6 Temmuz 2017 Perşembe

Atıştırmalık #18 (Yüzbaşının Kızı, Things To Come, Junky, Elle, La Pianiste)

Merhabalar yine kısa kısa son izlediklerim ve okuduklarımdan notlar :). Eksikler var, kendi başına yayın olanlar var hiç yazmayı düşünmediklerim var ama öyle işte :).

Yüzbaşının Kızı - Aleksandr Puşkin




Sahaftan aldığım bir kitap, akıcı hızlı okunan kısa bir kitaptı. Başladığı gibi bitti. Romantizm akımının etkilerinin görüldüğü savaş ortamında bir aşk hikayesi. Fazlaca romantik ele alınan naif bir hikaye. Uzun zamandır da Rus Klasikleri okumuyordum, Andreyiçler, Andreyovskiler falan iyi geldi :). Çok hoşuma gidiyor bu tarz isimleri okumak :). Güzel bir klasik tavsiye olunur :).

Things to Come - Mia Hansen - Love (2016)




Bu aralar Isabelle Huppert'a takığım gibi, filmlerini izliyorum. Huppert; depresif bir anne, başkasına aşık olan bir eş ve çocukları arasında yaşayan bir öğretmeni canlandırıyor. Bir de öğretmen olan sevdiği bir öğrencisi var arada gelip giden. Filmi sevdim ama bir şeyler eksikti sanki, filme bayıldım diyemememin sebebi oydu herhalde. Çok iyi film, güzel ama bir şey eksik daha bulamadım :). Benim huysuzluğum da olabilir bilemiyorum :). Yoksa güzel film. En çok park, çimen, yeşil gördüğüme sevindim bir de çok sevdiğim Fransız evlerini, iç dizaynını. Kitaplar da filmde yan rolde ki okuduğu kitaplar benlik olmasa da kitapları her karede görmek güzeldi. Müzikler de güzeldi. Huppert'a laf söylemek olmaz zaten çok iyiydi hele ki birkaç yerde beni de ağlattı ve özellikle bir yerde vauv dedirtti :). Muzaffer'in önerdiği filmlerdendi ama gitti yine beni duygusallaştıran bir film seçti iyi gelecek diye :). Gelmesine geldi de yine bir burukluk bıraktı :). Teşekkür ediyorum kendisine, önerilere devam. Onun film yorumları paylaştığı güzel bloguna gitmek isterseniz de burada :).

Junky - William S. Burroughs




Ayy ne umutlar ve beklentilerle okudum da sonra bitsin diye dua ettim. Sevemedim, sevenlerinden özür dileyerek. Beat kuşağı severim ama bu kitap beni sıktı. Yazara kesinlikle bir şans daha vereceğim ama zaman geçtikten sonra ancak herhalde. Bu kitap bir eroinmanın günlüğü gibi. Arada bazı tespitler var beni etkiledi ama çok düz bir anlatıma sahip. Kolay okunan bir kitap.

Elle - Paul Verhoeven (2016)




Off off of ki ne of. Valla abartıldığı kadar var. Huppert'ten nefis bir oyunculuk, güçlü bir hikaye, gerilim dozu çok iyi. Yani ne kadar övgü varsa sıralayabilirim. Almodovar tadında bir gerilim filmi hissettim. Sonu biraz düşündürttü ama gayet güzel gerilim filmiydi. Film baştan sona rahatsızlık verici uyarmadı demeyin.

La Pianiste - Michael Haneke (2001)




Uzun zamandır psikolojimi bu kadar bozan bir film olmamıştı. "Elle" de etkiledi gerçi ama Haneke yine farkını konuşturmuş. Huppert annesiyle yaşayan orta yaşlarında annesinin baskı ve kontrolünde yaşayan bir kadını canlandırmış. İnsan taştan değil ya onun da bastırılmış duygularının dışa vurumunu yine rahatsız edici biçimde bizlere gösteren Haneke'nin önemli filmlerinden. Bu film bana belki okuyanınız vardır "The Beauty Queen of Leenane" oyununu oldukça anımsattı. O da çok güzel bir dramadır. Haneke'nin Huppertli son filmi yine beni heyecanlandıran filmlerden, çıksa da izlesek :).

Huppert'in bu üç filminde de çokça ortak özellikler var. Anne kız problemleri, anne sorunları hatta çokça ön planda. Bir şekilde birbirine benzeyen karakterler. Bir de sanki "Elle" ve "Things to Come"'daki karakterleri birleştirsek ortaya "Piyanist" filmindeki karakteri çıkar gibi :), ne diyorsunuz? Huppert bu rollerin altından ustaca kalkmış ama "Piyanist" ve "Elle"'deki karakterler gerçekten etkileyici özellikle ilkinde. Bana önerebileceğiniz başka Huppert filmi varsa önce onları izleyeyim :).

Siz bu aralar neler atıştırdınız? Yorumlarınızı merak ediyorum :).

24 yorum:

  1. benim de aklımda kalan bir kitap Yüzbaşının Kızı :) Bu aralar kitap okuyamıyorum ya Bizim veletlerin derdi bitmiyor valla :) Emeğine sağlık sevgiler :)

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir toparlama olmuş.Ben de bu ara teknik kitaplar okuyorum.Duygu odaklı çift terapisi gibi mesela :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :). Aaa çok iyi konu ya, desene yakında o konuda güzel yazılarını okuyacağız diye. Merakla bekliyorum :).

      Sil
  3. Aa süper o zaman :). Yüzbaşının Kızı klasiklere başlangıçlarda okunabilir gerçekten, özellikle klasik kitaplardan çekinenlere iyi bir tercih, akıcı ve kolay okunuyor dediğin gibi :). Ben de teşekkür ederim güzel yorumun için canım benim :).

    YanıtlaSil
  4. Gerilim yaratan ve psikolojiye balyoz gibi gelen filmlere bayiliyorum. Sanirim son iki film de oyle. İzleme listesine eklendi bile. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oo o zaman aynen Elle ve Piyanist tam sana göre 😄 Piyanist sinirlerimi güzel bozdu 😄

      Sil
  5. Elle ve Pianist filmine başlayıp, bıraktım. Bu tür filmleri kışa bekletmemin daha iyi olacağı kanısındayım kendim için. Diğer filme bakarken bir çok filmini buldum. İki tanesi özellikle gözüme çarptı.
    Amour (ödüllü), Valley of Love (Depardieu ile oynamış bu filmde), Souvenir (biyografi), Lacemaker, Asphalte, La Ceremonie (bu filmle Cesar en iyi kadın oyuncu ödülü almış). Bendeki liste bu kadar.. İyi izlemeler :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amour benim de listemde, onu izleyeceğim bir ara. Diğerlerine de bakayım. Çok güzel bir seçki yazmışsın teşekkür ederim, hepsine bakacağım şimdi :).Teşekkürler :).

      Sil
  6. Yüzbaşının Kızı'nı ben de okuyacağım. Merak ettiğim kitaplardan.

    Ben bu aralar sürekli film izliyorum. Tercihim ya Oscar almış ya da IMDB'nin ilk 250'sinde olan filmler. Bazen de oyuncusunu sevdiğim filmleri izliyorum. En son Ewan Mcgregor ve Ryan Gosling için Stay'i izledim. Filmin sonunda ne olduğunu Ekşi'deki entrylerini okuyarak anladım :-) İzlemediysen tavsiye ederim. Biraz depresif bir film, uyarayım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakayım o filme ben izlemedim, teşekkürler önerin için canım benim ☺️.
      Yüzbaşının Kızı kolay okunan incecik bir roman bir eline alsan zaten sen hemen bitirirsin 😊

      Sil
  7. Güzel öneriler, bakmak lazım :)

    YanıtlaSil
  8. Yüzbaşının Kızı ilk klasik Rus kitabım. Oldukça güzeldi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten başlangıç olarak okunabilinecek bir kitap :). Senin de başlaman bu kitapla iyi olmuş :).

      Sil
  9. heeey ben mia hansen love hastasıyım yaa. goodbye first love, izlesenee. huppert pek severim, pianist de ne film yaaa :) ay ne güzel şeyler yazıyon sen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzlerim tabi ki, bu filmi de sevdim zaten :). Huppert'ı kim sevmez <3. Piyanist var ya off ki ne off filmde sinirden gülüyordum artık, psikolojim alt üst oldu :).

      O senin güzel gören gözlerin <3

      Sil
  10. ya baksana, huppert'den seromoni, mersi pour la chocolat, villa amalia, kaçırmaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemen bakayım :), aa çok sevindim filmi sevmene :).

      Sil
  11. doll house izledim çook sevdiiim :)

    YanıtlaSil
  12. things to come. şimdi izledim. çok sevdim haliyle. hansen ve huppert yaa olcak o kadar. felsefe okumam diyon. adorno bak çok önemli yaa. müzik üstüne yazıyor. vardı filmde. bi de büssürü filozof işte. filmde eksiklik dediğin şey bence işte hayat gibi olması. hayattan bir kesit vardı. hayatta da hep eksiktir bişiler, tesadüfidir. hep eksik hisdsederiz ki zaten. heey sen seç ayıkla ben izleyim sevdim bu planı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Felsefe okumam değil de pek tercih etmem :). Adorno bilinmez mi bilinir tabi :). Biz de okuduk birkaç makalesini :). Bir de dikkat ettiysen hem Piyanist'te hem Things to Come'da Huppert Adorno'an bahsediyor :). Kişisel olarak da mı seviyor acaba :).

      O tarz bir eksiklik değil benim dediğim ama sen de çok güzel yazmışsın :).

      Yaa çok sevindim beğenmene :). Ne mutlu bana :). Çok teşekkür ederim güzel yorumun için, aşırı mutlu ettin :). Ben ayıklarım hep tabi :). Zevklerimiz de benziyor demek :).

      Sil
  13. Aaa Things to Come izlemişsin, yaşasın!! Ya çok mutlu oluyorum tavsiye ettiğim filmleri birilerinin izlediğini/beğendiğini görünce, bu reel hayatta da böyle :) Ben de teşekkür edeyim o yüzden sana vakit ayırıp izlediğin için. Filmde neyin eksik geldiğini anlayabiliyorum, zira ikinci izleyişimde bana da bir şeyler eksik geldi. Ama hiç dert etmiyorum. Çünkü çok güzel bir bağ kurdum başkarakteriyle. Tüm sıkıntısını, hevesini içselleştirdim, final sahnesinde onunla beraber ben de iyi-mutlu oldum, ferahladım. Dediğin gibi dağ, çimen, yeşil görmek bana da çok iyi geliyor bu arada :) 2016 film sezonunun en güzel armağanı bu filmdir benim için. Ve tabii Isabelle Huppert ile de tanıştırmasıdır ayrıca. Önceden de tanıyorduk kendisini tabii ama bu yıl kariyeri için mihenk taşı gibi bişey oldu sanırım. Röportajlarını, ödül konuşmalarını falan da seyrettikten sonra gözümdeki soğuk nevale Fransız aktris imajı silindi, yerine dünyalar tatlısı asalet timsali harika bir kadın geldi. Geçenlerde La Cérémonie isimli filmini izledim ben de, Huppert yine şahane ama filmi çok sevemedim :/ tavsiye etsem mi bilemiyorum.

    Piyanist de Cache ve Funny Games ile birlikte en sevdiğim Haneke filmlerindendir, söylemeden geçmeyeyim. Bu diğer ikisini izlemediysen mutlaka izle bence, çok deli işi filmler. Ama Funny Games sinirlerini daha çok bozabilir, uyarayım :)

    Sevgiler 🤗

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin önerdiğin benim izleyip beğenmediğim yok herhalde daha, zevklerimiz benziyor sanırım😄 O yüzden önerilere devam 😄

      Geçen sene Huppert'ın yılı oldu resmen, çok izleyip okuduk. Hak ediyor mu tabi ki. Her oyuncuya nasip olmaz böylesi.

      Cache benim ilk izlediğim Haneke ve bayılıyorum o filme. Bu film de çok güzel. Funny Games'i biliyorum ama cesaret edemiyorum izlemeye aldığım birkaç duyumdan dolayı senin dediğin gibi 😄 Benim Haneke izlemeden önce kendimi önce psikolojik olarak hazırlamam gerekiyor ama o film için ekstra hazırlık yapmam gerekir gibi hissediyorum 😄 Şimdi ben Huppertlı son filmi bekliyorum, afişi çıkan fotoğraflar heyecanlandırdı 😄

      Sil