Fassbinder'i daha önce blogda da bahsettiğim Ali:Fear Eats The Soul filmiyle tanıdım ve çok sevdim. Filmlerini de izlemeye devam ediyorum. Kısa hayatına birçok film sığdıran bu Alman yönetmenin filmografisinde en çok öne çıkan filmlerden biri şüphesiz Petra Von Kant'ın Acı Gözyaşları. Kendi oyunundan filme çekilen bu filmde Petra, kocasından boşanmış annesine bakan yatılı okulda bir kızı olan ünlü bir moda tasarımcısı. Karin ise genç ve güzel geçmişinde acılar yaşamış evli bir kadın. Bir de Marlene var, her şeyi gören duyan ama orada yokmuş gibi davranılan sadece ihtiyaç duyulduğunda var olan ve sonra tekrar kaybolan uysal bir asistan. Filmde Petra'nın arkadaşı, kızı ve annesi de küçük ama etkili rollerle film boyunca çıkmadığımız Petra'nın odasında, hayatında kısa bir an var olurlar, bir de filmde yokluğuyla var olan eski kocası var Petra'nın.
Filme çekilen bu oyunun film hali oyun halinden pek uzaklaşmamış bunun nedenlerinden biri tek mekanda geçen bir film olması ve karakterlerin tiyatro oyunlarındaki gibi ekran karardığı/perde değiştiğinde kıyafetlerinin değişmesi gibi birçok tiyatro ögesini barındırır. Petra karakterini başarılı şekilde canlandıran Margit Carstensen başta olmak üzere oyuncuların sahnede oynuyormuşçasına kamera karşısında da oynamaları bu teatral havayı arttıran ögelerden biri. Tabi bu teatral havada Fassbinder'in gözümüzü gönlümüzü mest eden ve güzel görüntüler izlememizi sağlayan estetik bakış açısını unutmamak gerek. Uzun monolog ve diyalogların olduğu bu filmde Fassbinder'den birçok hafızalarımızda yer edecek notlar yakalarız. Şimdi ben de sizlerle kendimce bu üzerine düşünülecek sözleri paylaşmak isterim. Keyifli seyirler.
Hepimiz kendi tecrübelerimizi yaşamalıyız.
Hayatta öğrendiğin şeyleri kimse senden alamaz. Aksine seni olgunlaştırır.
En başından sonunu görebildiğinde tecrübe için zahmete girmeye değer mi?
Evlilik insanlardaki en kötü yanları çıkarıyor.
Istırap verici şeylerin hissettiğin güzel şeylerden bir hayli fazla olduğunu anlaman çok üzücü inan bana.
Artık geri dönemediğin ve baştan başlayamadığın o an çok korkunçtur.
Bir insanı anlamaya başladığında acımak için bir sebep kalmaz ortada.
Zor biri gibi görünüyorum çünkü kafamı kullanıyorum.
Şüphesiz bazı şeyler ters gittiğinde ilişki bıkkınlığa ve nefrete dönüşür.
Sadece bu dünyada kendime ait küçük bir yer istiyorum.
Filmlerden çok hoşlanırım. Özellikle tutkuyu ve acıyı anlatan filmlerden.
Bence insanlar birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Bu şekilde yaratılmışlar ama onlara nasıl birlikte yaşanacağını öğretmemişler.
İnsanlar korkunçlar Karin, Her şeye dayanabiliyorlar. İnsanlar zor ve acımasızlar. Herkesin yeri doldurulabiliyor. Bu insanların öğrenmek zorunda oldukları bir şey.
Ona aşık değildim, sadece ona sahip olmak istedim.