Okunulası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Okunulası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ağustos 2014 Salı

Yaz Okumaları

Bu sefer temalı okuma önerilerimin dışına çıkıp genel bir liste ile karşınızdayım. Bu yaz okuduklarımdan beğendiğim kitapları şöyle kısaca özet geçip size önereceğim.

Kazuo Ishiguro – Beni Asla Bırakma




Yazarın kısa hikayesini derste okuduktan sonra, hocamızın bu kitabı okuyun diye önermesiyle ya bunun filmi de vardı sanki diye düşünüp araştırınca konusu da cezp edince okumalıyım deyip almıştım. İlginç konusu ile beklentileri karşılıksız bırakmıyor, sıkılmadan ne olacak diye okudum. Bilim kurgu tarzındaki “Beni Asla Bırakma” üzerinde düşünülecek boş olmayan bir kitap. Çok sevdiğim Isaac Asimov’ un öykülerinden oluştuğu Dünya Hepimize Yeter kitabındaki (ki öyküleri ara ara açıp okurum) tadı buldum. Filmini de Keira Knighley'e rağmen , ki kendisinden hiç haz etmem, diğer oyuncular favorim olunca izledim. Kendi içinde o da güzeldi.

Arthur Golden – Bir Geyşa’nın Anıları




Çıktığı zaman büyük yankı uyandırdığını hatırlıyorum. Ta bu zamana kadar alıp okumamıştım. Kitapçıda gözüme çarpınca hadi oku bakalım nasılmış dedim ve pişman olmadım. Kitapta hayatın adil davranmadığı küçük bir kızın hüzünlü öyküsü, kızın gözünden anlatılıyor.

Nicky Pellegrino – İtalyan Düğünü




Başlıkta İtalya kelimesinin geçmesi benim için yeterli bir kitabı alıp okumak için. Mesela zamanında Ye, Dua Et, Sev i okurken en katlanılabilir kısmı İtalya bölümüydü benim için. İtalyayı, İtalyancayı, İtalya ile alakalı her şeyi severim kısaca fazla översem mazur görün. Gitmesem de görmesem de severim kendisini.

Artık kitaba gelecek olursak İngiltere’de bir İtalyan ailesinin yaşadığı, küçük kızın evlenmek üzere olduğu bir eve konuk oluyoruz. Annesinin anılarına geçiş yaptığında tam “İşte yandık” dediğim zaman kitabı tatlandıran, müthiş bir hikayeye dönüştü benim için. İki hikaye iç içe ilerlerken akıp gitti. Kitap birkaç tarifte paylaşıyor. Okurken de anlatılan yemekler iştahınızı açacak söylemedi demeyin.

Neil Gaiman – Yolun Sonundaki Okyanus





Mezarlık Kitabı ile okumaya başladım Neil Gaiman’ı. O asil, duru anlatımına hayran kalmıştım. Bu da aynen öyle bir kitap. Bir çocuğun gözünden anlatılan büyülü bir dünya, güzel bir son. Büyüklere masal tadındaki bu kitap, yazarı sevenleri üzmeyecek.

David Gilmore – Film Kulübü




Bu kitapta okula gitmeyen, işi olmayan oğlunu filmlerle eğiten bir baba var. Yazarın oğlunun ergenlik anılarını yazdığı bu kitap gerçekten çok eğlenceli. Film severlerin kesinlikle okuması gerek. İçinde filmler, yönetmenler, yazarlar ve aktörlerle ilgili ilginç detaylar var. Kitapta geçen izlemediğim filmleri şimdiden listeye aldım. Anlatım tarzını beğendim. Cazip gelen konusu sizi yanıltmıyor. Severek okudum.


Patti Smith – Hayalperestler




Bu küçücük fotoğraflarla süslenmiş kitap beni etkiledi. Keşke orijinalini okusaydım dedim yazarın dil oyunlarını daha iyi anlamak ve görmek için. Patti Smith şarkılarını sevince kitapları olduğunu keşfedince seviniyor insan. En yakın zaman “Çoluk Çocuk” da okunacak.

Claudia Carrol - Sana Bir Sır Vereyim Mi? ve Sophie Kinsella – Pasaklı Tanrıça



            



İki tane de çıtır edebiyatı okudum. Edebidir, değildir diyenler var ama ben arada stres atmak, eğlenmek için okumayı seviyorum. Bu akıcı, kolay okunan kitaplar romantik komedi film tadında.  Pasaklı Tanrıça’ yı “Beni Hatırladın Mı?“kadar sevmesem de güzel ve komikti. İlk kitap da yine akıcı ve komikti.

Not: Bu arada D&R ' ın bu yaz yaptığı Domingo ve Doğan Kitap indirimlerine bayıldım. Kitapların çoğunu indirimden aldım zaten. 3 yazdır Can Yayınları okuyorduk, şimdi de bu yayınevleri. Aynen devam etsin :).

Okuduklarımdan beğendiğim ve önerdiğim romanlar burada, sevdiğim öykü kitaplarını ayrı bir yazıda toplayacağım için buraya yazmadım. Şimdilik bu kadar J





Devamını Oku »

8 Ağustos 2014 Cuma

Yalnız Adamlar Senfonisi

Aşağıda göreceğiniz kitapların anlatıcısı dışarıda başka içeride bambaşka bir dünya yaşayan her ne kadar yalnız desek de kimileri sonunda yuva kurup, mutluluğu bulsa da bizi bu sınırlı sayfa sayısında kendi düşüncelerine ortak eden adamların yazısı. Kısacası anlatıcısı birinci tekil kişi olan, yalnız adamların kendini anlattığı birkaç güzel roman önereceğim J

J.D. Salinger –  Çavdar Tarlasında Çocuklar - Holden Caulfield




Bir dönem gençliğini etkilemiş (hatta bazılarını yanlış etkilemiş), hala çok okunanlar listesinde olan sorunlu genç Holden’ ın hikâyesi kesinlikle okunmalıdır. Benim de favorilerim arasında olan bu kitapta Holden’ın düşüncelerini okuyoruz. Hani bazen kitap okurken dersiniz ya “ Evet ya aynen öyle, ben de öyle düşünmüştüm”  diye işte o kitap bu kitap. Bir nevi ilham kaynağıdır benim için bu listeyi yapmamda da (Her ne kadar 16 yaşında bir çocuk olsa da ).

Yusuf Atılgan – Aylak Adam - C.




Tam olarak birinci tekil şahıs diyemesek de yer yer C.’nin ağzından anlatılanlara şahit oluyoruz. O yüzden bu güzel roman da listemize giriyor. Kendisini anlatmaya övmeye de pek gerek yok sanırım. Kitap zaten çoğu kişinin favorileri arasında. Herkes biliyorsa ne diye listeye aldın aa akılsız da demeyin. Belki kıyıda köşede hala okumamış, tereddüt edenler vardır. İşte gençler tereddüt etmeyin alın okuyun. Son uyarıdır J

Robert Silverberg - İçeriden Ölmek - David Selig




Bu kitap aslında normal bir dünyada normal bir şekilde yaşayan (!) bir adamın öyküsü, David Selig’in öyküsü. Tek bir farkla, kahramanımız insanların düşüncelerini okuyabiliyor. Aman ne de klasik demeyin. Zavallı adamcağızın nadir bulunan bu yeteneği gittikçe azalıyor ve biz de bu iki durum arasındaki geçişi izliyoruz. Yazar o kadar güzel anlatmış ki, kendinizi o sıkıntılı durumun içinde buluyorsunuz, hatta neredeyse hissediyorsunuz.

Uygar Şirin – Karışık Kaset - Ulaş




Bu şarkılara aşık, kafası karışık İrem'e aşık gencimizin 10 yıllık arayla kendi anlatımıyla hayatına tanık oluyoruz.  Bu kitabı benim için güzel yapan beni güldürmesinin yanı sıra, herhalde her fırsatta karşımıza çıkarılan şarkılar sevmemin nedenidir. Her  duruma Ulaş'ın şarkı bulması sizi ayrı keyiflendirecek. Bir de mevzu bahis kitabımızın adını taşıyan karışık kasetler mevcut. Sezen Aksular, MFÖ'ler size benimkilerden güzel olmasın güzel temalı şarkılar da sunuyor. Bir solukta okuyacağınız zaten film tadında geçen bu şarkılı, eğlenceli kitap tam yazlık.

Not: Filmini de yapıyorlarmış, bakalım nasıl olacak. Baba tam olmuşta, Sarp Apak ve Özge Özpirinççi pek olmamış gibi ama bakalım :/.

Hüsnü Arkan – Ölü Kelebeklerin Dansı - Haldun




Yazar, canımız ciğerimiz Hüsnü Arkan.  Bizi Haldun’un ölüler dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor. İlginç karaktere sahip,birazcık kasvetli bir roman. Ee ne de olsa ölen insanların yaşadığı bir yer (!).

Devamını Oku »

29 Temmuz 2014 Salı

Yalçın Tosun Sevmek



Kimdir? 1977 Ankara doğumlu Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde öğretim üyesi; Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler, Peruk Gibi Hüzünlü ve Dokunma Dersleri kitaplarının sahibi; Notre Dame de Sion ve Sait Faik Hikâye Armağanı ödüllerine sahip güzide bir abimiz.


Neden seviyorum? Yukarıdaki bilgiler kitabın ilk sayfasından edindiğim bilgiler. Asıl konuya gelirsek neden Yalçın Tosun okumayı sevdiğime dair size özetle birkaç sebep vereyim. Bir kere kitapların adı çok güzel ve orijinal.  Hiçbir bilginiz olmasa bile kitabı elinize aldığınızda Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler adını gördüğünüzde bu neymiş diye bakmadan geçemezsiniz. İkinci sebep herhalde yazarın kendisinin dediği gibi “utangaç, kenarda kalmış, sesi az çıkan çocuklara hayatın vermediği söz hakkını öykülerinde vermek istemesi” (söz konusu alıntıyı içeren röportajın linki aşağıda). Yani bir nevi Robin Hood J.  Sanılmasın ki mutlu sonlar var bu kitaplarda. Kitaplara genel olarak bir hüzün hâkim. Dediğimiz gibi karakterler hayatın onlara iyi davranmadığı, klişelere uymayan kişiler. Doğal olarak toplum tarafından hoş görülmeyen, dışlanan kişiler. Öyle güzel anlatır ki hikayelerin gerçekliği sizi rahatsız eder. Anlatım dili güzel ve akıcıdır bir an bile sıkılmazsınız. Öyküler kısa, kitaplar ince o yüzden okumalara doyamıyorsunuz ve öykülerin sonunda her zaman düşünmek için zamana ihtiyacınız oluyor. Benden bu kadar biraz da kitaplardan alıntılarla Yalçın Tosun anlatsın öykülerini.

Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler





-          “Akıl hastanesinde yattım ben Tülin. Aşk yüzünden delirdim. Bir insanın daha büyük bir başarısı olabilir mi? “ (Kale Direği)

Peruk Gibi Hüzünlü



-          “Her şey her zaman olduğu gibi insanın kendisiyle ilgiliydi işte, kendisiyle ve hissedip söyledikleriyle. “ (Beyaz Sabun)

-          “Birden çocukken en sevdiği rengin sarı olduğu aklına geldi. Bu hatırlayış şaşırttı onu. Nasıl da değişiyordu insan zamanla. Uzun zamandır kendini solgun gösterdiğini düşündüğü sarıdan hiç hoşlanmıyor ve bu rengi üzerinde taşımak istemiyordu. Çocukken böyle şeyler düşünmüyordu insan ne de olsa. Güdüleri ve beğenileri üçüncü kişilerin gözüyle kirletilmiş olmuyordu henüz. Mutluluğun aranan bir şey haline henüz dönüşmediği zamanlardı onlar.” (Bir Gök Bakımlık)

Dokunma Dersleri



-          “Dersimdin çalıştım, parmak uçlarına kadar ezberledim seni.”(Damdaki)

-          “Sözcükleri tozlanmasın diye özenle paketleyerek rafa kaldırma sanatıdır evlilik.”(Bir Kocanın Gizli Defterinden)
      
     Bonus :  Yazarı Mabel Matiz sayesinde tanıdım, Peruk Gibi Hüzünlü kitabındaki aynı adlı şiiri bestelemiştir. İşte sözler, işte şarkı.


çocuklar tekinsizdir
annelerse uçurum
olur olmaz,olur olmaz düşürür
bitmemiş her sevişme
paslı bir iğne gibi

doğrudan, doğrudan kalbe yürür
söz bitimi gibidir
odanın her köşesi
bi kuşatma büyütür
gece sona ermeden
peruk takan birini öpmezsem
yaram büyür
gece sona ermeden
peruk takan birini öpmezsem
yaram büyür




İlgili link : http://www.okuryazar.tv/yalcin-tosun-dokunma-derslerini-anlatiyor/
Devamını Oku »

27 Temmuz 2014 Pazar

Alper Canıgüz Sevmek


Kimdir? 1969 yılında İstanbul’ da doğmuştur. Okuma sevgisini babasına, yazma tutkusunu müzik kabiliyetinin olmayışına borçludur. Kahkahalarla ağlatan ve hıçkırıklarla güldüren kitapların yazarı olarak anılmayı isteyen Canıgüz, politik açıdan kendisini narsisizme yakın bulmaktadır. (Kitaplarındaki tanıtım, bu bile Alper Canıgüz’ ün mizah anlayışını yansıtıyor J) Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunudur. Ayrıca kendisi bir Afili Filintadır.


Neden seviyorum? Ee absürdlüğün kitabını yazdı. Eğlenceli, bol genel kültürlü, akıcı romanları var. Elinize aldınız mı bırakasınız gelmiyor. Ha bir de Alper Kamu (duymayan yoktur herhalde) diye bir karakteri var, pek yaman, pek bilmiş, evimizin dedektifi. Dostoyevski, Oğuz Atay okur. Yaşının gerektirdiklerini hep saçma bulur. Alper Canıgüz’de öyle güzel anlatır ki bunları gülmeden duramazsınız. Hikâyeleri akıcıdır, hep bir merak unsuru vardır. Bazen de öyle bir an gelir ki bir şeyler boğazınızda düğümlenir kalakalırsınız. Hikâyelerdeki en küçük ayrıntıyı atlanmaz, sonunda anlarsınız önemini. Merak edilen soruların cevaplarını hep alırsınız. En iyi giriş cümlelerine sahiptir. Dört kitapta da bu özellik değişmez, kanıt olarak işte kitapların ilk paragrafları J

Tatlı Rüyalar




“HAYATIMI SATIYORUM!
25 yaşında, iyi eğilimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı gene, geri kalanını temin edebilmek                          amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor.                                                                   
   İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilir.”


Oğullar ve Rencide Ruhlar



"Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışarıdaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.”


Gizli Ajans



“Borges ve Kemalettin Tuğcu’nun aynı kişi olduğunu öğrendiğimde hayatta bundan daha korkunç bir gerçekle karşılaşamayacağımı düşünmüştüm. Heyhat, ne kadar da yanılmışım.”

Cehennem Çiçeği



“Bilirsiniz insanlar, doğar, ölür ve sonra büyür.”


İlk paragraftan merak ettiren, tempoyu düşürmeyen kitaplar. Tek kötü yanı kitaplar arası en az dört yıl olması benim gibi Alper Canıgüz okumayı seviyorsanız bu çok uzun bir süre L

Bonus: Söylemesi ayıp, Onur Ünlü ile yakın arkadaş olduklarını bildiğimden (ki kendileri en sevdiğim Türk yönetmenlerdendir, absürdlükte sınır tanımayanlardan) bir ön gösterim sırasında, Alper Canıgüz kitaplarını film projesi olarak düşünür müsünüz diye sormuştum. Zaten böyle bir şeyi düşündüklerini söylemişti. Yakın zamanda bu güzel kitapları sinemada da görmek dileğiyle J




Devamını Oku »