Filmin adını ilk duyduğumda her "Rebel" kelimesini duyduğumda aklıma gelen şey James Dean'i ikon yapan "Rebel Without A Cause" filmiydi. Nitekim, filmin bir sahnesinde tüm karizması ve yakıcı bakışlarıyla James Dean de oradaydı. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz bu dünyadan gelip geçtiği ve gelmiş geçmiş en karizmatik insan olarak zihinlerimizde sonsuz yer edindiği için.
Film iki farklı karakterin hayatlarına odaklanıyor. Hikayeler birbirine paralel şekilde ilerlerken bir yerde bu asi iki gencin yolu ilginç bir şekilde kesişiyor. Ah Tze, geçimini arkadaşı ile beraber gece bozuk para ile çalışan aygıtlarda biriken paraları "toplamakla" sağlayıp gündüzleri arkadaşlarıyla ya da oyun oynayarak zaman geçirir. Onun gündelik yaşamına konuk olurken bu düzenli hayatı aşk ile değişikliğe uğrar. Abisinin arkadaşı olarak tanıştığı Ah Kuei ile aralarında bir arkadaşlık başlar. Sevgisini göstermekte sorun yaşayan asi gencimiz gelgitli halleri ile kızımızı üzer.
Bir yandan da sınavlara hazırlanan ve ailesi tarafından sürekli ne yapılması gerektiği söylenen ve yolu çizilen Hsiao Kang'ın hikayesi var. Film boyunca ağzından sayılı kelime çıkan Hsiao Kang'ın, kendisi hayırlı bir evlat olsun diye annesinin okuyup üflediği muskalara rağmen dershane parasını habersiz alarak kendine yeni bir yol çizmek için yola çıkar.
Aslında bu iki gencin hikayesine odaklanılan filmde yan karakterlerden Ah Kuei'ye ayrıca hatta en çok sevdim. Onun dalıp dalıp sigara içtiği sahneler içime işledi. Sevdiğini sahiplenmesi, bunun için uğraşması ve beklemesi yine çok dokundu bana.
Bir diğer öne çıkan yan karakterlerden biri de Hsiao'nun babası. Aslında en çok ilgi ve sevgi beklediklerimiz yine en çok derdimizin olduğu, bizi de en çok acıtanlar, yaralayanlar oluyor ve belki de sorunlarımızın kaynağını oluşturuyor. Burada da kopuk bir baba oğul ilişkisi ve beklenilen itaatin gerçekleşmediğinde çıkan çatışma aslında bu karakterimizin esas olayı diyebiliriz. Beklenileni vermeyip ben buradayım demenin nerede görülmüş kolay olduğu, burada da asırlardır süren ve asla bitmeyen iki kuşak arasındaki bir çatışmanın ateşini fitilliyor. Ailevi çatışmalar bakımından da "Asi Gençlik" filmi ile benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz.
Karakterin acımasızlığı beni çok rahatsız etti. Filmin başlarında hamamböceğine işkence sahnesi karakterin mizacı konusunda fikir veriyor ki sonradan yine bu yöntemi başka bir karakter üzerinde deneyecektir. Her ne kadar karakteri aşırı itici bulsam da bu konuda başarılı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Filmin müzikleri, ambiyansı ve melankolisine bayıldım. Bayıldım! Kızımızın tarzı beni benden aldı. Bir asi gencin olmazsa olmazı blue jean ve sigara ile gününü motosikletleri üzerinde geçiren ve gang filmlerinin olmazsa olmazı üç arkadaşın maceraları da yine favorilerimden olduğundan oradan da kalbimi çaldı.
Filmi sevince hemen yönetmenin diğer filmlerine baktım ve nitekim şu bilgiyi, hatta spoiler bile diyebiliriz, öğrendim. Yönetmen birçok filminde su metaforunu kullanıyor ve suyu da sevgi olarak tanımlıyor. Sevgiye su gibi ihtiyaç duyduğumuzdan karakterlerin sevgisizlik ile mücadelesi belki de benim özellikle bu film özelinde konuşursak daha çok içine aldı. Bu filmde de Ah Tze'nin evini su basar ve ne zaman ki aşkı bulur, sular çekilir. Sevgiyi bulan ama bununla ne yapacağını bilemeyen Ah Tze, ne zamanki sevgiye yeniden ihtiyaç duyar, sular yeniden yükselir. Film boyunca da baba ve iki ana karakter sürekli yağmurdan ıslanır.
Ben çok sevdim bu filmi, hatta o kadar sevdim ki bana tekrardan Uzak Doğu sinemasını ne kadar sevdiğimi hatırlattı. Yönetmenin diğer filmlerini izlemeye başladım bile. Biraz eski oyun konsolları biraz motorla gezinti, bolca blue jean görmek ve sigara dumanı solumak isterseniz bu filme bir göz atın derim. Susuz da sevgisiz de kalmayın, asi kalın!