Merhabalar, nasılsınız? Ben kendimi kitaplara vermiş
bulunmaktayım ve hazır böyle bir okuma açlığı varken şu aralar bende bunu
değerlendirmeye çalışıyorum. Bildiğiniz gibi bazen bir iştahsızlık, elinin
kitaba gitmeme durumu oluyor. O yüzden böyle anlar gelince de kaçırmamak lazım.
Tabi okudum okudum da dünyaları mı
okudum, yok okumadım fakat kısa sürede birkaç kitap bitirdim. Bu süre zarfında
bitirdiğim iki kitabı sizlere hazır tazeyken anlatmak isterim çünkü iki kitabın
da yazarı uzun süredir okumak istediğim ama bir türlü okumadığım yazarlardandı.
Yani yılın son ayında iki yeni yazar daha haneme eklemiş oldum. Eminim bu iki
yazar da sizin sevdiğiniz ve okumaktan zevk aldığınız yazarlar. Kimden
bahsediyorum; Ursula K. Le Guin ve Haruki Murakami’den tabi ki. İkisini de uzun
süredir okumak istedim ama bu son D&R indirimine kadar elimde kitapları
bile yoktu. Twitter’dan duyurdum bu tüm Türkçe kitaplardaki %30luk indirimi,
sizler de gidip aldınız mı kitaplar? Ben dört kitap aldım ve ikisi bunlardı. İkisini de beğendim, ikisine de bayıldım ama gelin biraz detaylı
olarak aşağıda inceleyelim.
Dünyaya Orman Denir – Ursula K. Le Guin
Yazar gibi yazar adı ya bu insanlara anneleri babaları
önceden biliyormuş gibi böyle cool cool isimler koymuşlar ya, pes, hayret! Bir
kere de kitap yorumuyla başla, alakasız şeylerle değil dediğinizi duyar gibiyim
ama yapacak bir şey yok J.
Yine kitaptan önce kapağından bahsedeyim, müthiş. Bayıldım. Metis Yayınlarından
çıkmış ve ben zaten severim bu yayınevini her ne kadar indirim konusunda cimri
olsalar da J.
Yazarlarına güvenen yayınevlerinden biri, her zaman çok satan kitaplara sahip
bunun etkisi de büyüktür mutlaka. Neyse efenim velhasıl yazarın dünyasına adım
attık bu kitapla çıkmaya da niyetim yok. Arka kapak yazısı olsun, ilk bölümleri
olsun ne güzel kitap ya diyerek başladım. Zaten daha önce yazarı çok okumak
istememe ve bazı kitaplarını bilmeme rağmen kitapçıda arka kapak yazısına
güvenerek bu kitabı aldım, pişman da olmadım. Kapağı ve verdiği mesajla çok güzel olan
bir kitap. Kısa ve öz, olaylar hemen gelişiyor. Bilim kurgu türünde ki ben çok
severim bu da iyi bir örnek. Bir de alıntılar var ki beni çok etkiledi zaten
kitaptaki Athshe halkının değişimi beni derinden yine etkiledi. Bu insanoğlunun
kendini diğer varlıklardan üstün görmesi, diğer varlıklarla birlikte değil de
onlarla savaşarak yaşaması çok güzel anlatılmış. Hele ki sonundaki diyalog vurucuydu. Askerin Athshe halkına cinayeti unutabilir tekrardan eski yaşamınıza dönebilirsiniz, biz gidiyoruz derken Selver’in cevabı
ibretlik. Ama öyle olmuyor işte bir kere o
sözcük girdi mi hayatına değişim başlıyor ve eskiye dönemiyorsun. Yine kitapta
sözcüklerden yola çıkılarak bir halkın tanımının yapılması güzeldi. Adı da zaten
oradan geliyor. Bu halkta dünya ile orman kelimelerinin eş olmasından. Daha çok
yorum yapmak istiyorum ama çok da bahsedip her şeyden tadını kaçırmak
istemiyorum; o yüzden alıntıları paylaşayım.
“Sen geyikler, ağaçlar ve fiberotu için endişeleniyorsun,
çok güzel, senin bileceğin iş. Fakat ben olayları önem derecelerine göre görmek
isterim, yukarıdan aşağıya, ve yukarıda şimdiye kadar hep insan oldu.”
“Geyikler avlanılacaktı, çünkü onların burada olma nedeni
buydu.”
“Kazanan tarafta oynamak gerektiğini, aksi taktirde
kaybedeceğini görmüyordu. Ve kazanan her zaman İnsanoğlu’ydu. Fatih.”
“İlkel ırklar gelişmiş olanlara yer açmalı her zaman. Ya da,
onlara benzemeli.”
“Çokluk içindedir yaşam ve yaşamın olduğu yerde umut
vardır.”
“Fakat, öldürmek için sebepleriniz olduğunu
düşünmemelisiniz. Cinayetin sebebi yoktur.”
“Belki ben öldükten sonra, insanlar ben doğmadan ve sizler
gelmeden önceki gibi olurlar. Yine de böyle olacağını pek sanmıyorum.”
İmkansızın Şarkısı – Haruki Murakami
İşte bir diğer çok okumak istediğim bir yazar.
Dünyaya Orman Denir kitabından sonra
hemen bu kitaba başladım. İyi ki de başlamışım, iyi geldi. Biraz aşk, biraz
umut depoladım
J.
İlk bölümlerde okurken korktum çok fazla şarkı adı film adı olacak diye ama
beklediğim gibi olmadı. İyi ki olmadı çünkü biraz kitabı benim için itici
yapabilirdi fakat bu kitapta ayarında dozundaydı. Kitapta da bahsedilmiş ben
nedense okurken Gönülçelen bir diğer adıyla Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı
okurken aldığım tadı aldım biraz. Ki bu kitapta favorilerim arasındadır. Bir de
bana Wong Kar Wai filmlerini anımsattı daha sonra neden diye düşündüğümde
Chungking Express geldi aklıma. İki kadın bir adam. Kadını unutamayan bir adam
ve başka bir kadının adama aşkı. Belki de bu yüzden bir bağlantı yaptım,
bilemedim. Biraz daha düşününce de belki hikayede zamanını doldurmuş bazı
karakterlerin ya da sonunu etkilemeyecek karakterlerin sonunu arada bir
paragrafta anlatıp normal hikaye akışına devam etmesi olabilir ki bu tekniğe
bayılıyorum, çok güzel hele ki çarpıcı ise. Bir de betimlemelerde tekrara
düşüldüğünü hissettim. Hatsumi ve Naoko karakterlerinin güzelliğinin tasviri ya
da arkadaşlık ilişkileri bir de intiharların olması. Aslında intiharların
olması tam tekrara girmeyebilir, betimleme tekrarı da olmuyor zaten ve
hikayenin akışı ve anlatılışı bakımından sizi her zaman diyeyim bu hissi
vermiyor yine yukarıdaki “teknik” ile anlatılan biri vardı ki beni çok etkiledi
mesela. Bu detaylar dışında kitabı çok sevdim, öneriyorum. Sizin de yazara
başlangıç kitabınız olabilir şahsen ben diğer kitaplarını daha çok okumak
istiyorum artık. Biraz da korku var içimde aynı şeyleri okuyacağım, hepsi
birbirine benzeyecek diye ama umudumuzu kaybetmeyelim öyle olsa bile belki
severim
J.
Kendi kendimi strese sokup çıkarım karışmayın bana
J. Ha bir de sonu Wong Kar Wai etkisi verdi.
Chunking Express desem daha doğru olur sanki. Ben bu kitapla o filmin
karşılaştırmasını yapsam yaparmışım şu an fark ettim
J. Kısa kısa o zamanın tarihine
de göndermeler de yapılmış.
Normalde dikkat etmem ya da gözüme çarpmaz diyeyim ama bu kitapta yazım yanlışları, baskı hatalarına baya denk geldim, hoşuma gitmedi. Doğan kitap bir de bence bu kağıt için gereksiz bu kadar pahalı yapıyor kitapları. Tabi sebebi bu değildir ama olsun.
Kitabı neden sevdiğimi de birkaç cümlede
açıklayayım; bir kere böyle topluma yabancılaşmış, toplumdan izole olmuş baş
karakterlerin anlattığı hikayeleri daha önce de sevdiğimi söyledim liste bile
yaptım,
buyurun bakın J.
Kitapta altını çizdiğim böyle afili, kapak fotoğraflarınızın altına yazacağınız
sözlerin olması da beni çekti, her zaman işe yarar bir kitabı sevmemde
J. Özellikle bir yer
vardı ki karakterlerden Midori ve Watanabe'nin ilk konuşmaya başladığı bölüm çok hoşuma gitti, samimi geldi. Gözümde canlandırıp,
oynatabildim. Filmi yapılsa bu kitabın baya popüler olur, izlenir eminim.
Bunların dışında, hikayeleri sevdim. Birden çok hikaye vardı kitapta ve hepsi
de ilgi çekici. Yazar küçük oyunlarını oynayıp merak unsurlarını nerede ne
zaman neyi söyleyeceğini bilerek ustalıkla yerleştirmiş. Güzel kitaptı,
Gönülçelen ve Muhteşem Gatsby adı en çok geçen kitaplardı ve ben ikisini de severim.
Karakterimiz de Fitzgerald hayranı. Yazar referansları kitapta bulabilirsiniz.
Sizi çok sıkmadan aralara yerleştirilmiş. Bende fobi gibi oldu nedense çok önem
vermeye başladım bu duruma
J.
Birkaç sevdiğim altını çizdiğim cümleleri de şurada paylaşayım. Sevdiklerinizin sizinle olması dileğiyle, hoşçakalın :).
"Eğer şu anda kendimi bırakacak olursam, paramparça olurum. Ben hep böyle yaşadım ve başka türlüsünü bilmiyorum. Eğer kendimi koyuverirsem, bir daha eskisi gibi olamam. Un ufak olurum ve sonunda da buharlaşırım."
"Ölüm yaşamın karşıtı olarak değil parçası olarak vardır."
"Çağdaş edebiyata güvenim yok demiyorum. Ama değerli vaktimi de zamanın vaftiz etmediği eserleri okuyarak ziyan etmek istemem. Hayat yeterince kısa."
"Herkesle aynı şeyleri okuyunca, ister istemez herkes gibi düşünürsün. Bu, kaba ve zevksiz insanların dünyasıdır."
"Peki insanlar kalbini açınca ne oluyor?"