19 Kasım 2017 Pazar

Dünya Çocuk Kitapları Haftası Özel (Pazar 6'lısı)

Ayyyy bu temaya nasıl sevindim bir bilseniz :). Ben okumaya ilkokul son ortaokul başlarında başladım diyebiliriz o yüzden öncesinde pek de çocuk kitapları okuma deneyimim olmadı. Çocuk kitaplarına da pek aşina değilim maalesef :/. Ben de çok isterdim kitaplarla büyümek okuyarak okumayı sökmek ama geç oldu güç olmadı :). Yine ilkokulda en erken okumayı çözenlerden biriydim :).


Her zaman o büyük ciltli harika çizimli çocuk kitaplarına bayılmışımdır. Hele o çizimler yok mu bayılıyorum. Son zamanlarda aşağıda paylaşacağım videoyu izledikten sonra o kadar etkilendim ki hemen araştırmaya başladım 1000 kitap nedir diye :). Düşünün ki bir çocuk anaokulunu gitmeden bir yılda 1000 kitap okuyor doğal olarak siz de ebeveynler olarak :). Ben ebeveyn değilim yanlış anlaşılmasın ben işin okuma kısmındayım, meraklısını yine tecrübelerini paylaşan bu ailemizin anlattığı videoya yönlendiriyorum. En aşağıda da o kaynak liste ve sitenin linkini de vereceğim.

Hep düşünmüşümdür çocuk kitapları okumayı ama bu kitapları bulmak o kadar kolay değil özellikle ülkemizde. İngilizce çocuk kitapları daha geniş bir yelpaze haliyle. Benim de bu konuda okuduklarım var ama çok sınırlı sayıda iki dilde de. O yüzden bu 1000 kitap anlayacağınız bana güzel bir kaynak oldu okumak için. Ben bu kitapların internette belki online olarak bulurum diye arattım ve harika bir şeyle karşılaştım. Hikayeleri okuyan insanlarla!


Bildiğiniz insanlar kitapları sayfa sayfa okumuş, videoya kaydedip yutupa yüklemiş. Resimlere baka baka ben de uyumadan önce her gece bir iki doz alıyorum bunlardan, harika oluyor :). Listeden bulabildiklerimi okuyor ve dinliyor, açığımı kapatıyorum :). O kadar çok zevk alıyorum ki hızımı kesmeden gözümden uyku aka aka listede bulduğum bir diğer kitaba geçiyorum. Resmen yaşayamadığım çocukluğumu yaşıyorum sayelerinde :). Ve her şey aşağıdaki video ile başladı.Normalde Barış Özcan takip eden biri değilim (hala da etmiyorum) ama aşağıdaki videoya youtube da denk gelince başlığı tabi ki ilgimi çekti ve izledim.

Barış Özcan ve eşine ama en çok bana ilham verip 1000 kitap okuyarak hem Türkçe hem İngilizce'de büyük ilerleme kaydeden bu görünüşte küçük ama aklı büyük tatlı insan, Sufi'ye teşekkürlerimi sunarım. Öyle ki ben de az da olsa bildiğim dillerde de bu yöntemi uygulamayı düşünüyorum. Bakalım bende de aynı ilerleme görülecek mi :). Yani çocuk kitapları deyip geçmeyin sayfası az ama işlevi büyük.



Başlığımıza gelirsek ben de son zamanlarda bu vesileyle okuyup çok ama çok sevdiğim çizimlerine hayran kaldığım kitaplardan bazılarının ismini yazacağım :).


1. A Visitor For Bear - Bonny Becker


Arkadaşlığı o kadar güzel anlatıyor ki duygulanmamk elde değil, bence hemen okuyun <3. İçinizi ısıtan hem de komik <3.

2. It's the Bear! - Jez Alborough


Bir serinin ilk kitabı sanırım. Ormana giden ve oyuncak ayısını kaybeden bir çocuk oyuncak ayısını kaybeden bir ayıyla karşılaşırsa ne olur :). Gerisi kitapta.

3. Goldilocks and Three Bear 


Bir ayıdır gidiyor kitaplarda ama bu ayılar çok sevimli <3.

4. How Do I Love You - Marion Dane Bauer


Yaaa yine çok ama çok tatlı bir hikaye <3.

5. Happy Birthday, Moon! - Frank Asch


Ayy yine çok tatlı ve yine bir ayı :). Sanırım 1000 Books Before Kindergarden listeye ayı kahramanlarla başlamış <3.

6. Küçük Kara Balık - Samed Behrengi


Bu kitabı okuyalı çok olmadı bir iki yıl belki ama çok sevdim <3. Sonra da çocuklara göndermek için topladıkları kitapların arasına koydum, asıl sahiplerine ulaşsın diye çünkü ben kitaptan dersimi mesajımı aldım :). Çok güzel bir hikaye, herkese tavsiye olunur.

Dipnot: Fotoğraflar Tumblr'dan alıntıdır ve her zamanki gibi görsellerin kaynaklarına üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

İlgili linkler;

1000 Books Your Child Hear Before Kindergarten
https://1000booksbeforekindergarten.org/
Devamını Oku »

7 Kasım 2017 Salı

Atıştırmalık #30 (İki Film ve Sonunda Bir Kitap)

Pretty Woman - Garry Marshall (1990)




Ben bu filmi küçükken gördüm de bana uygun görmemiş olacaklar ki tam izlememişim. Bu aralar nedense Julia Roberts izleyesim geldi açtım izledim. Ohh iyi geldi, çok sevdim. Pretty Woman walking down the street pretty woman the kind I like to meet pretty womannnnn... Sizin Roberts filmlerinden komedi barındıran varsa lütfen yazın bu aralar bu moddayım sanırım :). Battaniye altında soğuk kış günlerinde christmas havası gibi :). Meg Ryan'ı da severim, onun filmleri de öyledir tarçınlı salep gibi, izlemediğim varsa onun da filmlerinden önerin, izleyeceğim :). Bu arada Julia Roberts ne güzel kadın bee, izlerken hep bunu düşündüm. Richard Gere'e özel bir hayranlığım yok ama olabilirdi de :). Bir de son sahnedeki Robrts'ın ceket-tişört-jean üçlüsüne bayılıyorum <3.

Open Your Eyes - Alejandro Amenabar (1997)



Zamanında tımcrızlı Vanilla Sky'ı izlemiştim ama pek az şey hatırlıyorum. Orijinaline denk gelince bir izleyeyim dedim zira orijinalinin daha güzel olduğunu duymuşluğum vardı. Penelope Cruz İspanyol ve Amerikan versiyonunda oynayan şanslı kızımız. Elim bir kaza sonucu yüzünde deformasyon oluşan Cesar, artık yaşamaktan keyif alamamaktadır. Ta ki bir mucizeye kadar. Psikolojik gerilim, bilim kurgu, dram türünde ve söyleyecek şeyi olan filmlerden biri. Ben çok beğendim; müziği, kurgusu, hikayesi güzeldi.

Dipnot: Soundtrack'i o kadar beğendim ki spotify'da olan şarkılardan liste yaptım. Filmin adıyla arama yaparsanız bulursunuz :). Bazı güzel şarkılar maalesef Spotify yoktu :/.

Suskunlar - İhsan Oktay Anar



Ahh ahh sonunda buraya kitap yazdığım için o kadar mutluyum ki anlatamam. Sahalara geri döndüm diyerek iddialı bir giriş yapmak istemem çünkü bu okuyamama illeti bir geldi mi kalıveriyorsun :). Kitabı sevdim ama nedense bir okuyamama hali geldi ve elime alamadım kaç aydır ama neyse ki sonlarda birazcık atlayarak bitirdim kitabı :). Bence Puslu Kıtalar Atlası daha güzeldi ama Anar'ı severler bu kitabı da sevecektir :). Şimdi gelsin mi yeni kitaplar :).
Devamını Oku »

5 Kasım 2017 Pazar

Sonbaharı Çağrıştıran 6 Kitap (Pazar 6'lısı)

Merhabalar :). Kahveler hazır mı çünkü pazar altılısı kısa bir aradan sonra geri döndü :). Bu kadar ara verilmesin benim de fikirlerim var diyorsanız, Periodic Library'ye bir mesaj atın gari :). İlk Kasım teması çok güzel :). Bana sonbaharı çağrıştıran kitaplardan çok bu aralar okumak istediğim kitaplardan liste yaptım. Bu kitapları bence kışa adapte etsek de olur :). Zaten Aralıkta bol bol kış temaları olur diye umuyorum pazar altılısında ben de hem okuyup hem okumak istediklerimi yazarım :). Şimdilik bu yazarlar son zamanlarda alışveriş listemde :). Malumunuz uzun zamandır kitap okuyamıyorum ve alışveriş de yapmıyorum. Şimdi elimdeki kitap bitmek üzere sonunda ve yeni kitaplara geçiş yapmayı canı gönülden arzu ediyorum. Bu isimler de alışveriş listeme giren kitaplardan :). Keyifli pazarlar :).

1. Ekoköyler - Jonathan Dawson




Sinek Sekiz Yayınlarını ne kadar sevdiğimi ve tükenen kitapları nasıl okumak istediğimi biliyorsunuz :). Bakınız buraya ve buraya olmadı bir de buraya tıklayın :). İrem Çağıl'ın instagramda sıkı takipçilerindenim ve o kitapların yeniden basımı üzerinde çalıştıklarını paylaştıkça ben havalara uçuyorum. Umarım bu kitap da yakın zamanda yeniden basılır ve ben de hemen alıp okurum :). Bu yayının tüm kitaplarını okumak amaçlarımdan biri :)

2. Berlinli Apartmanı - Yaprak Öz




Çok ama çok merak ettiğim kitaplardan biri. Deeptone Yarıyıl Reading Challenge için önermişti (sahi gençler o çelınç ne alemde??) ve ben de Instagram da sürekli görüyordum ki tükenen kitap yeniden basılmış :). Hemen alıp okumalı :).

3. Rüyalar Anlatılmaz - Nermin Yıldırım




Bu kitabı merak ediyorum ama yazarın diğer kitaplarını da merak ediyorum :). Bu kış yine yeni bir yazarla tanışmak için güzel bir mevsim :). Malum kasım yazısı ama kış kapıda :).

4. Antabus - Seray Şahiner




Yazarı ve bu kitabı zaten çok merak ediyordum bir de Şule'nin yazısını görünce kesin yakın zamanda okumalıyım deidm :).

5. Permakültür Bahçeleri - Toby Hemenway




Bu konulara zaten eğilimliyim bildiğiniz gibi :) Yeni İnsan Yayınları da bu alanda yayınlar yapan yeni keşfettiğim yayınevlerinden biri. Bu kitap ve birçoklarını yine okuyup daha çok bilgilenmek ve öğrenmek istiyorum :).

6. Şiirsel Sinema - Andrey Tarkovski




Bir sinema kitabı koymazsam eksik kalırdı :). Kapağıyla da sonbaharı çağrıştıran bir kitap sanki :). Uzun zamandır sinema kitapları okumuyorum, uzun zamandır kitap okumuyorum doğru ama Tarkovski röportajlarını okumak bana iyi gelecektir diye tahmin ediyorum, okuduktan sonra yine konuşuruz :). Listede elimde olan tek kitap :).

İşte benim sonbahar ile yarı alakalı listem :). Özlemiş miyiz pazar altılarını? Yorumlarınızı bekliyor, sizi sevgiyle kucaklıyorum :). Mutluluklar <3.
Devamını Oku »

30 Ekim 2017 Pazartesi

Üç Aromalı Cornetto Üçlemesi - Edgar Wright (Seri Filmler #6)

Edgar Wright'ın adını yazın adından sıkça söz ettiren Baby Driver'dan duymuş olabilirsiniz lakin benim gibi daimi izleyicileri onu muhteşem parodi, fantastik komedi filmleriyle zaten tanıyordu. Kendisi pek neşeli, komik ve eğlenceli filmler yapmasıyla meşhurdur. Benim de yönetmenle tanışmam Shaun of the Dead'i televizyonda izlemem veya Hot Fuzz'ı sinemada izlememle başlamıştır (inanın hangisi önceydi hatırlamıyorum). Ne tesadüftür ki ikisi de bu üç çeşit cornetto üçlemesinin ilk iki filmi. Geçenlerde serinin son halkasını izleyince bu yazıyı yazmak şart oldu. Keyifli vakit geçirmek ve absürdlüğü kendisine görev edinmişlerin kaçırmaması gereken külahta dondurma tadındaki bu birbirinden bağımsız üç filme gelin göz atalım.

Shaun of The Dead (2004)



Zombi filmlerini sevmeyenlerin bile sempati duyacağı komedi zombi filmi :). Absürdlük yine iş başında :). Bol aksiyon, güzel müzik, komedi ve parodi bir arada :). Seriye güzel bir başlangıç :). Shaun liseden arkadaşlarıyla (ki onlardan biri yakın arkadaş rolünü üç filmde de kimseye kaptırmayan Nick Frost yaşayan kız arkadaşından ayrılmak üzere olan evden işe işten bara bardan eve giden bir adamdır. Ta ki zombi istilasına kadar. Aniden gelişen bu olay Shaun'un içindeki liderlik duygularını kabartacak ve arkadaşlarını, ailesini ve sevdiği kızı kurtarmak için zombilerle savaşacaktır :). Bu uğurda çokça kayıp verse de çok şey öğrenecektir :).

Hot Fuzz (2007)



Yine Simon Pegg ve Nick Frost ikilisinden müthiş bir polisiye parodisi :). Fazla başarılı olduğu için Londra'nın hareketli sokaklarından İngiltere'nin "sakin" bir köyüne atanan Çavuş Nicholas Angel'ın ayağını sürüdüğünden midir bilinmez burada da hareket ve aksiyon peşini bırakmaz. Kaza süsü verilen cinayetleri çözmeye çalışırken bir taşla iki kuş vurup ortağının da filmlerde gördüğü polislik hayali gerçek olur :). Bol komediye  ve aksiyona hazır olun.

The World's End (2013)



Gary King memleketindeki altın yolunu (bar yolu da diyebiliriz) dört çılgın arkadaşıyla asla bitiremediğini fark etmesiyle grubu tekrar toplar ve her barda bir bira serüvenini liseden kalma bir hayal uğruna "dünyanın sonu"'na kadar götürmek ister ki bu barın ismidir. Yalnız memleketlerine döndüklerinde birkaç şey değişmiştir, kasaba insanlarının robot olmayan robot yani boş olanlarla yerlerinin değiştirilmesiyle :). 90'lar İngiliz grupları ile şenlenen soundtrack ve Simon Pegg başta olmak üzere Cornetto üçlemesinin vazgeçilmez partneri  Nick Frost ile dünyaca ünlenmiş İngiliz oyuncularının müthiş performanslarıyla eğlenceli bir filme hazırlıklı olun. Absürdlük, bilim kurgu, aksiyon hepsi bu filmde :). İlk filmi andıran sonuyla da yüzümüzde gülümseme moral motivasyonumuz tavan olarak seriyi sonlandırıyoruz :).

Üç filmde de Pegg filmlerin yönetmeni Edgar Wright ile senaristiliği paylaşırken, üç filmin de başrolü olarak başarılı performans sergiliyor. Ve bu baş karakterimizin istisnasız can dostu Nick Frost oluyor. Aksiyon, parodi, komedi dışında tabi ki Cornetto bu filmlerin ortak noktalarından. Bir de çit atlama sahneleri :). Her filmin kendine has harika soundtracke sahip olması ayrı güzelken, üç filmde de Martin Freeman'ı görmek mümkün. İki filmde olup bazılarında olmayan oyuncular da var. Şurası garanti ki küçük büyük tüm roldeki oyuncular harika iş çıkartıyorlar. Bol komedi ve absürdlüğün olduğu bu seriyi güzel vakit geçirmek isteyen herkese öneririm.

Şunu da belirtmeliyim ki ben bu yazıyı hazırlarken şöyle bir haber okudum. Shaun of The Dead'deki karakterlerle başlangıcı aynı ama bu sefer zombi yerine vampirli bir hikaye yazıyorlarmış Pegg - Wright ikilisi. Ee bize de bu habere sevinip filmin hemen çekilmesini beklemek kalıyor çünkü bu ikili bir harika :). Bu bilgiyi de paylaştıktan sonra yazıyı bitirir size keyifli seyirler dilerim :).
Devamını Oku »

28 Ekim 2017 Cumartesi

Sevgili Güllük #52 (İç Dökmeler, Bahar Kritiği)


Anketimiz baya oldu sonuçlanalı ama kadim dostum üşengeçlik beni bırakmadığından yazamadım. Kazanan 17 oydan 6'sını alan "hepsi" ne öneriyorsan öner başımızı ağrıtma çıktı :). Yok yok eminim hepiniz bizden fark etmez öner dediniz ve bu seçeneği işaretlediniz, en azından öyle düşünmek istiyor teşekkür ediyorum :). Yalnız 5 kişi de İzlenilesi seçeneğini işaretledi ki bu da demek oluyor ki filmseverler bu ankette çoğunlukta. Katılan herkese teşekkür eder yeni anketlerde görüşmek üzere deyip bunu kapatırım :).


Yavaş yavaş kasım ayına girerken kışı güzel bir müzik listesiyle selamlayalım istedim ve Son Zamanlarda Çıkan Dinlenilesi (Sevilesi) Albümleri listeledim. Biz hala gündüz kısa kollularla gezdiğimizden bir anda kışa geçeceğiz herhalde. Gerçi geceleri soğuk oluyor ben şimdiden yorganla yatıyorum da karıştırmayalım oraları :). Blogda da kış esintileri, Christmas esintileri olacak zira yeni yıl, Christmas dekorasyonuna bayılıyorum. Bu da ipucu olsun. Başka planlarım da var da kesinleşmeden bahsetmek istemiyorum, o olursa direkt sürpriz olsun :).


Hiç bu kadar uzun süre kitap okumadığım olmamıştı herhalde bayadır. Arada okuyorum tek tük ama elimdeki kitabı sevmeme rağmen bitiremiyorum. Neden böyle oldu anlamadım. Yeni kitaba başlamak istemiyorum çünkü biliyorum ki başlarsam bu kitaba dönemem. O yüzden ne bunu okuyor ne yeni kitaba geçiyorum arada kaldım :/. Bir bitirsem devamı gelecek biliyorum ama o atak gelemedi. Önerilerinizi desteklerinizi beklerim zira Yarıyıl Reading Challenge'ımı bitirmek istiyorum bu sefer :/.  Bu arada siz de challenge durumları nasıl, bitiren var mıdır? Az bir süre kaldı yılın bitmesine, kimler ne durumda yazarsa sevinirim. Hatta bitiren ya da bitirmek üzere olanlar mutlaka yazsın da bana cesaret gelsin :).

Yine bir iç dökmeler, bir şeyler. Siz de durumlar nasıl? Yorumlarınızı bekliyorum :).



Dipnot: Fotoğrafların hepsi tumblr'dan alıntıdır, resimlerin üzerine tıklayarak kaynağına ulaşabilirsiniz. 
Devamını Oku »

Son Zamanlarda Çıkan En Dinlenilesi (Sevilesi) Albümler

Mevsim geçişlerinden nasibini alan almayan herkese merhaba. Şahsen gribi iliklerimde hissetmiş biri olarak söylemeliyim ki geçmiş olsun. Şifayı kaptıysanız bol c vitamini, theraflu ve bilimum spreylerle çabuk iyileşmenizi diler, panik yapmadan verilen her sıcak içeceği içip sessizce uzanıp dinlenmenizi öneririm, geçecek. Geçmese de daha iyi günleriniz gelecek. Konumuza gelirsek;

Aman şu albümde çıksın aman bu albümde çıksın, dur şu yeni albümden şarkı yayınlamış onu da bekleyeyim derken yıl bitti. Biraz daha beklesem 2017'nin en iyileri yazısı çıkar ama yetherrr!!! Daha da çıkarsa sonra yazarız, yıl bitince yine yazarız; sanki tek yayın yapma zorunluluğu var. İşte hep söyleyip yazmadığım o 2017'de çıkan müthiş albümler ve dinlemeniz gereken öneri modlarıyla birlikte. Kesin unuttuğum kesin o da vardı, bak bunu kaçırmışım diyeceğim gruplar var (ki gerçekten var) ama bu yazı yazılacak o yüzden şimdilik bir giriş yapalım gerisi gelir :). Hadi keyifli dinlemeler :).

Mac Demarco - This Old Dog



Mac Demarco'nun müziği ve sesini seviyorsanız bu albüm müjde gibi. Ben bilmem, o kim ola ki diyorsanız ise başlangıcı bu albümle yapabilirsiniz. Gerisi gelecektir, sıkıntı yok. Sakin, dinlendirici, kış güneşinin çıktığı o nadir anlarda özellikle dinlemeniz önerilir :).

Beach Fossils - Sommersault



Harika bir albüm, harika bir indie band. Orada, burada her yerde klip çekiyormuşçasına kulaklıklarınızı takıp dünyadan kendinizi soyutlamak istediğiniz anlarda dinlemeniz önerilir.

Foster the People - Sacred Hearts Club



Çok güzel olmuş, çok sevdim. Soğuğun ruhunuza işlemediği enerjik günlerinizde eşlik etmelik şarkı aradığınızda dinlemeniz önerilir.

Grizzly Bear - Painted Ruins



Şu aralar özellikle en çok dinlediğim albüm. Adı bile ayrı güzel beee... Vackatimest'ten beri bence o tatta harika tekrar tekrar dinlenilesi çok iyi bir albüm yaptılar. Özlemiştik, iyi geldi. Tüm sonbahar ve kışta dinlemeniz önerilir, tylol hot'tan hallice ilaç gibidir, her derde deva olduğundan her zaman dinlemeniz önerilir.

Cherry Glazer - Apocalipstick



Asi grubumuzun 2017 çıkışlı albümü Apocalipstick bir harika. Solistin cesur sözleri ile rock birleşince ortaya güzel şarkılar çıkmış. Böyle isyan ettiğiniz, batsın bu dünya dediğiniz anlarda dinlemeniz önerilir.

Alvvays - Antisocialites



Kendi adlarını taşıyan başarılı bir ilk albümden sonra gelen Antisocialities ile yağmur sonrası çıkan gökkuşağı gibi bir albüm ile döndü Alvvays. Baharda, kışta, yazda her an biraz hüzün biraz neşe abartıya kaçmadan her şeyden biraz istediğinizde dinlemeniz önerilir.

Ane Brun - Leave Me Breathless



Norveçli Ane Brun'nun sesi kışa o kadar yakışıyor ki soğuk hava dalgalarına rağmen sesiyle içimizi ısıtıyor. Cover albümü ile dönen Ane Brun çok güzel iş çıkarmış. Soğuk kış günlerinde kahve ve depresyon hırkanızın yanına içinizi ısıtmak için bir doz alabilirsiniz.

Peach Pit - Being So Normal



Ayy o ne güzel albümdür o. Harika bir indie band daha. Severlere özellikle önerilir. Bir gün canlı dinlemek de mümkün olur umarım. Yolda, evde, işte, metroda ayy hemen ne açıp dinlesem de melankolimi yansıtsam diye düşündüğünüz tripli anlarınızda dinlemeniz önerilir.
Devamını Oku »

15 Ekim 2017 Pazar

Happy Happy Snail Mail

Merhabalar :). Bugün sizlerle snail mail yani mektuplaşma, geleneksel posta mutluluğundan bahsetmek istiyorum. Hafta sonuna yakışır şöyle güzel bol fotoğraflı mutlu bir yayın olsun, içimiz açılsın :). Her şeyi elektronik ortamda hallettiğimiz şu günlerde mektuplaşma size eskilerden kalma bir anı gibi gelebilir ama neyse ki benim gibi nostalji, diy, yaratıcılık ve kırtasiye severler benden çok önce bu olayı yeniden keşfetmiş ve posta yoluyla mutluluk yaymaya başlamış.



Ya ben Instagram'da görüyorum bu snail mail, penpal, happy mail diyollağ ben var anlamamak diyorsanız kısaca bahsedeyim kendi tecrübelerimden. İlk nerede gördüm hatırlamıyorum ama o özenle hazırlanmış zarfları, zarfların içindekileri, kartpostalları gördükçe mutlu olan ben bloglar ve Instagram'da görüp nedir nasıl oluru araştırınca Postcrossing sitesini keşfettim. O zaman alt başlık;

Postcrossing


Bu site size dünyadan rastgele seçilen birine kart atmanızı aynı şekilde size de kart gelmesini sağlıyor. Çok basit bir sistemi var. Siteye üye oluyorsunuz. Bilgilerinizi, zevklerinizi girdikten sonra şöyle de bir seçenek var; kendi ülkenizden kartpostal gönderip almak istiyorsanız ya da kendi ülkeniz dışında birinden kartpostal alıp vermek istiyorsanız diye. Ona göre sistem size beş kişiyle başlayan bir adres verme sistemi sunuyor. Siz de size gelen bu kişilere kartpostal kesin olması şartıyla mektuplar, hediyeler, paketler gönderebiliyorsunuz. Beş kişi başlangıç, gönderdiğiniz kişiler bu kartları alıp size adresiyle beraber verilen kodu tekrar sisteme girerken belirli bir sayıdan sonra kartpostal gönderme sayınız da artıyor. İşte bu kadar basit. Burada da linki :).

Ücretsiz, siz adres istedikçe sizi insanlarla tanıştıran sitenin amacı bu. Uluslararası kartpostallaşmanızı sağlıyor. Şimdiye kadar ben birçok kart ve mektup gönderdim; 9 tanesi giriş yapıldı. 6 tane de aldım :). Bu sistem siz gönderdikçe ve gelenlerin girişini yaptıkça devam ediyor :). Yani siz özenle kart seçip süsleyip güzel sözlerle doldurup pullarla donatırken yine sürpriz bir şekilde dünyanın bir ucundan tanımadığınız birinden aynı şekilde dolantılmış bir mektup veya kartla posta kutunuz güzellikle doluyor <3. Sanırım istediğiniz zaman hesabınızı dondurma ihtimaliniz de var. İşte bu snailmail olaylarına başladığım site bu.

Postcrossing genelde tek seferlik gönderim ve alım içeriyor lakin bu demek değil ki karşılıklı olarak kartpostallaşamazsınız çünkü isterseniz gönderdiğiniz kişi sizin adresinizi isteyip size mektup veya kart atmak istiyor ya da siz çok beğendiğiniz ve karşı tarafa kart göndermek istediniz o zaman postcrossing yoluyla karşı tarafa mail atıyor cevap alırsanız kendiniz devam edebiliyorsunuz :). O zaman tabi kod olayı da kalktığı için ondan sonrası Postcrossing'i pek bağlamıyor :). Bu tatlı sitenin amacı özetle bu :).



Penpal


Bu tadı bir kere alıp daha fazlasını isteyince uzun süreli mektup arkadaşlığı ilgimi çekti ve yine birkaç yazı ve Instagram gezisinden sonra mektup arkadaşı (penpal) bulma yolunun yine Instagramdan geçtiğini fark etmemle kendimi tanıtan bir yazı oluşturup bilgilerini bu tür hesaplarda paylaşan arkadaşlarla zevkimizin benzer olduğunu düşündüklerime ulaştım. Onlardan bazıları cevap verdi, bazıları vermedi. Lakin cevap verenlerden hem aldığım hem de çok gönderdiğim oldu şimdi cevap bekliyorum :). Zarfın içini doldurmanın inanılmaz bir zevki var ve aynı şekilde gelen zarfı açmanın da. Instagram yine fikir alışverişi yapmak için müthiş bir ortam ve kim sevmez kırtasiyeyi <3. Resmen o desenli bantlar, stickerlar ve desenli damgalarla aşk yaşıyorum. Yaşadığım yerde veya genel olarak Türkiye'de bu tarz şeyleri bulmak zor olabiliyor o yüzden çeşitli yollarla bu kırtasiye malzemelerine ulaşıyorum. Belki bir diğer yayında mektupları nasıl hazırlayıp nelerden ne aldığımı sizlere anlatırım çünkü bu iş resmen bir sanat resmen bir terapi :).


Sorularınız  varsa veya devamı gelsin diyorsanız yorum yapmayı unutmayın :). Ben de istek doğrultusunda düzenli olarak bu seriye devam ederim :). Size nasıl bir mektup gelse mutlu olurdunuz ya da bu mektuplardan en çok hangisini beğendiniz? Cevaplarınızı da benle paylaşırsanız sevinirim :). Kendinize iyi bakın ve posta kutunuzdan mutluluk eksik olmasın :). Mutlu günler :).






Dipnot: Fotoğrafların hepsi bana aittir, izinsiz kullanmak yasaktır. 
Devamını Oku »

14 Ekim 2017 Cumartesi

Atıştırmalık #29 (Wind River Ve Bolca Aki Kaurismaki)

Wind River - Taylor Sheridan (2017)



Şu listemde merak ettiklerimin arasındaydı, beklentimin altında bir polisiye çıktı. Gizem yok, gerilim yok daha doğrusu cezbedici pek bir şey yok. Öyle dümdüz bir hikaye anlatımı. Oyunculuk ortalama ki ben hep Jeremy Renner'ın oyunculuğu abartı bulurum burada o kadar göze batmasa da yine de eh işteydi. Mesaj kaygılı diyaloglar, kötü çekimler vesaire derken pek de beğenmedim, ortalama diyebiliriz, belki bir tık altı.

I Hired A Contract Killer - Aki Kaurismaki (1990)



Evet evet yine Kaurismaki :). Çok sevdim. Komedisi, dramı her şeyi yerli yerinde. Başrolde canımız Jean-Pierre Léaud nefis bir iş çıkarmış. Ben çok beğendim, fazla yorum yapmak istemiyorum. Sadece kısaca şöyle söyleyeyim; bu hayattan vazgeçen ama kendini öldüremeyen işten çıkarılmış bir adamın trajikomik ölememe durumu :).

La Vie De Boheme - Aki Kaurismaki (1992)




And içtim tüm filmlerini izleyeceğim :). Yok yok sadece bir başladım bağımlılık gibi bırakamadım :). Bu filmi de çok sevdim. Sanat, bohem yaşam, karakterler, siyah beyaz bir film derken çok güzel bir iş çıkmış ortaya. Bir ressam, müzisyen ve yazarın bohem yaşamı. Aslında bu yaşamın sadece göründüğü kadar havalı olmadığını, zorluklarını göstermesi filmi daha da inandırıcı ve yer yer daha komik yapıyor. Yönetmenin Fransa'da geçen filmlerinden biri. Sadece melodramatik sonunu beğenmedim. Onun dışında çok tatlı çok güzel bir film. Kaçırmayın.

Le Havre - Aki Kaurismaki (2011)




Mülteciler konusunu son iki filminde işleyen Kaurismaki'nin bir üstteki filmindeki Marcel Marx karakterinin başrolde olduğu bu filmde, yine üstteki filmden aynı oyuncuları farklı karakterlerde görebiliriz. Yer yine Fransa adından da anlaşılacağı üzere. Bu filmde birçok mantık hatası var. O kadar filmini izledim ama bu filmdeki kadar hata gördüğümü hatırlamıyorum. Yine de filme kötü diyemem. Müzik kullanımı, mizah, renk seçimi, oyunculuklar güzel ki zaten çoğu Kaurismaki filmlerinden görmeye alışık olduğumuz isimler. Ülkeye kaçak olarak gelen ve Londra'ya annesinin yanına gitmek isteyen bir gencin dramı bu film. Dram dediysem de renkler ve mizahı göz ardı etmeyelim :).

Tabi Kaurismakiler bu kadarla sınırlı değil, birkaç tane daha izledim ama şimdilik bu kadar :). Hala kitap okuyamıyorum, ne olacak benim bu halim bilmiyorum ama yeni seri filmler ve Kaurismaki yazısı yolda :). Yetheer dediğinizi duyar gibiyim ama yetmez :). O Kaurismaki izlenecek :). Mutlu sabahlara uyanmanız dileğiyle <3.
Devamını Oku »

13 Ekim 2017 Cuma

Finlandiya Üçlemesi - Aki Kaurismaki (Seri Filmler #5)

Aki Kaurismaki'nin bir diğer üçlemesi de benden kaçmadı ve Drifting Clouds ile başlayıp The Man Without a Past ile devam eden ve Lights in Dusk ile nokta konulan Finlandiya Üçlemesi de yine birbirinden bağımsız hikayelerin olduğu, bazı oyuncuların farklı karakterlerle diğer filmlerde karşımıza çıktığı bu seride yine proletarya (ve sigara) başrolde.

Drifting Clouds (1996)




İşlerinden yakın zamanda çıkarılan orta yaşlarındaki çiftimizin iş bulma döneminde geçirdiği sıkıntılı dönemi anlatıyor. Banka, polis ile münasebet, iş bulma kurumu, şiddet, köpek, müzik, sigara ve sigara. Bu ögeler ya da temalar ne derseniz deyin Kaurismaki'nin hemen hemen her filminde kendine yer bulur. Bu filmde de yer yer mizahi bir dille bu süreç bize aktarılır.

The Man Without A Past (2002)




Yukarı da saydığım temaların görüldüğü bu filmde, geçmişini hatırlamayan bir adamın dramı anlatılır. Karakterimiz neden tanıdık gelmeyen bir şehirde kendini bulduğunu, geçmişini veya adını hatırlamamaktadır. Kaydı bulunamayıp öldü sanılan bu isimsiz karakterimiz öldü sanılırken dirilir ve sadece geçmişini hatırlamaz, geçmişini siler ve bu talihsizlik onun talihi olur. Hayata yeniden başlar; yani ölümü onun yeniden doğmasını sağlar.


Lights in the Dusk (2006)




Diğer üçlemedeki gibi umut ve olumlu sonuçlar son filmlerde görülmez ve serinin son filminde diğer iki filmden farklı sonlar yaşanır sanki ilk ikideki güzel sonucun acısını çıkararırcasına. Karşılıksız aşk bu filmde Kibritçi Kız'daki gibi karakterimizin umutlarının sonu olur. Güvenlik görevlisi olarak çalışan Koistinen, toplumda göze çarpmayan ama umutları hayalleri olan biridir. Bu hayalleri beklenmedik bir kadının hayatına girmesiyle ummadığı anda yıkılır. Aşk bu film de kurtarıcı değil yıkıcıdır. Filmde Kaurismaki öyle fırsatlar yaratır ki işte şimdi belki derken içinizdeki Yeşilçam sevdalısı, her seferinde bile bile kaçınılmaz sona yaklaşılır.

Kaurismaki'nin yine işçi sınıfından karakterleri başrole koyduğu bu seri de yönetmen bize sıkılmadan izleyeceğimiz güzel hikayeler sunuyor. Sadelik, kara mizah, müzik kullanımı ve sigaralar yine değişmeyen temalardan sadece bazıları. Aki Kaurismaki izleyin, izlettirin. Bol sinemalı günler :).
Devamını Oku »

12 Ekim 2017 Perşembe

Proletarya Üçlemesi - Aki Kaurismaki (Seri Filmler #4)



Cennetteki Gölgeler (1986)




Çöpçü olarak çalışan Nikander'in aşkı tatmasıyla değişen rutin hayatı. Bir gün bir kız ona yardım eder ve hayatı farklı bir yöne gider. İşçi sınıfının toplumdaki yerini bize çeşitli şekillerde gösteren bu film, başarılı hikayesi ve güzel oyunculuklarla göz doldurur.


Ariel (1988)




Ariel'de maden işçisi Taisto'nun babasının beklenmedik ölümü ile yollara düşmesinin ardından başına gelen 'ilginç' olayları izleriz. Yer yer kara mizaha başvurulan filmde sadelik ve basitlik yönetmenin diğer filmlerinde olduğu gibi ön planda. Müzikler yerinde, oyunculuklar güzel.

Kibritçi Kız (1990)




Diğer iki film birbirine daha çok benzerken üçlemenin son filminde kibrit fabrikasında çalışan Iris'in aşkı tatması ile geçirdiği değişim Kati Outinen'in enfes oyunculuğuyla diğer filmlerden biraz daha farklı sonlanır.

Her filmde bazı küçük detaylar vardır birbirlerine bağlanan. Her filmde şişe vardır zamanı anlatan mesela ya da eğlenmek için gece dışarı çıkıp bir türlü eğlenemeyen işçiler. Her filmde karakterler suça bir şekilde karışır ve hapishaneye yolu düşer. Son filmde hapishane ile ilişki olsa da öyle bir sahne yoktur çünkü burada hapishane şekil değiştirir. Iris'in içinden çıkamadığı, kaçamadığı gerçek hapishanesi  hayatının tüm kontrolünü elinde tutan ailesinin evidir.

Filmlerde şişeler ve zaman, eğlenmeye çıkan ama eğlenemeyen işçiler, suç işlemek ve polis ile münasebet, hapishane, müzik kullanımı, tabi ki üçlemeye adını veren işçi sınıfından üç başrol ve sigaralar vardır. Her karakter aşkı tadar ve çeşitli şekillerde değişim geçirir. Kara mizah, dram ve sadelik üç filmin yine ortak özelliklerinden.

İlk iki film birbirine daha çok benzerken son filmde işler biraz daha farklıdır ama serinin her filmi ayrı güzeldir. Hala Aki Kaurismaki izlemediyseniz başlamak için ne güzel bir seri :). Mutluluklar :).
Devamını Oku »