17 Şubat 2020 Pazartesi

Liman - Kartpostal Cenneti

İstanbul'da yaşamanın iyi yanlarından biri herhalde böyle tatlı minik dükkanların olması. Tabi ekonominin hem alıcı hem satıcıya olan etkileri böyle dükkanların geçimini ve devamlılığını zorlasa da bu minnoş dükkanların varlığı mutlu ediyor. Umarım uzun yıllar çoğalarak devam eder.

Öneri Makinesi

Kartpostal seviyor ve hala sevdiklerinize ya da postcrossing gibi sitelerden tanımadığınız insanlara kart gönderiyor ve İstanbul'a hatta Kadıköy'e yolunuz düşüyorsa uğramanız gereken minnoş bir dükkan Liman. 40 liralık alıverişe çark çevirip hediye kazandığınız, 40 liranız dolmasa bile bir dahaki alışverişinizde 40 lirayı doldurarak kullanabileceğiniz kartınızla beraber hediye kazanabileceğiniz bir yer. Alışveriş sonrası paketinize koyulan ayraç ve minik kart gibi hediyeler de cabası.

Öneri MakinesiÖneri Makinesi

Filmler, müzisyenler, manzara, özlü söz gibi birçok çeşidi arasından kart seçmek zor olacak. Bunun yanında anahtarlıklar, kartlarınızı asmanıza yardımcı olacak minik mandallar ve birçok minik eşyanın da satıldığı dünya tatlısı bir yer Liman.

Öneri MakinesiÖneri Makinesi

Öneri Makinesi

Adresi ise çok kolay. Rexx sinemasının hemen karşısında bulunuyor. Kadıköy'e yolu düşenlerin orijinal ve değişik kart bulmakta zorlananların uğramaları gereken bu dükkanı şiddetle tavsiye ediyorum.

Aşağıdaki videoda Liman'dan aldığım kartları ve verdikleri hediyeleri detaylı görebilirsiniz. Bunun dışında sticker, washi tape, scrapbook ve die cut malzemeleri aldığım Güven Sanat ve Hakikat Kırtasiye alışverişimi de detaylı gösterdim. Hobi olarak kırtasiye alışverişi izleyen biri olarak bu videoda çok eğlendim. Umarım siz de keyif alırsınız.

Kendinize iyi bakın!

Sosyal medyada Liman: https://www.instagram.com/alterliman/


Dipnot: Fotoğrafların hepsi bana aittir. Lütfen izinsiz kullanmayınız.

Devamını Oku »

8 Şubat 2020 Cumartesi

Jojo Rabbit - Taika Waititi (2019)

Bir filmi çok seversiniz ama kelimelere dökemezsiniz ya da çok şey anlatmak istersiniz ama kelimeleri bir araya getirip cümle kurmak düşüncelerinizi yazıya dökmek zor gelir ya. Belki de gelmez ve bu sadece bana olur bilmiyorum ama bu filmde bu durumu yaşıyorum. Filmi çok sevdim ama nasıl anlatacağımı ve nereden başlayacağımı inanın bilmiyorum. İyi veya kötü sadece yazmak istiyorum. Filmi çok sevdiğim ve burada yazılı olarak durmasını istediğim için.

Öneri Makinesi

Öneri Makinesi

Nazi Almanya'sında hayali arkadaşı Hitler ile kampa katılan ve her çocuk gibi kendine güven sorunu yaşayan Jojo'nun değişimini izliyoruz bu filmde. Kara ve absürd komedi Waititi'nin uzmanlık alanı diyebiliriz çünkü bu filmde de önceki filmlerini aratmayan güzel bir senaryo ile kara mizah işlenmiş. İkinci dünya savaşında babasız büyüyen bir çocuğun hem de fanatik bir çocuğun gözünden anlatılan bu hikaye bir roman uyarlaması. Keşke kitabı okusaydım da  karşılaştıracak temelim olsaydı lakin bu güzel uyarlamanın karşılaştırılmasını işin üstadı Kitaptan Filme'ye bırakıp filme dönersek filmin geçtiği dönemin getirdiği acılar kadar baştan sona işlenen minik detayların sonunda birleşmesi de gözlerimizin dolmasına sebep oluyor.

Öneri Makinesi

Öneri Makinesi

Senden büyümen istenirken çocuk kalmak daha doğrusu masumiyetini, henüz hiçbir fikir ile kirlenmemiş özünü korumak daha da zor hele ki savaş zamanlarında. Çocukları ayrımcı ve ırkçı fikirlerle doldurmaya çalışsalar da çocukların çocuk olarak kalıp insana insan gözüyle bakması ve özüne dönmesi gerçekten filmi etkileyici kılıyor.

Öneri Makinesi

Filmde oyunculuklar mükemmel başta Jojo karakterini canlandıran çocuk oyuncu olmak üzere lakin yılların emeğini yiyen ve yıldızı parlayan bir isim hatta isimler varsa onlar da Scarlett Johansson ve Sam Rockwell'dir. Tek kelime ile karakterlerine ve oyunculuklarına bayıldım. Bu sene Marriage Story'de de izlediğimiz Bayan Johannson'ın kariyeri başarılı filmler ile dolmaya devam ededursun, bakalım Jojo Rabbit aldığı adaylıklardan hangilerinde heykelleri evine götürecek.

Öneri Makinesi

Taika Waititi'nin izlediğim tüm filmlerini şu yazımda daha önce yayınladım. Thor ile büyük dağıtım şirketlerine transfer olan Yeni Zelandalı yönetmenimizin yeni filmleri beni ayrıca meraklandırıyordu ama kendisi beni hiç üzmedi ve yine bir daha izlemek istediğim bir film yaptı.

Öneri Makinesi

Devamını Oku »

7 Şubat 2020 Cuma

Mektup hazırlayalım #1

Merhabalar, desteğiniz ve yorumlarınız beni çok mutlu etti. O yüzden hız kesmeden devam ediyorum ve iki bölümde paylaştığım seyahat temalı mektup videolarımı buraya koyuyorum.

Öneri Makinesi

Siz en son ne zaman mektup yazdınız? Hadi yorumlarda konuşalım :).


Devamını Oku »

6 Şubat 2020 Perşembe

Nasıl Zine Yapılır?

Merhabalar :). Madem Instagram hesabından sonra YouTube'da da kağıt işlerimi paylaşıyorum buraya da kalıcı bir yapılası bölümü eklenmeli diye düşündüm ve artık bu etiket altında sizlerle her türlü mektup, kartpostal, günlük, kırtasiye ve bilimim paper crafts dediğimiz kağıt işlerini paylaşacağım.

Öneri Makinesi


Aşağıdaki videoda sadece mektup gönderenlerin değil bu tarz kağıt işlerini sevenlerin de ilgileneceği A4 kağıttan nasıl zine yapılır onu gösteriyorum. Unutmayın ki malzemenizin çokluğu değil yaratıcılığınızın çokluğunun önemli olduğu bir alan el işleri. O yüzden isteyen herkes bu basit zine çeşitli amaçlarla farklı malzemelerle yapabilir :). Şimdiden elinize sağlık :).


Devamını Oku »

21 Ocak 2020 Salı

Atıştırmalık #48 (Birkaç film)

Merhabalar, daha aktif bir 2020'de görüşmek dileğiyle benden son izlediğim filmlerin yorumlarını almadan önce şuraya son iki Youtube videomu koyuyorum belki ilgilenenler bir bakar :).




The Nun - Jacques Rivette (1966)

Anna Karina bebeğim artık bu dünyada bizle değil, hala çok üzgünüm. Diderot'un tartışmalı eserinden uyarlanan çıktığı yıl yasaklanan ve yasaklanma haberinin bile yasaklandığı tartışmalı bu film Roman Katolik Kilisesi'ne rahibe olarak kabulü sırasında yemin etmeyen bir genç kadının öyküsü. Film bir kadının özgürlüğünü yeniden elde etme çabası ve hikayesini anlatıyor. Tabi bu sırada kilisenin içinde olan olaylar ve değişen dengeler ile Susanne (Anna Karina) üç farklı baş rahibenin gözetimi altında farklı davranışlara maruz kalıyor. 140 dk boyunca Susanne'nın öyküsünü izlemek çoğu zaman üzse de onun özgürlüğünün peşinde tüm bu ağır süreçlerle başa çıkmaya çalışmasını sıkılmadan izliyoruz.

Les Miserables - Ladj Ly (2017)

Uzun metraj filmi Cannes'dan ödülle dönen Les Miserables'in kısa filmini çok sevmedim ama uzun versiyonu belki daha etkili olabilir. Yine de  içim daralacağından izlemeyi tercih etmem gibi :). Suça karşı kendi metotlarıyla karşı çıkan silahlı bir çeteye yeni katılan Pento'nun çete ile ilk sokak gezintisini (?) izliyoruz.

Thick Lashes of  Lauri Mantyvaara - Hannalleena Hauru (2017)

İki yakın arkadaş içinde gerçek aşkın olmadığını düşündükleri tüm gösterişli düğünleri sabotaj ederler ta ki içlerinden biri aşık olana kadar. Daha eğlenceli ve komik olabilirdi ama bana çok kesik ve dağınık bir anlatıma sahip o yüzden beğenmedim :/.

Hotel America - Andre Techine (1981)

Başroldeki iki güzel oyuncunun hatırına izlediğim ama asla beğenmediğim bir film oldu. Gerçek bir melodram ve benim içim sıkıldı. Bir arada mutlu olamayan bir çiftin bunalımı falan filan :).

Pan's Labyrinth - Guillermo Del Toro (2006)

Bu filmi Mubi olmasa daha da ertelerdim herhalde ama sayesinde izledim. Güzeldi bir de güzel ağlattı. Shape of Water filmi ile baya benzerlikler var bu filmde de ama bu film daha güzel tabi. Filmi izleyeli baya oldu, daha yakın zamanda yazsam daha güzel yorum yapabilirdim ama işte. Bir çocuğun gözünden vahşi dünyaya fantastik bir bakış açısı sunulmuş.

Viaje - Paz Fabrega (2015)

Dönem sonu bitirme tezi gibi bir film olsa da tatlı bir yolculuk filmi Viaje. Bir partide tanışan iki gencin kısa tatil kaçamağı anlatılmış. Başroldeki bey dikkatimizi çekmeyi de başardı hani :).

Black Coal Thin Ice - Diao Yı'nan (2014)

Güzel bir gerilim polisiyeydi ama alışıldık türden değil. Oldukça sakin ve durgun ilerleyen bir film. Geçmişte kapanan bir dosyanın izini süren bir polisin hikayesi.

Under the Sand - François Ozon (2000)

Kayıp üzerine yapılmış güzel bir film. gittikleri yazlıkta kaybolan kocasını arayan ve hayaliyle yaşamaya başlayan bir kadının öyküsü, baya güzeldi.

Ve liste devam eder ama bazılarını ya yorumlayacak kadar hatırlamıyorum ya da farklı bir yazıda yazacağım. O zamana kadar kendinize iyi bakın ve sinemayla kalın :).
Devamını Oku »

15 Ocak 2020 Çarşamba

Sevgili Güllük #1

Herkese selamlar! Keyifleriniz nasıl? Umarım harika bir 2020 geçiriyorsunuzdur. Benimkini sorarsanız sormayın derim :).

Öneri Makinesi


Uzun zaman sonra art arda kitap okuyorum ki bu güzel haber.

Son zamanlara kadar iyi de film izliyordum ki bu neredeyse iyi haber. 

İlk "penpal with me" videomu yayınladım ki bu güzel bir haber.

4K çektiğim video en fazla 480k izlenebiliyor bu çok kötü bir haber.

Kanalıma abone olup bana destek verirseniz bu çok güzel haber olur :).



Yeni yazılar düşünüyorum ki bu iyi haber, ama yazmaya üşeniyorum ki bu kötü haber.

Hepinize mutlu yıllar! Tüm dilekleriniz gerçek olsun <3.

Devamını Oku »

2 Aralık 2019 Pazartesi

Lanetli Maraton

Sevgili Eslem yine yaratıcılığını konuşturup harika bir maraton hazırladı aylar önce. Onun yaratıcılığından esinlenen ayrıca yaratıcı arkadaşımız Sibel durur mu o da yapıştırmış maratonu ve film versiyonunu yapmış haftalar önce. Süre kısıtlaması olmadan 4 film izlemece demiş ve ben de durur muyum, katıldım tabi ama cadı, hayalet, kurt adam ve vampir temalı değil; Mubi'nin "Günbatımı Neredeyse Üzerimizde: Halloween Serisi" ile. Farklı türde kısa korku filmleri (B-movies olarak da duymuş olabilirsiniz) olarak tanıtılan bu serinin son filmi hariç tüm filmlerine yetiştim. O yüzden üç filmi yazıp bir sonraki maratona "Romantik Film Etkinliği"'ne  yetişmek için izninizle koşacağım :).

Korku filmleri sevmem, korkma eylemini de sevmem ama gerilime bayılırım. Bu filmlerin çoğu da o şekil diyebiliriz içinde mizah barındıran kısa filmler. Gerilim olarak da çok başarılı değildi gerçekçi olmak gerekirse ama işte :). Gelelim filmlere, hatta sonda sürpriz bir yorum da var.

The Wasp Woman - Roger Corman-Jack Hill (1959)



Güzellik ürünleri satan şirketin marka yüzü ve sahibi artık yaş almaya başlayınca gençliğin peşine düşer. Bu yolda alamayacağı risk olmayan karakterimizin "fantastik" dönüşümü gülsek mi ağlasak mı bilemediğimiz bir sona götürüyor. Roger Corman B-filmlerin önemli yönetmeni bu filmde korku ve bilim kurguyu sentezliyor.

The Little Shop of Horrors - Roger Corman (1960)



Komedi yanına odaklanırsak daha çok zevk alacağımız bir film olan The Little Shop of Horrors, genç Jack Nicholson'ın konuk oyunculuğu ile ilk seferde onu tanıyanlara 10 puan ve tatlı bir gülümseme veriyor. Yeni bir bitki türü üreten sakar çiçekçi çırağı ise bu ilginç bitki ile ödül bile alır lakin bitkinin büyümesini sağlayan şey ne su ne de güneştir.

The Last Screening - Laurent Achard (2011)



Filmin yapım yılına baktığımda küçük bir şok geçirdiğim filmdir zira 2000leri olduğunu asla düşünmedim. Kapanmak üzere olan bir sinemada işletmeci olarak görev yapan ve orada yaşayan Slvian'ın sinema gösterimlerden sonra farklı bir kişiliği ortaya çıkar. Geçmişinde yaşadığı dram onun hayatını ele geçirir ve asla elde edemediği huzuru farklı insanlarda "aramaya" devam eder. İşletmeci olarak sakin ve kibar mizaca sahip olan Slvian'ın bu dönüşümü en iyi haliyle ve derin bir şekilde yansıtılmasa da fena bulmadım ben filmi.

Son filmi izleyemedim ama bonus olarak Midsommar yazabilirim.

Midsommar - Ari Aster (2019)



Ari bey ile pek uyuşamıyoruz sanırım. Filmde en sevdiğim şey ancak Heide ve Milka ineklerinin koştuğu o çimenlik alanlarda günlük güneşlik havada korku filmi çekme fikri. Kızın yaşadığı dram da gerçekten iç parçalıyor ama onun dışında hikaye ile ilgili ciddi açıklar var bence. Bazı şeyler fazla üstün körü anlatılmış. O yüzden Ari beyi farklı ritüel filmleri ile baş başa bırakıyor ve bir sonraki ritüelli filmi için yine çok övülür yere göğe koyulmazsa belki bir şans verir izlerim diyerek uğurluyorum.

İlişkileri çıkmaza giren genç bir çift, arkadaşlarının daveti üzerine festivale davet edilmeleri ile beklemedikleri bir yola çıkarlar.

Devamını Oku »

27 Kasım 2019 Çarşamba

Baseborn - Damnation (2018)

Baseborn

Merhabalar, bugün sizlere blogda bugüne kadar önerdiğim gruplar arasında tarz olarak görmeye alışık olmadığınız iddialı bir grup tanıtacağım. Zaten her gün aynı yolu yürüsek aynı yere gitsek aynı kişileri görsek de farklı bakabilmek; ayrım yapmadan sınırlamadan ve kategorize etmeden güzel olanı görebilmek bizim ayrıcalığımız değil mi? O yüzden içine sıkıştığımız günlük rutinde bile bakış açımızı geniş tutup alışkanlıklarımızı kırmayı unutmamak dileğiyle sizleri bu melankolik kış gününün tadını beş şarkıdan oluşan Damnation ile çıkartmaya davet ediyorum.

Bugün önereceğim EP'nin sahibi Baseborn, 2009 yılında Kocaeli'nde kurulan bir metal grubu. 2018 yılında çıkardığı ilk EP'si Damnation ile müzik dünyasına sağlam bir giriş yapıyor. Dört kişi yola çıkan grup üyeleri, şimdilik üç kişi yoluna devam etmekte. İkinci EP'leri In Perpetual Motion ise Aralık ayında bizlerle olacak.

Sadece yerli gruplar arasında değil dünya genelinde de sayılı ve özel vokal türlerinden brutal vokali ile dikkatleri üzerine çeken Baseborn, metal severleri memnun ederken kulağınızı daha da şenlendirecek ezgileri ile ise sadece metal dinleyenleri değil tüm müzik severleri cezbediyor.

Baseborn

Açılış şarkısı Memoria, ruhumuzun en karanlık köşelerinde bizi gezintiye çıkarırken sıradaki şarkılar için bizi heyecanlandırmayı da ihmal etmiyor. Ardından gümbür gümbür ben de buradayım diyen brutal vokalin sahneye çıkmasıyla işler iyice kızışıyor. Memoria'dan gelen o sakin ama etkili müzik  Casualty of Truth ile yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır diyor. Daha fazlasını beklediğimiz anlarda Volition'ın gelmesi de tesadüf olmasa gerek zira burada olan oluyor ve artık biz de Damnation'ın bir parçası oluyoruz. The Inhumed ile çıktığımız bu yola tam gaz devam ediyoruz. 

Klasik kemençenin konuk olduğu "Ripples" ile dalgalanan ve isyan eden ruhumuzu dinlendiriyor ve bu sefer yaşadığımız gerçeklikteki hayatın hüznüne yeniden kapılmamıza neden olan o kadar güzel bir kapanış yapıyoruz ki aç aç dinle ve kişisel favorim olan bu son şarkı ile Damnation'ın sonuna geliyoruz.

Şarkıların sözlerine ayrı bir parantez açalım çünkü liriklere baktığımızda Homeros eserinin tanrılara yakaran bir karakterinin sözlerini mi yoksa 18. yüzyıl İngiliz şairlerinden birinin içimizi dağlayan bir şiirini mi okuyoruz emin değilim. Kesin olan bir şey varsa o da sözlerin ahenge sahip şiirler gibi bizi sarstığıdır (bir de benim en son Norton Antolojisinden bir şiir okurken sözlüğe bu kadar bakma ihtiyacı hissetmem :)).

Baseborn

Alternatif ve yerel sahneyi desteklemek ama sadece bu nedenle değil güzel müzik dinlemek için Baseborn'u her yerden takip edin, dinleyin ve dinlettirin. Müzikle kalın!

Baseborn



Sosyal medyada Baseborn'u takip edin.

Instagram: https://www.instagram.com/baseborntr/?hl=tr
Youtube: https://www.youtube.com/channel/UCq0doRJxignDg0Xb-9XDqvw
Bandcamp: https://baseborntr.bandcamp.com/releases
Devamını Oku »

10 Kasım 2019 Pazar

Kasım Ayı Meydan Okuması Son


6. Bir şehir olsan hangi şehir olurdun? Neden? 

Çok kültürlü, karma karışık, dört mevsimi yaşayan, doğa harikalarıyla dolu, sanatın yoğun olduğu, bol etkinlikli, denizinde yüzebileceğin bir şehir ama aklınıza ilk geldiğini tahmin ettiğim İstanbul değil. Ben bu kadar kalabalık ve pahalı olmazdım. Böyle bir şehre gitmedim daha ama bulursam evim belleyeceğim kesin :). Sizce bu özelliklere sahip hangi şehir var?

7. Hayatında seni yönlendiren en belirgin duygun nedir? 

O an ki ruh halim :).

8. Neden blog yazıyorsun? Bloğu sevme sebebin nedir? 

Sizlerle iletişimde olmayı, izlediğim okuduğum bir şeyi yazıya dökmeyi seviyorum. Özellikle çok sevmişsem bunu paylaşma ihtiyacı duyuyorum. Hemen yazmalı, benim gibi izleyen varsa onlarla konuşmalı, yoksa da hemen önermeliyim diyorum.Aradan yıllar geçip hatırlamak istediğimde de dönüp bakmak güzel oluyor.

9. Soğuk kış günlerine geçiş yapıyoruz artık. Bu kış günlerinde pişirip yemekten keyif aldığın bir tarifini paylaşır mısın? Mesela meşhur bir kekin, ya da kurabiyen var mı? 

Brokoli olan her yemek. Kereviz de güzel. Havuçlu cevizli tarçınlı kek de güzel. Normal bir sebze yemeğini nasıl yapıyorsak aynısını brokoli ile yapıyorum, güzel oluyor. Yanına da makarna tabi ya da pilav. Beşamelli ve peynirli fırında da güzel oluyor, kremalı da. Çorbası zaten güzel. Yoğurlu ve ekşili salatasından bahsetmiyorum bile :).

Brokoli sevmeyenlere brokolinin cevabı gecikmedi :)

10. En son gördüğün en güzel manzara neydi? İstersen anlat istersen fotoğrafını bırak.

Bayadır güzel manzara görmedim desem. O kadar aynı güzergahlar içine sıkıştım ki, farklı istasyonlarda insem bile mutlu oluyorum.

Meydan okumaya günü gününe katılamasam da keyif alarak soruları cevapladım. Devamı gelirse ona da zevkle katılırım. Sizin cevaplarınızı da pek okuyamadım ama mutlaka geriye dönük bakacağım. Herkes harika aşk dolu bir hafta geçirsin <3. Mutluluklar!
Devamını Oku »

5 Kasım 2019 Salı

Kasım Ayı Meydan Okuması 5. Gün

Öneri Makinesi

Öneri Makinesi

Gözünü kapat ve hayal kur, şu an nerede olmak ne yapmak istiyorsun, anlat bize.

Anlatayım canımın içleri, şuan ardı arkasını düşünmeden İtalya'da uzun ama upuzun bir tatil yapmak istiyorum. Hatta mümkünse tatil serisi yapmak istiyorum, İtalya'da başlayan. Deniz kenarında yaşıyorum. Hava sıcak ama terletmeyen, tatlı bir rüzgar esiyor ama üşütmeyen. Çeşit çeşit makarna yiyorum, şarap tadıyorum. Kitap okuyorum ve sokak sinemasında orijinal dilinde filmler izliyorum. Akşamları tatlı eşliğinde şeker gibi insanlarla sohbet ediyorum. Bilmediğimiz gerçekliklerden, hayatta karşılaştığımız ya da karşılaşmadığımız olasılıklardan ve paralel evrenlerden konuşuyoruz. En sevdiğimiz filmleri sonuna kadar savunuyor ve ihtimallerden konuşuyoruz. Paralel evrenlerde yaşadığımız hayatların muhakemesini yapıyoruz en sevdiğimiz kitap, film alıntılarıyla. Yorgun düşüyoruz ama biliyoruz en huzurlu uykuyu çekeceğiz küçük ama huzurlu evimizde. Bir de müzik, bol bol müzik dinliyoruz, şarkılar söylüyoruz yollarda çekinmeden, içimizden geldiğince. Sonra sabahlıyoruz belki ama en güzel ve huzurlu uykuyu çekiyoruz. Sabah uyandığımızda hızlı bir yüzme keyfi dalgasız berrak bir denizde, sonrasında bol otlu taze peynirli sapsarı bir yumurta ile hazırlanmış ev ekmeği eşliğinde mükemmel bir kahvaltı yapıyoruz ki yorgun düşün kitap okuyarak uyuyakalıyoruz, günün en sıcak saatlerinde. Uyandığımızda yine deniz, yine yemek, yine sinema, ol muhabbet, sanat ve doğa. Bildiğin aylaklık işte :).

Ben yine mektup yazıyorum, belki hobilerimden birini minik bir işletmeye dönüştürmüşüm uğraşıyorum. Sürekli yeni hobiler keşfediyorum, öğreniyorum, gözlemliyorum.Aslıda hayatım tatil olmuş o da hayatım. Böyle bir hayal işte.
Devamını Oku »