13 Şubat 2019 Çarşamba

28 Day Blog Challenge: Day 13


13. Bakmaya doyamadığın instagram hesaplarıyla tanıştır bizi.

Olur tanıştırayım :). Takip ettiğim hesaplardan 5 tanesi burada, daha fazlası için instagram hesabıma bakabilirsiniz :)..

Anneliesdraws

Çizimleri sıcacık, tatlı ve ilham verici. O hep çizsin :).




Çizimleri öyle güzel ki içine girip yaşamak istiyorum. 


Duyguturgok

Kendisiyle youtube sayesinde tanıştım. Eski bloggerlardanmış ama ben denk gelmedim hiç. Tarzı tarzıma çok yakın ve şu aralar ilgilenmediğim punch dıylarına ağırlık verse de çok güzel fikirler veriyor. Bayılıyorum <3



Onun ilham kaynağı doğa ve sanatı doğaya bir kez daha hayran bıraktıracak kadar güzel onun bu harika yeteneğiyle <3. 


thefloralfoxart

Çizimlerine bayılıyorum çünkü onun da esin kaynağı doğa. Kullandığı renkler, çizdiği canlar hepsi hepsi çok güzel <3.


Dipnot: Tüm fotoğraflara ve hesapların adlarına link ekledim, tek tıkla hepsine ulaşabilirsiniz :).

Devamını Oku »

12 Şubat 2019 Salı

28 Day Blog Challenge: Day 12

Öneri Makinesi

12. Kullanmaktan asla vazgeçmediğin, bittikçe yeniden aynısını aldığın şeyleri yaz.

Pek öyle moda gurusu sayılmam ama birkaç şey var vazgeçemediğim onun dışında neler var tekrar tekrar aldığım bilemedim, şu an sevdiğim şeylerin eskiden muadili olan şeyler giyiyor muydum hatırlamıyorum ama bakalım :).


Yüksek bel jean

Benim kottan başka yazın giydiğim salaş pantolonları saymazsak, pantolonum yok zaten. Bir tane keten olsun hadi onu da çok seviyorum ama beli çok bol giyemiyorum zaten. Koyu renk yüksek bel kotlar vazgeçilmezim. O kadar mutluyum ki yeniden moda olduğuna ve düşük bel modasının bittiğine umarım bir daha düşük bel hiç moda olmaz. Her sene en az iki tane aşırı rahat edip her yere giydiğim kotum oluyor, bu şekilde devir daim devam ediyoruz, ta ki bir tarafı yırtılıp rengi atana kadar. Diğerleri de yepisyeni kırk yılda bir giyilmeyi sabırla bekliyorlar :).

Basic tişörtler

Özellikle siyah renkte bir sürü çeşitli yaka ve kolda tişörtüm var çevirip çevirip giyiyorum :). Şöyle efil efil salaş olursa zaten değmeyin keyfime :). Onun dışında vintage görünümlü tişörtler var çizgili yeni favorilerim oldu.

Spor Ayakkabı

Yani en sevdiğim ayakkabı türü, en çok spor ayakkabılarımı giyiyorum. Yırtılmadıkça renginin atması önemli değil yine giymeye devam ediyorum :). En çok eskidikçe aldığım şey kot dışında bu aşırı rahat ayakkabılar :).

Sırt Çantası

Sırt çantası benim için ideal hem her şeyi sığıyor hem rahat. En çok sevdiğim çanta türü ve ekstrem bir durum olmadıkça ya da arada küçük çarpraz çanta kullanmak istemezsem her yere kaplumbağa gibi giderim :).

Eskiden beri rengarenk tilyon tane çorabım var. İhtiyaç kendileri zaten ama çok seviyorum onları :). Hırka ve el örmesi kazaklarım var yıllardır giydiğim. Onun dışında kot ceket giymeyi çok severim. Bir tane deri ceket olur hep dolapta. Bol hacimli fularlarım, atkılarım var özellikle kışın kıyafetime göre sürekli taktığım. Eteklerim, elbiselerim hep olur dolapta, az ama öz. Takı çok severim, en çok da yüzük sanırım, kolye, bileklik ve küpe de var ama yüzük daha çok alıyorum artık sanki. Casio saatler var ya eski tip onu hiç çıkarmam neredeyse, dışarıya hep takarım. Makyaj dersek ruj takıntım var eskisi kadar olmasa da bir de far kullanmayı çok severim ama onu sürekli almam gerekmiyor :). Göz altı kapatıcısı bittikçe sürekli aldığım bir şey. Başka da gelmiyor aklıma inanın bunlar da yeter herhalde :).

Devamını Oku »

11 Şubat 2019 Pazartesi

28 Day Blog Challenge: Day 11


11. Son zamanlarda okuyup bitirdiğin bir kitabın yorumunu yazabilir misin?

Önce sor bir bakalım en son ne zaman kitap okudun diye :). Uzun zamandır "reading slump/okuyamama" yaşıyorum ve hala kurtulamadım. Elimde Ağır Roman kitabı var ama kaç gündür yüzüne dahi bakmıyorum. En son okuduğum kitapları taa şu yazımda yazdım ondan sonra tık yok. Elime alayım dediğim nadir anlarda da odaklanamıyorum, ben de bol bol film izliyorum. Bu aralar filmler iyi geliyor hem de animasyon filmler. Bir sürü animasyon izledim ki yakında yazarım zaten. O yüzden üzülerek bu soruyu boş bırakıyorum hocam :).

Devamını Oku »

10 Şubat 2019 Pazar

28 Day Blog Challenge: Day 10

Son günlük fotoğrafımız artık mektuplarla devam edeceğim :).

10. Şimdi aklım olsa şu bölümde okurdum dediğin bir dal var mı?

Yok, çünkü benim zaten ikinci tercihimdi. Kendi isteğimle ilk bölümü bırakıp bu bölüme geçtim. Merak edenler için söyleyeyim; İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum ve iyi ki de bu bölümü seçmişim, okumuşum. Hayatımda aldığım en doğru kararlardan biri. Başta seçmemem hataydı ki kısa zamanda neyse ki bu bölüme geçtim. Bana çok ama çok fazla şey kattı, sadece akademik anlamda da değil. Her şey zordu ama hocalarım ve bölümüm çok güzeldi ve bana uygundu en önemlisi. Daha çok araştıran, sorgulayan biri olmama yardımcı ve hayatımda yeni pencereler açan bir yer oldu benim için. Tek üzüntüm Erasmus programıyla yurt dışına gidememekti, açılan kontenjan kısıtlıydı ve benim gibi ortalama bir öğrenci için yeterli olmadı :). Sonra başka bir programla kısa süreliğine yurt dışına gitmeme bir şekilde vesile oldu gerçi ama uzun dönem Erasmus yapmak çok istedim :). Onun dışında çok mutluyum bu bölümü okuduğum için, yine tercih hakkım olsa bu kez ilk seferde bu bölümü seçerdim :).

Soru olasılıklardan bahsediyor ola ki bu bölümü seçemiyorum yine sanatla alakalı bir bölümü seve seve okurdum; sinema ya da müzik tabi ki :). Gerçi okulda ne kadar sinema ile alakalı seçmeli ders varsa hepsini aldım ve muhteşem hocalarla tanıştım :). Blogdan da anladığınız üzere edebiyat, sinema ve müzik benim için çok önemli. Bir bölüm seçeceksem bu ikisinden birini seçerdim :). Kim bilir birinden (sinemadan :)) yüksek lisans yaparım belki bir gün üşengeçliğime galip gelirsem :).

Normalde The Weeknd dinlemem pek ama bugün bu şarkıyı mırıldandım sürekli, dürüst olup günün şarkısı olarak da listeye ekledim. Bir iki şarkısını denk gelirsem dinlerim bu da onlardan biri.

Devamını Oku »

9 Şubat 2019 Cumartesi

28 Day Blog Challenge: Day 9


9. Hakkında 5 garip şeyi söyle de bilelim ne ne kadar arızasın.

Sadece beş tane mi diye soruyormuşum :). Yani ne kadar garip bilmiyorum ama ilk aklıma gelenleri yazayım.

1. Muzu çok severim, yerim ama muzlu herhangi bir şeyi yemeyi tercih etmem :). Mesela muzlu gofret, muzlu kremalı bisküvi, muzlu pasta gibi gibi pek hoşlaşmam :).

2. Hemen hemen her şeyi yerim, denerim asla yemek seçmem ama mutfakta yemediğim yıllardır hem de tek yiyecek haşlanmış yumurta olabilir çünkü kokusuna dahi dayanamıyorum. Çocukluktan kalma bir travma olabilir :).  Yumurtayı çok severim, o konuda sıkıntı yok :).

3. Hep yiyecek dedik biraz da içecekten bahsedelim, hahaha :). Kahve çok severim, bağımlı oldum herhalde kahvaltı ve akşam yemeği sonrası kesin bir türk kahvesi içiyorum, süvari :), arada da yine çeşitli kahve türlerinden içiyorum. Kahveye asla hayır diyemiyorum :).

4. Bir filme ortasından başlamayı hiç sevmem. Bir dakika bile geçse başa sararım, saramazsam izlemeyi tercih etmem. Çok nadirdir ortasından film izlediğim, çok çok nadir.

5. Bunu daha önce de söyledim ama takıntı gerçekten. Nerede olursam olayım bir şarkı çalıyorsa ona odaklanır kendi içimde o şarkıyı bulur, bulamazsam karşımdakini dinlememeye başlar, sözünü bile keserek şarkıyı sorarım. Bilmediğim bir şarkıysa Shazam'a kaydeder, Shazam'a bakma şansım yoksa sözlerini not alır eve gidince bakarım. Bildiğim bir şarkıysa sürekli beynimde çalar ve bulana kadar rahat etmem, Shazam'ı da kullanamıyorsam yandım zaten, bulana kadar aklımı hiçbir şeye tamamen veremem, sürekli düşünür mırıldanırım, sözlerini ne olur ne olmaz diye not alsam bile. O şarkı bitip yenisine başlanıldıysa ve ben onu da hatırlayamıyorsam beyin kısa devre yapıyor zaten :).


Devamını Oku »

8 Şubat 2019 Cuma

28 Day Blog Challenge: Day 7, 8


İki sorunun da cevabı kısa olduğundan tek yayında toplamak istedim :).

7. En çok neyi özlüyorsun bu hayatta hiç düşündün mü?

Bir şey özleyeceksem çocukluğumu yani kendime kendimin bakmak zorunda olmadığı Inside Out filmindeki gibi temel ve sabit duyguların beni yönettiği zamanları özlüyor olabilirim :). Büyüyünce işler çok karmaşıklaştı.

8. Bizim için seçtiğin 3 alıntıyı okuyalım bugün. 

Olur okuyalım da hangilerini seçeceğim yüzlerce seçenek arasından o zor işte :).

En sevdiğim filmlerden biri Harold and Maude. Herkese de öneririm çünkü müthiş bir mesajı ve anlatımı var. O filmdeki muhteşem bilge replikler arasında en sevdiklerimden üçünü yazdım :).


Maude: Harold, everyone has the right to make an arse of themselves. You can't let the world judge you too much.

...

Harold Chasen: I haven't lived. I've died a few times.

....

Maude: That was fun! Let's play something together.

Harold: I don't play anything.

Maude: Nothing? Dear me, everybody should be able to make some music. That's the cosmic dance.

...

Ve birçoğu, filmi mutlaka izleyin :). Sevgiyle kalın.

Devamını Oku »

6 Şubat 2019 Çarşamba

28 Day Blog Challenge: Day 6



6. Şöyle bir düşün ve tekrar tekrar dinlemekten vazgeçmediğin 7 şarkılık bir liste hazırla.

Bana en sorulmayacak sorulardan biri çünkü benim müzik listelerim ne Spotify hesabıma ne de başka bir şeye sığıyor :). Çok dinliyorum ve hep farklı dinliyorum. Biraz ondan biraz bundan. O yüzden Spotify 2018 en çok dinlediklerime bakıp geçen senelerde de çok dinlediğim şarkıları seçtim ve fark ettim ki filmler bana unutamayacağım şarkılar katmış :).

Tove Lo - Stay High



Nasıl depresif bir insansam hareketli şarkıda bile sözleri en acıklı şarkıyı bulmuşum yıllar geçti hala dinliyorum, bağıra bağıra nakaratını söyleyerek.

Eric Satie - Gymnopedie 1



Dün de listeme ekledim acayip bir beste. Her dinlediğimde beni aşırı ama aşırı etkileyen bir müzik. Etkisi kaybolur mu sanmıyorum. Satie'nin minimalist ve akılda kalıcı bir tarzı var bana çok hitap eden.

John Lurie - Eva and Willie's Room - Beer For Boys - Eva Packing

(Youtube'da kaydı yok, Spotify'da aynı adla dinleyebilirsiniz.)

Şimdi ben en sevdiğim filmler listesinin bir filmi olan Stranger Than Paradise'tan Ezgi'ye doğru yol alan bir hikaye yazacağım takip edin :). Stranger Than Paradise en sevdiğim yönetmenlerden Jim Jarmusch eseri, Jim Jarmusch o dönemki müzisyen kankası (hala devam ediyor mu bilmem) müthiş müzisyen John Lurie, John Lurie filmin başrolünde oynayan ve harika bir soundtrack albüme imza atan sanatçı, bu şarkı da o soundtrack albümünden, o soundtrack albümü Stranger Than Paradise filmi için yapıldı ve o filmin bana kartpostalını gönderen şahane insan da bu meydan okumanın sahibi Ezgi :). Teşekkürler :).

Holden - Ce Que Je Suis





Çok Fransızca şarkı dinlesem de sözlerini baştan sona ezbere bildiğim nadir şarkılardan çünkü Fransızca bilmiyorum. Lakin bu şarkı çok güzel, kalp kıran cinsten :(.

The Mamas and The Papas - California Dreaming



Chungking Express sağ olsun şarkıyı bilsem de dilime yıllardır dolayan film oldu. Ondan sonra en az iki filmde de zaten çeşitli versiyonlarıyla karşıma çıktı. Öyle ki çalmayı da öğrendim. Sen çok yaşa bizi her filminle mutlu etsen de hüzne boğmayı ihmal etmeyen Wong Kar Wai.

Nina Simone - Just In Time




Temsili bir şarkı, kısaca Nina Simone diyebiliriz. Bu şarkı da Before serisinin en sevdiğim filmi Before Sunset'in sonunda çalıyordu :).

Massive Attack - Psyche




Psyche benim en sevdiğim mitolojik karakter olabilir. Hatay Müzesi'nde de mozaiği vardı da yeni yerinde göremedim, çok üzüldüm. İlginç bir şekilde şarkı öyle güzel ki bu kadar denk olur. Müziği sözleri, şarkıcının sesi büyülü gibi.

Ve liste uzar gider :). Bugünün şarkısı da bu listenin son üyesi Psyche olsun :).


Devamını Oku »

5 Şubat 2019 Salı

28 Day Blog Challenge: Day 5


İşte bu soruyu kesin Ezgi hazırladı diyeceğiniz sorulardan biri :). Kendisi ben dahil birçok insana ilham oluyor ve bu ilhamı kendine saklamayıp böyle güzel bir soruyla yeni ilhamlara yol açacak bir soru soruyor. Bana en çok ilham veren şeyler doğa ve sanat. Aslında aşağıdaki biraz gevezelik çünkü en çok bana ilham veren şey temelde bu ikisi. Yaşamın kendisi ve katmaya çalıştığımız anlam bir nevi. O yüzden sanatın her türünü çok seviyorum ve doğaya aşığım zaten.


 Doğa

Doğa ile alakalı her şey beni cezbeder, hayal kurdurur. Ağaç göreyim su göreyim iki yaprak göreyim sevinirim. Bir kere doğal bir parkta bir geziye çıkıp kaybolmuştuk ve ben bildiğiniz transa girdim. Başka alemlerdeydim ve daha kısa planladığımız yol, kaybolunca 1-2 saat daha uzadı ve ben daha da keyiflendim. Arkadaşlarım biliyordu ki o gün beni sarhoş eden sadece o doğanın kendisiydi.

Fotoğraflar

Güzel çekilmiş her fotoğraf beni başka diyarlara götürür. Ne fotoğrafı olursa olsun.

Filmler

İzlediğim güzel bir film birçok açıdan beni ilhamla doldurur bu bazen bir replik bazen ise bir görüntü olabiliyor. Sinema iyi ki var.

Müzik

Aslında hepsi birbirine bağlı şöyle ki bir filmden ilham alıp şarkı yazabiliyor ya da bir müzikten ilham alıp yazı yazabiliyorum. Her şey o kadar birbirine bağlı ki ayırmak zor.

Kitaplar

Karakterlerin ve yazarın zihninde gezinmek bana yine ilham veren şeylerden biri. Farklı bakış açıları beni besleyen bir şey. Herkesin bakmadığı bir tarafa bakmak ve anlamaya çalışmak.



Bloglar

Öyle güzel yerli ve yabancı bloglar var ki beş senedir yazmasa da tek bir yayın yapsa da bakmaya okumaya doyamıyorum. O yüzden hep yazın ve paylaşın umarım.

Seyahat Etmek

Seyahat beni enerjiyle dolduran bir şey. Yeni bir yer görmek yeni bir tat ile tanışmak ilk kez bir sokakta yürümek beni çok ama çok mutlu ediyor. Bazen kendi doğup büyüdüğüm şehirde bile turist oluyor ve bundan çok büyük keyif alıyorum.

İnsanlar

Yaşım büyüdükçe sabrım bu konuda biraz azalsa da yeni insanlarla tanışıp arkadaş olmak onların fikirlerini dinlemek çok hoşuma gidiyor. Mektup arkadaşlarımla konuşmak ve bir insan üzerinden bir kültür bir ülke hakkında fikir edinmek gerçekten muazzam.

Mutfak

Mutfak ayrı bir kültür o yüzden dünyadan tarifler öğrenmek ve izlemek daha da güzel, deneyip yemek benim hem damak tadımı hem ufkumu genişleten bir yer.

Mektuplar, El İşleri ve Vintage Her Şey

Güzel dekore edilmiş bir zarf veya sevgiyle hazırlanmış uzun bir mektup beni gerçekten ilhamla dolduruyor. Bunun yanında "crafting" denilen o sonsuz deniz, ne zaman ne sürpriz yapacağı belli olmuyor. Vintage ve indie temalı her şey bana ilham olur ve mutlu eder. Bu bazen bir dükkan bazen eski bir kartpostal oluyor :).



Pinterest, Instagram Tumblr, Youtube

İnterneti ya da sosyal medyayı diyeyim kullanan insanların sayısı artıkça üretim de arttı. Farklı insanlarla fikir alışverişi yapmak ilgilendiğim ya da merak ettiğim bir konuda bilgi almak çok güzel. Hiç haberim olmayan bir şey hakkında fikir sahibi olup onun verdiği ilhamla farklı bir şey üretebiliyorum ki bu da mükemmel.

Ve gördüğüm, duyduğum, kokladığım, hissettiğim, tattığım, hayal ettiğim her şey. İlham ben boşluğa bakarken de gelebiliyor, hatırladığım rüyada da, listelere sığmaz ki. Yani kısaca yukarıdakiler gevezelik boşuna okudunuz, haha :).

Bana en çok ilham veren bestelerden biri var bugün, çok güzel çok özel <3.


Devamını Oku »

4 Şubat 2019 Pazartesi

28 Day Blog Challenge: Day 4

Öneri Makinesi

4. Hava nasıl olursa olsun yürüyüşe çık bugün, o gün gözüne ne güzel göründüyse birkaç fotoğraf da çek, anlat bakalım neler oldu?

Bugün hava mis gibiydi, hiç soğuk yoktu ince bir kazak, güneş gözlüğü, spor ayakkabılar ve kot ceket ile tüm üşengeçliğime rağmen meydan okumaya sadık kalarak çıktım dışarı (Ezgicim artı point istiyorum ben :)). Tabi dışarı çıkan ben ilk önce nereye gider, kırtasiyeye. Bir mektup arkadaşımın gönderdiği paket çok hoşuma gitti. Araştırınca ve sorunca Instagram'dan krepon ya da pelur olabileceğini söylediler ben de kırtasiyeye bakmaya gittim. İkisi aynı değil sanırım çünkü krepon bana daha kalın gibi geldi. İlk gittiğim kırtasiyecimde bulamadım ikincisine doğru yol aldım.

Öneri Makinesi

Şunu anladım ki insanın sürekli gittiği yerlerde fotoğraf çekmesi çok zormuş, hiç rahat edemedim ve nasıl fotoğraf çekilmez bugün onu göstereceğim size. Turist olarak gittiğiniz bir yerde beğendiğimiz şeyleri fotoğraflamak ne kolaymış onu da gördüm. Kırtasiye aşırı büyük değil ve gönül isterdi ki güzel bir ataş standı vardı onu çekeyim ama her zaman gittiğim yer, iki yanımda da insan varken durduk yere fotoğraf çekemedim :). Çektim de kıyıda köşede bir tane beğenmedim :). Orada pelur kağıt bulamadım ama güzel krepon kağıtlar vardı iki sedefli iki normal alıverdim.

Öneri Makinesi

Oradan çıkıp marketten kendime çikolata aldım, hihi. Tam bir tatlı canavarı duruyor karşınızda, sebepsiz yere gelen tatlı krizlerine çözüm olarak stok yenilemesi yapıp eve de ekmek aldıktan sonra PTT'ye giderken sürekli geçtiğim çamlık dediğimiz mini parktan geçtim, fotoğraf çekmek için çünkü orada çok güzel ağaçlar, dinlenilecek banklar ve kışın bile solmayan sarı çiçekler var. Gel gör ki orada da fotoğraf çekemedim. Çektim de böyle oldu ve kötü çeksem de bu kadar çekmem normalde emin olun :). Ne sarı çiçekler var ne de bir açı. Zaten yönüm de ters ben normalde aşağıdan yürürüm. Fotoğraf çekeyim diye yukarı çıkayım dedim. Daha elime telefonu alıp ilk karemi çekemeden arkadan bir amca gelip, küçük hanım beni çekme demesin mi :). Amca zaten çekemiyorum sen de bir dur diyemedim tabi, yok yok dedim :). Bu arada ben bu fotoğraflarla uğraşırken çok güzel bir haber geldi ama aynı haber kötü haberi de beraberinde içeriyordu :). Ne olduğunu söylemeyeceğim lakin bana bol şans dileyin :). Neyse en son amcadan aldığım ilhamla (!) bu fotoğraflar çıktı. Aslında çok tatlı bir yün evi, aralıklarla ilerleyen sarı çiçekler vardı o yolun üzerinde çekmek istediğim de siz hayal edersiniz artık :). Hatta iyi bir çocuk olursanız belki sarı çiçekleri bu fotoğraflarda bile görebilirsiniz :).

Bugün hep bu şarkıyı mırıldandım, Fatih Erkoç severler burada mı :)? Bu şarkıyı bir de Yıldız Tilbe düetiyle dinlemenizi öneririm :). Gününüz güzel geçsin <3.

Devamını Oku »

3 Şubat 2019 Pazar

28 Day Blog Challenge: Day 3



Bazı evlerde hep pişen bir yemek vardır. Pişirmekten vazgeçmediğin bir tarifi bizimle paylaşır mısın?

Yaa bu soru da tam benlik çünkü yemek demek ben demek :). Ben yemek için gelmişim dünyaya, keyifle yerim, güzel yerim. Biraz memleketçilik yapayım, Antakya'da doğup büyüdüysen genlerin zaten öyle kodlanıyor bir nevi. Severiz yapmayı da yemeyi de. Yeni tatlara da her zaman açığımdır ve sürekli tarif denerim; yemek ya da tatlı. O yüzden tarif seçemedim bir türlü ve bu saatlere kaldı.


Ben sürekli yeni tarif denerim, evde sürekli pişen yemekleri de haliyle annem yapıyor oluyor. O yapmasa arada ben yapıyorum canım isterse, hehe :).  Tatlı da çok denesem de soru yemek olduğu için soru da bana sorulduğu için kendi tarifimi paylaşayım diyorum ama bir yandan da Antakya mutfağı çok ünlüdür biliyorsunuz oradan mı bir şey paylaşayım derken arada kaldım :).

Şimdi kendi tariflerimden ziyade yöresel bir yemek seçeceğim sanırım ailem de sürekli yaptığı için benim çocukluktan beri çok ama çok sevdiğim ev kokan bir yemeğimsi var.  Yanında marul, taze asma yaprağı ya da beyaz lahananın yapraklarının içine konulan bir sarmiçi sizin deyiminizle kısır tarifini vereyim bari :). Bizim sarmiçi öyle diğer kısırlara benzemez pek, malzemesi daha az ama lezzeti ve keyfi aşırı güzeldir. Tek başına, beş çayında, zeytinyağlı yemeğin yanında, bir kase mercimek çorbasının yanında da harika bir alternatiftir. Aman canım çekti kalkıp biraz yapayım dersiniz de hemen iki dakika da yanına özellikle yazın salatalık, domates, turşu, peynir koyar da ufacık bir öğünü şölene çevirirsiniz. Kesinlikle öneri yanında yukarıdaki üçlüden (asma yaprağı, lahana veya marul) olmasıdır ki içini sarmiçiyle doldurup iştahla ısırasınız :). Yazarken ağzım sulandı, neyse ki elimde şu an fotoğraf yok ama ilk yaptığımızda ki uzun sürmez, koyarım hemen bu yazıya :). Hadi malzemeler :);

ince bulgur
biber salçası
yazın domates kışın salçası
nar ekşisi
zeytinyağı
bol ince kıyılmış maydanoz
yine ince kıyılmış taze soğan (yeşill kısımlarını sakın atmayın incecik kıyın)
kimyon
tuz

Önce istediğiniz kadar bulguru, kimyon koyup soğuk suyla ıslattıktan sonra bulgurun şişmesini bekliyoruz. O arada yeşillikleri doğrayın varsa güzel domatesiniz onu da ince ince doğrayabilirsiniz. Şişen bulgurlara salçaları ekleyip yoğurmaya başlıyoruz. Bu arada salçanızın tuz durumuna göre burada tuz ekleyebilirsiniz ki en son tadına bakacağınız için o ayarlamayı kendinize göre ayarlayabilirsiniz.

Bulgurlar yumuşayana kadar elle yoğurmaya ve rengi güzel bir kırmızı olana kadar salçayı eklemeyi unutmuyoruz. Aman abartmayın kırmızı olacak diye; hem tadı kaçar hem ekşi de geleceği için çok koyu istemediğiniz bir renk olur. Eğer elinizde güzel acı biber salçası varsa sarmiçiniz biraz acıyla daha da lezzetlenecektir ya da acı seviyorsanız ince doğranmış taze biberi salçaları eklemeden biraz yoğurun ki acısı bulgura geçsin. Bulgurların köfte gibi olmamasına özen göstermelisiniz ki yediğinizde tane tane ağzınıza gelsin :).

Yenme kıvamına gelen bu karışımın içine nar ekşisi ve yeşillikler eklenir hatta öncesinde bulgura salçadan eklemeden önce doğradığınız taze soğanın beyaz kısımlarını biraz koyup yoğurursanız daha da lezzetli bir sarmiçi elde ederseniz. Son olarak bulgurlar parlayana kadar göz kararı zeytinyağı ekleyip sarmiçinizi sunum için hazırlayabilirsiniz.

Benim çocukluğumdan beri vazgeçemediğim ve bayıla bayıla yediğim bu sarmiçi tarifi tabi ki önce anneannem ve sonra annemden şimdi de benden size :). İkisi de genel olarak efsane yemek yaparlar ve sarmiçi de evdeki herkesin vazgeçilmezidir. Biraz alıştığınız kısırdan farklı Antakya'nın sarmiçisini denemek isterseniz güzel bir yemek. Keyifle ve afiyetle kalın <3.

Dün listeyi koymayı unuttum, bugün iki şarkı daha :).


Devamını Oku »