Merhaba sevgili okuyucularım(sanırsın çok okunan köşe yazarı, girişe bak girişe). Bugün sizlere
daha önce de haberini verdiğim bir liste paylaşacağım. Son zamanlarda okuduğum
yazarlardan ve öykülerinden bahsetmeye devam edeceğim. Ben bu türü çok seviyorum, ne
kadar varsa nerede bulursam alıp okuyorum. Hikaye okumak da dinlemek de harika
bir şey. Sizin bloglarınızdaki hikayelerinizi de okumayı çok seviyorum. Eğer
sizin de yazdığınız hikayeler varsa linkini yorumlarda paylaşırsanız seve seve
okurum :).
Bugün iki isimden bahsedeceğim çünkü ilkinden o kadar çok alıntı var ki üç
kitap yapmak istemedim fazla uzun bir yazı olmasın diye. Listede yeni
keşfettiğim isimler var her ne kadar birinden emin olamasam da nedenini
yazacağım :).
Yine önerdiğiniz isimler, kitaplar varsa paylaşın ben de inceleyeyim ve
listemiz başlasın :).
Esneyen Adam – Feryal Tilmaç
YKY’nin kitabevinde öykü bölümün
keşfettiğim isimlerden biri. YKY gerçekten öykü yazarları bakımından bana çok
güzel isimler keşfettiriyor. Yeni yazarları görmek ve okumak mümkün.
Desteklemeleri ve yayınlamaları çok güzel. Genelde hepsini de beğeniyorum
okuduklarımdan; Yalçın Tosun, Ömür İklim Demir burada da önerdiğim isimler.
Feryal Tilmaç’a gelirsek bu kitap çok güzel başlayıp ortalarda zayıflayıp son
öyküyle daha doğrusu kısa bir drama örneği var tekrar yükselen bir grafiğe
sahip bir kitaptı bana göre. Yedi öykünün olduğu ince bir kitap. Genel olarak
dikkatimi çeken öykülerde ve benim üst üste en azından aynı kitap içinde
okumaktan hoşlanmadığım şey karakterlerin yazar olması ya da olmak istemesi
durumu. Dört öyküde üst üste aynı tip karakter okumak benim için can sıkıcıydı.
Aynı karakter dememin sebebi kısacık öykülerde sürekli başkarakterin yazı
işleriyle alakalı olması durumu. Benim kişisel huysuzluğum da olabilir ama
sürekli ya da üst üste yazar olmak isteyen, olan, hisseden ya da kalanları
okumak bana hepsi aslında aynı karaktermiş hissini veriyor. Yekta Kopan’ın Aşk
Mutfağında Yalnızlık Tarifleri öykü kitabını da sırf bu sebepten sevememiş
olabilirim (içinde sevdiğim öyküler olmasına rağmen). Bu benim şahsi fikrim
diyelim neyse onun dışında bir de çok fazla resim, film vesaire örneği
vermesinden hoşlanmadım. Belki arada kullanılabilirdi ki ben severim öyle
şeyleri ama ben çok olmasından ya da direkt olarak verilmesinden hoşlanmadım.
Ruhi Mücerret’te de çok vardı bu olay belki de hoşlanmamın nedeni bu olabilir o
kitaptan, fazlaca gözüme çarparsa bu alıntılar veya anlatım tarzıyla da alakalı
olabilir sevmiyorum herhalde. Bu iki şeyden dolayı kitaba bayıldım diyemiyorum
fakat kitabı sevdim aslında.
Bunların dışında, eleştirel bir yanı var
yazarın, öykülerinde bunu hissetmek mümkün. Gerçekdışı hatta bilim kurgu öğeleri
de görmek mümkün ki hikayeler güzelleşmiş. Son hikaye tek perdelik oyun diye
geçiyor ama yazarın gözlem gücünün yüksek olmasından kaynaklı çok güzel bir yazı
çıkmış ortaya. Sonu da sonsuz diye bitiyor zaten ki müthiş bir düşünce,
okuyunca anlayacaksınız. Bir de bilerek yapılmış bu yazım hali çok hoşuma
gitti; Ayselatun, hocanım … gibi. Okuyan Us’tan çıkan bir öykü kitabı var
Tilmaç’ın, ben tanıtım yazısını çok beğendim ve onu da kesinlikle alıp okumak
isterim.
“Düşünüyorum da beni en çok kasaba halkının
yıkımı da aynı büyük heyecanla izlemesi yaraladı. Görünen oydu ki sanat, form,
mükemmellik, aşkınlık, hakikat zaten sözü edilmeye değmez kavramlar, ağza alınmayan
kelimelerdi.”
“Sanat ruhu yüceltmek için, daha iyi
insanlar olabilmemiz için…”
“Ben üzülmedim sanki. Ama hayat bu.
Şişelerin dibini bulduğumuzda gör sen. Mutlu bile oluruz.”
“Bu sefer de memnun musun diye soruyor. Sen
hiç işinden memnun olan birini gördün mü Ayça?”
“Şimdi sana yazmaya karar verdiğime göre
bütün bunları bir kenara bırakabilir, sadece seni düşünebilirim. Yaza yaza sen
olabilirim, senle beni biz yapabilirim. Karışmasen.”
“Öyle
bir uzaklaş ki karda kalmasın izin… Seni düşünerek dinlediğim şarkılardan
kaçıp geldi bu sözler. Buyursunlar!”
“Fazlasını anlamak hastalıktır dememiş
miydi birisi?”
“Sevgiler, arkadaşlıklar, dostluklar değil
de alıntılar mı biriktirmişim ne?”
“Korku tek dilini damağını mı kurutur
adamın? Duyduğun sessiz dehşet ruhunu kurutuyor.”
“Bazen sevdiğiniz şeye gerçekten sahip
olmanın tek yolu onları yok etmekten geçer.”
Kız – O.Henry
Kitabı tanıtmadan önce ben kitabın
yapısından bahsetmek istiyorum :).
Evet, baya bildiğiniz kitabın kapağı ve sayfalarından. Neden mi? Çünkü
bayıldım. Böyle bir doku, sayfa ve kapak olamaz. O yumuşaklığı, esnekliği o
elinizi değdirdiğinizde hissettirdikleri… Anlayamazsınız! Tamam, saçmaladım
fakat gerçekten abartmıyorum ben böyle bir kitap okumadım. Harika yapılmış.
Yayınevine böyle bir kitap çıkardıkları için teşekkür ediyorum zaten başka
türlü incecik kitaba on beş lira istemelerinin açıklaması olamaz. Ama ben neyse
ki D&R indiriminden 9.90’a almış bulunmaktayım. Bir de kapak tasarımı çok
hoşuma gitti. Sonra inceledim tüm kitaplar öyleymiş, tarz meselesi
anlayacağınız. Ben o üç rengin birleşimini çok sevmesem de kitapta hepsi doğru
orantılıydı. Moda bloggerına döndüm kitapların stillerini inceliyorum, kendimi
şaşırdım unuttum kültür sanat bloggerı olduğumu :).
Ne oluyor anlamadım kitaptan kombin çıkardım hadi hayırlısı.
Kitaba geleyim artık o ilk kez okuduğumdan
emin olamadığım ama sonradan kesinkes emin olduğum kitap bu kitaptı arkadaşlar.
Ben kitap halinde değil ama içindeki en az üç öyküyü net biçimde okuduğumu
hatırlıyorum. Zaten siz de okuduğunuzda eminim aşina gelecektir. Tarz olarak
Maupassant’ı severler benim gibi bu öyküleri de sevecektir. Eğlenceli kısa
öyküler ben sevdim kitabı. İçinde zayıf bulduğum, sevmediğim öyküler de var ama
bu kitabı size kesinlikle öneririm çünkü çok güzel hikayeler var. Arka kapak
yazısı beni çok etkiledi ayrıca, çevirmen Zeynep Avcı tarafından yazılan bu
yazı kitabı almamda büyük etki. Alıntı paylaşmayacağım çünkü kitap o kadar
güzeldi ki (bknz.üst paragraf) kıyamadım çizmeye :).