18 Ocak 2017 Çarşamba

Attila Marcel - Sylvain Chomet (2013)

Merhabalar, bugün size çok tatlı bir Fransız filmi önereceğim. Görüntü kalitesi, dekoru ve renkleriyle Wes Anderson'ı anımsatan izlemesi çok zevkli tam bir pazar filmi, Attila Marcel. Ben de pazar izledim, çok güzel oluyor ama çarşamba önermiş oldum ama :) yani her zaman izleyebileceğiniz içinizi ısıtan filmlerden. 



Filmde baş karakterimiz Paul Marcel, ailesinin ölümünden sonra ikiz teyzelerinin yetiştirdiği, onlarla yaşayan onlara dans stüdyolarında piyanosuyla eşlik eden ve bolca hamur işi yiyerek hayatına devam eden bir gençtir. Sosyete teyzelerinin onun için karar verdiği bir yaşamı yaşamakta ve sorgulamamaktadır. Tek şartı da o küçük hamur işleridir. Bir de 15 yıldır yılın genç piyanisti olmak için yarışmaktadır. Bu tek tüze hayatı bir gün piyanist tamircisi görme engelli M. Coelho'nun düşürdüğü plağını ona vermek isterken sıradışı komşusu Madam Proust, onun bahçesi ve bitki çaylarıyla tanışır. Bu bitki çayı ve biraz müzik onu geçmişine, bebekliğine, annesi ve babasına götürür. 



Film Paul'un bebek bakışları ile açılır ve babasının korkutucu bakışıyla son bulur. İşte bu bakış ve rüya yüzünden uyuyamaz ve hiçbir fotoğrafa babasını dahil etmez. Annesinin özlemiyle yaşayan Paul teyzelerinin ona çizdiği yolda sessizce, elindeki çörekleri yiyerek yürür ama bu yol Madam Proust tarafından bilerek ve isteyerek sekteye uğratılır ona geldiği yeri gösterip kendi yolunu çizmesini sağlar. 



Görüntüsü kalitesi, renkleri ve dekoru Wes Anderson filmlerini anımsatıyor dedik (dedik diye anlaşılmasın ki özenti, çünkü değil o tatta :)) aynı zamanda içindeki o olumlu ruh hali de. Müzikleri çok ama çok güzel. Geçmiş müzikal tadında. Her anıya gidişimizde bir şarkı eşlik eder bize. Bunun dışında da yine çok tatlı Fransız şarkıları var, bayıldım. Film benim bayılarak izlediğim, gördüğüm, yaşamak istediğim evlerde geçiyor. Yüksek kapılı tavanlı eski binalar olur ya, orada. Mimariyi pek göremesek de iç dizayn ve yüksek tavanlar beni yeterince mutlu ediyor. Özellikle Madam Proust'un gizli bahçesi beni benden aldı. Nasıl bilmiyorum ama çok güzel olmuş. 


Önemli mekanlarımızdan biri de Paul'ün gitmekten zevk aldığı park. Orada Madam Proust'a da denk gelir ve artık aynı bankı paylaşırlar. Ve orada geçen Madam Proust'un bir diyaloğu var ki müthiş. Sizlerle de paylaşayım:



A: Ağaç hasta onu kesip, yerine yenisini dikeceğiz. Hayatın döngüsü böyledir.
M. P.: Katip kılıklı birinin hayat döngüsünü açıklamasına ihtiyacım yok.
A: Bakın ben burada yalnızca işimi yapıyorum.
M. P.: Bütün piçler böyle söyler.
B.:Bakın! Aynısından dikiyoruz.
M.P.: Çocukları güneşten bu koruyacak! Nesiller boyu cilt kanseri garanti!
M.P.: Ne ahmak bir ineğim! Çocukların geleceği umurlarında bile değil. O zaman cennette boktan bir bulutun üzerinde olacaklar. Ben sizin cennetinize inanmıyorum. Budistim ben! Budistim, siktir olun gidin. Cennet buracıkta ve siz onu mahvediyorsunuz. Lanet olası tuvalet kapılarını okusanız yeter! "Lütfen burayı bulduğunuz gibi bırakın!" Tuvaletinize gezegeninizden daha iyi bakıyorsunuz.


Marcel ve Proust isimleri tesadüf değil. Marcel Proust'un ismini taşıyan bu iki karakter yazarın hem ismini hem de hayatlarını beraber tamamlıyorlar. Paul geçmişin yükünü Madam Proust sayesinde öğreniyor aslında kabulleniyor. Onun sayesinde Marcel adını sahipleniyor, babasını hatırlıyor. Zaten Proust'a anı, hafıza konusunda göndermeler yapılıyor, birkaç yerde okudum. Şahsen Proust okuma şerefine henüz nail olamadığımdan yorumlarda denk geldim.




Yönetmeni araştırırken Paris, I Love You filminde kısa filmi olduğunu gördüm ve hatırlamadım hangi film olduğunu tekrar izledim o da çok güzel. Zaten bu farklı yönetmenlerden oluşan kısa filmlerin olduğu film benim en sevdiklerimden bu film sayesinde bir kez daha hatırladım. 


Ben böyle tatlı Fransız filmlerini izlemeye bayılıyorum, eğer siz de seviyorsanız bu filme şans verin :).


Dipnot: Fotoğraflar bana aittir :).


Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin:

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi

6 yorum:

  1. Fransız filmleri bana biraz duragan geliyor.Bu da yavaş mı ilerliyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana normalde yavaş denilen filmler de yavaş gelmediğinden bana göre yavaş değildi, ağır ilerlemiyordu 😄

      Sil
  2. Not edildi efenim, severim böyle filmleri ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çok severim, izledikten sonra yorumunu da yaz merak ederim :).

      Sil