İzlenilesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İzlenilesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2018 Salı

Atıştırmalık #41 (3 Hitchcock)

Notorious (1946)


öneri makinesi

Cary Grant Hitchcock'un sevdiği aktörlerden biri burada kendisine İsveç'in güzeli Ingmar Bergman eşlik ediyor. Romantizmi yüksek bu film noir yani kara filmde Amerika için ajanlık yapmayı kabul eden Bergman ajan Grant'a aşık olunca Grant'ta karşılık verince olanlar olur. Hitchcock'un gerilim ve suç filmlerini daha çok severim özellikle mizahla birleşince ama bu da fena değildi.

Strangers On A Train (1951)


öneri makinesi

Eşinden boşanmak isteyen ünlü tenis oyuncusu Guy Haines eşini ikna etmeye trenle giderken yolda ilginç bir adam, Bruno Antony ile tanışır. Sohbete başlayan ikiliden Bruno varsayımsal olarak yakalanmadan cinayet işleme fikrini ortaya atar ve buna öyle inanır ki kaçınılmaz son maalesef gecikmez. Ustadan başarılı bir gerilim ama Bruno'yu canlandıran Robert Walker'ı anmak gerekir. Öyle güzel ki sinir bozucu. Bruno karakteriyle Psycho tadı almadım da değil :). Çok sevdim.

The Man Who New Too Much (1956)


Öneri Makinesi

1934 Hitchcock yapımı filmin Doris Day ve James Stewart'lı yeniden çevrimi. Doris Day'in ünlü Que Sera Sera şarkısını seslendirdiği film. Fas tatillerinde istemeden bir suikast planını öğrenen Amerikalı bir ailenin oğullarının kaçırılınca, ebeveynlerinin onu aramalarını izleriz. Çok ağır ilerleyen bir film, mizah yönü iyi ama bir şeyler eksikti filmin çok iyi olmasına mani. Yine de ben Hitchcock derim başımın üstüne koyarım tabi o ayrı :). Bir de James Stewart yine Hitchcock'un sevdiği aktörlerden, ikilinin diğer iş birliklerine de bakmanızı öneririm.

Önceki Alfred Hitchcock atıştırmalığına gitmek için tıktık ve tıktık.
Devamını Oku »

11 Ekim 2018 Perşembe

Sorry To Bother You - Boots Riley (2018)

Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama dünya çöküyor diyen rapçi (The Coup) Boots Riley'den fantastik komik satirik bir ilk film.

Öneri Makinesi
Sorry To Bother You

Cassius Green amcasının garajında sevgilisi Detroit ile yaşayan ve iş arayan bir vatandaştır. Tele pazarlamacı olarak iş bulan Cash (Cash- nakit para, green- yeşil yani doların rengi de diyebiliriz) günümüzün fantastik bir yorumunda işinde hızla yükselirken kendisi olmayı ve değerlerini aldığı sıfırlara yavaş yavaş değişir. Sanatçı ve aktivist kız arkadaşı Detroit'ten, maaşını alamayan greve giden arkadaşlarından, dünyanın kötü gidişatından da para kazanmak için çıktığı asansör gibi gittikçe uzaklaşır.

Öneri Makinesi

Filmdeki küçük detaylar filmin verdiği mesaja çok güzel eşlik ediyor. Fantastik bir zamanda geçmesi yaşadığımız dünyadan fazla uzak olduğu anlamına gelmiyor. Irkçılık, kapitalizm, ikiyüzlülük, köleliğin yeni formları, her türlü şiddet, bozulan ahlaki değerler, medyanın rolü ve birçok konuya değiniyor ve bunu güzel bir görüntü yönetimi ve yönetmenin grubu The Coup önderliğinde Janelle Monae, filmin başrolü LaKeith Stanfield'ın gibi isimlerin eşlik ettiği film müzikleriyle destekliyor.

Öneri Makinesi

Çok başarılı bulduğum bu filmde eksikler yok değil ama bir şans vermenizi şiddetle öneririm. İzledikten sonra insanın aklına Childish Gambino'nun This Is America şarkısı gelmemesi elde değil o yüzden o şarkıyı buraya bırakıyor ve keyifli seyirler diliyorum.
Devamını Oku »

7 Ekim 2018 Pazar

Dört Mevsim Hikayeleri - Eric Rohmer (Seri Filmler #8)

Eric Rohmer'da seri ben de Rohmer sevgisi çok olunca bu seriler ben üşenmeyip yazdıkça devam edecek (mesela aylardır bekleyen bu yazı gibi :):)). Kendisini ne kadar sevdiğimi daha önce yazdığım serisinde de bahsettim lakin yine belirtmekte bir sakınca görmüyorum. Fransız Yeni Dalga Sinemasının babalarından sayılan Rohmer'ın bu serisinin adı bile insanı filmlerini izlemeye davet ediyor. Adından da anlaşıldığı üzere 4 mevsimin baş rolde olduğu bu filmlerde Rohmer kaçamak bir hafta sonu ya da kısa bir yaz tatili tadında en iyi anlattığı şeyleri anlatmaya devam ediyor.

Eric Rohmer'dan "Altı Ahlak Hikayesi" yazısı için tıktık.
Eric Rohmer'dan "Komediler ve Özlü Sözler" yazısı için tıktık.


Diğer film serilerini okumak için tıktık.

Conte de printemps - İlkbahar Hikayesi (1990)


Öneri Makinesi


İlkbahar ile giriş yaptığımız serinin ilk filminde, Jeanne bir partide tanıştığı Natasha'nın evine davet etmesiyle arkadaşlıkları başlar. Natasha, annesi tarafından terk edilmiş babası tarafından da evde yalnız bırakılmış genç bir üniversite öğrencisi, Jeanne ise düşünmeyi seven sakin yapılı işini severek yapan bir felsefe öğretmeni. Natasha'nın babası ve Jeanne arasında çöpçatanlık yapmasıyla ağaçların çiçeklerini açması gibi bu aşk da yeşerecek midir?

Filmde felsefe, edebiyat, resim ve müzik gibi diğer sanat dallarının desteğiyle ortaya çıkan görsel ve işitsel bir şölenle seriye muhteşem bir başlangıç yapıyoruz.

Conte d'hiver - Kış Hikayesi (1992)


Öneri Makinesi


Her yaz aşkı gibi dolu dizgin geçen beraberlikten sonra ayrılan iki sevgili Felicie ve Charles bu anıyı bir çocukla taçlandırırlar yalnız ayrılırken "öylesine" yanlış adres veren Felicie bu çocuk haberini sevgilisiyle paylaşamayacaktır. Girdiği hiçbir ilişkide istediği mutluluğu yakalayamayan ve beş yıl boyunca inatla Charles'ı bekleyen Felicie sonunda aşkına kavuşacak mıdır yoksa boş bir ümit uğruna mı beklemektedir?

Bir kış hikayesi ancak bu kadar sıcak anlatılabilirdi. Rohmer'ı daha çok yazlık evler, sofralar ile izlemeye alıştığımız için filmin kışın geçmesi ilginç gelmedi değil ama Rohmer'ın mevsimi kış olsa da ruhu yaz :).

Conte d'été - Yaz Hikayesi  (1996)


Öneri Makinesi


Genç Melvil Poupaud'un (Laurence Anyways dersem anımsayacaksınız) Gaspard olarak arzı endam ettiği bu filmde, genç bir adamın yaz aşklarını izliyoruz. Arkadaşının yazlık evine kız arkadaşını beklemek için gelen Gaspard dereceli bir matematik mezunu ama müzikte de amaçları olan bir genç. Sevdiğini düşündüğü kız arkadaşı Lena'yı beklerken tanıştığı, harçlığını çıkarmak için garsonluk yapan antropoloji öğrencisi Margot ile güzel bir arkadaşlık kurar. Onun önerisiyle tanıştığı Solene ile de münasebetini ilerletirken beklediği kız arkadaşı Lena gelince Gaspard için durumlar biraz karışır. Peki hepsine aynı sözü veren Gaspard'ın seçimi kimden yana olacak?

Plaj voleybolu, deniz, güneş, kumsal, yazlık verilen sözler, heyecanlar, küçük dargınlıklar, müzik, sofralar ve mutlu anılarla yazı özletecek tatlı mizahıyla güzel bir Rohmer filmi :).

Conte d'automne - Sonbahar Hikayesi (1998)


Öneri Makinesi

Ve serimizin son filmi yine tatlı bir aşk hikayesi. Hayatının sonbaharı değil ama ikinci baharında olan şarap üreticisi Magali'nın arkadaşlarının çöpçatanlık yetenekleriyle oluşan karmaşık ilişkilerinin hikayesi. Yaz bitmiş üzümler olgunlaşmış şarap için hazırlanırken bir kadın da hayatının yeni heyecanına kapısını açacak mıdır?

Fransa, üzüm bağları, şarap, peynir, biraz zeytin, ekmek ve serin bir öğle vakti arkadaşlarla edilen tatlı sohbetler gibi geçen Rohmer'dan seriye eski dostları Marie Riviére ve Béatrice Romand ile tatlı bir kapanış :).

Sen hala Eric Rohmer izlemediysen ne duruyorsun, hadi hemen yazıyı kapatıyor ve sana en yakın gelen mevsim ile beraber onun büyülü dünyasıyla tanışıyor, pazar gününü güzel bir keşifle taçlandırıyorsun. Sonrası gelir zaten, keyifli kalın :).
Devamını Oku »

26 Eylül 2018 Çarşamba

İntikam Hiç Bu Kadar Kanlı Olmamıştı: Mandy (2018)

Öneri Makinesi
Mandy

Panos Cosmatos'tan saykodelik, ilginç bir şekilde komik, dini motiflerle örülü Nicholas Cage ve Andrea Riseborough'un başrolde olduğu bol kanlı bir intikam hikayesi Mandy.

Öneri Makinesi
Mandy

Hayatının aşkının, kaçık bir adamın etrafına toplanmış kaçıklardan oluşan dini bir tarikat tarafından  öldürülmesiyle tüm zamanını, aşkını diri diri yakanları bulup cezasını vermeye harcayan oduncu Red Miller'dan, orakçı (reaper; the grim reaper: ölüm meleği) Red Miller'a dönüşümünü izliyoruz.

Red (adı da boşuna kırmızı olmamış tabi), aşkı Mandy ile sessiz sakin bir yerde yaşayan kendilerine göre rutinleri olan bir çift. Mandy, tarikatın baş kaçığının radarına istemeden takılınca çiftin hayatı tümden değişir. Tabi tarikat dışında kara kurukafalar (ayy Türkçe'si tekerleme gibi oldu, The Black Skulls işte) olarak nam salmış uyuşturucu maddenin etkisi altındaki zırhlı insansıları unutmamak gerek. Onlar da Red'in intikamından bir şekilde nasibini alacaktır.

Öneri Makinesi
Mandy

Diyaloğun az olduğu mistik bir 1983 yorumunda geçen bu intikam hikayesinde, filmin anlatımı en çok öne çıkan şey. Bölümlere ayrılan filmin, başı daha sakinken sonradan aksiyon başlar. Konusu itibariyle yarattığı gerilimi ve aksiyonu destekleyen efektler ve müziğin gücü yadsınamaz. Filmin atmosferi çok güçlü ve sizi etkisi altına alması uzun sürmüyor. Oyunculuklar da başarılı.

Öneri Makinesi
Mandy

Sonuç olarak anlatımı türünün çoğu örneklerinden biraz daha farklı olan bu aksiyon suç gerilim filmi severlerine önerir, mutlu günler dilerim :).
Devamını Oku »

24 Eylül 2018 Pazartesi

Maniac (2018)

Geçen seneki başarılı mini dizilerden sonra bu sene dizi dünyasında izlediğimiz film yıldızlarının sayısı da rekabet de artmaya başladı. Bu durumdan asla şikayetçi değil mutluyuz çünkü rekabet sayıyı arttırdığı gibi kaliteyi de yükseltti. Peki Maniac bu standardın altında mı kaldı yoksa Emma Stone ve Jonah Hill'i dizi dünyasında da ödül adaylıkları getirecek kadar iddialı mı?

Maniac (2018)

Ödül adayları olur mu bilmem, umursamam da ama benim uzun zamandır izlediğim en güzel bilim kurgu işlerinden biri olduğu kesin. Sonu her ne kadar ortalama olsa da çok tatlı bir hikayeyi 10 bölümde başarılı performanslarıyla Emma Stone ve Jonah Hill eşliğinde izledik.

Maniac (2018)

Netflix orijinal serisinden olan bu dizide, deneklerin kalıcı olarak problemlerinin çözüleceği vaat edilen bir deneyde, bilgisayarın duygu yoğunlundan etkilenen Denek 1( Owen) ve Denek 9 (Annie)  beklenmedik bir şekilde sorunlarıyla yüzleşirken yalnız olmayacaklardır. Bu istenmeyen durum deneyin başındakileri sıkıntıya sokarken bizleri Annie ve Owen ile birlikte zihinlerinde farklı dönemlerden farklı maceralara sürükler. Hikaye içinde hikayeler olan bu dizi on bölüm boyunca tempoyu düşürmüyor.

Maniac (2018)

Dramı dozunda komedisi yerinde bilim kurgusu etkili bu diziyi ben her sevdiğim dizi gibi bir solukta izledim. Filmin gezdiği dönemleri gerek kostüm gerek dekor gerekse makyaj olarak çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Bunun yanında güzel bir soundtracki dizinin önüne geçmeden destekleyici bir şekilde dinledik.

Maniac (2018)

Jonah Hill gerçekten bu diziyle dikkat çekiyor, Emma Stone'u zaten seviyoruz bu dizide de kalitesinden taviz vermiyor. Onlara başarılı performanslarıyla Justin Theroux, Sonoya Mizunu, Sally Field, Jemima Kirke gibi dizi ve film dünyasının önemli isimleri de eşlik ediyor. Özellikle Justin Threoux bence Dr. James K. Mantleray rolüyle öne çıkan yardımcı oyunculardan biri.

Maniac (2018)

Şunu söylemeliyim ki bu deneyi yürüten bilim adamlarının deneklerinin kendilerinin izni dışında istemeden birbirlerini bulması bana Eternal Sunshine Of The Spotless Mind'ı hatırlattı. O filmi de çok seviyorum çünkü bu aklımızın içinde çıkılan gezinti fikri her zaman hoşuma giden bir şey o yüzden o filmi sevenler eminim bu diziyi de sevecektir. Zihnin derinlikleri, içimizdeki şeytanlar, duygularımızın zihnimizdeki somut yansımalarını görmek ve düşünmek bu diziyi etkileyici kılan özelliklerden biri.

Maniac (2018)

Sonuç olarak dizinin bilim kurgu tarafının, anlatımı oldukça eğlenceli kıldığını ve gerçek dünyada baş etmeye çalıştığımız birçok aile, arkadaşlık veya herhangi biriyle girdiğimiz iletişimi, ilişkiyi yine bilim kurgu yardımıyla güzel anlattığını düşündüğüm her bölümü ortalama 30-35 dakika süren bu diziyi  severlerine öneririm :). Diziden aldığım mesajlarından biriyle kapanışı yapmak isterim. Acı, sorunlar kaçınılmaz belki ama bunları her zaman tek başımıza taşımak zorunda değiliz.
Devamını Oku »

16 Eylül 2018 Pazar

Limonata Tadında Film Maratonu Bitiş

Yazın başında büyük umutlarla başladığım izleme listemden 30 filmi seçtiğim, son 3 yıl içinde çekilen filmleri izleme amaçlı koca bir yaz boyunca verilen süreyi kapsayan Limonata Tadında Film Maratonu'nu ben tabi ki bitiremedim. Bırakın bitirmeyi yanına yaklaşamadım.

Bu liste dışı 3 filmi tarihleri uyduğu için yazdım ki öncesinde böyle bir şeyin olabileceğini tahmin ettiğimden bu hakkımı saklı tuttum :). Maraton için 30 film seçtim ama bir defter dolusu izlenecek film listemin olduğu unutulmasın :).

Yavaş yavaş herkes sonucunu paylaşırken ben paylaşmasam mı çok dedim çünkü maratonuna katılanların yüz karası olarak bırakın 30 filmi üçte birini bitiremedim :/. Meydan okumalarda bana bir şeyler oluyor daha da yapamıyorum sanki :). Son dönemlerde daha çok dizi izlediğimden öncesinde de pek film izlemediğimden izlediğim filmlerin de meydan okumanın tarihlerine uymadığından maalesef sonucum 9 film oldu :(. Film sonu notlarımı yazdım diye yayınlıyorum yoksa rezillik :). Umudumu kaybetmiyor başka meydan okumalara diyorum (hala!?!). Engineering Vibes ve Thesaglams' a teşekkürlerimi sunarım bu güzel maraton için. Önemli olan katılmaktı dimi blogdaşlarım :).

1. Ahlat Ağacı - Nuri Bilge Ceylan (2018)


Öneri Makinesi

Yine muazzam bir film, çok güzeldi. Gözlerim doldu, güldüm de. Diyalog ve monologlar düşündürücü ve o kadar güzel yazılmış ki, Tiryaki kamerasıyla daha da etkileyici oluyor. Her ne kadar zaman zaman inkar etsek de eleştirsek de değişeceğiz asla benzemeyeceğiz desek de annemizin babamızın çocuklarıyız.

2. Oh Lucy - Atsuko Hirayanagi (2017)


Öneri Makinesi

Kısa filmini izlediğim keşke uzunu olsa dediğim filmin aslı uzunmuş :). Kısa filmdeki beklentimden çok daha farklı bir filmdi. Güzeldi. İstifçi içe kapanık ve yalnız Lucy bir gün İngilizce dersine başlaması ve yıllar sonra ilk kez başkası olma şansı deneyimi ile monoton hayatından çıkar. Daha güzel olabilir miydi bence evet ama yine de hoşuma gitti :).

3. Annihilation - Alex Garland (2018)


Öneri Makinesi

İzlerken neden abartıldığını anlamadığım film. Yani iyi, fena değil hatta güzel bile olabilir de pek sevmedim. Bir de o kadar çok gördüm ki her yerde bu filmi, filmin açıklamasını yazmak yerine neden açıklamadığımı yazmayı tercih ederim. Bıktırdılar :).

4. How To Talk to Girls At Parties - John Cameron Mitchell (2017)


Öneri Makinesi

Punk ruhuyla, müziğiyle çekilen filmleri severim. Bu filmin de bir tek punk şarkılarını sevdim zaten yoksa cık, geri kalanını beğenmedim. İnanması güç Hedwig and the Angry Inch'i çeken yönetmenin bu filmi çeken yönetmen olması :/. Siz Hedwig'i izleyin :).

5. Red Sparrow - Francis Lawrence (2018)


Öneri Makinesi

Gereksiz uzun (140 dk) ve pek beğenmedim. Lawrence'ın stili en çok hoşuma giden şey filmde bir de Lawrence'ı seviyorum ben galiba ya; iyi değil ama kötü de gelmiyor gözüme. Sizce de filmde en beğendiğim şeyin Lawrence'ın stili olması garip değil mi :/. Jencim, severim seni bilirsin ama  Phantom Thread'e laf atmakla olmuyormuş değil mi güzelim (Phantom Thread'e bayıldığımdan değil ama Red Sparrow'dan daha iyiydi).

6. Isle of Dogs - Wes Anderson


Öneri Makinesi

Anderson tarzı diye bir şey varsa (ki var) o tarz bu stop-motion animasyon filmde de bangır bangır buradayım diyor. Ara ara sıkılmadım değil ama yine de iyi film. Olmasını ummadığımız bir dünyada köpeklerin dışlandığı ve evcil hayvan olarak kedilerin yerini aldığı Japonya'da, bir adaya terk edilen köpekler arasında sadık bir çocuğun köpeğini arama uğraşını izliyoruz.

7. Don't Think Twice - Mike Birbiglia (2016)


Öneri Makinesi

İlk başta keşke biraz daha inceleseydim de açsaydım dediğim sonrasında toparlayan ve düşecekken stabil kalan film. Fazlaca anlamadığım espri içeriyor, Amerikan esprisi dediklerinden sanırım. Doğaçlama tiyatro olunca akla Mahşer-i Cümbüş geliyor en azından izlerken benim geldi, hehe :). Amerikalı Mahşer-i Cümbüş oyuncularının Amerikan esprileriyle bezeli bir film.

8. Tereddüt - Yeşim Ustaoğlu (2016)


Öneri Makinesi

Güzel çok güzel bir dram. Ustaoğlu izlemeyenler yönetmenin filmografisine göz atsın, pişman olmazsınız. Toplumun farklı kesimlerinden iki kadının benzer hayatları.

9. Kelebekler - Tolga Karaçelik (2018)


Öneri Makinesi

Sinemada izleme şansına eriştiğim çok güzel bir Karaçelik kara komedisi ya da trajikomedisi mi desem bilemedim ama çok güldüm bir de duygulandım. O kötü efektler de olmasaydı iyi olurdu ama olsun. Çok iyi. Üç kardeşin köklerine dönüşü, yol hikayesi. Bir kere daha izlemek istiyorum.
Devamını Oku »

8 Eylül 2018 Cumartesi

İş/Okul Başlayacak Zaman Yok Diyenler İçin 8 Mini Dizi

Yeni okul iş dönemi başlıyor. Bununla beraber bizi heyecanlandıran yeni dizi haberleri geldiği gibi hala izlemek izlediğimiz birçok dizi var listemizde. Artık zamanımız biraz daha kısıtlı malum tatil bitti/bitiyor.

Bir de eğer siz de benim gibi her diziyi sömürüp bitirmeden gün ışığı görmüyor ve hayatla bağınızı kesiyorsanız tüm sezonunu ya da diziyi kısa bir sürede bitirmek için ideal olan bu mini dizilere göz atmanızı öneririm.

Geçen yaz da listesini yaptığım mini dizilerde bu yaz izlediklerim ve sizin için de seçtiklerim aşağıda. Her ne kadar dizilere bağlanmak yerine film izlemeyi tercih etsem de bu mini dizilere hayır diyemedim :). Türk internet dizilerinin özellikle mini dizilerin artmasıyla bu sefer listemizde ne mutlu ki bir Türk dizisi de var :). Herkesin kendine uygun bir dizi bulacağı bu listede severlerine hitap edecek her türde dizi bulmak mümkün. Diğer liste nerede diyenler varsa buyrun :). Ben onları çoktan bitirdim başka yok mu diyenleri ise aşağıya alalım :).

1. Şahsiyet (2018)


Öneri Makinesi

Alzheimer teşhisi konan Agah Beyoğlu'nun Türkiye'nin ilk seri katili olma hikayesi. Hakan Günday'ın senaryosunu yazdığı Onur Saylak'ın yönetmen koltuğunda oturduğu bu hem katil hem kurbanın hikayesinin iç içe anlatıldığı Haluk Bilginer önderliğinde oyunculuk şovunu ve muhteşem görüntü kalitesini izlediğimiz bu dizi de bölümlerin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Polisiye ve gerilim severler buraya :).

2. Stranger Things (2016-)


Öneri Makinesi

Kaybolan arkadaşlarını aramaya çıkan 4 afacanın, lise ergenlerinin ve ebeveylerin katkısıyla üç koldan aramasıyla başlayan bu macerada 80'lerde yaşanan garip olayları inceleyen bu dizimizde gerilim, komedi ve tabi ki fantastik severler bu diziden memnun kalacaktır :).

Detaylı yorumu için tıktık..

3. The End Of The Fucking World (2017-)


Öneri Makinesi

Kara komedi, suç, dram ve ergen dizilerini özellikle İngiliz melankolisi ile severler buraya. Bu harika mini diziye bayılacaksınız. Çizgi romandan uyarlanan hepi topu 160 dakikalık uzun bir film izler gibi tek seferde bitirebileceğiniz adının hakkını sonuna kadar veren bir mini dizi. Psikopat olduğunu düşünen James, genellikle konuştuktan sonra düşünen Alysaa ile tanışır ve bir yol dizisi ortaya çıkar. Benim çok sevdiğim bu iki ergenin yol hikayesinin soundtrackine de ayrıca not düşmek isterim çünkü uzun süre o şarkıları dinleyeceksiniz. Yeni öğrendik ki ikinci sezon onayını almış.

Detaylı yorumu için tıktık.

4. Olive Kitterige (2014)


Öneri Makinesi

Dram gibi dram, aile gibi aile, evlilik gibi evlilik :). Uzaktan davulun sesi hoş gelir misali uzun yıllardır evli kalan Kitterige ailesinin bu dramı etkileyici.  Dram severler bu 4 saatlik Olive Kitterege'ın hayatına bir göz atsın.

5. Patrick Melrose (2018)


Öneri Makinesi

Dram ve Benedict Cumberbatch severler buraya zira bu dizide Cumberbatch'e doyacaksınız :). Uyuşturucu bağımlısı, alkolik Patrick Melrose'un çocukluğundan yetişkinliğine hayatını anlatan bu dizi yine 5 kitaplık bir serinin uyarlaması. Her bölüm adını kitapların isminden alıyor lakin sıralama biraz farklı. Cumberbatch'e sevilen oyuncular Jennifer Jason Leigh, Hugo Weaving gibi isimler de eşlik edince dizi etkisini arttırıyor.

6. Ordeal By Innocence (2018)


Öneri Makinesi

BBC yapımı Agatha Christie'nin aynı adlı romanından uyarlanan bu dizi yardımsever bir kadının evlat edindiği çocuğu tarafından öldürülmesinin ardından davetsiz bir tanığın ortaya çıkmasıyla aile bir kez daha geçmişe gider. 3 bölümlük bu dizi diğer listemizde de önerdiğimiz And There Were None severleri özellikle memnun edecek. Polisiye ve Christie severler buraya :).

7. Fleabag (2016)


Öneri Makinesi

Melikşah Altuntaş önerisiyle (kendisinin çok güzel öneriler yaptığı instagram sayfalarını ziyaret etmenizi öneririm) izlediğim 6 bölümlük alaycı, edepsiz, komik ve hüzünlü bu dizide genç bir kadının yaşamına yarım saatlik bölümlerle konuk oluyoruz. 2. sezonun 2019 yılında gelmesi bekleniyor ama tek sezonla kalsa bile güzel iş.

8. Barry (2018 -)


Öneri Makinesi

"Monoton hayatı" aniden kendini tiyatro sahnesinde bulmasıyla değişen Barry'nin hikayesi. LA'de herkes aktördür ama başka bir mesleğin yanında. Barry'nin para kazanma yöntemi ise garsonluk veya kasiyerlikten biraz daha farklı. Aksiyon, suç, komedi ve tabi ki tiyatro severler bu diziye bir göz atsınlar. Sekiz bölümden oluşan birinci sezonunun devamı yolda.
Devamını Oku »

1 Eylül 2018 Cumartesi

Sevgili Güllük #6 (Bir Sinema Severin Kartpostallarla Çıldırma Keyfi)

Instagram hesabımı takip edenler bilirler ki kartpostal, mektuplaşma şu aralar en zevk aldığım yaratıcılığımı destekleyen en büyük hobim. Daha önce şuradaki yazımda bu konulardan bahsettim uzun uzun şimdi anlatmaya gerek yok ama postcrossing bu maceraya atılmama sebep site. Bu siteden, mektup arkadaşlarımdan şimdiye kadar muhteşem kartlar aldım ve almaya devam ediyorum. Bir yılı aşkın süredir postcrossing üzerinden kart alıp gönderiyorum ve şimdiden duvarım kartpostallarla dolu. Bu duvar kısmına geçen kartpostallarda göz bebeklerimden biri, sinema sever olarak tabi ki film kartpostalları. Şimdi ben de size canım blogger Gürültü'nün (kendisinin harika bir blogu var, okumalara doyamıyorum ama tek kötü yanı az paylaşım yapması :() isteğini biraz geliştirerek bir sinema kartları yayını hazırlayayım dedim. İşin ilginç yanı aldığım sinema kartlarının ikisini canım Ezgi'nin yollamış olması :). Ezgi tatlısı dışında geçenlerde alıp çıldırmama sebep olan bir diğer kart ise canım Wong Kar Wai'nin bizi buhranlara sürükleyen en sevdiğim filmlerden biri, California Dreamin' diye günlerce dolaşmama sebep gereksiz yere triplere sokan soundtrackiyle; Tayland'dan gelen Chuncking Express kartı :).

Öneri Makinesi

Diğer kartlara gelirsek;

Ezgi nasıl hissetti ya da öğrendi bilmiyorum ama Jim Jarmusch'u çok severim. Tüm röportajlarını okuyup biraz daha tanıdıkça daha çok sevdiğim bir yönetmen oldu kendisi. Filmlerinin hepsini çok severim ama iki tanesi var ki ayrı severim; onlardan biri blogda defalarca başınızın etini izleyin diye yediğim siyah beyaz kısa filmlerden oluşan bir şaheser Coffee and Cigarettes bir diğeri ise muhteşem John Lurie soundtrackiyle Stranger Than Paradise'tır ki, fotoğrafı görüyorsunuz anlatmaya gerek yok <3. Bir kez daha teşekkürler can kız Ezgi <3.

Öneri Makinesi


Sıradaki kartpostal bir illüstrasyon, filminden daha çok sevdiğim hem de :). Tarantino'ya bir türlü ısınamadım ama bu kart filminden daha güzel, kusura bakmayın fanlar :).

Öneri Makinesi


Bu bir tiyatro oyunu ama benim her sene en az bir kere seriyi hatim ettiğim, canım sıkıldıkça açıp filmlerini izlediğim çocukluğum, ilk sinema deneyimim Harry Potter :). Sinema hali olmasa da torpilli olarak girdi :). Bir başka Harry Potter hayranı mektup arkadaşımdan geldi bu kartpostal. HP sergisinden almış.

Öneri Makinesi


Son olarak yine canım Ezgi'nin bana yolladığı bu siyah beyaz kartı da paylaşmak istedim. Filmden olmadığını düşünüyorum ama Monroe var madem bu kart da bu listede olmalı dimi :).

Öneri Makinesi

Sizin bugüne kadar aldığınız en güzel kartpostal nasıldı ya da bu listede en sevdiğiniz hangisi?
Devamını Oku »

4 Ağustos 2018 Cumartesi

Altı Ahlak Hikayesi - Eric Rohmer (Seri Filmler #7)

Hiç Rohmer izlediniz mi? Ben izledim ve ondan sonra bulabildiğim tüm filmlerini izleyene kadar rahat edemedim. Onun o yazlık evleri, kadın erkek ilişkileri, anlatımı, mizahı ya da sorgulamaları beni peşinden sürükledi ve bırakamadım. Eric Rohmer'ın birçok serisi var ama filmlerine en kolay ulaşılan ve içinde kendisinin tanınmasını sağlayan filmlerinin olduğu seri "Six Moral Tales" yani "Altı Ahlak Hikayesi"'dir herhalde. Bu seride; protagonistlerin inandıkları değer yargıları, hep bir kadın tarafından sınanır. Peki bu kadınların, onların aklını çelmesinden dolayı mı yoksa inandıkları değerlere bağlılıklarının zayıflığından mı ya da başka bir neden mi? Bu ve bu gibi soruların cevapları filmlerde ve sizde saklı. 6 filmden oluşan bu seride her filmden kısa kısa bahsettim ve sevdiklerimi de sıraladım. Peki sizin favorileriniz hangileri?

Eric Rohmer'dan "Dört Mevsim Hikayeleri" yazısı için tıktık.
Eric Rohmer'dan "Komediler ve Özlü Sözler" yazısı için tıktık.


The Bakery Girl of Monceau (1963)



Altı Ahlak Hikayesi'nin başlangıcı bu kısa siyah beyaz filmde evleneceği kadını bulan genç bir hukuk öğrencisi, onu ararken geçirdiği zamanda çapkınlık yapmayı ihmal etmez. Seriye güzel bir giriş ve aslında bizi neler beklediğine dair genel bir bilgi veriyor Rohmer burada protagonistin dış ses olarak anlatımıyla. Filmin en başındaki anlatıcının tasvirleri de sanki bir kitap okuyormuş hissi veriyor.

Suzanne's Career (1963)



Bertrand'ın Guillaume ile arkadaşlığı Suzanne'ın hayatlarına girmesiyle değişir ve bize Rohmer 54 dakikalık siyah beyaz bir seyirlik sunar. Yine kitap okuyormuş hissi veren anlatıcı, dış ses bu filmde de var.

My Night at Maud's (1969)



Pascal okuduysanız filmde eminim benden daha çok mana bulacaksınız lakin okumasanız bile birçok anlam bulacağınız bu filmde; Katolik (canımız Jean - Louis Trintignant) Jean- Louis; kızıyla beraber yalnız yaşayan Maud ile bir gece geçirir ve inandığı değerleri bir kez daha sorgular.

La Collectioneuse (1967)



Tatile arkadaşının yazlığına giden Adrien, yazlıkta sanatçı Daniel ve ara sıra gidip gelen Haydee ile bir nevi ev arkadaşı olur. Çokça ikonik görüntülere sahip bu film sizi mest edecek.

Claire's Knee (1970)



Evlenmek üzere olan Jerome, yazlıkta karşılaştığı yazar arkadaşının kobayı olmayı kabul eder ve arkadaşının evinde kaldığı üvey kız kardeşlerle iletişim kurar.

Love in the Afternoon ( 1972)



Evli mutlu çocuklu Frédéric, eski arkadaşının eski sevgilisi Chloé'nin ani ziyaretiyle öğleden sonraları farklı bir anlam kazanır. Yine serinin adının hakkını veren güzel bir son ahlak hikayesi.

Bu seride en beğendiklerime göre sıralamam aşağıdaki gibi. Eğer siz de izlediyseniz kendi listenizi benle paylaşmayı unutmayın, sinemayla kalın :).

1. Koleksiyoncu Kız (Açık ara serinin en iyi filmi)

2. Öğleden Sonra Aşk

3. Maud'la Bir Gece

4. Suzanne'nın Kariyeri

5. The Bakery Girl of Monceau

6.  Claire'in Dizi
Devamını Oku »

17 Temmuz 2018 Salı

The End Of The F***ing World


İngiliz yapımı adı güzel soundtracki ondan da güzel, adının yazıldığı fon şeklinin ekrana baskısı bile güzel dizi gibi dizi mini gibi mini çizgi romandan uyarlanan mükemmel bir ergen, kara komedi, yol hikayeli bir mini dizi.


Aslında bu yazdığım giriş yazısı baya açıklayıcı olsa da bu güzelim mini diziye, yine de çokça üzerine konuşmak istediğimden daha ayrıntılı bahsetmek isterim, elimden geldiğince izlemeyenler için tadını kaçırmadan.

Charles Forsman'ın çizgi romanından uyarlanan bu dizi, psikopat olduğunu düşünen James ile insanları sinir etmek konusunda doğal bir yeteneğe sahip boğazına düşkün Alyssa ile Alyysa'nın babasını aramak için yola çıktıkları bir yol hikayesi. Toplamda aşağı yukarı iki buçuk saatlik sürede derdini o kadar güzel anlatan bir dizi ki benim gibi filmmiş gibi art arda diziyi sömürüp bitirebilirsiniz ya da tadımlık izlenebilir ki tavsiye etmem. Bir çırpıda bitirin beya.


Unutmayalım ki bu dizi sadece komedi ve dramıyla ilerleyen bir ergen dizisi değil. Suç ve kara komedinin içinde olduğu bir dizi ki bu diziyi daha da ilginç kılan; her şey güzel giderken bir anda ne olduğunu bize hatırlatıp yüzümüze tokat çarpan da bu dizi (bayılırım).

Bu diziyi güzel yapan en önemli etkenler tabi ki karakterleri çok iyi yansıtan başrol oyuncuları Jessica Barden ve Alex Lawther. Ergenlik çağındaki bu iki aykırı gencin çıktıkları yolda geçirdikleri değişimi o kadar güzel oynuyorlar ki bu diziyi daha üst seviyelere çıkarıyor. Tabi değişime uğramamış katıksız ergenlikleri de kabulüm çünkü "aşırı eğlenceli" tipler. Sonuç olarak müthiş iş çocuklar. Bir de dizide bir dedektifimiz Eunice (Gemma Whelan) var ki kendisine ayrı parantez açıyorum bu iki karakter dışında öne çıkan bir oyuncu. Kadronun geri kalanını harcamayayım hepsi güzel iş çıkarıyor ama laf aramızda bu üçünü çok sevdim :).


Bir diğer güzellik dizinin soundtracki. Müziklerini Graham Coxon yapmış ki çok güzel yapmış ama onun dışında seçilen şarkılar o kadar güzel ki tekrar tekrar açıp o sahneleri hatırlayıp hüzünlenmelik. Malum yol hikayesi ve güzel müzik yolların olmazsa olmazıdır. The End Of The F***ing World ekibi de bu işin altından güzel kalkmış.

Filmde benim özellikle sevdiğim kısım dizinin 1998 2008 2018'de de geçse zamanın etkilemeyeceği bir görüntü ve içeriğe sahip olması. Filmdeki bu zamansızlık bana sürekli film eski zamanlarda geçiyormuş hissini verdi (error) ki bayıldım bayıldım. Seçilen şarkılar, kıyafetler ve arabalarla o ruh beslenince tadından yenmez olmuş. İlk bölümlerde Alyssa'nın telefonu yere fırlatıp parçalaması da dizinin bu konudaki tavrını ortaya koyuyor gibi.


Charles Forsman'ın çizgi romanından uyarlanan bu mini diziye ben bayıldım. Birçok insan da bayılmış olacak ki dizinin yaratıcılarını ikinci sezonla darlamışlar ve Netflix ile görüşüyorlarmış. Çizgi roman bittiğinden yeniden yazma ve o ruhu koruma bakımından ikinci sezonu nasıl yapacaklarını düşünseler de kitabın aksine (herhalde içten içe ya tutarsa diye düşünüp) biraz da olsa ucunu açık bırakmışlar ki bence müthiş bir sondu. Yani sonuç olarak ikinci sezon gelebilir bence gelmemeli lakin gelirse ilk izleyenlerden olurum şüphe yok (error 2). Sevdim diziyi çok sevdim, düşündükçe içim daralıyor veya mutlu oluyorum gülüyorum. Bence zirvede bırakmalı ve yapacakları ikinci sezonun berbat olma ihtimaline karşı bizi bu güzel sonla kutsamalılar, amen.

Devamını Oku »