla beraber çalışan
arkadaşı Nisrine Müslüman bir gençle nişanlı ve yakında gerçekleşecek düğününün
stresi ve baskısı altında. Rima, kuaförde çalışan kadınlardan hoşlanan genç bir
kız. Sesi de öyle güzel ki yüreğinize dokunur. Bir de iki çocuk annesi,
boşanmış, oyuncu olmak isteyen orta yaşlarındaki Jamale. Oyuncu seçmelerine
gidiyor ve sık sık arkadaşlarının olduğu bu kuaföre geliyor, gençlik döneminin
geride kaldığını kabul etmek istemiyor. Ve bir de teyzeleri terzi Rose. Yaşlı
annesi Lili ile yaşıyor, Lili , yollardan kağıt toplamayı seviyor. Kızını
kızdırmak ve müşterileri rahatsız etmek başlıca hobileri arasında :). Rose kendini unutmuş
belki de kendinden vazgeçmiş bir kadın. Kendini annesinin bakımına vermiş ve
geçinme derdine düşmüş. Aşk, süs, bakım onun için uzak ihtimal, lüks. Kendine
layık görmüyor. Filmde mekan, kostümler ve müzik şahane. Filmin ahengi, rengi güzel. Bu küçük ayrıntılara bayılmamak
elde değil, konusuna da. Filmde dram var ama dedik ya adı gibi acı tatlı bir
film, karakterlerle ağlarken onlarla gülebiliyoruz. Kadın olmak zor çok zor
fakat aynı zamanda eşsiz ve eğlenceli de. Filmde erkek karakterler yok denecek
kadar az. Layale’in aşık olduğu adamı görmeyiz hatta sesini bile duymayız ama
karısının dünyasına az çok hakim oluruz. Gördüğümüz erkeklerden ikisi dışında
diğerleri konuşmaz bile doğru dürüst. O ikisi de aşıktır belki sevilen belki de
sevildiğini bilmeden. Bu filmde kadınlar ön planda. Onların anlatacakları,
dertleri, sıkıntıları baş rolde. Stereotip olmadan farklı karakterlere,
inanışlara, görüşlere sahip kadınlar bu filmde. Hepsi biz, hepsi gerçek. Hepsi
birbirinden farklı ama bir o kadar da bir.
Özgürlüğü
de anlatır film. Rima’nın saçını yıkadığı güzel kadının saçınızı keselim sözü
üzerine verdiği cevap keşkedir. Keşke kestirebilsem; önyargıları, bana olan
bakışları, insanların düşüncelerini ve istediğimi yapabilsem bir kere. Bari bir
kere kimsenin ne dediğini umursamadan kestirebilsem der işte o keşke. Ve
“evdeki” herkes delirdiğimi düşünür diyor. Herkes kim, başından beri gözümüze
çarpan altın halkanın sahibi mi? Bilemeyiz ama sonunda “keşke”’nin ”iyi ki”’ye
biliriz dönüştüğünü. Filmin sonunda da yönetmen “Benim Beyrut’uma” der
birbirinden farklı bu kadınların saygı ve sevgiyle beraber yaşamalarına
referans vererek. Ve son sahne gelir. Anne kız sokaktan kağıt toplarlar renk
çaprazlamasıyla ve muhteşem bir final müziğiyle. İstemsizce gözlerinizden
yaşlar akar yavaş yavaş. Onlar bizsiz de hayatlarına devam eder, biz ise bu acı
tatlı hayatların arasında ağzımızda karamel tadı gözyaşlarıyla süslenmiş yüzümüzdeki
tebessümle bakarız ekrana.