Okunulası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Okunulası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şubat 2016 Cumartesi

#çekiliş (kapandı)


Merhabalar efenim :). Uzun zamandır bir şeyler paylaşmamıştım ama geçen gün twitter'dan da belirttiğim üzere Öneri Makinesi (evet Öneri Makinesinin Twitter'ı var ulaşmak için tıktık.) durdurulamıyor :).  Paylaştığım üç öneri yayınından sonra benim en sevdiğim bölüme geldik :). Tabi ki çekiliş bölümü. Bu çekilişe birinci yıl kutlamaları diyemem bir yılı aştık :), yılbaşı diyemem onu geçtik, sevgililer günü diyemem biliyorsunuz ki bu ciddi bir kültür sanat blogu :P (ayrıca hiçbir "-ler gününe" inanmadığımı da belirtmek isterim :)). Yani çekilişin adı, sebebi pek de önemli değil. Siz yine de istediğiniz bir şekilde ad verebilir, tema koyabilirsiniz :) (temalı blog kurup temasız çekiliş yaparak amacından sapan blogger). Ama sizce de hediye alıp vermek dünyanın en güzel şeylerinden biri değil mi <3. Ne gerek var sebebe, siteme, sonuçta hayat paylaşınca güzel :). Sonuç olarak uzun zamandan beri planladığım ancak bu zamana denk gelen bir çekiliş yapıp sağ salim sizlerden şanslı bir kişiye göndermek istiyorum. Bu ilk çekilişim ve umarım güzel bir şekilde atlatırım. Hatta bakarsınız o kadar güzel geçer ki yakın zamanda yine bir çekiliş ayarlarım :). Sizinle paylaşmak istediğim o kadar güzel şey var ki umarım her şey güzel olur ve devamı gelir. Ne gevezesin hediye kısmına gel dediğinizi duyar gibiyim. İşte hediyeler :).

Ankara kitap fuarından Aylak Adam standından aldığım, içinde Freud'un üzerinde düşünülesi, en güzel alıntılarını içeren bu kitabı ve kendi yaptığım bu kalp detaylı, iki yönlü, christmas temalı ayraçla beraber yollayacağım.

Bu vesileyle Aylak Adam yayınlarından bahsetmek isterim sizlere. Fuarda en güzel indirimi yapan ve standa gelenlerle canı gönülden ilgilenen, işini severek yaptıkları her hallerinden belli olan müthiş bir ekipler. Ben de onlara buradan ufacık destek olmak ve sizlerle bu kitabı paylaşmak istedim. Bence tek dikkat etmeleri gereken şey sanıyorum ki basımdan kaynaklı teknik sorunlar ama tabi ki halledilmeyecek şeyler değil :). Severek okuyoruz.




Ama bu kadar mı hayır. Benim gibi defter aşıklarına ve okuduğu kitaplardan alıntılarını yazmayı sevenleri de unutmadım. Benim kendime de bayılarak aldığım, mor olmasıyla ayrıca beni mest eden, her sayfasının alt kısmında alıntılar olan dünyalar tatlısı metis defteri ve kayınvalidesinden geline mor bir kalem :). Bu kalemi hem renginden hem de rahatlığından dolayı seviyorum. Şu aralar en çok kullandığım kalemdir kendisi.



Ve gelelim şartlara :). Aslında -lar fazla oldu tek şartımız var bu güzel hediyeleri kazanmak için.

  • Şu sağ tarafta benim naçizane fikrim olan şarkı adlarıyla sizlere seslendiğim "gel gel gel güzelim gel" kısmından bu siteye görünür olarak katılıp bu yayının altında yorum yaparak belirtmeniz. 

İşte bu kadar tek şartım bu. Zaten takip ediyorsanız da yine bunu yorumlarda belirtmeniz gerekiyor tabi ki :). Yok ben bloga bayılıyorum, her sabah bir kez bakmazsam güne başlayamıyorum, aman hediyelerin de ne güzelmiş diyor ve bu tarz yorumlar yapıyorsanız da ben yok demem :). Ha bir de bana bu kadarı yetmez ben şansımı arttırmak istiyorum diyenlere de iki seçenek yazacağım ama tabi ki bunlar isteğe bağlı.

  • Eğer kendi blogunuzda paylaşıp yorumunuzda link verirseniz +1
  • Eğer Twitter'da da onerimakinesi 'ni etiketleyerek bu yayını paylaşıp yorumunuzda link verirseniz  +1 

Böylece şansınızı üçe katlayabilirsiniz :). Öneri Makinesinin bir tek Twitter adresi olduğundan o sosyal mecrayı çekilişe dahil etmeyi seçtim. Bunun dışında bu şartların hepsini ya da birkaçını yapanlar tek bir yorumda bahsederse sevinirim. Çekiliş hesapları veya türevleri dikkate alınmayacaktır. Bir de yurt dışına gönderme gibi bir olanağım da yok :(. Çekiliş bitmeden bu şartları yapıp silenler veya hesabı gizli olup görünmeyenler yine sayılmayacaktır. Çünkü çekilişin son gününe kadar verdiğiniz linkleri görebileyim ki çekilişe dahil olabilesiniz:).

Şimdi gelelim son gün ne zaman, ne kadar sürecek bu çekiliş diyenlere. Ben sabırsızlıkla hediyeleri hemen verip yollamak istiyorum aslında. Bekletmeyi de beklemeyi de sevmem ama bir şekilde çekiliş yapılacak kadar katılımcı olması da gerekiyor :). O yüzden kendi içimde ki bu çetin çatışmanın orta yolunu bulmaya çalıştım ve üç hafta hiç de fena değil gibi geldi.



Katılımın son günü 5 Mart 2016 23.59 (hehehe 59 dedim:)) Daha sonrasında da ben hepsini tek tek yazacağım (dünyanın önde gelen üşengeç markalarından ben bunu yapacağım, bana inanın) ve random.org dan çekilişi yapacağım. Sonuçlar için takipte kalmayı unutmayın :).

Bu ilk çekilişim, yeterince açıklayıcı olduğumu düşünüyorum ama yine de sorunuz olursa tabi ki cevaplayacağım.

Şimdilik benden bu kadar :). Sevgiyle kalın <3.

Devamını Oku »

5 Mart 2015 Perşembe

Londra Bulvarı/London Boulevard #Ezeli Düşmanlar #vol1

Geçenlerde bilirsiniz belki Ankara'da kitap fuarı oldu ve bitti. Ben de ancak geçen cumartesi gidebildim. Keşke hafta içi gitseymişim. Sahaflar o kadar kalabalıktı ki hiçbir kitaba bakamadım ve bir ilki gerçekleştirdim. İlk bir fuardan sadece ve sadece iki kitap aldım. Ben bile inanamadım ama o kalabalıktan ve organizasyonun kötülüğü nedeniyle maalesef ben bile iki kitapla döndüm. Beni en çok rahatsız eden iki nedeni yazayım da içimde kalmasın. Güzel yetkililer bizi dışarıda uzun bir sıraya aldılar bir de utanmadan bakın ne kadar da çok katılımcımız var (!) diye fotoğraf çektiler. Ve sırf hafta sonu diye öğrenci olmamıza rağmen bizden bir buçuk liraya bilet kestiler ve iki adım sonra o bileti elimizden aldılar (!) evet bunlar en göze batan kusurlardı ama bunları bir kenara bırakacak olursak aldığım o şanslı kitaplardan biri Londra Bulvarı'nı size filmli, kitaplı, hatta karşılaştırmalı mümkün olduğunca az spoiler ile tanıtmak isterim. Sel Yayınlarındaki 5 liralık bölümden aldığım kitap konusu dolayısı ile ve 2010 yılında Colin Farrell'in başrolü oynadığı bir filminin olduğunu öğrenmemle ilgimi çekti.

                                           


Kitabın yazarı İrlandalı Ken Bruen birçok ülkede İngilizce Öğretmenliği yapmış bir öğretmen aslında. Kitap 2010 yılında çok sevdiğim Sel Yayıncılık'tan çıkmış, Kapak başarılı. Renkler, tabancalı bir adam gayet etkileyici. Hatta bana İletişim Yayınlarından çıkan Murat Menteş, Alper Canıgüz kitap kapaklarını anımsatmadı değil. Gelelim içeriğine. Mitchell 3 yıl hapishanede kalmış, delilikle normallik arasında gidip gelen bir kız kardeşe ve bolca suç dünyasına ait arkadaşa sahip biri. Her ne kadar tekrardan suç dünyasına bulaşmak istemese de ister istemez olayların içine çekiliyor. Olaylar esas adamımızın hapishaneden çıkıp arkadaşı Billy'nin onu almaya gelmesi ile başlar. Billy ona içi dışı hatta gardıropları bile dolu bir ev verir. Tabi karşılığını da ister. Onun hapishaneden çıkışının şerefine bir parti düzenler. Ve Mitchell partiye giderken bir kızacağımıza yardım eder. Ve bu iyilik de karşılıksız kalmayacaktır. ama bu iyiliğin iyi mi kötü mü olduğuna da siz karar verin. Mitchell'ın dikkat çeken özelliklerinden biri kitaplara düşkünlüğü ve sürekli alıntılar yapması. Kitapta bolca alıntı okuyabilirsiniz. sonuç olarak kitaptaki karakterleri ve hikayeyi her ne kadar sevsem de yeterince iyi olduğunu düşünmedim. Kitap akıcı, merak ettiriyor ama tekrar okuyacak kadar değil. Sinematografik anlatıma sahip ama klasik olacak kadar değil.. Hikaye yeterince orijinal değil, okuyucuyu şaşırtmıyor. Klasik bir suç/aksiyon türü konusundan öte değil. Çeviriden mi baskıdan mı anlamadım bazı kopukluklar var kitapta. Buna rağmen okuması kolay, biraz rahatlamak için okumalık.



Filme gelirsek arada karakterler ve özellikleri arasında büyük farklar var. Kitapta Mitchell'ın hayatında iki kadın var filmde ikisini birleştirmişler. Jordan karakteri kitaptakinin tam tersi özellikte ve sevdiğimiz oyuncu David Thewlis tarafından oynanmış. Keşke kitaptaki karakteri oynasaydı eminim doktürürdü. Baş karakterimize hayat veren ise Colin Farrell. Bir diğer başrol benim kişisel olarak pek haz etmediğim ama her İngiliz filminde bulunma zorunluluğu olan Keira Knightley. Bir de Mitchell'in kız kardeşi var tabi ki. Kitapta sempatimizi kazanırken film de bize bu imkan sunulmuyor. Bu yeni karakterlerle senaristimiz farklı bir sonu uygun görmüş ki pek sevemedim. Kitaptaki son cümle kitabın belki de en güzel yeriyken senarist filme kendi sonunu yazmak istemiş. Kitaptan bağımsız olarak düşünürsek konu zayıf. Mitchell yine aynı şekilde hapishaneden çıkar, arkadaşı tarafından alınır, partiye davet edilir ve bir şekilde Charlotte ile ben kitaptaki Lillian Palmer ve Aisling birleşimi (Mitchell'ın hayatındaki kadınlar) demek isterim, Keira Knightley'ın tüm iticiliği ile hayat bulur. Charlotte evinden çıkamayan, çok ünlü, her gün evinin önünde gazetecilerin beklediği ünlü bir aktristir. Ve beklenildiği gibi Mitchell'in aktristin evinde işe başlamasıyla birbirlerine aşık olurlar ama Mitchell'ın geçmişi bu aşka pek de izin verecek gibi değildir. Filmin tek güzel yanı müzikleriydi sanırım ve en beğendiğim şarkı filmin hem başında hem de sonunda çalan şu şarkı. tüm şarkılara erişmek isterseniz buyrun.



Biraz daha yazarsam dayanamayıp sonunu yazacağım sanırım. en iyisi burada bırakmak. Çok başarılı bulmadığım bu kitap/film ikilisinden ben kitabı önerirdim. Filmi de özellikle bir oyuncunun hayranıysanız izlemenizi öneririm, izlemezseniz pek de bir şey kaybetmezsiniz :).

Devamını Oku »

9 Ocak 2015 Cuma

Kitaplık Kedisi Reading Challenge 2015

Merhaba :). Bugün tatlı mı tatlı, orijinal bir listeyle karşınızdayım. Yeni keşfettiğim ama okumalara doyamadığım bir blog buldum. Adı da Kitaplık Kedisi :). Kendisi Domingo Yayınevi'yle beraber çok şirin bir proje hazırlamış. Yeni yazarlar keşfetmek ve farklı türlerde okumak için güzel bir liste olmuş. Kendisi bencil davranmamış ve bizimle de paylaşmış ki çok iyi yapmış. Bu sayede farklı listelerden farklı türde birçok kitap önerebilir ve okuyabiliriz. Listenin bir diğer güzelliği kitapların bu yıl içinde okunması. Yani baya geniş bir aralığımız var. Ben de katılmaya karar verdim. Finallere çalışırken böyle şirin bir liste görünce resmen atladım :). Benim için de blog için de bir ilk. Elimde seçtiğim kitapların hepsi olmasa da yeni kitaplar almak için bahanem olacak :). Ayrıca birkaç senedir elimde olan ama okumaya cesaret edemediğim ya da ertelediğim kitapları okumak için de iyi oldu. Kısaca, bu yıl okuyacak listemin bir kısmı şimdiden belli. Eğer sizde katılmak isterseniz ve o listeyi indirmek isterseniz buraya tıktık. İşte benim listem.

1.Bir biyografi ya da anı kitabı

- Bir Dinozorun Anıları - Mina Urgan

2.Kapağında "deniz" olan bir kitap

- The Tempest - William Shakespeare

3.Başlığında renk adı olan bir kitap

- Yeşil - Yeni Yalan Zamanlar 1 - İnci Aral

4. Başlığı tek kelime olan bir kitap

- Suskunlar - İhsan Oktay Anar

5.En az 20 yaşında olan bir kitap

- Ekmek Arası - Charles Bukowski

6.Gitmek istediğiniz ülkede geçen bir kitap

- Senin Köylerin- Cesare Pavese

7.Kurgu dışı bir kitap

- Her Şey Seninle Başlar - Mümin Sekman

8.Arkadaşınızın çok sevdiği bir kitap

- Grapon Kağıtları - Didem Madak

9.Şiir kitabı

- Üstü Kalsın - Cemal Süreya

10.Filme uyarlanmış/uyarlanan bir kitap

- Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku - İlhami Algör

Kitaplardan bazıları :)

11.Bir çocuk kitabı

- Oz Büyüsücü - Frank Baum

12.Başlığında rakam olan bir kitap

- 30 Şubat - Şebnem Şenyener

13.Klasiklerden bir kitap

- Çanlar Kimin İçin Çalıyor - Ernest Hemingway

14.Bilim kurgu türünde bir kitap

- Fahrenheit 451 - Ray Bradbury

15. Nobel ödülü kazanmış bir yazarın kitabı

- Klingsor'un Son Yazı - Hermann Hesse

16.Daha önce hiçbir yazarını okumadığınız bir ülkenin yazarlarından bir kitap

- Yavaşlık - Milan Kundera

17. Pulitzer ödülü kazanmış bir kitap

- Age of Innocence - Edith Wharton

18.Soyadı "L" ile başlayan bir yazarın kitabı

- Türkü Söylüyor Otlar - Doris Lessing

19.Daha önce okumadığınız bir yazarın öykü kitabı

- Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri - Yekta Kopan

20.En az 700 sayfalık bir kitap

- Rüzgarın Adı - Patrick Rothfuss

Not: Bazı sebeplerden ötürü bazı kitaplar değiştirilmiştir.
Devamını Oku »

17 Eylül 2014 Çarşamba

Biri dedektif mi dedi?



Benim gibi küçükken izlediğiniz polisiye filmlerden çok etkilendiyseniz, hatta adalet sisteminin jüriden oluştuğunu hatta ve hatta ilerde yapacağınız mesleğin dedektiflik olacağını düşünüyorsanız ve hala şimdiye kadar  bu türü seviyorsanız benim başarılı bulduğum birkaç romanı paylaşmak isterim.

Agatha Christie – On Küçük Zenci



Canım, ciğerim, İngiliz’im. Onun her romanı harikadır, hepsi tadını damağınızda bıraktırır. Efsane karakteri pos bıyık Hercule Poirot ile gönlümüze taht kurmuştur. Ama benim bu romanı seçme nedenim diğerlerinden daha iyi (belki bi tık) olması değil, ilk okuduğum kitabı olması. Her kitabı ayrı güzeldir. Alın okuyun, pişman olmazsınız.

Stieg Larsson – Ejderha Dövmeli Kız



Zaten hem İsveç hem Amerikan yapımı filmleri var, hem kitap çıktığı yıl çoksatan listelerine girdi (tabii ki kalite garantisi değil). Her ne kadar Erika’ya sinir, Mikael’e gıcık olsam da Lisbeth Salander gibi bilgisayar dâhisi, fotografik hafızaya sahip, asosyal bol olaylı bir karakteri vardır ki hikâye akıp gider. O kalın kitaplara ne zaman başladınız ne zaman bitirdiniz bilemezsiniz. Bir yerde okumuştum, yazar seriyi  7 veya 10 kitap (tam hatırlamıyorum üçten çok işte J) olarak düşünmüş ama ömrü yetmemiş L. O yüzden 3 kitapla yetinmek zorundayız :’(

Harlan Coben – Orman



Yazarla ilk tanıştığım roman. Başka kitaplarını okumuş beğenmiş olsam da ilki kadar tat vermese de başarılı polisiye romanları var (Myron Bolitar adlı daimi karakteri vardır, ki abimiz alaylı dedektiftir, birkaç kitapta yer alır, okunulabilir.). Ama Orman güzel kurgusu ve bol şaşırtmacasıyla diğerlerinden (en azından okuduklarım kadarıyla) öne geçer.

Dan Brown - Da Vinci Şifresi



Tamam, Kayıp Sembol’ü hiçbirimiz sevmedik ama hakkını yemeyelim, zeki simgebilim profesörümüz Robert Langdon ile az koşup heyecanlanmadık ordan oraya. Melekler ve Şeytanlar olsun Da Vinci olsun birçok Türk gencinin kitap okumaya başlama sebebidir. Sırf bu yüzden sevilir J

Alper Canıgüz - Oğullar ve Rencide Ruhlar



Zaten Alper Canıgüz Sevmek yazımda daha ayrıntılı bir şekilde anlatsam da 5 yaşındaki, büyümüşte küçülmüş Alper Kamu bu listenin olmazsa olmazıdır. Kendisi her ne kadar yaşından beklenmeyen özellikler gösterse de yaşının gerektirdiklerinden paçayı sıyıramaz. Eğlenceli ama yeri geldi mi taşı gediğine koyan Canıgüz’ ün şimdilik (umarım) bu iki kitaplık Alper Kamu serisini okumanızı şiddetle öneriyorum.

Mark Haddon - Christopher Boone'un Sıradışı Hayatı



Türkçe çevirisi hala var mı bilmiyorum ama ben bir hocamız sayesinde orijinalini okuma fırsatını yakalamıştım. İyi ki okumuşum. Bu sefer dedektifimiz 15 yaşında, Sherlock Holmes hayranı(kesinlikle Conan Doyle değil), Asperger sendromu olan bir gençtir. Komşusunun köpeğinin öldürülmesi üzerine hayranı olduğu Sherlock Holmes’ten esinlenerek bu olayı araştırmaya başlar. Kesinlikle tavsiye edilir.


Arthur Conan Doyle - Sherlock Holmes


Hepimizin önünde saygıyla eğildiği, zeki ve sıra dışı dedektif Sherlock ve daimi yardımcısı Dr. Watson’ ı unutmak ne mümkün. En çok yorumlanan kitaplardan biridir sanırım. Sherlock ve Benedict Cumberbatch hayranı olduğumu söylememe gerek yok zaten :).Kitaba gelecek olursak öyküleri herkese tat vermiyor ama romanları ben beğendim. Öyküler kısa bana yetmez derseniz, Sherlock Holmes serisinin dört romanını okuyun. Fotoğraftaki ilk yazılan Sherlock romanı. Watson'la tanışmasına tanık olacaksınız.

Arnaldur Indridason - Sesler



Bir İzlanda polisiyesi. Evet, olaylar İzlanda’da geçiyor. Sonunu az çok tahmin ettim ama şaşırtan olaylar kitabı sürükleyici yapıyor. Konusu ilginç ve öldürülen adamın geçmişi gerçekten iyi kurgulanmış. Dedektifimiz Erlendur da bana okuduğum diğer detektiflere göre daha rahat geldi. Alıştığımız gibi oradan oraya koşmuyor, bir şeyleri öğrenmek için zorlamıyor, olayları daha çok akışına bırakıyor. Alıştığımızdan farklı bir polisiye yani. Görünenden fazlasını saklıyor. Bir şans verip okuyun derim :).

Eksikler vardır, doğrudur ama benden şimdilik bu kadar J Ee ben zaten bunları biliyorum diyorsanız da e siz önerin de ben okuyayım J


Devamını Oku »

19 Ağustos 2014 Salı

Yaz Okumaları

Bu sefer temalı okuma önerilerimin dışına çıkıp genel bir liste ile karşınızdayım. Bu yaz okuduklarımdan beğendiğim kitapları şöyle kısaca özet geçip size önereceğim.

Kazuo Ishiguro – Beni Asla Bırakma




Yazarın kısa hikayesini derste okuduktan sonra, hocamızın bu kitabı okuyun diye önermesiyle ya bunun filmi de vardı sanki diye düşünüp araştırınca konusu da cezp edince okumalıyım deyip almıştım. İlginç konusu ile beklentileri karşılıksız bırakmıyor, sıkılmadan ne olacak diye okudum. Bilim kurgu tarzındaki “Beni Asla Bırakma” üzerinde düşünülecek boş olmayan bir kitap. Çok sevdiğim Isaac Asimov’ un öykülerinden oluştuğu Dünya Hepimize Yeter kitabındaki (ki öyküleri ara ara açıp okurum) tadı buldum. Filmini de Keira Knighley'e rağmen , ki kendisinden hiç haz etmem, diğer oyuncular favorim olunca izledim. Kendi içinde o da güzeldi.

Arthur Golden – Bir Geyşa’nın Anıları




Çıktığı zaman büyük yankı uyandırdığını hatırlıyorum. Ta bu zamana kadar alıp okumamıştım. Kitapçıda gözüme çarpınca hadi oku bakalım nasılmış dedim ve pişman olmadım. Kitapta hayatın adil davranmadığı küçük bir kızın hüzünlü öyküsü, kızın gözünden anlatılıyor.

Nicky Pellegrino – İtalyan Düğünü




Başlıkta İtalya kelimesinin geçmesi benim için yeterli bir kitabı alıp okumak için. Mesela zamanında Ye, Dua Et, Sev i okurken en katlanılabilir kısmı İtalya bölümüydü benim için. İtalyayı, İtalyancayı, İtalya ile alakalı her şeyi severim kısaca fazla översem mazur görün. Gitmesem de görmesem de severim kendisini.

Artık kitaba gelecek olursak İngiltere’de bir İtalyan ailesinin yaşadığı, küçük kızın evlenmek üzere olduğu bir eve konuk oluyoruz. Annesinin anılarına geçiş yaptığında tam “İşte yandık” dediğim zaman kitabı tatlandıran, müthiş bir hikayeye dönüştü benim için. İki hikaye iç içe ilerlerken akıp gitti. Kitap birkaç tarifte paylaşıyor. Okurken de anlatılan yemekler iştahınızı açacak söylemedi demeyin.

Neil Gaiman – Yolun Sonundaki Okyanus





Mezarlık Kitabı ile okumaya başladım Neil Gaiman’ı. O asil, duru anlatımına hayran kalmıştım. Bu da aynen öyle bir kitap. Bir çocuğun gözünden anlatılan büyülü bir dünya, güzel bir son. Büyüklere masal tadındaki bu kitap, yazarı sevenleri üzmeyecek.

David Gilmore – Film Kulübü




Bu kitapta okula gitmeyen, işi olmayan oğlunu filmlerle eğiten bir baba var. Yazarın oğlunun ergenlik anılarını yazdığı bu kitap gerçekten çok eğlenceli. Film severlerin kesinlikle okuması gerek. İçinde filmler, yönetmenler, yazarlar ve aktörlerle ilgili ilginç detaylar var. Kitapta geçen izlemediğim filmleri şimdiden listeye aldım. Anlatım tarzını beğendim. Cazip gelen konusu sizi yanıltmıyor. Severek okudum.


Patti Smith – Hayalperestler




Bu küçücük fotoğraflarla süslenmiş kitap beni etkiledi. Keşke orijinalini okusaydım dedim yazarın dil oyunlarını daha iyi anlamak ve görmek için. Patti Smith şarkılarını sevince kitapları olduğunu keşfedince seviniyor insan. En yakın zaman “Çoluk Çocuk” da okunacak.

Claudia Carrol - Sana Bir Sır Vereyim Mi? ve Sophie Kinsella – Pasaklı Tanrıça



            



İki tane de çıtır edebiyatı okudum. Edebidir, değildir diyenler var ama ben arada stres atmak, eğlenmek için okumayı seviyorum. Bu akıcı, kolay okunan kitaplar romantik komedi film tadında.  Pasaklı Tanrıça’ yı “Beni Hatırladın Mı?“kadar sevmesem de güzel ve komikti. İlk kitap da yine akıcı ve komikti.

Not: Bu arada D&R ' ın bu yaz yaptığı Domingo ve Doğan Kitap indirimlerine bayıldım. Kitapların çoğunu indirimden aldım zaten. 3 yazdır Can Yayınları okuyorduk, şimdi de bu yayınevleri. Aynen devam etsin :).

Okuduklarımdan beğendiğim ve önerdiğim romanlar burada, sevdiğim öykü kitaplarını ayrı bir yazıda toplayacağım için buraya yazmadım. Şimdilik bu kadar J





Devamını Oku »

8 Ağustos 2014 Cuma

Yalnız Adamlar Senfonisi

Aşağıda göreceğiniz kitapların anlatıcısı dışarıda başka içeride bambaşka bir dünya yaşayan her ne kadar yalnız desek de kimileri sonunda yuva kurup, mutluluğu bulsa da bizi bu sınırlı sayfa sayısında kendi düşüncelerine ortak eden adamların yazısı. Kısacası anlatıcısı birinci tekil kişi olan, yalnız adamların kendini anlattığı birkaç güzel roman önereceğim J

J.D. Salinger –  Çavdar Tarlasında Çocuklar - Holden Caulfield




Bir dönem gençliğini etkilemiş (hatta bazılarını yanlış etkilemiş), hala çok okunanlar listesinde olan sorunlu genç Holden’ ın hikâyesi kesinlikle okunmalıdır. Benim de favorilerim arasında olan bu kitapta Holden’ın düşüncelerini okuyoruz. Hani bazen kitap okurken dersiniz ya “ Evet ya aynen öyle, ben de öyle düşünmüştüm”  diye işte o kitap bu kitap. Bir nevi ilham kaynağıdır benim için bu listeyi yapmamda da (Her ne kadar 16 yaşında bir çocuk olsa da ).

Yusuf Atılgan – Aylak Adam - C.




Tam olarak birinci tekil şahıs diyemesek de yer yer C.’nin ağzından anlatılanlara şahit oluyoruz. O yüzden bu güzel roman da listemize giriyor. Kendisini anlatmaya övmeye de pek gerek yok sanırım. Kitap zaten çoğu kişinin favorileri arasında. Herkes biliyorsa ne diye listeye aldın aa akılsız da demeyin. Belki kıyıda köşede hala okumamış, tereddüt edenler vardır. İşte gençler tereddüt etmeyin alın okuyun. Son uyarıdır J

Robert Silverberg - İçeriden Ölmek - David Selig




Bu kitap aslında normal bir dünyada normal bir şekilde yaşayan (!) bir adamın öyküsü, David Selig’in öyküsü. Tek bir farkla, kahramanımız insanların düşüncelerini okuyabiliyor. Aman ne de klasik demeyin. Zavallı adamcağızın nadir bulunan bu yeteneği gittikçe azalıyor ve biz de bu iki durum arasındaki geçişi izliyoruz. Yazar o kadar güzel anlatmış ki, kendinizi o sıkıntılı durumun içinde buluyorsunuz, hatta neredeyse hissediyorsunuz.

Uygar Şirin – Karışık Kaset - Ulaş




Bu şarkılara aşık, kafası karışık İrem'e aşık gencimizin 10 yıllık arayla kendi anlatımıyla hayatına tanık oluyoruz.  Bu kitabı benim için güzel yapan beni güldürmesinin yanı sıra, herhalde her fırsatta karşımıza çıkarılan şarkılar sevmemin nedenidir. Her  duruma Ulaş'ın şarkı bulması sizi ayrı keyiflendirecek. Bir de mevzu bahis kitabımızın adını taşıyan karışık kasetler mevcut. Sezen Aksular, MFÖ'ler size benimkilerden güzel olmasın güzel temalı şarkılar da sunuyor. Bir solukta okuyacağınız zaten film tadında geçen bu şarkılı, eğlenceli kitap tam yazlık.

Not: Filmini de yapıyorlarmış, bakalım nasıl olacak. Baba tam olmuşta, Sarp Apak ve Özge Özpirinççi pek olmamış gibi ama bakalım :/.

Hüsnü Arkan – Ölü Kelebeklerin Dansı - Haldun




Yazar, canımız ciğerimiz Hüsnü Arkan.  Bizi Haldun’un ölüler dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor. İlginç karaktere sahip,birazcık kasvetli bir roman. Ee ne de olsa ölen insanların yaşadığı bir yer (!).

Devamını Oku »

29 Temmuz 2014 Salı

Yalçın Tosun Sevmek



Kimdir? 1977 Ankara doğumlu Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde öğretim üyesi; Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler, Peruk Gibi Hüzünlü ve Dokunma Dersleri kitaplarının sahibi; Notre Dame de Sion ve Sait Faik Hikâye Armağanı ödüllerine sahip güzide bir abimiz.


Neden seviyorum? Yukarıdaki bilgiler kitabın ilk sayfasından edindiğim bilgiler. Asıl konuya gelirsek neden Yalçın Tosun okumayı sevdiğime dair size özetle birkaç sebep vereyim. Bir kere kitapların adı çok güzel ve orijinal.  Hiçbir bilginiz olmasa bile kitabı elinize aldığınızda Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler adını gördüğünüzde bu neymiş diye bakmadan geçemezsiniz. İkinci sebep herhalde yazarın kendisinin dediği gibi “utangaç, kenarda kalmış, sesi az çıkan çocuklara hayatın vermediği söz hakkını öykülerinde vermek istemesi” (söz konusu alıntıyı içeren röportajın linki aşağıda). Yani bir nevi Robin Hood J.  Sanılmasın ki mutlu sonlar var bu kitaplarda. Kitaplara genel olarak bir hüzün hâkim. Dediğimiz gibi karakterler hayatın onlara iyi davranmadığı, klişelere uymayan kişiler. Doğal olarak toplum tarafından hoş görülmeyen, dışlanan kişiler. Öyle güzel anlatır ki hikayelerin gerçekliği sizi rahatsız eder. Anlatım dili güzel ve akıcıdır bir an bile sıkılmazsınız. Öyküler kısa, kitaplar ince o yüzden okumalara doyamıyorsunuz ve öykülerin sonunda her zaman düşünmek için zamana ihtiyacınız oluyor. Benden bu kadar biraz da kitaplardan alıntılarla Yalçın Tosun anlatsın öykülerini.

Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler





-          “Akıl hastanesinde yattım ben Tülin. Aşk yüzünden delirdim. Bir insanın daha büyük bir başarısı olabilir mi? “ (Kale Direği)

Peruk Gibi Hüzünlü



-          “Her şey her zaman olduğu gibi insanın kendisiyle ilgiliydi işte, kendisiyle ve hissedip söyledikleriyle. “ (Beyaz Sabun)

-          “Birden çocukken en sevdiği rengin sarı olduğu aklına geldi. Bu hatırlayış şaşırttı onu. Nasıl da değişiyordu insan zamanla. Uzun zamandır kendini solgun gösterdiğini düşündüğü sarıdan hiç hoşlanmıyor ve bu rengi üzerinde taşımak istemiyordu. Çocukken böyle şeyler düşünmüyordu insan ne de olsa. Güdüleri ve beğenileri üçüncü kişilerin gözüyle kirletilmiş olmuyordu henüz. Mutluluğun aranan bir şey haline henüz dönüşmediği zamanlardı onlar.” (Bir Gök Bakımlık)

Dokunma Dersleri



-          “Dersimdin çalıştım, parmak uçlarına kadar ezberledim seni.”(Damdaki)

-          “Sözcükleri tozlanmasın diye özenle paketleyerek rafa kaldırma sanatıdır evlilik.”(Bir Kocanın Gizli Defterinden)
      
     Bonus :  Yazarı Mabel Matiz sayesinde tanıdım, Peruk Gibi Hüzünlü kitabındaki aynı adlı şiiri bestelemiştir. İşte sözler, işte şarkı.


çocuklar tekinsizdir
annelerse uçurum
olur olmaz,olur olmaz düşürür
bitmemiş her sevişme
paslı bir iğne gibi

doğrudan, doğrudan kalbe yürür
söz bitimi gibidir
odanın her köşesi
bi kuşatma büyütür
gece sona ermeden
peruk takan birini öpmezsem
yaram büyür
gece sona ermeden
peruk takan birini öpmezsem
yaram büyür




İlgili link : http://www.okuryazar.tv/yalcin-tosun-dokunma-derslerini-anlatiyor/
Devamını Oku »

27 Temmuz 2014 Pazar

Alper Canıgüz Sevmek


Kimdir? 1969 yılında İstanbul’ da doğmuştur. Okuma sevgisini babasına, yazma tutkusunu müzik kabiliyetinin olmayışına borçludur. Kahkahalarla ağlatan ve hıçkırıklarla güldüren kitapların yazarı olarak anılmayı isteyen Canıgüz, politik açıdan kendisini narsisizme yakın bulmaktadır. (Kitaplarındaki tanıtım, bu bile Alper Canıgüz’ ün mizah anlayışını yansıtıyor J) Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunudur. Ayrıca kendisi bir Afili Filintadır.


Neden seviyorum? Ee absürdlüğün kitabını yazdı. Eğlenceli, bol genel kültürlü, akıcı romanları var. Elinize aldınız mı bırakasınız gelmiyor. Ha bir de Alper Kamu (duymayan yoktur herhalde) diye bir karakteri var, pek yaman, pek bilmiş, evimizin dedektifi. Dostoyevski, Oğuz Atay okur. Yaşının gerektirdiklerini hep saçma bulur. Alper Canıgüz’de öyle güzel anlatır ki bunları gülmeden duramazsınız. Hikâyeleri akıcıdır, hep bir merak unsuru vardır. Bazen de öyle bir an gelir ki bir şeyler boğazınızda düğümlenir kalakalırsınız. Hikâyelerdeki en küçük ayrıntıyı atlanmaz, sonunda anlarsınız önemini. Merak edilen soruların cevaplarını hep alırsınız. En iyi giriş cümlelerine sahiptir. Dört kitapta da bu özellik değişmez, kanıt olarak işte kitapların ilk paragrafları J

Tatlı Rüyalar




“HAYATIMI SATIYORUM!
25 yaşında, iyi eğilimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı gene, geri kalanını temin edebilmek                          amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor.                                                                   
   İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilir.”


Oğullar ve Rencide Ruhlar



"Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışarıdaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.”


Gizli Ajans



“Borges ve Kemalettin Tuğcu’nun aynı kişi olduğunu öğrendiğimde hayatta bundan daha korkunç bir gerçekle karşılaşamayacağımı düşünmüştüm. Heyhat, ne kadar da yanılmışım.”

Cehennem Çiçeği



“Bilirsiniz insanlar, doğar, ölür ve sonra büyür.”


İlk paragraftan merak ettiren, tempoyu düşürmeyen kitaplar. Tek kötü yanı kitaplar arası en az dört yıl olması benim gibi Alper Canıgüz okumayı seviyorsanız bu çok uzun bir süre L

Bonus: Söylemesi ayıp, Onur Ünlü ile yakın arkadaş olduklarını bildiğimden (ki kendileri en sevdiğim Türk yönetmenlerdendir, absürdlükte sınır tanımayanlardan) bir ön gösterim sırasında, Alper Canıgüz kitaplarını film projesi olarak düşünür müsünüz diye sormuştum. Zaten böyle bir şeyi düşündüklerini söylemişti. Yakın zamanda bu güzel kitapları sinemada da görmek dileğiyle J




Devamını Oku »