13 Mayıs 2017 Cumartesi

30 ŞMO #8

8. Bağımlılıklar hakkında bir şarkı

Şimdi size baştan sona ezberlediğim ilk İngilizce şarkıyı paylaşacağım (bir tekrar ettim hala hatırlıyorum) :) :). Yine lise yine ergenlik hahaha:):). Placebo'yu çok severim. Nedense Zakkum ile bağdaştırdığım bir grup zamanında da benzetiliyordu galiba vardı bir şeyler de hatırlayamadım, belki de olmadığından bilen yazsın lütfen :). Bir ara yeri gelirse size Zakkum'un solistiyle tanışma anımı da anlatayım, eğlencelidir :). Sahi Placebo nerede??

"I was alone, fallin free, trying my best not to forget"

Placebo - Meds



Diğer son meydan bükücüler <3

Mürekkeple Hayaller 30 ŞMO
Haykırarak Yazıyorum 30 ŞMO
Momentos 30 ŞMO
Belle'nin Kütüphanesi 30 ŞMO
Devamını Oku »

12 Mayıs 2017 Cuma

30 ŞMO #7

7. Yolculukta dinlenilecek bir şarkı

Yolculuk deyince aklıma birçok isim geliyor ama sanki Red Hot Chili Peppers tam bir yol grubu. Arabada tıngır mıngır giderken arkadaşlarınızla eşlik edeceğiniz enerjinizi yükselten şarkıları var. Benim için özellikle anlamlı olanı şu ana kadar belki de en güzel yolculuğumu, tatilimi geçirdiğim altı arkadaş kiraladığımız minibüs ile yaptığımız şehirler arası yolculukta bu şarkıyı dinlememiz ve yine alakalı bir listede bu şarkıyı seçmem. Bir daha öyle bir geziye dahil olabilir miyim bilmiyorum ama umarım olur ve en az o yolculuktaki kadar eğlenirim ve macera yaşarım(z) :). İşte o yolculukta en çok dinlediğimiz şarkılardan biriydi aşağıda paylaşacağım şarkı, o günleri de bu vesileyle anmış olayım, bu da dileğim olsun tekrar böylesi güzel bir anı biriktirebilmek için <3.

"By the way I tried to say I'd be there waiting for"


Red Hot Chili Peppers - By The Way



Diğer Son Meydan Bükücüler <3

Mürekkeple Hayaller 30 ŞMO
Haykırarak Yazıyorum 30 ŞMO
Okuyan Muggle 30 ŞMO
Yine Bir Gün Biz Böyle 30 ŞMO
Beyda'nın Kitaplığı 30 ŞMO
Devamını Oku »

11 Mayıs 2017 Perşembe

Atıştırmalık #15 (3 Film)

Bir şey diyeceğim nisanda o kadar film izlememiş o kadar izlememişim ki, bu ay açığı kapatayım dedim ama zor yetişirim çünkü o kadar izlememişim yani. En azından bir iki dizi bitirdim bu da bir şey. Yine son zamanlarda izlediğim filmlerden kısaca derledim, bakalım siz hangilerini izlediniz? :).

Silence - Martin Scorsese (2016)




Ayy ne reklamı yapıldı ne, ben de dedim eksik kalmayayım, izleyeyim denk gelirsem hala izlemedim demem diye :). Yani sondaki bir diyalog hariç benim ilgimi çeken bir film olmadı. Tarihi filmleri sevmem zaten genelde bu filmi de sevdim diyemem. Yine de hristiyanlık, yahudilik, müslümanlık, budizm ya da başka bir din fark etmez; herkesin özgürce inancını istediği gibi yaşayabildiği bir yer istiyorum. Sanane ondan bundan herkes kendine baksın. Bu filmdeki işkenceler; fiziksel ve psikolojik gerçekten çok zor.

Rear Window - Alfred Hitchcock (1954)




Valla bu adamı seviyorum, çok iyi :). Canım Hitchcock seyretmek istiyor arada mesela bazen Godard izleyesim gelir onun gibi. Neyse ki ikisinin de bolca filmi var :). Bu filmde de bacağı kırılan baş karakterimizin sıkıntısını gidermek için internette dolaşıp netflixten dizi izleyemeyince tiyatroya taş çıkartan komşularının hayatlarını arka pencereden izler ve şüpheli bir durumla karşılaşır. Zaman zaman sevgilisi, hemşiresi ve dedektif arkadaşından yardım alarak bu şüpheli durumu çözmeye çalışır. Yine gerilim ve komedinin dozu beni kendine hayran bıraktı. Yine iyi bir çocuk olursanız yönetmeni bu filmde de görebilirsiniz :). Söylemeden edemeyeceğim Grace Kelly'nin zarafeti, güzelliği ve moda anlayışı gerçekten müthişti :).

The Man From Earth - Richard Schenkman (2007)




Coherence'ı izlediniz mi bilmiyorum ama o tarz bir film. Bence Coherence bu filmden daha iyiydi gerçi ama bu da güzel. Böyle birkaç akademisyen, arkadaşlarının aniden işini bırakmasını merak ederken gitmeden bir veda kutlaması yapmak isterler ama arkadaşlarının gidiş nedeni onları başka dönemlere götürecek, birçok konuyu konuşacak ve sorgulatacak, geçmişten merak ettikleri soruları sorup beyin fırtınası yapacaklar. Oturduğun yerden bilim kurguyu çok yaratıcı buluyorum ve bu zaman kavramı resmen kafamızda, hiçbir alet edevata gerek yok, bir buçuk saatliğine her şeyin mümkünatına inanıp sohbet edebiliyorsunuz işte. Daha inandırıcı olabilirdi bence, yine de gerçekten ilgili akademisyenlerle bilim kurgu yazsak nasıl olurdu diye düşünce aşamasını yazsan ve filme alsan böyle olurdu herhalde ama güzel, izleyin yani :)

Devamını Oku »

30 ŞMO #6

6. Sana dans etme isteği uyandıran bir şarkı

Ben genel olarak kapı tıkırtısına oynayabilecek kapasitede bir insan olduğum için hele bir de sevdiğim havalar çıkınca duramam yerimde hahahah:):):). Burada indie mindie melankolik takılırım ama duydum mu ritmi atarım göbeği, yaaa bknz. ikizler burcu asdfgfg::):). Dans edeceğim şarkılar, türler değişse de burada (olmayan) çizgimden çıkmadan :) gene indie paylaşacağım, ne yapayım seviyorum, tenim oryantal ruhum indie yapacak bir şey yok :). Bu arada geçen Vişne'nin yazısını okuyordum, balodan bahsediyordu kendi balom aklıma geldi; ilk bir iki saat dışında pistten inmemiştim :). Bir mekan değiştirirken bir durdum da sonra onun da acısını çıkardım, yaa ne günlerdi (sanki yıllar geçti :)) :):). Yine de bir ara club, dans abur cuburu yapabilirim belli olmaz, baloların hatırına :). Bu şarkıyı duyunca da yerinde duramıyor insan, uyarmadı demeyin :).

"Before I die I'd like to do something nice,
Take my hand and I'll take it for a ride"

The Drums - Money


Diğer Son Meydan Bükücüler <3

Haykırarak Yazıyorum 30 ŞMO
Mürekkeple Hayaller 30 ŞMO
Yine Bir Gün Biz Böyle 30 ŞMO
Belle'nin Kütüphanesi 30 ŞMO
Devamını Oku »

10 Mayıs 2017 Çarşamba

30 ŞMO #5

5. Yüksek sesle dinlenmesi gereken bir şarkı

Bu aşağıda paylaştığım şarkıyı bu kategoride paylaşmak konusunda emin olamadım çünkü en az iki üç kategoriye daha uyuyor :). Aynı şekilde bu kategori için aday da çok. Yine de bu kategorinin bu şarkıyla hakkının en iyi şekilde verildiğini düşünüyorum :).

"It's my life, it's now or never
I ain't gonna live forever,
I just want to live when I'm alive.
My heart is like an open highway
Like Frankie said I did it my way
I just wanna live when I'm alive,
IT'S MY LIFE"


Bon Jovi - It's My Life



Diğer Son Meydan Bükücüler <3

Beyda'nın Kitaplığı 30 ŞMO
Oytunla Hayat 30 ŞMO
Okuyan Muggle 30 ŞMO
Haykırarak Yazıyorum 30 ŞMO
Devamını Oku »

9 Mayıs 2017 Salı

Öneri Makinesi'ne Önerdiler #3 (Feud)



Son zamanlarda izlediğim en iyi yapımlardan biri. Gerçekten birçok yönden incenilesi, güldüren, ağlatan ve idol olarak gördüğümüz ya da star yakıştırması yaptığımız insanların Hollywood'daki "şaşalı" yaşamına olan bu yaklaşım ve fikir gerçekten çok güzel. Çok iyi bir iş çıkmış.

Konusu, oyunculuğu şusu busu onlara geleceğim de Hollywood'u bir kez daha neden sevmediğimi görmemi de sağladı. Kullan-at politikası, en güzel, genç dönemlerinde zirveye oynatıp, star muamelesi yapıp işi bitince yüzüne bakmayan, iyi işten çok önce ceplerini doldurma isteği, ne tutarsa ona yapalım, kim oynar nasıl seçilir umurlarında olmayan, tek ama tek derdi para olan ve bu uğurda birçok yönetmeni, oyuncuyu harcayan sektörün ve yapım şirketlerinin ufakta olsa bir yüzünü gösterdiği için;
kadının sinemadaki oyuncu olarak ve yönetmen ol(amay)arak değerini gösterdiği için;
erkek egemen bu sektörde ciddiye alınmak için bir yere sahip olup hayallerini (bunların çoğu içi boş Amerikan Rüyası olsa bile) gerçekleştirmek isteyen kadınların çektiği zorlukları gösterdiği için;
medyanın da bu işlere nasıl da çanak tuttuğunu gösterdiği için;
Bir de bunların hiçbiri yetmez gibi, bu kadar kurum ve insanla cebelleşmek az buz işmiş gibi arkadaş veya birbirine destek olup seni en iyi anlayabilecek zor yollardan senin gibi geçmiş bu ikiyüzlü sektörde bir yere gelebilmiş bir başka hemcinsinle düşman olmak zorunda olmak zorunda bırakıldığını, beraber güçlü olursunuz diye böl ve fethet politikası uyguladığı için;
tüm bunlara rağmen yine de sürekli rakip olarak gösterilip kendinin yetersiz hissedilmesini gösterdiği için bile bu diziyi izlemelisiniz!

Peki o zamanlar öyle şimdi farklı mı? Bence değil, kaç tane gençliğini geride bırakmış başrol görüyoruz belirli isimler dışında ya da kaç tane bildiğiniz Oscar alan hatta aday olan kadın yönetmen var? Hollywood bence hala bu düzende ve belki de bu yüzden bu dizi bu kadar etkili.


Çok güzel bir ilk bölümle giriş yaptı. Ben zaten bu tarz filmleri severim Entourage'yi de çok severdim mesela :). Joan Crawford gerçekten çok benzemiş ama Susan Sarandon Susan Sarandon işte çok şahsına münhasır, ses benzetmesi iyi ama Bette Davis'i göremedim ona bakarken. Gözleri ve küçük nüansları dışında Davis'i görmekte zorlansam da çok iyiydi. Lakin Joan Crawford rolünü oynayan Jessica Lange için aynı şeyi söyleyemeyeceğim Joan'dan daha yapılı ve küçük gözlere sahip olmasına rağmen ilk andan o rolü oynadığı belliydi, çok iyi seçim. Öyle başarılıydı ki bence Sarandon'ın önüne geçti, Whatever happened to baby jane'de oyunculuğu ile öne çıkan Davis olsa da dizide Crawford başroldeydi. Daha çok empati kurabildim ve onu anladım hatta onun için o kadar üzüldüm ki, Sarandon biraz sönük kaldı ama onun karakteri de anlatılıp geçilmemiş, derinine Joan kadar inmesek de güzel anlatılmış. Aralarındaki bu kin veya düşmanlık ne derseniz deyin anlatılırken Joan hep ön plandaydı bana göre. Sanırım Bette yeteneği, Joan ise tırnaklarıyla kazıyarak bu yerlere gelebildi. Bette kadar yetenekli değildi belki ama çok çalışkan bir oyuncu olduğunu bu filmden çıkardım.

Bu iki kadının arasındaki anlaşmazlığı anlatıyor dizi. Ve kariyerlerinin son dönemlerine geldiklerinde nasıl birbirlerine ihtiyaçları olduğunu yine de eskiden gelen rekabet ve çevrenin (medya, yönetmen, yapım şirketleri) de nasıl bu anlaşmazlıktan beslendiğini ama sonunda iki iyi arkadaş olabilecekken nasıl birbirlerinin en büyük düşmanı olduğu işlenmiş. Şunu belki hissetseler de kabul etmiyorlar ama onlar arkadaş olabilirlerdi ve beraber bu sektörde daha güçlü ve başarılı olabilecekken farklı yönlere kayan belki de kaydırılan hayatları görüyoruz.

Source:http://starsandletters.blogspot.com.tr/

Bu iki karakteri, star olarak, kaprisleriyle, en zayıf anlarıyla, profesyonel halleriyle, anne olarak, rakip olarak, kıskançlıklarıyla, zaaflarıyla, yaşlılıklarını, yalnızlıklarını, acılarını, sevinçlerini, hayal kırıklıklarını, zirvedeki hallerinden en dipteki hallerine kısaca her şekilde ele alınan bu karakterleri çok seveceksiniz. Yan rollerde; Mamacita(en çok onu sevdim herhalde), Jackie Hoffman; Warner'ı oynayan Stanley Tucci (en çok güldüklerimden, müthiş bir performans); Robert Aldrich'i oynayan Alfred Molina; keşke daha çok iyi yapımda görseydik, görsek dediğim Catherine Zeta Jones; Judy Davis ve adını yazmadığım birçok isimle harika bir iş çıkmış. Susan Sarandon çok iyi ama Jessica Lange parlamış.

Muzaffer haklıymışsın izle diyerek milleti darlamakta :). Diziyi daha önce izledim ama bir şey eksik kalmasın diye beklettim aklıma gelir sonra diye :). Yine de gelirse güncellerim :).

Söyleyecek çok şey var, söylenecek çok şey yok; Feud izleyin!!!

Dipnot: Görsellerin hepsi Google görsellerden alınmıştır.
Devamını Oku »

30 ŞMO #4

4. Sana unutmak istediğin birini hatırlatan bir şarkı.

Unutmak istediğimden değil de hatırlamasam da olur durumu :), eskiden yakın olduğum ve artık hiç görüşmediğimiz bir arkadaşımın önerdiği bu şarkıyı dinlerken arkadaş olduğumuz eski günler aklıma geliyor :).


Woodkid - I Love You



Diğer Son Meydan Bükücüler <3

Mürekkeple Hayaller 30 ŞMO
Haykırarak Yazıyorum 30 ŞMO
Okuyan Muggle 30 ŞMO
Devamını Oku »

8 Mayıs 2017 Pazartesi

30 ŞMO #3

3. Sana yazı hatırlatan bir şarkı

Grup genel olarak bana yazı hatırlatan bir grup; dinamik, genç, surf rock yapan bir grup olduklarından da zaten bu hissi veriyorlar :). Eğer dinlemediyseniz diğer şarkılarını da dinlemenizi öneririm :).  Bu paylaştığım klibimsi de çok güzel <3. Daha fazlası için tıktık :). Albümleri için tıktık.

"Aşkından ölüyorum ben,
Uzaydan bakıyorum ben"

Palmiyeler - Palmiyeler




Diğer Son Meydan Bükücüler <3

Haykırarak Yazıyorum 30 ŞMO
Mürekkeple Hayaller 30 ŞMO
Okuyan Muggle 30 ŞMO
Belle'nin Kütüphanesi 30 ŞMO
Devamını Oku »

7 Mayıs 2017 Pazar

30 Şarkı Meydan Okuması #2

Yani övmek gibi olmasın ama bir güzel övücem sizi. Katılanların hepsi mi güzel müzik dinler, hepsi mi zevkli olur. Valla çok güzel şeyler keşfedeceğiz belli. Ben de elimden geldiğince yayınlarıma ekleyeceğim ki herkes dinlesin bu güzel şarkıları <3.

Listenin tamamı için tıktık.
İlk gün için tıktık.

2. Adında sayı geçen sevdiğin bir şarkı

Yine ya şarkı bulabilecek miyimden bundan çok var hangisini koysam acabaya olan yolculuğumdan Melis Danişmend'in sevdiğim bu şarkısında karar kıldım. Melis'i dinler misiniz bilmiyorum ama sözleri etkilidir, sesi de güzeldir, çok da güzel cover yapar. Bu şarkı da bağımlılık yapıcı; aynı zamanda sesli söylemek çok rahatlatıcı :).Siz de dinleyin ve söyleyin; anlayacaksınız :).


"Beni üzenler ölmesin ama sürünsünler karanlık zindanlarda..."

Melis Danişmend - Bin Doz Öfke



Diğer Son Meydan Bükücüler :) <3

Handan'ın 30 Şarkı Meydan Okuması
Belle'nin Kütüphanesi'nin 30 Şarkı Meydan Okuması
Haykırarak Yazıyorum 30 Şarkı Meydan Okuması
Okuyan Muggle'ın 30 Şarkı Meydan Okuması
Mürekkeple Hayaller'in 30 Şarkı Meydan Okuması
Momentos'un 30 Şarkı Meydan Okuması
Kafka'ya Mektuplar 30 Şarkı Meydan Okuması
Devamını Oku »

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Draco Malfoy'u Lanetli Çocuktan da Önce Sevmemiz Gerektiğinin 5 Kanıtı (HP Yazı Serisi)

Ben her hafta Harry Potter yazısı yayınlayacağım demiş olabilirim, gün verip o günlerde yazacağım da demiş olabilirim, hatta önce üç sonra iki deyip bir yayınlarken bir anda hiç yayınlamamış da olabilirim ama bu demek değil ki yazılar bitti, hayır bitmedi, daha değil :).

Diğer HP Yazıları için linklere tıklayın.

Harry Potter'da Hiçbir Şeyin Boşuna Söylenmediğinin 5 Kanıtı
Dumby'nin KSKS Hocası Dediğinin 1 Yıl İçinde 1 Gün Bile Görmediği 6 Öğretmen
O An: Snape'in Harry ile İlk Karşılaşması

Goggle görsellerden alıntıdır.

Bu yazıyı Lanetli Çocuk'tan önce yazsam eminim birçok fan karşı çıkacaktı ama eminim artık Draco'ya karşı o sert kalbiniz yumuşadı ve artık o da sevdiğiniz büyücüler sıralamasında birinci olmasa da listede :). Kendisi Harry Potter'ın kötü çocuğu babasının oğlu annesinin göz bebeği Malfoy'ların biricik evladı. Kendisini filmde ilk kez Harry ile tanışmak istemesiyle tanırken; kitapta Harry'nin kıyafet seçiminde karşılaştığı annesiyle beraber cüppe diktiren fazla kibirli çocuktu. Peki Draco onca yaptığı okul kurnazlıkları dışında ve ölüm yiyen olduğunu unutmamak lazım belki de sadece hepimiz kadar acımasız, belki de yardım isteyen bir çocuktu.

İnsanların iyi ve kötü diye ayrılmadığını Draco karakteriyle çok güzel yansıtan Rowling'i bir kez daha kutlamak gerek. Draco'nun "değişken karakter"'i gerçekten çok güzel yazıldı ve oynandı. Draco'nun hiçbir zaman tüm kötülüklerine ve Voldemort'un yanında olmasına rağmen ölüm yiyen olmak istemediğini, aksine zorunda kaldığını görebiliriz. Altıncı filmdeki Draco'nun halleri hepimizi derinden etkilemiştir çünkü acısını somut olarak görebiliriz. Daha çok içine kapanıp eğer üzerine verilen sorumluluğu gerçekleştiremezse nelerle karşılaşacağı onu gerçekten tabiri caizse ruhen ve bedenen bitirmiştir. Harry ile çatışma içine girdiği lavabo sahnesinde yerde kanlar içinde yatarken bir an bile olsa ölmesini istemediğinizden eminim çünkü o sadece bir kurbandı. Yaptıkları asla ondan tamamen nefret etmemize sebep olmadı aksine o aslında Potter'ın okul hayatındaki bir renkti. Yaptıkları Çapulcu tayfasından pek de farklı değildi. Draco'nun her zaman bir limiti vardı kötülükte bile. O yüzden aslında Lanetli Çocuk'ta birden iyi olmadı. Scorpius annesinin olduğu kadar babasının da oğluydu. Draco, Harry'den daha olgun olabilmeyi bildi ve empati kurmamızı onunla kolaylaştırdı ama gelelim bu duyguya tamamen ulaşmadan önce temelleri önceki kaynaklarda nasıl atılmış bir bakalım.

1. Arkadaş Seçimi




İlk filmden hatırlarsınız belki Harry ile ilk sohbetinde Draco şöyle bir laf eder; " Kiminle arkadaş olduğuna dikkat etmelisin" diye. Bu sözün kendi ayağına takılacağını bilemezdi herhalde çünkü Lanetli Çocuk'ta da itiraf ettiği gibi beğenmediği "bulanık" Hermonie ve "fakir ama gururlu" Ron'u dolaylı da olsa tercih ettiğini ve imrendiğini okuruz çünkü kendisi maalesef potansiyele sahip bir çocuk olsa da arkadaşları vücut ölçüleri dışında pek de işlevleri olmayan düz karakterlerdi. O yüzden Crabbe ve Goyle gibi arkadaşlara sahip olması onları ne kadar sevse de hakkında pek de hayırlı olmadı.


2. Sürekli Harry Potter ile Karşılaştırılması




Harry Potter dönemine bomba gibi girdi. Sükseli geçmişi, ilk seneden Quidditch takımına alınması, Voldemort ile savaşması derken sadece Gryfindor takımında olması bile o dönemde Draco için yeterken bu sebeplerle direkt hedef haline geldi. Doğal olarak eğer siz de o okulda olsaydınız karşılaştırılacağınız kişi Harry Potter olurdu. O çalışkan, başarılı, popüler, kural tanımayan okulun popüler çocuğu, mahallemizin kurallara karşı gelen asi delikanlısı ve dünyamızda matematiğe karşılık gelen kara büyü sanatı dersindeki komşunun çalışkan oğluydu. O yüzden bu sebepler yetmez gibi babasının güç ve şöhret düşkünü olması da işleri kolaylaştırmadı onun için.




3. Ailesine Olan Bağlılığı




Draco iyi de kötü de olsa ailesine her zaman bağlıydı. Onları korumak için elinden gelen her şeyi yaptı. Zaten oğluyla olan ilişkisini babalığını tartışmıyorum bile on numara adamdı Lanetli Çocuk'ta fakat onun öncesinde de "babasının oğlu" olmak için başaramasa da çabaladı. Annesine olan sevgisi ve bağlılığı karşılıklıydı zaten. Onları üzmemek için kötü de olsa çok şey yaptı Draco. Şimdi o da sütten çıkmış ak kaşık değil ama Voldemort'un müridi olmakla karşılaştırılamaz.

4. Dumbledore'a saldırmaması, öldürmemesi




Elinde fırsat varken asla ve asla Dumbledore'u savunmasız bırakmak dışında bir şey yapmayarak aksine ağlayarak resmen yardım isteyen Draco'nun o hali her aklıma gelişinde içim bir kötü olur. Belki istese bile yapamazdı fakat o yeltenmedi bile. Kendisi yapmak zorunda olduğu için bu işlere kalkışırken aslında tek istediği bir yardım eliydi. Onca baskılara ve Voldemort'un ailesine yaptıklarından sonra biraz empatiyi hak ediyor. Evet, belki başka yolu seçip karşı çıkabilirdi ama bunca yıldır Potter karşında yeterli görülmemiş kendini kanıtlama isteğiyle dolup taşan çok sevdiği ailesinin ona ihtiyaçları olduğu bir zamanda ki Voldemort ve Bellatrix faktörlerinden bahsetmiyorum bile o kadar da kolay değildi çünkü aileniz tehlikedeyse onları yarı yolda bırakmak kolay olmayacaktır. Tüm bu baskılara rağmen Dumbledore'a o halinde bir de kendisi vurmayarak Dumby'nin de dediği gibi Draco ölüm yiyen de olsa katil değildi.



5. Pansy Parkinson ile Evlenmemesi




Herkes onun Pansy ile evlenmesini bekledi ama o çok daha zarif biriyle evlendi. O değişmek istedi ve kötü niyetli olmayan iyi kalpli Astoria Malfoy ile evlendi. Talihsizlik bu ya o da erken vefat etti ve Draco iyice yalnızlığa gömüldü. Oğlu artık onun tek varlığıydı ve onun için okul yıllarında en sevmediği kişiyle bile iletişim kurdu ki karşı taraf "sözde" iyi olmasına rağmen ön yargılıydı (kendisi Harry Potter olur ki büyük kahramanların büyük kibirleri ve hataları olur ona da çok yüklenmemek lazım :). Yani sonuç olarak o zaten içinde iyiliği de barındıran bir insan evladıydı, hatasını anladı ve içindeki o iyiliğe tutundu ve bugünkü sevgili, sadık bir eş ve baba olarak karşımıza çıktı ve Scorpius gibi çok tatlı bir evlat sahibi oldu.

Bonus: Birçok kez Harry'nin hayatını dolaylı veya dolaysız yoldan kurtarması, ele vermemesi 


Harry'den ne kadar nefret etse de ihtiyaç odasında arkadaşının Harry'i öldürmek istemesine karşı çıkmıştır, bunun dışında Bellatrix'e de Harry'nin yüzü deformeyken bilgi vermemiştir. Tabi Harry'de birçok kez Draco'yu çeşitli şekillerde kurtarmıştır. Sonunda yine bir anne tarafından, Draco'nun annesi tarafından Voldemort'a karşı Harry korunmuştur.


Rowling bir kez daha bize hayatın siyah beyazdan oluşmadığını içimizde barındırdıklarımızla seçimimizin önemini vurguladı çünkü neydi sevgi emekti. Yok yanlış oldu bu o film değildi. Düzeltiyorum çünkü sevgi her şeyin cevabıydı. RIP Dumbledore.

Dipnot: Aksi belirtilmedikçe görsellerin hepsi tarafımdan hazırlanmıştır.
Devamını Oku »