15 Nisan 2017 Cumartesi

Öneri Makinesi'ne Önerdiler #1 (The Private Lives of Pipa Lee + Big Little Lies)

Merhabalar, nasılsınız? Bugün sizlerin karşısında yeni bir bölümleyim. Bu sene baya yeni seriler başlatıyorum ve devamı da gelecek :). Bu arada eski listelere devam ediyorum; incelemeler, abur cuburlar, atıştırmalıklar ve HP Yazı serisi vb. Bir Yayınevi Beş Yazar/Kitap için de listeler hazırlanıyor :). Hepsi sırasıyla :). Gelelim şimdiki yazımıza. Bugüne kadar hep ben önerdim şimdi sıra sizde :). Sizin önerileriniz benim için çok önemli, siz de yorum yapıp bana önerilerde bulunuyorsunuz ben de bakacağım deyip geçmiyorum. Önerdiklerinizden bir liste çıkardım ve ruh halime göre sizden gelenleri izledim, izliyorum. Şimdi de onları paylaşacağım bu başlık altında. Şimdilik film ve dizi oldu ama müzik ve kitap da zaman zaman olacaktır. Benim için yorumlarınız çok değerli, böyle bir yayınla da tescillensin istedim. İllaki gözümden kaçan olmuştur, şimdiden kusura bakmayın Bu sefer ben değil siz öneriyorsunuz yani :). Özellikle belireyim bloga yorum olarak yapılan önerilerden listem var ve onlar arasından izlediklerimi yazıyorum. Önerilenlerden izlediklerimden ikisini aşağıda yorumladım. Önerenlere benimle fikirlerini paylaştıkları için bir kez daha teşekkür etmek istiyorum, çok değerlisiniz. İyi ki varsınız, lütfen daha çok önerin :).

The Private Lives Of Pippa Lee - Rebecca Miller




Pippa Lee kendini evine ve kocasına adamış bir ev hanımdır. Kendisinden yaşça büyük Herb ile evlidir. Pippa'nın yaşamı sıradan gibi görünse de bu konuma gelene kadar birçok şey yaşamıştır. Yaşamını anlatmaya doğumundan itibaren başlar ve şimdiki hayatına kadar yaşadıklarının kısa bir özetini geçer. Aynı zamanda zaman tabi ki akmaya devam eder ve şimdiki zamanda da özel yaşamını izleriz. Başta daha fantastik bir şey anlatacak gibi dururken sonra normal büyüme evrelerini gösterdi.  Film kötü değil fakat karmaşık. Şöyle ki bence aynı anda birden çok şey anlatmak isteyip üzerine eğilmesi gereken konularda yüzeysel kalmış. Keşke tek bir yolu seçip ondan da biraz alayım şundan da bahsedeyim demeseymiş daha başarılı bir film olacağını düşünüyorum. Bazı konularda yüzeysel değil de daha derin yaklaşsaydı daha güzel olabilirdi yani. Oyuncular hep tanıdık. Yalnız Winona Ryder'ın oynadığı karakter beni baya güldürdü :). Onun sahneleri eğlenceliydi. Keune Reeves gibi bir karizma vardı mesela ama keşke sadece bahsedilip geçilmeseydi o karakter. Az görünmesine rağmen daha öz olsaydı eminim film daha etkileyici olurdu. Müzik ile de desteklenebilirdi bazı sahneler ama cimri davranılmış o konuda. Genel olarak seyirlik bir film. Öneren Momentos'a çok teşekkür ediyorum :).

Big Little Lies




Yorumlarda önerdiniz de önerdiniz, övdünüz de övdünüz ben de tabi ki kayıtsız kalamadım ve hemen izledim. Bu diziyi kolektif olarak önerdiniz :), isim vermem gerekirse Eren izlediğini söyledi, Muzaffer direkt önerdi ve Şule de izlememiş ama çok iyi yorumlar duymuş :). Herkese teşekkür ediyorum iyi ki yazmışım o yazıyı güzel diziler izliyorum sayenizde. Bu dizi de güzeldi. Öyle ki iki günde hemencecik bitirdim. Sonraki araştırmalarımdan öğrendim ki kitaptan uyarlama bir senaryo. Yazarın kitapları da Türkçe'ye çevrilmiş.

Oyuncu kadrosu efsane söylemeliyim, çok güzel bir beşli olmuş. Özellikle sevdiğim karakterler; Reese Witherspoon'un oynadığı Madeline karakterine ilk andan itibaren ısındım :), aklında neyse dilinde, bir de Renata karakteri Laura Dern'in oynadığı beni güldürenlerdendi. Şöyle baktığımızda komedi kısmını bu iki karakter taşıdığından da olabilir ama Renata karakteri diğerlerine göre daha az ama özdü, bayıldım. Witherspoon zaten mimikli yüzü ve sempatikliğiyle kalbimi kazandı :). Dizi geçmiş ile gelecek bir arada sürüyor ve başından beri asıl olay tahmin ettiğim gibi oldu sonunda çok şaşırmadım ama bu demek değil izlemesi sıkıcı aksine süreç önemli ve bu dizide de süreç ön planda sonucun başta gösterilip gösterilmemesi pek de önemli değil aslında. Bu yüzden böyle bir yol seçilmiş varsayıyorum lakin yinede tahmin edilebilir.

Dizi mükemmel bir hayat mükemmel bir yalandır sözünden yola çıkarak beş farklı kadının hayatından bize kesitler sunuyor. Nicole Kidman, Reese Witherspoon ve Shailene Woodley 'nin oynadığı karakterler ön planda ve onların görünen hayatlarıyla özel hayatları arasındaki fark bu sözü desteklediği gibi diyaloglarla da bu motto sürekli destekleniyor. Kan kusup kızılcık şerbeti içtiğini söyleyen atasözümüzün bu dizinin Türkçe'ye çevrilirken ki tanıtım mottosu olmasını ciddi bir şekilde öneriyorum. Misal Nicole Kidman'ın oynadığı karaktere cuk oturacak bir atasözüdür kendisi. İşte beş farklı kadın, beş farklı hayat, yaşam mücadelesi, kadınlar arasındaki görünmez savaşlar, çekişmeler ama yine de en sonunda birbirleri için yine bir arada, beraber olmaları temalardan bazıları olabilir. Bu ön planda olan üç kadın dışında Laura Dern'ün oynadığı ve Zoe Kravitz'in oynadığı karakterlerde daha az ama etkiliydi. İtiraf edeyim Zoe'nun oynadığı karakter Madeline'den de etkileniş olabilirim :),o kadar mükemmeldi  ki sinir bozuyor :) ama sonunda azıcık pişman oldum :). Baştan beri gerçekten çok cool ve mükemmel bir profil çiziyordu ki mottomuzu hatırlayacaksınız, mükemmelliği büyük yalanlar oluşturuyor. Aslında onunda bir nedeni vardı tabi ki bu mottoyu desteklemek için.

(Bilmiyorum dikkat ettiniz mi ya da bilginiz var mı ama Revenge diye bir dizi vardı, oradaki kafe ve evleri anımsattı bana bu dizinin mekanı. Aynısı olma ihtimali var mıdır acaba?)

Genel olarak akıcı, güzel bir mini dizi, sıkılmadan izleyebilirsiniz. Şarkılarla güzel desteklenmiş, dizinin genel havasına uygun. Ben zevk aldım, çok fazla olay olması farklı hayatlar görmek güzeldi. En sonuna da bayıldım, deniz kıyısında olana, çok güzeldi. Tek bir şey söyleyeceğim Skarsgard gibi bir adamdan nefret ettirmek için elinden geleni yapan senaristler var :), şaka yapıyorum tabi ki kendisi ben sadece über yakışıklı bir adam değil aynı zamanda iyi bir oyuncuyum, arkada oyuncu akademisi kuracak kadar ailem var diyen bir insan olduğunda tek tip rollerde oynamıyor ve her rolü üstüne çok güzel giyiyor. Psikopat görünen bir yanı da var inkar etmeyeceğim :). Zaten komple ailesinin işlerini severek takip ediyoruz :). Bu aile hakkında full konuşabilir aslında her bireyin nasıl oyuncu yeteneğiyle doğduğundan falan ama gereksiz uzatmasam iyi olacak :). Güzel dizi, izleyin. Böyle güzel mini dizi önerileriniz varsa diğer öneriler gibi her zaman açığım :).

Bu bölümün ilki sonlansın diğerleri gelsin, görüşmek üzere <3.
Devamını Oku »

12 Nisan 2017 Çarşamba

Hikayeler #5 (Jane Bowles + Sezgin Kaymaz)

Açık Havada Bir Gün - Jane Bowles



Bu kitap Eganba'dan yapmış olduğum alışverişten hediye geldi ve bence internetten alışverişin en güzel hediyesi kitap, sonra defter veya ajanda ve bilimum çeşitli kırtasiye malzemeleri :).. Çok sevdiğim ama indirim konusunda cimri bulduğum bir yayınevinden çıkan bu kitabı hediye etmeleri çok güzel. Çok teşekkür ediyorum. Sanırım artık kitap hediye etmiyorlar, ilk çıktıkları zaman her ay farklı bir kitap hediye ediyorlardı ama artık denk gelmiyorum, bilgisi olan varsa yazarsa sevinirim.

Bu kitaba gelecek olursak içinde anladığım sayılı öykü var ama sevdim :). Akıcı bir anlatımı var. Bir şey anlatmak istiyor mu yoksa anlatıyor da benim kapasitem mi yetmiyor diye düşünsem de genelde bu tarz yorumlar gördüm Goodreads'de. Onlara katılıyorum çok anladığımı söylemem ama çabuk da bitti böyle bir kendini de okutturdu. Güzeldi de aslında. Kendiniz okuyun bir karar verin ben de sizin yorumlarınız okuyayım eminim daha dişe dokunur yorumlar çıkacaktır :).

Bugün Bize Kim Geldi - Sezgin Kaymaz



D&R'ın indirim köşesinde ilk öyküsüne göz gezdirip aldığım kitap. İyi ki almışım, çok eğlendim aynı zamanda üzüldüm. Otobiyografik bir kitap, içinde bir adamın üç farklı döneminden biraz hüzünlü biraz komik (bazen çokkk komik) öyküleri. Ben severek bir çırpıda okudum. Yazarı ilk okuyuşum ama son olmayacak, romanlarını da merak ediyorum. Arkada kapakta yazar hakkında yazılanları okuduktan sonra otobiyografik olduğunu düşündüğüm kitap. O yazıdaki son cümle de beni çok etkiledi.

Hikayelerin çoğu uzun ama dediğim gibi çok akıcı. Hiç sıkılmadan okuyordunuz bir bakıyorsunuz öykü bitmiş. Özellikle birkaç öyküde, çocukluk yıllarını karakterin kahkahalarla okudum, o ne yaman ne bitirim bir çocuk inanamazsınız :). İlk öykü de aynı şekilde trajikomikti, yine gülerek okudum. Son öyküde daha doğrusu mektupta baya duygulandım. Bu arada yazarın "Bakele" kitabı da indirimde, onun da ilk öyküsünü okudum, güzeldi o kitap hala varsa belki alırım. Siz de almayı düşünürseniz, haberiniz olsun o da indirimde :).

Ben size bu kitabı öneririm, hazır indirimdeyken alın yazın güzel gider. Hafif, kahkahalı, güzel bir kitap.
Devamını Oku »

10 Nisan 2017 Pazartesi

İki Mini Dizi (And There Were None + The Night Of)

Merhabalar, genelde dizi yorumu yapmıyorum ama artık yavaş yavaş başlayacağım :). Ben çok dizi izleyen bir insandım ama son zamanlarda filmlerle daha çok haşır neşir olup dizileri bir kenarda bekletiyor sadece birkaç devam eden dizimi usulca takip ediyordum. Severek takip ettiğim iki blogda üst üste iki mini dizi önerisine denk geldim ve hemen izledim. İkisi de polisiye, gerilim biri çok sevdiğim Agatha Christie'nin On Küçük Zenci kitabından birebir uyarlama diğeri ise İngiliz bir dizinin Amerikan uyarlaması.

And There Were None




Çok güzel kurgusu olan bir dizi. Kitaptan birebir BBC uyarlaması. Sevgili Fermina Daza'nın blogunda görünce dedim kitabı da unutmuşumdur artık iyi olur izlerim diye ama unutmamışım :). Başından beri her şeyi hatırladığım için pek şaşırmadım ama son bölümde yine de acaba mı dedirtmeyi başardı. O yüzden eğer kitabı yeni okuduysanız tekrarı olacaktır. Tabi görsel olarak uyarlanması çok iyi bir kitap izlerseniz de pişman olmazsınız. Çok etkileyici öyküler var içinde. Onları unutmuşum mesela baya güzel izledim onları. Ama katili biliyordum sürprizi kaçtı her şeyin :). Yine de güzel bir dizi, izlemeyenlere bir kez de ben önereyim.

The Night Of




Bu diziyi de sevgili Sibelynka'nın blogunda gördüm, konusu da ilgimi çekince hemen bakayım dedim. İyi ki izlemişim, iyi geldi valla. Hele John Turturro 'nun avukat rolüne ba-yıl-dım. Müthişti. Oyunculuğu çok güzel, karakter çok güzel kesinlikle serinin devamı olmalı bu karakterle çünkü çok devamlılığı olan bir karakter, daha birçok bölüm taşıyabilir tek başına. Zaten daha açık yerler var hayatında, onları da dolduracaklarını düşünüyorum.

İzlerken fark ettim ki dizinin orijinali İngiliz yapımıymış. Bilsem önce onu izleyebilirdim o da beş bölüm ama bunu izlediğim için de pişman değilim tabi ki Turturro'nun etkisi büyük. O dizi de iki sezon olmuş bu uyarlamanın da ikiden aşağı olmamasını umuyorum.

Bu dizi de insanların ön yargılarını ve bu ön yargılarla nasıl bir suçlu yarattıklarını görüyoruz. Irkçılığı, kendiden olmayanı dışlayanı, kafamızda oluşturduğumuz kalıpları ve bunları sorgulamadan nasıl korumak istediğimizi gösteriyor film bize. Tabi bunlar temaların bazıları ve mesajlarından biri. Çok yönlü bir dizi. Komedi hatta kara komedi de var ki çok güzel. Avukatın katkısı yadsınamaz. Finalle alakalı birkaç soru işaretim hala var ama genel olarak ben daha alternatif çarpıcı son hayal ediyordum ama yine de etkileyiciydi. Umarım devamı gelir, tabi aynı avukatla :). Soundtrack'i az ve öz; kuvvetliydi. Her bölüm bir şarkı keşfetmeniz muhtemel :).

Ben iki blog arkadaşıma da buradan teşekkür edeyim, sayelerinde dizi dünyasına hızlı bir giriş yaptım özlemişim, hepsi de güzeldi. Devamını bekliyoruz :).
Devamını Oku »

9 Nisan 2017 Pazar

O An: Snape'in Harry ile İlk Karşılaşması (HP Yazı Serisi)

Harry Potter film bir: Snape ile Harry'nin ilk resmi karşılaşması. İksir 101. Snape afili bir şekilde derse girer ve kurallarını saymaya başlar. Not tutan Harry'i ilk kez yakından gören Snape, Harry'nin babasına duyduğu katıksız nefret bir yanda Harry'nin inanılmaz benzerliğiyle vuku bulurken yakından baktığında gördüğü Dumbledore'un sözlerinin doğruluğunu kanıtlayan her zaman sevdiği ve seveceği Lily'nin gözleridir. İşte filmdeki bu iki duygunun ancak yedinci kitaptan sonra anlayacağımız iki ruh hali; Snape'in biri buz gibi soğuk olan diğeri kazandan yansıyan ateşle alev alev yanan gözlerine yansıyacaktır. Hangi gözle Harry'de kimleri gördüğünü söylememe gerek yok sanırım :(.




Dipnot: Görsel tarafımdan hazırlanmıştır.
Devamını Oku »

Sevgili Güllük #30 (Taze Çıktı)

Melody's Echo Chamber - Cross My Heart


Devamını Oku »

Okumak İstediğim 6 Seri (Pazar 6'lısı)

Evvet, birkaç haftalık ayrılıktan sonra yine kavuştuk pazar altılısıyla :). Artık biliyorsunuz pazarları Harry Potter yazı serisi de yayınlıyorum, oh oh ne güzel :). Bir güne iki yazı. O yazıların ilki için buraya, ikincisi için buraya üçüncüsü için takibe tıklayınız :). Bu haftaki tema çok güzel, sanırım yine Şule'nin önerisi ki ben bayıldım. Bu tarz listelere bayılıyorum. Yeni yeni kitaplar görme şansım da oluyor. Yazmak da okumak da eğlenceli. Şimdi gelelim benim bu pazarın altılısına bakalım neler çıkmış :).


1. Yetenekli Bay Ripley - Patricia Highsmith


Bu seriden daha önceki şu pazar altılımda da bahsettim, değişen bir şey yok hala okumak istiyorum :). Bu aralar polisiye diziler ve kitaplar okumuşken bu seriyle taçlandırmak da güzel olur hani :).

2. Ölüm Kapısı Serisi - Margaret Weis+Tracy Hickman


Yaklaşık 6-7 seneye yakın kitaplığımda bulunan serinin ilk iki kitabını diğerlerini alana kadar okumayayım biraz beklesin diye diye bu kadar senedir duruyor. Bu arada ben eski Kayıp Rıhtım forumcularındanım, aranızda olanlar varsa selam olsun :). Bayadır aktif olmasam da hala severek takip ettiğim bir site. Orada önerilen bir seriydi. Ben de sahafta görünce almıştım.  İşte nereden nereye, bu vesileyle bir başlayayım ben ona :).

3. Yerdeniz Serisi - Ursula K. Le Guin


Yazarı zaten seviyorum bu seri de en çok okumak istediğim kitaplarından. Umarım severek okurum.

4. Dune Serisi - Frank Herbert


Bilim - kurgu fantastik kitapsever biri olarak serilerimin çoğunun bu türde olması da kaçınılmaz oluyor :). Yine Kayıp Rıhtım sağ olsun bu kitabı da ilk orada gördüm sanırım. Siyah kapakları olsun, hakkında yazılan yazılar olsun bir gün okuyacağım inanıyorum :). Küçük kitap olması da gerçekten çok hoş :). Ben eski tip belki bilirsiniz Bilgi Yayınevinden ya da Baskan'dan çıkan eski kitaplar gibi küçük kitaplara bayılıyorum. Keşke bazı kitaplar bu kadar büyük olmasa :/.

5. Vakıf Serisi - Isaac Asimov


Yazarı çok seviyorum öyle ki bir öykü kitabı vardır, en sevdiklerimden. Bu serisi de çok beğenildiğinden ben de okumak isterim :).

6. Sandman Serisi - Neil Gaiman


Fantastik ve bilim kurgu türünün listeyi ele geçirdiği bir pazar altılısının sonuncusu da bir çizgi roman. Normalde böyle bir okuma alışkanlığım yok ama hem çok sevilmesinden hem de yazarın Neil Gaiman olmasından kaynaklı beklentilerim büyük. Yeni seti çıkana kadar çok zor bulunan da br seriydi. Merakla okumayı bekliyorum :).


Bonus: İnce Memed Serisi - Yaşar Kemal


Yine okumak istediğim kitaplar pazar altılısında bu seri de vardı. Büyük eksilik, kesinlikle okumak istiyorum bu seriyi :).

Dipnot: Görseller tarafımdan hazırlanmıştır.
Devamını Oku »

8 Nisan 2017 Cumartesi

Kan ve Gül - Alper Canıgüz

Merhabalar, merhabalar :). Her ne kadar touchpad beni sinir etse de inat ettim yazacağım bu yazıyı :). Kaç yıl sonra en sevdiğim yazarlardan Alper Canıgüz kitap çıkarmış ben de dayanamayıp önsiparişle almış hemen okumuşum tabi ki yazacağım kim yazacak başka :). (Ben yazıyı bitirene kadar halloldu sorun :))


Kitap güzeldi. Dıştan içe doğru bir anlatayım; kapağın rengine bayıldım teşekkürler April  "Cehennem Çiçeği'nde" yeşilin en cafcaflı ve hoşa gitmeyen tonunu kullanıp bu açığı mavinin en güzel tonuyla kapattığın için :). Gördüğünüz gibi kapağı da rengi kadar güzel. Bunun dışında kitabın bölüm başlıklarının çok sevdiğim Nirvana grubunun şarkı adlarından oluşması harikaydı :).

Kitap yavaş başlayıp son bölümlere doğru hızını arttıran fantastik, polisiye biraz da kara komedi türlerinde ilerledi. Daha ne olsun :). Şu türleri saymam bile eminim size neden yazarı sevdiğimi açıklamama yetiyordur :). Bir de zaman yolculuğu, paralel evrenler var ki ba-yı-lı-rım. Değmeyin keyfime yani. Bunun dışında diğer kitaplara göre bu kitapta biraz daha politik gibi duran diyaloglar olsa da vermek istediği mesaj başkaydı. Tamamen farklı düşünsek de en sonunda alt tarafı sohbet ediyoruz demeleri çok güzeldi. Onlar farklı düşünen bundan beslenen ve gelişen arkadaşlardı. Birbirlerini dinleyen ve kendi düşünceleri olan bunları savunan gençlerdi. İşte her şey bu kadar basitti. Farklı görüşleri olan ve bunları birbirleriyle özgürce paylaşan arkadaşlar. Bunun dışında diğer kitaplara göre komedisi daha az diye düşünürken sona doğru hatta 12. bölümde bir hazırlıksız yakalanmışım ki off ne güldüm ne güldüm. O an daha iyi anladım Canıgüz okumayı özlediğimi.

Kitabın konusuna gelirsek Aziz, kuru temizlemeci ararken geçmişini bulur. Aynen baya bildiğiniz şu zaman yolculuğunun kaynağı kuru temizlemeci adı da Kan ve Gül nedeni ise İskender Doğan'ın açtığı bir işletme olması :). Kendisi bir zamanlar bu şarkıyla zirveye çıkan bir isim. Kitapta bundan da bahsediliyor. Kitabın adı da buradan geliyor işte.

Baş karakterimiz Aziz, eşinden boşanmış 13 yaşında bir kızı olan çevirmenlik yaparak hayatını idame ettiren kendi halinde bir adam. Kuru temizlemeci ararken eski bir arkadaşıyla karşılaşıp sohbet ettikten sonra Kan ve Gül kuru temizlemecisini arkadaşının önermesiyle ceketini ertesi gün almak üzere oraya bırakır ve sahibi İskender Doğan ile bu sayede tanışır. Daha sonra bir yangın sırasında farklı bir evrende geçmişte uyanır ve bir cinayeti çözmeye çalışır. İşte kısaca konumuz bu. Birkaç nokta dışında kitabı beğendim.

Eleştirilerim şu yönde kitabın biraz dağınık olması. Bazen bir şeyden bahsederken asıl konunun dağıldığını hissetmem ve bazı karakterlerden daha çok bilgi almak isterken kısa kesilmesi mesela Fulya ve İskender Doğan karakterleri başta olmak üzere kilit noktalar gibiydi ama sona doğru pek bahsedilmedi. Bu iki nokta dışında güzel bir kara dejavu :). Tabi bunlar benim kuruntularım da olabilir :).

Leon severlerin gözünden kaçmayan bir kiralık katil var ki hoşuma gitti :). Bunun dışında biraz otobiyografi ben de sezdim. Bir de Onur Ünlü geldi aklıma. Hani onun da karakterleri böyle sıradışıdır ya, imamdır ama silah taşır dedektiflik rolü üstlenir. Burada da şu an söylemek istemediğim sıradışı karakterler var. Aslında sıradışı veya normal nedir o da ayrı bir konu. Karakter demişken yazar olmak isteyen Alper karakteri de vardı bilmem tanıdık geldi mi :).

Sonuç olarak da yazarı severler hiç kaçırmadan hemen alsın kitabı, yazarı okumayanları buraya alalım. Bir göz atın sıra sıra okuyunuz :). Aşağıda linkini verdiğim röportajda da çok sevdiğimiz dedektif Alper Kamu'nun üçüncü kitabının yolda olduğu müjdesini de vereyim, okuduğumda resmen havalara uçtum :).

Alıntılar;

"Kan ve gül birbirinden çok farklı değildir. Unutmayın, güle rengini veren kandır."

"Gelecek, bazıları için, hakikaten de uzak bir hatıradan ibarettir." (Adet yerini bulsun, yazar iddialı cümlelerle girişi sever :))

"Peki hayatta hangileri başarı kazanırdı? Babası zengin olanlar, elbette."

"Kaderin acımasız ağları aslında ne kadar da zayıf bağlarla örülmekteydi."

"İnsan ne bayağı bir yaratıktı. Sevmek ne kadar çok çaba gerektirekteydi ve buna karşılık nefret için neredeyse hiçbir şeye ihtiyaç yoktu."

"Sanatçı ruhu, tabi. Naif, alıngan ve kötücül."

Ve birçokları...

Kitap ile ilgili Murat Menteş Alper Canıgüz'e çok güzel sorular sormuş, cevapları da bir o kadar güzel :). Okumanızı şiddetle tavsiye ederim :). Kitabı daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır Linki aşağıda :). Kapanışı da tabi ki o kadar bahsettikten sonra başka şarkıyla yapamazdım :). Edebiyatla kalın :).

http://www.hurriyet.com.tr/kan-ve-gul-kahkaha-ve-polisiye-40419324



Devamını Oku »

Marka Mimi

Merhabalar :). Bugün bir mim yazacağım. Sevgili deeptone, bizi mim konusunda hiç kırmayan, ne zaman mimlesek koşup gelen bu vefalı arkadaşımız böyle çok tatlı bir mim hazırlamış :). Ben de hemen gönüllü oldum. Kendisinin mimini okumak isterseniz burada. Bu mimde sevdiğimiz üç markayı yazıyoruz. Ben de henüz karar veremesem de yazdıkça karar verip üç markayı sizlerle paylaşacağım ve yapmak isteyen herkesi şimdi, şu an mimliyorum :).

Markalarda indirimi görünce ben :) hahahaha


1. Pull&Bear + Stradivarius

İkisi de aynı şirketin farklı kolları olduğundan (bakınız kapitalizm :)) ikisini yazmakta bir sıkıntı görmedim :). Hatta bu gruba Bershka, Zara'yı da ekleyebiliriz yine aynı yerden gelip aynı yere giden bir alım satım durumu var. Zira dördünü de severim :). Takıları, aksesuarları, ceketleri, tshirtleri, etekleri falan filan genelde benlik, seviyoruz.

2. Puma

Uygun fiyat ve kalite bir arada :). Hhahaha, reklamlara da girdik :). Yok ya güzel spor ayakkabıları var, seviyorum, Adidas gereksiz bu kadar pahalı olmasa onu da yazabilirdim ama puma da güzeldir :).

3. Iphone

Şu anki telefonum apple, memnunum. Bundan önceki kötü bir Samsung deneyiminden sonra iyi gelmişti. Buna bir şey olsa yine devam ederim herhalde.

Kendimi bolca kapitalizmin kölesi olarak hissettikten sonra bu mimi bitiriyorum :). Kendinize iyi bakın :).
Devamını Oku »

7 Nisan 2017 Cuma

Atıştırmalık #13

Berlin Üzerindeki Gökyüzü - Wim Wenders (1987)




Fragmanını izlediğimde tekrardan izleyesimin geldiği bir film :). Müziğiyle, tekniğiyle, anlattığıyla şiirsel bir film sunan Wenders'ın bu filmine göz atmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Alman dışavurumculuğu ve şairane gerçeklik akımlarından etkilenilmiş bir film. İzlerken aklıma sevdiğim bir film olan "City of Angels" geldi ve nihayetinde bu filmin yeniden yapımı olduğunu öğrendim. Birkaç yeri alması dışında bu filmi izledikten sonra anladım ki Melekler Şehri bu filmin ucuz bir kopyası. O filmin de hakkını yemek istemiyorum ama çok abartılacak bir film değil, sanat eseri de değil. Güzel seyirlik bir film. Hollywood işine gelen temaları alıp başka bir film yapmış her ne kadar fikir aynı olsa da biri sanat diğeri seyirlik olmuş. Demek ki neymiş niyet önemliymiş :). Bu filmde felsefe, şiir, varoluşsal sorunlar ön planda. Savaş sonrası Almanya'sı var. Dışavurumculukta oradan geliyor zaten. Müzikleri harika. Nick Cave ve Zülfü Livaneli'yi beraber dinleyebileceğiniz bir soundtrack'e sahip. Onlar dışında da çok güzel şarkılar, müzikler var. Yine ilk yarıda yavaş yavaş ilerlerken ikinci yarıda iyice açılan bir film var, diğer film "Paris, Texas" de yavaş gelip hızını arttıran bir film vardı. Bu gidişle ben Wenders filmlerine devam edeceğim sanırım :).

Oz: Kansaslı Dorothy - Adam Fawer



Bu kitabı yarım bırakalı baya oldu aslında. Şöyle ki aşırı sıkıldım, öyle böyle değil zor dayandım böyle yarısına kadar. Oz Büyücüsü'nü de şu malum meydan okuma vesilesiyle okumuştum :), bu kitap da onun aynısı sadece yetişkinler için olanı. Hani biraz mizah olsaydı bari okusaydık o da yok. Sıra sıra ilerleyen olaylar aynı sadece yaş ortalaması yükselmiş, başka da kendini okutturacak özelliği olmayan bir kitaptı. Hemen takasla da değiştirdim ama hani şurada bahsettiğim olay vardı ya ilk kez başıma gelen o kitap bu kitaptı. Fawer'ın kitaplarını zamanında okumuş, Olasılıksız'ı çok, Empatiyi'de normal beğenmiştim. Bu kitabı da D&R'da okuyamadığım dönemde hafif bir kitap okumak için alıp tekrar okuma hızıma kavuşmak için aldım ama pek istediğim amaca hizmet edemedi :).

Ölüm Pornosu - Chuck Palahniuk




Uzun zaman sonra ilk kez iki film değil iki kitaptan bahsedeceğim :). Bu aralar da okuduğum bir dönem bir de ikinci mini dizimi bitirmek üzereyim hepsinden sırası gelince bahsedeceğim. Bu kitabı ukitapta takasla edindim. Yazarı "Dövüş Kulübü" filminin kendi kitabından uyarladığını öğrendiğimden beri okumak isterim. İlk bu kitabını okudum. Akıcı bir kitap, ünlü aktörler hakkında ilginç bilgileri de bulabileceğiniz 4 farklı karakterin gözünden anlatılan bir dünya rekoru denemesine şahit oluyoruz. Adından anlaşılacağı gibi bu porno ile ilgili bir rekor ve önceki rekorlardan da bahsediliyor. Kitap bence ortalamaydı. Beni şaşırtan yerleri de oldu, üzen yerleri de. Yeraltı edebiyatından bir göndermeyle başlayan bu kitabın karakterlerini de porno dünyasından seçmesi şaşırtıcı değil. Bir de ben adını bu kadar gerçekçi olarak düşünmüyordum aslında, yani metafor ya da ne bileyim bir sanat olayı sandım ama değilmiş :), öyle de bir şaşırdım :). Etkileyici bir kitaptı, ben yazarın diğer kitaplarını da merak ediyorum.

Devamını Oku »

5 Nisan 2017 Çarşamba

Sevgili Güllük #29

Bugün iki sevdiğim yazarın kitabı elime ulaştı. Özellikle Yalçın Tosun'un kitabını çıktığından beri almak istiyordum, bir diğer sevdiğim yazarın kitabı da çıkınca ikisini de almak şart oldu :). O yüzden kargonun diğer kitaplarla beraber gelmesiyle çok sevindim, her ne kadar çoğu kitapta küçük hasarlar olsa da sabırsızlıkla okumak istediğim kitaplar elimde. Bu kitaplar başta olmak üzere sırayla okuyup blogda paylaşmayı planlıyorum :).

Şimdilik önceki Yalçın Tosun Sevmek yazım için buraya, Alper Canıgüz Sevmek yazım için ise buraya tıklayabilirsiniz. Edebiyatla kalın :).



Devamını Oku »