18 Ocak 2017 Çarşamba

Attila Marcel - Sylvain Chomet (2013)

Merhabalar, bugün size çok tatlı bir Fransız filmi önereceğim. Görüntü kalitesi, dekoru ve renkleriyle Wes Anderson'ı anımsatan izlemesi çok zevkli tam bir pazar filmi, Attila Marcel. Ben de pazar izledim, çok güzel oluyor ama çarşamba önermiş oldum ama :) yani her zaman izleyebileceğiniz içinizi ısıtan filmlerden. 



Filmde baş karakterimiz Paul Marcel, ailesinin ölümünden sonra ikiz teyzelerinin yetiştirdiği, onlarla yaşayan onlara dans stüdyolarında piyanosuyla eşlik eden ve bolca hamur işi yiyerek hayatına devam eden bir gençtir. Sosyete teyzelerinin onun için karar verdiği bir yaşamı yaşamakta ve sorgulamamaktadır. Tek şartı da o küçük hamur işleridir. Bir de 15 yıldır yılın genç piyanisti olmak için yarışmaktadır. Bu tek tüze hayatı bir gün piyanist tamircisi görme engelli M. Coelho'nun düşürdüğü plağını ona vermek isterken sıradışı komşusu Madam Proust, onun bahçesi ve bitki çaylarıyla tanışır. Bu bitki çayı ve biraz müzik onu geçmişine, bebekliğine, annesi ve babasına götürür. 



Film Paul'un bebek bakışları ile açılır ve babasının korkutucu bakışıyla son bulur. İşte bu bakış ve rüya yüzünden uyuyamaz ve hiçbir fotoğrafa babasını dahil etmez. Annesinin özlemiyle yaşayan Paul teyzelerinin ona çizdiği yolda sessizce, elindeki çörekleri yiyerek yürür ama bu yol Madam Proust tarafından bilerek ve isteyerek sekteye uğratılır ona geldiği yeri gösterip kendi yolunu çizmesini sağlar. 



Görüntüsü kalitesi, renkleri ve dekoru Wes Anderson filmlerini anımsatıyor dedik (dedik diye anlaşılmasın ki özenti, çünkü değil o tatta :)) aynı zamanda içindeki o olumlu ruh hali de. Müzikleri çok ama çok güzel. Geçmiş müzikal tadında. Her anıya gidişimizde bir şarkı eşlik eder bize. Bunun dışında da yine çok tatlı Fransız şarkıları var, bayıldım. Film benim bayılarak izlediğim, gördüğüm, yaşamak istediğim evlerde geçiyor. Yüksek kapılı tavanlı eski binalar olur ya, orada. Mimariyi pek göremesek de iç dizayn ve yüksek tavanlar beni yeterince mutlu ediyor. Özellikle Madam Proust'un gizli bahçesi beni benden aldı. Nasıl bilmiyorum ama çok güzel olmuş. 


Önemli mekanlarımızdan biri de Paul'ün gitmekten zevk aldığı park. Orada Madam Proust'a da denk gelir ve artık aynı bankı paylaşırlar. Ve orada geçen Madam Proust'un bir diyaloğu var ki müthiş. Sizlerle de paylaşayım:



A: Ağaç hasta onu kesip, yerine yenisini dikeceğiz. Hayatın döngüsü böyledir.
M. P.: Katip kılıklı birinin hayat döngüsünü açıklamasına ihtiyacım yok.
A: Bakın ben burada yalnızca işimi yapıyorum.
M. P.: Bütün piçler böyle söyler.
B.:Bakın! Aynısından dikiyoruz.
M.P.: Çocukları güneşten bu koruyacak! Nesiller boyu cilt kanseri garanti!
M.P.: Ne ahmak bir ineğim! Çocukların geleceği umurlarında bile değil. O zaman cennette boktan bir bulutun üzerinde olacaklar. Ben sizin cennetinize inanmıyorum. Budistim ben! Budistim, siktir olun gidin. Cennet buracıkta ve siz onu mahvediyorsunuz. Lanet olası tuvalet kapılarını okusanız yeter! "Lütfen burayı bulduğunuz gibi bırakın!" Tuvaletinize gezegeninizden daha iyi bakıyorsunuz.


Marcel ve Proust isimleri tesadüf değil. Marcel Proust'un ismini taşıyan bu iki karakter yazarın hem ismini hem de hayatlarını beraber tamamlıyorlar. Paul geçmişin yükünü Madam Proust sayesinde öğreniyor aslında kabulleniyor. Onun sayesinde Marcel adını sahipleniyor, babasını hatırlıyor. Zaten Proust'a anı, hafıza konusunda göndermeler yapılıyor, birkaç yerde okudum. Şahsen Proust okuma şerefine henüz nail olamadığımdan yorumlarda denk geldim.




Yönetmeni araştırırken Paris, I Love You filminde kısa filmi olduğunu gördüm ve hatırlamadım hangi film olduğunu tekrar izledim o da çok güzel. Zaten bu farklı yönetmenlerden oluşan kısa filmlerin olduğu film benim en sevdiklerimden bu film sayesinde bir kez daha hatırladım. 


Ben böyle tatlı Fransız filmlerini izlemeye bayılıyorum, eğer siz de seviyorsanız bu filme şans verin :).


Dipnot: Fotoğraflar bana aittir :).


Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin:

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi
Devamını Oku »

17 Ocak 2017 Salı

#17 Challenge 1. Gün (Meydan Okuma Yaptım)


Hemi de ilk kez. Aslında ilk kişisel çelınc diyelim çünkü 2015'ten beri bir okuma çelıncına iki senedir inatla devam ediyorum :). Bu aralar çok istediğim bir olaydı, sevgili Fermina Daza'nın blogunu okurken çelınc var dedi bir bakayım deyip hem yeni bir blog keşfettim hem de çelınç buldum (bakınız):). Kişisel olmasına rağmen yapasım geldi. Zaten dedim ya bu aralar böyle okuma olur soru olur çelıncları yazın bana yapacağım :). Yapasım geldi bir kere hazır yakalamışken de yapayım dedim. Sorular ve renk kandırdı mı beni bilmiyorum ama girdik bir kere bu yola :). Normalde pek atlamam böyle şeylere ama atladım bu sefer şimdi de el mahkum yapacağım :). Lakin ben başladım yazmaya ama daha ikinci soruda bir zorlandım sonra dedim ki ben madem yapacağım dedim yapayım ama her soruyu değil. Hem yapmak isteyip hem zorlanınca böyle bir çare buldum. Kendimi sıkmak istemeyince sonuç böyle oldu, arada kaçıp tekrar geleceğim yani :). Ama bazı kaçamaklar dışında çoğunu yapacağımdan emin olun. Bir meydan okumayı da tam yap dediğinizi duyar gibiyim :). Çok tatlı olan bu çelıncı yapanınız olur da yorum bırakmaz ise aşağıya darılırım. O yüzden siz de katılırsanız ve yazarsanız, yorum bırakın, hepsini okumak istiyorum. Dediğim gibi ben ara ara bu 17 soruyu yapacağım affınıza sığınarak. Şimdi gelelim ilk soruya ama müziksiz asla :)


Yüzyüzeyken Konuşuruz - Ne fark eder?



1. Beş sözcükle kendini anlat.


Şekerim ben beş sözcükle anlatılacak insan mıyım aşk olsun, bana kelimeleri bırak cümleler yetmez ayol desem havalı olurdu ama demeyeceğim :). Şimdi üç olmaması iyi genelde böyle sorular üç olur ya, seçmeyi iyice zorlaştıran ki ben sınırlamayı pek sevmem zaten açıklama falan da yaparım ama beş sözcük en azından biraz daha seçmeyi kolay kılıyor olabilir. Bir düşünelim. Şimdi aslında bunu başkaları söylese daha doğru olur herhalde ama elimden geldiğince objektif olacağım. Sanırım muhalefet, değişken, sıkılgan, güler yüzlü, komik. Muhalefet bana çokça denildiği için yazdım, yoksa hiç değilim :P, ne denirse yaparım. İlk seferde dengesiz yazdım ama öyle değil aslında ruh halimde gelgitlerin çok olmasından kaynaklı bir değişkenlik var; çabuk parlayabilirim ya da mutlu olabilirim ama bir anda melankolik de olabilirim; değişken, kararsız hallerim olmuyor değil. Aşırı derecede herhangi bir şeyden çok çabuk sıkılabilirim aslında sıkılganın anlamı utangaç diye geçiyor benim kastım o değil, her şeyden çok çabuk sıkılma, bırakma ya da vazgeçme durumum var pek sevdiğim bir özellik olduğu söylenemez ama neyse ki her zaman değil :). Genelde güler yüzlüyümdür, sürekli bir sırıtma halim vardır, gülecim yani işte çoğu zaman. Hatta sinirlendiğimde veya ciddi durumlarda da gülebilirim ama o genelde başka duyguların dışa vurumu oluyor :) ve bence komiğim anlamıyorlarsa onların sorunu :)) (belki de kibir yazmalıydım hahaha:). Çok zormuş ya bu soru ilk sorudan bir kaldım. Açıklama yaparım dedim ben bak yetmedi sadece beş kelime.
Devamını Oku »

16 Ocak 2017 Pazartesi

Sevgili Güllük #21 (Sherlock 4. Sezon Finali?)

Bu yazının her kısmı baştan aşağı spoiler içerebilir, bu saatten sonra spoilerınızdan ben sorumlu değilim.



Geldiği gibi gitti gönlümün efendisi. Öyle bir son yapmışlar ki hani dönmezsek üzülmeyin, yaptık finali demişler. Zaten Sn. Cumberbatch'in röportajları pek iç açıcı değil, senaristler desen bir iki yıldan az demiyorlar. Mırın kırın ediyorlar bunu bile zor planladık bilmem ne falan filan. Sn. Cumberbatch'in Dr. Strange olması o bu filme katılma ihtimali derken umudumuzu kırmaktan beter edip yok ettiler. Bu durum beni fazlasıyla sinirlendirdi ve üzdü. Hayır 15 sezon Arka Sokaklar çekiliyor her hafta iki saat size noluyor ben anlamıyorum. İki üç yıla bile razıyız sayenizde yapın işte arada. Moralim çok bozuk arkadaşlarım. Duygu değişimleri yaşıyorum arada kusura bakmayın. Neyse gelin bölüm yorumu yapalım sonra atarıma devam edeceğim.

- Sherlock yaptın yapacağını :).
- Açılış süperdi
- Mycroft zekana olan saygım bölüm boyunca sarsılmadı değil
- Olsun yine de hem komik hem zekisin, seviliyorsun
- Euros sen var ya, nasıl kendinden nefret ettirdin
- Çatladım bölüm boyunca
- Ne gıcıkk ne gıcıkk
- Son sahneye kadar baya sinir oldum
- Sonunda Sherlock'un kafası çalıştı da hem kardeş hem Watson kurtuldu
- Yalnız sözde Sherlock duygusuz, adamı iyice duygu adamı yaptınız
- En son Rosie'yi falan seviyordu
- Hayır hoş falan ama;
- (Bir de ben çok görmek isterdim Rosie'yi büyükken
- Baya bir rol verebilirdi
- Annesinin zekasını alıp Sherlock'la Watson'ı ezebilirlerdi
- Çok komik olurdu :):)
- Watson'cım alınganlık yok, Sherlock'tan bahsediyoruz
- Hem karına yaptığını da unutmadım
- Ama iyi adamsın yine de niyeyse az koymuşlar seni bu sefer)
- Bu kadarı doğasına aykırı
- Gerçi sen daha çocukken oyun diye
- Senle Sherlock oynasın diye
- Git arkadaşını öldür
- Çocukta duygu mu kalır
- Yine piskopat değil sosyopat olmuş
- Mazallah böyle kardeş zeki de olsa evlerden uzak
- Tabiki Euros'tan bahsediyorum
- Ama ona da üzüldüm sonunda yine en çok kendi çekiyor
- Ama Sherlock nasıl korudu kolladı kardeşini
- Sürekli ziyaret etti falan
- Baya son bölüm belleyip duygu adamı yaptılar tekrarlayayım
- Neyse şu beş yıl oyunu çok güzeldi
- I want to break free ile giriş falan efsane
- Bir heyecanlanmadık değil sayende Moriarty
- O bile sempatik kaldı Euros'a göre
- Off o Euros ki ne Euross
- Yine diyorum evlerden ırak
- Hayır o Watson'ın eşi her yerden çıkmak zorunda mı
- Daha da gıcık oldum son gibi özet yapmış bana
- Ya bi git
- Miss me, miss you diye diye gidemedi
- Yine son deyince bir kötü oldum
- Yalnız bu Holmes ailesi de neymiş
- Sözde en az zeki olanı Sherlock
- Düşünün ailenizde en az zeki olan Sherlock
- Holmes'lar İngiltere zeka seviyesini ellerinde tutuyorlar maşallah
- Bir tane normal düzey yok
- Yalnız Molly'ye ne üzüldüm
- Irene Adler'den daha çok yakıştırıyorum Sherlock'a
- Ama işte The Woman olayı var
- Yani o olay çok güzel
- Kadın da az zeki değil
- Falan filan da yine de Molly forever
- Sherrinford'u da kardeş değil yer yapmışlar
- Sir Arthur Conan Doyle'da mı öyle düşündü acaba
- Neyse güzel olmuş yine de
- Son kare de çok güzeldi yaa
- Son gibi olmuş
- Çok üzüldüm ve aşırı duygulandım
- Ama istiyorum ki beş sene on sene sonra bile de olsa
- Devamı gelsin :)

Bonus Şarkı: Moriarty'nin dönüşü şerefine :) Başa hüzünlü bir şarkı koydum, gidişine üzüldüm diye ama hadi öyle bitirmeyelim. Her şey gitsin umut kalsın.



Ya bir de bölümün adı "Final Problem" inadına yapıyorlar sanki yaaa, neden neden? Biz razıyız küçük oyunlara da, neden bu çözüldü diye bitiriyorlar. Biz o Sherlock'un mizah anlayışına, olayları çözüşünü seviyoruz, beyninin içini de, düşüncelerini ekranda görmeyi de. Gelin bitirmeyin şu diziyi o bu sebeplerle. Hem senin ilk göz ağrın sayılır Cumberbatch'cim, gelir miydi o Dr. Strange karakteri. Yani gelirdi belki yine, müthiş bir oyuncu ve tiyatrocusun ama Sherlock başka yaa. Gel yapma etme bak ben buradan sesleniyorum sana Benedict Cumberbatch kapatma kapıları, bak küçük Cumberbatchler de geliyor, sen bu diziyi bitirme. Şu yoğunluklar elbet biter sen de dönersin 221Baker Street'e. Duygusala bağladım. Yazıyı bile yayınlamak istemiyorum son Sherlock yazısı olmasın diye. Umuyorum bir daha görüşürüz Sherlock yazılarında, hadi ben sherlocked.

Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin:

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi
Devamını Oku »

14 Ocak 2017 Cumartesi

Bir Yayınevi 6 Kitap (Pazar 6'lısı)



İlk pazar altılısını ben yazıcam, en önce ben, hep ben :):). Merhabalar, saat 00.00 oldu, pazara girdik, yine bu bölümle jet bir şekilde karşınızdayım. Resmen bekliyormuşum, pazar olsa da yayınlasam diye :). Bu haftanın konusu başlıktan anladığınız üzere bir yayınevi altı kitap. Lakin ben zaten kendi blogumda böyle bir bölüm yapıyorum şuradan ve şuradan örneklerine ulaşabilirsiniz. Bu bölümlerde bir yayınevi seçip o yayınevinden size beş yazar ve kitap öneriyorum o yüzden ben bu bölümde okuduklarım değil de okumak istediklerimi seçtim. Yani hiçbirini okumadım ama deli gibi okumak istiyorum. Peki ben hangi yayınevini seçtim? Belki bazılarınızın bildiği,çoktan okuduğu ya da instagram'da sevgili İrem Çağıl'ı takip edenler bilirler ve anladılar bile tabi ki Sinek Sekiz'den bahsediyorum. Bu konulara ilgim olduğundan, özellikle birkaç eğitimden, sunumdan ve bu yaşamı görüp az çok yaşadıktan sonra birkaç izlediğim filmi de sayarsak bu kitapları kesinlikle okumak istiyorum. Sizin de ilginiz varsa bir bakın ben de bu yayınevinin okumak istediğim kitaplarını bir bir sıralayayım :). Ama önce yayınevinden ve amaçlarından biraz bahsetmek istiyorum. Aslında onlar şurada çok güzel anlatmışlar ( http://www.sineksekiz.com/about/ ). Ben de biraz bahsedeyim, sürdürülebilir yaşam, permakültür, ekoloji, ekolojik yerleşkeler onların başlıca konuları olabilir. Bu uğurda kitap basımlarında kapaklarında plastik tabaka olmadan, doğal kağıtlar kullanıyorlar. Sitelerinden alışveriş yaparsanız ise size geri dönüşümlü kağıt ve ip kullanarak tek tek elde paketlenmiş kitaplar gönderiyorlar (başka yerlerden alım seçenekleri de var). Çok tatlılar değil mi? Ama onlar bunları tatlı olmak için değil bir amaç uğruna yapıyorlar ve bu çok güzel bir neden. Bu yüzdendir ki ben de yayınevinin sadece bahsettiğim altı kitabını değil tüm kitaplarını okumak isterim :). Bir de uygularsam ne ala :).

1. Şehirdekiler için Sürdürülebilir Yaşam Rehberi - Scott Kellog & Stanley Pettigrew





Adı bile ilginizi çekti değil mi :)? Ben de çok merak ediyorum, arka kapak yazısı da gerçekten bu ilgiyi daha çok attırıyor.

2. Okulsuz Büyümek - Ben Hewitt




Ben bu konuda daha önce de bazı kitaplar az çok okudum ve medyada da eminim görmüşsünüzdür bu tür haberler. Bizzat bu hayatı yaşayan ve çocuklarını okula göndermeyen bir babanın yaşamını okumak eminim çok yararlı olacaktır. Gerçekten öğrenmenin başka yolları olduğunu da öğrenmek ve okumak çok hoşuma gidiyor, bu kitap da güzel bir örnek olacaktır.

3. Bizim Dünyamız - Thich Nhat Hanh




Yine bu dünyayı yaşayan Nobel barış ödülü adayı bir Zen üstadının yazıları. Tanıtım yazısı benim merakımı daha çok arttıran bir etken oldu.

4. Permakülüre Giriş - Bill Mollison




Permakültür hakkında çok az bir bilgim var ve bunu kesinlikle arttırmak istiyorum. Bu konuda izlediğim videolar ve sunumlar bu konu hakkında fikir sahibi olmama sebep oldu ve bu kitapla daha çok bilgi sahibi olmak amacım :).

5. İnadına Canlı; Kadınlar, Ekoloji ve Hayatta Kalma - Vandana Shiva 




Kitabın başlığı, arka kapak yazısı yine bu kitabı merak ettiklerim listeme eklememi sağladı. Dünyada farklı yaşama şekilleri de var diyen bir kitap daha :).

6.  Ekoköyler; Sürdürülebilirliğin Yeni Ufukları - Jonathan Dawson




Yine başka yaşam şekilleri de var ya da yıkım yapmadan, doğayla savaşmadan onunla beraber yaşayabiliriz diyen bir kitap.

Son olarak; tekrardan belirtmek isterim yayınevinin sadece bu kitaplarını değil tüm kitaplarını okumak isterim. Hatta burada yazmadığım ama çokça okumak istediğim başka kitaplar da var. Bunun dışında kapakları çok ama çok güzel bu kitapların, özenilmiş ve kitapların temalarını da yansıtan kapaklar. Böyle bir yayınevinin Türkçe olarak bu konularda kitap yayınlaması belki de bir eksiği kapatıyor. O yüzden de ayrıca tebrik etmek gerekir. Peki siz bu yayınevini duydunuz mu? Hangi kitaplarını okudunuz, okumak istiyorsunuz lütfen yazın :). Bu haftanın pazar altılısını da zevkle yazdım, devamı da gelir umarım.

Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin:

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi

Dipnot: Fotoğrafların hepsi http://www.sineksekiz.com/ sitesinden alınmıştır.
Devamını Oku »

12 Ocak 2017 Perşembe

Atıştırmalık #2

Yine izlediklerimden kısa kısa yorumlarla karşınızdayım. Uzunlarda görüşmek üzere.

The  Big Leboowski - Coen Kardeşler (1998)




Yine absürdlüğün, kara komediyle birleştiği bir Coenler filmi. Eğlenceliydi, sevdim fakat aman aman sevmedim. Öneriryor muyum, evet, izleyin.

Captain Fantastic - Matt Ross (2016)




Güzel konulu film. Şule'nin blogunda görünce merak ettim, izledim. Daha iyi olabilecek bir film iken biraz vasat kalmış. Eğlenciliydi, sevdim. öneririm. Moralinizi düzeltecek bir film. Arada kendiyle çeliştiğini hissetsem de film fena değil.Sonunda da nedense pek bir emin olamadım öyle mi olmalıydı diye ama düşüneceğim :).

Delicatessen - Marc Caro, Jean Pierre Jeunet (1991)




Yine kara komedi müthiş bir film. Yakında kara komedi listem de geliyor bekleyin :). İzlemeyenlere kesinlikle öneririm. Amelie'nin yönetmeninden, bu filmi duymasanız bile Amelie'den dolayı bilirsiniz yönetmeni. Türkçe'ye de Şarküteri olarak çevrilmiş. Bir bakın, sonra yorumlarınızı bekliyorum.


Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin:

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi

Devamını Oku »

11 Ocak 2017 Çarşamba

Sevgili Güllük #20 (SoKo)

Güzel sözler, güzel tarz, güzel söyleyiş, güzel klipler, güzel o güzel bu....

Zaman zaman SoKo...






Bir bu:



Bir de bu:



Bu da var:


Devamını Oku »

Görme Biçimleri - John Berger

Geçtiğimiz günlerde benim ve çoğu insanın sevdiği yazarlardan John Berger'i kaybettik. Hocamın önerisiyle okumayı öne aldığım "Görme Biçimleri" ile tanıştım Bergerle. Elimden bırakamadığım bu kitabı sizlere hala okumadıysanız önermek isterim çünkü Berger'in en azından bir kitabını okumalısınız. Çok değerli ve alanında uzman bir kişi. Kitapları çok değerli, öğreneceğimiz çok şey var onun kitaplarından. "Ben Görme Biçimleri"'ni okuduğumda etkisinden uzun süre çıkamadım.

Kitap 4 makale ve 3 resimli makaleden oluşmakta. Ve bu üç resimli makale öyle bakıp geçmeniz için değil, incelemeniz için konulan resimler. Onlar da denemeler kadar hatta belki de daha fazla etkili derdini anlatmakta.

Bu kitaptan sonra her şeye öylece bakıp sorgulamadan geçemeyeceksiniz.



Kitaptan size az çok fikir verebilecek altını çizdiklerimden sadece bazıları:

"Her imgede bir görme biçimi yatsa da bir imgeyi algılayışımız ya da değerlendirişimiz aynı zamanda görme biçimimize de bağlıdır."

"Bir erkeğin varlığı o erkeğin yapabileceklerini gösterir. Üretilebilir bir varlıktır onun varlığı; çünkü erkek gerçekte yapamayacağı şeyleri yapabilecek yetkedeymiş gibi davranır. Bu yalancı davranış her zaman onun başkaları üzerinde etkili olmak için kullandığı bir yetkeye yönelmiştir."

"Kadın olarak doğmak, erkeklerin mülkiyetinde olan özel, çerçevelenmiş bir yerde doğmak demektir. Kadınların toplumsal kişilikleri, böylesine sınırlı, böylesine koşullandırılmış bir yerde yaşayabilme ustalıklarından dolayı gelişmiştir."

"Erkekler davrandıkları gibi, kadınlar ise göründükleri gibidirler."

"Reklamlarla her birimize bir nesne daha satın alarak kendimizi ya da yaşamlarımızı değiştirmemiz önerilir.
 Aldığınız bu yeni nesne der reklam, sizi bir bakıma daha zenginleştirecektir - aslında o nesneyi almak için para harcayarak biraz daha yoksullaşacak olsanız bile."

"Reklamın amacıysa,seyircide içinde bulunduğu yaşamdan bir ölçüde memnun olmadığı duygusunu kamçılamaktır."
Devamını Oku »

10 Ocak 2017 Salı

Sevgili Güllük #19 (Sherlock 2)

Sizi uyarırken ben unuttum izlemeyi, şimdi bitirdim :) İzlemeyen sayfayı açtığına pişman olup çıksın lütfen lakin spoilerın tillahı burada olacak.



- Sherlock olaysın, her zaman ki gibi
- Irene Adler hala beni gıcık ediyorsun, yokluğunla bile
- Ama The Woman olayına bayılıyorum
- Watson'ın karısına bir türlü alışamadım, hayaleti de gitti çok şükür
- Sherlock'u canından ediyordu gittikten sonra bile ya neyse
- Çok güldüğüm bir bölümdü
- İyi güldük ama güzel güldük
- Mycroft :)
- Asıl bomba kardeş de neden Euros?
- Yazınca fark ettim para birimi geliyor aklıma
- Ama mitoloji önce gelir tabi
- Sherrinford'da gelecek mi?
- Gelecek ise aileye dört kardeş fazla
- Holmes ele ayağa düştü
- Herkes Holmes, ben de Holmes'um o zaman
- Euros da zeki anladık
- Neden Watson, Euros?
- Sherlock'a gıcığın var anladık
- Kendi kardeşini bilmiyor ama bahsetmiş öyle diyollağ
- Belki de high all the time, keep her off his mind'dı bilemeyiz
- Mycroft'un neden haberi yok?
- Sherrinford demiş okudum da, Euros da Sherlock demiş
- E peki Moriarty?
- İtiraf; Euros çıkardı ya lensi bir Moriarty beklemedim değil :)
- Bendeki dikkate bak, o düşen kağıdı fark ettim
- Yönetmen gördüm bak bu trickini :)
- Kafamda yine deli sorular
- Benedictim Cumberbatchim kariyer off çocuk on demiş zaten
- Umarım bebek yolda fazla para istiyorum manasına geliyordur
- Evde masraf arttı sonuçta
- Tamam ilgilen çocuğunla da sen zaten üç bölüm yapıyorsun yılda
- Ne zamanı istedin anlamadık
- Hayır oyunculuğu bırak o zaman!
- Gitme dur ne olursun gitme kal yalan söyledim
- Doğru değil, hiç hazır değilim
- Neyse konumuz Sherlock
- Mrs Hudson, hem güldürün hem öne çıktın bu bölüm
- Sevdik
- Altı çizilesi çok şey vardı
- Bir ara tekrar izleyip kaydedeceğim bir yerlere
- O zaman haftaya görüşelim
- The Final Problem geliyorrr
- Umarım Final Episode/Season olmaz
- Hadi ben sherlocked
- see yaa
Devamını Oku »

8 Ocak 2017 Pazar

Bu Yıl Okumak İstediğim 6 Kitap (Pazar 6'lısı)


Merhabalar, bugün ilk kez bu bölümle buradayım ve çok heyecanlıyım :). Uzun zamandır yapmak istediğim bir bölümdü çünkü takip ettiğim sevdiğim blolarda okumak çok zevkli oluyordu. Üşengeçlik markam zedelenmesin diye uzak durdum falan ama bu aralar çok yapasım varken sevgili Esseve Rin ocak temalarını açıkladı ve bu ayın konularını yine çok sevdim. Şimdiden iki tanesini kafamda kurdum bile. Birincisi bu tabi ki. Bu arada bu ay sanırım üçünü kesin yazacağım. Ya işte böyle, ilk kez bu bölüme atladım, öyle atlanılıyor mu onu bile bilmiyorum ama yazdım artık attıramazlar beni herhalde :). Sanırım bu yukarıdaki resmi paylaşmak da şart. Bu arada ben morunun olduğunu biliyordum ama blog yazısında pembe vardı o da çok tatlı ama moru istedim diye google da arattım bulmak için rengi :). Severek takip ettiğim Yorum ,Atölyesi blogunda sevgili Esma'nın yazısında buldum ve çaldım :)). Esmacım sevgiler :). Nasıl yazmak istediysem artık şu yaptıklarıma bakın :). Üşengiçlik markamı zedeleme ihtimalime rağmen didindim, uğraştım, çaldım, çırptım; kolay olmadı yani :).

Bölümü başlıktan anlayacağınız gibi okumak istediğim altı kitap lakin ben kaç altı kitap okumak istiyorum ben bile bilmiyorum. İstemek bedava zaten. Ben de çok istiyorum ama altısını yazacağım. Siz benim kaç sitede sepetlerimi, defterimi, ekran görüntülerimi, bir de bilgisayarda imlediklerimi görseniz altı sayfa çıkar herhalde. Dedim ya istemek bedava. Tabi ki ben şimdi altı tanesini seçeceğim. Bu altılı için yıllardan bahsedeceğim haberiniz olsun :). Bu arada bunlar istek listem olabilir, subliminal bir mesaj vereyim okuyucularıma :))) zaten fark ettiğinizi umduğum bir diğer durum da kitaplarımı sevdiğim çikolatalarla fotoğraflıyorum bilmem anlatabildim mi :))

1. 1Q84 - Haruki Murakami




Hazır Murakami ile tanışmış sevmişken (bknz.) uzun zamandır çok ama çok istediğim bir kitap olan bu kitabı artık bu sene okumak istiyorum. Zaten Radiohead'in en sevdiğim şarkılarından olan "Identikit" şarkısındaki "sweet faced ones nothing left inside" sözlerinin bu kitaptan geldiğini duyduktan sonra, Yorke abimiz sevmişse biz b.. yemek düşer demek geliyor içimden de demeyeyim :).

2. Ağır Roman - Metin Kaçan




Yine yıllardır okumak istediğim bir kitap. Filmi de var ama önce kitap felsefemden dolayı hala uzun zamandır sepetimde umarım bu sene okuduklarım da olur.

3. Yolda -Jack Kerouac




Bu kitabı ilk Johnny Depp'in bir röportajında duydum. En sevdiği kitap olduğunu söylemişti. Ben de o zamandan beri okumak isterim. Gel zaman git zaman yıllar oldu hala okuyamadım :). Bu sene olsun.

4. İnce Memed - Yaşar Kemal




Aşırı derecede okumak istediğim bir seri ama biraz da çekiniyorum. Bu sene umarım okurum ve burada da öneririm.

5.  Ripley Serisi - Patricia Highsmith




Yine izninizle yıllardan bahsedeceğim. Yıllar önce günlerden bir gün bir kitapçıya girer yüzde elli kısmına her zaman olduğu gibi bakar ve oradan bir polisiye sever olarak bu serinin birinci ya da beşincisini evet beşincisini bilerek veya bilmeyerek alırım. Evet, hatırlamıyorum sonuçta yıllardan bahsediyoruz.  Sonunda birincisini veya beşincisini önce veya sonra bir şekilde alırım lakin diğerlerinin baskısının kolay bulunmadığını öğrenmem de geç olmaz. Sonra seri eksik olduğunda bu iki kitap yıllardır bekler kütüphanede ta ki geçen sene Can Öz'ün twitter hesabından yeni kapaklarla bu serinin yeni basımını paylaştığı tweeti görene kadar. O zaman artık başlarım diye düşünüp hala başlayamamakla beraber bu listede olmayı hak eden ve polisiye sever biri olarak bu kitabı okumayı bu sene çok ama çok istiyorum, teşekkürler.

6.  Tutunamayanlar - Oğuz Atay




Gördüğünüz gibi bu listedeki her kitabın hikayesi var çünkü yıllardan bahsediyoruz. Yıllardır isteyip de okuyamadığım kitaplarla bir kez de burada bu bölüm sayesinde yüzleşmek fena olmadı hani :). Yine yıllardır okumak istediğim ne gücümün ne de azmimin yettiği, yani gözümü korkutan kitaplardan bu kitabı da bu sene çok okumak istiyorum.

İşte istediğim dağlardan altısı bunlar. Biraz sohbet biraz gevezelik ve bol kitapla bu pazar altılısının ilkini yapıyorum umarım devamı da gelir ki gelecek. Şimdiden bir tanesini yazdım. Ben yazarken çok eğlendim umarım siz de okurken eğlenirsiniz. Kendinize iyi bakın, bugün pazar çaylı kahveli bol keyifli okumalar yapmanız dileğiyle :).

Dipnot: Fotoğraflarınhepsini İdefix sitesinden aldım.
http://www.idefix.com/

Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin :)

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi
Devamını Oku »

6 Ocak 2017 Cuma

Sevgili Güllük #18

These Days





Devamını Oku »