Okunulası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Okunulası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ocak 2017 Pazartesi

#17 Çelınc 14. Gün

14. Keşke arkadaşım olsa dediğim ünlü?

Ohhh çok güzel soru geldi :). Düşünsem aralarından seçemem belki ama bu soruyu okuduğumda aklıma bir isim geldi çünkü ben büyük takipçisi olduğumdan hep komşum olsa komşum olsa diye gezen biriyim :). Kim mi? Mabel Matiz :). Ondan müthiş bir arkadaş olurdu. Multi yetenek, iyi kalpli (en azından görüğümüz kadarıyla ), çok yönlü, sanatsever, beste yapar, söz yazar, şarkı söyler,
Devamını Oku »

29 Ocak 2017 Pazar

Hikayeler #4

Merhabalar, nasılsınız? Nasıl geçiyor günler? Benim bu aralar çokça bolca şansa ihtiyacım var, bana şans dileyin, gönderin :). Ben bugün üşengeçliğimi kırmak istedim ve art arda yazıları yayınlıyorum. Birkaç gündür hazır yayınları bile yayınlamaya üşeniyordum bugün bir dur diyebildim neyse ki ve yine süper kitap önerileriyle karşınızdayım :). Bir de aşağıda ilk karşılaştığım bir sorun oldu nedenini bilmiyorum ve çözemedim son çare olarak da gri alt
Devamını Oku »

#17 Çelınc 13. Gün

Hepinizin istediği, hayali gerçek olsun, benimki de :).

13. 10 yıl sonra nerede, nasıl yaşamak istiyorsun?

Sevdiğim insanlarla, sevdiğim bir yerde, bir sürü insan dışındaki canlıyla beraber, çeşitliliğin çok olduğu, toprakla iç içe, huzuru bulduğum, mutlu olduğum ve ettiğim evim diyebileceğim bir yerde :).


Devamını Oku »

#17 Çelınc 12. Gün

Ayyyhh, noldu bana nazar mı değdirdim kendime, bir iki gündür üşengeçliğim üstümde hazır yazıları bile yayınlayamadım, çelıncda nerede kaldık noldu kaçırdım ama yetişeceğim. Yeni yazıları hazırlıyorum, görüşmek üzere :).

12. Son 10 yılda hayatında neler değişti?

Her şey.


Mabel Matiz - Yaşım Çocuk

Devamını Oku »

26 Ocak 2017 Perşembe

#17 Çelınc 10 Gün

10. Asla unutmak istemediğin anın.

Hımmm, gün geçmiyor ki bir tane zor olmayan soru gelmesin :). Valla çok geniş bir soru ben daraltıyorum ve blogda unutamadığım bir anımı düşüneyim. Düşünüyorum. Sanırım beni aşırı aşırı mutlu eden yorumları unutmak istemem çünkü beni yazmaya teşvik ediyor, buraya verdiğim emeğin geri dönüşü olduğunu gösteriyor ve beni çok mutlu hissettiriyor. O yüzden blogla alakalı bu anımı unutmak istemem :).


Multitap - Battaniyem




Devamını Oku »

25 Ocak 2017 Çarşamba

#17 Çelınc 9. Gün

9.Göç etmek zorunda kalsan yaşamak için seçeceğin ülke?

Tabi zorunda olmasın isteyerek olsun. Hımm, valla seçmekte zorlanacağım bir soru daha çünkü ben her yerde yaşamak, kültürünü tanımak isterim. Aklıma birçok seçenek geliyor tek bir tane seçemem ama bir baştan başlayayım :). Eskiden beri neden bilmiyorum, İtalya'ya hiç gitmediğim halde içimde bir sıcaklık var oraya karşı ne zaman orası hakkında bir şey okusam görsem mutlu oluyorum, içimi bir sıcaklık kaplıyor. Mutfağını da çok seviyorum. Bir de diline de merakım var ders almışlığım da vardır, oraya gidip devamını getirmek isterdim, konuşmak çok güzel ve kulağıma hoş gelen bir dil. Bu nedenlerden ötürü ve en azından bu hissin kaynağını görmek güzel olurdu ama bunun dışında Avrupa'yı, Asyayı, Afrika'yı, Güney Amerika'yı, Avustralya'yı, Kuzey Amerika'yı kısaca tüm dünyayı merak ediyor, yaşamak, yaşamasam bile görmek bir süre kalmak isterim. Ülkeyi geçtim kıta kıta bahsediyorum farkındaysanız çünkü bir iki ülke yeterli cevap gelmiyor bana :).


Can Kazaz - Kırlangıçlar gibi


Devamını Oku »

24 Ocak 2017 Salı

#17 Çelınc 8.Gün

8. Bir dahaki hayatında kim olmak isterdin?

Şaka maka yapıyorum şu meydan okumayı düzenli olarak hem de neredeyse yarısını katettik yolun :). Bugünkü soruyu da hiç düşünmedim yazarken artık bir şeyler düşüneceğiz :)

Herhalde iyisiyle kötüsüyle sevabıyla günahıyla yine kendim olmak isterdim. Şimdi başkası uzaktan iyi hoş görünür bilmezsin derdini tasasını,davulun sesi uzaktan hoş gelir yani ve yine bilumum atasözleri :). Yine bir soruya atasözlerimizle cevap vermişim :). Neyse ben yine ben olmak isterdim herhalde ama farklı zamanlar ve mekanlar olsa fena olmaz hani :). O da madem bir daha geliyorum dünyaya yeni bir şeyler göreyim diye:). Hep aynı hep aynı :).


Athena - Kendi Yolumda


Devamını Oku »

23 Ocak 2017 Pazartesi

#17 Çelınc 7. Gün

7. Eğer bir hayvan olsaydın hangisi olurdun?


Nilipek - Senden Uzakta



Kesinlikle köpek olurdum. Zaten arada düşünmüyor değilim acaba önceki hayatımda köpek miydim diye, belki de çok sevdiğimden. Sadığım, sevdim mi severim, ilgiyi severim, boğazıma düşkünüm falan filan. Bir de burada da belirteyim yıllardır aşağıda koyacağım videolardan birinde başkarakter olmak istedim, hala arada açıp izliyorum, onlarla duygulanıp sevinip bir gün onlar gibi olmanın hayalini kurup ömrümün o anının gelmesini bekliyorum :) Bence artık olmalı :). Bu video sadece örnektir bu arada, daha çok izliyorum da :)




Köpek olmasaydım da bukalemun falan olurdum kaçmak yerine olduğu yerde kalıp renk değiştirerek hedef falan şaşırtırdım, varmış da yokmuş gibi görünüp canımın istediğiyle istediğim zaman muhattap olurdum. Süper kahraman gibi gücün var daha ne olsun bir de ağırkanlı hayvanlar, bir takım üşengeçlikler, renk değiştirmelerinden belli. Dilleri de çok çok hızlı yemek konuşunda hem olduğu yerde kalıyor hem doyuyor yok böyle bir hayat. Etrafta gördü mü yemek dil hooppp dışarı zaten hızlı. Zaten dedik ya ağırkanlı pek hızlı da değil, yattığı yerden yine bir diğer süper gücü diliyle hominide gırtlak gubidi gandi yan gel yat keyfim. Keskin gözlerinden biri bir yöne bakarken diğeri başka yöne bakabiliyormuş. Bir taşla iki kuş, iki bakışa gerek yok, yine bir rahatlık bir güzellik. Hala sırları tam olarak çözülemeyen karmaşık hayvanlar, zekiler zeki olmasalar bu kadar yan gel yat üniversitesi bitirmezlerdi herhalde, armut piş ağzıma düş kolay değil yani :). Ha bir de ağaçta yaşıyorlar başka bir güzellik. Tam benlik süper hayvanlar :). Bir de böyle gözleri patlak patlak çok tatlılar, ağır ağır pıt pıt yürüyorlar :).




Bu arada benim bukalemun görüp sevmişliğim var artık ne kadar sevilebilirse :). Baya ağaç oldum kolumda, bacağımda gezindi çok tatlı bir şey böyle pıt pıt pıt tırmanıyor. Bir de benim karşılaştığım gözlerini öyle yavaş açıp kapıyordu ki çok tatlıydı aynı ben, bir üşengeçlikler tembellikler falan :). Gerçi zavallıcığı düşürdüm de neyse ki kaçmadı ve NEYSE Kİ bir şey olmadı yine de baya alıştık birbirimize :).

İşte böyle benim cevaplarım, sizinkileri de merakla okuyacağım :).


Dipnot: Fotoğrafı aşağıdaki linkten aldım, bukalemunlar hakkında da bir makale okuyabilirsiniz :). İlginç hayvanlar :).

http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/eylul_2015/renklerin-dili/2564

Devamını Oku »

21 Ocak 2017 Cumartesi

Atıştırmalık #3

Merhabalar, yine bir atıştırmalıkla sizlere iki film ve bir kitaptan bahsedeceğim. Bu arada ben de Kara Komedi listesi hazırlamaya devam ediyor bir de hikayeler (küçük bir güncelleme var orada bir bakın:)) serimin yeni listesini yazıyorum. Umarım ikisi de yakın zamanda blogda olacak :) Sizlerden de bazı öğretmen ve öğrenci arkadaşlarımın tatili başladı, umarım güzel planlarınız vardır. Güzelce dinlenin, okuyun, tanıyın, keşfedin, gezin tozun tadını çıkarın :). Ve en az bir yeni şey deneyin, yeni bir şeyler tadın, görün, okuyun, gezin size iyi gelecek :). Büyük bir şey olmasına gerek yok, sizin için yeni ilk olan herhangi bir şey yapın, hatta gelin bana da yorum olarak da yazın :).

La Piscine - Jacques Deray (1969)




Bu filmi de Sade ve Derin blogunda gördüm, merak ettim ve izlemeden önce tesadüf öğrendim ki A Bigger Splash filmi aslında bu filmin yeniden yapımı imiş. Tek bir şey söylemek istiyorum Alain Delon <3 :). Filme gelirsek de ortalama bir suç gerilim filmi, pek objektif olamıyorum dönemin modası beni benden alıyor gerçekten. Renkler, dekor, kıyafetler çok güzel.

A Woman Under Influence - John Cassavettes (1974)




Gena Rowlands'ın muhteşem bir performans sergilediği John Cassavettes filmi. Ben baya sıra sıra izliyorum Cassavettes filmlerini ama hiçbirini sevmiyorum Gloria kadar. Ama izliyorum yine de çünkü güzel filmler. Ama daha rastlamadım Gloria gibisine.

Kabuk Adam - Aslı Erdoğan 




Uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı Aslı Erdoğan, birçok kitap yorumlarında okudum, gördüm ismini ve bu kitapla bir giriş yapmış oldum. Ara ara tekrar edilen yerler olsa da ben çok beğendim, su gibi aktı. Yazarın da ilk kitabı benim de okuduğum ilk kitabı. Sıra sıra tüm eserlerini okumam için sanırım bu kitap vesile olacak :). Bu arada kapağına ve rengine bayıldım. (Ayraç Eskişehir'den, selam olsun :))



Öneri Makinesi'ni sosyal medyada takip edin.

Twitter
Tumblr
Soundcloud
Devamını Oku »

#17 Çelınc 5. Gün

5. Her zaman ve bazen özlediğin iki şey?

Huzurlu bir ortamda yaşamak ve (bu aralar) Ankara'da üniversitemin ilk iki senesi.


Mabel Matiz - Yıllar Saçlarına
Kalben - Haydi Söyle





Devamını Oku »

20 Ocak 2017 Cuma

#17 Çelınc 4.Gün

4. Etrafındakiler hangi sorunun çözümü için sana gelirler?

Valla öyle bir Güzin ablalık durumum yok, baya yakınlarım dertleşmek için, fikir danışmak için gelir çok çok. Durduk yere hiç öyle aman şu sorunum var dur şunun alnında sorun çözücü, alanında uzman yazıyor bir danışayım diyen yok yani :). Ya da ben hatırlamadım, bilmiyorum. Belki de onlar bana gelmeden seçip anlatıyorlarsa bak onu bilemem :). Ben bu soruyu biraz manasız buldum belki de ben farklı yönden düşünüyorum bilemeyeceğim yani. Arkadaşımın, ailemin derdi var anlatası da varsa gelir anlatır herhalde ayy bu anlamaz bunu geç, bu sorunda uzman bir gidip sorayım demez herhalde :). Sonuçta amaç paylaşmak yani, yükü hafifletmek. Akıl akıldan da üstündür (ve bilimum atasözlerimiz :)) Kendimi düşünüyorum; şuna şunu sorsam, kalanına şunu sorsam, o pek anlamaz onu geç buna danışayım demiyorum herhalde. Diyor muyum acaba bilemedim, blogger kendini sorgulamaya girişti yine, hadi ben kaçar :). Aşağıya da manalı şarkı koydum, halledebilir, üstesinden gelebilirdik falan diyor :). Bu challenge'ın baya kendi içinde bir abur cuburu, müzik arşivi oldu Türkçe alternatif hem de kendiliğinden ama bu ayrıntıyı fark etmek hoşuma gitti bir anda, devam ederim ben böyle sorulara manalı şarkılarla :):):)



Birileri - Halledebilirdik




Öneri Makinesi'ni sosyal medyada takip edin.

Twitter
Tumblr
Soundcloud
Devamını Oku »

18 Ocak 2017 Çarşamba

#17 Çelınc 2. Gün

Ahh ahha kendi ellerimle kendimi yaktım, ben nasıl oldu da bu challenge'a katıldım bilmiyorum, evet sorular çok güzel, okuması da çok güzel ama gel gör ki yazması çokkkk zorr. Yani önceki yazımda bir de gittim neler yazdım, düşündükçe aklıma geldi yazsana en başa büyük puntolarla üşengeçlik diye. Gerçi siz bilirsiniz benim üşengeçliğimi, merakımı ama birkaç anı anlatırdım bu konularda güzel olurdu ben neler seçtim :). Bir de benim unutkanlık ve sakarlık anılarım var ki sormayın :). Bakın soru yok ya nasıl döküldü maddeler.  Neyse sağlık olsun :). Bir daha böyle bir şey olursa artık yazacağım bunları içimde kalmasın :). Gelelim bugüne ama bugünde çokkk zor şu kaçma hakkımı kullanacaktım da vazgeçtim benim için yine çok kişisel bir soru yani sonuçta binbir türlü yolu vardır kalp kazanmanın beşten fazladır elbet ama beş tane seçmek gerek, oyunu kuralına göre oynayalım :). Zaten kastım da genel olarak tüm insanları kapsıyor özel bir durum değil ama bu sefer kaçamaklı cevaplar vermeyi umuyorum. Umarım yine yazdıktan sonra pişman olup aklıma başka şeyler gelmez :). Hadi başlayalım ama müziksiz asla 😊😊


Athena - Ses Etme



1. İyi bir insan olması

Lami cimisi yok, iyi insan olması, iyi bir kalbi olması işte. İyiliğini görürsem mesela küçük büyük fark etmez ısınırım o insana, saygı duyarım. Tabi ki dünya iyi kötü diye ayrılmıyor ve biz de beyaz siyah değiliz ve herkese göre değişir bu durum tek bir duruma iyi kötü diyemeyiz falan filan da (anladınız işte :)) ama yine de şu ölümlü dünyada iyi bir şeyler için çabalaması, iyi niyeti, iyi kalbi olması insanın beni mutlu eder. Bir de esprili ise ohh ne güzel bir insandır o :).

2. Multi yetenek/ Çok yönlü olması

Sinemayla ilgileniyor, resim yapıyor, enstrüman çalıyor, gönüllük de yapıyor, yazı da yazıyor onunla haşır neşir bununla da ilgiliyse o insanla konuşmak da arkadaş olmak da çok zevkli. Ben böyle insanlara saygı duyuyorum. İlla bir şeyler öğrenirsin bu insanlardan. Zaten genelde bu tür insanlar çok zeki olur ve ben zeki insanları çok severim. Kendi başına madde olsa olur :). Sherlock sevgimden anlamışsınızdır :)

3. Sanatla ve doğayla ilgili olması

Sanatın hiç fark etmez herhangi bir dalıyla ilgiliyse o insan benim canım, çok severim. Sanat güzeldir çünkü :).Yine aynı şekilde doğayı seviyor, ağacı, böceği, bitkileri, hayvanları seviyor değer veriyorsa o insan yine güzel insandır.

4. Pozitif biri olması

Genelde olaylara iyi yönden bakan her kötü şeyde bile iyiliği gören çabuk sinirlenmeyen böyle mutlu insanlar benim de moralimi düzeltiyor. Samimi, dürüst, pozitif insanlar beni de iyi yönde etkiliyor, güzel enerji veriyorlar bana o yüzden böyle pozitif insanlar önemli, onlar bulunması zor, nadir bulunanlardan, sahip çıkalım :).

5. İyi bir dinleyici olması

Böyle lafı ağzına tıkmayan seni dinleyen dediklerine önem veren kendisi konuştuktan sonra sen konuşurken de dinleyen dinlediği gibi değer de veren insan da benim canımdır. Dünyanın en saçma şeyini de söylesem beni canı gönülden dinliyorsa ben o insanı daha da severim :). İyi dinleyen insanın empati kurma becerisi de yüksektir bu da benim için değil hayat için önemli bir şey zaten.


Ayy yine çok zorlandım kesin aklıma başka şeyler gelecek sonradan ama yapacak bir şey yok zaten insanları sevmenin beş değil beş bin yolu vardır siz yeter ki sevmek isteyin :).
Devamını Oku »

17 Ocak 2017 Salı

#17 Challenge 1. Gün (Meydan Okuma Yaptım)


Hemi de ilk kez. Aslında ilk kişisel çelınc diyelim çünkü 2015'ten beri bir okuma çelıncına iki senedir inatla devam ediyorum :). Bu aralar çok istediğim bir olaydı, sevgili Fermina Daza'nın blogunu okurken çelınc var dedi bir bakayım deyip hem yeni bir blog keşfettim hem de çelınç buldum (bakınız):). Kişisel olmasına rağmen yapasım geldi. Zaten dedim ya bu aralar böyle okuma olur soru olur çelıncları yazın bana yapacağım :). Yapasım geldi bir kere hazır yakalamışken de yapayım dedim. Sorular ve renk kandırdı mı beni bilmiyorum ama girdik bir kere bu yola :). Normalde pek atlamam böyle şeylere ama atladım bu sefer şimdi de el mahkum yapacağım :). Lakin ben başladım yazmaya ama daha ikinci soruda bir zorlandım sonra dedim ki ben madem yapacağım dedim yapayım ama her soruyu değil. Hem yapmak isteyip hem zorlanınca böyle bir çare buldum. Kendimi sıkmak istemeyince sonuç böyle oldu, arada kaçıp tekrar geleceğim yani :). Ama bazı kaçamaklar dışında çoğunu yapacağımdan emin olun. Bir meydan okumayı da tam yap dediğinizi duyar gibiyim :). Çok tatlı olan bu çelıncı yapanınız olur da yorum bırakmaz ise aşağıya darılırım. O yüzden siz de katılırsanız ve yazarsanız, yorum bırakın, hepsini okumak istiyorum. Dediğim gibi ben ara ara bu 17 soruyu yapacağım affınıza sığınarak. Şimdi gelelim ilk soruya ama müziksiz asla :)


Yüzyüzeyken Konuşuruz - Ne fark eder?



1. Beş sözcükle kendini anlat.


Şekerim ben beş sözcükle anlatılacak insan mıyım aşk olsun, bana kelimeleri bırak cümleler yetmez ayol desem havalı olurdu ama demeyeceğim :). Şimdi üç olmaması iyi genelde böyle sorular üç olur ya, seçmeyi iyice zorlaştıran ki ben sınırlamayı pek sevmem zaten açıklama falan da yaparım ama beş sözcük en azından biraz daha seçmeyi kolay kılıyor olabilir. Bir düşünelim. Şimdi aslında bunu başkaları söylese daha doğru olur herhalde ama elimden geldiğince objektif olacağım. Sanırım muhalefet, değişken, sıkılgan, güler yüzlü, komik. Muhalefet bana çokça denildiği için yazdım, yoksa hiç değilim :P, ne denirse yaparım. İlk seferde dengesiz yazdım ama öyle değil aslında ruh halimde gelgitlerin çok olmasından kaynaklı bir değişkenlik var; çabuk parlayabilirim ya da mutlu olabilirim ama bir anda melankolik de olabilirim; değişken, kararsız hallerim olmuyor değil. Aşırı derecede herhangi bir şeyden çok çabuk sıkılabilirim aslında sıkılganın anlamı utangaç diye geçiyor benim kastım o değil, her şeyden çok çabuk sıkılma, bırakma ya da vazgeçme durumum var pek sevdiğim bir özellik olduğu söylenemez ama neyse ki her zaman değil :). Genelde güler yüzlüyümdür, sürekli bir sırıtma halim vardır, gülecim yani işte çoğu zaman. Hatta sinirlendiğimde veya ciddi durumlarda da gülebilirim ama o genelde başka duyguların dışa vurumu oluyor :) ve bence komiğim anlamıyorlarsa onların sorunu :)) (belki de kibir yazmalıydım hahaha:). Çok zormuş ya bu soru ilk sorudan bir kaldım. Açıklama yaparım dedim ben bak yetmedi sadece beş kelime.
Devamını Oku »

14 Ocak 2017 Cumartesi

Bir Yayınevi 6 Kitap (Pazar 6'lısı)



İlk pazar altılısını ben yazıcam, en önce ben, hep ben :):). Merhabalar, saat 00.00 oldu, pazara girdik, yine bu bölümle jet bir şekilde karşınızdayım. Resmen bekliyormuşum, pazar olsa da yayınlasam diye :). Bu haftanın konusu başlıktan anladığınız üzere bir yayınevi altı kitap. Lakin ben zaten kendi blogumda böyle bir bölüm yapıyorum şuradan ve şuradan örneklerine ulaşabilirsiniz. Bu bölümlerde bir yayınevi seçip o yayınevinden size beş yazar ve kitap öneriyorum o yüzden ben bu bölümde okuduklarım değil de okumak istediklerimi seçtim. Yani hiçbirini okumadım ama deli gibi okumak istiyorum. Peki ben hangi yayınevini seçtim? Belki bazılarınızın bildiği,çoktan okuduğu ya da instagram'da sevgili İrem Çağıl'ı takip edenler bilirler ve anladılar bile tabi ki Sinek Sekiz'den bahsediyorum. Bu konulara ilgim olduğundan, özellikle birkaç eğitimden, sunumdan ve bu yaşamı görüp az çok yaşadıktan sonra birkaç izlediğim filmi de sayarsak bu kitapları kesinlikle okumak istiyorum. Sizin de ilginiz varsa bir bakın ben de bu yayınevinin okumak istediğim kitaplarını bir bir sıralayayım :). Ama önce yayınevinden ve amaçlarından biraz bahsetmek istiyorum. Aslında onlar şurada çok güzel anlatmışlar ( http://www.sineksekiz.com/about/ ). Ben de biraz bahsedeyim, sürdürülebilir yaşam, permakültür, ekoloji, ekolojik yerleşkeler onların başlıca konuları olabilir. Bu uğurda kitap basımlarında kapaklarında plastik tabaka olmadan, doğal kağıtlar kullanıyorlar. Sitelerinden alışveriş yaparsanız ise size geri dönüşümlü kağıt ve ip kullanarak tek tek elde paketlenmiş kitaplar gönderiyorlar (başka yerlerden alım seçenekleri de var). Çok tatlılar değil mi? Ama onlar bunları tatlı olmak için değil bir amaç uğruna yapıyorlar ve bu çok güzel bir neden. Bu yüzdendir ki ben de yayınevinin sadece bahsettiğim altı kitabını değil tüm kitaplarını okumak isterim :). Bir de uygularsam ne ala :).

1. Şehirdekiler için Sürdürülebilir Yaşam Rehberi - Scott Kellog & Stanley Pettigrew





Adı bile ilginizi çekti değil mi :)? Ben de çok merak ediyorum, arka kapak yazısı da gerçekten bu ilgiyi daha çok attırıyor.

2. Okulsuz Büyümek - Ben Hewitt




Ben bu konuda daha önce de bazı kitaplar az çok okudum ve medyada da eminim görmüşsünüzdür bu tür haberler. Bizzat bu hayatı yaşayan ve çocuklarını okula göndermeyen bir babanın yaşamını okumak eminim çok yararlı olacaktır. Gerçekten öğrenmenin başka yolları olduğunu da öğrenmek ve okumak çok hoşuma gidiyor, bu kitap da güzel bir örnek olacaktır.

3. Bizim Dünyamız - Thich Nhat Hanh




Yine bu dünyayı yaşayan Nobel barış ödülü adayı bir Zen üstadının yazıları. Tanıtım yazısı benim merakımı daha çok arttıran bir etken oldu.

4. Permakülüre Giriş - Bill Mollison




Permakültür hakkında çok az bir bilgim var ve bunu kesinlikle arttırmak istiyorum. Bu konuda izlediğim videolar ve sunumlar bu konu hakkında fikir sahibi olmama sebep oldu ve bu kitapla daha çok bilgi sahibi olmak amacım :).

5. İnadına Canlı; Kadınlar, Ekoloji ve Hayatta Kalma - Vandana Shiva 




Kitabın başlığı, arka kapak yazısı yine bu kitabı merak ettiklerim listeme eklememi sağladı. Dünyada farklı yaşama şekilleri de var diyen bir kitap daha :).

6.  Ekoköyler; Sürdürülebilirliğin Yeni Ufukları - Jonathan Dawson




Yine başka yaşam şekilleri de var ya da yıkım yapmadan, doğayla savaşmadan onunla beraber yaşayabiliriz diyen bir kitap.

Son olarak; tekrardan belirtmek isterim yayınevinin sadece bu kitaplarını değil tüm kitaplarını okumak isterim. Hatta burada yazmadığım ama çokça okumak istediğim başka kitaplar da var. Bunun dışında kapakları çok ama çok güzel bu kitapların, özenilmiş ve kitapların temalarını da yansıtan kapaklar. Böyle bir yayınevinin Türkçe olarak bu konularda kitap yayınlaması belki de bir eksiği kapatıyor. O yüzden de ayrıca tebrik etmek gerekir. Peki siz bu yayınevini duydunuz mu? Hangi kitaplarını okudunuz, okumak istiyorsunuz lütfen yazın :). Bu haftanın pazar altılısını da zevkle yazdım, devamı da gelir umarım.

Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin:

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi

Dipnot: Fotoğrafların hepsi http://www.sineksekiz.com/ sitesinden alınmıştır.
Devamını Oku »

11 Ocak 2017 Çarşamba

Görme Biçimleri - John Berger

Geçtiğimiz günlerde benim ve çoğu insanın sevdiği yazarlardan John Berger'i kaybettik. Hocamın önerisiyle okumayı öne aldığım "Görme Biçimleri" ile tanıştım Bergerle. Elimden bırakamadığım bu kitabı sizlere hala okumadıysanız önermek isterim çünkü Berger'in en azından bir kitabını okumalısınız. Çok değerli ve alanında uzman bir kişi. Kitapları çok değerli, öğreneceğimiz çok şey var onun kitaplarından. "Ben Görme Biçimleri"'ni okuduğumda etkisinden uzun süre çıkamadım.

Kitap 4 makale ve 3 resimli makaleden oluşmakta. Ve bu üç resimli makale öyle bakıp geçmeniz için değil, incelemeniz için konulan resimler. Onlar da denemeler kadar hatta belki de daha fazla etkili derdini anlatmakta.

Bu kitaptan sonra her şeye öylece bakıp sorgulamadan geçemeyeceksiniz.



Kitaptan size az çok fikir verebilecek altını çizdiklerimden sadece bazıları:

"Her imgede bir görme biçimi yatsa da bir imgeyi algılayışımız ya da değerlendirişimiz aynı zamanda görme biçimimize de bağlıdır."

"Bir erkeğin varlığı o erkeğin yapabileceklerini gösterir. Üretilebilir bir varlıktır onun varlığı; çünkü erkek gerçekte yapamayacağı şeyleri yapabilecek yetkedeymiş gibi davranır. Bu yalancı davranış her zaman onun başkaları üzerinde etkili olmak için kullandığı bir yetkeye yönelmiştir."

"Kadın olarak doğmak, erkeklerin mülkiyetinde olan özel, çerçevelenmiş bir yerde doğmak demektir. Kadınların toplumsal kişilikleri, böylesine sınırlı, böylesine koşullandırılmış bir yerde yaşayabilme ustalıklarından dolayı gelişmiştir."

"Erkekler davrandıkları gibi, kadınlar ise göründükleri gibidirler."

"Reklamlarla her birimize bir nesne daha satın alarak kendimizi ya da yaşamlarımızı değiştirmemiz önerilir.
 Aldığınız bu yeni nesne der reklam, sizi bir bakıma daha zenginleştirecektir - aslında o nesneyi almak için para harcayarak biraz daha yoksullaşacak olsanız bile."

"Reklamın amacıysa,seyircide içinde bulunduğu yaşamdan bir ölçüde memnun olmadığı duygusunu kamçılamaktır."
Devamını Oku »

8 Ocak 2017 Pazar

Bu Yıl Okumak İstediğim 6 Kitap (Pazar 6'lısı)


Merhabalar, bugün ilk kez bu bölümle buradayım ve çok heyecanlıyım :). Uzun zamandır yapmak istediğim bir bölümdü çünkü takip ettiğim sevdiğim blolarda okumak çok zevkli oluyordu. Üşengeçlik markam zedelenmesin diye uzak durdum falan ama bu aralar çok yapasım varken sevgili Esseve Rin ocak temalarını açıkladı ve bu ayın konularını yine çok sevdim. Şimdiden iki tanesini kafamda kurdum bile. Birincisi bu tabi ki. Bu arada bu ay sanırım üçünü kesin yazacağım. Ya işte böyle, ilk kez bu bölüme atladım, öyle atlanılıyor mu onu bile bilmiyorum ama yazdım artık attıramazlar beni herhalde :). Sanırım bu yukarıdaki resmi paylaşmak da şart. Bu arada ben morunun olduğunu biliyordum ama blog yazısında pembe vardı o da çok tatlı ama moru istedim diye google da arattım bulmak için rengi :). Severek takip ettiğim Yorum ,Atölyesi blogunda sevgili Esma'nın yazısında buldum ve çaldım :)). Esmacım sevgiler :). Nasıl yazmak istediysem artık şu yaptıklarıma bakın :). Üşengiçlik markamı zedeleme ihtimalime rağmen didindim, uğraştım, çaldım, çırptım; kolay olmadı yani :).

Bölümü başlıktan anlayacağınız gibi okumak istediğim altı kitap lakin ben kaç altı kitap okumak istiyorum ben bile bilmiyorum. İstemek bedava zaten. Ben de çok istiyorum ama altısını yazacağım. Siz benim kaç sitede sepetlerimi, defterimi, ekran görüntülerimi, bir de bilgisayarda imlediklerimi görseniz altı sayfa çıkar herhalde. Dedim ya istemek bedava. Tabi ki ben şimdi altı tanesini seçeceğim. Bu altılı için yıllardan bahsedeceğim haberiniz olsun :). Bu arada bunlar istek listem olabilir, subliminal bir mesaj vereyim okuyucularıma :))) zaten fark ettiğinizi umduğum bir diğer durum da kitaplarımı sevdiğim çikolatalarla fotoğraflıyorum bilmem anlatabildim mi :))

1. 1Q84 - Haruki Murakami




Hazır Murakami ile tanışmış sevmişken (bknz.) uzun zamandır çok ama çok istediğim bir kitap olan bu kitabı artık bu sene okumak istiyorum. Zaten Radiohead'in en sevdiğim şarkılarından olan "Identikit" şarkısındaki "sweet faced ones nothing left inside" sözlerinin bu kitaptan geldiğini duyduktan sonra, Yorke abimiz sevmişse biz b.. yemek düşer demek geliyor içimden de demeyeyim :).

2. Ağır Roman - Metin Kaçan




Yine yıllardır okumak istediğim bir kitap. Filmi de var ama önce kitap felsefemden dolayı hala uzun zamandır sepetimde umarım bu sene okuduklarım da olur.

3. Yolda -Jack Kerouac




Bu kitabı ilk Johnny Depp'in bir röportajında duydum. En sevdiği kitap olduğunu söylemişti. Ben de o zamandan beri okumak isterim. Gel zaman git zaman yıllar oldu hala okuyamadım :). Bu sene olsun.

4. İnce Memed - Yaşar Kemal




Aşırı derecede okumak istediğim bir seri ama biraz da çekiniyorum. Bu sene umarım okurum ve burada da öneririm.

5.  Ripley Serisi - Patricia Highsmith




Yine izninizle yıllardan bahsedeceğim. Yıllar önce günlerden bir gün bir kitapçıya girer yüzde elli kısmına her zaman olduğu gibi bakar ve oradan bir polisiye sever olarak bu serinin birinci ya da beşincisini evet beşincisini bilerek veya bilmeyerek alırım. Evet, hatırlamıyorum sonuçta yıllardan bahsediyoruz.  Sonunda birincisini veya beşincisini önce veya sonra bir şekilde alırım lakin diğerlerinin baskısının kolay bulunmadığını öğrenmem de geç olmaz. Sonra seri eksik olduğunda bu iki kitap yıllardır bekler kütüphanede ta ki geçen sene Can Öz'ün twitter hesabından yeni kapaklarla bu serinin yeni basımını paylaştığı tweeti görene kadar. O zaman artık başlarım diye düşünüp hala başlayamamakla beraber bu listede olmayı hak eden ve polisiye sever biri olarak bu kitabı okumayı bu sene çok ama çok istiyorum, teşekkürler.

6.  Tutunamayanlar - Oğuz Atay




Gördüğünüz gibi bu listedeki her kitabın hikayesi var çünkü yıllardan bahsediyoruz. Yıllardır isteyip de okuyamadığım kitaplarla bir kez de burada bu bölüm sayesinde yüzleşmek fena olmadı hani :). Yine yıllardır okumak istediğim ne gücümün ne de azmimin yettiği, yani gözümü korkutan kitaplardan bu kitabı da bu sene çok okumak istiyorum.

İşte istediğim dağlardan altısı bunlar. Biraz sohbet biraz gevezelik ve bol kitapla bu pazar altılısının ilkini yapıyorum umarım devamı da gelir ki gelecek. Şimdiden bir tanesini yazdım. Ben yazarken çok eğlendim umarım siz de okurken eğlenirsiniz. Kendinize iyi bakın, bugün pazar çaylı kahveli bol keyifli okumalar yapmanız dileğiyle :).

Dipnot: Fotoğraflarınhepsini İdefix sitesinden aldım.
http://www.idefix.com/

Öneri Makinesini Sosyal Medyada Takip Edin :)

https://soundcloud.com/ms-m-5
https://www.tumblr.com/blog/mubblr
https://twitter.com/onerimakinesi
Devamını Oku »

2 Ocak 2017 Pazartesi

Atıştırmalık #1

Merhabalar, kendiliğinden gelişen yeni bir bölüm icat ettim :). Böyle liste yapmadığım veya uzun uzun yazmadığım ya da yazmak istemediğim öneriler ya da yorumlarım oluyor onlar için böyle kısa kısa bahsetmek istersem bundan sonra burada yazıyorum :). Bazılarını daha sonra açıklayabilirim ama taze taze yazmak da istersem bulunsun kenarda :). Şimdi size en son neler izledim, okudum kısa kısa bir iki cümleyle paylaşayım.

Obsluhoval Jsem Anglického Krále - Jiří Menzel (2006)



İngilizcesi "I Served the King of England" olan, bol göndermeli Çek yapımı bir film. Ben filmi beğendim, dram komedi türünde. İkinci dünya savaşı zamanında ve öncesinde garsonluk yapan, en büyük hayali otel alıp milyoner olmak olan bir adamın 15 yıllık (indirimle 14 yıl+9 ay) hapis cezası sonrası tekrardan özgürlüğe kavuşmasını izleriz. Geçmiş ile şimdi iç içedir ve film muhteşem bir sözle (neden acaba :)) başlar "Şanssız olmam her zaman şansım olmuştu". Ben beğendim, mesajı güzeldi. Çek filmlerine ağırlık vermek istiyorum aslında çünkü çok güzel işler çıkıyor. Eğer sizin de önerileriniz varsa yorumlarda yazın :).

Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları - Tim Burton (2016)



Tim Burton adı geçmese Burton filmi demeyeceğim film. Galler de bir o havayı hissettim ama onun dışında normal bir filmdi. Ne umutlarım vardı da boşa çıktı. En güzel yanı müziklerdi herhalde. Ki bu pek iyi bir şey değil, müzik çok önemli ama başrol film sonuçta. Başrolün oyunculuğunu da beğenmedim, filmde genel olarak beğenmedim oyunculukları tabi Eva Green'i ayrı bir yerde tutuyorum. Bunun dışında ne diyeyim ki. kitabı da sevmedim zaten,filmde eh işte olmuş.

Yalnız Kadınlar Arasında - Cesare Pavese



Kolay okunuyor, kısa kısa bölümler. Kitap iyiydi ama ben "Senin Köylerin"'i daha çok sevdim sanırım. Şimdi de ukitaptaki ilk takasım olarak "Ay ve Şenlik Ateşleri" geldi, onu da merak ediyorum. Yazarı okumak güzel, umarım gelen kitabı da severim. Altını çizdiğim yerlerin birkaçını paylaşayım da adet yerini bulsun :).

"İnsan, giyinip kuşanmak için para kazanan tek hayvan."

"Kendini kurtarmayı beceremeyeni, kimse kurtaramaz."

"En büyük iyilikler bilinmeden yapılır."

"Kimi şeyler onlarsız yaşamayı becerdiğinizde elde ediliyordu."

"Yaşam uzun. Dünyayı da aşıklar kurmadılar. Her doğan gün, yeni bir gündür."
Devamını Oku »

30 Aralık 2016 Cuma

Bir Anı


Başka bir dünyanın güzel çocuklarının yaşadığı ormanyada dolaşırken eski bir kitapçıya denk geldim. O ruhu olan kitapçılardan, sahaflardandı. Ahşabın en güzel renklerinden oluşan raflar, oraya buraya konulmuş çeşitli kitaplar, eski cdler ve kasetlerlerle donanmış hafif loş ışık altında güzel kokan bir yarı sahaftı. İki eskimiş koltuk ve ortaya konmuş indirimdeki kitaplara bakıp aa uu sesleri çıkartacağınız cinsten. Sorduğum kitapları biraz orada biraz burada diye cevaplayıp sonra yerine dönen orta yaşlarındaki karizmatik sahibi bile vardı. Kendi halinde okuyucuya karışmayan sakin bir satıcı. Hava kararmış, ışıklar yanmış, içerisi sıcak, ahşabın büyüsü elle tutulur derecede ortada, müzik güzel evet çok güzel. Mutlaka bir anı bir şey almalıyım buradan diyorum, her sevdiğim mekandan evime, kendime bir şey alma bencilliğiyle. Somut bir şeylere ihtiyacım var, unutmamalıyım bu güzel ortamı, mekanı. Bitmemeli burada bana da bir şey kalmalı sonrasında. Ahh bu maddecilik… Orada bakınıp duruyorum bir yandan da çalan müziği kaydetme çabaları. Mekan, havasına uygun öyle her yerde duymayacağınız ancak dikkatli ve iyi bir dinleyiciyseniz hatta ve hatta tutkuluysanız seveceğiniz müzik çalanlardan. Kitaplarla mı müzikle mi sarhoş olsam diye karar veremeyip oradan oraya atlarken içimdeki coşku çalan müzikle daha da alevleniyordu. Şu çok kullandığım telefonumdaki müzik programı, hani şarkıyı kaydedip ne olduğunu söyleyen, hemen devreye girdi ama internetimin o an olmayışı beni tereddütte bıraktı. Ya şarkıyı sonradan tanımlayamazsa, ya kaydettiği halde sonradan bulamazsa…Çünkü daha önce beni yarı yolda koymuşluğu var ama ben şarkı koleksiyoncusuyum böyle nefis bir melodiyi kaçıramam. Şarkı o kadar güzel ki işimi şansa bırakmak istemiyorum. Ve dayanamayıp bir kez daha bu karizmatik beyefendiyi rahatsız ediyorum ve soruyorum çalan şarkının adı ne? Hemen cevaplıyor beni, telaşlı gibi ama yardım etme isteğiyle. Bana bir fişin arkasına yazıyor adını, emin değil albümü koymuş ya bu ya bu diyor. Ben bin bir teşekkür ediyorum, bilmiyor koleksiyoncu olduğumu, önemli değil demekle yetiniyor. Sonra bu fiş cebimde devam ediyorum bakınmaya, ama bir türlü bir şey alamıyorum. Hala bakınıyorum, bırakmak istemiyorum burayı. Saatlerce o eskimiş koltukta oturup kitap incelemek istiyorum. Birini okuyup sıkıldıktan sonra diğerini elime almak istiyorum. Böyle saatlerce orada okuyarak  bu güzel yerden sadece zevk almak değil ondan daha değerli olan zamanımı vererek ödeşmek istiyorum. Tabi mümkün olmuyor cebimde fiş elim boş teşekkür ederek çıkıyorum sahaftan. Aklım orada yürüyorum ışıklandırılmış sokaklarda.

Bir an geliyor bir gün sonra ya da eve döndüğümde karıştırıyorum  ceplerimi fişi bulamıyorum. Bendeki hüzün artıyor bulamamın telaşıyla. Nasıl olur nasıl, bu kadar şanssız (salak) olamam. Onu yere atmak istemediğim ıslak mendille ıslanmış kendi fişim sanıp cebimi temizlerken çöpe atmış olamam. Sümüklü peçeteler, yere atılmamış çöpler ve diğer fişlerle. Hele ki bu kadar sevmişken şarkıyı… Sonra bu karakteristik grup adını hatırlama çabaları ama beynin benden yana çalışmıyor. O an bir türlü gelmiyor aklıma. S kesinlikle s ile başlıyordu. Kelime oyunları hatırlamak için ama nafile. Yine de biliyorum ben onu bulamasam da o şarkı beni bulacak çünkü sevdim, içime işledi bugün aklıma gelmese yarın gelir ya da duyarım bir yerde. Bir şekilde karşılaşacağız yani eminim. Ama beklediğimden erken olmasını bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum. Bir şarkıyı kaydetmek için açtığım o müzik programının ilk sırasında o şarkı vardı. Kaydetmiş, bulmuştu. Bendeki mutluluk paha biçilemez tabi ki. İçimde kelebekler. O şarkı artık benimle birlikle o karizmatik satıcının güzel kitapçısıyla tüm hissettirdikleriyle, loş ışığıyla, kokusuyla her zaman yanımda. Taşımama gerek yok, görmeme gerek yok sadece bir yerde duymam bana o özel anı hatırlatmaya, o kitapçıyı unutmama yeterli. O aradığım anı artık bu şarkıyla hep benle ve ben ona gözüm gibi bakıyorum J.

Dipnot: Fotoğraf bana aittir, izinsiz lütfen kullanmayınız :).
Devamını Oku »

24 Aralık 2016 Cumartesi

Ursula K. Le Guin ve Haruki Murakami

Merhabalar, nasılsınız? Ben kendimi kitaplara vermiş bulunmaktayım ve hazır böyle bir okuma açlığı varken şu aralar bende bunu değerlendirmeye çalışıyorum. Bildiğiniz gibi bazen bir iştahsızlık, elinin kitaba gitmeme durumu oluyor. O yüzden böyle anlar gelince de kaçırmamak lazım.  Tabi okudum okudum da dünyaları mı okudum, yok okumadım fakat kısa sürede birkaç kitap bitirdim. Bu süre zarfında bitirdiğim iki kitabı sizlere hazır tazeyken anlatmak isterim çünkü iki kitabın da yazarı uzun süredir okumak istediğim ama bir türlü okumadığım yazarlardandı. Yani yılın son ayında iki yeni yazar daha haneme eklemiş oldum. Eminim bu iki yazar da sizin sevdiğiniz ve okumaktan zevk aldığınız yazarlar. Kimden bahsediyorum; Ursula K. Le Guin ve Haruki Murakami’den tabi ki. İkisini de uzun süredir okumak istedim ama bu son D&R indirimine kadar elimde kitapları bile yoktu. Twitter’dan duyurdum bu tüm Türkçe kitaplardaki %30luk indirimi, sizler de gidip aldınız mı kitaplar? Ben dört kitap aldım ve ikisi bunlardı. İkisini de beğendim, ikisine de bayıldım ama gelin biraz detaylı olarak aşağıda inceleyelim.

Dünyaya Orman Denir – Ursula K. Le Guin




Yazar gibi yazar adı ya bu insanlara anneleri babaları önceden biliyormuş gibi böyle cool cool isimler koymuşlar ya, pes, hayret! Bir kere de kitap yorumuyla başla, alakasız şeylerle değil dediğinizi duyar gibiyim ama yapacak bir şey yok J. Yine kitaptan önce kapağından bahsedeyim, müthiş. Bayıldım. Metis Yayınlarından çıkmış ve ben zaten severim bu yayınevini her ne kadar indirim konusunda cimri olsalar da J. Yazarlarına güvenen yayınevlerinden biri, her zaman çok satan kitaplara sahip bunun etkisi de büyüktür mutlaka. Neyse efenim velhasıl yazarın dünyasına adım attık bu kitapla çıkmaya da niyetim yok. Arka kapak yazısı olsun, ilk bölümleri olsun ne güzel kitap ya diyerek başladım. Zaten daha önce yazarı çok okumak istememe ve bazı kitaplarını bilmeme rağmen kitapçıda arka kapak yazısına güvenerek bu kitabı aldım, pişman da olmadım. Kapağı ve verdiği mesajla çok güzel olan bir kitap. Kısa ve öz, olaylar hemen gelişiyor. Bilim kurgu türünde ki ben çok severim bu da iyi bir örnek. Bir de alıntılar var ki beni çok etkiledi zaten kitaptaki Athshe halkının değişimi beni derinden yine etkiledi. Bu insanoğlunun kendini diğer varlıklardan üstün görmesi, diğer varlıklarla birlikte değil de onlarla savaşarak yaşaması çok güzel anlatılmış. Hele ki sonundaki diyalog vurucuydu. Askerin Athshe halkına cinayeti unutabilir tekrardan eski yaşamınıza dönebilirsiniz, biz gidiyoruz derken Selver’in cevabı ibretlik. Ama öyle olmuyor işte bir kere o sözcük girdi mi hayatına değişim başlıyor ve eskiye dönemiyorsun. Yine kitapta sözcüklerden yola çıkılarak bir halkın tanımının yapılması güzeldi. Adı da zaten oradan geliyor. Bu halkta dünya ile orman kelimelerinin eş olmasından. Daha çok yorum yapmak istiyorum ama çok da bahsedip her şeyden tadını kaçırmak istemiyorum; o yüzden alıntıları paylaşayım.

“Sen geyikler, ağaçlar ve fiberotu için endişeleniyorsun, çok güzel, senin bileceğin iş. Fakat ben olayları önem derecelerine göre görmek isterim, yukarıdan aşağıya, ve yukarıda şimdiye kadar hep insan oldu.”

“Geyikler avlanılacaktı, çünkü onların burada olma nedeni buydu.”

“Kazanan tarafta oynamak gerektiğini, aksi taktirde kaybedeceğini görmüyordu. Ve kazanan her zaman İnsanoğlu’ydu. Fatih.”

“İlkel ırklar gelişmiş olanlara yer açmalı her zaman. Ya da, onlara benzemeli.”

“Çokluk içindedir yaşam ve yaşamın olduğu yerde umut vardır.”

“Fakat, öldürmek için sebepleriniz olduğunu düşünmemelisiniz. Cinayetin sebebi yoktur.”

“Belki ben öldükten sonra, insanlar ben doğmadan ve sizler gelmeden önceki gibi olurlar. Yine de böyle olacağını pek sanmıyorum.”


İmkansızın Şarkısı – Haruki Murakami




İşte bir diğer çok okumak istediğim bir yazar. Dünyaya Orman Denir kitabından sonra hemen bu kitaba başladım. İyi ki de başlamışım, iyi geldi. Biraz aşk, biraz umut depoladım J. İlk bölümlerde okurken korktum çok fazla şarkı adı film adı olacak diye ama beklediğim gibi olmadı. İyi ki olmadı çünkü biraz kitabı benim için itici yapabilirdi fakat bu kitapta ayarında dozundaydı. Kitapta da bahsedilmiş ben nedense okurken Gönülçelen bir diğer adıyla Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı okurken aldığım tadı aldım biraz. Ki bu kitapta favorilerim arasındadır. Bir de bana Wong Kar Wai filmlerini anımsattı daha sonra neden diye düşündüğümde Chungking Express geldi aklıma. İki kadın bir adam. Kadını unutamayan bir adam ve başka bir kadının adama aşkı. Belki de bu yüzden bir bağlantı yaptım, bilemedim. Biraz daha düşününce de belki hikayede zamanını doldurmuş bazı karakterlerin ya da sonunu etkilemeyecek karakterlerin sonunu arada bir paragrafta anlatıp normal hikaye akışına devam etmesi olabilir ki bu tekniğe bayılıyorum, çok güzel hele ki çarpıcı ise. Bir de betimlemelerde tekrara düşüldüğünü hissettim. Hatsumi ve Naoko karakterlerinin güzelliğinin tasviri ya da arkadaşlık ilişkileri bir de intiharların olması. Aslında intiharların olması tam tekrara girmeyebilir, betimleme tekrarı da olmuyor zaten ve hikayenin akışı ve anlatılışı bakımından sizi her zaman diyeyim bu hissi vermiyor yine yukarıdaki “teknik” ile anlatılan biri vardı ki beni çok etkiledi mesela. Bu detaylar dışında kitabı çok sevdim, öneriyorum. Sizin de yazara başlangıç kitabınız olabilir şahsen ben diğer kitaplarını daha çok okumak istiyorum artık. Biraz da korku var içimde aynı şeyleri okuyacağım, hepsi birbirine benzeyecek diye ama umudumuzu kaybetmeyelim öyle olsa bile belki severim J. Kendi kendimi strese sokup çıkarım karışmayın bana J.  Ha bir de sonu Wong Kar Wai etkisi verdi. Chunking Express desem daha doğru olur sanki. Ben bu kitapla o filmin karşılaştırmasını yapsam yaparmışım şu an fark ettim J. Kısa kısa o zamanın tarihine de göndermeler de yapılmış.

Normalde dikkat etmem ya da gözüme çarpmaz diyeyim ama bu kitapta yazım yanlışları, baskı hatalarına baya denk geldim, hoşuma gitmedi. Doğan kitap bir de bence bu kağıt için gereksiz bu kadar pahalı yapıyor kitapları. Tabi sebebi bu değildir ama olsun.

Kitabı neden sevdiğimi de birkaç cümlede açıklayayım; bir kere böyle topluma yabancılaşmış, toplumdan izole olmuş baş karakterlerin anlattığı hikayeleri daha önce de sevdiğimi söyledim liste bile yaptım, buyurun bakın J. Kitapta altını çizdiğim böyle afili, kapak fotoğraflarınızın altına yazacağınız sözlerin olması da beni çekti, her zaman işe yarar bir kitabı sevmemde J. Özellikle bir yer vardı ki karakterlerden Midori ve Watanabe'nin ilk konuşmaya başladığı bölüm  çok hoşuma gitti, samimi geldi. Gözümde canlandırıp, oynatabildim. Filmi yapılsa bu kitabın baya popüler olur, izlenir eminim. Bunların dışında, hikayeleri sevdim. Birden çok hikaye vardı kitapta ve hepsi de ilgi çekici. Yazar küçük oyunlarını oynayıp merak unsurlarını nerede ne zaman neyi söyleyeceğini bilerek ustalıkla yerleştirmiş. Güzel kitaptı, Gönülçelen ve Muhteşem Gatsby adı en çok geçen kitaplardı ve ben ikisini de severim. Karakterimiz de Fitzgerald hayranı. Yazar referansları kitapta bulabilirsiniz. Sizi çok sıkmadan aralara yerleştirilmiş. Bende fobi gibi oldu nedense çok önem vermeye başladım bu duruma J. Birkaç sevdiğim altını çizdiğim cümleleri de şurada paylaşayım. Sevdiklerinizin sizinle olması dileğiyle, hoşçakalın :).

"Eğer şu anda kendimi bırakacak olursam, paramparça olurum. Ben hep böyle yaşadım ve başka türlüsünü bilmiyorum. Eğer kendimi koyuverirsem, bir daha eskisi gibi olamam. Un ufak olurum ve sonunda da buharlaşırım."

"Ölüm yaşamın karşıtı olarak değil parçası olarak  vardır."

"Çağdaş edebiyata güvenim yok demiyorum. Ama değerli vaktimi de zamanın vaftiz etmediği eserleri okuyarak ziyan etmek istemem. Hayat yeterince kısa."

"Herkesle aynı şeyleri okuyunca, ister istemez herkes gibi düşünürsün. Bu, kaba ve zevksiz insanların dünyasıdır."

"Peki insanlar kalbini açınca ne oluyor?"

Devamını Oku »

22 Aralık 2016 Perşembe

Bir Film Bir Kitap

Merhaba arkadaşlar. Son zamanlarda izlediğim ve okuduğum sayılı yayınlardan ikisiyle bir derleme yaptım. Neden mi çünkü ikisinin de bir ortak noktası var aynı büyülü dünyada geçmesi. Tabi ki çok ortak noktaları var ama ikisinin de zaman farkı olsa dahi aynı evrende geçmesi durumu, bu evrenin benim en sevdiğim everenlerden biri olması bu iki yayına da bakmak kaçınılmaz kılıyor gözümde. Tahmin ettiğiniz üzere bu dünya Harry Potter dünyasına ait ve film Fantastik Cananakdjlfldkfl  ve Lanetli Çocuk. Benim bunları söyledikten sonra aklıma tek gelen Rowling paraya yine para demedi J. Neyse onun bize bahşettiği bu dünya bence paha biçilemez ama kitap ve filme de bir miktar ödeme yapmadık değil, sıkıntı yok J. Bu arada ben inceleme falan değil bildiğiniz Potter fanlığı yaptım aşağıda bol bol da spoiler verdim, izleyip okumayanlar pek bakmasın.

Fantastik Canavarlar Nelerdir ve Nerede Bulunurlar?





Daha uzun bir ad bulamadın mı Rowling ablacım ya, neyse böyle başlangıç olmaz ama başlığı yazarken yoruldum. Geri sarıp tekrardan başlayalım. Merhaba efenim nasılsınız? Son zamanlarda izlediğim bırakın sinemada genelde izlediğim sayılı filmlerden sonuncusu olur kendileri. Büyülü dünya hele ki Harry Potter dünyası beni benden alıyor. Sayısız kere izlemiş okumuş biri olarak bu dünyayla alakalı her şey beni çekiyor. Bu filmi de merakla bekliyordum. Kitabı bulmak mümkün değil sanırım şu aralar baskı durumundan dolayı zaten 43 sayfalık kitaptan beş film çıkartılması kesinleştirilmiş bir seri olarak düşünürsek ancak esinlenilmiş diyebiliriz. Filme gelirsek, özlemişim. Valla özlemişim. Bu büyülü dünyanın alternatifi farklı karakterler Hogwarts dışındaki büyücü olduğunun farkındalığıyla büyüyen insanların hayatı, günlük yaşamları ilgimi çekiyor. Bir nebze de olsa bu merak gideriliyor. Filmde mugglelarla içli dışlıyız ve her zaman olduğu gibi kilise büyü ve cadılara karşı. Amerika’dayız bu sefer farklı bir Sihir Bakanlığı başta ama yine bir katılık, en iyiyi ben bilirim havaları. Sonrasında pişmanlık.  Amerika değil de İngiltere’de keşke olsa ben de dedim.
Yönetmen kara büyülere maruz kalacası David Yates. Neden Rowlinggg nedennn diye oralara buralara uçuç tozu serpmeme sebep olan Harry Potter filmlerini mahveden yönetmen burada da yine iş başında. Dumbledore aşkına Potter filmlerine lanetler saça saça birazcık yönetmenlik öğrenmiş hakkını yemeyeyim, 3d kullanmayı da az biraz. Yalnızzz, filmin sonunda sinemada izlediğim ve hatırladığım en az iki filmde olan (Ghostbusters, Suicide Squad) gece sokak ortasında, koca binalar arasında kötüye karşı savaşan iyiler görmekten gına geldi. Mekan aynı ya da benzer, kötü karakter hayalet, büyücü, kötü ruh o bu fark etmez e bir de iyi takımımız varsa savaşacak açın meydanları. Yeni filmlerde denk gelip bir de bu filmde yeni (belki de değil) Hollywood klişesi olan bu sahne hoşuma gitti, Merlin’in sakalı diyemiyorum haliyle.

Bunun dışında, Dumbledore aşkına Colin Farell sen büyücü olmak için doğmuşsun da haberimiz yokmuş. Sen ne asa kıvıranmışsın yahu. Valla bayıldım. O asa tutuşları, hareketler, doğallık, oyunculuk 10 10 10. Ten - point goes to Colin. Bayıldım bayılmasına da spoiler vereceğim üzerinize afiyet ya ne güzel bir dünyadır ki Farrel’ın Depp’e dönüştüğü dünya. Tam üzüleceğim gönlümün asa sallayıcısı gitti diye, Johnny Depp geliyor bembeyaz saçlarıyla. Adama daha nasıl yükseltir çıtayı, nasıl çeşitler karakter çeşitlemesini bir de nasıl hepsini güzel giyer hayret. Ya daha dur iki üç dakika ya var ya yoktu deyin siz ama ben anlarım :P.Bir de Johnny Depp ya cebinden çıkartır böyle karakterleri. Grindelwald demişken ben Dumbldore’u bekliyorum deli gibi. Kim oynayacak geçmişlerini, arkadaşlıklarını hatta ve hatta kız kardeşinin ölümüne sebep olan o geceyi ayrıntılarıyla görebilecek miyiz, ki bu kadar seri yapılacaksa bence olası, merakla bekliyorum. Tabi bir de şekerlemelerin arkasına kazınmış o müthiş Dumbledore Grindelwald düellosu var ki, şimdiden heyecanlandırıyor insanı. Johnny Depp’e yaraşır, karşısına gelecek oyuncuyu merakla bekliyorum. Tahminleri alayım yorumlara.  Ya zaten biliniyor derseniz yazın da öğrenelim yahu. Johnny Depp demişken Grindelwald’ın son sözü “Biraz ölelim mi?” nasıl güzel bir sondu ya o. Offf ki ne off. Depp ölelim derse biz zaten seve seve gülüm deriz. Senden gelecek Avada Kedavralar bize büyücü düğünüdür. Bu kadar kötü espri yeter. Elitliğime dönecek olursam Grindelwald’ın ortaya çıkışından sonraki bu birkaç dakika bile paragraf yazdırıyorsa diğer filmlerde düşünemiyorum. Bu filmlerde Grindelwald Voldemort’u geçecek gibi. Scamander kahramanımızsa sanırım Grindelwald daha dominant olacak. Şikayetim yok hatta lütfen olsun. Tabi ki Dumbledore’u da başkarakter olarak bekliyorum. Söz konusu Potter dünyasıysa daldan dala atlıyorum kusuruma bakmayın J.

Rowling’in çantaları kalp ben. Hayatımda en çok istediğim şeylerden biri Hermonie’in her acciosunda her şeyi eline veren çantasıdır. Bir de yanınızda taşıyacağınız, kullanışlı, taşınılabilir, mugglesavar yeni bir çanta gördük bu filmle. Newt Scamander’in fantastik canavarlarını muhafaza edip, araştırıp, koruyup kolladığı dört mevsimi barındıran çantasını da oradaki hayvanat bahçesini de sevdim. Daha çok şaşırmak ve benimde olsun, aman ne de ilginçmiş diyebileceğim daha çok canavar isterdim ama bu da güzel. Scamander neden sürekli sol profilden bakıyor, aşık olduğu kız neden bu kadar soğuk bir oyuncu, ikiz kardeşin bu yeteneği nerden ötürü, her şeyi unutan muggle amcamız diğer filmde olacak mı, babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi? Kafamda deli sorular diğer filmleri bekliyorum.

Bunlar dışında komik bir filmdi, sıkılmadım, çok bir beklentim olmadığındandır eğlendim, beğendim, sevdim. Hatta biri izlemedim gel bir daha gidelim dese gider izlerim. Harry Potter döneminden önce ve farklı olacağını biliyordum o yüzden beklentilerim bu doğrultuda değildi. İlk film olduğundandır, çok fazla karakter olay oluyor gibiydi, takip ederken bir dakika yavaş gidin diyordum ama sonra tabi ki hepsi bağlandı ve tembel seyirciniz ben biraz rahatladım :P. Yani Hollywood filmi olmuş demek istemiyorum ama biraz olmuş. Hollywood’dan güzel filmler çıkmıyor değil ama aynı şeyleri de üst üste bu kadar benzer şekilde kullanmayalım yahu. Bunun dışında John Williams'ın muhteşem Potter bestesini duymak çok güzeldi. Nostaljik anlar yaşadım, gözlerim doldu. İzleyeli de zaman oldu kesin unuttuğum şeyler vardır da artık konuştukça hatırlarım. Yorumlarla kapatırız arayı. Biz geçelim asıl Harry Potter kitabına.

Harry Potter ve Lanetli Çocuk




Yani Rowlingcim Harry Potter’ı böyle ebeveyn olarak yaşatmak için Voldemort’u baba yapmak zorunda değildin. Tam bir Yeşilçam sineması. Bu nedir yahu. Hayır ben Albus’un Hogwarts yıllarını ve o değişme sürecini, Draco’nun dokunaklı ebeveynliğini, Scorpious’un tam teferruatlı hayatını, karakterini okumak isterdim. Yeniden Hogwarts koridorlarında dolaşmak ve derslere girmek isterdim. Hem de seve seve, bayıla bayıla. Tiyatro oyunlarını zaten çok nadirdir böyle okuyup sevdiğim, izlemek eminim daha farklıdır ama böyle bazı şeylerin içi çok boş kalmış. Bir de Rowling’in yazmadığı çok belli. Üstün körü olmuş, keşke Rowling ablacım baştan yazsaymış off çok güzel olurdu ya. Yalnız Voldemort’un işi gücü yok Bellatrixle çocuk yapacak yok artık daha neler. Hiç inandırıcı gelmedi bana. Bir de ne ara doğdu o çocuk Bellatrix ölmeden ne ara doğurdu kafamda yine deli sorular. Bir de birkaç yerde mantık hatası sezdim şu an hatırlamasam da belki de benim dikkatsizliğimdendir. Ona tekrar bakacağım, o zaman tartışalım Potter fanlar.  Snap'i tekrardan okumak ve onun o espritüelliği süperdi. Çok özlemişim onu da. Güldüm, güzel yerler vardı ama beğenmedim. Ben kitap isterdim oyun değil. Kitap olarak basılacaksa yeniden yazılsaydı keşke. Böyle olmamış. Yine Harry Potter der bağrıma basarım ama ısınamadım. Belki tiyatro oyununun kaydını izleme şansım olsa fikrim değişir, sanmıyorum ama böylesi biraz satış işi olmuş. Sırf adını duyup gelenler çoktur ki Harry Potter adı her şekilde satar. Neyse bu kitabı da filmden sonra çıkıp hemen aldım. Bu dünya gerçekten büyülü bir başladın mı bırakamıyorsun. Hep daha fazlası olsun derdi. Yine de uzun zaman sonra yeni şeyler okumak izlemek güzeldi. Ben çok sevindim ve zevk aldım. Umarım Harry Potter da alternatif büyücü dünyaları da yayınlanır.


Devamını Oku »