Idris Elba'dan, kendisinin yazıp baş rolünü üstlendiği yarı otobiyografik, komik, sıcak bir aile dizisi. Seksenler Londra'sında geçen dizimiz, şimdilik tek sezon ve çerezlik 20 dakikalık 6 bölümden oluşmakta. İkinci sezon 2019'da gelir diyorlar.
Dinimiz, dilimiz, ırkımız, geleneklerimiz veya kültürlerimiz farklı olabilir ama en nihayetinde hepimiz aynıyız diyen In The Long Run, Sierra Leone'den İngiltere'ye göçüp yuva kurmuş Easmon çekirdek ailesinin, Sierra Leone'de büyümüş ve yetişmiş evin babası Walter'ın kardeşi Valentine'ın kalıcı olarak İngiltere'ye gelmesi ile değişen rutinlerine konuk oluyoruz.
Valentine'ın aileye katılması ve İngiltere'deki yaşamına alışması konu edilirken İngiltere'de göçmenlerin maruz kaldığı ayrımcılık çok da derine inmeden küçük detaylarla yansıtılıyor. Ayrımcılığın çeşitli hallerini gördüğümüz dizide karşılıklı ön yargıdan da aynı şekilde bahsedilirken hepsini mizahi ve tatlı bir dille mesajına eklemeyi ve adına sadık kalarak her zaman orta yolu bulmayı ihmal etmiyor.
Dizinin bir diğer ailesi esas ailemizin üst komşuları aynı zamanda en yakın arkadaşları olunca dizi daha da renkleniyor. Evin babaları aynı yerde çalışıyor ve eşleri de yakın arkadaş, aynı okula giden çocukları gibi. 4 kişilik komşu ailemizin 4. üyesinin melez olması diziye ayrı bir renk, daha çok empati ve başka mesajlar da eklemiş.
Dizi de bedava konser veren yetenekli bir gençten güzel şarkılar dinliyoruz ki bu da kısacık dizimizde keyif veren ayrı bir detay. Dönem kostüm ve dekorları da ayrıca hoş. Soğuk İngiliz havası ne kadar sıcak gösterilebilirse o kadar gösterilmiş.
Idris Alba'dan yarı otobiyografik bu dizi, çok etliye sütlüye karışmadan farklılığımız zenginliğimiz diyen komedisi bol güzel kısacık bir aile dizisi. İkinci sezonunun gelmesini umduğum bu diziyi türünü severlerine önerir, keyifli seyirler dilerim :).
Devamını Oku »